Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/41 E. 2019/478 K. 19.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/41
KARAR NO : 2019/478

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 12/04/2013
KARAR TARİHİ : 19/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili … Şti.’nin “…” adresinde bulunan “…” şirketinin Türkiye’deki tek yetkili temsilcisi ve distribütörü olduğunu; davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin “…” şirketine ait hiçbir malzeme, ürün ve ekipmanı Türkiye’de pazarlamaya, satmaya, şirketin Türkiye’deki hiç bir ticari faaliyetinde yer almaya özel olarak yetkili kılınmamış olmasına rağmen, davalı şirket tarafından hazırlatılan, … ve … isimli internet sitelerinden “…” şirketinin logosunu kullanarak ve/veya kullanmaksızın “…” hakkında haber, yayın ve duyurularda bulunularak 3. kişiler nezdinde kendisinin “…” nın Türkiye’deki yetkili temsilcisi, distribütörü algısının oluşmasına sebebiyet vermekte olduğunu, öyle ki, internet kullanıcıları tarafından … gibi internet arama motorlarında “…, …, …, … (TURKİYE), … Yetkili SATICISI (Türkiye)” ifadeleri ile aramalar yapıldığında, ilk sıradan ve direk olarak davalıya ait www.guvenotomasyon.com ve … internet sayfalarına erişim sağlandığını, davalıya ait … ve … internet sayfalarında haksız ve mesnetsiz bir şekilde, “…” şirketi hakkında yayın, haber ve duyurularda bulunarak, bu kapsamda 3. kişileri yanıltmak sureti ile kamu nezdinde davalının “…” şirketinin Türkiye’deki yetkili temsilcisi ve/veya distribütörü olduğu kanaatinin oluştuğunun tespitinin … 7. Sulh Hukuk Mahkemesi … D. İş sayılı dosyasından talep edildiğini, 11.02.2013 tarihli bilirkişi raporunda “Tüm dosya kapsamında ve bahse konu … ve … internet siteleri incelendiğinde, davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin bahse konu “…” isimli şirketin ürünlerinin logosunu kullanarak satışını ve haberlerini yaptığı; bahse konu şirketin ismini (…) kullanmış olduğu, ayrıca … arama motoruna reklam vererek kendi firmasının öne çıkardığı, Türkiye’deki Yetkili Temsilcisi ve Distribütörü olduğu algısını yaratmakta olduğu” görüş ve kanaatine varıldığını; … 7. Sulh Hukuk Mahkemesi … D.İş sayılı dosyasından verilmiş olan bilirkişi raporu gereğince, davalının, kendisine ait olan …, … İnternet sitelerinde, … şirketi hakkında haber, yayın ve duyurularda bulunmak ve ayrıca 3. kişiler tarafından… internet arama motorunda yine … hakkında aramalar yapıldığında direkt ve ilk sıradan davalı şirkete ait internet sayfalarıma erişimin sağlanması sebebiyle, 3. kişiler nezdinde davalının, … şirketinin Yetkili Temsilcisi ve Distribütörü olduğunun açıkça tespit edildiğini belirterek www.guvenotomasyon.com ve … adresli davalıya ait internet sayfalarında, davalının … şirketi hakkında yayın, haber ve duyurularda bulunması ve ayrıca … internet arama motorlarından yine … şirketi hakkında aramalar yapıldığından ilk sıradan ve direkt olarak davalı şirketin internet sayfalarına erişimin sağlanması sebebiyle, 3. kişiler nezdinde davalının … şirketinin Türkiye’deki yetkili temsilcisi ve/veya distribütörü algısı yaratıldığından, davalıya ait işbu internet sitelerinde … hakkında yapılan haber, yayın ve duyuruların durdurulmasına ve internet arama motorlarından yapılan aramalar neticesinde yine davalı şirket internet sitesine erişimin engellenmesine, müvekkili firmanın bu sebeplerle uğradığı maddi zararların tazmini (mahrum kalınan kâr da dahil ve fakat bununla sınırlı olmamak kaydı ile) amacıyla fazlaya dair her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 30.000.­TL maddi, 20.000.-TL manevi tazminat tutarının davalı taraftan tahsiline ve davalı şirketin haksız rekabetinin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, 16.11.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde talep ettikleri en yüksek banka reeskont faizinin , “en yüksek avans faizi” olarak talep ettiklerini bildirdiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … ve … isimli internet sitelerinin sahibi olduğunu; söz konusu internet sitelerinin müvekkili adına tescilli olup müvekkilinin anılan internet sitelerini adına tescil ettirmesini engelleyecek herhangi bir mevzuatın söz konusu olmadığını; müvekkilinin, yasal olarak, anılan sitelerin hak sahibi olup, herhangi bir şekilde marka hakkına da tecavüz durumu söz konusu olmadığını; davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını; öncelikle, davacının müvekkili şirkete ait internet siteleri üzerinde … 7.Sulh Hukuk Mahkemesi … D. İş sayılı dosyası ile yaptırdığı tespitin eksik ve yanıltıcı olduğunu, … 7. Sulh Hukuk Mahkemesi … D. İş sayılı dosyası ile yapılan tespitte, bilirkişinin kaynak kodlarına bakmadan, bunlara atıfta bulunmadan, üstün körü bir inceleme yaparak kanaate vardığını; bu sebep ile, müvekkiline ait internet siteleri üzerinde, … 12. Sulh Hukuk Mahkemesi … D. İş sayılı dosyası ile tespit yapılamadığını, yapılan tespit sonucu, “tespiti istenen sitelerin içeriğinde bu sitelerin … markası ile satıcı olmak dışında herhangi bir ilişkisi olduğunu belirtir gizli ya da açık yazı ya da ifade bulunmamıştır” sonucuna varıldığını; müvekkili şirketin anılan web sitelerinde … isimli şirketi, Türkiye’de temsilciliğini veya distribütörlüğünü yaptığı firmalar arasında göstermemiş olup, sadece Türkiye’de ürün satışı yaptığı firmalar arasında … ibaresinin bulunduğunu; ayrıca … markasının davacı … isimli şirketin Türkiye’de tescilli markası da olmadığını; Türkiye’de anılan markayı bir kısım şirketlerin ithal edip, hali hazırda piyasada satmakta olduğunu; davacı şirketin … markasının Türkiye’deki tek satıcısı olmadığını; müvekkili şirketin, … markalı ürünleri, direk davacıdan satın aldığını ve müşterilerine sattığını; hatta, müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki şifahi anlaşma gereği, müvekkilinin, davacı vekilinin iddia ettiği üzere, yüklü miktarda … markalı ürün satmadığını, sadece davacıdan satın aldığı ürünleri %3 ila %4 kar payı koyarak satması konusunda anlaştıklarını; müvekkilinin, … markalı ürünleri, sadece davacıdan satın alarak, müşterilerine sattığını; … markalı ürünleri Türkiye’ye ithal eden diğer şirketler ile herhangi bir alışverişi söz konusu olmadığını; müvekkilinin, davacıdan aldığı … markalı ürünleri, davacının bilgisi dahilinde müşterilerine sattığını; davacı vekilinin, iddia ettiği üzere, davacının herhangi bir maddi kaybının (mahrum kalman kar kaybı) söz konusu olmadığını; zira, müvekkili şirketin … marka ürünleri davacıdan satın alıp, davacının iradesi dahilinde müşterilerine sattığını; müvekkili şirketin … marka ürünleri, Türkiye’ye ithal eden diğer şirketlerden almış olmasının söz konusu olmadığını ve yine ayrıca müvekkili şirketin yurtdışından … markalı ürünleri ithal edip, satmadığını; müvekkili şirketin, haksız rekabet yapmasının da söz konusu olmadığını; haksız rekabeti düzenleyen kanun maddelerinin hiçbirinin müvekkilinin eylemlerine uymadığını; müvekkilinin anılan sitelerde, … markalı ürünlerin satıcısı olması haricinde herhangi bir ibareye yer verilmediğini; gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmadığını; ortada haksız fiil ya da haksız rekabet bulunmadığından, davacının manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığını; anılan sebepler gereğince, internet üzerinde … ve … gibi arama sitelerinde “…, …, … Türkiye, … Distribütörü, … Yetkili satıcısı” gibi aramalar yapıldığında, müvekkili şirketin internet sayfalarına direk yönlendirmeler yapılıp yapılmadığının bilirkişi marifeti ile tespitini talep ettiklerini; ayrıca, yapılan bu yönlendirmelerin her zaman aynı şekilde olup olmadığının, yoksa bu durumun değişken olup olmadığının tespitini de talep ettiklerini; söz konusu kelimeler ile arama yapıldığında her zaman müvekkilinin sitelerinin ilk sırada çıkıp çıkmadığının tespitini de talep ettiklerini; anılan sitelerin kaynak kodlarına bakılarak inceleme yapılmasını talep ettiklerini; müvekkili tarafından, söz konusu sitelerde 14.04.2012 tarihinde güncellemeler yapıldığını; bu tarihten sonra herhangi bir güncelleme yapılmadığını, bu durum ile ilgili, inceleme sırasında, elektronik ortamdaki verilerin bilirkişinin talep etmesi halinde kendisine verilecek olup, bilirkişi gerek görür ise bu durumun tespiti ile ilgili yer sağlayıcı Doruknet’ten bu bilgilere ulaşılabileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davanın 12.04.2013 tarihinde … 34.Asliye Ticaret Mahkekmesinin … esas sayısı ile açıldığı, Mahkemenin kapatılması ile dosyanın … 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devrolunduğu, … 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04.03.2019 tarih ve 2018/437 esas-2019/215 karar sayılı görevsizlik kararı verildiği, Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 25.10.2016 tarih ve 2016/5087 esas-2016/9534 karar sayılı kararı ilke Mahkememizin Yargı yeri olarak belirlenmesine karar verildiği ve bu aşamadan sonra mahkememizin iş bu esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Dava, 556 Sayılı KHK kapsamında açılmış, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti men’i , maddi -manevi tazminat talebine ilişkindir.
Davalı şirketin 30.05.2015 tarihinde tasfiye sonu genel kurul kararı ile tasfiye olduğu, bu hususun ticaret sicil gazetesinnde ilan edildiği, böylelikle tasfiyesinin tamamlandığı anlaşıldığından, Mahkememizin 16.03.2018 tarihli ara kararı ile, davacı vekiline, davalı şirketin ihyasını sağlamak üzere Ticaret Mahkemesinde ihya davası açması için yetki ve süre verildiği, verilen süre içiresinde … 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile davalı … Tic.Ltd.Şti. aleyhine ihya davasının açıldığı, yapılan yargılama sonucunda şirketin ihyasına karar verildiği ve verilen kararın Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2019/525 esas, 2019/1540 karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, taraflarca sunulan deliller dosya arasına alınmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Dosyaya sunulan 05.05.2014 tarihli bilirkişi raporunda;”…Dava konusu olayda TTK m.55/c( 1-2-3) maddelerinde düzenlenen Haksız Rekabet koşullarının oluştuğu, Mahkemece TTK hükümlerine aykırı eylemleri ile davacı zararına sebebiyet verdiği hususunun benimsenmesi halinde, davacının davalıdan 13.545,41 TL, tutarında tazminat talebinde bulunabileceği…” kanaatinin bildirildiği, davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde ; HMK m.267 uyarınca, iki kişilik kurulun vermiş olduğu raporun geçerliliğinin olmadığını, bu sebep ile HMK m.267’ye uygun bir şekilde yeniden bilirkişi kurulu oluşturulmasını talep ettiklerini, raporda web siteleri ile ilgili herhangi bir inceleme yapılmadığını,internet üzerinde … ve … gibi arama sitelerinde “…, … TR, … TÜRKİYE, … DISTIRIBUTORU, … YETKİLİ SATICISI” gibi aramalar yapıldığında müvekkili şirketin internet sayfalarına direk yönlendirmeler yapılıp yapılmadığının, yapılan bu yönlendirmelerin her zaman aynı şeklide olup olmadığının, yoksa bu durumun değişken olup olmadığının tespitinin talep edildiğini, söz konusu kelimeler ile arama yapıldığında her zaman müvekkilinin sitelerinin ilk sırada çıkıp-çıkmadığının tespitinin de talep edildiğini, ayrıca anılan sitelerin kaynak kodlarına bakılarak inceleme yapılmasının talep edilmiş olmasına rağmen, bilgisayar programcısı tarafından herhangi bir tespitin yapılmamış olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında satış akdi dışında herhangi bir hukuki ilişki mevcut olmadığı gibi, müvekkili şirketin davacının bayisi olmadığını, müvekkilinin “…” markalı ürünleri, direk davacıdan satın alıp müşterilerine sattığını, müvekkilinin “…” marka ürünleri başkaca herhangi bir yerden temin etmediğini, müvekkil şirket ile davacı arasındaki şifai anlaşma gereği, müvekkilinin davacıdan satın aldığı ürünleri %3 ile %4 kâr payı koyarak satması konusunda anlaştıklarını, davacının müvekkil şirketin faaliyet alanını bildiğini, davacının müvekkilinin ürünlerin son kullanıcısı olmadığını, anılan ürünleri müvekkilinin 3. şahıslara satacağını bilerek serbest iradesi ile söz konusu ürünleri müvekkiline sattığını, raporda tespit edilen tazminat miktarının hesaplanmasının hukuka aykırı olduğunu, zira davacının müvekkiline sadece “…” marka ürünler satmadığını, müvekkilinin davacıdan başkaca ürünler de satın aldığını, davacının, müvekkiline az ürün satması ile zarar oluşması arasında illiyet bağının mevcut olmadığını, zarar ile fiil arasındaki illiyet bağının ispat edilmesi gerektiğini, ayrıca raporda, davacının 2009- 2010- 2011 yılı defterlerinin belirli kanuni şartları taşımadığından, davacı lehine delil olamayacakları belirtilmiş olmasına rağmen davacının defterlerine dayanarak rapor tanzim edildiğini, TTK m.55/c’de sayılan hallerin hiç birinin müvekkilinin eylemine uymadığını, davacının ürünleri kendi belirlediği fiyata müvekkiline satmış olduğundan herhangi bir zararının oluşmasının mümkün olmadığını; müvekkili şirketin “…” marka ürünleri Türkiye’ye ithal eden diğer şirketlerden almış olmasının söz konusu olmadığını ve ayrıca müvekkil şirketin yurt dışından “…” markalı ürünleri ithal edip satmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
İtirazlar üzerine alınan 09.06.2015 tarihli bilirkişi raporunda;”… Davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesinde,Davacı …tarafından Davalı … Otomasyon Ltd Şti adına; 2009 Yılı; 9 Adet fatura karşılığında 3,983,52 TL Fatura düzenlendiği ve 3.983,52 TL tutarında ödeme alındığı, 2010 Yılı; 24 Adet fatura karşılığında 25.124,89 TL Fatura düzenlendiği ve 25.124,89 TL tutarında ödeme alındığı, 2011 Yılı; 24 Adet fatura karşılığında 45.854,47 TL Fatura düzenlendiği ve 44304,94 TL tutarında ödeme alındığı, 2012 Yılı; 2011 yılından devir ve 2012 yılında düzenlenen 3 Adet fatura karşılığında 4.278,71 TL Fatura düzenlendiği ve 4,278,51 TL tutarında ödeme alındığı, Sonuç itibariyle cari hesap ilişkisi çerçevesinde herhangi bir alacağının bulunmadığı, Davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesinde;Davalı … Otomasyon Ltd Şti Davacı …den;2012 Yılı; 2011 yılından devir ve 2012 yılında düzenlenen 3 adet fatura karşılığında 4.278,71 TL’tik ürün aldığı ve 4.278,51 TL tutarında ödeme yaptığı,Sonuç itibariyle cari hesap ilişkisi çerçevesinde herhangi bir borucunun bulunmadığının tespit edildiği ve “…Davalının satışını yaptığı ürünü göstermek amacıyla … adlı internet sitesinde “…” markasını kullanmasının 556 sayılı KHK m.l2 anlamında dürüst kullanım olduğu, bu bakımdan markaya tecavüz veya haksız rekabet teşkil etmediği, Ancak, davalıya ait … adlı internet sitesi işbu bilirkişi incelemesi esnasında yayında olmamakla birlikte davacı tarafından davalı internet sitelerinde yaptırılan … 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda yapılan tespitler değerlendirildiğinde, davalının anılan internet sitesinde “…” marka kullanımının 556 sayılı KHK m.12 anlamında dürüst kullanım olarak nitelendirilemeyeceği, zira davalının “…” markalı ürünlerin Türkiye’deki yetkili distribütörü izlenimi verdiği, bu bakımdan davalının anılan kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, Davalıya ait www….-tr.com adlı sitede orijinal malların satılması/yer alması halinde dahi alan adının “…” marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, davalının satışını gerçekleştirdiği orijinal ürünlerin markası olan “…” ibaresini “yönlendirici kod” olarak kullanmasının, marka sahibi ile aralarında ekonomik bağlantı izlenimi vermediği ya da markanın ününe ciddi bir zarar vermediği sürece mümkün olduğu, ancak, … 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasında alınan 11.02.2013 tarihli bilirkişi raporu kapsamından tespit edildiği üzere, davalı şirketin … Adwords reklam yoluyla “… türkiye” ibaresini “anahtar kelime” (keyword) olarak kullandığı ve bu suretle marka sahibi ile arasında ekonomik bir bağlantı olduğu izlenimi vererek markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, maddi tazminatın dosyada mevcut 05.05.2014 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği şekilde 13.545,41 TL olduğu, manevi zararın takdirinin ise Mahkemeye ait olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin davacı ile davalı arasındaki satım ilişkisinin sadece … marka ürünlerini kapsamadığını, bu nedenle yoksun kılınan kazanç hesaplamasında, toplam satışlar içinde dava konusu ürünlere ait satışların ayrıştırılması gerektiğini beyanla yeniden bilirkişi raporu alınmasını talep etmesi üzerine, Mahkememizce alınan 23.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…davalı … Otomasyon Ltd.Şti.’nin alış faturaları içerisinde davaya konu ürüne ait olan alış tutarları ayrıştırılmış olup, Davacının 556 Sayılı KHK’nın 66/b uyarınca talep edebileceği yoksun kalınan kazanç tutarının 6.082,51 TL olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
Davaya konu olayda, davalıya ait ” …” ve www….-tr.com adlı internet sitelerinde davacının Türkiye yetkili distribütörü olduğu “…” markasının kullanılarak veya kullanılmadan haber/duyuru yapılması suretiyle tüketiciler nezdinde davalının yetkili distribütör olduğu algısının yaratıldığı, ayrıca “…” arama motorunda dava konusu markayı içeren ibareler ile yapılan aramalar sonucunda davalının ilk sıralarda çıktığı ileri sürülerek haksız rekabet iddialarında bulunulmuştur.
Davalı ise, davaya konu “…” markalı ürünleri davacıdan temin ederek davacının bilgisi dahilinde satışa sunduğunu, … veya … arama motorlarında dava konusu markanın arandığında davalı firmaya yönlendirme olup olmadığının bilirkişi marifetiyle tespitini talep ettiklerini belirtmiştir.
Dosyaya sunulu 02.10.2012 tarihli ve … AG firmasına ait yazıda; davacı … Şti.’nin … AG firmasının Türkiye distribütörü ve yetkilisi olduğu, … AG firmasının izni ile … Ltd. Şti.’nin reklam verme, fuarlara katılma vs. gibi tüm ilgili ticari faaliyetler de dahil olmak üzere … ürünlerini Türkiye’de pazarlamaya yetkili olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, dosyaya sunulu www…..eu internet sitesinde Türkiye kontak olarak davacı şirket bilgilerinin yer aldığı görülmüştür.
Öncelikle davacı, davalının internet sitesinde davaya konu “…” markasını kullandığını veya kullanmaksızın haber/duyuru yaptığını, bu suretle tüketiciler nezdinde tek yetkili tüketici izlenimi doğurduğunu iddia etmektedir.
Su hususta belirtmek gerekir ki, 556 sayılı KHK m. 12 uyarınca, “Dürüstçe ve ticari veya sınai konularıyla ilgili olarak kullanılmaları koşuluyla üçüncü kişilerin, ad ve adreslerini, mal veya hizmetlerle ilgili cins, kalite, miktar, kullanım amacı, değer, coğrafi kaynak, üretim veya sunuluş zamanı veya diğer niteliklere ilişkin açıklamaları kullanmaları marka sahibi tarafından engellenemez.” Anılan hüküm, üçüncü kişilerin kendisi, adresi, işyeri, mal ve hizmetleri ile ilgili açıklama yapma özgürlüğünün beraberinde getirdiği bir durumu düzenlemekte ve marka olarak tescil edilmiş isim, rakam, slogan ve sıfatların üçüncü kişilerin kullanımına kapatılmasını engellemektedir. Dolayısı ile, bir marka üçüncü kişi tarafından eğer adında ya da soyadında, işyeri adresinde yer aldığı için ya da üretim veya satışını yaptığı ürün veya hizmetin ne olduğunu göstermek amacıyla kullanılıyorsa, kullanımın niteliği ile de sınırlı olarak ve dürüst ticari uygulamalara aykırı olmamak kaydıyla marka koruma kapsamında olmayacaktır.
Kullanımın üçüncü kişi ile marka sahibi arasında ekonomik bir ilişki olduğu izleniminin verdiği durumlar; haksız olarak markanın ayırt edici gücünden veya tanınmışlığından faydalanarak markanın değerinin etkilendiği durumlar ve markanın itibarına zarar veren kullanımlar dürüst kullanım olarak addedilmemektedir.
Bu hususta Yargıtay m. 12 hükmünün uygulanması bakımından hakim unsur/tali unsur ayrımı yapmakta ve tescilli bir markanın üçüncü kişi tarafından kullanılabilmesi için, ticaret ve sanayideki dürüstlük uygulamalarına aykırı olmama şartı yanında, markayı kullanan kimsenin kendi işletme adını veya unvanını, işletmesi ve işletme evraklarındaki hakim unsur olarak kullanmasını şart koşmakta, başkası adına tescilli markanın ise tali unsur olarak kullanılmasını zorunlu kılmaktadır.
Somut olayda dosyaya sunulu faturalardan, davacı ve davalının 2011-2012 yıllarında ticari bir ilişki içerisinde olduğu, davalının davacıdan “…” markalı mal alımı yaptığı anlaşılmıştır. Teknik inceleme bölümünde tespit edildiği üzere, davalıya ait … adlı internet sitesinde davaya konu “…” markası, davalının satışını yaptığı markalar arasında yer almaktadır. Anılan markanın internet sitesinin başka bir yerinde kullanılmadığı tespit edilmiştir. Teknik inceleme bölümünde yer alan internet sitesi sayfasından davalının “…” marka kullanımının davalı tarafından satışı yapılan diğer markalara göre ön planda olmadığı veya davalının anılan bu markanın tek yetkili distribütörü olduğu algısını uyandıran bir kullanımın olmadığı tespit edilmiştir.Bunun yanında davacı tarafından davalı internet sitelerinde yaptırılan … 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D,İş sayılı dosyasında alınan 11.02.2013 tarihli bilirkişi raporunda da (internet sorgulamaları 08.02.2013 tarihinde yapılmıştır) davalıya ait … adlı internet sitesinde “…” markasının ana sayfada davalının satışını yaptığı markalar arasında yer aldığı ve ayrıca “Distribütörlükler” sayfasına girince “…” markasının davalının Türkiye’de temsilciliğini yaptığı firmalar arasında gösterilmediği, ancak Türkiye’de ürün satışını yaptığı firmalar arasında gösterildiği tespit edilmiştir. Bu bakımdan davalının satışını yaptığı ürünü göstermek amacıyla www.guvenotomasyon.com adlı internet sitesinde “…” markasını kullanmasının KHK m. 12 anlamında dürüst kullanım olduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan, davalıya ait bir diğer internet sitesi/alan adı da …’dur. Teknik inceleme bölümünde anılan sitenin hali hazırda yayında olmadığı, ancak daha öncesinde yayında olduğu tespit edilmiştin Söz konusu internet sitesinin içeriği incelendiğinde, davalıya ait www.guvanotomasyon.com adlı internet sitesinin içeriği ile aynı olduğu tespit edilmiştir.
Ancak, davacı tarafından davalı internet sitelerinde yaptırılan … 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.îş sayılı dosyasında alınan 11.02.2013 tarihli bilirkişi raporunda 08.02.2013 tarihinde yapılan internet sorgulamasında davalıya ait www….-tr.com adlı internet sitesinin aktif olduğu tespit edilmiş ve işbu raporun teknik inceleme bölümünde tespit edilen sayfa içeriğinden farklı bir içeriğe sahip olduğu anlaşılmıştır.Anılan bilirkişi raporunda sayfa görüntüsü verildiği üzere, “…” markasının internet sayfalarının sol üst köşesinde ön plana çıkar şekilde yer aldığı, davalının ticaret unvanın sağ üst köşesinde yer aldığı, raporda söz konusu internet sitesinde menüde yer alan “Ürünler”, “Kataloglar” linklerinde girildiğinde “…” markalı ürünler ve bu markalı ürünlerin bilgilerinin yer aldığı, “iletişim” bölümünde de davalının kendisine ait adres ve telefon bilgilerinin yer aldığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Gerek … 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyası kapsamında yapılan tespitler, gerekse bu tespitlerin değerlendirilmesi sonucunda, davalının www….-tr.com adlı internet sitesindeki kullanımlarının KHK m.12 anlamında dürüst kullanım olmadığı, zira davalının anılan sitede “…” ibaresini ön plana çıkardığı, sadece “…” markalı ürünlere yer verdiği ve kendi ticaret unvanı ile iletişim bilgilerini vererek “…” markalı ürünlerin yetkili dağıtıcısı izlenimini verdiği, dolayısı ile davalının anılan kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği kanaatine varılmıştır. Bunun yanında, alan adının (www….-tr.com) davacının yetkili distribütörü olduğu “…” markası ile aynı olduğu, sonuna “-tr” ibaresinin eklenmiş olduğu anlaşılmıştır, bu hususta alan adları ile markalar arasındaki ayniyetin tespitinde alan adlarının ayırt edici unsuru olan ikincil seviye alan adlan kısmı (somut olayda “…-tr) esas alınmıştır. Zira, alan adlarında kullanılan ön ek (www. ve jenerik üst düzey alan adları (.com) ve ülke kodları (.tr, .fr., .it gibi) değerlendirmeye alınmamaktadır.
Bilindiği üzere, marka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işaretlerdir. Ticaret hayatında markadan başka ayırt edici işaretler de vardır, bunlardan bir tanesi de alan adları (domain names) dir. Günümüzde alan adları, markanın ayırt etme, kaynak gösterme ve reklam işlevlerini internet üzerinde sağlamaktadır, Yargıtay’a göre de alan adları aynı zamanda TTK anlamında birer işaret ve tanıtma vasıtasıdır.
556 sayılı KHK m.9/2-e hükmü ile markanın internette kullanılması hali düzenlenmiştir. Buna göre, “işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması” marka sahibi tarafından engellenebilmektedir. Buna göre, alan adının marka hakkına tecavüz teşkil etmesi için, i/işareti kullanan kişinin işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısının olmaması, ii/işaretin aynı veya benzerinin kullanılması, iii/işaretin ticari etki yaratacak şekilde kullanılması gerekmektedir.
Ticari etki yaratacak şekilde kullanım, işaretin ekonomik bir avantaja yönelik ticari faaliyet ile bağlantılı olarak kullanılması olarak nitelendirilmektedir. Ancak ticari etki yaratacak şekilde kullanımdan bahsetmek için internet alan adı sahibinin kazanç elde etmesi şart değildir. Alan adının sahibi ticaret şirketi ise bu takdirde faaliyetin de ticari işleriyle bağlantılı olduğu söylenebilir.
Bu bakımdan markayı oluşturan işaretin aynısının internet alan adı olarak ve ticari etki yaratacak bir şekilde kullanılması halinde, sitede orijinal mallar satılsa/yer alsa bile marka hakkına tecavüzün varlığı kabul edilmektedir. Zira bu şekilde, anılan internet sitesi aracılığı ile bu markalı malı satın almak isteyen kimseler, site sahibi firma ile marka sahibi arasında bir bağlantı kuracak, alışveriş yapacakları sitenin marka sahibine veya marka sahibinin yetkilendirdiği birisine ait bir site olduğunu düşüneceklerdir. Bir başka ifade ile, alan adının kendisi internet kullanıcısı tüketiciler nezdinde kaynak gösterme fonksiyonu bakımından karıştırma İhtimaline sebebiyet verecektir. Bunun yanında, alan adı vasıtasıyla markaya tecavüzün gerçekleşmesi için işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısının olmaması gerekmektedir.
Somut olayda, davalıya ait www….-tr.com alan adı davaya konu “…” markası ile aynı olup, sonuna “-tr” ibaresi eklenmiştir. Bu bakımdan davaya konu marka ile söz konusu alan adının ayırt edilemeyecek kadar aynı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, davalının bir ticaret şirketi olup satışını yaptığı ürünlere İnternet sitesinde yer vermesi ticari faaliyeti ile bağlantılı olup bu şekilde bir internet sitesi ve alan adı kullanımın ticari etki yaratacak şekilde olduğu açıktır.
Diğer taraftan, davalının “…” markalı orijinal mallar sattığı kabul edilse bile, marka sahibinden elde edilmiş markanın alan adı olarak kullanımına ilişkin bir hakkının veya meşru bir bağlantısının bulunmadığı görülmektedir. Her ne kadar, yukarıda açıklandığı üzere, 556 sayılı KHK m.12 uyarınca bir markanın üçüncü kişi tarafından üretim veya satışını yaptığı ürün veya hizmetin ne olduğunu göstermek amacıyla kullanılması dürüst kullanım kapsamında kalmakta ise de; davalının marka sahibinin yetkili satıcısı veya bayisi olmamasına rağmen markayı alan adında kullanması marka hakkına tecavüz teşkil eder niteliktedir. Zira, bu durumda, … alan adını gören tüketiciler davalının “…” markalı ürünlerin Türkiye yetkili satıcısı olduğunu düşüneceklerdir. Aynca, davalı tarafından alan adının sonuna “-tr” ibaresinin eklenmesi ile de markanın Türkiye internet sitesi olduğu izlenimi doğmaktadır. Bu şekildeki bir ek ile, söz konusu internet sitesine giren tüketicilerin internet sitesi sahibi davalının “…” markasının Türkiye distribütörü olduğunu düşünmesi ve bu suretle yanılması mümkündür. Bu bakımdan davalıya ait www….-tr.com adlı sitede orijinal malların satılması/yer alması halinde dahi alan adının “…” marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği kanaatine varılmıştır.
Davacı, … arama motorunda “…, … TÜRKİYE, … TR, … DİSTRİBÜTÖRÜ (TÜRKİYE), … Yetkili SATICISI (Türkiye)” ifadeleri ile aramalar yapıldığında ilk olarak davalıya ait “…” ve “www….-tr.com” sitelerine erişimin sağlandığını, davalının bu şekilde tüketici nezdinde yetkili satıcı izlenimi verdiğini ileri sürmektedir. Bir başka ifade ile, davacının yetkili distribütörü olduğu “…” markasının ve bu markalı ibarelerin davalı tarafından … arama motorunda “anahtar sözcük” veya “yönlendirici kod” olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, markanın internet arama motorlarında, internet sayfalarının arka planında doğrudan doğruya nihai kullanıcı tarafından görülmeyecek şekilde “yönlendirici kod” (metatag) veya “anahtar sözcük” (keyword) biçiminde kullanılması bir tür reklam sistemi olup “Adwords reklam” olarak adlandırılmaktadır. Reklam vermek isteyen kişi veya şirket “anahtar kelime” seçerek kendi reklamının hangi anahtar kelimeler girildiğinde görüneceğini belirler. Reklam verenin anahtar kelimelerinin arama motorunda aranması halinde, reklam verene ait reklamlar arama sonuçlarından ayrı olarak ekranın sağ tarafında “sponsored links” (sponsor bağlantılar) başlığı altında görünmektedir.
Yönlendirici kodlar (…), www programlama dili HTML’de bazı bilgilerin kodlanmasını ifade eder. Bu kodlanan bilgiler, internet sayfasının kaynak kodunda yer aldığından, internet kullanıcısı tarafından görülmez. Çoğunlukla bu bilgiler, bir web sitesinin içeriğini tanımlamak için kullanılan kavramlar ve anahtar sözcüklerden oluşur. İnternet kullanıcısı bu kavramlardan birini arama motoruna verdiği zaman bu kavram yardımıyla, internet arama motorları tarafından bu yönlendirici kodları içeren internet siteleri bulunmakta ve sıralanmaktadır. İnternet arama motorları, internet sitelerini aranılan kelimelere göre araştırmakta ve sonra hiyerarşik şekilde, aranılan kavramın en çok göründüğü siteden başlayarak listelemektedir. İşte aranılan bir kavramın, yönlendirici kod olarak bir sitede birçok kez yer alması halinde bu sitenin sıralamadaki yeri çok daha yükseklerde olacaktır. Kısaca bir kavramın yönlendirici kod olarak alınması, o internet sitesinin arama motorlarınca daha üst seviyelerde görüntülenmesini temin etmektedir.
556 sayılı KHK m.9/2-e uyarınca, bir başkasına ait markanın anahtar sözcük veya yönlendirici kod olarak kullanılması marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmiştir. Anılan hüküm uyarınca, “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması” marka sahibi tarafından engellenebilmektedir. Buna göre, yukarıda açıklandığı üzere, anahtar sözcük ve yönlendirici kod kullanmak suretiyle marka hakkına tecavüzün meydana gelebilmesi için, i/işareti kullanan kişinin işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısının olmaması, ii/işaretin aynı veya benzerinin kullanılması, iii/işaretin ticari etki yaratacak şekilde kullanılması gerekmektedir.
Somut olayda, davalının davaya konu “…” ve bu ibareli sözcüklerin anahtar kelime/yönlendirici kod olarak kullanıldığı belirtilmektedir. Davalıya ait … internet sitesinin kaynak kodlarına bakıldığında, “…” ibaresinin anahtar kelime/yonlendirici kod olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.
Davalının anılan ibareleri anahtar sözcük olarak satışını yaptığı ürünlerin yer aldığı internet sitelerine ilk sıradan erişim sağladığının kabulü halinde böyle bir kullanım ticari etki yaratır niteliktedir. Zira, bu markalı ürünleri internet üzerinde arayan bir tüketici, davalı web sitesine yönlendirilecek ve davalı firmadan satın alma işlemini gerçekleştirecektir. Diğer taraftan, davalının böyle bir kullanım sonucu tecavüz teşkil etmesi için dava konusu işaretin kullanımına dair bir hakkı veya meşru bir bağlantısının olmaması gerekmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere, davalı davacıdan temin ettiğini ileri sürdüğü “…” markalı malların satışını gerçekleştirmektedir. Söz konusu ürünler davacıdan temin edilmemiş bile olsa, malların orijinal olması kaydıyla, KHK m. 13 anlamında marka hakkının tükenmesi ilkesi gereğince davalı “…” markalı malları satma hakkını haizdir. Bu bakımdan satışını yaptığı malların markası olan “…” markası davalının anahtar sözcük olarak kullanmasında meşru bir bağlantısı olduğu görülmektedir. Avrupa Adalet Divanı da 2010 yılında vermiş olduğu Portakabin kararında, aralarında ekonomik bağlantı izlenimi verilmediği ya da markanın ününe ciddi biçimde zarar vermenin söz konusu olduğu haller dışında, marka sahibi tarafından veya onun izni ile piyasaya çıkarılan malların satışını yapan kimseler tarafından, markanın aynısının veya benzerinin, internet arama motorunda anahtar sözcük olarak kullanılmasının, marka sahibi tarafından engellenemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, söz konusu kullanım sonucu marka sahibi ile bir bağlantı olduğu izleniminin verilmemesidir. Bu bakımdan davacının iddia ettiği gibi davalının “… Türkiye, … Türkiye Yetkili Satıcısı, … Türkiye Distribütörü” gibi ifadeleri anahtar sözcük olarak kullanılması halinde, böyle bir kullanım davalı ile marka sahibi arasında ekonomik bir bağlantı olduğu izlenimi verecek olup marka hakkına tecavüz teşkil edecektir.
Bu hususta, davacı tarafından davalı internet sitelerinde yaptırılan … 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında alınan 11.02.2013 tarihli bilirkişi raporu kapsamında yapılan incelemede … arama motorunda “…, … TÜRKİYE, … TR, … DİSTRİBÜTÖRÜ (TÜRKİYE), … YETKİLİ SATICISI (TÜRKİYE) ibareleri aratıldığında davalının … şirketine reklam vererek aramalarda öne çıktığı ve davacı firmanın ikinci sırada listede yer aldığı, her türlü arama yapıldığında arama motorunda öncelikli olarak www….-tr.com adresinin yer aldığı tespit edilmiştir. Söz konusu raporda yer alan ekran görüntüsü incelendiğinde, … arama motoruna “… türkiye” ibaresi yazıldığında ve arandığında, ilk sırada davalı firmaya ait www….-tr.com adresinin çıktığı ve üzerinde “benrstein türkiye ile ilgili reklam” yazdığı görülmektedir. Bu şekilde davalı şirketin … reklam yoluyla “… türkiye” ibaresini “anahtar kelime” (keyword) olarak kullandığı ve bu suretle haksız rekabet teşkil ettiği sonucuna varılmaktadır.
Haksız rekabet, TTK m.55 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Haksız rekabet hukuku da haksız fiilin bir türü olarak, haksız rekabet faili ile mağduru arasında dürüstlük kuralına uyma şeklinde hukuk düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet sebebiyle doğan bir zararı veya zarar tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlayan hukuki bir kurumdur. Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına ve tarafların rakip olmasına da gerek yoktur. Dürüstlük kurallarına aykırı olmamak koşulu ile herkes başkasının emeğinin sonuçlarından yararlanarak daha iyisini gerçekleştirmek ve rekabete katılmak hakkını haizdir. Ancak, dürüstlük kurallarının ihlal edildiği noktada koruma başlar. Haksız rekabet hukukunun konusu, dürüstlük ilkesine aykırı ticaret yönetim ve uygulamalarına karşı çabayı, birikimi ve yatırımı kapsayan emeğin korunmasıdır.
TTK md.55 maddesinin 4. fıkrasında ise iyi niyet rekabete ilişkin eylemlere örnek olarak; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri ve ya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler” gösterilmiş ve haksız rekabet halleri hüküm altına alınmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların beyanları, denetime elverişli bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalının www….-tr.com adresindeki kullanımı ve … adresinde anahtar sözcük olarak davacının markasını kullanmak suretiyle davacının marka hakkına tecavüz ettiği ve haksız rekabete sebebiyet verdiği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne, davalı tarafından www….-tr.com adresindeki kullanımı nedeniyle ve … adresinde anahtar sözcük olarak davacının markasının kullanımı nedeniyle, marka hakkına tecavüz edildiği ve bu suretle haksız rekabette bulunduğunun tespitine, tecavüzün ve haksız rekabetin men-ine, Davacı maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile en son alınan mali bilirkişi incelemesindeki hesaplamalara ve tespitlere göre, davacının, dava konusu ürünün davalı tarafından satılması nedeniyle yoksun kaldığı kazanç olarak 6.082,51 TL’nin Değişik iş dosyası tespit tarihinden (08/02/2013) itibareyen işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile takdiren 5.000,00 TL’nin manevi tazminat olarak tespit tarihinden (08/02/2013) itibareyen işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalı tarafından www….-tr.com adresindeki kullanımı nedeniyle ve … adresinde anahtar sözcük olarak davacının markasının kullanımı nedeniyle, marka hakkına tecavüz edildiği ve bu suretle haksız rekabette bulunduğunun tespitine, tecavüzün ve haksız rekabetin men-ine,
Davacı maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 6.082,51 TL’nin Değişik iş dosyası tespit tarihinden (08/02/2013) itibareyen işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL’nin manevi tazminat olarak tespit tarihinden (08/02/2013) itibareyen işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alınması gereken 757,11 TL karar harcının peşin yatırılan 853,90 TL’den mahsubu ile kalan 96,79 TL bakiye karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan: 2.600,00 TL bilirkişi ücreti, 772,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.372,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 747,47 TL ile 781,41 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.528,88 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan :1.000,00 TL (bilirkişi ücreti ) yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 778,33 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespliti ve men’i talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan maddi tazminat talebi yönünden AAÜT 13/2 maddesine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
9-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan manevi tazminat talebi yönünden AAÜT 13/2 maddesine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
10-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/11/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır