Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/5 E. 2019/552 K. 24.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/251
KARAR NO : 2019/526

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 05/12/2016
KARAR TARİHİ : 10/12/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in, … Ltd. Şti.’nin sahibi ve genel müdürü olduğunu, şirketin 2007 yılından itibaren iş güvenliği alanında eğitim faaliyetlerini yürüttüğünü, iş güvenliği eğitimlerinde klasik yöntemle verilen kürsü başında eğitimlerin yerine, … olarak adlandırılan, önceden hazırlanan bir senaryoya göre zaman zaman trajikomik zaman zaman mizahi bir üslupla iş güvenliği bakımından öne çıkan hususların aktarıldığı bir yöntemi tercih ettiğini, işçi sıfatını taşıyan seyircilerin (çalışanlar), eğlenceli bir oyunu seyrederken, oyuna bizzat dahil olarak interaktif biçimde iş güvenliğinin önemini yaşayarak öğrendiklerini, şirketin … olarak adlandırılan yöntemle, farklı firmalara 650’si iş güvenliği konusunda, 65’i farklı iş başlıklarında olmak üzere toplam 715 tiyatro icra ettiğini, sahneye konulan eserlerin hepsinin (…, …, … isimli senaryolar) müvekkili …’e ait olduğunu oyunların … firması adına T.C. Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün 31 Aralık 2012 tarih ve …, …, … kayıt ve tescil numaraları ile dil ve yazı ile ifade olunan eserler olarak tescil edildiğini, eser sahibi …’in 01.03.2012 tarihli yetki belgesi ile iş güvenliğini konu alan eserleri üzerindeki mali haklara dair … firmasına tasarruf ve temsil yetkisi verdiğini, eğitim amaçlı müvekkil tarafından hazırlanan senaryoların sahneye konmasında ise davalı oyuncular (… Ltd. Şti.’nin çalışanları) …, …, … ve …’ın bu oyunların bir kısmında rol aldıklarını ancak davalı oyuncuların 2012 yılında … Ltd. Şti. ile bağlarını kopardıklarını, ancak davalıların müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra, müvekkili şahıs ve şirketten izin almaksızın müvekkilinin eser sahibi olduğu senaryoları aynen kullanmaya devam ettiklerini, davalıların rol aldığı “…”, “…” ya da “…” başlıklı forum tiyatrolara ilişkin görüntülerin bildirdikleri internet linklerinde mevcut olduğunu, internet linklerindeki videolar ile müvekkil …’in eser sahibi olduğu ve T.C. Kültür Bakanlığı’na tescil edilmiş senaryolar karşılaştırıldığında ortak yönlerin tespit edilebileceğini, bu linklerin 2013, 2016 yıllarında yüklendiğini, bu linklerin haricinde …, … internet sitelerinde davalıların isimlerinin altında yer alan oyunların iddialarını doğruladığını, davalıların müvekkili ile çalışmaları sona erdikten sonra bir araya gelerek, …’in eseri olan senaryoları örnek alıp, kendi eserleri gibi göstererek, yüzlerce defa oyun icra ettiklerini, müvekkiline ait eserleri 400’den fazla kez kullandıklarını, davalıların bu eylemlerinin intihal niteliği taşıdığını, müvekkilinin eserleri üzerindeki malî hakları yanında manevî haklarının davalılar tarafından ihlâl edildiğini, davalıların bununla da kalmayıp aynı zamanda müvekkilinin iş güvenliği eğitimi verdiği firmalara aynı eğitimi vermek suretiyle haksız rekabete sebebiyet verdiklerini, davalıların müvekkilinin mali ve manevi haklarını ihlal ederek haksız ticari kazanç sağladıklarını ve bu eylemlerine halen devam ettiklerinden bahisle, öncelikle, davalıların kendi beyanlarına göre 400’den fazla defa icra ettikleri ve intihal teşkil eden eylemlerinin süreklilik taşıması, devam ediyor olması da dikkate alınarak davalıların iş güvenliğini konu alan … icra etmelerinin ihtiyatî tedbir yoluıyla engellenmesine ve bu surette telafisi mümkün olmayan zararların doğma riskinin ortadan kaldırılmasına, FSEK m. 68 uyarınca üç katı tazminat taleplerine karşılık, HMK 107’ye göre belirsiz alacak olarak şimdilik 100.000. TL’nin, olay tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine, FSEK m. 70/1 uyarınca ihlal edilen manevi haklarına karşılık toplam 1.000.- TL’nin olay tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine; halen devam eden tecavüzler ile yeni tecavüzlerin vuku bulması ihtimaline karşılık Tecavüzün men’ine ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalılar vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle müvekkilleri …, … ve … yönünden davanın husumet itirazında bulunduklarını, davacı firmanın müdahalenin men’i ve tazminat davasını müvekkilleri …, …, … ve … aleyhine açtığını, ancak … işini …’in yaptığını, diğer müvekkilleri …, … ve …’in (Sahne İşte) …’in çalışanları olduğunu, bu nedenle açılan davada taraf olma ehliyetlerinin olmadığını ve davanın müvekkilleri …, …, … yönünden husumetten davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili firma, çalışma hayatında yaşanan durağanlığı tiyatro başta olmak üzere drama, sinema, müzik vb. sanatsal çalışmalarla çeşitlendirerek seyirci oyuncu tarafından belirlenen bir problemin çözümlerinin araştırılarak sahne üzerinde canlandırmak suretiyle … organizasyonu yaptığını, … tekniğinin tüm çevrelerce bilindiğini ve eğitim amaçlı tüm alanlarda kullanıldığını, sanatla uğraşan pek çok kişi, kurum, kuruluşun da icra ettiği gibi müvekkili firmanın da … yöntemini kullandığını, … yönteminin bir kişinin tekelinde olmayıp evrensel bir uygulama olduğunu, … tiyatrocu …’in geliştirdiği bu yöntemin üniversitelerde hala dersinin verildiğini, farklı derneklerde ve tiyatro gruplarında eğitim amaçlı uygulamalarının hali hazırda sürdürüldüğünü, müvekkili firmanın oynadığı “…” adlı oyun metninin 21.08.2013 tarih … kayıt-tescil numarası ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nce müvekkili Firma adına tescilinin yapıldığını, müvekkili firmanın kendisi adına tescilli olan bu oyuna ait metnini uygulamanın yapılacağı fabrikanın kendi risk analizleri, iş kazaları, meslek hastalıkları, vaka örnekleri ve o kurum çalışanlarının kendi içerisindeki mizah unsuru olabilecek verilerle şekillendirdiğini tek bir kalıp halinde hareket etmediğini, müvekkili firma …’nin … ile iştigal etmesinin haksız rekabet oluşturmadığını, müvekkillerinin 2008-2009 yılından 2012 yılına kadar davacı şirketin yanında çalıştıklarını, davacı şirketin her hangi bir sebep göstermeden müvekkillerinin iş akitierini feshettiğini, haksız feshe ilişkin olarak müvekkilleri tarafından … 9. İş Mahkemesinin ….- …-…-… Es sayılı dosyaları ile işçi alacağı davası açıldığını ve mahkemece davaların kabul edildiğini, davacı şirket aleyhine tazminata hükmedildiğini, müvekkillerinin davacı şirket ile iş ilişkisi bittikten sonra kendi tiyatro ekiplerini kurarak çalışmaya başladıklarını, bu durumun haksız rekabet olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığını, taraflar arasında rekabet yasağını içeren bir anlaşma bulunmadığını, rekabet yasağının iş akdi devam ederken uygulanabilecek bir hal olduğunu, müvekkillerinin çalışma hürriyeti kapsamında da bu hizmeti farklı firmalara sunmalarının davacının müşterilerinin çalınması olarak değerlendirilmesinin haksız bir yaklaşım olduğunu, davalıların tiyatro işi ile uğraştıklarını bunun özel yetenek isteyen bir durum olduğunu, davalıların kişisel yeteneklerinin sergilenmesinin, sırf davacının yanında çalıştıkları için yasaklanmasının adaletli bir yaklaşım olmadığını, davacının yanında işe başlamadan öncede tiyatro oyunculuğu yapan müvekkillerinden …’in iş akdinin feshedilmesinden sonra “…” isimli şahıs şirketini kurduğunu ve diğer davalılar ( sigortalı çalışanları) ile birlikte … alanında kurumsal firmalara eğitici tiyatrolar oynamaya başladıklarını, davacıya ait senaryoların kullanıldığı ve intihal iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, öncelikle davacının iddia ettiği senaryoların eser niteliğinde olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiğini, davacının senaryolarını tescil ettirmiş olmasının bunların eser niteliğini ortaya koymadığını, bir ürünün sicile tescil edilmesinin onun eser sayılmasına yeterli olmadığını, izinsiz olarak yayınlanmak suretiyle tecavüz edildiği iddia edilen fotoğrafların eser niteliği taşıyıp taşımadığının mahkemece re’sen araştırılması gerektiğini, intihal iddiasının kabul edilebilmesi için senaryoların oriinal olması gerektiğini, müvekkilinin oynadığı oyunların çalıntı olduğu iddiasının asılsız olduğunu, davacı seneryonun kendisine ait olduğunu iddia etse de söz konusu senaryonun aslında daha önce kitaplara da konu olduğunu, davacı firmanın kendi tekelinde olmayan bir uygulama ile ilgili müvekkillerinin çalıştığı firmalara mail ve yazışmalar yolu ile haksız ithamlarda bulunduğunu ve dayanak olarak haksız olarak açmış olduğu bu davayı gösterdiğini, bu durumun bile davacının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini beyanla hukuki dayanaktan yoksun, haksız ve mesnetsiz davanın müvekkiller …, … ve … yönünden husumetten reddine aksi takdirde tüm müvekkilleri yönünden davanın esastan reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davanın, 5846 sayılı FSEK kapsamında açılmış, davaya Konu senaryoların hak sahipliği davacının mali ve manevi haklarının ihlal edilip edilmediği, eser niteliğinde olup olmadıkları talep olunan tazminatın varlığı ve miktarı hususlarında olduğu anlaşılmıştır.
Dosyada tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, bilirkişi raporları alınmış ve taraf tanıkları dinlenilmiştir.
10.07.2017 tarihli duruşmada dinlenilen davalı tanığı …;”Ben İstanbul Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Doçent olarak görev yapmaktayım, doktoram tiyatro eleştirmenliği bölümündendir, doçentlik kitabımda … üzerinedir, … benzer alanlarda çalışanların benzer sorunlarla karşılaşması nedeniyle ona uygun metinlerin çıkması çok doğaldır, birden fazla kişi o gruplarla çalıştığında da benzer metinlerin çıkması doğaldır, metnin bu nedenle bana ait yahut başkasına ait şeklinde iddialar söz konusu olamaz. Eğer öyle bir şey doğruysa kitabımda yer alan bir oyun metninin Kemal bey kendisine ait olduğu iddiasıyla telif almıştır, aslında “…” isimli oyun aslında benim ortaya çıkarttığım bir oyundur, kitabımın 87.sayfasında bulunmaktadır, o zaman benimde aynı iddiada bulunmam gerekir ki bu doğru bir şey değildir. Ben daha önce bu alanda çalıştığım ve gruplarla çalıştığım için davaya konu oyunu da biliyorum oyunun çıkma sürecinde birlikte çalışmıştık dedi. Her oyunda doğaçlama yapılarak farklı şeyler çıkabilmektedir…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
21.09.2017 tarihli duruşmada dinlenilen davalı tanığı …;” Ben 2008 yılında ekibe katıldım. …’nın bir öğrencisinin mail yönlendirmesi ile haberdar oldum. İlk toplantıda diğer tanık … Hanım’da vardı. Aynı gün veya ertesi gün drama oyunları oynandı. İlk gittiğimizde … Bankasında plot oyunu oynanacağı belirtilmişti. Banka ile görüşme yapılıp sorunlar belirlendikten sonra doğaçlama yaptık. 2008 yılında herhangi bir metin olmadan oynadık. Ben ayrıldıktan sonra 2 yıl sonra 2010 yılında tekrar çağırıldım. Gittiğimde metin hazırdı, yine fabrika metniydi. İşçiler saheneye çıkıyor, 20 dakikalık bölümde fabrikadaki sorunlar anlatılıyor ikinci bölümde interaktif olarak doğaçlama oynanıyordu. Buna işçilerde katılım sağlıyordu. İlk toplantıda … bize forum tiyatronun nasıl yapılacağını anlattı. Sonrasında doğaçlamalara geçtik. Öncesinde ekip birbirini tanısın diye dramaları oynadık. İkinci katılmamda metinler sehpada duruyordu oradan aldık. Oynadığımız oyunda “…” senaryosunun taslak metnine bağlı kalıyorduk fakat gittiğimiz yere göre uyarlama yapılıyordu. Doğaçlama yaparken ilk etapta oyuncular ve … ‘nın liderliğinde oynadık. İkinci gidişimde ise metin üzerinden oynadık.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
21.09.2017 tarihli duruşmada dinlenilen davacı tanığı …;” Ben 2008 yılında … ile beraber … yapmaya başladım. Orada oyuncu olarak çalışıyordum. 2010 yılı sonuna kadar da çalışmaya devam ettim. Bu süreç içerisinde 100-120 kadar oyunda oynadım. Benden sonra da ekip arkadaşlarım devam etti. Ben 2010 yılı sonunda ayrıldım. Sonraki süreçlere hakim değilim. 2008 yılında çalışırken oyun metinleri … Bey tarafından yazılıyordu, 5-6 firmaya 100’ün üzerinde oyun oynadık. … bey kendi tecrübelerini de katarak görüşmeler sonrası oyunu oluşturup bizimle paylaşıyordu. Ben ayrıldıktan sonra arkadaşlarım değişiklik yapılmadan aynı şekilde oynandığını biliyorum. … tiyatro ile doğaçlama birbirinden farklıdır. Doğaçlamada herhangi bir metine senaryoya ihtiyaç yoktur. … tiyatroda metine ihtiyaç vardır. Ancak başı ve sonu olan bir oyun kurgulandıktan sonra, ikinci bölümde seyirci işin içine girer ve o süreçten sonra doğaçlama işin içine girer yine de ilk bölümdeki metine sadakat yine mevcuttur. … üniversiteden hocamdır. Firmaya girmemde de bana destek olmuştur. Teknik bilgisinden … Bey de faydalandı. İş Güvenliği konusundaki … Bey’in bilgisi bir araya geldi. Firmalara … Hanım’ın da dahil olduğu bir kaç oyun oynadık. Fakat burada metin yoktu, doğaçlama şeklinde ilerlendi. 2-3 bölüm sonra … Bey ile … Hanım’ın yolları 2008 yılında ayrıldı. Sonrasında … Bey sıfırdan yeni senaryo yazarak devam etti. Firmalardan gelen bilgilere göre biz senaryo değişikliğine gidiyorduk. Sorunlar değiştiği için biz yeni şeyler yazmaya başladık. Senaryoya duruma göre bağlı kalıyorduk. Yeni firmalara göre değişiklik de yapıyorduk …’nun “… ” isimli oyunu ilk oynadığımız oyundu ancak orada bir senaryo yoktu. Obize “…”, ” …” şeklinde yönlendirmeler yaparak bir oyun çıkarıyordu. Tamamen doğaçlamaydı. Daha sonrası yazılı metine geçildi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
26.10.2017 tarihli duruşmada dinlenilen davacı tanığı …;” Ben tiyatro oyuncusuyum , 2008 yyılında kurulduğu tarihten itibaren … da çalışmaya başladım. Davalı arkadaşlarla birlikte tiyatro yapıyorduk İstanbul Üniversitesinde … hoca bize bir gün tiyatro topluluğu oluşturacağını söyledi bunun üzerine academica ya geldik … ile tanıştık. Ardından … beyin iş güvenliği süreçlerinde … yöntemiyle yapacağımız şeyleri anlattı. İlk olarak … fabrikalarında başladık. İlk bir iki oyunumuz … hocanın yönlendirmeleriyle başladı ardından … hocayla … bey yollarını ayırdı sonra … bey kendi yazdığı senaryoları bizimle mail yoluyla paylaşıyordu. Önce … bey firmayla bağlantı kuruyor ön görüşmeleri yapıyor daha sonra senaryo yazıp bizi oynatıyordu kurumlarda alınan bilgiler de gizlilik içerisindeydi. … hoca bizi oyunculuk anlamında daha çok yönlendiriyordu başlarda elimizde bir metin yoktu doğaçlama olarak … bey daha sonra senaryoları yazmaya başladı. Arkadaşların oyunlarını internet üzerinden inceledim daha önceki oyunlarımızla benzer olduklarını gördüm. Provaların koordinatörlüğünü ben yapıyordum, omurga aynı kalmak üzere oyunlar değişiyordu. İlk baştaki doğaçlamalar oluşurken firma çalışanları bizlerin doğaçlaması ve … beyin katkısıyla oluşuyordu. Sıdıka karakteri benim kendim ortaya çıkarıp oynadım tamamen bana ait bir karakterdir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
26.10.2017 tarihli duruşmada dinlenilen davacı tanığı …;”Ben … de 2007 yılında işe başladım İş güvenliğinde eğitime ilişkin … yı bulduk …. beyle görüştük onlar bize bir senaryo getirdiler ve senaryolar üzerinde müşterilerimize oyunları sergiledik, bir senaryo vardı benim uzmanlık alanımda kişisel koruyucu donanımların işyerlerinde senaryonun geliştirilmesini talep ettik bize senaryolarını buna uygun değiştirerek getirdiler. Bizde zaman içinde müşterinin beklentisine göre değişiklikler yaparak uyguladık. Biz … beyle yanındaki arkadaşlar ile çalışmaları yürüttük bağlantımız … Senaryo üzerinde doğaçlama gereği birtakım duruma göre değişikler yapılıyordu ancak konunun dışına çıkılmıyordu.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dosyada mübrez T.C. Küttür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü Belgelendirme ve Arşiv Dairesi Başkanlığı Kayıt Tescil Şube Müdürlüğü tarafından 23.01.2017 tarih ve 14081 sayılı yazı ekinde sunulan … Ltd. Şti. Adına … imzalı, 13.12.2012 tarihli, … başvuru numaralı İsteğe BAğlı Kayıt -Tescil Başvuru Formunda, “… “…” isimli eserin 01.03.2008 tarihinde davacı firma tarafından tasarlanıp, kaleme alınmış olan ve farklı kuruluşlarda sahnelenen bir oyunun ana teksti olduğu, bu ön oyunun akabinde izleyicilerin sahneye çıkartılıp oyuna dahil edildiği, eserin işleme veya derleme eser olmadığı, eser sahibi gerçek kişinin bulunmadığını belirtmiştir. Başvuru ekinde sunulan davacı firma adına … tarafından imzalanan taahhütnamede ise eserin sahibi olunduğu, aksinin ispatı halinde her türlü hukuki ve cezai sorumluluğun üstlenildiği belirtilmiştir. İlgili yazıda “İsteğe Bağlı Kayıt-Tescil” belgesinin, Fikir ve Sanat Eserlerinin Kayıt ve Tescili Hakkında Yönetmelik uyarınca, hak ihdas etme amacı taşımaksızın, sadece eser sahiplerinin talebi üzerine, beyanlarına dayalı olarak gerçekleştirilen ve eser sahipliğinin belirlenmesinde ispat kolaylığı sağlaması amacıyla düzenlendiği belirtilmiştir. Bu belge bir kişiye doğrudan hak sahipliği sağlamamaktadır.
Dosyaya sunulan 27.02.2018 kayıt tarihli bilirkişi heyet raporunda:
Dava konusu uyuşmazlıkta davaya konu “…”, “…” ve “…”’ adlı tekstler incelendiğinde tekstlerin belli bir konuyu belirli bir kurgu, diyalog ve akışla ortaya koyan sahnelenmeye elverişli hususiyet içeren metin olduğu ve bu özellikleri nedeniyle FSEK 2/1 anlamında İlim ve Edebiyat Eseri oldukları, bu çerçevede davaya konu eser vasfındaki tekstleri yaratanların başka bir deyişle birlikte eser sahiplerinin … ile davalılar olmakla birlikte davalıların çalıştıkları sırada davaya konu eserlerin oluştuğu göz önüne alındığında FSEK 18 hükmü gereğince davaya konu tekstlerin mali hak sahibinin davacı şirket olduğu, davalıların “…” isimli oyununun kullanım esinlenmeden ziyade intihal noktasına varmış olup bu şekildeki bir kullanımın FSEK 24 üncü madde çerçevesinde temsil hakkının ihlali olduğu, dosyada davaya konu eser vasfındaki tekstlerin sahnelenmesi halinde emsal telif bedellerine ilişkin herhangi bir emsal sözleşme, teklif bulunmadığından izinsiz kullanım miktarı, ihlalin mecrası, türü ve sektörel uygulama da dikkate alındığında 10.000 TL olabileceği ve bu bedelin 3 katının FSEK 68 çerçevesinde talep edilebileceği, davacının manevi tazminat talebinin yerinde olduğu, manevi tazminatın miktar ve türünü takdir hakkının Mahkemeye ait olacağı kanaatine varıldığı, bilirkişi heyetinin Tiyatro oyuncusu bilirkişisinin ayrık düşüncesine göre ise; her ne kadar bahsi geçen İş Mahkemesi kararları ile davalıların bir dönem davacının işçisi olarak çalıştıkları hususu tespit edilmiş ve davaya konu eserlerin kamuya arzı benzer tarihlere denk gelmiş ise de; davalılar icracı sanatçıların eser sahiplikleri sona ermemekte, davacının işçisi olarak çalıştıkları dönem bakımından mali haklarını kullanma yetkisi yani onlar adına sözleşme imzalama, taahhütte bulunma yetkisi sadece davacıda olduğu aksi yorumun forum tiyatronun da doğasına aykırılık teşkil edeceği, davacının 2008 de “….’ isimli tekstin oluşturulduğu doğaçlamalara oyuncu olarak katılmadığı, davalı …, tanıklar …, …, …’un 2008 yılındaki doğaçlamalara icracı sanatçı olarak katılarak “…’ isimli tekstin müşterek eser sahibi oldukları, davacı … eser sahiplerinden FSEK’de belirtilen koşullara haiz yazılı izin almaksızın, eseri haksız olarak kullandığı, davacının eser üzerinde hakkı bulunmadığı için … Ltd. Şti.’ne herhangi bir hakkın devrinin söz konusu olamayacağı, sadece, davalılar …, … ve …’ın 2008 yılında ilgili şirketle çalışmadıkları için eser sahibi olmadıkları, davalı …’in ‘…” isimli tekstten ürettiği “…” isimli teksti intihal yoluyla oluşturduğu, sahibi olduğu … Ltd. Şti. aracılığı ile eser sahiplerinden izin almaksızın eseri kullandığı, diğer davalılar … ve …’ın sadece icracı sanatçı olmaları nedeniyle herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
ESER VASFI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanal ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, İkincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış biçimi de önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade şekillerinden birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser türleri olarak, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
2. Dosyada mübrez davacının mali hak sahibi olduğunu iddia ettiği “…”, “…” ve “…” adlı tekstter incelendiğinde tekstlerin belli bir konuyu belirli bir kurgu, diyalog ve akışla ortaya koyan sahnelenmeye elverişli hususiyet içeren metin olduğu ve bu özellikleri nedeniyle FSEK 2/1 anlamında ilim ve edebiyat eseri olduğu kanaatine varılmıştır.
Bilindiği üzere Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman, şiir, bir şarkının güftesi, skeç, tiyatro oyunlarım kapsadığı gibi, bilimsel konferanstan, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar. Bu tür fikir ve sanat ürünlerinin ilim ve edebiyat eseri sayılabilmesi için, onların mutlaka yazı ile tespit edilmiş olmaları gerekmez, başka bir ifade ile duygu ve düşünceleri ifade için kullanılan araç veya olanağın hiçbir önemi yoktur. Bu araç veya olanak yazı, çizgi, rakam, formül veya söz olabilir. Örneğin şifahen söylenmiş bir şiir, hikaye, masal da hususiyet taşıyorsa, kamuya sunulduğu andan itibaren eser olarak korunur. Yine dil ve yazı ile ifade olunan eserlerde konunun mutlaka bilimsel veya edebi olması da şart değildir. Siyasal, sosyal ve dinsel düşünce ve fikirler de ilim ve edebiyat eseri sayılırlar. Yine kullanılan dilin yabancı veya ölü bir dil oluşu da önem taşımaz. Ayrıca bunların yapıldığı mekanın önemi de yoktur. Dil ve yazı ile ifade olunan eserlerin korunabilmesi için, hususiyet taşımaları gerekir. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere dava konusu uyuşmazlıkta davaya konu “…”, “…”’ ve “…” adlı tekstler incelendiğinde tekstlerin belli bir konuyu belirli bir kurgu, diyalog ve akışta ortaya koyan sahnelenmeye elverişli hususiyet içeren metin olduğu ve bu özellikleri nedeniyle FSEK 2/1 anlamında ilim ve edebiyat eseri oldukları kanaatine varılmıştır.
ESER SAHİPLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir. FSEK m. 11 hükmüne göre; ‘Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır, meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın. FSEK m.12 hükmüne göre ise; ‘Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır.”
Eser sahipliğinin tespitinde ispat kolaylığı sağlayıcı FSEK m.11 dışında FSEK m.l3/ll’de de sinema eserleri açısından kayıt ve tescil sistemi öngörülerek korsan yayınlara ve ihlallere karşı sinema eserlerinin korunması ve eser sahipliğinin tespitinde ispat kolaylığının sağlanması amaçlanmıştır, yoksa bu hüküm eser sahipliğinin tespitinde kurucu bir fonksiyonu içermez. Anılan hükme göre; “filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcıları ile seslerin ilk tespitini gerçekleştiren fonogram yapımcıları, hak ihdas etmek amacı taşımaksızın, sahip oldukları hakların ihlal edilmemesi, hak sahipliklerinin belirlenmesinde ispat kolaylığı sağlanması ve mali haklara ilişkin yararlanma yetkilerinin takip edilmesi maksadıyla, sinema ve müzik eserlerini içeren yapımlarının kayıt ve tescilini yaptırırlar. Aynı maksatla, eser sahiplerinin talebi üzerine, bu Kanun kapsamında korunan tüm eserlerin kayıt ve tescili yapılabilir, mali haklara ilişkin yararlanma yetkileri de kayıt altına alınabilir. Beyana müstenit yapılan bu işlemlerden Bakanlık sorumlu tutulamaz. Ancak, kayıt ve tescil işlemlerine esas teşkil edecek işlemlerde, mevcut olmadığını bildiği veya bilmesi icap ettiği veya kendisine ait olmayan mali ve manevi haklara ilişkin yanlış beyanda bulunanlar, bu Kanunda öngörülen hukuki ve cezai müeyyidelere tabidirler. Bu Kanun kapsamında yapılan tüm kayıt ve tescil işlemlerine ilişkin ücretler Bakanlık tarafından belirlenir. Kayıt ve tescilin usul ve esasları, ücretlerinin belirlenmesi ile diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikte belirlenir”
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde yukarıdaki karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir.
Dosyada mübrez T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Haklan Genel Müdürlüğü Belgelendirme ve Arşiv dairesi Başkanlığı Kayıt Tescil Şube Müdürlüğü tarafından 23.01.2017 tarih ve 14081 sayılı yazının ekinde … Ltd. Şti. adına işlemferi gerçekleştirilen, 31.12.2012 kayrt-tescil tarihti ve … kayıt-tescil numaralı ‘Dağıtıcı (Pfasiyer) Eğitim … Senaryosu ‘…”‘, 31.12.2012 kayıt-tescil tarihli ve… kayıt-tescil numaralı ‘Kalite Konulu … Senaryosu ‘..” ve 31.12.2012 kayıt-tescil tarihli ve … kayıt-tescil numaralı ‘İş Güvenliği … Senaryosu ‘…™ adlı ilim ve edebiyat eserlerine ait başvuru formu, taahhütname ve belge örneklerine göre davaya konu “…”, ‘…” ve ‘…” adlı tekstlerin eser sahibi olarak davacı şirket gösterilmiş olmakla birlikte davacı taraf eser sahibinin … olduğunu ve bu tekstlere ilişkin mali hakları davacı şirkete devrettiğini beyan etmektedir. Bilindiği üzere FSEK 8 hükme göre bir eseri ancak bir gerçek kişi yaratabilir, tüzel kişilerin eser sahibi olması mümkün olmayıp onlar ancak eser sahiplerinden devralacakları malî haklar ile hak sahibi olabilirler.
Davaya konu tekstlerin eser sahipliği ile mali hak sahipliğinin ortaya konulabilmesi için bu tekstler ve tekstlerin ortaya konuluş biçimi olan … hakkında bilirkişi heyetindeki tiyatrocu bilirkişi tarafından sağlanan bilgilere göre ; …, katılımcıların ya da izleyenlerin oyunu izlerken katılmalarına ve değiştirmelerine imkan sağlayan bir tekniktir. Oyuncuların tümü, aynı girişim içinde olduğundan emin olarak, önemli ve verimli tartışmalar üretilmesini kolaylaştırmak için varlıkları sürdürürler. Oyun genellikle yapılan yanlışın veya sorunun sahnede tartışılarak çözülmesi ile son bulur. …, katılımcıya kendi şartları içinde kendi sorunlarına bakmasını ve bu sorunlara doğru ve pratik çözümler bulmasını sağlayan bir prova alanı yaratır, tiyatro eğitimi almamış, belki hayatında tiyatroya bile gitmemiş insanlara tiyatro yapma olanağı sunar ve tiyatro yoluyla bireysel, toplumsal farkındalık kazandırır. Bireylerin ve toplulukların kendi sorunlarını çözebilme yetilerini arttıran bir eğitim faaliyettir. Açık uçlu, açık biçimli bir tiyatro etkinliğidir. Bu anlamda kurallar var olmasına rağmen katı değildir. … ön oyun kolektif veya bireysel fikirler üzerine kurulur. Oyunun belirlenmesi için uzun ve meşakkatli bir prova süreci gerekir. Oyuncular provalarda yavaş yavaş karakterleri oluştururlar. Sürecin bu son bolumu, sahnede kullanılan tüm metin, aksiyon ve ifade biçimlerinin ortaklaştığı provalarda yapılır.
Tanık beyanlarından davacının , … ile bir araya gelerek … tekniklerini iş güvenliği eğitimlerinde kullanılması amacıyla ortak doğaçlamalar yaparak çalıştıkları, …’nun oyunculan topladığı, bilgilendirdiği ve sahne uygulamalarını yönlendirdiği, bu süreçte davacının ise uygulamalara iş güvenliği bilgisini kattığı anlaşılmaktadır.
… tanık beyanında davaya konu “…” isimli oyunu kendisinin 2008’de ortaya çıkarttığını, “…” isimli kitabının 87, sayfasında ve 2008 yılında yazdığını ifade ettiğini ve bu kitabın 2012’de basıldığını belirtmiştir.
Tanık … ifadesinde “… Bey ite … Hanım’ın yolları 2008 yılında ayrıktı. Sonrasında … Bey sıfırdan yeni senaryolar yazarak devam etti. […] …’nun ‘…’ isimli oyunu ilk oynadığımız oyundu ancak orada bir senaryo yoktu. O bize “…”, “…” şeklinde yönlendirmeler yaparak bir oyun çıkarıyordu. Tamamen doğaçlamaydı. Daha sonrası yazılı metine geçildi.” demiştir.
Tanık … ifadesinde “2008 yılında herhangi bir metin olmadan oynadık. Ben ayrıldıktan sonra 2 yıl sonra 2010 yılında tekrar çağrıldım. Gittiğimde metin hazırdı […] İlk toplantıda … bize … nasıl yapılacağını anlattı. Sonrasında doğaçlamalara geçtik, öncesinde ekip birbirini tanısın diye dramalar oynadık. İkinci katılmamda metinler sehpada duruyordu. Oynadığımız oyunda “…” senaryosunun taslak metnine bağlı kalıyorduk fakat gittiğimiz yere göre uyarlama yapılıyordu. Doğaçlama yaparken ilk etapta oyuncular ve …’nın liderliğinde oynadık, ikinci gidişimde ise metin üzerinden oynadık.’ demiştir.
… ön metin bir fikir üzerine doğaçlamalarla, provalarla ve icra ile geliştirilen bir metin veya önceden hazırlanmış bir metin olmalıdır. Bir fikir, başlı başına FSEK kapsamında korumaya alınan eser değildir. … metnin oluşturulması temel olarak oyuncuların doğaçlamasına, performansına ve aksiyona dayalıdır. Dava konusu metnin bu şekilde ortaya çıktığı tanık beyanlarından anlaşılmakla birlikte … uygulamasının özüne ve ruhuna uygun olandır. Bu çalışmalarda kimse oyunculann önüne metin koymamış; onlara mekan, yöntem ve bilgi sağlamışlardır. Bu tekstlere müştereken ve ilk çalışmalara ve doğaçlamalara katılan oyunculann yaratıcılığı ile ortaya koyulmuş bir eser olarak bakmak uygun olur. Davaya konu olayda ortada eser olmadan bir süre temsiller verilmiş; daha sonra davacı metni kaleme alarak deneme yapmıştır. Burada davacı, gözlemleyen, kayıt altına alan, derleyen pozisyonundadır.
Bu çerçevede davaya konu eser vasfındaki tekstleri yaratanların başka bir deyişle birlikte eser sahiplerinin … ile davalılar olmakla birlikte, davalıların dosyada mevcut olan … 9. iş Mahkemesi’nin … nolu gerekçeli kararında davalı … özdemirln 01/05/2011 – 19/09/2012 tarihleri arasında, … 9. İş Mahkemesi’nin … notu gerekçeli karannda davalı … 01/02/2008 – 19/09/2012 tarihleri arasında, … 9. İş Mahkemesi’nin … nolu gerekçeli kararında davalı … ‘tn 01/03/2010 – 19/09/2012 tarihleri arasında ve … 9. İş Mahkemesi’nln … nolu gerekçeli karannda davalı … 01/12/2010 – 19/09/2012 tarihleri arasında davacıya ait … Ltd. şti.’de tiyatro sanatçısı olarak çalıştığı davacıya … Ltd. Şti.’de tiyatro sanatçısı olarak çalıştıklaı görülmektedir. Bu bilgiler ışığında metinlerin yaratılmasında 2008 yılında yapılan ilk çalışma ve doğaçlamalara tanıklar …, …, … ve davalı …’in icracı sanatçı olarak katıldıkları ve müşterek eser sahibi oldukları; diğer davalılar …, … ve …’ın 2008’de metinlerin oluşturulması sürecindeki doğaçlama ve çalışmalara katılmadıkları için eser sahibi olmadıkları kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte FSEK 18 hükmüne göre; “Mali hakları kullanma yetkisi münhasıran eser sahibine aittir. Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin edenlerse kullanılır. Tüzel kişilerin uzuvları hakkında da bu kural uygulanır”. Bu çerçevede davalıların çalıştıkları sırada davaya konu eserlerin oluştuğu göz önüne alındığında FSEK 18 hükmü gereğince davaya konu tekstlerin mali hak sahibinin davacı şirket olduğu kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte Tiyatro oyuncusu bilirkişinin bu konudaki ayrık düşüncesinin olduğu buna göre özetle :FSEK 18 icracı sanatçı olan oyuncular eser sahipleri bakımından uygulama alanı bulamayacaktır. Söz konusu maddenin lafzi yorum ilkesinden uzaklaşılarak sistematik yorum ilkesi ile ele alınması gerekmektedir. İş hukuku kapsamında iş sözleşmesinin unsurları olan; bir işin görülmesi, işin ücret karşılığında yapılması ve bağımlılık unsurunun icracı sanatçılar bakımından tam anlamıyla oluştuğu açıktır. Davaya konu olayda da her ne kadar bahsi geçen İş Mahkemesi kararları ile davalılann bir dönem davacının işçisi olarak çalıştıkları hususu tespit edilmiş ve davaya konu eserlerin kamuya arzı benzer tarihlere denk gelmiş ise de davalılar ilk doğaçlamalara katılan icracı sanatçıların eser sahiplikleri sona ermemekte, davacının işçisi olarak çalıştıkları dönem bakımından mali haklarını kullanma yetkisi, yani onlar adına sözleşme imzalama, taahhütte bulunma yetkisi sadece davacıda bulunmaktadır. Aksi yorum hem … hem de FSEK’de tanımlanan hakların doğasına aykırılık teşkil etmektedir”.
İHLAL YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Bilindiği üzere eser sahipleri eser üzerindeki mali hakları devretmişlerse veya mali haklar FSEK 18 gereği işverene ait ise eser sahipleri eser sahibi dahi olsalar mali hakları işverenden izin almaksızın kullanamazlar. Meğer ki sözleşmede aksi kararlaştırılmış veya işin niteliği gereği aksi anlaşılabilsin. Dolayısıyla davaya konu davacının mali hak sahibi olduğu tekstlerin davalılarca birebir veya esinlenmeyi aşar şekilde veya intihale yol açar şekilde kullanılıp kullanılmadığının tespiti gerekir.
Tiyatro bilirkişinin karşılaştırması şu şekildedir,
Yotube internet adresinde “…” kullanıcı İsimli hesabı tarafından 17 Şubat 2013 tarihinde yayınlanmış “iş Güvenliği ve İşçi Sağlığı” açıklamalı, 14 dakika 26 saniye süren bir kurgu video olduğu tespit edilmiştir. Video incelendiğinde bir jenerik oluşturulduğu, bu jenerikte …, …, …, …, … ve … isimlerinin On jenerikte bulunduğu, videonun devamında sonuna kadar davacının dosyaya sunduğu ‘…” isimli senaryonun sınıf benzeri, duvarında beyaz tahta bulunan bir odada icra edildiği görülmektedir (Erişim Tarihi: 02/02/2018).
Youtube internet adresi incelendiğinde “…” kullanıcı isimli hesap tarafından, ‘…” başlık ve “… (… etkinliğimizde iş güvenliği ayakkabı kullanımına farklı yaklaşımlar))))'” açıklaması İle, 5 Ekim 2016 tarihinde yayınlanmış 1 dakika 12 saniye uzunluğunda bir video bulunduğu görülmektedir. Video içeriğinde İse konferans salonu benzeri bir yerde davalı tarafın dosyaya sunduğu ‘…* isimli oyunun oyuncular tarafından icra edildiği anlaşılmaktadır (Erişim Tarihi: 02/02/2018).
İlgili youtube linki incelendiğinde, sahne İşte isimli kullanıcı tarafından 5 Ekim 2013 tarihinde yayınlanan ‘… (…)’ başlıklı, “… konulu Interaktif … uygulamasından ülkemizde mavi yaka çaltşaniann ergonomi konusundaki düşüncelerini anlatan kısa bir özet…” açıklamalı, 51 saniye süreli bir video içerdiği görülmüştür. Videoda oyuncuların davalı tarafından dosyaya sunulan “…” isimli oyun metninin 3. Sahne – Atölye başlıklı bölümünün icra edildiği tespit edilmiştir (Erişim Tarihi: 02/02/2018).
İlgili youtube linki incelendiğinde ‘sahne işte” isimli kullanıcı tarafından 9 Ekim 2016 tarihinde, “…’ başlık ve “İş Güvenliği eğitim süreçlerinde … Uygulaması Oyunumuzu renklendirdikleri için … çalışanlarına teşekkürler, …” açıklama ile yayınlanmış 6 dakika 29 saniye uzunluğunda bir video olduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafından dosyaya sunulmuş olan “…’ isimli oyun metninin 3. Sahne Atölye başlıklı sahnesinin icra edildiği görülmektedir (Erişim Tarihi: 02/02/2018).
Youtube internet adresinde sahne İşte isimli kullanıcı tarafından 17 Eylül 2016 tarihinde yüklenmiş, açıklama olarak “…. çalışanları için hazırladığı oyundan parçalar İçerir. Tüm Haklan Sahne İŞteye aittir…’ yazan, 5 dakika 27 saniye süreli bir video olduğu, içeriğinde oyuncuların davacının dosyaya sunduğu “…* isimli onunun ilk sahnesi İle ikinci sahnesinin kısa bir bölümünün işçilere oynandığı görülmektedir.
Tüm videoların ortak noktası davalı tarafından dosyaya sunulmuş olan “…” isimli oyun metninin aynı veya değişik bölümlerinin icra edilmesidir. Bu yönü ile metinlerin karşılaştırılmasının intihal olup olmadığı yönünden bilgi vereceği kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili tarafından dosyaya sunulmuş olan 31.12.2012 kayıt-tescil tarihli ve … kayıt-tescil numaralı ‘… Senaryosu “…*, 31.12.2012 kayıt-tescil tarihti ve … kayıt-tescil numaralı “Kalite Konulu … Senaryosu “…”, 31.12.2012 kayıt-tescil tarihli ve… kayıt-tescil numaralı “İş Güvenliği … Senaryosu adlı eserler ve davalı vekili tarafından sunulan 21.08.2013 kayıt-tescil tarihli… kayıt-tescil numaralı (kayıt tescil başvuru formu ve kayıt tescil belgesi dosyada bulunamamıştır) “…” adlı oyun metinleri incelenmiştir.
Yapılan karşılaştırmada:
Davacıya ait olduğu iddia edilen metinler ile davalıya ait olduğu iddia edilen metin incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde saptanan bulgular aşağıdaki gibidir:
Olay örgüsündeki ve repliklerdeki benzerlikler:
“…’ isimli oyunun’ …”, “…” isimli oyunun “…* olarak belirtilen sahnelerin aynı yerde başladığı, davacıya ait oyunda …, …, … ve … isimli karakterlerin sahne başından sonuna sahnede yer aldığı, davalıya ait oyunda ise …, … ve … isimli karakterlerin tezahürat yaparak sahneye girdikleri, ilk başta futbol, tuttukları takımlar ve kendi oynayacaklar halı saha maçı üzerine konuştuktan, el çırpı İd ığında oynama tiki olan karakterlerin iki metinde de olduğu, daha sonra diğer işçilerin tiklerinden bahsedilirken limon örneğinin aynı şekilde kuHanıldığt, her iki metinde de iş gûvenfiği kıyafetlerini eksiksiz giyen karakterle dalga geçildiği, üzerine uyarı levhası asılması ite ilgili aynı esprilerin yapıldığı, kaza olacaksa her koşuştuda olur konuşmasının bire bir aynı kelimelerle yapıldığı, alın yazısı ve alın yazısının nerede olduğu (görülmediği) ile ilgili yapılan esprilerin aynı olduğu, işçinin parmağını kesmesinin iki metinde de aynı olduğu, kaza sonrası eldivenin ucunun kesilerek “…” deriz tavsiyesinin aynı olduğu, görülmektedir. Bu sahnedeki olay örgüsü ve replikler davacı tarafından sunulan “… (…) isimli oyun metninin … isimli sahnesi ite sahnenin başlangıcındaki futbol konuşmaları, halt sahada oynanacak oyunla ilgili konuşmalar, işçinin tiki nedeniyle el çırpıldığında oynamaya başlaması, başka bir işçinin limona tikinden bahsedilmesi yönünden de benzerlikler taşımakta ve bazı replikler bire bir her iki metinde de kullanılmaktadır.
Davalıya ait olduğu iddia edilen metinde 2. Sahne (…) ile, davacıya ait olduğu iddia edilen 3. … sahnelerinin genel olarak birbirinin aynı olduğu, iki metinde de işçinin evinde karısı ile diyaloğuna yer verildiği, diyalog sırasında karısının dizi izlemesi, yemek yapmaması, ev sahibinin gelip para istemesi, işçinin maaşının yetmemesi, …’dan bahsedilmesi, eve misafirler geleceği için işçinin karısının alışveriş yapmak için para istemesi, işçi karakterinin uyumaya gitmesi ve karısının arkasından dizisini izletmediğini söylemesinin iki metinde de aynı olduğu;
Davalının sunduğu metinde 3. Sahne Atölye, davacının sunduğu metinde … isimli mekanlann aynı olduğu, bir işçinin derinin kafasının yamukluğu ile dalga geçmesi, işçinin saçının dökülmesi üzerine geçen konuşmalar, sahneye giren üçüncü işçinin uyuya kaldığı ve servisi kaçırdığı için işe geç gelmesi, en eski işçiden bahsederken fabrikanın üzerine yapıldığının söylenmesi her iki metinde de ortak olan olaylar olduğu;
Bunların dışında her iki metinde de olay örgüsü, karakterlerin özellikleri esinlenmenin ötesinde benzeşmekle birlikte; birçok repliğin de aynen kullanıldığı. Bu kullanımların intihal noktasına varmış olduğu, bu şekildeki bir kullanımın FSEK 24 üncü madde çerçevesinde temsil hakkının ihlali olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalıların bir kısmının tiyatro oyunu aşamasında aktif katkı yapmış olmalarının eserin metne dökülmesi aşamasını kapsamaması , oyunların metninin bulunması , bu metinlerin izinsiz alıntılanmasının mevcudiyeti ve salt … kavramının eser sahipliği ilkesine ve hakların kullanılmasına bir istisna getirmesinin mümkün olmaması sebepleriyle ayrık bilirkişinin görüşü benimsenmemiştir.
MADDİ TAZMİNAT TALEBİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Davacı taraf maddi tazminat talebinin FSEK 68’e dayandırmıştır. FSEK m.68/l hükmüne göre; “eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshalarını yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebiliri. FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürütebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir.
Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/ sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…”. Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Dosyada davaya konu eser vasfındaki tekstlerin sahnelenmesi halinde emsal telif bedellerine ilişkin herhangi bir emsal sözleşme, teklif bulunmadığından izinsiz kullanım miktan, ihlalin mecrası, türü ve sektörel uygulama da dikkate alındığında 10.000 TL olabileceği ve bu bedelin 3 katının FSEK 68 çerçevesinde talep edilebileceği kanaatine varılmıştır.
MANEVİ TAZMİNAT YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Davacı taraf aynı zamanda manevi tazminat talebinde de bulunmuştur. Yukarıda da belirtildiği üzere intihal halinde eser sahibinin ismi belirtilmediğinden eser sahibinin manevi haklarından olan “eser sahibi olarak tanıtılma hakkı” (FSEK m. 15) ihlal edilmiş olacağından ve bu hak eser sahibi açısından ileri sürütebilir mali hak sahibinin manevi hakları söz konusu olamayacağından ve mali hakka sahip otan şirketin manevi hakların devri kabil olmadığından manevi hakları kullanma hakkı bulunmadığı ancak yukarıda da belirtildiği üzere ortak eser olan tekstin eser sahiplerinden birisinin de davacılardan … olması nedeniyle bu davacı yönünden manevi tazminat talebin haklı olduğu manevi tazminatın ise ihlalin ağırlığı, davalıların da oyuncu olmaları , ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında takdiren kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Ancak haksız fiil tarihi olarak belirlenebilecek tarihin internete ilk yükleme tarihi olarak 17 Şubat 2013 tarihi olarak belirlenip bu tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerekirken kısa kararda sehven başka bir tarih belirtilmiş olup, kısa kararla çelişkiye düşülmemesi için yanlışlığa değinilmesi burada yerinde görülmüştür.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davaya konu eser vasfındaki tekstlerin sahnelenmesi halinde belirlenen rayiç bedelin 10.000,00 TL olduğu ve Fsek m.68 kapsamında bunun üç katı kadar yani 30.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacı … yönünden manevi tazminat koşullarının oluştuğu anlaşılmakla manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 500,00 TL manevi tazminatın davalılardan alınarak davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin redddine,
3-Ödenecek tazminatlara davalı eser tescil tarihi 21/08/2013’den itibaren işleyecek reeskont faizinin uygulanmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 2.020,75 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan maddi tazminat üzerinden hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan manevi tazminat üzerinden hesap olunan 500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan: 2.235,10 TL bilirkişi posta gideri 62,70 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.297,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat üzerinden hesap olunan 8.050 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat üzerinden hesap olunan 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
10-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
11-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı 10/12/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸