Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/476 E. 2019/242 K. 11.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/476
KARAR NO : 2019/242

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 05/04/2017
KARAR TARİHİ : 11/06/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 10/04/2013 tarihinde imzalanan iki adet çeviri sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmeler ile davacı şirketin “…” adlı yazarın “…” ve “…” adlı çeviri eserlerinin mali haklarını davalı olan Çevirmen …’den devraldığını, diğer davalı … tarafından … 3. Noterliği’nin … Tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile …’nin bahsi geçen çeviri eserlerle ilgili haklarının takibini yetki belgeleri ile kendilerine devrettiğini, Çeviri Sözleşmesi’nin şekil şartlarına uygun olmadığını, çeviri eserin 2. ve 3. baskıları için çeviri ücretinin 5 gün içerisinde ödenmesini talep ettiğini bildirdiğini, müvekkili tarafından … 57. Noterliği’nin … Tarih ve … yevmiye sayılı cevabi ihtarnamesi ile sözleşmede herhangi bir aykırılığın bulunmadığının ve istenilen bedelin haksız ve hukuka aykırı olduğunun bildirildiğini, bunun üzerine davalı …’nin … 3. Noterliği’nin … Tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin FSEK md. 58 uyarınca feshedildiğini bildirdiğini, ancak cayma bildiriminin haksız olduğunu sözleşmeye ve FSEK 58. Maddeye aykırı olduğunu, davalı … ile çeviri eser sahibi … arasında imzalanın yetki belgesinin ihtarname ekinde müvekkiline gönderilmediğini, 10/04/2013 tarihli Sözleşmelerin 4.5. maddesinde “Bu eserin mali haklarını başka şahıslara daha önceden devretmediğini ve bundan sonra da devretmeyeceğini… beyan ve kabul eder.” ifadesinin yer aldığını, yetki belgesi ile devir işlemi yapılmış olsa dahi, bu işlemin sözleşmeye aykırı olduğunu, FSEK 58.mad. gereğince cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibinin, cayma hakkını kullanmadan önce noter vasıtasıyla diğer tarafa münasip bir mehil vermesi gerektiğini, çeviri eserlerin yeni baskılarına ilişkin ödeme talebinin mehil verilmesine engel olan hallerden olmadığını, sözleşmede çevirmenin müteakip baskılar için herhangi bir talepte bulunmayacağının açıkça belirtildiğini, sözleşmede her bir esere dair hakların ayrı ayrı gösterildiğini, söz konusu her bir eserin müteakip baskılarında tercüme hakları için Çevirmen’in tüm haklarından feragat ettiğinin belirtildiğini, sözleşmenin “Teslim ve Ödemeler” başlığı adı altında, kitapların çeviri bedellerinin sayfa başına ödeneceğinin açıkça belirtildiğini, davalının baskı adeti üzerinden talepte bulunmasının sözleşmeye aykırı olduğunu, sayfa başına belirlenen bedelin sözleşmede belirtilen koşullar çerçevesinde Çevirmen’e ödendiğini, müvekkilinin sözleşmeler gereğince üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, sözleşmelerin imzalanmasından seneler sonra çevirmenin talepte bulunmasının kötü niyetli olduğunu, caymanın koşullarının bütünüyle gerçekleşmediğini beyanla fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, cayma bildirimine itirazlarının kabulü ile caymanın hükümsüzlüğüne karar verilerek bu konudaki muarazanın men’ine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili birliğin üyesi olan diğer davalı …’ye imzalattığı sözleşmede yasanın aradığı şartlara uymadığını, FSEK mad.52’de mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olmasının ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesinin şart olduğunun hüküm altına alındığını, yine Türk Borçlar Kanunu’nun 491. Maddesinde, sözleşmede basım sayısı belirtilmemişse, yayımcının ancak bir basım yapma hakkının olduğunun, tarafların sözleşmenin süresini veya baskı adedini kararlaştırmak zorunda olduklarının belirtildiğini, dava konusu olayda … isimli yazara ait “…” ve “Dava” adlı yapıtlarının Türkçe’ye çevrilerek yayınlanması için 10.04.2013 tarihinde imzalanan sözleşmelerin 6.4. maddesinde ise “Söz konusu her bir eserin müteakip baskılarında tercüme hakları için “Çevirmen” tüm haklarından feragat etmiştir. Buna karşılık yayınevi ödeme günlerine sadık kalacaktır.” düzenlemesinin yer aldığını, sözleşmede kaç baskı yapılacağı kararlaştırılmadığını, oysa gerek FSEK gerekse TBK açısından konusunu oluşturan hakların ve devir kapsamının ayrı ayrı yazılı olarak gösterilmesi gerektiğini, devredilen haklara ilişkin bu kuralın feragat edilen haklara ilişkin olarak da geçerli olduğunu, bu nedenle sözleşmedeki müteakip baskılar için müvekkil birliğin üyesi diğer davalı olan çevirmenin tüm haklarından feragat etmesi şeklinde bir değerlendirmenin yapılamayacağını, yasal olarak sözleşmeyle dahi olsa feragat edilmeleri batıl olacak haklar gösterilmeden gelecekteki tüm haklardan feragat edildiğine ilişkin hükmün mutlak olarak batıl kabul edilmesi gerektiğini, davacının kötü niyetli olarak müvekkili birliğin üyesi olan diğer davalının tecrübesizliği ve yeterli bilgisinin olmamasından faydalanarak tek taraflı şekilde önceden düzenlediği sözleşmeyi imzalamaya zorlayarak hakkını kötüye kullandığını, müvekkili meslek birliğininde ihlalin giderilmesi için davacıya uygun süre verdiğini, bu durumun davacı tarafından açıkça reddedilmesi üzerine gönderilen ikinci bir ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, müvekkili …’nin yasa ile kurulmuş bir meslek birliği olduğunu, bu kapsamda üyelerinin tüm haklarının korunması için gerekli tüm işlemleri yapma yetkisine sahip olduğunu, bu hususa karşın davacı tarafından eserin mali haklarının devredilmemesi gerektiği yönündeki iddiaların hukuki bir geçerliliğinin bulunmadığını, zira meslek birliğine devredilen yetkinin bu hakların takibine ilişkin olduğunu ve davacının sözleşme ile meslek birliğinin yetkisini kısıtlama hakkına sahip olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Borçlar Kanunu 28. Maddesinde; bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık olması ve bu oransızlığın zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde, zarar görenin durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebileceğinin hüküm altına alındığını, davalı müvekkilinin … 3. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile sözleşmeye bağlı kalma isteği ile aradaki oransızlığın giderilmesi adına diğer baskı sayılarına ilişkin ücretleri talep ettiğini, davacının, müvekkilinin deneyimsizliğinden ve bilgisizliğinden faydalandığını, “…” gibi Dünya Edebiyatında oldukça önemli bir konuma sahip bir yazarın, adıyla bütünleşen ve çok satanlar listelerine giren “…” ve “…” adlı kitaplarının tek bir baskısı için sayfa başına 10 TL’ den anlaşarak bundan sonra ki baskıların tercüme hakları için herhangi bir ücret ödemesi yapmadığını, davacının BK 28 gereği edimler arasında ki oransızlığı gidermekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin meydana getirdiği eser karşısında hak kaybına ve zarara uğraması nedeniyle …ne başvurduğunu ve imzaladığı sözleşmeyi haklı nedenle feshetme niyetiyle Meslek Birliğini yetkilendirdiğini, FSEK 52 uyarınca, mali hakların devrine ilişkin sözleşmelerde devre konu eserin, mali haklarının, baskı sayısı ve basım adedinin açıkça ayrı ayrı belirtilmesi gerektiğini, davaya konu çeviri sözleşmesinin “Teslim ve Ödemeler” başlıklı 6./1. Maddesinde, eserin yapılacak birinci baskı adedi ve kitabın satış fiyatının Yayınevi tarafından tayin edileceğinin belirtildiğini, birinci basıya ilişkin açık hüküm bulunmadığını, müvekkilinin talep ettiği ücret karşılığı olan ikinci ve üçüncü basılara ve basım adedine ilişkin sözleşmede açık hüküm bulunmadığını, bu hususların belirtilmediğini, bu hali ile mali hakların devrine ilişkin geçerli bir sözleşme bulunmadığını, müvekkili tarafından davacıya … 3. Noterliğinin … Tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 52. Maddesi belirtilen şekil şartına uyulmaması sebebiyle, … adlı yazara ait … (…) adlı çeviri eserin 1075 adet 2. basısı ve yine aynı yazara ait olan Die Verwandlung (…) adlı çeviri eserin ise 2015 adet 2. ve 3. basıları için ödenmesi gereken ücretin ihtarname de yer alan banka hesabına yatırılmasını, aksi halde kanuni yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, davacı tarafından istenilen bedelin ödenmeyeceğinin noter kanalı ile bildirilmesi üzerine, müvekkili tarafından sözleşmelerin feshedildiğinin … 3. Noterliği’nin … Tarih ve … Yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davacıya bildirildiğini, müvekkilinin FSEK 58 mad. gereğince cayma hakkını kullandığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava FSEK mad. 58 kapsamında cayma bildirimine itiraz, caymanın hükümsüzlüğü ve bu konudaki muarazanın men’i talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, … Müdürlüğü’nden davaya konu …’nın “…” ve “…” isimli eserlerine ilişkin bandrolleri gösteren bandrol talep formu ve taahhütnamelerin onaylı sureti celp olunmuş, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizce, taraflar arasında imzalanan 10/04/2013 tarihli çeviri sözleşmeleri kapsamında, “…” ve “…” isimli çeviri eserlere ilişkin edimlerin yerine getirilip getirilmediği, cayma hakkının kullanılıp kullanılmadığı, caymaya itirazın yerinde olup olmadığı, fesih ihtarının yerinde olup olmadığı, 2. ve 3. baskılar için çevirmenin talepte bulunup bulunamayacağı hususlarında rapor düzenlenmek üzere dosyanın uzman bilirkişilere tevdii edildiği, bilirkişilerce sunulan 15.05.2018 tarihli bilirkişi raporunda;”…Dava konusu uyuşmazlıktaki 2 adet çeviri kitabın FSEK 6/1 anlamında çeviri mahiyetinde işlenme eser olduğu, davacının çeviri eserlerin mali hak sahibi, davalı çevirmenin işlenme eser sahibi olduğu, davalının sözleşmelerden caymasının FSEK 58 çerçevesinde geçersiz olduğu, davalının sözleşmeyi FSEK 58 dışında TBK’nun genel hükümleri ile gabin nedenine dayalı olarak feshettiği hususu davalının gönderdiği ihtarlarda belirtilmediğinden değerlendirme dışında tutulduğu…” hususlarının belirtildiği anlaşılmıştır.
Cayma hakkı, FSEK’in 58. maddesi ile eser sahibine tanınmış özel bir fesih/dönme hakkıdır. FSEK’in 58. maddesinin 1. fıkrasında cayma hakkının kullanılabilmesi için gerçekleşmesi gereken şartlar, FSEK’in 58. maddesinin 2. ve 3. fıkrasında ise, cayma hakkının kullanılması bakımından takip edilmesi gereken usul düzenlemiştir.
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise; “Kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olmasıdır.” Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya ‘esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle İlişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin ” hususiyetini” taşıması gerekmektedir Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEKte öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Davaya konu uyuşmazlıkta taraflar arasındaki sözleşmelerin konusu olan …’nın “…” ve “…” kitaplarının çevirisi söz konusudur. FSEK 6/1 hükmüne göre tercümeler işlenme eser sayılmaktadır.
İşlenme eserler, mevcut bir fikir ve sanat ürününden faydalanılarak meydana getirilen, fakat tamamıyla asıl eserden bağımsız olmayan, ancak işleyenin de hususiyetini taşıyan fikir ve sanat ürünleridir. İşlenme eserlerde var olan bir eser başka bir formata sokulmaktadır. İşlenme eser türleri FSEK m.6’da sayma yöntemi ile düzenlenmiş olup, kanundaki bu sayım tahdidi olmayıp örnek kabilindendir.
Tercüme başka bir deyişle çeviri, sözlük anlamı olarak, dilden dile aktarma anlamına gelmektedir. Tercüme, asıl eserin tamamiyet ve hususiyetleri muhafaza edilerek, edebi veya ilmi bir mahsulün başka bir lisana naklidir. Tercümede asıl eserdeki fikirler, başka bir lisanın kelimeleri ile ve o lisanın cümle yapısına uyularak ifade edilmektedir. Tercümenin hususiyeti, asıl eserdeki fikirleri aynı ahenk, aynı üslup ve aynı akıcılık ile meydana çıkarmasıdır.
Bir tercümenin (çevirinin) FSEK kapsamında korunabilmesi için, sahibinin yani çeviriyi yapanın hususiyetini başka bir deyişle kişisel özelliklerini taşıması gerekir. Tercümedeki yaratıcı unsur, muhtevada değil, harici şekildedir. Tercümede hususiyet yoksa, yapılan tercüme bir işlenme eser olarak nitelendirilemez, diğer taraftan, tercüme edilen dilin yaşayan, ölü yahut bilimsel ve teknik bir dil olması önem taşımaz, yeter ki tercümeyi yapan her iki dildeki hakimiyetini gösterecek şekilde sarf ettiği fikri emekle hususiyet taşıyan bir çeviri meydana getirmiş olsun.
Bu bilgiler çerçevesinde davaya konu tercümelerin tercüme edilen dilin cümle yapısına uygun olarak naklini içeren, aynı ahenk, aynı uslup ile Türkçeye aktaran bu nitelikleri gereği hususiyet taşıyan FSEK 6/1 anlamında işlenme eser olduğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da re’sen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” sıfatının re’sen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 İnci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir
FSEK m. 11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır, meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğerdir kimse eser sahibi sayılsın.”
FSEK m.12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa adi vekalet hükümleri uygulanır.”
Dosyada mübrez sözleşmeler dikkate alındığında davacının davaya konu kitapların mali haklarının sahibi olduğu, çeviriyi yapan kişinin ise davalı … olduğu ve davacının bu sözleşmelere dayalı olarak dava açma hakkının bulunduğu kanatine varılmıştır.
Cayma Hakkı FSEK m.58’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre. “Mali bir hak ve ruhsat iktisap eden kimse; kararlaştırılan süre içinde ve eğer bir sûre tayin edilmemişse icabi hale göre münasip bir zaman hak ve salahiyetlerden gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihmal edilirse eser sahibi sözleşmeden cayabilir. Cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibi sözleşmedeki hakların kullanılması için noter vasıtasıyla diğer tarafa münasip bir mehil vermeye mecburdur. Hakkın kullanılması, iktisap eden kimse için imkansız olur veya tarafından reddedilir yahut bir mehil verilmesi halinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette tehlikeye düşmekte ise mehil tayinine lüzum yoktur. Verilen mehil neticesiz geçerse veya mehil tayinine lüzum yoksa noter vasıtasıyla yapılacak ihbar ile cayma tamam olur. Cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya karşı itiraz davası açılamaz. İktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusuru yoksa veya eser sahabinin kusuru daha ağır ise hakkaniyet gerektiği hallerde iktisap eden, münasip bir tazminat isteyebilir. Cayma hakkından önceden vazgeçme caiz olmadığı gibi bu hakkın dermeyanını iki yıldan fazla bir süre için meneden takyitler de hükümsüzdür…”
FSEK.m.58 gereğince cayma hakkının kullanılabilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmiş olması gerekir; a-Şekle İlişkin Şartlar.I. Cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibi karşı tarafla arasındaki sözleşmede belirtilen hakların kullanılması için noter vasıtasıyla diğer tarafa münasip bir mehil vermelidir, FSEK.m.58’in açık hükmü karşısında mehil verilmesinin noter marifetiyle yapılması gerekir, bu husus sıhhat şartıdır. Ayrıca ihtarnamenin şarta bağlı olmaması da gerekir. II. Noter vasıtasıyla verilen mehil neticesiz kalmalıdır. III. Noter vasıtasıyla verilen mehil neticesiz kaldıktan sonra noter vasıtasıyla yapılacak bir ihbarın karşı tarafa varmasıyla cayma tamamlanmış olur. Ancak hakkı kullanmaya davet eden ilk ihbara, kullanmama halinde caymanın tamam olacağı yazılmışsa artık yeni bir ihtar göndermeye gerek yoktur. b- Esasa İlişkin Şartlar: I.Eser sahibi ile karşı taraf arasında mali hakların devrine veya ruhsat (lisans) verilmesine ilişkin sözleşme yapılmalıdır ve bu sözleşme sona ermemiş bulunmalıdır. II. Eser sahibinden bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse bu hak veya ruhsatı kullanmamış veya gereği gibi kullanmamış olmalıdır. III. Kararlaştırılan sürenin veya halin gereğine göre münasip bir sürenin geçmiş olması gerekir. IV. Hakkın münasip sürede kullanılması neticesinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlal edilmiş, yani eser sahibi bundan zarar görmüş olmalıdır. V. Cayma için karşı tarafın kusurlu olması şart değildir. Kusur halinde eser sahibinin haksız fiil hükümlerine tevfikan tazminat talep etme hakkı vardır. Karşı tarafın kusuru yoksa veya eser sahibinin kusuru daha ağırsa, hakkaniyetin gerektirdiği hallerde karşı tarafta münasip bir tazminat talebinde bulunabilir. Ancak eser sahibi kusurlu ise cayma hakkından yararlanamaz.
Somut uyuşmazlık açısından cayma hakkının usulüne uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı değerlendirildiğinde, şekil şartları açısından bakıldığında davalı tarafça davacı şirkete 23.2.2017 tarihli ihtar ile cayma ihtarının gönderildiği, ihtarnamede davacıya 5 günlük süre verilip, 5 gün içinde hakkın kullanılmaması halinde cayma hakkının tamamlanmış sayılacağı ihtar edilmiştir. Davalı tarafça davacıya ilk ihtardan sonra 08.03.2017 tarihli ikinci bir ihtar daha gönderilerek sözleşmeden cayıldığı da davacı tarafa bildirildiğinden cayma hakkının şekil açısından geçerli olduğu kanaatine varılmıştır.
Esasa ilişkin şartlar açısından bakıldığında, cayma hakkının kullanılmasının gerekçesinin sözleşmelerin FSEK 52’ye uygun olmaması ve davalı çevirmen açısından sözleşmenin aşırı yararlanma başka bir deyişle gabin oluşturması ve yeni bası ücretlerinin ödenmemesi olarak gösterilmiştir. Bilindiği üzere FSEK m. 52 hükmüne göre; mali haklara dahil sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.
Taraflar arasındaki “Çeviri Sözleşmesi” başlıklı sözleşme eser sözleşmesi niteliği yanında yayım sözleşmesi hükümlerini de barındıran karma nitelikli bir sözleşmedir.
TBK Madde 470 eser sözleşmesi “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Yayım sözleşmesi ise TBK 487 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre “Yayım sözleşmesi, bir fikir ve sanat eseri sahibinin veya halefinin, o eseri yayımlanmak üzere yayımcıya bırakmayı, yayımcının da onu çoğaltarak yayımlamayı üstlendiği sözleşmedir.” Yine Madde 490- “Yayımlatan, sözleşmede kararlaştırılan süre sona ermedikçe veya süre belirlenmemişse kararlaştırılan baskı adedinin tükenmesi için alışılmış süre geçmedikçe, eserin tamamı veya bir bölümü üzerinde, yayımcının zararına olacak biçimde tasarrufta bulunamaz….” hükmünü içermektedir. “Basım Sayısı ve Baskı Adedinin Belirlenmesi” başlıklı Madde 491- “Sözleşmede basım sayısı belirtilmemişse, yayımcının ancak bir basım yapma hakkı vardır. Taraflar, sözleşmenin süresini veya baskı adedini kararlaştırmak zorundadırlar. Sözleşmede yayımcıya belirli birkaç basım veya bütün yeni basımları yapma yetkisi verildiği hâllerde, yayımcı eserin baskı adedi tükenmiş iken yeni bir basım yapmayı ihmal ederse, yayımlatan yeni basım için yayımcıya uygun bir süre verir. Yayımcı, verilen süre içinde basımı gerçekleştirmezse; yayımlatan sözleşmeden cayabilir.” hükümlerine amirdir.
Yine TBK ‘nun Madde 20- “Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz. …” hükümlerine amirdir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, celp olunan belgeler ve bilirkişi raporu yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; her ne kadar dosyaya sunulan bilirkişi heyet raporunda davaya konu 10.4.2013 tarihli sözleşmelerin yazılı olması ve devredilen hakların tek tek gösterilmesi nedeniyle sözleşmenin FSEK m.52 hükmüne aykırılık taşımadığı, davalı çevirmen açısından sözleşmenin aşırı yararlanma başka bir deyişle gabin oluşturmasının FSEK 52 aykırı olduğundan bahisle FSEK 58 kapsamında caymaya gerekçe yapılmayacağı belirtilmiş ise de FSEK mad.52’de mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olmasının ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesinin şart olduğu, yine yukarıda izahı yapılan Türk Borçlar Kanunu’nun 491. Maddesinde, sözleşmede basım sayısı belirtilmemişse, yayımcının ancak bir basım yapma hakkının olduğunun, tarafların sözleşmenin süresini veya baskı adedini kararlaştırmak zorunda olduklarının belirtildiği, dava konusu olayda … isimli yazara ait “…” ve “Dava” adlı yapıtlarının Türkçe’ye çevrilerek yayınlanması için 10.04.2013 tarihinde imzalanan sözleşmelerin 6.4. maddesinde ise “Söz konusu her bir eserin müteakip baskılarında tercüme hakları için “Çevirmen” tüm haklarından feragat etmiştir. Buna karşılık yayınevi ödeme günlerine sadık kalacaktır.” düzenlemesi yer almakta ise de sözleşmede kanunun amir hükmünde belirtildiği üzere hangi haklardan feragat edildiğinin açıkça düzenlenmediği, yine kaç baskı yapılacağı kararlaştırılmadığı dikkate alındığında gerek FSEK gerekse TBK açısından davalı olan çevirmenin tüm haklarından feragat etmesi şeklinde bir değerlendirmenin yapılamayacağı, yukarıda izahı yapılan genel işlem şartları yönünden sözleşme hükümleri değerlendirildiğinde matbu sözleşme şeklinde düzenlenerek belli yerleri değiştirilerek imzalandığı anlaşılan sözleşmenin 4.7 maddesinde yer alan “çevirmen çevirisini yapacağı kitabın yeni bir çevirisini hakları artık yayınevinde olmasa bile 60 yıl boyunca başka bir yayın evine yapmaz” hükmün genel işlem şartı niteliğinde olduğu, sözleşmenin kelepçeleme sözleşme niteliğinde bulunduğu, şu hale göre davalının mali haklarının ihlal ettiğinin kabulünün kaçınılmaz olduğu sonuç olarak davacıya çekilen ihtarın içerik açısından yerinde olduğu ve cayma hakkının kullanılması yönünde mehil de verildiği dikkate alındığında usulüne uygun olarak caymanın kullanıldığının kabulünün gerektiği, sonuç olarak bilirkişi raporundaki tespitlerin bu yönden hatalı olduğu, tekrardan rapor alınmasının usul ekonomisine uygun düşmeyeceği esasen uyuşmazlığın değerlendirilmesinde teknik bir yön bulunmadığı dikkate alındığında gerekli değerlendirilmenin mahkememizce yapılabileceği, davalı açısından caymanın şartlarının oluştuğu ve usulünce cayma hakkının kullanıldığı anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44.40 TL karar harcından peşin yatırılan 31.40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 13,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Davalı … yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/06/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır