Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/423 E. 2019/326 K. 19.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/423
KARAR NO : 2019/326

DAVA : Endüstriyel Tasarım Tecavüzünün Tespiti, Men’i, Durdurulması, Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 28/12/2016
KARAR TARİHİ : 19/07/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan endüstriyel tasarım tecavüzünün tespiti, men’i, durdurulması, önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin 30/07/2001 tarihinde … ticaret sicil numarası ile …’da kurulduğunu, kurulduğu günden bugüne uzmanlık alanı olan iklimlendirme soğutma ve havalandırma sektöründe bulunduğunu, sektörel olarak köklü dünya markalarının Türkiye temsilciliğini de yaptığını, ayrıca kendi geliştirdiği ve tasarladığı ürünler ile sektörde bilinirliğini ve öncülüğünü kanıtladığını, müvekkili tarafından “… (…)” açıklaması ile locarno sınıfı 23-04 olan … numaralı tasarımını TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, davalılar tarafından müvekkiline ait tasarımların hukuka aykırı olarak üretildiğini ve satıldığını, davalılar tarafından izinsiz ve hukuka aykırı olarak kullanılmasının hali hazırda tüketiciye arz edilmesinin kötü niyetli olduğunu, bu durumun haksız rekabete yol açtığını, davalıların müvekkili adına TPMK nezdinde tescilli tasarıma haiz ürünleri müvekkili firmanın müşterilerine sunarak ticari faaliyetini sürdürdüğünü, bu ürünleri daha düşük bir kalite ile üretmek suretiyle ve daha az bir meblağ karşılığı teklif edip sattıklarını, davalıya ait kullanımların müvekkiline ait tescilli tasarım ile birebir olduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin taleplerinin saklı kalması kaydıyla, müvekkilinin tasarıma tecavüzün tespiti, men’i, durdurulması ve önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar cevap dilekçesinde özetle, davacının iddialarının kesinlikle gerçeği yansıtmadığını, 2006 yılında … A.Ş firması tarafından ürettikleri ürünün kendilerine getirildiğini, numune çalışmaları ve kalıplar yaptıklarını, ürünlerin faturayla birlikte teslim edildiğini, 2006 yılından beri üretime aralıksız olarak devam ettiklerini, tescilli olan ürünlerin 2006 yılından itibaren kendileri tarafından üretildiğini ve taklitin söz konusu olmadığını, tescil tarihinden yıllar önce bu parçaların babaları … tarafından üretilip satıldığının ticari kayıtlarının ve rapor içeriğinde açık olduğunu, dava konusu parçaların tespit isteyen firmanın ürettiği kendine has ve onlara ait parçalar olmadığını, tespiti isteyen firmanın ürünleri üretmeyip Çin’den ithal ettiğini, bunun da haksız bir rekabet olduğunu, ürünlerle ilgili büyük ve saygın firmaların satış pazarına girmek için kendilerini devre dışı bırakmak amacıyla tescillerine hakkı olmamasına rağmen, kendi adına usul, yasaya ve iyi niyete aykırı olarak tescil ettirdiğini, 1980 yılından itibaren faaliyet gösteren şirketlerinin ilk önce babaları … üzerine iken 2014’te iki kardeş olarak devir aldıklarını, kağıt üzerinde değişiklik olsa da şirketlerinin faaliyete başladıkları zamanki yapısı ile aynı şekilde aynı adreste faaliyete devam ettiğini, davacı yanın daha önce de aynı davayı açtığını, … FSHCM’nin … esas sayılı dosyası ile babalarının beraat kararı aldığını, şirketi devir aldıklarını öğrenen davacının bu defa kötü niyetli olarak kendilerine bu davayı açtığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 554 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış tasarım tecavüzünün tespiti, men’i, durdurulması ve önlenmesi talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumunun kayıtlarının incelenmesinde, … tescil numaralı “… (…)” isimli tasarımın …ne ait olduğu, 23-04 lokarno sınıfında tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davanın açıldığı tarihte 554 sayılı KHK yürülüktedir. 554 sayılı KHK’nın 3/a. maddesi uyarınca “Tasarım”, bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü ifade etmektedir. Her ne kadar tanım “bütünüdür” kelimesi ile sonlanmakta ise de, bundan anlaşılması gereken “görünümdür”. Diğer bir deyişle tasarım, bir ürün ya da ürün parçasının görünümüdür.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler; “davalılara ait .. serisi boru bağlantı parçalarının görsel olarak bakıldığında 8 numaralı tasarımda açıklanan boru bağlantı parçasından ayırt edilemeyecek benzerlikler taşıdığı, davacıya ait … numaralı tasarım belgesinde yer alan 8 numaralı tasarımın koruma kapsamında olduğu, söz konusu 8 nolu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik kriterlerine sahip olmadığını gösteren delillerin dosya kapsamında mevcut olduğu,” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Davalılar, türlü firmalara ait montaj kılavuzlarında aynı parçanın görülmekte olduğunu, bu nedenle de söz konusu ürünün genel (anonim) bir parça olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Bilirkişiler tarafından yapılan tespitlerde; Sunulan belgelerin birçoğu tarihsiz olmakla birlikte, i)…Ltd.’e ait “…” montaj kılavuzu 2006 Eylül tarihinde yayınlandığını gösterdiği, ii)… tarafından yayınlanmış olan … broşürünün 2006 tarihli olduğu, belirtilen her iki yayının da 2006 tarihli olduğu ve davacıya ait endüstriyel tasarım tescil belgesinin yaklaşık 2 sene öncesine dayandığı, her iki yayın da davacıya ait … numaralı endüstriyel tasarım tescil belgesinde yer alan 8 numaralı tasarımda gösterilen boru bağlantı parçalarını açıkça gösterdiği, … broşüründe sayfanın orta kısmında gösterilen “…” ve “…” başlığı ile verilen boru bağlantı parçaları, davacıya ait endüstriyel tasarım tescil belgesinde yer alan 8 numaralı tasarımdaki boru bağlantı parçasının yenilik ve ayırt edicilik kriterlerine uygunluk göstermediğini belirtilmiştir.
Mevcut durumda davalılar tarafından karşı dava açılmamış ve hükümsüzlük talebinde bulunulmamıştır.
Tasarımın tanımından yola çıkarak Türk Hukukunda koruma görecek olan bir tasarımda bulunması gereken şartlar (olumlu şartlar) şöyle sıralanabilir; a)Yenilik, b)Ayırt edici nitelik, c)Tasarlanan ya da Tasarımın uygulandığı Ürün ve/veya Ürün Parçası ve d)İnsan duyuları ile algılanabilen görünüm.
554 sayılı KHK’ nin 7. maddesinde “Bir tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olması, bu tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenim ile ikinci fıkrada belirtilen herhangi bir tasarımın böyle bir kullanıcıda yarattığı genel izlenim arasında belirgin bir farklılık olması anlamındadır. (Bilgilenmiş kullanıcı; tasarımı kullanarak bilgi sahibi olmuş, tasarımı tanıyan, deneyim sahibi kullanıcı olarak tanımlanmaktadır. Öğretide ise bilgilenmiş kullanıcı bir uzman olmayıp, tasarım konusu ürünleri daha önce görmüş ve bu ürünlerin ne olduğunu bilebilecek bir ara veya nihai tüketici olarak anlaşılması gerektiği ifade edilir) …Ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, birbirleri ile kıyaslanan tasarımların ilke olarak farklılıklarından çok ortak özelliklerinin değerlendirilmesine ağırlık verilir ve tasarımcının tasarımı geliştirme açısından ne kadar seçenek özgürlüğüne sahip olduğu göz önüne alınır.”hükmü yer alır.
Bir tasarımın ayırt edici nitelikte olması, bu tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenime göre belirlenir. Ayırt edicilik tespit edilirken ayrıntıya girilir ve detaylı inceleme yapılır.Bilgilenmiş kullanıcının nazarında, farklılığın belirgin olması aranır. Bu unsurun tespitinde dış görünüm esas alınır. Tasarım başvurusundaki tarifnamelerin bu anlamda önemi bulunmamaktadır. Zira tasarımda korunan işlevsellik değil görsel unsurdur.
554 sayılı KHK’ nin 17.nci maddesinde “Tasarımın kullanılması hak ve yetkileri münhasıran tasarım hakkı sahibinindir. Üçüncü kişiler, tasarım hakkı sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarlanan veya tasarımın uygulandığı bir ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, sözleşme yapmak için icapta bulunamaz,ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz.” hükmüne amirdir.
554 sayılı KHK’ nin 48.nci maddesinde “(tasarım hakkına tecavüz sayılan haller) a)Tasarım hakkı sahibinin izni olmaksızın tasarımın aynını veya belirgin bir şekilde benzerini yapmak, üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme akdi için icabda bulunmak, kullanmak, ithal etmek ve bu amaçlarla depolama, elde bulundurmak, b)Tasarım belgesi sahibi tarafından sözleşmeye dayalı lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devir etmek, c)Bu maddenin önceki a ila b bendlerinde yazılı fiillere iştirak veya yardım veya bunları teşvik etmek veya hangi şekil ve şartlarda olursa olsun bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak, d)Kendisinde bulunan ve haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkarılan eşyanın nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak, e)Gasp.” şeklinde belirtilmiştir.
554 sayılı KHK’ nin 49.ncu maddesinde “(tasarım hakkı sahibi) a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tesbitini, b)tecavüz fiillerinin durdurulması ve önlenmesi c)Tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini  d)Tasarımdan doğan haklara tecavüz suretiyle üretilen veya ithal edilen ürünlere, bunların üretiminde doğrudan doğruya kullanılan araçlara el konulması e)Mümkün olduğu takdirde bu maddenin (d) bendi uyarınca el konulan ürün ve araçlar üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması (Bu durumda, söz konusu ürünlerin değeri, tazminat miktarından düşülür. Bu değer, kabul edilen tazminatı aştığı zaman, tasarım belgesi sahibinin fazlayı karşı tarafa ödemesi gerekir.)  f)Tasarımdan doğan haklara tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle bu maddenin (d) bendine göre el konulan ürünlerin ve araçların şekillerinin değiştirilmesi veya tasarımdan doğan haklara tecavüzün önlenmesi için, kaçınılmaz ise, imhası g)Tasarımdan doğan haklara tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya ilan yoluyla duyurulması” talebinde bulunulabileceği hükmü yer almaktadır.
Yeni ve ayırt edici niteliğe sahip tasarımlar belge verilerek korunur. Bileşik bir ürünün bir parçası ile ilgili tasarımın kendi yeni ise ve ayırt edici bir niteliğe sahipse ayrıca korumadan yararlanır. (Madde 5) Bir tasarımın aynısı, başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni kabul edilir. Tasarımlar sadece küçük ayrıntılarda farklılık gösteriyorlarsa aynı kabul edilir. Kamuya sunma, sergileme, satış gibi yollarla piyasaya sürme, kullanma, tarif, yayım tanıtım veya benzer amaçlı faaliyetleri kapsar. Üçüncü şahıslara yapılan ve açıkça veya zımnen gizlilik niteliği taşıdığı anlaşılan açıklamalar kamuya sunmanın kapsamı dışındadır. (Madde 6) Bir tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olması, bu tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenim ile ikinci fıkrada belirtilen herhangi bir tasarımın böyle bir kullanıcıda yarattığı genel izlenim arasında belirgin bir farklılık olması anlamındadır. Herhangi bir tasarımın ayırt edici nitelik açısından kıyaslandığı diğer bir tasarımın, a) Başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de veya dünyada herhangi bir yerde piyasaya sunulmuş olması; veya b) Enstitü tarafından tescilli bir tasarım olarak yayınlanmış ve ayırt edici nitelik açısından değerlendirilen tasarımın başvuru veya rüçhan tarihinde henüz koruma süresini doldurmamış olması, gerekir. Ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, birbirleri ile kıyaslanan tasarımların ilke olarak farklılıklarından çok ortak özelliklerinin değerlendirilmesine ağırlık verilir ve tasarımcının tasarımı geliştirme açısından ne kadar seçenek özgürlüğüne sahip olduğu göz önüne alınır. (Madde 7) Koruma talep edilen bir tasarım, başvuru tarihinden önceki oniki ay içerisinde veya rüçhan talebi varsa, rüçhan tarihinden önceki oniki ay içerisinde tasarımcı veya halefi veya bu kişilerin izni ile üçüncü bir kişi tarafından kamuya sunulur veya tasarımcı veya halefleri ile olan ilişkinin suistimali sonucu kamuya sunulursa, bu açıklama 6 ncı ve 7 nci maddeleri çerçevesinde tasarımın yeniliğini ve ayırt edici niteliğini etkilemez. ( Madde 8)
Somut olayda tartışılması gereken husus tasarım tecavüzüne ilişkin açılan davada davalının hükümsüzlük davası açmaksızın tasarım tescil şartlarını taşımadığı yönünde savunma getirmesi halinde mahkemenin ne şekilde değerlendirme yapması gerektiği, tescile üstünlük tanınmak suretiyle kanun korumasından davacının faydalandırılıp faydalandırılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M. / Sarı, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227). Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekâlı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Bunlar dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Dural/Sarı, s. 225).
TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir (Dural/Sarı, s.225).
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2. maddesinin 1. fıkrası herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
T.T.K’nun 20/2’ maddesinde tacirlerin özen yükümlülüğü artırılmış ve tacirlere ticari işlerinde ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğu yüklenmiştir.. TTK’nın 56. maddesi iktisadi rekabetin her türlü suistimalini yasaklamıştır. Yasadaki bu sınırın aşılması MK’nın 2. maddesinde yazılı bulunan objektif iyi niyet kurallarına aykırı bir biçimde ekonomik rekabetin kötüye kullanıldığı hallerde meydana çıkmaktadır. Karışıklığa meydan verebilecek bir ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa yol açılması, yalnız başına iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edilmelidir. Hukukumuzda, yerleşmiş içtihatlarda bu prensibe değinilmiştir.
Davacının basiretli tacir olma yükümlülüğü gereği tescile konu tasarımlardan haberdar olduğu tescilde kötü niyetli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
T.C. Yargıtay HGK’nun 2013/11-209 esas, 2013/399 karar ve 27.03.2013 tarihli kararında da belirtildiği üzere; “Bir endüstriyel tasarımın 554 sayılı KHK hükümlerine göre korunabilmesi için tasarımın tescil edilmesi gereklidir. Bu tescil ilkesi, tescilsiz tasarımların korunmayacağı anlamına gelmez. Tescilsiz tasarımlar genel hükümlere göre korunacaktır (Tekinalp, y.a.g.e. s.674).Ülkemizde tasarım tescilleri, TPE tarafından yapılmaktadır. Tescilli bir tasarımın, hukuken korumadan yararlanabilmesi için bazı özelliklere sahip olması gerekir ki; bunların en başında Kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olmama hali gelir (m.9). 554 sayılı KHK’de, yeni ve ayırt edici nitelikteki tasarımlar korunmaktadır. Yenilik ve ayırt edicilik incelemesi, önceden mevcut bulunan tasarımlar ile ihtilaf konusu olan tasarımın kıyaslanarak değerlendirilmesi işlemidir. TPE, başvuruya konu tasarımın yeni ve ayırt edici nitelik taşıyıp taşımadığını incelememektedir (Esas İnceleme). TPE, sadece, başvuruda gerekli evrakın verilip verilmediği, başvuru ücretinin yatırılıp yatırılmadığı gibi şekli hususları inceler (Şekli İnceleme). Şekli eksikliği bulunmayan ya da eksikleri giderilen bir başvuru, aylık periyotlarla çıkan Resmi Endüstriyel Tasarımlar Bülteninde yayımlanır. Ülkemizde tasarım tescilleri bakımından yayıma dayalı itiraz sistemi benimsenmiştir. Çünkü esas incelemeyi yapmak oldukça zaman alıcı ve masraflı bir iştir. Kaldı ki, esas inceleme sistemini benimseyen ülkelerde bu incelemeye tabi tutulan tasarımların birçoğu daha sonra mahkemeler tarafından özgün olmadığı gerekçesiyle iptal edilmektedir. Bu da göstermektedir ki, pratikte esas inceleme sağlıklı bir şekilde zaten yapılamamaktadır. Bu inceleme esasen uyuşmazlık halinde mahkemeler önünde yapılabilmektedir. Türk Hukukunda “hükümsüzlük” ancak mahkeme önünde ileri sürülebilir… Açıklanan bu madde (554 sayılı KHK m.43) uyarınca verilen hükümsüzlük kararları geriye etkilidir. Bu hususun düzenlendiği 554 sayılı KHK nin ‘Hükümsüzlüğün Etkisi’ başlıklı 45/1. maddesi aynen; “Tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, kararın sonuçları geçmişe etkili doğar. Bu nedenle, tasarım başvurusu veya tesciline hukuki bakımdan bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan koruma, hükümsüzlük kapsamında doğmamış sayılır.” şeklindedir. Bu yasa hükmü uyarınca; bir tasarımın hükümsüzlüğüne karar verildiği takdirde KHK ile sağlanan koruma “doğmamış sayılır”. Doğmamış sayılma hem başvuru hem de tescil ile ilgilidir. Yokluğun sonucu; başvuru ve tescile dayalı olarak oluşan hakların hiç doğmadıklarının, hukuki ilişkilerin hiç kurulmadıklarının belirtilmesidir. Bu aşamada önemle belirtilmelidir ki; tasarım tescillerinde şekli incelemenin benimsenmesi nedeniyle kötü niyetli kişiler koruma şartlarını taşımayan, “…” tasarımlara belge almakta ve belgeleri hükümsüz kılınıncaya kadar rakiplerine karşı kullanmaktadır. 554 sayılı KHK m.45’deki düzenlemeye rağmen belgenin geçerli olduğu dönemdeki kullanımın, tazminat ödeme yükümlülüğü doğurmayacağının kabul edilmesi durumunda bu sistem mağdur üreten bir mekanizmaya dönüşecektir (Karahan/Suluk/Saraç/Nal; y.a.g.e., s. 283 ) Zira kötü niyetli kişiler, incelemesiz sistemden yararlanarak kamuya mal olmuş tasarımları adlarına tescil ettirmekte ve hükümsüz kılınıncaya kadar bunları rakiplerinin üretimlerini durdurma aracı olarak kullanmaktadır (Karahan/Suluk/Saraç/Nal; y.a.g.e., s. 293) Bahsi geçen bu kötüniyetli tescilleri önlemek için 554 sayılı KHK kendi içerisinde koruma mekanizması öngörmüştür. 554 sayılı KHK’nin 43. maddesindeki düzenleme uyarınca “doğmamış” sayılan endüstriyel tasarım tesciline dayalı olarak tescil sahibinin üçüncü kişilere verdiği zararların tazmini yoluna gidilebilecektir… Bu itibarla, davalının Türkiye’deki endüstriyel tasarım tescillerinde uygulanan incelemesiz sistemden yararlanarak tescilini sağladığı, ancak daha sonra yeni ve ayırt edici niteliğinin bulunmaması nedeniyle koruma kapsamında olmadığı mahkemece belirlenerek hükümsüzlüğüne karar verilen “…” tasarım tescili ve bu tescile dayalı hakları, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 554 sayılı KHK’nin 45/1 maddesi hükmü uyarınca hiç “doğmamış” sayılır ve gerçekte var olmayan bir hak iddiası ile davacı tarafta oluşmasına neden olunan zararların tazmini gerekir… ” şu hale göre harcı alem nitelikteki tasarımların kötü niyetli tescili halinde tazminat yükümlülüğü kabul olunmuştur.
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı “… (…)” açıklaması ile locarno sınıfı 23-04 olan … numaralı tasarımını TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, davalılar tarafından kendisine ait tasarımların hukuka aykırı olarak üretildiği ve satıldığı, davalılar tarafından izinsiz ve hukuka aykırı olarak kullanılmasının hali hazırda tüketiciye arz edilmesinin kötü niyetli olduğu ve bu durumun haksız rekabete yol açtığı, davalıların müvekkili adına TPMK nezdinde tescilli tasarıma haiz ürünleri müvekkili firmanın müşterilerine sunarak ticari faaliyetini sürdürdüğü, bu ürünleri daha düşük bir kalite ile üretmek suretiyle ve daha az bir meblağ karşılığı teklif edip sattıkları, davalıya ait kullanımların müvekkiline ait tescilli tasarım ile birebir olduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin taleplerinin saklı kalması kaydıyla, müvekkilinin tasarıma tecavüzün tespiti, men’i, durdurulması ve önlenmesi talebiyle iş bu davayı açmış ve davalılara ait ürünlerin davacıya ait tasarım tescilleri kapsamında kaldığı tespit olunmuş ise de bilirkişi raporundaki tespitler ile de sabit olduğu üzere davacıya ait tescilli tasarımın tescil tarihinden önce piyasada bulunduğu, anonim nitelikte bir tasarım olduğu, davacının daha önceden piyasada bulunan ve tescil tarihi itibarı ile yenilik ve ayırt edicilik niteliği bulunmayan tasarımı kendi adına tescil ettirdiği, her ne kadar bu tescil davacıya koruma sağlamakta ve davalılarca tasarım hükümsüzlük davası açılmamış ise de davacının basiretli tacir gibi hareket etme zorunluluğu dikkate alındığında bu tasarımın piyasada daha önceden sunulduğunu bildiği ya da bilmesinin gerektiği şu hale göre davacı tasarımının TPMK’daki incelemesiz tescilden faydalanılarak haksız ve kötü niyetli olarak tescilinin sağlandığı şu hale göre bu durumun dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği gibi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, sonuç olarak bu tescilin hukuken kurunamayacağı, hükümsüzlük davası açılmadığından bahisle tescil şartları bulunmayan tasarımın hukuken korunarak sonrasında hükümsüzlük davasının açılmasını beklemek suretiyle oluşan zararın tazminine giden yargılama süreçlerine sebep olunmasının gerek yargının iş yükünü arttıracağı, gerekse kötü niyetli tescile dayalı davalarda koruma sağlamak suretiyle toplumun hak ve adalete olan güveninin sarsılacağı anlaşılmakla davacının haksız davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 15,20 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen talepler yönünden 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ve davalının yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/07/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır