Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/458 E. 2019/472 K. 19.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/458
KARAR NO : 2019/472

DAVA : FSEK-İzinsiz Kullanım Nedeniyle Tazminat
DAVA TARİHİ : 07/03/2017
KARAR TARİHİ : 19/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK- izinsiz kullanım nedeniyle tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle, müvekkillerinden …’ın söz yazarı ve bestecisi olduğu, mali ve manevi haklara sahip olduğu, “…”, “…”, “.. ” isimli eserler üzerindeki mali haklarını diğer davacı …’e devrettiğini, …’in edisyon sözleşmesi kapsamında davacı sıfatına haiz olduğunu, davalı tarafından yapımcılığı ve yayıncılığı yapılan … ve … adlı yarışma programlarında bu eserlerin izinsiz ve yasa ve hukuka aykırı bir şekilde kullanıldığını, davalıya telif bedellerinin ödenmesi yönünden ihtar çekilmiş ise de bu ihtara cevap verilmediğini, davalı kullanımlarının müvekkiline ait mali hakları ihlal ettiğini, davalı kullanımlarının işleme, temsil, yayma ve umuma iletme ile çoğaltma hakkını ihlali niteliğinde olduğunu, ihlal ettiği mali haklar kapsamında tazminat ödemekle yükümlü olduğunu, bu izinsiz kullanımların aynı zamanda eser sahibinin manevi haklarını da ihlal ettiğini, FSEK 14/1 maddesindeki umuma arzedilip edilmemesi konusunda münhasır manevi hakka sahip olan müvekkilinin eserlerinin yarışma programında özellikle format içinde kullanılmasının ihlal niteliğinde olduğunu, ayrıca eserin izinsiz bir şekilde işlenmesini, kısaltma ya da değişiklik yapılmasının, senkronize edilmesinin, eserin bütünlüğünün bozulmasının yasak olmasına rağmen davalının bu nitelikteki kullanımlarının eser sahibinin manevi haklarını ağır şekilde ihlal ettiğini, bu sebeple manevi tazminat şartlarının oluştuğunu, davalının benzer nitelikteki izinsiz kullanımlarına ilişkin olarak Yargıtay incelemesinden geçen emsal nitelikteki kararların bulunduğunu, müvekkiline ait eserlerin herkesçe bilinen ödüllü ve tanınmış eserler olduğunu, emsal nitelikteki faturaları dosyaya sunduklarını, davalının süresi içinde cevap vermediğini, süresi içinde delil bildirmediğini, zamanaşımı def’inin tecavüzün devam etmesi nedeniyle dinlenemeyeceğini, eserlerde müvekkilinin isminin belirtilmesinin manevi hak ihlalini ortadan kaldırmayacağını, zira kullanımların FSEK 14/1 ihlali niteliğinde olduğunu belirtmiş, davalının izinsiz ve hukuka aykırı kullanımlarına karşılık FSEK 68.maddesi uyarınca fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 20.000 TL’nin ihlal tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli kredilere uygulanacak en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yine davalının izinsiz ve hukuka aykırı kullanımı karşılığı 60.000 TL manevi tazminat bedelini ihlal tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli kredilere uygulanacak en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davalının vaki tecavüzünün kaldırılması, muhtemel tecavüzün önlenmesi ve hükmün ilanına karar verilerek yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dosyaya sunmuş olduğu cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle, davacının taleplerinin 2012 yılından itibaren kullanılan eserlere ilişkin olduğunu, bu sebeple zamanaşımına uğradığını, söz konusu programların müzik yarışma programları olduğunu, kullanılan bir takım müzik eserlerine ilişkin telif ücretlerinin ilgili meslek birliklerine ödendiğini, meslek birliklerine süresinde gerekli bildirimlerin yapıldığını, davacı tarafından talep edilen bedellerin fahiş olduğunu, eserlerin kullanımlarına ilişkin olarak yarışma programı formatında kullanım olması sebebiyle kısa sürede güncelliğini yitirdiğini, defalarca yayınlanmasının söz konusu olmadığını, bahsi geçen kullanımların internet sitelerinde de halen yayınlanmadığını, telif ücretlerinin belirlenmesinde eser sahibine hakkaniyete uygun bir destek verme ve eseri kullanana da ekonomik koşullara uygun bir gelir temin etme böylece piyasada gelirin yaratılmasına ve dengeli paylaşımın sağlanarak zararlı etkilerin ortadan kaldırılmasının amaçlandığını, talep edilen telif bedellerinin rekabet bozucu ve yıkıcı bir hal aldığını, emsal araştırması yapılması gerektiğini, manevi tazminat taleplerinin yerinde olmadığını, tüm eserlerin isim belirtilmek suretiyle kullanıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Tarafların bildirmiş olduğu deliller toplanmış, dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi açısından dosya bilirkişi heyetine tevdi edilerek rapor alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler, davaya konu davacının hem güfte hem de bestesinin sahibi olduğunu belirttiği …, … isimli şarkıların melodi ile yarattığı ahenk, sıra bağlılık ve ritim yönüyle hususiyet arz eden FSEK 3 anlamında müzik eseri oldukları, … isimli … yer alan sözlerin uyumu, kafiyesi, ruh halini dışa aksettirilmesindeki söz vurgusu ve seçimi dikkate alındığında dava konusu şarkı sözünün FSEK m.2/1 anlamında dil ve ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu, dosyada mübrez CD kayıtları, meslek birlikleri yazı cevapları ve diğer belgeler dikkate alındığında “…” ve “…” isimli müzik eserinin güfte ve bestesinin davacı …’a ait olduğu, yine “…” isimli güftenin güftecisinin yine davacı … olduğu bu çerçevede davacı …’ın davaya konu “…”, … ve … isimli eserlerin FSEK 11’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu, diğer davacı …’in ise dava konusu eserlerin kullanımı için … adına edisyon sözleşmesi çerçevesinde izin vermeye yetkili mali hak sahibi olduğu, dava konusu eserlerin; davalı tarafından yapımcılığı ve yayıncılığı yapılan “…” ve “…” adlı yarışma programlarında, 19/11/2012, 02/09/2014, 22/09/2014, 31/03/2016, 21/04/2016 ve 27/04/2016 tarihlerinde … logolu televizyon kanalında ve … internet sitesinde yayınlandığı, ihlal edilen mali hakkın FSEK 24 çerçevesinde temsil hakkı olduğu, davacı tarafından mali hak ihlali nedeniyle talep edilecek telif bedelinin toplam 5.000 TL olduğu ve FSEK 63 çerçevesinde bu bedelin 3 katının talep edilebileceğine ilişkin görüşlerini bildirmişlerdir.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna itiraz ettikleri ve mahkememizce çelişkilerin giderilmesi yönünden ek rapor alınmasına karar verildiği, bilirkişi heyetinin ek raporunu sunduğu anlaşılmıştır.
Alınan ek raporda bilirkişiler, davaya konu davacının hem güfte hem de bestesinin sahibi olduğunu belirttiği …, … isimli şarkıların melodi ile yarattığı ahenk, sıra bağlılık ve ritim yönüyle hususiyet arz eden FSEK 3 anlamında müzik eseri oldukları, … isimli güftede yer alan sözlerin uyumu, kafiyesi, ruh halini dışa aksettirilmesindeki söz vurgusu ve seçimi dikkate alındığında dava konusu şarkı sözünün FSEK m.2/1 anlamında dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu, dosyada mübrez CD kayıtları, meslek birlikleri yazı cevapları ve diğer belgeler dikkate alındığında “…” ve “…” isimli müzik eserinin güfte ve bestesinin davacı …’a ait olduğu yine “…” isimli güftenin güftecisinin yine davacı … olduğu bu çerçevede davacı …’ın davaya konu “…”, “…” ve “…” isimli eserlerin FSEK 11’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu, diğer davacı …’in ise dava konusu eserlerin kullanımı için … adına edisyon sözleşmesi çerçevesinde izin vermeye yetkili mali hak sahibi olduğu, dava konusu eserlerin; davalı tarafından yapımcılığı ve yayıncılığı yapılan “…” ve “…” adlı yarışma programlarında, 19/11/2012, 02/09/2014, 22/09/2014, 31/03/2016, 21/04/2016 ve 27/04/2016 tarihlerinde …logolu televizyon kanalında ve … internet sitesinde yayınlandığı, ihlal edilen mali hakkın FSEK 24 çerçevesinde temsil hakkı olduğu, davacı tarafından mali hak ihlali nedeniyle talep edilecek telif bedelinin toplam 5.000 TL olduğu ve FSEK 68 çerçevesinde bu bedelin 3 katının talep edilebileceğine ilişkin görüşlerini bildirmişlerdir.
İş bu dava eser mali hak sahipliğine dayalı FSEK 68 kapsamında maddi tazminat ile manevi hak ihlaline dayalı manevi tazminata ilişkindir.
Dava konusu müzik eserleri; “…” (Söz – Müzik: …), “…” (Söz – Müzik: …) ve “…” isimli (Söz: …) eserlerdir.
Davacı …: dava konusu müzik eserlerinden “…” ve “…” isimli eserlerin söz yazarı ve bestecisi “…” isimli eserin ise söz yazarıdır.
Diğer davacı … ise dava konusu eserlerin kullanımı için … adına izin vermeye yetkilidir. Zira davacılar (… ile …) arasında edisyon sözleşmesi mevcuttur.
Davalı taraf; farklı formatlarda eğlence programları yapımcılığı ve yayımcılığı yapan … A.Ş.’dir.
Davalıya ait “…” ve “…” isimli müzik yarışma programında, davacılara ait “…” isimli eserin bir kısmı – … – (02/09/2014 ve 22/09/2014 tarihlerinde iki farklı kullanım), “…” isimli eserin bir kısmı – …- (19/11/2012 ve 21/04/2016 tarihlerinde iki farklı kullanım), “…” isimli eserin bir kısmı – … – (31/03/2016 ve 27/04/2016 tarihlerinde iki farklı kullanım) olmak üzere toplamda 6 farklı kez kullanılmıştır.
Dava konusu eserler; toplumun her yaştan bireyi tarafından bilinen, kaliteli, popüler ve artık toplumda yer etmiş eserlerdir. Bu özellikleri ile de diğer eserlerden ayrılmaktadırlar.
Eser Vasfı Yönünden Değerlendirme
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlanndan birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formalardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlıktaki şarkıların eser vasfını haiz olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Musiki eserleri FSEK’in 3. Maddesinde; “…” olarak tanımlanmıştır. Musiki eserleri, bir muhtevayı seslerle ifade eden, kulak vasıtasıyla istifade edilebilecek sanat eserleridir. Musiki eserlerinde ifade aracı sestir. Seslerin bir müzik aletinden, elektronik araçlardan veya insan gırtlağından çıkması, seslerin güzel ya da çirkin olması, eserin musiki eser olmasını engellemez. Diğer taraftan seslerin eser niteliğinde olması için notalarla yahut manyetik bant veya plakla tespit edilmesine de gerek yoktur. Ancak tespit, eser olabilme ve korunma açısından şart olmamakla beraber, eserin kalıcılığının sağlanması ve tekrar edilebilirlik açısından önemlidir. Ayrıca müzik parçasının melodi ve harmoniye sahip olup olmaması da önem taşımaz, modern atonal müzik eserleri de himaye görür. Davaya konu davacının hem güfte hem de bestesinin sahibi olduğunu belirttiği …, … isimli şarkıların melodi ile yarattığı ahenk, sıra bağlılık ve ritim yönüyle hususiyet arz eden FSEK 3 anlamında müzik eseri oldukları anlaşılmıştır.
Diğer taraftan davacının güftecisi olduğu … isimli güfte için de değerlendirme yapmak gerekmektedir. FSEK m.3’e göre, Musiki eserleri, ya sözlü ya da sözsüz olurlar. Sözsüz musiki eserlerinde sadece besteler, sözlü musiki eserlerinde hem beste hem de güfteler musiki eseri olarak FSEK tarafından korunurlar. Ancak güftede ayrıca edebi bir özellik varsa; FSEK m. 2/b-1’e göre bunun dil ile ifade edilen bir eser olarak da korunması mümkündür. Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler hikâye, roman, şiir, bir şarkının güftesi, skeç, tiyatro oyunlarını kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmalan, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar. Davaya konu olan ve dosyada mübrez bilgi, belge ve CD kayıtlarından … isimli güftede yer alan sözlerin uyumu, kafiyesi, ruh halini dışa aksettirilmesindeki söz vurgusu ve seçimi dikkate alındığında dava konusu şarkı sözünün FSEK m.2/b-1 anlamında dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu anlaşılmaktadır.
Eser Sahipliğinin Değerlendirilmesi
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla davada, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahipliği veya hak sahipliği ile ilgili çeşitli karinelere yer verilmiştir.
FSEK m. 11 hükmü; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.” şeklinde düzenlenmiştir.
Musiki eserlerinde eser sahipliği ile ilgili olarak şu hususlara değinmekte de fayda vardır. Bir musiki eserin güftesi veya bestesi aynı kişiye ait olabileceği gibi, eserin güftesinin veya bestesinin farklı kişilere ait olması da mümkündür. Güftesi ve bestesi farklı kişilere ait olan musiki eserlerinin de FSEK m.9 anlamında “ortak eser” durumu söz konusudur. Yani beste ve güfte kendi başına eser olma vasfını korumaktadır, Zira, güfte bağımsız bir ilim ve edebiyat eseri iken, beste bağımsız bir müzik eseridir ve sahipleri bunlar üzerinde münferiden tasarrufta bulunabilirler.
Dosyadaki belgeler dikkate alındığında “…” ve “…” isimli müzik eserinin güfte ve bestesinin davacı … olduğu, yine “Delisin” isimli güftenin güftecisinin yine davacı … olduğu, bu çerçevede davacı …’ın davaya konu “…”, “…” ve “…” isimli eserlerin FSEK 11’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu anlaşılmıştır. Diğer davacı …’in ise dava konusu eserlerin kullanımı için … adına edisyon sözleşmesi çerçevesinde izin vermeye yetkili mali hak sahibi olduğu anlaşılmıştır.
Kullanım Olup Olmadığı Yönünden Değerlendirme
Dava konusu eserlerin; davalı tarafından yapımcılığı ve yayıncılığı yapılan “…” ve “…” adlı yarışma programlarında, 19/11/2012, 02/09/2014, 22/09/2014, 31/03/2016, 21/04/2016 ve 27/04/2016 tarihlerinde TV8 logolu televizyon kanalında ve … internet sitesinde yayınlandığı tespit edilmiştir
Hak İhlali Yönünden Değerlendirme
Davaya konu uyuşmazlık davacılardan …’ın eser sahibi olduğu, diğer davacının ise mali hak sahibi olduğu davaya konu 3 adet eserinin yarışmada icrasının hangi hakkın ihlali olduğu ve somut uyuşmazlıkta bu kullanımın hak ihlali sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Davaya konu musiki eserlerinin yarışmada icrası başka bir deyişle okunması bir musiki eserinin söylenmesi, seslendirilmesi FSEK m.24’te eser sahibinin mali hakları arasında düzenlenen temsil hakkı kapsamında olabilir. Eser sahibinin mali haklarından biri olan temsil hakkı, FSEK m.24’te düzenlenmiştir. Anılan bu hükme göre, “bir eserden doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Temsilin umuma arz edilmek üzere vuku bulduğu mahalden başka bir yere teknik vasıta ile nakli de eser sahibine aittir. Temsil hakkı; eser sahibinin veya meslek birliğine üye olması halinde, yetki belgesinde belirttiği yetkiler çerçevesinde meslek bildiğinin yazılı izni olmadan, diğer gerçek ve tüzel kişilerce kullanılamaz. Ancak, 33 üncü ve 43 üncü maddelerdeki hükümler saklıdır”. Bir fikir ve sanat eserinin, doğrudan doğruya, duyulara hitap edecek şekilde kamuoyuna sunulması temsildir. Fikir ve sanat ürününü duyular vasıtasıyla idrak edilebilir hale getiren her eylem temsil kavramı içine girer. Buna göre, bir ilim ve edebiyat eserinin kamuya okunması, bir musiki eserinin çalınması, icra edilmesi, bir tiyatro piyesinin seyircilere oynanması, bir sinema eserinin seyircilere izlettirilmesi, bir güzel sanat eserinin teşhir edilmesi bu anlamda “temsildir”.
Temsil hakkı için kural olarak eser sahibinden veya hak sahiplerinden izin alınması şarttır. Diğer taraftan FSEK m.33 ve 43 üncü maddede belirtilen bir istisna söz konusu ise temsil hakkının ihlali de söz konusu olmayacağından davaya konu somut uyuşmazlık yönünden bu istinasların uygulanıp uygulanmayacağının da değerlendirilmesi gerekir.
Bu istisnalardan ilki olan FSEK m.33 hükmüne göre, “yayımlanmış bir eserin, tüm eğitim ve öğretim kurumlarında, yüz yüze eğitim ve öğretim maksadıyla doğrudan veya dolaylı kar amacı gütmeksizin temsili, eser sahibinin ve eserin adının mutat şekilde açıklanması şartıyla serbesttir” Davaya konu uyuşmazlıkta davalıların eylemi eğitim ve öğretim maksadına yönelik olmadığından FSEK m.33’teki istisnanın işbu uyuşmazlıkta uygulanması söz konusu olamayacaktır.
İkinci istisnayı düzenleyen FSEK m.43 hükmüne göre ise; “Radyo- televizyon kuruluşları, uydu ve kablolu yayın kuruluştan ile mevcut veya ileride bulunacak teknik imkanlardan yaralanarak yayın ve/veya iletim yapacak kuruluşlar, yayınlarında yararlanacakları opera, bale, tiyatro ve benzeri sahneye konmuş eserlerle ilgili olarak hak sahiplerinden önceden izin almak zorundadırlar. Bu kuruluşlar sahneye konmuş eserler dışında kalan eser, icra, fonogram ve yapımlar için ilgili olan meslek birlikleri ile 52 nci maddeye uygun sözleşme yaparak izin almak, söz konusu yayın ve/veya iletimlere ilişkin ödemeleri bu birliklere yapmak ve kullandıktan eser, icra, fonogram ve yapımlara ilişkin listeleri bu birliklere bildirmek zorundadırlar….” Bu hüküm ile ilgili olarak davalı taraf davaya konu eserler yönünden meslek birliklerinden izin aldığını iddia etmiştir. Dosyada bu hususta herhangi bir delil bulunmamakla birlikte genel olarak meslek birlikleri ile yapılan sözleşmelerde verilen yetki TV yayın istasyonunun programlarında umuma iletim hakkı kapsamında kullanılmasıyla sınırlı olup, FSEK’ten ve diğer mevzuattan doğan diğer mali hakları içermemektedir.
FSEK m.25 hükmüne göre; “bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir. Bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez.” FSEK.m.25’te tanzim edilen umuma iletim hakkı FSEK.m.24’teki temsil hakkından farklı bir mali hak türü olup, anılan sözleşmede temsil hakkının da devredildiğine dair bir hüküm olmadığından, televizyon kanalındaki yayınlarda musiki eserinin başka bir kişi tarafından seslendirilebilmesi, başka bir deyişle eserinin, dinleyici veya seyircilere okumak, suretiyle sunulması yani doğrudan temsil için, eser sahibi veya mirasçılarından izin alınması gereklidir. Dosyada bu hususa ilişkin herhangi bir izin bulunmadığından ihlal edilen mali hakkın FSEK 24 çerçevesinde temsil hakkı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
FSEK 68.Madde Çerçevesinde Tazminat Talebi Yönünden Değerlendirme
FSEK m.68/1 hükmü; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanun’a uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
FSEK m.68 kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68.madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…”. Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs.ile tespit edilecektir.
Müzik sektöründe bir şarkı sözü veya bestenin rayiç bedelinin ne olması gerektiği konusunda maktu bir fiyat ve kesin bir kriter olmamakla beraber söz konusu bedele etki eden bir takım belli başlı unsurlar vardır. Bunlar; Bestekar yahut söz yazarının hit olmuş eserleri üzerinden nam ve şöhreti. Eseri piyasaya çıkaracak olan yapım şirketinin şöhreti, tanınırlığı, marka değeri; oluşturulmakta olan yapımın standart ticari bir yapım mı yahut sosyal sorumluluk projesi vs.olup olmadığı, bestekar yahut söz yazarının aynı yapım içinde birden fazla eserinin olup olmadığı, bestekar veya söz yazarının eserlerinin kullanımından ön anlaşma bedeli dışındaki başka bir gelir edemeyecekleri hususlarıdır.
Tüm parametrelerin bir araya getirilmesi sonucu sunulan bilirkişi heyet raporu dikkate alındığında; davacı taraf düzeyinde tanınan, şöhreti olan, starlara eser vermiş, hit şarkılar yazmış besteci-söz yazarlarının böyle bir TV programında yayınlanan müzik eserlerinin bir defalık kullanımı için … ve … isimli eserlerin söz+müzik toplam 1.000 TL kullanım bedeli olabileceği, sadece söz yazarı olunan … isimli eserin güfte bedelinin ise 500 TL olabileceği bu çerçevede “…” isimli eserin iki defa kullanılması nedeniyle 2.000 TL, “…” isimli eser için 2 defa kullanım olmakla 2.000 TL, “…” isimli eser için 2 defa kullanım olmakla 1.000 TL olmak üzere toplam 5.000 TL olduğu ve FSEK 68.madde çerçevesinde bu bedelin 3 katının talep edilebileceği, davacının emsal ücret olarak sunduğu 4.000 TL, 5.000 TL ve 7.000 TL bedelli 3 fatura, eserlerin dizi film tanıtımında, bölüm içinde ve tekrarlarında süresiz olarak tüm dünyada geçerli olacak şekilde, dizinin DVD çoğaltımı, internet yayın ve mobil haklarını kapsar şekilde eserlerin kullanımına ilişkin olduğu somut uyuşmazlıkta ise eserlerin tamamının programda yayınlanmadığı internet yayınlarında ise program bölümü kaldırılana dek yayınlandığı emsal bedellerin dava konusu uyuşmazlık ile örtüşmediği emsal olarak değerlendirilemeyecekleri, yine davalı tarafından sunulan benzer nitelikteki yarışmalardaki emsal ücretlere ilişkin faturalarında da eserlerin niteliği kullanım durumları dikkate alındığında davaya konu eserler ile örtüşmediği, heyet tarafından tespit olunan rayiç bedelin yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Manevi Tazminat Talebi Yönünden Değerlendirme
Her ne kadar sunulan heyet raporunda davacının adının eser sahibi olarak tüm eserlerde kullanıldığı söz konusu eserlerin, profesyonel bir orkestra tarafından çalındığı ve eserin sözleri de değiştirilmediği için eserlerin bütünlüğünün teknik olarak bozulmadığı, çünkü eserin sözleri ve bestesinde herhangi bir değişme olmadığı, eserin genel yapısının da bozulmadığı, bu nedenle FSEK 16.maddeye dayalı hak ihlalinin bulunmadığı, canlı yayınlarda hak sahiplerinin isimlerini eseri seslendiren kişinin görüntüsü altından bant şeklinde belirtmesi ve davaya konu eserlerin de müziklerinin ve güftesinin davacıya olduğunun belirtilmesi karşısında davacı eser sahibinin manevi haklarından FSEK 15’te yer alan “eser sahibi olarak belirtilme” hakkının ihlal edilmediği yönünden kanaat bildirilmiş ise de 5846 sayılı FSEK nun manevi haklar kısmında düzenlenen “ADIN BELİRTİLMESİ SALAHİYETİ” başlıklı Madde 15 – “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti munhasıran eser sahibine aittir.” hükmüne amirdir. Somut olayda davacıya ait eserlerin izinsiz olarak yarışma programında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Şu hale göre davacının isminin yayınlarda eseri seslendiren kişinin görüntüsü altından bant şeklinde belirtilmesinin kanunun amir hükmü ve kullanımların izinsiz olduğu dikkate alındığında bu konuda tek yetkili olan eser sahibinin manevi haklarının ihlalini oluşturmayacağını değerlendirmek kanunun amacına uygun düşmeyeceği ve ihlal oluşturacağı izahtan varestedir. Sonuç olarak davacının ve eserlerinin tanınmışlığı, hak ihlallerinin ağırlığı dikkate alındığında takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın yerinde olduğuna kanaat getirilmekle davacı …’ın bu yöndeki talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş heyet raporuna bu yönüyle belirtilen gerekçe ile itibar edilmemiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporları izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde ; Davacı …’ın dava konusu müzik eserlerinden “…” ve “…” isimli eserlerin söz yazarı ve bestecisi “…” isimli eserin ise söz yazarı olduğu, diğer davacı … Müziğin ise diğer davacı ile aralarındaki edisyon sözleşmesi gereği eserler üzerinde mali hak sahibi olduğu, davalıya ait “…” ve “…” isimli müzik yarışma programında, davacıların hak sahibi olduğu “…” isimli eserin bir kısmının – … – (02/09/2014 ve 22/09/2014 tarihlerinde iki farklı kullanım), “…” isimli eserin bir kısmı – …- (19/11/2012 ve 21/04/2016 tarihlerinde iki farklı kullanım), “…” isimli eserin bir kısmının – ilk küple – (31/03/2016 ve 27/04/2016 tarihlerinde iki farklı kullanım) değişik tarihlerde toplamda 6 farklı kez izinsiz olarak kullanıldığı, dolayısıyla davacı … Müziğin edisyon sözleşmesi gereği sahip olduğu mali haklarından FSEK 24 de düzenlenen temsil hakkının ihlal edildiği, davaya konu eserlerin popülerliği, kalitesi, eserin ne kadarının kullanıldığı, eserin kullanıldığı program formatı, program tekrarları, programın gündemde kalıp kalmadığı vb. gibi kriterler dikkate alınarak sektör bilirkişileri tarafından yapılan değerlendirmeye göre davalı kullanımlarının rayiçler dikkate alındığında 5.000,00 TL’ye tekabül ettiği FSEK 68 kapsamında 3 kat hesabı ile davacı …’ın davalıdan 15.000,00 TL talep edebileceği sonucuna ulaşılmış maddi tazminat talebinin bu miktar üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş yine davalı kullanımlarının izahı yapılan mevzuat kapsamında manevi hak ihlaline de sebebiyet verdiği eser sahibinin isminin belirtilmiş olmasının izinsiz kullanım dikkate alındığında FSEK 15 kapsamındaki manevi hak ihlalini ortadan kaldırmayacağı anlaşılmakla hak ve nesafet kuralları dikkate alınarak takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın yerinde olduğuna kanaat getirilmekle bu miktar üzerinden manevi tazminata hükmolunarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, 15.000,00 TL (FSEK 68.maddesi gereği 5.000,00×3 hesabı ile) maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacı …’ın manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile, 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca 1.366,20 TL karar harcı peşin yatırıldığından yeniden harç alınmamasına,
4-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı …TİC.LTD.ŞTİ. ‘ne verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı …’a verilmesine,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacı davacı …TİC.LTD.ŞTİ.’den alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 2.100 TL bilirkişi ücreti, 322,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.422,00 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 605,50 TL’sinin ve 1.397,60 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.003,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, kalan giderin davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/11/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır