Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/425 E. 2019/451 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/425
KARAR NO : 2019/451

DAVA : Endüstriyel Tasarım ve Patent Hakkının Gaspı ve Hak Sahipliğinin Tespiti
DAVA TARİHİ : 30/12/2016
KARAR TARİHİ : 07/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan endüstriyel tasarım ve patent hakkının gaspı ve hak sahipliğinin tespiti davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, TPMK nezdinde davalı adına tescilli bulunun … numaralı tasarım ile … numaralı makinenin buluş sahibinin davacı olduğunu, makine mühendisi olan davacının 3 boyutlu tasarım uzmanı olduğu, davalı adına tescil edilen … tescil nolu başvuruya konu 30 adet tasarımın davacı tarafından tasarım sürecinin 11/12/2014 tarihinden 17/12/2014 tarihine kadar sürdüğü ve bu tasarımların 20/12/2014 tarihinde davacı tarafından davalının marka-patent vekilinin e-mail adresine gönderildiğini ve aynı gün davalı adına TPMK’ya başvuru yapıldığını yine davalı adına patenti alınan … numaralı başvuruya konu makinenin davacı tarafından tasarım sürecinin 22/02/2014 tarihinden 10/04/2014 tarihine kadar sürdüğü ve bu tasarımların 10/03/2014 tarihinde davacı tarafından kendi e-mail adresi üzerinden denenmek üzere makine sanayi konusunda işyeri bulunan kişiye gönderildiğini, davacının üzerinde çalıştığı bu makinenin figürlerini ve bilgisayar destekli çizimlerini davalı ve şirketinin patent vekilinin talebi üzerine 10/04/2014 tarihinde … Şirketine gönderdiğini, bunun üzerine aynı gün davalı adına TPMK’ya başvuruda bulunulduğunu belirtmiş, davaya konu tasarımlar ile makinenin gerçek mucidinin davacı olduğunun tespiti ile birlikte davalı adına kayıtlı tasarım tescil belgesi ile makine patentinin davalı üzerinden düşürülerek hükümsüz hale getirilmesi ve davacı adına tescil ve kaydının sağlanmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalının yaklaşık 20 yıldır mandıra ve peynircilik sektöründe çalıştığı ve bu sektördeki ürün ve makinalar açısından uzman bir kişi olduğunu ve tasarım fikirlerini pek çok mühendis ve tasarımcıya çizdirdiğini, taraflar arasında hizmet ilişkisi bulunduğunu, davalının davacıya ulaşarak bazı tasarımların çizilmesini talep ettiğini, davacının da bu tasarımları tescile uygun çizimler haline getirdiğini, dava konusu tasarım ve patentin bu hizmet ilişkisinin sonucu olduğunu, bu ilişkinin devamı niteliğinde olmak üzere davacı tarafından davalının tescil firmasına iletilerek tescillerinin gerçekleştirildiğini, taraflar arasındaki hizmet ilişkisinden doğan tasarım ya da buluşların hizmeti talep eden tarafa ait olduğunu, hizmet ilişkisinin davacı tarafından da kabul edildiğini ve sunulan maillerde kendisinden talep edilen çizimleri gerçekleştirdiğini beyan ettiğini, peynircilik ve mandıracılık sektörüyle ilgisi olmayan davacının dava konusu tasarım ve patentleri hayal etmesinin dahi mümkün olmadığını, davacı tarafından delil olarak dosyaya sunulan maillerden davacının tasarımların çizimlerini gerçekleştiren kişi olarak attığı maillerden taraflar arasındaki hizmet ilişkisini kabul ettiği gibi, bu çizimlerdeki tasarım ve patent hakkının davalıya ait olduğunu bildiğini, davacı tarafın, dava konusu tasarımlar ve patentin tescil sürecine bizzat şahit olduğunu, dava konusu … nolu patent başvurusunun 10/04/2014 tarihinde davalı adına tescil edildiğini gördüğünü, sonrasında yine dava konusu … nolu tasarımların çizimlerini 20/12/2014 tarihinde davalıya gönderdiğini, davacının, hem maillerde tasarımların davalıya ait olduğunu kabul ettiğini, hem de sonrasında tescil başvurularını gördüğü ve sonraki çizimlerini tescil firmasına ilettiği halde o dönemde tescilin kendisine ait olduğunu ileri sürmeyip üzerinden 2 yıldan fazla zaman geçtikten sonra iş bu davayı ikame ettiğini, davacının iyi niyetli olmadığını, davalının, tasarımlar ve patentin çizimi için anlaştığı davacıya, davacının kendi talebi ile nakden elden ödemeler yaptığını, bu ödemelerin yapıldığına ilişkin tanıkların olduğunu, ayrıca davacı tarafından … Bankasından kullanılan borcun bir kısmının davalı tarafından Şubat – Haziran 2015 aralığında şahsen, davacıya ait kredi kartı hesabına ödeme yapılmak suretiyle kapatıldığını, davacının masrafları davalı tarafından karşılanmak sureliyle …’nın … kentindeki fuara gönderildiğini, dava konusu tasarımlar ve patentlerin çizimlerinin davacı tarafından yapıldığının tartışmasız olduğunu, davalı tarafından dava konusu tasarımlar ve patentin izah olunduğunu, davacı tarafından çizildiği, yine davalı tarafından geliştirildiğini ve tescile uygun son hale getirildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde, davaya konu … tescil nolu patent ile … tescil nolu çoklu tasarımların yaratıcısının, mucidinin, buluş sahibinin ve dolayısı ile hak sahibinin müvekkili olduğunun tespiti ile, müvekkilinin patent ve tescil isteme hakkını gasp eden davalı üzerinde kayıtlı patent ve tescillerin davalı yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini dava dilekçesi ile talep ettiklerini, davalı yanın cevap dilekçesinde davaya konu makine patenti ile çoklu tasarımların yaratıcısının ve mucidinin müvekkili olduğunu ikrar ettiklerini, davaya konu buluşların hizmet buluşu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve davacının da kendilerine hizmet akdi çerçevesinde bağlı olduğunu belirttiklerini, müvekkilinin yeni ve ayırt edici çoklu peynir tasarımları ile bu peynir tasarımlarını üreten makineyi icat etmesinden ve davalı tarafında bunları haksız şekilde kendi adına tescil edip piyasaya el altından satmasından sonra … firmasının davalıya ve makineyi ve tasarımların kullanma hakkını satın alan … firmasına karşı davalar açtığını, davalının davaya konu makine ile tasarımlardan dolayı çok yüksek meblağlarda haksız kazançlar elde ettiğini, davaya konu makinenin faturasız şekilde 150.000 TL gibi rakamlarla, davaya konu tasarımsal ürünleri de üretme hakkını lisansla cüzi bir fiyatla bir çok firmaya sattığını belirterek, dava konusu taleplerinin kabul edilmemesi halinde müvekkiline ödenmesi gereken bedelin tespiti ile birlikte fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, şimdilik 150.000 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ıslah dilekçesine karşı beyanında, davacının ıslahının kötü niyetli olduğunu, alınan bilirkişi raporlarının müvekkili lehine olduğunu ve davacının gasp ve sair istemlerinin yerinde olmadığının belirtildiğini, davasının aleyhe sonuçlanacağı ihtimalini gören davacının davayı ıslah etme talebinde bulunduğunu, davanın devam ettiği 2 yıllık sürede tazminat talebine dair ıslahta bulunmayan davacının bu aşamada ıslah ile davaya yeni talepler katmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, ıslahın usulüne uygun yapılmadığını, davanın patent ve tasarım gaspı olduğunu ve dava dilekçesinde davacının herhangi bir terditli talebi yahut tazminat talebinin bulunmadığını, yeni bir dava konusunun ıslah ile davaya dahil edilmesinin mümkün olmadığını, ıslahın usulüne uygun olmadığını ve harcının tamamlanmadığını, ayrıca ıslahın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ıslah dilekçesi ekinde davacının maddi zararına dair delil sunulmadığını belirterek, davacının kötü niyetli ıslahının tespitini, ıslahın gerçekleşmemiş gibi dosyasının devamı ile davacı hakkında disiplin cezasına hükmedilmesini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, banka kayıtları istenilmiş, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu, … tescil tarihli, 01-03 Lokarno sınıfında kayıtlı, Peynir ürününe ilişkin 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29 ve 30 tasarım sıralarında … adına tescilli olduğu, … başvuru nolu, 10/04/2014 başvuru tarihli, “… peynir üretim yöntemi ve bu amaçla geliştirilmiş olan helis peynir aparatı.” buluş başlıklı patentin … adına kayıtlı olduğu, anlaşılmıştır.
Davalı tanığı … beyanında, … Patent firması sahibi marka patent vekili olduğunu, … ve …’ın birlikte kendisini ziyarete geldiklerini, …’ın kendisini işletme sahibi olarak tanıttığını, …’ın da kendisine yardımcı olan teknik personel olarak tanıtıldığını, yaptıkları tasarım ve çizimleri kendisine ilettiklerini, çizimleri …’ın yaptığını ve çizimleri …’ın mail olarak …’a ait tasarımlar diye tasarımları gönderdiğini, kendisinin o tasarımlar üzerinden tescil başvurusu yaptığını, başvuru sahibi olarakta …’nu gösterdiğini, tasarım sahibi olarakta talebi ile …’nu gösterdiğini, kendisine geldiklerinde başvuru formlarında bulunan buluş sahibi, tasarım sahibi ve tasarımı yapah kişi şeklinde bilgilerin mevcut olduğunu, formda bu bilgileri doldurduklarını, buluş sahibi ve tasarımı yapan olarak … ismini yazdıklarını, bu konuda …’ın herhangi bir itirazı olmadığını, kendilerinin aynı anda hem patent başvurusu hem de tasarım başvurusu yaparak tescil belgesi aldıklarını belirtmiştir.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, davacı …’ın, kanunda belirtilen “Tasarımcının İsminin Belirtilmesini İsteme Hakkı: (554 sy. KHK.md.7: SMK.md.61/ç)” kapsamında, davalı … adına tescilli bulunan … numaralı endüstriyel tasarım ile … numaralı patent üzerinde isminin belirtilmesini isteme hakkının bulunduğu, bunun dışında gasp nedeniyle talep etmiş olduğu sair istemlerinin yerinde olmadığına ilişkin kanaatlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Hak sahipliği iddiasına konu olan … tescil nolu peynir tasarımları, … tescil nolu peynir makinesine ait patent ile davacı tarafından çizimlerin davalı tarafına iletildiğine dair mailleşmeler, dava konusu tasarımların özgünlüğü hakkında tescile yapılan itirazlara ait 2015/121 esas sayılı dosyaya delil olarak sunulan davalı tarafından 28/02/2018 tarihli dilekçe ekinde sunulan kara kalem çizimleri incelenmesinde, davalının elde karakalem ile çizilerek davacıya verildiği, bu çizimleri üzerinden makine ve tasarımların sipariş edildiği, şeklinde beyanlarının bulunduğu, davaya delil olarak sunulan karakalem el çizimlerinin, hangi tarihte, ne şekilde üretilip davacıya teslim edildiği anlaşılamadığından usulen tarihsiz bilgi ve belgelerin delil taşamadığından bahisle bilirkişi heyetinde incelemeye alınmadığı anlaşılmıştır.
Dava, 554 ve 551 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış endüstriyel tasarım ve patent hakkının gaspı ve hak sahipliğinin tespiti talebine ilişkindir.
554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkındaki KHK’nın 5.maddesi: “Yeni ve ayırt edici niteliğe sahip tasarımlar belge verilerek korunur. Bileşik bir ürünün bir parçası ile ilgili tasarımın kendi yeni ise ve ayırt edici bir niteliğe sahipse ayrıca korumadan yararlanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
7.maddesi: “Bir tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olması, bu tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenim ile ikinci fıkrada belirtilen herhangi bir tasarımın böyle bir kullanıcıda yarattığı genel izlenim arasında belirgin bir farklılık olması anlamındadır. Herhangi bir tasarımın ayırt edici nitelik açısından kıyaslandığı diğer bir tasarımın,
a)Başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de veya dünyada herhangi bir yerde piyasaya sunulmuş olması; veya
b)Enstitü tarafından tescilli bir tasarım olarak yayınlanmış ve ayırt edici nitelik açısından değerlendirilen tasarımın başvuru veya rüçhan tarihinde henüz koruma süresini doldurmamış olması, gerekir. Ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, birbirleri ile kıyaslanan tasarımların ilke olarak farklılıklarından çok ortak özelliklerinin değerlendirilmesine ağırlık verilir ve tasarımcının tasarımı geliştirme açısından ne kadar seçenek özgürlüğüne sahip olduğu göz önüne alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
13.maddesi: “Tasarım hakkı tasarımcıya veya onun hukuki haleflerine aittir. Tasarımcının birden çok olması halinde, taraflar arasında aksine bir anlaşma yoksa tasarımcılar, müşterek mülkiyet hükümleri çerçevesinde hak sahibidir. Her hak sahibi diğerlerinden bağımsız olarak aşağıdaki işlemleri kendi adına yapabilir:
a)Kendisine düşen pay üzerinde serbestçe tasarrufta bulunur. Payın üçüncü kişiye devredilmesi halinde diğer pay sahiplerinin önalım hakkı vardır. Payın devri yazılı şekilde yapılır ve sicile kaydedilir. Enstitü ön alım hakkının kullanılabilmesi için durumu iki ay içinde diğer paydaşlara bildirir. Ön alım hakkı bildirimin tebellüğünden itibaren bir ay içinde kullanılır.
b)Diğer hak sahiplerine bir bildirimde bulunduktan sonra tasarımı kullanabilir.
c)Tasarımın korunması için gerekli önlemleri alabilir.
Tasarımın kullanılması amacı ile üçüncü kişilere lisans verilmesi, hak sahiplerinin tamamının karar vermesi ile mümkündür. Ancak mahkeme mevcut şartları göz önünde tutarak, hakkaniyet düşüncesiyle bu yetkiyi hak sahiplerinden sadece birine de verir.
d)Birlikte yapılan tasarım başvurusu veya tasarımdan doğan hakların herhangi bir şekilde tecavüze uğraması halinde üçüncü kişilere karşı hukuk veya ceza davası açabilir. Diğer hak sahiplerinin davaya katılabilmeleri için, durum davayı açan tarafından davanın açıldığı tarihten itibaren bir ay içinde, kendilerine bildirilir.” hükmüne amirdir.
16.maddesi: “Hizmet sözleşmesi dışında kalan iş görme sözleşmeleri çerçevesinde yapılan tasarımlarda hak sahibi aksine bir anlaşma yoksa işi veren kişidir.
” şeklinde düzenlenmiştir.
19.maddesi: “Tasarım hakkı, 13 üncü maddenin birinci fıkrası hükmüne göre gerçek tasarım hakkı sahibi dışında biri tarafından başvurusu yapılmış veya hak sahibi dışında biri adına tescil edilmiş ise, gerçek hak sahibi olduğunu iddia eden kişi, tasarım hakkından doğan diğer hak ve talepleri saklı kalmak şartıyla, tasarım hakkı sahipliğinin kendisine devir edilmesini talep ve dava etme hakkı vardır. Tasarım hakkı sahipliği üzerinde kısmi bir hakkın iddia edilmesi durumunda, bu maddenin birinci fıkrası hükmüne göre bir hak sahipliği tanınmasını talep ve dava etme hakkı vardır. Bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen talep ve dava hakları, tescilli tasarım hakkının ilan tarihinden itibaren iki yıl içinde ve gaspta kötü niyet varsa tescilli tasarım hakkının koruma süresinin bitimine kadar kullanılır. Bu madde hükmüne göre açılan dava ve davada ileri sürülen talepler, dava sonunda verilen kesin hüküm veya açılan davayı herhangi bir şekilde sona erdiren bütün diğer haller ilgilinin talebi üzerine üçüncü kişilere karşı hüküm ve sonuç doğurmak üzere Tasarım Siciline kayıt edilir.
” şeklinde düzenlenmiştir.
551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkındaki KHK’nın 5.maddesi: “Yeni tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilir olan buluşlar, patent verilerek korunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
11.maddesi: “Patent isteme hakkı, buluşu yapana veya onun haleflerine ait olup, başkalarına devri mümkündür. Buluş birden çok kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmişse, patent isteme hakkı, taraflar başka türlü kararlaştırmamışsa, bunlara müştereken ait olur. Aynı buluş birbirinden bağımsız birden çok kişi tarafından aynı zamanda gerçekleştirilmişse, patent isteme hakkı, daha önce başvuru yapana veya diğerine göre rüçhan hakkı olana aittir. Patent almak için ilk başvuran kişi, aksi sabit oluncaya kadar, patent isteme hakkının sahibidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
13.maddesi: “11 inci maddenin birinci fıkrası hükmüne göre patent gerçek hak sahibinden başkasına verilmişse, gerçek hak sahibi olduğunu iddia eden kişi, patentten doğan diğer hak ve talepleri saklı kalmak şartıyla patentin kendisine devir edilmesini talep ve dava edebilir. Patent üzerinde sadece kısmi bir hakkın iddia edilmesi halinde, bu maddenin birinci fıkrası hükmüne göre müşterek bir hak sahipliği tanınması talep ve dava edilebilir. Bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen talep ve dava hakları patentin ilanı tarihinden itibaren iki yıl içinde ve kötü niyet halinde, patentin koruma süresinin bitimine kadar kullanılabilir. İlgilinin talebi üzerine üçüncü kişilere karşı hüküm ve sonuç doğurmak üzere, bu madde hükmüne göre açılan dava ve davada ileri sürülen talepler, dava sonunda verilen kesin hüküm veya açılan davayı herhangi bir şekilde sona erdiren bütün diğer haller Patent Sicili’ne kayıt edilir.” hükmüne amirdir.
15.maddesi: “Buluşu yapanın adı patentte belirtilir. Buluşu yapanın başvuru sahibi veya patent sahibinden buluşu yapan olarak tanınmasını ve adının patentte belirtilmesini isteme hakkı vardır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Hem patent hem de tasarımlar konusunda korunma koşullarından ilke yeniliktir. Hal böyle olunca tasarımcı veya buluşçunun tasarım veya buluşa ilişkin bilgileri yenilik niteliği kalkmaması açısından üçüncü kişilere açıklamaması gerekir. Bu durumda sınai mülkiyet hakkının edinilmesi için buluşçu veya tasarımcı başvuruyu ya ilgili kuruma doğrudan yapacak ya da patent marka vekili ile yaptığı sözleşme çerçevesinde onun yardımından yararlanacaktır.
Dava dosyasından anlaşıldığı üzere davacı davalı ile yaptığı görüşmeler çerçevesinde davalı adına ilgili kurumda tescil müracaatında bulunan vekile internet ortamında bilgileri ulaştırmıştır. Taraf beyanlarından da anlaşıldığı üzere taraflar arasında bir hukuki ilişki olduğu izahtan varestedir.
Taraflar arasında altlık-üstlük ilişkisinin yer aldığı bir hizmet sözleşmesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu noktada teknik manada hizmet sözleşmesinin varlığı söz konusu değildir. Her ne kadar bilirkişi raporunda davaya konu patente konu buluş açısından eser sözleşmesinin kabulü mümkün olmadığı belirtilmiş ise de esasen burada sözleşmenin konusu buluşun yapılması olmayıp buluşa ait çizimlerin ya da tasarımların tescil edilebilir hale dönüştürülmesine ilişkin olduğu dikkate alındığında rapordaki bu yöndeki tespitlerin hatalı olduğu vekalet sözleşmesine ilişkin değerlendirmelerin mevcut uyuşmazlığa uygulanmayacağı davacı tarafın da kabulünde olduğu üzere taraflar arasında tescillerin sağlanması amacıyla çizimlerin yapılmasına ilişkin eser sözleşmesinin bulunduğu kanaatine ulaşılmıştır.
4721 sayılı TMK’nın “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesi; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Tarafların davaya konu eylemleri yönünden ve karar gerekçesi yönünden dürüstlük kuralı belirleyici nokta olmakla bu noktada üzerinde durulmasında fayda görülmüştür.
Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M. / Sarı, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227). Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekâlı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Bunlar dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Dural/Sarı, s. 225).
TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir (Dural/Sarı, s.225).
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2. maddesinin 1. fıkrası herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Tüm dosya kapsamı, sunulan bilirkişi raporu ve izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı davaya konu tasarım ve patentin kendisine ait olduğu, kendisi tarafından oluşturulduğu, davalının tasarımını ve patentini gasp ettiği ve kendi adına tescilleri sağladığından bahisle iş bu davayı açmış ise davacının da kabulünde olduğu üzere taraflar arasında eser sözleşmesinin bulunduğunun kabulünün gerektiği, bu noktada bilirkişilerin vekalet sözleşmesine yönelik tespitlerinin hatalı olduğu, davalının davaya konu tasarım ve patentin tescili için gerekli çizimleri yapma noktasında davacı ile anlaştığı, davacının yapmış olduğu çizimler sonrası alınan tasarım ve patentin iş sahibi olarak davalı ait olduğunun kabulünün gerektiği, bu noktada davacının bahse konu tasarım ve patentlerin gasp edildiğine dayalı davasının subut bulmadığı, tasarım ve patentin tescil sürecinde bizzat yer alan davacının sonradan gasp iddiasında bulunmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu anlaşılmakla davanın (ismin belirtilmesi ve bedele ilişkin usulünce açılmış bir dava ve talebin bulunmadığı anlaşılmakla) reddine karar vermek gerekmiş her ne kadar davacı vekili “ıslah dilekçemiz kapsamında terditli taleplerimizin sunulması” konulu bir dilekçe sunmuş ve dava dilekçesindeki taleplerine ek olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 150.000 TL’nin ödenmesini talep etmiş ise de HMK 176 ve devamı maddeleri uyarınca usulünce ve süresi içerisinde ıslahın yapılmadığı, gerekli harcın yatırılmadığı, bu noktada davacı tarafından 2. Kez ıslah için süre talebinin dinlenemeyeceği bu noktada dava dilekçesindeki talepler üzerinden davanın değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 15,20 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan, 57,55 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/11/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır