Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/448 E. 2021/105 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/448
KARAR NO : 2021/105

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 21/02/2017
KARAR TARİHİ : 04/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketlerden Eczacıbaşı Holding AŞ’nin marka hakkına haiz olduğu ve 2012 yılında 2 nolu davacı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne devredildiği “…”, “”…” ve “…” ibareli ürünlerinin Türkiye’de tek yetkili satıcısı olduğunu, 3 nolu davacı … Ticaret AŞ (devredildiği şirket …Tic. AŞ) olduğunu, dava konusu ürünlerin taklit edilerek, davalı tarafından yurt dışında sahte olarak ürettirilip Türkiye’ye ithalatının yapıldığını, taklit ürünlerin Doğubeyazıt Gümrük Müdürlüğü gümrük sahasına getirildiği ve ithalat işlemlerinin başlatıldığını, davalı tarafından … numaralı kamyon içinde 592 kap ürünün … numaralı 30/11/2016 tarihli beyanname ile ithal edilmek istendiğinin tespit edildiğini, … Gümrük Müdürlüğü 2017/1 sayılı gümrük işlemlerini durdurma kararı ile talep konusu ürünlerin ithalatını 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 57/1 maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı alınması şartıyla 10 iş günü için durdurulduğunu, bu nedenle … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasından ihtiyati tedbir kararı verildiğini, davalı tarafından müvekkili şirket adına tescilli marka ile bahsi geçen ürünlerin taklit/sahte olarak üretilerek/ürettirilerek Türkiye’ye ticari amaçla sokulduğu ve hem müvekkili şirketlerin hem de toplumun ciddi zarara uğramasına ve kamu sağlığı yönünden bireylerin riske girmesine neden olunduğunu, söz konusu sahte ürünlerin haksız rekabete de neden olacak şekilde taklit edilerek yoğun biçimde değişik gümrük noktalarından ayrı ayrı Türkiye piyasasına sokulmaya çalışıldığını, taklit ürünler ile ilgili gerekli cezai işlemler için şikayetlerin yapıldığını, davaya konu edilen taklit ürünleri … şirketlerine ve … markasına duyulan güvene bağlı olarak fark etmeden satın alan son tüketicinin sağlığı ile taklit ürünün taşıması gereken belli standartları taşımaması nedeniyle toplum sağlığının risk altında olduğunu, davalıya ait sahte ürünlerin bazı basit hatalar dışında dikkatle bakılmadıkça tüketici tarafından paketinden fark edilmesinin güç nitelikte, orijinaline çok yakın görünümde taklidinin ticari amaçla ithalatını yaptığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla müvekkili şirketlere ait “…”ibareli marka ve diğer çeşitlerine ilişkin orijinal ürünlere benzer ve iltibas yaratan ve taklit ürün olduğunun tespitine, müvekkili şirketlerin tescilli markalarına tecavüzünün devamını önlemek için ithalatın ve satışının durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalı şirketin markaya tecavüz ve haksız rekabet fiillerinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, 10.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, Gümrük Müdürlüğünde koruma altında tutulacak ithalata konu taklit ürünlerin imhası ile hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya yapılan usulüne uygun tebligata rağmen cevap vermediği, ancak yargılama safhasında duruşmalara katıldıkları anlaşılmıştır.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak raporlar alınmıştır.
Mahkememizce düzenlenen tensip 27/02/2017 tarihli tensip tutanağının 20.maddesinde ihtiyati tedbir talebinin rapor sunulduktan sonra değerlendirilmesine karar verildiği ve rapor sonrasında düzenlenen 22/01/2018 tarihli ara karar ile “1-… 4.FSHHM’den devrolunan iş bu dosyada tensip tutanağında her ne kadar bilirkişi raporu alınması sonrasında ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesine ilişkin karar verilmiş ise de; … 3. FSHHM’nin … D.İş sayılı dosyasında ihtiyati tedbire ilişkin 17.02.2017 tarih, …D.İş -… karar sayılı kararı ile ihtiyati tedbir kararı verildiği ve gümrükten ürün örneklerinin gelmiş olduğu, dosyamızda alınan bilirkişi raporu ile de ihtiyati tedbirin kaldırılmasını gerektirir yeni bir durumun ortaya çıkmadığı da anlaşılmakla, … 3. FSHHM’nin … D.İş sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbirin dava sonuçlanıncaya kadar devamına, 2-… Gümrük Müdürlüğüne yazı yazılarak gümrükte el konulan ürün sayısının ve değer tespitine ilişkin belgelerin mahkememize gönderilmesinin istenilmesine,” şeklinde ihtiyati tedbir kararı verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan 19/12/2017 tarihli ön tespit raporunda bilirkişinin, davacının dosyaya sunduğu belgelerin incelenmesi sonucu, “…” ve bu ibareli seri markalar üzerinde hak sahibi olduğu ve iş bu davayı açmaya yetkili olduğu, … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasında yer alan ürün numunelerinin incelenmesinde … isimli ürünün …, …, … isimli 4 farklı türünün bulunduğu, bu ürünlerdeki ürün kutu ve ambalajlarının orijinal ürünler ile tasarımsal olarak birbirinin aynısı olduğu, ortalama tüketici tarafından orijinal ürünlerden ayırt edilmesinin son derece zor olduğu, detaylıca yapılan incelemede ise, numune olarak sunulan ürünlerin baskı kalitesi, ürün boyutları, yapıştırma bölgesindeki yazılar ve yapıştırma kesit çizgileri vb.konularda orijinal ürünlürden farklılıklar içerdiği, her ne kadar davalı 20/03/2017 tarihli itiraz dilekçesinde tedbire konu ürünleri ithalatçı firmadan satın aldığını beyan etmişse de bu alımla ilgili fatura, ithalatçının bilgileri, satın alınan ürünün sertifikaları vb.belgeleri sunmadığı, ayrıca basiretli bir tüccar olarak ithal ettiği bir ürünün orijinal olup olmadığı, bu ürünün yetkilendirilmiş bir satıcıdan insan sağlığına uygunluk testlerinin yapılarak garantili bir ürün olup olmadığı hususunda araştırma yükümlülüğünü yerine getirdiğine ilişkin de bir bilgi ve beyan sunulmadığı, bu değerlendirmeler ışığında orijinal olmadığı anlaşılan ürünleri ithal ederek satışa sunan davalının SMK m.29 (556 s.KHK’nın 61) hükümleri uyarınca davacının marka tescilinden doğan haklarını ihlal ettiğinin kabul edilebileceği, hususlarında tespit ve görüşünü bildirdiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce marka patent vekili ve eczacı sektör bilirkişisinden oluşturulan heyetten alınan raporda bilirkişilerin, ürünlerin orijinal olmadıkları, ele geçirilen ve incelenen ürünlerin tamamının taklit-sahte niteliğinde olduklarının tespit edildiği, elde edilen 426.240 kutunun piyasa değeri bakımından eczane satış fiyatları ortalamasının 20,00 TL olduğu, yakalanan ürünlerin tamamı hesap edildiğinde 8.524.800 TL olduğu, ele geçirilen ürünlerin ortalama sıradan tüketici nezdinde orijinal markalara ait ürünler ile ayırt edilmesinin zor olduğu, aldatma kabiliyetinin yüksek olduğu, taklit ürün niteliğinde olduğu ve karıştırılma ihtimalinin olduğu, tüm bu kapsamlar doğrultusunda marka hakkına tecavüz ile TTK’nın ilgili maddeleri bakımından haksız rekabet şartlarının oluştuğu, hususlarında görüş ve tespitlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Tarafların rapora karşı beyan ve itirazlarını sundukları ve mahkememizce yapılan 27/06/2019 tarihli oturum 1 nolu ara karar uyarınca, “İtirazlar doğrultusunda dosyanın rapor sunan heyete tevdii ile ürün orijinallerinin alış ve satış fiyatı karşılaştırılmak suretiyle, kar oranının tespiti ve hak sahiplerinin elde etmesi muhtemel gelirin ne olabileceği hususunda ve davacının itirazları doğrultusunda ek rapor tanziminin istenmesine,” şeklinde ek rapor alınmasına karar verildiği, bilirkişi heyetinin 18/07/2019 tarihli dilekçesinde, hesaplanması talep edilen hususun kök rapor sunan heyet üyelerinin ihtisas alanı dışında olduğundan hesaplamanın mali müşavir tarafından yapılması hususunu bildirdikleri, davacı vekilinin de zarar hesabına istinaden heyete mali müşavir bilirkişinin eklenmesi suretiyle hesap yapılmasını talep ettiği ve mahkememizce yapılan 28/11/2019 tarihli oturum 1 nolu ara kararı uyarınca “Davacı vekilinin talebi dikkate alınarak dosyanın heyete mali müşavir eklenmek suretiyle bilirkişi heyetine tevdi ile davacıya ait ticari kayıtlar incelenmek suretiyle talep doğrultusunda (davalının tecavüzünden kaynaklı olarak davacının uğramış olduğu zarar üzerinden) mali inceleme yapılmasına,” şeklinde karar verildiği, heyete mali müşavir bilirkişinin eklendiği ve ek raporun sunulduğu anlaşıldı.
Mahkememizce alınan 25/02/2020 tarihli ek raporda bilirkişilerin, ele geçirilen ve incelenen ürünlerin tamamının taklit-sahte niteliğinde olduklarının tespit edildiği, ele geçirilen ürünlerin ortalama sıradan tüketici nezdinde orijinal markalara ait ürünler ile ayırt edilmesinin zor olduğu, aldatma kabiliyetinin yüksek olduğu, taklit ürün niteliğinde olduğu ve karıştırılma ihtimalinin olduğu, tüm kapsamlar doğrultusunda marka hakkına tecavüz ile TTK’nın ilgili maddeleri bakımından haksız rekabet şartlarının oluştuğu, davacı … Tic. AŞ’nin 2016 yılı ticari defterlerinden çıkarılan maliyet tablosuna göre davacının … markalı tüm ürünlerin net satışı 41.432.254,00 TL, faaliyet karının ise 20.156.788,00 TL olduğu, buna göre SMK m.151/2.fıkrası (a) bendinde yer alan sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir, davalıya ait gümrük işlemleri durdurulan taklit-sahte 426.240 adet, 426.24 kutu (426.240 adet/10=426.24 kutu) … ibareli ürünlerin faaliyet karı olan 20.156.788,00 TL’nin 426.24 kutuya bölündüğünde (20.156.788,00/42624=) 472.797,61 TL davalının tecavüzden kaynaklı olarak davacının uğramış olduğu zarar olarak hesaplandığı, şeklinde tespitlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin rapora itiraz ettiği ve yapılan hesaplamayı kabul etmediklerini belirttiği, yeni bir inceleme yapılmasını talep ettikleri, mahkememizce yapılan 16/07/2020 tarihli oturum 2 nolu ara karar uyarınca dosyanın rapor sunan heyete tevdi edilerek bir kutu ürün üzerindeki davacının kazancı dikkate alınarak elde edilen kazanç üzerinden el konulan ürün adedi itibariyle davacının elde edebileceği muhtemel gelirin ne olduğunun hesaplanması yönünde ek rapor alınmasına karar verildiği ve ek raporun dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan 21/10/2020 tarihli ek raporda bilirkişilerin, elde edilen 426.240 adet ürünün, 42.624 kutu olduğu, yapılan itirazlar doğrultusunda ek raporda mali inceleme yapıldığı, ürün kar ve analizleri yapıldığı, ilave eklenecek bir hususun olmadığı, bunların dışında kök rapordaki sehven yazılan kutu ve adet miktarları düzenlendiği, kök rapor ve ek raporu değiştirecek bir kanaatlerinin olmadığı, hususunda görüş ve tespitlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Yine mahkememizce bilirkişi …’ten alınan 13/01/2021 tarihli ek raporda bilirkişinin, ele geçirilen ürünlere ait davacı şirketin malzeme fiyat analizi ve mal satış faturaları incelendiğinde, 3 adet üründe birim maliyetin altında satış yapıldığı, sadece bir üründe birim maliyetinin üzerinde satış yapıldığı, buna göre bir adet üzerinden davacının kazancı dikkate alındığında elde edilen kazanç üzerinden el konulan 426.240 adet ürün itibariyle davacının elde edebileceği muhtemel gelirin 9177167 ürün kodunun fark bedeli olan 0,60×426.240=254.744,00 TL olarak hesaplandığı, hususunda tespit ve görüşünü bildirdiği anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
SMK m. 7/2-c’ye göre ise tanınmış marka söz konusu olduğunda, tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması, aynı sınıfta olup olmadığına bakılmaksızın marka hakkına tecavüz fiili teşkil edecektir.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Markaların baskın unsurlarının değerlendirmesinde ise logo etkisi, baskın hece veya kelime etkisi, yazılış biçimi etkisi, kelime anlamı etkisi gibi unsurların baskınlığına bakılır.
Tescilli bir markanın aynı veya benzeri olan bir işaretin, tescilli markanın kapsamına giren mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırmalarına (iltibasa) yol açacak şekilde kullanılması marka hakkına tecavüz oluşturacaktır. Bu tecavüz türüne, iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz denilmektedir. Bu suretle oluştuğu iddia edilen marka hakkına tecavüz değerlendirmesinde, ilk olarak markaların tescilli olduğu mal veya hizmet sınıfları arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı, sonrasında markalar arasında işaretsel olarak ayniyet/benzerlik bulunup bulunmadığı ve böyle bir ayniyet benzerlik olduğu kanaatine varıldığı takdirde, bunun markalar arasında karıştırılma ihtimaline sebebiyet verip vermeyeceği incelenmelidir.
Somut olaya dönüldüğünde;
Ürün kutu ve ambalajlarının incelenmesinde, tasarımsal olarak birbirinin aynısı olduğu, ortalama tüketici tarafından birbirinden ayırt edilmesinin son derece zor olduğu, sahte olduğu iddiasıyla gümrükte el koyularak dosyaya eklenen numune ürünlerin kutularının üzerindeki baskılarda kalitenin daha düşük olduğu, bu durumun ilgili görsellerin taranmış ve sonrasında basılmış olması, yani orijinal yüksek çözünürlüklü veya vektörel çizimlerin kullanılmamış olması nedeniyle oluştuğu, baskıdaki düşük kalite nedeniyle oluşan pikselleşme görülmediği, numune ürün kutularının boyutlarının incelenmesinde, kalınlığın davacının iddia ettiği gibi 2,3-2,4 cm olduğunun tespit edildiği, ayrıca seri numarası, üretim ve son kullanma tarihlerinin olduğu bölümde yazı büyüklüğünün görüldüğü, söz konusu prezervatif ürünlerin konulduğu ambalajların incelenmesinde, ambalaj üzerindeki yazıların bir kısmının kaymış olduğu ve okunamadığının görüldüğü, ürün ambalajında yapıştırma çizgileri incelendiğinde köşelerin bir miktar yuvarlatılmış olduğu yapılan bilirkişi incelemesinde tespit olunmuştur.
Alınan raporlardaki tespitler dikkate alındığında, davalı tarafından … Gümrük Müdürlüğüne sokulan ve ele geçirilip incelenen ürünlerin tamamının taklit-sahte niteliğinde oldukları ortalama sıradan tüketici nezdinde orijinal markalara ait ürünler ile ayırt edilmesinin zor olduğu, aldatma kabiliyetinin yüksek olduğu, taklit ürün niteliğinde olduğu ve karıştırılma ihtimalinin olduğu, anlaşılmakla izahı yapılan mevzuat kapsamında markaya tecavüz şartlarının oluştuğu anlaşılmakla markaya tecavüze dayalı taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; sunulan bilirkişi raporlarındaki tespitler dikkate alındığında davalı tarafın davacı tarafa ait markayı ayniyet derecesindeki kullanımları ve taklit ürünlerin piyasaya sunulmasının izahı yapılan TTK md. 54 ve TTK md. 55/l-a (4) kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdiği sonucuna ulaşılmış, yine davacının haksız rekabete dayalı taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden değerlendirme;
Dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın “Tazminat” başlıklı madde 150- “(1) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. ” hükümlerine amirdir.
Yine “Yoksun kalınan kazanç” başlıklı MADDE 151- (1) Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. (2) Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.(3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.(4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir…” hükümlerine amirdir.
Maddi tazminat talebi yönünden yapılan mali incelemedeki hesaplama göz önünde bulundurulmak suretiyle (esasen bu tür davalarda net zarar tespitinin mümkün olmaması, davacının yoksun kaldığı kar yönünden yapılan hesaplamanın hükme esas alınabilecek nitelikte olmaması, kanunda davacının elde edeceği muhtemel gelir hesaplamasının piyasaya sunulup satışı yapılan ürünler yönünden kabul edilebilir olsa da gümrükte el konulan ve piyasaya sunulmamış ürünler yönünden bu hesaplama tekniğinin uygulanmayacağı ancak bu durumda dahi zararın oluştuğu açık olmakla BK 50. Maddesi gözetilerek değerlendirme yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmakla) paranın alım gücü ve hakkaniyet gözetilerek BK 50. Maddesi gereği talep edilen 10.000 TL üzerinden takdiren talebin kabulünün gerektiği sonucuna ulaşılmış ve bu miktar üzerinden kabul kararı vermek gerekmiş, yine izahı yapıldığı üzere manevi tazminatın yasal şartlarının oluştuğu anlaşılmakla eylemin ağırlığı (el konulan ürün adedi), hak ve nesafet gözetilerek takdiren 25.000 TL üzerinden talebin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş fazlaya ilişkin talep ise reddolunmuştur.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat ve açıklamalar kapsamında değerlendirildiğinde; ele geçirilen ürünler üzerinde davacı adına tescilli … tescil numaralı “…” tanınmış markasının (tanınmışlık konusunda ihtilaf bulunmadığı, davacı markasının tanınmışlığı izahtan vareste olduğu dikkate alınarak ayrıca irdelenmemiştir) birebir aynen iktibas oluşturacak şekilde kullanıldığı anlaşılmakla davacının sübut bulan markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik davasının kabulü ile davalı eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, bu kapsamda … Gümrük Müdürlüğü nezdinde el konulan (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı … Gümrük Müdürlüğünün 30/11/2016 tarihli yazısına dayanak … sayılı antrepo değerlendirmesinde yer alan 592 kap 6810 kg 426.240 adet ”…” markalı prezervatif cinsi eşya) taklit ürünlerin karar kesinleştiğinde masrafı davalıya ait olmak üzere imhasına karar vermek gerekmiş, maddi tazminat talebi yönünden BK 50 gözetilerek takdiren 10.000 TL üzerinden taleple uyumlu olmakla tümden kabul kararı vermek gerekmiş manevi tazminat yönünden ise izahı yapılan gerekçelerle kısmen kabule ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının haksız rekabet ve markaya tecavüze yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile; davalı tarafça piyasaya sürülen ve davacıya ait tescilli markaları içeren taklit ürünlerin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, bu kapsamda … Müdürlüğü nezdinde el konulan (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı … Gümrük Müdürlüğünün 30/11/2016 tarihli yazısına dayanak … sayılı antrepo değerlendirmesinde yer alan .. adet ”…” markalı prezervatif cinsi eşya) taklit ürünlerin karar kesinleştiğinde masrafı davalıya ait olmak üzere imhasına,
2-Davacının maddi tazminat davasının KABULÜ ile; takdiren 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
3-Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile; takdiren 25.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
4-Hüküm özetinin karar kesinleştiğinde masrafı davalıya ait olmak üzere tirajı en yüksek gazetelerden birinde ilanına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 2.390,85 TL karar harcından peşin yatırılan 1.024,65 TL’nin mahsubu ile kalan 1.366,02 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz talebine ilişkin hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebine ilişkin hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan: 2.550,00 TL bilirkişi ücreti, 381,55 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.931,55 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 1.710,07 TL’si ve 1.056,05 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.766,12 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
10-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/03/2021

Katip
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır