Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/444 E. 2019/370 K. 17.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/444
KARAR NO : 2019/370

DAVA : İzinsiz Kullanımdan Kaynaklanan Tecavüzün Tespiti, Ref’i, Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ : 20/02/2017
KARAR TARİHİ : 17/09/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan izinsiz kullanımdan kaynaklanan tecavüzün tespiti, ref’i, maddi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin sinema ve televizyon filmi yapımcısı olduğunu, Türk sinema tarihine damga vurmuş bir çok sinema eserinin yapımcısı olan müvekkilinin “…”, “…” ve “…” isimli sinema eserlerinin de yapımcısı ve eser sahibi olduğunu, televizyonda yayın hakkı, münhasıran, müvekkili davacıya ait olduğunu, televizyonda yayınlanma hakkı yasa gereği müvekkiline ait sinema eserlerinin çok sayıda sahnesi, 2016 yılı içinde değişik gün ve saatlerde, defalarca kez, davalının sahibi olduğu … isimli televizyon kanalında yayınlanan “…” isimli eğlence programında, müvekkili davacı eser sahibi ile sözleşme yapılmaksızın ve/veya onun izni alınmaksızın kullanıldığını, davalının bu haksız davranışının hukuka aykırı olduğu ve müvekkilini zarara uğrattığını, müvekkilinin anılan tecavüzün giderilmesi ve oluşan zararın tazmini için davalıya noter kanalıyla ihtarname gönderdiğini, ancak davalının bu zamana kadar hiçbir şekilde irtibata geçmediğini ve oluşan zararları da tazmin etmediğini iddia ederek, davalının tecavüzünün tespitine, ref’ine, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, sözleşme yapılması halinde ödenecek emsal ve rayiç sözleşme bedelinin üç katı kadar olmak üzere şimdilik 3.000 TL’nin davalıdan hukuka aykırı fiilin vuku bulduğu tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, program adı olan …’den de anlaşıldığı üzere bir liste dahilinde 8 konu seçildiğini ve 8’den geriye sayıldığını, bir adet 8 konunun, ortalama 5 dakikada sona erdiğini, konuların “…”, “filmlerdeki en iyi evlenme teklifleri” vb. olduğunu, 8 konudan her birinin ortalama 30-40 saniye verildiğini, bir filmin ortalama 90 dakika olduğu ve dava konusu programın formatının beraber düşünülmesinde bu kısa sürelerin iktibas serbestisi dahilinde olduğunun açık olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen deliller toplanmış ve taraflarca dosyaya sunulmuş, Kültür Bakanlığından ilgili kayıtlar getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler, “Dava konusu uyuşmazlıktaki …, … VE … isimli filmlerin FSEK m.5 anlamında sinema eseri oldukları, dava konusu sinema filmi tamamı 1987 ve 1988 yılında yapılmış olduğundan FSEK m.8’in ilk hali dikkate alınacak ve filmi imal ettiren yapımcı eser sahibi sayılacaktır. Bu çerçevede Sinema Eseri İşletme belgelerinde yapımcı olarak belirtilen uzman filmin davacı şirket olduğunun tespiti halinde FSEK 11’deki karine çerçevesinde davacının mali hak ihlali nedeniyle işbu davaya açma ehliyetini haiz olacağı, davalının davaya konu filme ilişkin vaki kullanımı FSEK 23 ve 25’te düzenlenen mali haklarının ihlali sayılacağı, davacının 3 film için 22.000 TL telif bedelinin FSEK 68 çerçevesinde 3 katı olan 66,000 talep edilebileceği” şeklinde görüşlerini bildirmişlerdir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde, sözleşme yapılsaydı ödenecek emsal ve rayiç bedelin üç katı olan 66.000 TL maddi tazminatın dava konusu sinema eserlerini sözleşmesiz şekilde ve izinsiz olarak televizyonunda yayımlatan davalıdan hukuka aykırı fiilin vuku bulduğu tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsil edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, bilirkişilerin filmin tümü yayınlanmış gibi değerleri tespit ettiklerini, bir programın içinde alıntı yapıldığını ve sadece 1 dakika kullanıldığını, raporun hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini belirterek ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan 01/11/2018 tarihli oturum 1 nolu ara kararı uyarınca davalının davaya konu filmleri kullanım süreleri dikkate alındığında davalı yanın rapora karşı itirazlarının da değerlendirilmek suretiyle rayiç bedellerin tekrardan değrelendirilmesi yönünden ek rapor alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan ek raporda bilirkişiler, “Kök raporda da belirtildiği üzere dosyada mübrez CD incelendiğinde … logolu kanalda … isimli programda … isimli filmin “…” başlığı ile 5.sırada 1 dk. 24 saniye kullanıldığı, … isimli filmin “…” başlığı ile 8 numarada 1 dk. 4 saniye yayınlandığı, … isimli filmin “…” başlığı ile 1 dk 40 saniye yayınlandığı görülmektedir. Kullanım sürelerine göre hesaplama yapıldığında, … filminin tamamı için rayiç bedel 15.000 TL olmakla 1 dk 40 sn’lik kullanım karşılığı bedelin filmin tamamına oranı dışında ayrıca kullanılan kısmın niteliği de dikkatı alınarak 750,00 TL olabileceği, … isimli filmin tamamı için rayiç bedel 3.500 TL olmakla 1 dk 24 sn’lik kullanım karşılığı bedelin filmin tamamına oranı dışında ayrıca kullanılan kısmın niteliği de dikkate alınarak 250,00 TL olabileceği, … isimli filmin tamamı için rayiç bedel 3.500 TL olmakla 1 dk 4 sn’lik kullanım karşılığı bedelin filmin tamamına oranı dışında ayrıca kullanılan kısmın niteliği de dikkate alınarak 200,00 TL olabileceği, bu kapsamda 3 film için kullanım sürelerine göre hesaplama yapıldığında 750,00 TL + 250,00 TL + 200,00 TL = 1.200 TL telif bedelinin FSEK 68 çerçevesinde 3 katı olan 3.600 TL talep edilebileceği” şeklinde görüşlerini bildirmişlerdir.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış izinsiz kullanım nedeniyle tecavüzün tespiti, ref’i ve maddi tazminat talebine ilişkindir.
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlanndan birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formalardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK’in 5. maddesine göre; “sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” Bu tanımdan hareketle, sinema eserinin üç temel unsurdan meydana gelmesi gerekmektedir. Bunlardan birinci unsur, birbiriyle ilişkili olmak kaydıyla hareketli bir görüntü dizisi; ikinci unsur, bu görüntü dizisinin az veya çok kalıcı bir ortama tespit edilmiş olması; üçüncü unsur ise tespit edilen görüntü dizisinin mekanik, elektronik veya benzeri bir araçla gösterilebilir olması, eserin sinematografik tekniğine uygun olarak getirilmiş olması ve meydana getirilenlerin hususiyetini taşıması gerekir.
Bu açıklamalar çerçevesinde dava konusu …, … VE … isimli filmlerin FSEK m.5 anlamında sinema eseri oldukları anlaşılmıştır.
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde belli karinelerin öngörülmüş olup bu karinelerin düzenlendiği maddelerden biri olan FSEK m. 11 hükmü; “yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu çerçevede dosyada davaya konu filme ilişkin Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğünden talep edilen yazıya verilen cevapta … isimli fimin yapım yılının 1987 olduğu ve yapımcısının … olarak belirtildiği, … isimli filmin yapım yılının 1988 olduğu ve yapımcısının … olduğu, … isimli filmin yapım yılının 1987 olduğu ve yapımcısının … olduğunun belirtildiği görülmektedir.
Dava konusu film 1987-1988 yılların çekilmiş olmakla eser sahipliğinin tespitinde bu dönemlerde yürürlükte olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun ilgili hükümleri dikkate alınacaktır. Bu tarihte yürürlükte olan FSEK m.8/4 hükmüne göre, sinema eserinin sahibi onu imal ettirendir. Böylece bu hükümle sinema eserinin eser sahibinin yapımcı olduğu kabul edilmiştir. Bu hükümle kanun koyucu, yapımcı dışında sinema eserine katkılarını sunan diğer kişilerin eser sahipliğini kesin bir şekilde engellemiştir. Nitekim Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun hazırlanmasında büyük katkıları olan … bu hususun gerekçesi olarak; o dönemde İtalya, Avusturya ve Alman Hukuklarında eser sahipliğinin yapımcılara verilmediğini ancak, FSEK düzenlemesinde sinema eserinin oluşmasına büyük rol oynayan, işin rizikosunu üstlenen ve mali ve şahsi elemanların temin edilmesini sağlayan yapımcıya eser sahipliğinin tanınmasının pratik gereklere daha uygun olması sebebiyle eser sahipliğinin yapımcıya verildiğini belirtmiştir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda 1995 yılında 4110 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile sinema eseri sahipliğini düzenleyen 8 inci madde hükmü değişikliğe uğramış, bu değişiklikle FSEK m.8/5 hükmü şu şekilde düzenlenmiştir; “sinematografik eserlerde yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarı eserin birlikte sahibidirler…” Görüldüğü üzere bu düzenleme, sinema filmini imal ettiren yapımcının eser sahibi sayılacağı şeklindeki düzenlemeyi terk edip sinema eseri üzerindeki eser sahipliğini üç kişiye, yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarına tanımıştır.
Bilahare 2001 yılında 4630 sayılı kanun ile FSEK m.8’de yapılan değişiklik ile sinema eseri sahipleri olarak, yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarının yanına diyalog yazarı ve canlandırma tekniğiyle yapılan filmlerde animator de eklenmiştir. 4630 sayılı Kanun ile FSEK m.80 hükmü ile getirilen yeni düzenleme ile sinema filmi yapımcıları da bağlantılı hak sahibi olarak kabul edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta dava konusu sinema filmi tamamı 1987 ve 1988 yılında yapılmış olduğundan FSEK m.8’in ilk hali dikkate alınacak ve filmi imal ettiren yapımcı eser sahibi sayılacaktır. Bu çerçevede Sinema Eseri İşletme belgelerinde yapımcı olarak belirtilen …’in davacı şirket olduğunun tespiti halinde FSEK 11’deki karine çerçevesinde davacının mali hak ihlali nedeniyle bu davaya açma ehliyetini haiz olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Dosyada mübrez CD incelendiğinde … isimli logolu kanalda … isimli programda … isimli filmin “…” başlığı ile 5 inci sırada 1 dk. 24 saniye kullanıldığı, … isimli filmin “…” başlığı ile 8 numarada 1 dk. 4 sn. yayınlandığı, … isimli filmin “…” başlığı ile 1 dk 40 sn yayınlandığı bilirkişi heyeti tarafından tespit olunmuştur.
5846 sayılı FSEK Mali haklar başlığı altında düzenlenen Yayma Hakkı başlıklı Madde 23 – (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/14. md.) Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibinin izniyle yurt dışında çoğaltılmış nüshaların yurt içine getirilmesi ve bunlardan yayma yoluyla faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Yurt dışında çoğaltılmış nüshalar her ne surette olursa olsun eser sahibinin ve/veya eser sahibinin iznini haiz yayma hakkı sahibinin izni olmaksızın ithal edilemez. Kiralama ve kamuya ödünç verme yetkisi eser sahibinde kalmak kaydıyla, belirli nüshaların hak sahibinin yayma hakkını kullanması sonucu mülkiyeti devredilerek ülke sınırları içinde ilk satışı veya dağıtımı yapıldıktan sonra bunların yeniden satışı eser sahibine tanınan yayma hakkını ihlal etmez. Bir eserin veya çoğaltılmış nüshalarının kiralanması veya ödünç verilmesi şeklinde yayımı, eser sahibinin çoğaltma hakkına zarar verecek şekilde, eserin yaygın kopyalanmasına yol açamaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kültür Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir. Hükümlerine amirdir. Yine “işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı” başlıklı Madde 25 – (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/15. Md.) Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir. Bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez. Hükümlerine amirdir.
Yine “iktibas serbestisi” başlıklı Madde 35 – Bir eserden aşağıdaki hallerde iktibas yapılması caizdir: 1. Alenileşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının müstakil bir ilim ve edebiyat eserine alınması; 2 – Yayımlanmış bir bestenin en çok tema, motif, pasaj ve fikir nevinden parçalarının müstakil bir musiki eserine alınması; 3. Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ve yayımlanmış diğer eserlerin, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderacatını aydınlatmak maksadiyle bir ilim eserine konulması; 4. Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ilmi konferans veya derslerde, konuyu aydınlatmak için projeksiyon ve buna benzer vasıtalarla gösterilmesi. İktibasın belli olacak şekilde yapılması lazımdır. İlim eserlerinde, iktibas hususunda kullanılan eserin ve eser sahibinin adından başka bu kısmın alındığı yer belirtilir.” hükümlerine amirdir.
Davalı taraf kullanımın FSEK 35 çerçevesinde iktibas serbestisi dahilinde kullanıldığı iddia etmektedir. FSEK 35 inci maddesi iktibas serbestisine ilişkin bir hüküm olmakla birlikte sinema eserinden başka bir sinema eserine iktibas hususu düzenlenmediği gibi, vaki kullanım ticari amaçlı ve maksadın makul göstereceği nisbette de olmadığından vaki kullanımın heyet raporunda da tespit olunduğu üzere FSEK 23 ve 25 hükmünün ihlali olabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
FSEK m.68/l hükmü; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…” Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Bilirkişi heyeti tarafından yapılan değerlendirmelerde sektörel uygulamada Filmlerin a) filmin özelliklerine göre 1. A plus 2.gündüz filmleri 3.dolgu filmler olmak üzere üç kategoride, b)Yayınlandığı mecralara göre de 1.Ulusal Kanallar, 2.Uydu ve Pay TV, 3-Yerel kanallar olmak üzere yine üç kategoride değerlendirildiği, gündüz filmleri, vizyona girdiği zaman geniş kitlelere ulaşmış olan, konuları ve oyuncuları itibariyle hala bilinen ancak bir üst kategoriye girememiş filmler olduğunun belirtildiği, davaya konu filmlerin özellikleri açısından değerlendirme yapıldığında 1-…: (Oyuncularının …, …, …, … gibi ünlü komedyenlerin bulunması ve filmin komedi unsurunun her adim popüler olması itibariyle) 2-…: Gündüz kuşağı (Başrol oyuncusunun … olması itibariyle) 3-…: Gündüz kuşağı (Başrol oyuncusunun … olması itibariyle) Yine davaya konu yayın mecrasının Kanal 8 olması itibariyle Ulusal Kanal özelliği taşıdığı, buna göre raiç bedeller; 3 film için 15.000+3.500+3.500=22.000 TL olduğu kök raporda hesaplanmış olmakla birlikte ek raporda kullanım sürelerine göre hesaplama yapıldığında; … filminin tamamı için rayiç bedel 15.000 TL olmakla 1 dk 40 sn’lik kullanım karşılığı bedelin filmin tamamına oranı dışında ayrıca kullanılan kısmın niteliği de dikkatı alınarak 750,00 TL olabileceği, … isimli filmin tamamı için rayiç bedel 3.500 TL olmakla 1 dk 24 sn’lik kullanım karşılığı bedelin filmin tamamına oranı dışında ayrıca kullanılan kısmın niteliği de dikkate alınarak 250,00 TL olabileceği, … isimli filmin tamamı için rayiç bedel 3.500 TL olmakla 1 dk 4 sn’lik kullanım karşılığı bedelin filmin tamamına oranı dışında ayrıca kullanılan kısmın niteliği de dikkate alınarak 200,00 TL olabileceği, bu kapsamda 3 film için kullanım sürelerine göre hesaplama yapıldığında 750,00 TL + 250,00 TL + 200,00 TL = 1.200 TL telif bedelinin FSEK 68 çerçevesinde 3 katı olan 3.600 TL talep edilebileceğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde davacının davaya konu “…”, “…” ve “…” isimli sinema eserlerinin de yapımcısı ve eser sahibi olduğunu, televizyonda yayın hakkının münhasıran davacıya ait olduğu, davalının davacının eser sahibi olduğu bahse konu filmlere ait sahnelerin davalıya ait … isimli televizyon kanalında yayınlanan “…” isimli eğlence programında izinsiz olarak yayınlandığı, davalının bu kullanımlarının davacının FSEK kapsamında yayma (madde 23 ) ve işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim (madde 25) hakkını ihlal ettiği, davalı kullanımlarının FSEK 35 de düzenlenen iktibas serbestisi kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşılmakla davalı kullanımlarının davacının eser sahipliğine tecavüz teşkil ettiğinin tespitine karar vermek gerekmiş, ref talebi yönünden ise davacının tazminat talebinin FSEK 68 e dayalı olduğu bu talep dikkate alındığında yerleşik yargı uygulamalarımız gereği taraflar arasında farazi sözleşme ilişkisinin kurulduğunun kabulünün gerektiği ve ref talebinin dinlenemeyeceği anlaşılmakla bu yöndeki talebin reddine, FSEK 68 e dayalı tazminat talebi yönünden davaya konu filmlerin sektör uygulamaları ve kullanım süreleri dikkate alındığında davaya konu filmlere ilişkin rayiç ücretin 1200 TL olabileceği, davacının talebi dikkate alındığında FSEK 68 kapsamında 3 kat hesabı ile 3.600 TL tazminat talep edebileceği anlaşılmakla rapordaki tespit ve hesaplamalar dikkate alınmak suretiyle maddi tazminat talebinin de kısmen kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalı kullanımlarının davacının eser sahipliğine tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE, ref talebinin REDDİNE,
2-Davacının maddi tazminata yönelik açmış olduğu davanın KISMEN KABULÜ ile; (FSEK 68 kapsamında hesaplanan) 3.600,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 51,24 TL ve 1.800,00 TL ıslah harcından 245,91 TL karar harcının düşülerek, kalanı 1.605,33 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tecavüz talebine ilişkin 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 maddesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 3.600,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 7.214,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 228,20 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.328,20 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 1.164,10 TL’si ve 281,91 TL harç (karar+başvuru) olmak üzere toplam 1.446,01 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/09/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır