Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/462 E. 2021/396 K. 12.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/462 Esas
KARAR NO : 2021/396

DAVA : Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 16/03/2017
KARAR TARİHİ : 12/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili kapatılan … 4. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesine sunmuş olduğu dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkil şirketin markasının aynısını … alan adlı kurumsal web sitesinde ticari unvanı ile birlikte ve müvekkil şirket markasının kapsadığı mal ve hizmetlere ilişkin olarak kullandığını, davalı tarafın http://akmed.web.tr alan adlı kurumsal web sitesinde müvekkil şirketin hak sahibi olduğu marka ile aynı işareti kullandığını, elektrik, elektronik ve data sektöründe hizmet vererek müvekkil şirketin markasının kapsadığı mal ve hizmetlerle aynı hizmetleri verdiğini, müvekkil şirket … 7. Noterliğinden sadır … tarih ve … sayılı ihtarname ile bu durumu davalı tarafa bildirmişse de davalı taraf tecavüzün durdurulmasına ilişkin herhangi bir eylemde bulunmadığını cevap dahi vermediğini, söz konusu hukuka aykırılığın İstanbul … 7. Noterliğinin … tarih ve … sayılı e-tespit tutanağı ile kayıt altına alındığını, müvekkil şirket haklarına açık bir tecavüz taşıyan durumun marka hakkına ilişkin açıkça aykırılık teşkil ettiğini, davalı tarafın müvekkil şirketin tescili markasını dar bir sektör olan elektronik ve data sektöründe ticari unvanı ile birlikte kullanarak müvekkil şirketin sektörde tanınmışlığı üzerinden haksız kazanç sağladığını ve müvekkil şirketin piyasadaki ticari imgesini ve güvenini zedelediğini, davalı tarafın http://… alan adlı kurumsal web sitesi ile davalı tarafın ana faaliyet konusunun müvekkil şirketin tescilli markalarının kapsandığı mal ve hizmetlerle aynı olan elektronik ve data hizmetleri olduğu, müvekkil şirket 30 küsur sendir bu alanlarda tescilli markaları ile birlikte ulusal ve uluslararası piyasalarda müşterilere hizmet vermekte olduğunu, davalı tarafın yapılan söz konusu tecavüzün müvekkil şirketin hem satışlarını etkilediği hem ilgili piyasalarda ticari imgesini ve güvenini zedelediğini, söz konusu tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, 1.000 TL maddi 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçeleri ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacı tarafın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete dayalı taleplerinin hukuka aykırı olduğunu ve reddinin gerektiğini, müvekkil şirketin … olup öncesinde 1998 yılında … şirketi olarak kurulduğunu, ilerleyen süreçte müvekkili …’nın tersten okunacak şekilde oluşturulan … müvekkil şirket yetkilisinin annesi … adına kurulduğunu, daha sonrasında … dönüştürüldüğünü, …’nin … şirketinin devamı niteliğinde olduğunu, … adresinden de görülebildiği, müvekkil şirketin kullanmış olduğu web sitesi şirkete münhasır olduğundan dolayı müvekkil şirketin başka bir şirketin kurumsal web sitesini kullanma olanağı bulunmadığını, müvekkil şirketin kullandığı amblemin üzerinde … ve … ibareleri yer almaktayken davacı tarafın sunmuş olduğu belgelerde amblemin içinin boşaltılmış olduğunu, müvekkil şirketin amblemi kullanmasının amacının problemi ayrıntılara bölerek çözmeye çalışmasıyla ilgili olduğunu, davacı taraf markasının tescilini 2008 yılında yapıldığını, müvekkil şirket … devamı niteliğinde olan … 1998 yılında kurulduğunu, Sınai ve Mülkiyet Kanununa göre ilk etapta hangi markanın önce tescil edildiğine bakılmasının gerektiğini, davacı taraf dilekçesinde kurumsal web sitesi kullanıldığını iddia ettiğini, Türk Ticaret Kanununa göre şirketin kurumsal web siteleri şirketlere münhasır olduğu için başka şirketlerin bu web sitelerin aynısını kullanmasının söz konusu olmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu müvekkil şirket davacı tarafın markasını kullanmadığını, davaya konu markanın müvekkili şirkete de ait olan … nın devamı olan … e ait olduğunu, 1998 yılında kurulduğunu, davacı taraf markasının 2008 yılında kurulduğunu beyan etmiş bulunmasına rağmen haksız rekabet iddialarında bulunduğunu, davacı tarafın yasaya aykırı beyanlarının reddinin gerektiğini, müvekkil şirket 1998 yılında … Lîmited şirketi nin devamı olarak … A.Ş. kurumsal web sitesi … ve http://… olup uzun süredir bu web sitesinin kullanıldığını, bu beyanlara istinaden davacı tarafın marka tecavüzüne dayanarak bu davayı açması hatalı bir hukuki nitelendirme olarak davanın reddinin gerektiği, tescil başvurusu yapılan markanın başvuru tarihinden önce Türkiye içinde veya dünyada herkesin ulaşabileceği şekilde yazılı olarak veya bir başka yolla açıklanmış veya ülke çapında kullanılmış olursa ki müvekkilinin bu markayı davacı şirketten çok önce kullanmaya başladığı, bu şekilde markanın yenilik vasfı taşımadığını, davaya konu marka müvekkil tarafından davacı tarafın tescil tarihinden önce bilinen ve kullanılan bir marka olduğunu, davalı tarafın … 4.Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinde böyle bir dava ikame etmesi aynı şekilde aynı sektörde iş yapan müvekkil hem maddi hem de manevi zarara uğrattığını, maddi ve manevi tazminat taleplerinin yersiz olduğunu, buna istinaden haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan bu davanın reddi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili dosyaya sunduğu cevaba cevap dilekçelerinde özetle; “Davanın konusunun marka hakkına tecavüz olup davalı vekilinin cevap dilekçesinin tamamında belirttiği gibi davalı tarafın müvekkil şirketin kurumsal web sitesini kullandığı iddia edilmediğini, bunun mümkün olamayacağını, müvekkil şirketin kurumsal web sitesi http://… iken davalı tarafın kurumsal web sitesi http://… olduğunu, dava dilekçesinin hiçbir yerinde davalı tarafın müvekkil şirketin kurumsal web sitesini kullandığı iddia edilmediğini, mahkemeyi dava dışı konularla oyaladığını, iddialara cevap verme gereği görülmediğini, davalı vekili davalı şirketin kullandığı amblem üzerinde … ve … ibareleri yer aldığını, tarafımızca sunulan belgelerde amblemin içinin boşaltıldığını iddia ettiğini, dava dilekçesindeki tabloda gerek … … 7. Noterliğinin E-Tespit tutanağında davalı şirketin haksız yere kullandığı şeklin içinde … ibaresi yer alırken ve … ibaresi dosyada mübrez 05.04.2017 tarihli Bilirkişi raporundan da görülebileceği üzere hiçbir yerde geçmediğini, davalı vekilin tarafımızı ne ile itham ettiği ne anlatmak istediği anlaşılamadığını, müvekkilin 1986 yılından beri dava konusu işareti kullanmakta olup 2004 yılında markasını tescil ettirdiğini, davalı şirketin söz konusu işareti müvekkilimizden önce kullanmaya başlaması iddia ettiği şekilde 1998 yılında kurulan bir şirket için zaten mümkün olmadığını, davalı şirketin yine de söz konusu markayı müvekkilimizden önce kullandığı ve kendisinin bu işaretle ilgili sektörde bilinirlik kazandığı iddiasında ise öncelikle bunu ispatla mükellef olduğunu, dava dilekçemizde müvekkilimizin 30 yıldır yazılım ve telekomünikasyon sektöründe müşterilere hizmet vermekte olduğunu, 1986 yılından bu yana dava konusu markasını kullandığını, davalı vekili müvekkil şirket markasını daha önce kullanmaya başladığını ve bu marka ile sektörde bilinirlik kazandığını iddia ettiyse de dosyaya bu iddiasını kanıtlayacak hiçbir somut delil sunulmadığını, davalı vekilin cevap dilekçesinde hangi markanın daha önce tescilinin yapıldığının tespitinin gerektiğinden bahsettiğini, davalı şirketin ya da davalı vekilinin beyan ettiği şekilde … adlı eski şirketin herhangi bir tescilli markası Türk Patent Enstitüsü nezdinde yapılan araştırmada bulunmadığını, davalı vekilin tüm bu iddialarını ispatla mükellef olduğu her türlü izahtan vareste olduğunu, 05.04.2017 tarihli Bilirkişi Raporundan da açıkça görülebileceği üzere davalı şirket … adlı kurumsal web sitesinde müvekkilimizin tescilli markası ile aynı işareti kullanmak suretiyle müvekkil şirketin marka hakkına tecavüz etmekte olduğunu, tescilli markalarının kapsadığı hizmetlerle aynı alanda faaliyet göstererk markanın tanınmışlığı üzerinden haksız kazanç sağladığını, tüm bu nedenlerden dolayı davanın kabulü yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili dosyaya sunduğu 2. Cevap dilekçelerinde özetle: “Müvekkil şirket … olup, şuan kurulu olan bu şirketin 1998 yılında … şirketi olarak kurulduğunu, ilerleyen süreçte müvekkil …’nın devamı niteliğinde olan … müvekkil şirket yetkilisinin annesi … adına kurulmuş olduğunu, daha sonrasında ise, … dönüştürüldüğünü, tescil başvurusu yapılan markanın başvuru tarihinden önce Türkiye içinde veya dünyada herkesin ulaşabileceği şekilde yazılı olarak veya bir başka yolla açıklanmış veya ülke çapında kullanılmış olursa ki; müvekkil bu markayı davacı şirketten çok önce kullanmaya başlamış bulunduğunu, bu şekilde marka yenilik vasfı taşımadığını, davaya konu marka müvekkil tarafından, davacı tarafın tescil tarihinden önce bilinen ve kullanılan bir marka olduğunu, huzurdaki dava marka hakkına tecavüz davası olduğu iddiasıyla açıldığını, ama davacı taraf müvekkilimizin, davacı tarafın marka hakkına tecavüz ettiğine dair herhangi bir emare sunamadığını, müvekkil şirket itibarı olan ve uzun yıllardır bu işi yapan bir şirket olduğunu, yeni kurulan bir şirket olmamakla beraber uzun yıllardır bu işi yapan köklü bir şirket olduğunu, davacı taraf dilekçesinde Marka Hakkına tecavüz edildiği iddiasına dayanması hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, piyasa da bu işleri yapan birden fazla firma bulunduğunu, müvekkil şirketin davacı tarafın marka hakkına tecavüz etmediğinin gayet aşikar olduğunu, buna istinaden davacı tarafın bu davayı ikame etmesi hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde hakkaniyete aykırı olarak marka tecavüzü yapıldığı ve neticesinde haksız rekabet oluştuğundan kaynaklı maddi manevi tazminat talebini belirttiğini davacı tarafın bu talepleri hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın huzurdaki davayı mahkemenizde ikame etmesinin aynı sektörde iş yapan müvekkili hem maddi hem manevi zarara uğratmakta olduğunu, maddi ve manevi tazminat talepleri yersiz olduğunu, buna istinaden haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan bu davanın reddi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmış bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
TPMK kayıtları incelendiğinde; “şekil +… ŞİRKETİ” ibareli markanın 03/02/2003 tarihinde … no ile … sınıflarda davacı adına tescil olunduğu, yine “şekil” markasının 09/05/2007 tarihinde …no ile … sınıflarda davacı adına tescil olunduğu, dava adına tescilli herhangi bir markanın bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dosya mahkememiz ara kararı uyarınca 29/03/2017 tarihinde bilirkişi …’ e verilmiş olup alınan 05/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirkete ait internet sitesine ilişkin whois kayıtları ve ilgili şirkete ait ticaret odası kayıtlarını dosyaya sunduğu görülmüştür.
Davalı şirketin İTO kayıtları incelendiğinde; 06/02/2014 tarihinde oda kaydının yapıldığı, nace kodunun 43.21.01 (bina ve bina dışı yapıların ulaşım için aydınlatma ve sinyalizasyon sistemleri hariç) elektrik tesisatı, kablolu televizyon ve bilgisayar ağı tesisatı, konut tipi antenler, uydu antenleri dahil, elektrikli güneş enerjisi kolektörleri, elektrik sayaçları, yangın ve hırsızlık alarm sistemleri vb kurulumu olduğu, firmanın iş konusu olarak; her türlü inşaat taahhüt işleri, yurt içinde ve yurt dışında her türlü resmi ve özel sektöre ait inşaat taahhüt alt yapı ve montaj işleri yapmak bunlarla ilgili ihalelere katılmak yurt içi ve yurt dışında her türlü elektrik taahhüt tesisat işleri yapmak projelendirmek proje danışmanlık ve kontrolörlük hizmeti vermek konusu ile ilgili projenin bakım ve işletme hizmetlerini vermek elektrik projelerini yapmak yaptırmak bu konuda gerekli taahhütlerde bulunmak her türlü elektrik ve elektronik ürünlerin makine ve aletlerin alım satımı ile ithalat ve ihracını yapmak..ve ana sözleşmesinde yazılı olan diğer işler olarak belirtildiği anlaşılmıştır.
Dosya mahkememizin 16/05/2018 tarihli ara kararı uyarınca ek rapor alınmasına karar verilerek bilirkişi …, …, …dan oluşan heyete tevdi olunmuş olup sunulan10/09/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; ” Davalı kullanımlarında davacı adına tescilli şekilin asli unsur olarak ve ayırt edici unsur olarak kullandığı ancak aynı bilinçli tüketiciye hitap etmemesi ve davacının davaya konu mal ve hizmetler olan 11-37. Sınıflarda tescilinin olmamasından dolayı marka hakkında tecavüz teşkil etmediği yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Dosya mahkememizin 05/12/2019 tarihli ara kararı uyarınca ” resen seçilecek bir marka vekili, denizcilik alanında uzman sektör bilirkişisi, elektrik elektronik mühendisi (sektör bilirkişisi) bilirkişiye tevdiine, özellikle davacının tanınmış markaya yönelik iddiaları da değerlendirilerek tarafların faaliyet alanlarının benzerlik gösterip göstermediği taraflara ait faaliyet alanlarının davacıya ait tescilli markanın tescilli olduğu sınıf ve alt sınıflar yönünden benzerlik gösterip göstermediği, aynı kapsamda kalıp kalmadığı hususları da değerlendirilmek suretiyle önceki rapordaki tespitlerden farklı bir kanaate ulaşılması halinde bu hususta ayrıca değerlendirilerek ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzimi yönünden bilirkişi …, …, … e tevdi olunmuş olup sunulan 30/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların faaliyet alanlarının benzerlik göstermediği, tarafların faaliyet alanlarının, davacıya ait tescilli markaların tescilli olduğu sınıf ve alt sınıflar yönünden, benzerlik göstermediği, aynı kapsamda kalmadıkları, davacı markanın tanınmış olduğunu dair yeterli somut bilgi ya da belge dosya içinde yer almadığından SMK M.6/4 ve 6/5 şartlarının somut olayda meydana gelmediği, davacı tarafından sunulan 1993 tarihli faks belgesi kabul edilecek olursa, davalının eyleminin SMK m. 29 ve m.7 kapsamında markaya tecavüz teşkil edeceğini, davalı tarafından sunulan 1998 tarihli faturalar kabul edilecek olursa, davalının eyleminin markaya tecavüz teşkil etmeyeceği yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafça “PROTOKOL” başlıklı davalı ve dava dışı … şirketi arasında düzenlenmiş olan bila tarihli belge suretinin dosyaya sunulduğu, incelendiğinde davalı ile dava dışı şirketlerin aile şirketi olduğu ve logosunun davacı adına tescilli şekil markasının olduğunun belirtildiği, grup şirketlerin bahse konuyu kullanma hak ve yetkisinin olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, giderilmesi, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde ; davalı tarafın davacı adına tescilli şekil markasını internet sitesinde kullandığı noktasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Her ne kadar alınan raporlarda tarafların farklı alanlarda faaliyet gösterdiği davacı markasının tanınmış olmadığından bahisle markaya tecavüzün oluşmadığı yönünde değerlendirmelerde bulunulmuş ise de esasen davacı markasının tanınmış marka olarak kabulü mümkün olmamakla birlikte tarafların faaliyet alanına yönelik değerlendirmelerin hatalı olduğu zira davalının cevap dilekçelerinde ikrar ettiği üzere tarafların aynı sektörde iş yaptıkları (cevaba cevap dilekçesinde açıkça ikrar olunmuş olmakla) dikkate alındığında faaliyet alanlarının birbiriyle kesiştiği, bu durumun marka tescil belgelerin incelendiğinde de açıkça görüldüğü, İTO kayıtlarında yer alan – yurt içi ve yurt dışında her türlü elektrik taahhüt tesisat işleri yapmak projelendirmek proje danışmanlık ve kontrolörlük hizmeti vermek- şeklindeki faaliyet alanının ve davalının kabulünde olan elektrik taahhüt işlerinin davacı marka tescilinde yer alan 9. Sınıftaki tescil kapsamında -elektrik enerjisini iletim dönüştürme depolama kontrol cihazları ve araçları (elektrik elektronikte kullanılan kablolar ve güç kaynakları dahil) – değerlendirilmesi gerektiği, davalının aynı iş koluna yönelik ikrarları da dikkate alındığında bu hususta ek inceleme yapılmasının gerekmediği gibi usul ekonomisi de gözetildiğinde inceleme yapılmaksızın bu husus mahkememizce resen ele alınmış olup rapordaki aksi yöndeki değerlendirmelere itibar olunmamış yine davalının dava dışı … firmasına yönelik savunmalarına itibar olunamayacağı … firmasının ayrı bir tüzelkişilik olduğu gibi adına herhangi bir marka tescilinin bulunmadığı, üstün hak sahipliğine dayalı iddiaları ileri sürme hakkının davacı tescilinden sonra kurulan davalının değil dava dışı firmaya ait olduğu davadışı firma kullanımına ilişkin davalı savunmalarına itibar edilemeyeceği, (kaldı ki davacının da tescil öncesi kullanıma ilişkin delillerini sunduğu dikkate alındığında bu hususun ayrı bir yargılamanın konusunu oluşturabileceği) anlaşılmakla davalının davacıya ait tescilli şekil markasına yönelik kullanımlarının izahı yapılan mevzuat kapsamında markaya tecavüz teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış buna dayalı taleplerin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; sunulan tüm deliller dikkate alındığında davalının davacıya ait şekil markaları birebir içerir kullanımlarının izahı yapılan TTK md. 54 ve TTK md. 55/l-a (4) kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdiği sonucuna ulaşılmış, yine davacının haksız rekabete dayalı taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tazminat Talepleri yönünden değerlendirme;
Yine 6769 sayılı Kanunun “Tazminat” başlıklı 150. Maddesine göre “(1)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
(2)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.
(3)Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
“Yasanın “Yoksun kalınan kazanç” başlıklı MADDE 151-
(1)Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar.
(2)Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
(5)Mahkeme, patent haklarına tecavüz hâlinde, patent sahibinin bu Kanunda öngörülen patenti kullanma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu kanaatine varırsa yoksun kalınan kazanç, ikinci fıkranın (c) bendine göre hesaplanır.
(6)Coğrafi işarete veya geleneksel ürün adına tecavüz hâlinde bu madde hükmü uygulanmaz.” hükümlerine amirdir.
Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Markaya tecavüz nedeniyle marka sahibinin uğradığı maddi kayıp, fiili zarar ve yoksun kalınan kazançtan oluşmaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla malvarlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi olarak tanımlanabilir.
Davacı yanın dosyaya sunmuş olduğu beyanlar ve deliller kapsamında bu hesaplama usullerinden SMK 151/2-c gereği tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.
Somut olaya dönüldüğünde ; davalının markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik markasal kullanımları yönünden SMK 151/2-c kapsamında tazminat talep edilmiş olmakla yapılacak olan hesaplamanın bu markasal kullanımların davalı ticari kayıtlarına yansımasının hesaplanması ve sonrasında lisans oranlaması yapılmak suretiyle emsal lisanslar üzerinden tazminat miktarının belirlenmesi olmakla kullanımın internet kullanımından ve şekil markasından kaynaklı olduğu ciro ayrıştırması yapılmayacağı gibi davalının tüm cirosunun bu markasal kullanımdan geldiğini kabul etmenin ve buna göre hesaplama yapmanın hakkaniyetle bağdaşmayacağı esasen bu tür davalarda zarar hesaplamasının çoğu zaman farazi hesaplamalar içerdiği net bir zararın tespitinin mümkün olmadığı gözetildiğinde mali hesaplama yapmanın davanın esasına etkili olmayacağı davacının talep etmiş olduğu miktarın azlığı dikkate alındığında davacının SMK 151/2-c kapsamındaki tazminat talebinin TBK 50. maddesi gereği takdiren belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla davalının kullanım durumu, sunulan deliller hak ve nesafet izahı yapılan değerlendirmeler kapsamında taleple bağlı kalınarak takdiren 1.000,00 TL üzerinden talebin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Yine manevi tazminat şartlarının da oluştuğu gözetilmekle eylemin ağırlığı hak ve nesafet gözetilerek takdiren 5.000,00 TL üzerinden manevi tazminatın tümden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan bilirkişi raporları ve sunulu tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar alınan raporlarda tarafların farklı alanlarda faaliyet gösterdiği davacı markasının tanınmış olmadığından bahisle markaya tecavüzün oluşmadığı yönünde değerlendirmelerde bulunulmuş ise de esasen davacı markasının tanınmış marka olarak kabulü mümkün olmamakla birlikte tarafların faaliyet alanına yönelik değerlendirmelerin hatalı olduğu zira davalının cevap dilekçelerinde ikrar ettiği üzere tarafların aynı sektörde iş yaptıkları (cevaba cevap dilekçesinde açıkça ikrar olunmuş olmakla) dikkate alındığında faaliyet alanlarının birbiriyle kesiştiği, bu durumun marka tescil belgelerin incelendiğinde de açıkça görüldüğü, İTO kayıtlarında yer alan – yurt içi ve yurt dışında her türlü elektrik taahhüt tesisat işleri yapmak projelendirmek proje danışmanlık ve kontrolörlük hizmeti vermek- şeklindeki faaliyet alanının ve davalının kabulünde olan elektrik taahhüt işlerinin davacı marka tescilinde yer alan 9. Sınıftaki tescil kapsamında -elektrik enerjisini iletim dönüştürme depolama kontrol cihazları ve araçları (elektrik elektronikte kullanılan kablolar ve güç kaynakları dahil) – değerlendirilmesi gerektiği, davalının aynı iş koluna yönelik ikrarları da dikkate alındığında bu hususta ek inceleme yapılmasının gerekmediği gibi usul ekonomisi de gözetildiğinde inceleme yapılmaksızın bu husus mahkememizce resen ele alınmış olup rapordaki aksi yöndeki değerlendirmelere itibar olunmamış yine davalının dava dışı Demka firmasına yönelik savunmalarına itibar olunamayacağı davalının, davacıya ait tescilli şekil markasına yönelik davalı kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmakla markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına, bu kapsamda davalıya ait http://… sitesinde yer alan ve davacıya ait tescilli şekil markasını içeren (… nolu ve … nolu marka tescillerinde yer alan) kullanımların kaldırılmasına, bu hususta davalı tarafa kararın kesinleşmesinden itibaren 1 aylık kesin süre verilmesine, aksi halde ilgili siteye erişimin engellenmesine, davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile takdiren ve taleple bağlı kalınarak 1000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ( reeskont faizini geçmemek üzere) ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yine davacının manevi tazminat talebinin kabulü ile 5000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ( reeskont faizini geçmemek üzere) ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile davalı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin TESPİTİNE, DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, ORTADAN KALDIRILMASINA, bu kapsamda davalıya ait http://… sitesinde yer alan ve davacıya ait tescilli şekil markasını içeren (… nolu ve …nolu marka tescillerinde yer alan) kullanımların kaldırılmasına, bu hususta davalı tarafa kararın kesinleşmesinden itibaren 1 aylık kesin süre verilmesine, aksi halde ilgili siteye erişimin engellenmesine,
2-Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile takdiren ve taleple bağlı kalınarak 1000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ( reeskont faizini geçmemek üzere) ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacının manevi tazminat talebinin kabulü ile 5000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ( reeskont faizini geçmemek üzere) ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 409,86 TL karar harcından peşin yatırılan 102,47 TL’nin mahsubu ile kalan 307,39 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 1000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7 -Davacı tarafından yapılan: 5576,00 TL masraf (bilirkişi ve tebliğ masrafı) ve 102,47 TL peşin harç 31,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 5.709,87 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
9-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.12/11/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸