Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/498 E. 2020/299 K. 02.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/498
KARAR NO : 2020/299

DAVA : Marka Tecavüzü ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Men’i, Tazminat
DAVA TARİHİ : 03/05/2017
KARAR TARİHİ : 02/10/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzü ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması,men’i, tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 1956 senesinde İstanbul’da faaliyete başladığını, 1974’ten beri …(…) firmasından metal dedektörleri ve 1991’den beri de … kontrol sistemleri ithal ettiğini ve bu cihazların montaj, servis ve garanti hizmetlerini yürüttüğünü, müvekkili şirketin sektörün gelişmesine sunduğu katkıların yanı sıra “…” markasını Türkiye’de tanınmış ve güven içeren bir marka haline getirdiğini, davacı şirketin “…” markası ürünlerin Türkiye’de tek yetkili satıcı sıfatına sahip olduğu, ayrıca ürünlerin kurulumu, çalışanların ve kullanıcıların eğitimi, garanti hizmetleri ve garanti sonrası hizmetlerin gerçekleştirilmesi / uygulanması konularında da tek yetkili olduğunu, davacı şirketin tek satıcı sıfatını koruyabilmek için yatırım ve ödemeler yaptığı ve lisans hakkı için yüksek bedeller ödemek zorunda kaldığını, aynı sektör içinde faaliyet gösteren tüm hususlar hakkında bilgi sahibi olduğu düşünülen davalı şirketin haksız olarak “…” markalı taklit ürünleri temin etmeye ve satmaya başladığını, ürünlerin gerek perakende gerek ihale usulü ile satışlarında kendisini yetkili satıcı olarak tanıttığını, müvekkili şirketin tanınmışlığından haksız olarak yararlandığını, müvekkilinin “…” ve “…” marka haklarına tecavüz ettiğini, müvekkilini zarara uğrattığını, …tescil nolu “…” ibareli ve … tescil nolu “…” ibareli markaların … adına tescilli olduğunu, söz konusu markalar için 01/01/2014 tarihli marka lisans sözleşmesi ile müvekkili şirkete Türkiye sınırları içinde inhisarı lisans hakkı tanındığını, sözleşmenin 4.maddesinde müvekkili şirkete tüm dava ve talep hakkı tanındığını iddia ederek, davalının … tescil nolu “…” ibareli markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, haksız kullanımın durdurulmasına, men’ine, fiili zarara karşılık 10.000 TL, yoksun kalının kazanç açısından 10.000 TL, markanın itibarının zedelenmesi yönünden 10.000 TL olmak üzere 30.000 TL tazminat ile haksız rekabetten kaynaklanan eylemler nedeniyle 10.000 TL tazminatın davalıdan tahsili ile hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … marka kargo tipi …cihazları üretimi konusunda Türkiye’deki ilk ve tek üretici olduğunu, bunun dışında güvenlik sistemleri ile ilgili olarak yurt dışı ve yurt içi tedarikçilerinden resmi olarak ithal ettiği ve/veya satın aldığı başka marka ürünlerin de yaklaşık 30 yıllık tecrübesi ile satış, pazarlama ve servis hizmetlerini verdiğini, müvekkili şirketin bu başarıyı kaliteli ve uygun fiyatlı ürün satmak yanında satış sonrası tüm marka güvenlik cihazlarına vermiş olduğu hızlı ve kaliteli servis nedeni ile sağladığını, davacının aynı sektörde çalışan başka markaların satış ve pazarlaması işi ile iştigal ettiğini, sektörel anlamda müvekkili şirketin ticari rakibi olduğunu, ancak davacının … marka sahte ürünleri haksız olarak kullandıkları ve bu şekilde taklit ürünleri satarak haksız rekabette bulundukları iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin resmi yollardan ithal ettiği ürünlerin tamamen orijinal olduğunu, taklit ya da sahte ürün satışı yapmadığını, müvekkilinin sahte markalı ürünleri haksız olarak kullanmadığı gibi herhangi bir şekilde taklit de etmediğini, müvekkilinin tümü ile orijinal ürünlerin satış ve pazarlamasını yaptığını, aksi halde kamu kurumları ile çalışmasının, ihaleye katılma şartlarını yerine getirmesinin mümkün olmadığını, davacının tek satıcı olduğunu iddia ettiği … marka ürünlerinin Türkiye’de tek başına satışını yapabileceği iddiasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili tarafından verilen fiyatın rekabete aykırı olmadığını, davacının fiyatının müvekkilinden yüksek olmasının müvekkilinin sahte veya taklit ürün sattığını göstermeyeceğini, davacının iddiasını dayandırdığı müvekkilinde bulunan bir makine ambalajındaki seri numarası ile piyasada kullanılan bir makinenin seri numarasının aynı olmasının markaya tecavüzün olduğunu göstermeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi raporları ve ek rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, …tescil nolu, “…” ibareli markanın, 07, 08, 09 ve 21.sınıfta, 16/09/2008 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli markanın, 09.sınıfta 10/02/2015 tarihinde tescil edildiği ve … adına kayıtlı oldukları anlaşılmıştır.
Mahkememizce düzenlenen 08/05/2017 tarihli tensip tutanağının 1 nolu ara kararı uyarınca tespit yaptırılmak suretiyle bilirkişi ön rapor alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan ilk raporda bilirkişinin, davalı tarafa ait … Mahallesi … adresindeki depoda yapılan tespit neticesinde; davalı firmanın “…” markasını el ve kapı detektörlerinde kullandığı ve “…” markasını da kapı detektörlerinin bulunduğu kutularda kullandığının tespit edildiği, ayrıca sunulan fatura örnekleri incelendiğinde davalı firmanın bu ürünleri yurt dışından satın aldığı ve yurt içinde sattığının belirlendiği, tüm bu tespitler ışığında, davalı firmanın “…” ve “… ” markalarına 556 sayılı KHK Madde 61 hükümlerince tecavüz edildiği, hususlarında görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce düzenlenen 16/01/2018 tarihli ara karar ile bilirkişi heyeti oluşturularak rapor alınmasına karar verildiği, dosyanın oluşturulan bilirkişi heyetine tevdi edildiği ve raporun sunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerce, davalı kullanımlarının davacının üstünde hak sahibi olduğu … markasından kaynaklı marka hakkını ihlal ettiği ve haksız rekabet teşkil ettiği, davacının talebi doğrultusunda yoksun kalınan kazanç hesaplanabilmesi için davalı defterlerinin incelenmesi gerektiği, bu çalışmanın mahkemece tespit edilecek yöntem ve zamanda yapılacak inceleme sonucu ek rapor şeklinde yapılabileceği, hususlarında görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Tarafların rapora itiraz ettikleri, davalı yanın yeni bir heyetten rapor alınmasına ilişkin talepte bulunduğu, davacı yanın ise ticari defterlerinin incelenmesine ilişkin ek rapor alınmasını talep ettiği anlaşılmakla, mahkememizce düzenlenen 19/07/2018 tarihli ara karar ile bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememize sunulan ek raporda bilirkişilerin, davalı kullanımlarının davacının üstünde hak sahibi olduğu … markasından kaynaklı marka hakkını ihlal ettiği ve haksız rekabet teşkil ettiği, davalı kullanımlarının paralel ithalat olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan tedarik sürecine ilişkin evrakın davalı tarafından dosyaya sunulamaması sebebiyle söz konusu kullanımların paralel ithalat kapsamında değerlendirilemeyeceği, davalının defterlerini ibraz etmemesi sebebiyle tazminat hesaplaması yapılmadığı, hususlarını bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin bilirkişi ek raporuna itiraz ettiği ve yeni bir heyetten rapor alınmasını talep ettiği, davacı vekilinin ise davalının ticari defterlerini sunmaması nedeniyle ilgili kurumlara yazı yazılarak mali incelemenin yapılması talebinde bulunduğu, mahkememizce yapılan 09/05/2019 tarihli oturum 3 nolu ara karar uyarınca yeni bir heyet oluşturulmasına ve rapor alınmasına karar verildiği, teknik bilirkişilerce yerinde inceleme yapılarak raporun sunulduğu anlaşıldı.
Mahkememizce alınan son raporda bilirkişilerin, davalı …Tic. Ltd. Şti avukatlarının bildirdiği yer olan … Belediyesi ana giriş kapısında bulunan, … ve … seri numaralı 2 adet metal detektörlerin 06/09/2019 tarihli yapılan incelemede eşyaların yabancı menşeli oldukları, sahte olduğunu gösteren herhangi bir tespit olmadığı, … Üniversitesinin … tarih ve … sayılı yazısı ekinde 28/09/2018 tarihli bilirkişi raporu, … Tic. Ltd. Şti’nin sattığı ürünler ile başka bir firmanın sattığı ürünler karşılaştırılarak, sahte olduklarına ilişkin tespit olmadığı, … Gümrük Müdürlüğüne … Ltd. Şti adına tescilli …, …, .., …, …, serbest dolaşıma giriş beyannameleri ile …, … firmasından toplam 144 adet … de … marka kapı tipi metal dedektörü, kullanılmamış ithal edildiğinin anlaşıldığı, ithal eşyasının 556 sayılı KHK ve bunu kaldıran 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Hakları Kanunu’nun gümrükte uygulamasının Gümrük Kanunu’nun 57. maddesi ve Gümrük Yönetmeliğin ilgili maddelerinde düzenlendiği, eşyaların sahteliği konusunda tespit olmadığı, davalının bildirdiği yer olan … Belediyesi ana giriş kapısında bulunan … vc … seri numaralı 2 adet metal detektörlerin, davacının bildirdiği yer olan … seri numarası:…, ve …, seri numarası:…, kapısında bulunan … marka … model kapı tipi metal detektörlerin, aynı özellikleri taşıdığı, kamu kurumu olan … Belediyesinin davalıdan aldığı ve böyle bir eşya alınması durumunda resmi kurallara tabi olduğu, sahteliği konusunda tespit olmadığı, bu durum karşısında … Belediyesinde incelemesi yapılan … Belediyesi ana giriş kapısında bulunan, … ve … seri numaralı 2 adet melal detektörlerin orijinal olduğu, … Gümrük Müdürlüğüne davalı adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannameleri ile toplam 144 adet … de … marka kapı tipi metal dedektörü, kullanılmamış ithal edildiğinin anlaşıldığından paralel ithalat kapsamında olduğu, 556sayılı KHK’nın 9. Maddesi marka tescilinden doğan hakların kapsamı, 61 madde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller ve 21. maddesinde lisans sözleşmesinin düzenlendiği, davacı ile … markasının sahibi … arasında yapılan Ticari Marka Lisans Sözleşmesinin incelendiğinde, sözleşmenin 1 Ocak 2014 tarihinde yürürlüğe girdiği ve 20 yıllık süreli olduğu, 556 sayılı KHK’nın 20. maddesi uyarınca yapıldığı, bu maddeye göre yapılan lisans sözleşmesinin, 6769 sayılı yasanın 24. maddesinde tanımlanan inhisari olmayan lisans olduğu, inhisari lisans olmadığı, aynı yasa maddesinde inhisari olmayan lisans sözleşmelerinde lisans veren markayı kendi kullanabileceği gibi üçüncü kişilere de başka lisanslar verebildiği, davalının … Gümrük Müdürlüğünden toplam 144 adet ithalat işlemlerinin paralel ithalat olarak tanımlanabileceği, bu kapsamda davalı kullanımlarının 556 sayılı KHK’nın 9.maddesi marka tescilinden doğan hakların kapsamı, 61. madde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller ile 556 sayılı KHK yürürlükten kaldıran … tarih sayılı resmi gazetede yayınlanan 6769 sayılı yasanın 7. maddesinde marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları ile 6769 sayılı yasanın 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller hükümleri karşısında tecavüz olarak değerlendirilemeyeceği, hususlarında görüş ve tespitlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
… Üniversitesinden davalı tarafça alınan mütalaada özetle; … Tic. Ltd. Şti’nin vekili tarafından yapılan başvuru kapsamında … marka … model numaralı olan …, …, … seri numaralı metal dedektörlerin incelemesi tamamlanarak yapılan inceleme neticesinde …Tic. Ltd. Şti tarafından satılan ve kurulumu yapılan; … İl Başkanlığı binasında bulunan … ve … seri numaralı, … Üniversitesi Beyazıt kampüsü yerleşkesinde bulunan … seri numaralı, … içerisinde bulunan … seri numaralı, … marka …model numaralı cihazların … içerisinde bulunan ancak başka bir firma tarafından satıldığı beyan edilen aynı marka ve model numaralı … ve … seri numaralı cihazlar ile kıyaslamasının yapıldığı, bu kapsamda inceleme konusu …, …. …, … seri numaralı metal dedektörlerin … ve … seri numaralı metal detektörleri ile aynı ana kart yapısına sahip oldukları, elektronik komponctlcrin ve bu komponetlerin kart üzerindeki dizilimlerinin aynı oldukları ve gömülü yazılımı taşıyan … etiketi … çipinin tüm ana kartlarda mevcut olduğu ve bunun sonucu olarak tüm cihazların üzerindeki yazılımların aynı olduğunun belirlendiği, bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde …Tic. Ltd. Şti tarafından satılan … marka ve … model numaralı incelemesi yapılan kapı tipi metal detektörlerin orijinal olmadığına ilişkin teknik bir bulguya rastlanmadığı yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilince 09/12/2019 tarihli dilekçe ekinde sunulan 09/12/2019 tarihli Prof. Dr. … tarafından hazırlandığı anlaşılan mütalaada, eldeki dava kapsamında, davalı şirketin, “…” markasına ilişkin kullanımlarının, davacı şirketin marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediğinin tespit edilmesi gerektiği, markayı taşıyan ürünlerin, hak sahibinin rızasıyla piyasaya sunulmasından sonra ticarete (paralel ithalata) konu olabileceği (tükenme ilkesi), ancak markayı taşıyan ürünlerin, marka hakkı sahibi tarafından piyasaya sürülmüş olduğunun ispat edilememesi halinde, ilgili ürünlerin alınıp satılmasının marka hakkına tecavüz teşkil edeceği, ürünlerin marka hakkı sahibi tarafından (veya hak sahibinin rızasıyla) üretilip piyasaya sürüldüğünü ispat yükünün davalıya ait olduğu, serbest dolaşıma giriş beyannamesinin bu hususu ispatlama aracı olamayacağı, sadece ürünlerin ülkeye girişinin yapıldığını göstereceği, marka hakkının ihlal edilip edilmediğine karar verilmesinde, dava konusu ürünün orijinal olup olmadığının tespitinin önem taşımayacağı, ürünün marka hakkı sahibinin rızasıyla piyasaya sürülmüş olup olmadığına göre neticeye varılacağı, bunun içinde ilk üreticiden nihai üreticiye kadar tüm fatura zincirinin davalı tarafından ortaya konulabilmesi gerektiği, aksi takdirde ürünün, marka hakkı sahibi tarafından üretilmediği ve marka hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacağı, somut olayda davalının, birbirini takip eden faturalar yoluyla, ürünün marka sahibi tarafından piyasaya sürüldüğünü ispat etmesi gerektiği halde ispat edememiş olduğu, bu açıdan dosyaya sunulan 18/11/2019 tarihli bilirkişi raporundaki, davalı şirketin ithal işlemlerinin marka hakkına tecavüz teşkil etmediği tespitinin eksik ve hatalı olduğu, orijinallik incelemesinin isabetli bir yöntem olmadığı gerçeği bir yana, ürünler arasındaki teknik benzerliği tek başına orijinallik tespiti için yeterli olmadığı, günümüz teknolojisinde orijinalini aratmayacak nitelikte ve kalitede sahte (imitasyon) ürün imalinin mümkün olduğu, marka sahibi birçok kişinin, orijinal ve sahte ürünleri birbirinden ayırt edebilmek için seri numarası, marka üzerinde gizli yazı, hologram gibi çeşitli yöntemleri kullanmasının da bu tespiti doğruladığı, davalı şirketin ürünleri satın aldığı İtalyan menşeli şirketin markaya hak sahibinin rızasıyla kullandığını ispat etmesi gerektiği, dosya kapsamında bu hususu ispata yarar bilgi ve belge mevcut olmadığı, marka sahibi üretici tarafından sağlanmış garanti belgesinin dahi mevcut olmadığı, netice itibariyle davalı şirketin ispat yükünü yerine getiremediği ve fiillerinin, SMK m.29 hükmü uyarınca, davacı şirketin marka hakkına tecavüz teşkil edeceği, dosya kapsamındaki lisans sözleşmesine göre davacı lehine verilen lisansın Türkiye sınırları içerisinde inhisari nitelikte bir lisans olarak kabul edilmesi gerektiği, gerçeğe aykırı olarak “yetkili satıcı” izlenimi oluşturulması, başka bir işletmenin oluşturduğu sürümden yararlanılmasının TK m.55 hükmü uyarınca haksız rekabet teşkil edeceği, hususlarında görüş bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili 14/07/2020 tarihli beyan dilekçesinde özetle, teknik incelemenin yetersiz olduğunu, marka hakkı açısından yapılacak bir orijinallik değerlendirmesinde nazara alınamayacağını, somut olayda öncelikle marka hukuku açısından orijinallik incelemesinin yapılması gerektiğini ve bunun içinde ürünün üretimi anında marka hakkı sahibinin iradesinin ne olduğunun tespit edilmesi gerektiğinin açık olduğunu, raporun kabulünün mümkün olmadığını, ürünlerin marka sahibinin iradesini içermediğinin dosya içeriğinde sabit olduğunu, müvekkili tarafından … Bankası’nda … marka cihazın kurulumunun yapıldığını, aynı kurumun farklı bir bölümünde de davalı tarafından satış yapıldığını, ürünlerin … olmasından kaynaklı olarak yanılgıya düşen … Bankası çalışanlarının doğrudan yetkili satışı ve marka yetkilisi olan müvekkilini aradığını, bakım için gelen müvekkili çalışanlarının kontrol için geldikleri cihazın kendi cihazları olmadığını, … seri numarasının sistemde kaydının bulunmadığını tespit ettiklerini, bu hususun …’a bildirildiğini, 27/03/2017 tarihinde noter huzurunda … şirketinin uluslararası satış departmanı bölümü başkan vekili tarafından söz konusu seri numarasının şirket kayıtlarında bulunmadığının bildirildiğini, bilirkişi Doç. Dr. … tarafından davalının deposunda yapılan incelemede …, …, …, …, … ve … seri numaralı cihazların tespit edildiğini, cihazların orijinalliği Türkiye’deki tek yetkili olan müvekkili tarafından…’ye sorulduğunu ve ürünlerin orijinal olmadığının bildirildiğini, davalılar tarafından ürünlerin paralel ithalat ürünü olduğu, bu nedenle satışlarının yasal olduğu ifade edilse de ürünlerin orijinal olmadığının davalı tarafından sunulan gümrük beyannamelerinden de anlaşıldığını, … ürünlerinin sadece …’de üretildiğini, firmanın ürünlerinin … malı olduğunu Amerikan Menşeli olduğunu, şirketin başkan vekili tarafından gönderilen noter tasdikli metin ile … Detektörlerinin yalnız … adresinde yer alan fabrikada üretildiğini, …’nin ürünlerinin tamamının … imal ettiğini ve … menşeli olduğunun görüldüğünü, Türkiye’deki münhasır marka yetkilisi olan müvekkilinin gümrük beyannamelerinin incelenmesinde ”…” ithalatında menşei ülkenin … olduğunu, sevk ülkesinin … veya başka … bölgesi ülkelerden Hollanda olabilmekte ancak menşei ülkenin ise yanlızca … olduğunu, ancak davalının dosyada mevcut olan gümrük beyannamelerinin incelenmesinde, dava konusu … marka kapı dedektörlerinin tamamının menşeinin … kodlu İtalya olduğunun görüldüğünü, sadece bu belgelerin incelenmesinde dahi ürünlerin … menşeli olmadığının anlaşıldığını, dava konusu ürünlerin … marka olmasının olanaksız olduğunu, bu durumun … markasına gönderilen seri numaralarının da neden uyuşmadığını, davalının neden tek bir garanti belgesi gibi marka korumasından faydalanabilecek belgeye sahip olmadığını kanıtladığını, sonuç olarak davalı şirketin tüm ithalat beyannamelerinde dava konusu … marka kapı dedektörlerini …’dan … menşeli olarak ithal ettiğini, … üretilmiş kapı dedektörlerini ithal ettiğini beyan ederek ithalatı gerçekleştirdiğini, davalının kendi beyanı ile bu kapı dedektörlerinin …’de üretilmediğini İtalya’da üretildiğini beyan ettiğini, …’de üretilmeyen malın orijinalleiğinden söz edilemeyeceğini ve marka hakkını ihlal ettiğinin açık olduğunu, aksi durumun davalının … menşeli malı İtalyan menşeli olarak ithal etmesinin ithalatta alınması gereken gümrük vergilerinin ödenmemesi yahut eksik ödenmesine neden olacağını, bu da ilgili kanun hükümlerine aykırı davranıldığı anlamına geldiğini, bilirkişilerce tüm bu somut olgular nazara alınmadan eksik inceleme yapılarak raporun tanzim edildiğini ve hükme esas alınamayacağını belirterek, yeni bir heyetten rapor alınmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin 01/10/2020 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde aşamalardaki beyanlarını tekrarlamış davalı vekili mütalaadaki tespitlere katılmadıklarına ilişkin yazılı beyanlarını dosyaya sunmuştur.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka tecavüz ile haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ve ortadan kaldırılması maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Aktif husumet itirazlarının değerlendirilmesi;
Davalı taraf davacının inhisari lisans sahibi olmadığını, markaya tecavüz ve haksız rekabet yönünden iş bu davayı açamayacağını savunmuştur.
Dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken mevzuat olan 6769 sayılı yasanın ” Lisans” başlıklı Madde 24 e göre ” (1) Marka hakkı, tescil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için lisans sözleşmesine konu olabilir. (2) Lisans, inhisari lisans veya inhisari olmayan lisans şeklinde verilebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans, inhisari değildir. İnhisari olmayan lisans sözleşmelerinde lisans veren markayı kendi kullanabileceği gibi üçüncü kişilere de başka lisanslar verebilir. İnhisari lisans sözleşmelerinde lisans veren, başkasına lisans veremez ve hakkını açıkça saklı tutmadıkça kendisi de markayı kullanamaz. (3) Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans sahipleri, lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans veremez. (4) Lisans veren, lisans alan tarafından üretilecek malın veya sunulacak hizmetlerin kalitesini garanti altına alacak önlemleri alır. Lisans alan, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorundadır. Aksi takdirde marka sahibi, tescilli markadan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebilir.” hükümlerine amirdir.
Yine “Lisans alanın dava açması ve şartları” başlıklı Madde 158-“(1) Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa inhisari lisansa sahip olan kişi, üçüncü bir kişi tarafından sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hak sahibinin bu Kanun uyarınca açabileceği davaları, kendi adına açabilir.(2) İnhisari olmayan lisans alan, sınai mülkiyet hakkına tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı sözleşmede açıkça sınırlandırılmamışsa, yapacağı bildirimle, gereken davayı açmasını hak sahibinden ister. Hak sahibinin, bu talebi kabul etmemesi veya bildirim tarihinden itibaren üç ay içinde talep edilen davayı açmaması hâlinde, lisans alan, yaptığı bildirimi de ekleyerek, kendi adına ve kendi menfaatlerinin gerektirdiği ölçüde dava açabilir. Bu fıkra uyarınca dava açan lisans alanın, dava açtığını hak sahibine bildirmesi gerekir.” hükümlerine amirdir.
Davacı vekili tarafından davadışı marka tescil sahibinden alınan lisans sözleşmesi hükümleri dikkate alındığında her ne kadar raporlarda inhisari lisans olmadığı değerlendirilmiş ise de sözleşmenin 4. Maddesinde ” Eğer lisans alan lisanslı markaya benzer bir ticari marka veya ticari isim kullanan bir şahıstan haber alırsa derhal lisans alan takdir yetkisini kullanarak hukuki yollara başvurmalıdır. Lisans alan ticari markadan doğan hakları ihlal eden herhangi bir üçüncü tarafa karşın yasal işlem başlatma hakkına sahiptir” hükmünü içerdiği, şu hale göre madde içeriğinden Türkiye ile sınırlı olmak üzere inhisari lisans tanındığı, bir an için bu maddenin inhisari lisans olarak yorumlanamayacağı değerlendirilse bile sözleşme hükmünün izahı yapılan SMK158/2 kapsamında yetkiyi barındırdığının kabulü gerektiği, bu kapsamda izahı yapılan mevzuat ve yargı uygulamalarımız gereği (emsal nitelikli Yargıtay 11. HD. 19/01/2005 tarih 2014/15585 esas, 2015/598 karar sayılı kararı) inhisari lisans sahibi olduğu anlaşılan davacının (aksi kabulde dahi SMK 158/2 gereği) iş bu dava yönünden aktif husumetinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile iîişkilendiribne ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /ifcra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanmast veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Yine aynı maddenin 5. Bendi ” Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi. b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması. c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.” hükümlerini içermektedir.
SMK’nın 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
6769 sayılı SMK’nın “Tazminat” başlıklı 150. maddesinde de ” Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Marka sahibi kanunun 151.maddesi gereğince yoksun kalınan kazancını talep edebilir. Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında 2. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması halinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Bahse konu yasanın “Hakkın tüketilmesi” başlıklı Madde 152 e göre ” (1) Sınai mülkiyet hakkı korumasına konu ürünlerin, hak sahibi veya onun izni ile üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulmasından sonra bu ürünlerle ilgili fiiller hakkın kapsamı dışında kalır. (2) Marka sahibi, birinci fıkra hükmü kapsamına giren ürünlerin üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticari amaçlı kullanılmasını önleme hakkına sahiptir.” hükümlerine amirdir.
Kanun hükmünde ifade edilen tükenme ilkesi, marka sahibi veya onun rızası dâhilinde üçüncü kişiler tarafından belli bir coğrafi bölgede piyasaya sunulan markalı malların tedavülüne marka hakkına dayanılarak engel olunamamasını ifade eder. Paralel ithalat durumunda da marka hakkının tükenmesi söz konusudur.
Bir ülkede veya ekonomik birlik sınırları içerisinde piyasaya sürülmüş ve satılmakta olan malların aynısının, üçüncü kişilerce marka sahibinin izni alınmaksızın yurt dışından o ülkeye ithali paralel ithalat olarak adlandırılmaktadır. Bu tanım çerçevesinde Türkiye’de üreticisi veya distribütör tarafından piyasaya sürülmüş malların aynısının, bir başkası tarafından başka bir ülkeden Türkiye’ye ithali, paralel ithalat olarak değerlendirilecektir.
Paralel ithalattan söz edebilmek için ithalat konusu malların orijinal almaşı ve marka sahibinin rızası dâhilinde piyasaya sunulmuş bulunması gerekir. Ayrıca ithalat ülkesinde markalı malların daha önce piyasaya sunulmuş olması gerekmektedir. Bu şekilde Sınai Mülkiyet Kanunu’nun m. 152 anlamında marka tescilinden doğan hakların tükenmesinden ve paralel ithalatın hukuka uygunluğundan bahsedilebilecektir.
Yargıtay 11. HD’nin 1998/7997E., 1999/2098K. ve 12/3/1999 tarihli POLICE kararına göre: “Münhasır ticari marka Lisans Sözleşmesine konu olan malın, marka sahibi veya onun izni ile tek sancı veya münhasır lisans hakkı sahibi tarafından Türk iç pazarına sunulmadan üçüncü kişi tarafından ithali marka hakkına tecavüz oluşturur. Markalı malların Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi, bu malları yurt dışına satar (veya yurt dışında menşe ülkeden başka bir ülkede üretirse) bunların üçüncü kişiler tarafından yurt dışından satın alınarak Türkiye’ye ithaline (paralel import) engel olamaz. Bu durumda marka sahibi ancak, malın ithalinden sonra değiştirilerek veya kötüleştirilerek özgün niteliği bozularak ticari amaçla kullanılması halinde bunu önleme yetkisine sahiptir.”
Yargıtay 11. HD’nin 1999/2086E., 1999/4505K. ve 26/5/1999 tarihli LANCOME kararı da aynı yönde şu hükümlere yer vermektedir. “556 sayılı KHK’nın 13/1. ve bu maddenin mehazı olan 89/104 sayılı yönergenin 7.1.maddesinde “marka sahibi tarafından veya onun izni ile markayı taşıyan malların piyasaya sunulmasından sonra marka sahibi, markanın bu mallarla ilgili olarak kullanılmasını yasaklayamaz.” hükmü getirilmiştir. Buna yasal düzenleme ve uygulamada “Marka Hakkının Tüketilmesi” kavramı denilmektedir. Markalı bir ürün marka sahibi ya da onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından piyasaya sürülünce hak tüketilmiş olmakta arlık marka sahibi için markayı taşıyan malın sonraki satışlarına müdahale etme hakkı ortadan kalkmaktadır. Uluslararası litaratürde buna “Paralel İthalat” veya “Gri mallar ticareti”” denilmektedir.
Türkiye-Avrupa Topluluğu Ortaklık Konseyi’nin 6/3/1995 tarih ve 1/95 sayılı kararı çerçevesinde, ülkemiz, bu kararın yürürlüğe girmesinden önce ticaret ve hizmet markaları ile ilgili mevzuatını (1/95 sayılı konsey kararının 8 numaralı eki (md 4.3) uyarınca yerine getirerek 556 sayılı markalar hakkındaki KHK’yı yürürlüğe sokmuş ve bu KHK’nın 13/l.maddesi uyarınca Avrupa Topluluğundaki uygulamaya paralel kendi iç mevzuatını düzenlemiştir. Bu ilkeye göre tescilli markayı taşıyan malların marka sahibi tarafından veya onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından markanın tescilli bulunduğu ülkede ve Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi ürettiği markalı malları kendi menşe ülkesinden başka bir ülkeye ihraç eder veya markalı malları menşe ülkeden başka bir ülkede üretirse, bunların 3. kişiler tarafından usulüne uygun şekilde o ülkeden Türkiye’ye ithaline, (Paralel import) engel olamaz. Aynı ilke yabancı markayı taşıyan malların Türkiye’de münhasır lisans sahibi durumunda ve marka sahibinin izni ile bu markayı adına tescil ettirmiş bulunan kişi bakımından da geçerlidir. Ancak marka sahibi veya münhasır lisans hakkı sahibi markalı mallarını piyasaya sunmasından sonra üçüncü kişiler tarafından menşe ülkesinden veya başka ülkelerden markalı emtianın değiştirilerek veya kötüleştirilerek malın özgün niteliğinin bozularak ithal edilmesi, bu tür malların ticari amaçla kullanılması halinde bunu önleme yetkisine sahiptir. (Prof.Dr. Sabih Arkan. Marka Hakkının Tüketilmesi, Prof.Dr.Ali Bozer’e Armağan Slh.202 vd. Av.Kutlu Oytaç-Markalar Hukuku 1999 sh.36 vd.)
Somut olaya dönüldüğünde;
Yapılan izahat doğrultusunda, tek satıcının haklarını ihlal etmeyen bir ticari faaliyetten söz edebilmek için davalı tarafından satışı yapılan ürünlerin menşeinin ispatlanması ve bu şekilde hak sahibi tarafından üretilmiş, orijinal ürünler olduğunun ispatlanması gerekmektedir.
Hükme esas alınan ve yerinde inceleme suretiyle piyasaya sunulan ürünleri inceleyen son heyet raporunda; “Davalı tarafın göstermiş olduğu ve … Belediye Başkanlığı ana binasında kullanılan … marka seri numaralan sırasıyla …, … olan iki adet ürün incelendiği, iki ürününde elektronik devre kartları teknik servis tarafından açıldıktan sonra incelenmiş olup, baskı devrelerinde … logosunun gömme basılı olduğu ve tüm elektronik devre elemanlarının dizilişi sıralama ve büyüklüklerinin tıpatıp davacı tarafından gösterilen … Camisindeki kullanılan ürünler ile aynı olduğu, aynı şekilde, entegre işlemcilerinin chip setlerinde ve yuvalarında tamamen benzerlik söz konusu olduğu, ana kontrol ekranındaki menü üzerinde seri numarası bilgilerine erişildiğinde ise cihaz üzerindeki etiket bilgileri ile örtüştüğü, aynı şekilde menülerde birebir örtüştüğü, kablo detayları ve diğer parçaların konumları da incelendiğinde aynı benzerlikler göze çarptığı, her iki tarafin da kullandığı ürünlerin aynı fabrika ürünü olduğu.. ” tespitlerinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak; davalı tarafça davaya konu ürünlerin davadışı tescil sahibi firmanın İtalyan bayisinden alındığına ilişkin delillerin ve ithalat belgelerinin sunulduğu, … Gümrük Müdürlüğüne davalı adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannameleri ile toplam 144 adet … de … marka kapı tipi metal dedektörü, kullanılmamış ithal edildiğinin anlaşıldığı, yapılan incelemelerde ürünlerin ithal edildiği … firmanın sitesinde kendisini davadışı marka sahibinin italya distribütörü olarak tanıttığı, yapılan incelemede davalı tarafça dosyaya sunulan ürünlerin sahte olduğunun ispatlanmadığı, yine seri numara farklılıklarına ilişkin iddialarının ve tescil sahibi firma sahibince düzenlenen belgelerin davadışı … firmanın yetkili satıcı olmadığını ispata yarar nitelikte olmadıkları, aksi kabulü gerektirir bir delilin de davacı tarafça dosyaya sunulmadığı (italyan firmanın yetkili olmadığında dair … tarafından düzenlenmiş belge vs gibi) sunulan deliller kapsamında izahı yapılan SMK 152 maddesinde düzenlenen tükenme ilkesi uyarınca tescilli markayı taşıyan malların marka sahibi tarafından veya onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından markanın tescilli bulunduğu ülkede ve Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi ürettiği markalı malları kendi menşe ülkesinden başka bir ülkeye ihraç eder veya markalı malları menşe ülkeden başka bir ülkede üretirse, bunların üçüncü kişiler tarafından usulüne uygun bir şekilde o ülkeden Türkiye’ye ithaline (paralel ithalat) aynı ilkenin yabancı markayı taşıyan malların Türkiye’de tek satıcısı durumunda olan ve marka sahibinin izniyle bu markayı adına tescil ettirmiş bulunan kişi bakımından da geçerli olduğu, zira marka sahibinin markalı malları kendi rızası ile piyasaya sunduktan sonra bu mallar üstündeki ticaret serbestisinin mutlak boyuta ulaştığı, ticaret serbestisi o ürün bazında marka hakkı ile sınırlanmaktan kurtulacağı ve malların piyasa ajanları arasında ticarete konu olmaya başlayacağı, bir başka ifade ile marka sahibinin herhangi bir malı bir kez sattıktan, piyasaya sürdükten sonra belli bir coğrafi bölgede artık o malın müteakip satışlarına, el değiştirmesine, ikinci, üçüncü satışlarına engel olamayacağı, Yargıtay tarafından da üçüncü kişilerce Türkiye’ye ithal edilen ürünlerin orijinal ürünler olduğunun tespiti halinde, dava konusu markayı taşıyan malların yurt dışından Türkiye’ye ithalinin marka hakkına tecavüz olarak görülmediği ve SMK 152 (eski KHK m. 13) kapsamında marka hakkının tükenmesi olarak değerlendirildiği, marka hakkının tükenmesi ilkesi karşısında davalının inhisari lisans sahibi olduğu … markalı ürünleri Türkiye’ye ithal etmesine ve bu suretle davaya konu markayı kullanmasının engellemesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmış, marka sahibinın markalı malları ilk defa ticaret mevkiine koymakla hukuk sisteminin kendine tanıdığı tekel hakkından faydalandığı, orijinal nitelikteki markalı malların piyasada tedavülünden zarar görmeyeceği, bu bağlamda, tükenme ilkesi, fikri mülkiyet haklarına sağlanan koruma ile serbest ticaret düzeni, özel mülkiyetin kullanımı ile kamusal yararın korunması arasında bir denge oluşturduğu dikkate alındığında davacının inhisari yetkilerine ilişkin iddialarını lisans verene karşı ileri sürebilecek ise de paralel ithalat kapsamında markayı kullanan davalının eyleminin markaya tecavüz fiilini oluşturmayacağı sonucuna ulaşılmış, markaya tecavüze dayalı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; davacının inhisarı lisans sahibi olduğu … markasını kullanmasının kanuna uygun olarak paralel ithalat yolu ile ürünlerin satışını gerçekleştirmesinden kaynaklandığı ve dürüst kullanım niteliğinde olduğu, dikkate alındığında haksız rekabeti doğuran herhangi bir eylemi bulunmadığı sonucuna ulaşılmış davacının haksız rekabete dayalı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içerikleri yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davalının eyleminin paralel ithalat kapsamında kaldığı anlaşılmakla davacının … tescil nolu “…” ibareli markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, haksız kullanımın durdurulmasına, men’i maddi ve manevi tazminata yönelik sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 170,78 TL’den 54,40 TL karar harcının düşülmesine, kalanı 116,38 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması önlenmesi talepleri yönünden 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat talebi yönünden 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebi yönünden 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan; 2.250,00 TL (bilirkişi ücreti) yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/10/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır