Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/455 E. 2018/281 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/455
KARAR NO : 2018/281

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü, Manevi Tazminat ve Markanın Devri
DAVA TARİHİ : 02/03/2017
KARAR TARİHİ : 20/12/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hükümsüzlüğü, manevi tazminat ve markanın devri talepli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili firmanın, 1992 yılından itibaren elektronik güvenlik sektöründe faaliyette bulunduğunu, bir çok ülkeye ihracat yaptığını ve sektöründe tanınmış bir firma olduğunu, müvekkili şirkete ait ürünlerin … adlı internet sitesi üzerinden satışa sunulduğunu, tanındığı ülkelerde … olarak bilindiğini, yani şirketin hem “…” ibaresini hem de”…” markasını birlikte kullandığını, Türkiye’de ise müvekkili şirketin tek yetkili distribütörünün … Ltd. Şti (…) olduğunu ve … ürünlerinin sadece … aracılığıyla sahalara sunulduğunu, davalının müvekkili şirkete ait “…” ibaresinin haksız ve kötü niyetli olarak … numarasıyla Türkiye’de tescil ettirdiğini ve www…..com.tr internet sitesini de adına kayıt ettirdiğini, müvekkili şirketin bunu tespit etmesi üzerine noter aracılığı ile ihtarname gönderdiğini, ihtarnamenin davalıya tebliğ edildikten sonra arada uzlaşmaya çalışıldığını, fakat bunun gerçekleştirilemediğini, davalı tarafından, “…” ibaresinin kötü niyetli olarak tescil edildiğini, davalı marka tescilinden çok daha önce müvekkilinin ürünlerini Türkiye pazarına sunduğunu, SMK m. 10 uyarınca davalının markasını müvekkiline devredilmesi gerektiğini, SMK m.6/VI ve 25/1 uyarınca davalının markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin temsilcisi aracılığıyla … markasını uzun süredir kullandığını, bu kullanımlar sonucu marka üzerinde gerçek hak sahibi sıfatını kazandığını iddia ederek, davalının … tescil numaralı “…” markasının davacı müvekkili şirkete devredilmesini, davalı adına kayıtlı markanın hükümsüzlüğüne, … markasının davalıya ait her türlü yazılı basılı ticari evrak tanıtım araçları internet sitesi üzerinde kullanılmasının ref i ve men i ne, fazlaya ilişkin hak ve alacaklarının saklı tutulması kaydıyla 15.000,00 TL manevi tazminatın ve dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin sektöründe saygın ve başarılı bir iş insanı olduğunu, bir çok dünya markasının satış temsilciliğini yaptığını, yine bir çok inşaat projesinde danışmanlık görevi üstlendiğini, mekanik-elektronik ürünlerin satışını ve imalatını yapan bir şirkete sahip olduğunu, müvekkilinin hem kendi ürettiği ürünleri hem de farklı ürünleri aynı çatı altında buluşturmak için oluşturduğu “…” ibareli markasını 20/01/2016 tarihinde … numarasıyla TPMK nezdinde tescil ettirdiğini ve “…” markasının hak sahibi olduğunu, davacının markasının “…” olduğunu, fakat ne “…” ne de “…” ibaresinin davacı adına tescil ettirilmediğini, zaten müvekkilinin “…” ibaresini içeren bir marka oluşturmadığını, sadece “…” markası için yatırımlar yaptığını ayrıca internet sitesinde hem kendi ürünlerini hem de diğer markaların ürünlerinin satışını yaptığını, davacının belirttiği gibi sadece davacının ürünlerini satmadığını, davacının kendi markasının ” …” olduğunu iddia etmesine rağmen, ürettiği hiçbir ürünün üzerinde ya da internet sitesinde veya ticari ibareler üzerinde “…” ibaresinin kullanılmadığını, davacı firmanın markasının “…” olduğunu ve ürünleri üzerinde bu ibarenin kullanıldığını, davacının … ibaresinin tescil sahibi değilken davacı firmanm “…” ibaresinin de hem Türkiye’de hem de yurt dışında tescil sahibi olmadığını, davacının TPMK nezdinde dahi tescilli olmayan “…” markasının başka şahıslara ait olduğunu, kendi markası olan “…” ibaresini korumak için hukuki yollara başvurmamasına rağmen, kendi markası olmayan “…” için dava açmasının tarafınca anlaşılamaz olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü, markaya tecavüzün önlenmesi, ortadan kaldırılması ve manevi tazminat ile markanın devri talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtların incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli markanın sahibinin … olduğu, 06, 09 ve 35.emtia sınıfları bakımından tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler, davacı tarafın … ibaresi üzerinde kullanıma dayalı gerçek hak sahibi olduğu iddiasının ispatlanamadığını, dosyadaki mevcut deliller değerlendirildiğinde, davalının markasını kötüniyetli tescil ettirdiğinin ispatlanamadığını, … adresinde yer alan bilgiye göre davacı şirketin tâbiyetinde bulunduğu Tayvan’ın, Paris Sözleşmesini imzalayan ülkeler arasında yer almadığını, bu sebeple davacının Paris Sözleşmesini esas alan taleplerinin yerinde olmadığı yönünde kanaat bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, raporun eksik incelemeye dayalı olduğunu, uluslararası düzenlemelerin araştırılmadığını, incelenmediği ve dikkate alınmadığını, müvekkilinin menşei olan Tayvan’ın … adı altında DTÖ’ye taraf olduğunu ve TRIPS’i imzalayan ülkeler arasında bulunduğunu ve TRIPS anlaşmasının hükümleri gereği bu anlaşmayı imzalayan ülkelerin Paris sözleşmesinin 1-12 ile 19. maddelerde belirtilen hükümleri karşılıklı uygulamakla yükümlü olduğunu, bu manada müvekkilinin Paris sözleşmesinin 8. Maddesinden yararlanacağını, bu hususta Yargıtay kararları bulunduğu ve müvekkili şirketin 1992 yılından bu yana kullandığı ticaret unvanının bir unsuru olan … ibaresinin Paris Sözleşmesi hükümlerinden yararlanılması suretiyle başkası adına tescilinin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda sadece SMK 6/2 maddesine göre yorumda bulunulduğunu, oysa kendilerince dayanılan 6/3 maddesine ilişkin tek bir açıklama yapılmadığını, bilirkişiler tarafından www…..tw alan adına ilişkin delil sunulmuş olmasına rağmen bir inceleme yapılmadığını, kötü niyete ilişkin değerlendirmenin eksik olduğunu, davalının ….com.tr internet sitesini … şeklinde kullanmak suretiyle müvekkili ile bağlantılı olduğu izlenimi verecek şekilde kullandığını ancak dava dilekçesinde bu durumun bahsedilmesi üzerine davalının revizyona gittiği ve davalının bu kullanımının tesadüf olarak nitelendirilemeyeceğini, ancak bu hususta da bilirkişiler tarafından açıklama yapılmadığını iddia edilerek yeni bir heyetten rapor alınması talep edilmiştir.
Mahkememizce yapılan 31/05/2018 tarihli oturumda davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları yerinde görülerek alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı göz önüne alınarak mahkememizce yeni bir heyet oluşturularak rapor alınmasına karar verilmiştir.
Alınan ikinci bilirkişi heyeti raporunda, davacının SMK m. 6/3. ve 6/6 anlamında öncelikli hak sahipliği iddialarını kanıtlayamadığı, davacının Paris Sözleşmesi’nin 6. maddesine dayanarak bir hak iddia etmesinin mümkün olmadığı, davalı marka tescil başvurusunun SMK m. 6/9 kapsamında kötünıyetli olarak değerlendirilebileceği, davalının … markasının tüm emtialar bakımından hükümsüzlüğü koşullarının oluşacağı belirtilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir. Anılan SMK’nın 6. maddesinde mutlak red nedenlerine yer verilmiş olup, davacının iddialarını dayandırdığı 6/3. maddeye göre başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. Ayrıca 6/6. maddeye göre tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvurunun reddedileceği hükmü yer almaktadır. Buna ek olarak SMK. 6/9. maddeye göre kötüniyetle yapılan marka başvurulan itiraz üzerine reddedilir. Davacının buradan harekette gönderme yaptığı 25. maddede ise markanın hükümsüzlük halleri açıklanmış olup, maddenin ilk fırkasında 6. maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verileceği hükmü bulunmaktadır.
Davacının devir talebi ile ilgili iddialarını dayandırdığı 6769 sayılı SMK’nın 10. maddesinde ise marka sahibinin izni olmadan markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin ticari vekil ya da temsilci adına tescilinin yapılması hâlinde, ticari vekil veya temsilcinin haklı bir sebebi yoksa marka sahibi mahkemeden, markasının kullanımının yasaklanmasını talep edebileceği gibi söz konusu tescilin kendisine devredilmesini de talep edebileceği hüküm altına alınmıştır. Taraflar arasında kanunda belirtilen şekilde hukuki ve ticari bir ilişki durumunun bulunmadığı dikkate alındığında davalı adına tescilli markanın davacıya devrinin mevzuat hükümleri karşısında şartlarının oluşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Son olarak davacının iddialarının Paris sözleşmesinin 8. maddesi ile ilişkilendirdiği görülmüş olup, ticaret unvanları ile ilgili bu maddede bir ticaret unvanı, bir ticari markasının bir kısmını oluştursun veya oluşturmasın, Birliğin bütün ülkelerinde başvuru ve tescil zorunluluğu olmaksızın korunacaktır hükmü yer almaktadır. Bu noktada hükümsüzlük talebi değerlendirilebilir ise de hükümsüzlük dışındaki tecavüzün men’i ve ref’i talepleri yönünden Paris sözleşmesinin 6. Maddesinde öngörülen tanınmışlığa ilişkin şartların davacı açısından mevcut olduğunun ispatına yarar yeterli delilin dosyaya sunulmadığı, bu noktada sözleşmede öngörülen tanınmış marka kriterinin mevcut yargılama açısından gerçekleştiğinin kabulünü mümkün olmadığına kanaat getirilmiştir.
T.T.K’nun 20/2’ maddesinde tacirlerin özen yükümlülüğü artırılmış ve tacirlere ticari işlerinde ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğu yüklenmiştir.. TTK’nın 56. maddesi iktisadi rekabetin her türlü suistimalini yasaklamıştır. Yasadaki bu sınırın aşılması TMK’nın 2. maddesinde yazılı bulunan objektif iyi niyet kurallarına aykırı bir biçimde ekonomik rekabetin kötüye kullanıldığı hallerde meydana çıkmaktadır. Karışıklığa meydan verebilecek bir ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa yol açılması, yalnız başına iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edilmelidir. Hukukumuzda, yerleşmiş içtihatlarda bu prensibe değinilmiştir. Somut olaya dönüldüğünde davalı tacirin bu sıfatı nedeniyle aynı sektörde faaliyet gösteren markayı bilmediğini iddia edemeyeceği izahtan varestedir. Dolayısıyla davalının ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğunun olduğu ve işi gereği davacı tarafından kullanılan markayı bildiği veya en azından bilmesi gerektiği kanaatiyle tescilde kötüniyetin olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı alınan bilirkişi raporu ve izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davacının hükümsüzlüğe ilişkin olarak Paris Sözleşmesinin 8. Maddesine dayalı talebinin yerinde olduğu, bunun yanında TTK 20/2, TTK 56 ve TMK 2 maddeleri kapsamında davalının davaya konu marka tescilinde kötü niyetli olduğu, davacıya ait olduğunu bildiği ya da bilmesi gereken markayı kötü niyetli olarak adına tescil ettirdiği anlaşılmakla davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiş, SMK’nın 10. Maddesine dayalı talebin yerinde olmadığı marka devir şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla devre yönelik talebin ve davalının tescile dayalı kullanımları yönünden yasal şartları oluşmayan manevi tazminat talebi ile yine Paris sözleşmesinin 6. Maddesi kapsamında davacının tanınmışlığa yönelik iddialarının subut bulmadığı gözetilerek tecavüzün men’i ve ref’i ne yönelik taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın kısmen kabulü ile davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli “…” markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan peşin yatırılan 256,17 TL’den 35,90 TL karar harcının düşülmesine, kalanı 220,27 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen talep yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen talepler yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/4 gereği davalı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 3.900,00 TL bilirkişi ücreti, 303,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 4.203,10 TL’nin -ret ve kabul oranı dikkate alınarak takdiren hesaplanan- 2.101,55 TL ve 287,57 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.389,12 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/12/2018

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır