Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/388 E. 2019/355 K. 10.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/246
KARAR NO : 2019/353

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men’i, Ref’i, Maddi, Manevi ve İtibar Tazminatı
DAVA TARİHİ : 06/10/2015
KARAR TARİHİ : 10/09/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hakkına tecavüzün tespiti, men’i, ref’i, maddi, manevi ve itibar tazminatı davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkiline ait “…” ve “…+Şekil” markalarının …, …, …, …, …, …, …, …, … tescil numaraları ile tescilli olduğunu, davalı tarafın işyerinde satışını yaptığı takı ve aksesuar ürünlerinde müvekillinin tescilli markasını izinsiz kullanıldığını, bu hususun … 1. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin … D.iş sayılı dosyasında bilirkişi aracılığıyla tespit edildiğini, davalının taklit niteliğindeki bu eyleminin 556 sayılı KHK’ya aykırılık oluşturduğunu, davalının müvekkiline ait markayı gerek tek tek unsurları ve gerekse de bir bütün olarak görünümü itibariyle birebir taklit eden ürünleri sattığını, mükekkilinin “…” markasının gerek TPMK gerekse WlPO nezdinde aranan tanınmışlık kriterlerini karşıladığını iddia ederek, müvekkili şirketin marka hakkına tecavüzünün tespitine, men’ine ve sona erdirilmesine, 1.000 TL maddi, 2.000 TL manevi ve 2.000 TL itibar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin adresinin Bağcılar olması nedeniyle davaya bakmakla yetkili mahkemenin Bakırköy Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, yapılan delil tespitine itiraz etmiş bulunduklarını, tespit raporu kesinleşmemiş olup kesin delil niteliğinde olmadığını, müvekkil firmanın ürünlerinin davacı ürünlerinden farklı bulunduğunu, davacının markasında ayırt edici bulunan kurdele ürününün davalı markasında bulunmadığını, davalı ürünlerinde siyah noktalarla yapılan çerçevenin davacı ürünleri ile karıştırılmaya imkan vermediğini, kedi figürünün her iki firma içinde 26. sınıfta tescil edilebileceğini, kedi figürünün kullanılış şeklinde bariz farklılıklar olduğunu, bu durumun bilirkişi raporundaki fotoğraflardan anlaşıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde, davanın niteliği itibariyle belirsiz alacak davası olması dolayısıyla 10.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve ıslah harcını yatırmıştır.
Dava, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış, marka hakkına tecavüzün tespiti, men’i, ref’i, maddi, manevi ve itibar tazminatı talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK ve vergi kayıtları getirtilmiş, ticaret sicilden emsal lisans bedeli sorularak bilirkişi raporları ve ek raporu alınmıştır.
Davacı şirket (…) “…+Şekil” markasını … tescil numarası ile 19/06/1995 tarihinde TPMK nezdinde 03, 04, 05, 06, 08, 09, 11, 14, 15, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 26, 28 ve 30. emtia sınıflarında tescil etmiştir.
Davacı şirket “şekil” markasını … tescil numarası ile 08/12/2000 tarihinde TPMK nezdinde 03, 05, 08, 09, 10, 11, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 26, 27, 28, 30, 32 ve 34.emtia sınıflarında tescil etmiştir.
Davacı şirket “…+Şekil” markasını … tescil numarası ile 02/11/2006 tarihinde TPMK nezdinde 24. ve 35. emtia ve hizmet sınıflarında tescil etmiştir.
Davacı şirket “…” kelime markasını … tescil numarası ile 03/12/2009 tarihinde TPMK nezdinde 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 28, 30, 32, 35, 43, 44. emtia ve hizmet sınıflarında tescil etmiştir.
Davacı şirket “…” şeklini … tescil numarası ile 01/07/2009 tarihinde TPMK nezdinde 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 28, 30, 32, 35, 43, 44. emtia ve hizmet sınıflarında tescil etmiştir.
Davacı şirket aynı sınıflarda “…” kelime markasını … tescil numarası ile 03/12/2009 tarihinde, “…” şeklini … tescil numarası ile 26/06/2009 tarihinde, “…” şeklini … tescil numarası ile 26/06/2009 tarihinde tescil ettirmiştir.
Davacı şirket “…” markasını … tescil numarası ile 04/09/2014 tarihinde TPMK nezdinde, 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 26, 27, 28, 30, 32 ve 35.emtia sınıflarında tescil etmiştir.
… 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyası kapsamında yapılan tespit sonrası alınan raporda, davalı kullanımlarına ilişkin görsellerin yer aldığı, söz konusu görsellerde yer alan ürünlerde davacı markalarının tescil edildiği emtia bakımından … + şekil ibareli markalarında yer alan şekil unsurunun benzer şekilde kullanıldığı, davalının bu kullanımları davacı tarafın … + şekil unsurlu marka tescillerinden kaynaklanan marka hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, bu sebeple davalı kullanımlarının MarkaKHK m.61/a) kapsamında 9. madde uyarınca davacının marka hakkını ihlal ettiği, davalı kullanımlarının davacı firmanın orijinal ürünleri ile aynı kalitede olmaması ve düşük standartlarda pazarlanması gibi hususlar dikkate alındığında, bu kullanımların MarkaKHK m.68. anlamında markanın kötü veya uygun olmayan tarzda kullanıldığı ürünler niteliğinde olduğu, tespitlerinin yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı taraf maddi tazminatın belirlenmesinde 556 sayılı KHK’nın 66/2-c maddesi yani davalı şirketin markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre belirlenmesi yönünde olduğunu, ancak müvekkili şirketin gizlilik kayıtları nedeniyle emsal lisans sözleşmesi ibraz edemeyeceğini bu nedenle emsal sözleşmenin … Ticaret Odasından sorulmasını talep etmiştir.
ITO’dan gelen cevapta, firmalar arasında lisans sözleşmesi yapılmış olması halinde sözleşmede belirtilen şartların geçerli olacağı, sözleşmenin olmaması durumunda ise söz konusu ürünün cirosunun yüzde 15’i oranında rakamın emsal lisans bedeli olarak tespit edileceği hususunda görüş bildirilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda, “Davalı kullanımlarının MarkaKHK m,61/a) kapsamında 9.madde uyarınca davacı tarafın …+şekil unsurlu marka tescillerinden kaynaklanan marka hakkını ihlal ettiği, bu kullanımların MarkaKHK 68.madde anlamında markanın kötü veya uygun olmayan tarzda kullanıldığı ürünler niteliğinde olduğu, bilirkişi heyetinde muhasip bilirkişinin bulunmaması nedeniyle tazminat hesabının yapılamadığı” şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce düzenlenen 16/05/2017 tarihli oturum 1 nolu ara kararında “Önceki teknik bilirkişi raporu da dikkate alınmak suretiyle dosyanın konusunda uzman bir marka vekili ve bir muhasip bilirkişiye tevdiyle davacının marka hakkına tecavüz olup olmadığı, varsa ne şekilde tecvüzün oluştuğu ve davacının seçmiş olduğu tazminat şekli de dikkate alınarak ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli görüş açıklanmasının istenmesine,” şeklinde karar verildiği ve dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edildiği anlaşıldı.
Bilirkişiler raporda, “Markaların Korunması Hakkında 556 sayılı KHK’ya göre davalı tarafın kullandığı markanın, davacı markaları ile ortalama tüketici nezdinde karıştırılma tehlikesi bulunduğu, davacının bu haksız kullanımdan kaynaklanan maddi tazminat talebinin, rapor içerisinde açıklanan nedenlerle bu aşamada tespit edilemediği, davalı yanın 2015 yılı ticari defterlerinin ya da bağlı bulunduğu vergi dairesinden 2015 yılın ait kurumlar vergi beyannamesinin celp edilmesi halinde maddi tazminat hesabı yapılabileceği, davacı yanın manevi ve itibar tazminatı hakkı olduğu değerlendirilmekle, miktar konusundaki takdirin Mahkemeye ait olduğu, davacı markası tanınmış marka statüsünde olduğundan ilgili ürüne olan talebin oluşmasında markanın belirleyici etken olup, davalı ürünlerin satışında önemli bir katkı sağladığından 556 sayılı KHK madde 67 uyarınca davacı lehine hükmedilen maddi tazminata makul payın eklenmesi hususunda takdirin Mahkemeye ait olduğu” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Davalıya ait vergi kayıtları getirtilmiş olmakla, dosya ek rapor alınmak üzere muhasip bilirkişiye tevdi edilmiş ve rapor dosyaya sunulmuştur.
Bilirkişiler ek raporda, “davalı yanın 2015 yılı net cirosunun 3.632.959,85 TL olduğu anlaşılmakla, davalı yan ticari defterleri incelenemediğinden, bu cironun ne kadarlık kısmının davaya konu ürüne ait olduğunun tespitinin mümkün olmadığı, bu nedenle tüm ciroya %15’lik oranın tatbik edilerek emsal lisans bedelinin tespit edilmesinin yerinde olmayacağı, davalı işletmede yapılan keşifte tespit edilen ürün miktarı ve bijuteri işi ile iştigal eden işletmede binlerce ürünün satışa sunulduğu gözetilerek, davaya konu ürünün, tüm ürünler içerisindeki payının oldukça düşük olduğunun düşünüldüğü, açıklanan nedenlerle davalı şirketin 2015 yılı net cirosuna %15’lik oranın tatbik edilmesi ile bulunan 544.943,98 TL’lik tutar, davaya konu ürüne münhasır emsal lisans bedeli olarak değerlendirilemeyeceğinden, değerlendirmelerimiz gözetilerek bu tutar üzerinden uygun görülecek bir tenkis oranının belirlenmesi hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu” şeklinde görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
MarkaKHK m.61/a) kapsamında 9. maddenin ihlali marka hakkına tecavüz sayılır. Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması MarkaKHK m.9’un ihlali anlamına gelir ve böylesi bir kullanım marka sahibinin marka hakkına tecavüz niteliği taşımaktadır.
MarkaKHK m. 9’a göre tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve bu tescilli markanın kapsadığı hizmetlerin aynı veya benzeri hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dâhil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması marka sahibi tarafından yasaklanabilir. Maddede marka sahibinin yasaklayabileceği faaliyetler sayılmış olsa da, bu sayım tahdidi nitelikte değildir. Genel kabul gören kanaate göre, başkasına ait bir markanın aynısı veya benzerinin aynı veya benzer hizmetler için ticari bir amaçla iş evrakları ve tabelalarda kullanması marka sahibinin hakkına tecavüz niteliği taşımaktadır.
MarkaKHK 9. madde genel olarak, marka sahibinin tescilli markası ile iltibasa neden olacak işaretlerin kullanılmasını yasaklamaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere tescilli marka ile aynı veya benzer olan bir işaretin tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerde kullanılarak halk tarafından karıştırılma ihtimaline yol açılması, marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca işaret ile tescilli marka arasında halk nazarında “bağlantı” olduğu ihtimali de “karıştırılma ihtimali” kavramına dâhil sayılmıştır. Karıştırılma ihtimalinde, halkın iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bağlantı kurması yeterlidir. Alıcıların aldıkları ürünlerin başka bir işletmeye ait olduğunu bilmelerine rağmen, iki işletme arasında ekonomik veya organik bir bağlantı olduğu yanılgısına düşmeleri halinde, karıştırılma ihtimali vardır ve işaretler arasında iltibasın mevcut olduğu kabul edilmektedir.
Bir kelimenin veya işaretin markasal olarak kullanılması, bu işaretin belirli bir işletme tarafından piyasaya sunulan mal veya hizmetlerle doğrudan ilişkili olarak, söz konusu mal veya hizmetleri, diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt edecek şekilde kullanılması anlamına gelmektedir. Bir işaretin markasal olarak kullanımından söz edebilmek için, mal veya hizmetle doğrudan bağlantılı olarak, ilgili çevrenin ürün ile markayı ilişkilendirmesine olanacak verecek şekilde kullanılması gerekmektedir.
MarkaKHK’nın 21/01/2009 tarih ve 5833 sayılı Kanunla değişik 61. maddesinin (a) bendine güre, marka sahibinin izni olmaksızın markayı 9. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmiştir.
Yine 21/01/2009 tarih ve 5833 sayılı Kanunla değişik 9. maddenin (a) ve (b) bentleri uyarınca, tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve bu nedenle bağlantı ihtimali de dahil halk nezdinde karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin, markanın tescilli olduğu mallarla aynı veya benzer mallarda kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil eder.
Görüldüğü üzere bu maddeler uyarınca mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Tescilli markanın sahibi, üçüncü kişi tarafından markasının haksız ve usulsüz kullanılmasını önleme hak ve yetkisine sahip bulunmaktadır. Bu kapsamda marka hakkı sahibi, tecavüz oluşturacak nitelikte bir işaretin mal veya ambalajı üzerine konulmasını, bu malların piyasaya sürülmesini, stoklanmasını, ihraç ve ithalini, teşebbüsün iş evrakı veya reklâmlarında kullanılmasını önleme yetkisine sahiptir (KHK 9/ II).
Bu anlamda bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir. Belirtelim ki marka hakkına tecavüz bu anlamda sadece iltibas suretiyle meydana gelmez; bağlantı ihtimali de marka hakkına tecavüzün oluşmasına neden olabilir. Bağlantı ihtimali, marka ile işaretler arasında veya marka ve/veya işaretin kaynağı arasında olabilir. Buna göre marka ile işareti kullanan işletmenin aynı veya aynı şirketler veya işletmeler grubuna ait olduğu yönündeki bağlantı ihtimali ya da tescilli marka ile işaret arasındaki çeşitli benzerlik sebebiyle bağlantı ihtimali iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz oluşturur.
… “karıştırma ihtimalini” şu şekilde tanımlamaktadır; “Bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın; daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Karıştırma ihtimali kavramı tecavüz yönünden ele alındığında, MarkKHK’nın m. 9 (1) b’de öngörülen sistemini öne çıkaran nitelikleri ve ana çizgileriyle şöyle ortaya koyabiliriz. (1) Karıştırma ihtimalinin varlığı için mütecaviz tarafından kullanılan işaretin (a) tescil edilmiş markanın aynısı veya onun benzeri olması ve (b) tescil edilmiş markanın, tescil edildiği mal ve hizmetlerle aynı veya benzer mal ve hizmetlerde kullanılması şarttır. Bu iki şart bir arada bulunmalıdır. (2) Karıştırma halk yönünden olmalıdır.” (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, arıkan Basım, Dördüncü Baskı sayfa 407-408).
İltibas ihtimalinin araştırılmasına, markalar arasında benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması uygun olur. Benzerliğin olup olmadığına, markanın bütünü itibariyle etki dikkate alınarak karar verilir. (Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hukuku Cilt I sayfa 99 Ankara 1997).
556 sayılı MarkaKHK’nın “YOKSUN KALINAN KAZANÇ” başlıklı Madde 66 – “Marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usulerinden birine göre hesap edilir: a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre, b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre, c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre, Yoksun kalınan kazancın hasaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur.” hükümlerine yine “YOKSUN KALINAN KAZANCIN ARTIRIMI” başlıklı Madde 67 – Marka üzerinde tasarruf yetkisi olan kişi, yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, 66 ncı maddenin ikinci fıkrasının (a) veya (b) veya (c) bendlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birini seçmişse; mahkeme, ürünün satışında markanın ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu kanaatına vardığı takdirde, kazancın hesaplanmasında makul bir payın daha eklenmesine karar verir. Markanın ilgili ürüne ekonomik bakımdan önemli bir katkısının olduğunun kabul edilebilmesi için, ilgili ürüne olan talebin oluşmasında markanın belirleyici etken olduğunun anlaşılmış olması gerekir. ” hükümlerine, yine “MARKANIN İTİBARI” başlıklı Madde 68 – “Marka hakkına tecavüz eden tarafından markanın kötü veya uygun olmayan bir şekilde kullanılması sonucunda, markanın itibarı zarara uğrarsa, marka sahibi, bu nedenle, ayrıca tazminat isteyebilir.” hükümlerine amirdir.
Toplanan deliller hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bilirkişi kök ve ek raporu kapsamında davacının marka haklarının tecavüzünün sabit olduğu bu nedenle tecavüzün meni ve refi gerektiği, davacının tazminat talepleri yönünden her ne kadar 66/2-c gereği tazminat talep etmiş ise de bu yönde hesaplama yapılmasının mümkün olmadığı ancak BK 50 gereği zararın takdiren belirlenmesi gerektiği bu kapsamda eylemin ağırlığı ve dosya kapsamı gözetildiğinde takdiren 2.000,00 TL’nin yerinde olduğu, yine 67. Madde kapsamında ürünün satışında markanın ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğuna kanaat getirilmekle takdir olunan miktara bu kapsamda 1.000,00 TL daha ekleme yapmak gerekmiş ve sunulan ürünlerin taklit olduğu marka itibarına zarar verdiğinin kabulünün gerektiği anlaşılmakla 68. Madde kapsamında 2.000,00 TL takdir olunmak suretiyle davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile takdiren 556 sayılı KHK 66/2-c maddesi kapsamında 2.000,00 TL, 67. Maddesi kapsamında 1.000,00 TL, 68. Maddesi kapsamında 2.000,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin talebin reddine yine davacının manevi tazminat talebinin yerinde olduğu talep edilen miktarın hak ve nesafete uygun düştüğü gözetilerek bu yöndeki talebin tümden kabulü ile 2.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar vermek gerekmiş değişik iş dosyasında yapılan yargılama giderleri de yargılama giderleri kapsamında değerlendirilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının markaya tecavüze yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile; davalının (davacıya ait tescilli ve tanınmış markayı/ları 26.sınıf emtia üzerinde tescil edildiği yahut aynı/ayırt edilmeyecek şekilde kullanmak) eylemlerinin davacıya ait markaya tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE, davalının markaya tecavüze yönelik eylemlerinin ÖNLENMESİNE, SONA ERDİRİLMESİNE,
2-Davacının maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile takdiren 5.000,00 TL’nin (556 sayılı KHK 66/2-c maddesi kapsamında 2.000,00 TL, 67. Maddesi kapsamında 1.000,00 TL, 68. Maddesi kapsamında 2.000,00 TL olmak üzere) dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Davacının manevi tazminat davasının KABULÜ ile 2.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 478,17 TL karar harcından peşin yatırılan 85,39 TL ve 200,00 TL ıslah harcının mahsubu ile kalan 192,78 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tecavüz talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat üzerinden hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 maddesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat üzerinden hesap olunan 2.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 2.850,00 TL bilirkişi ücreti, 342,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.192,00 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 1.862,00 TL’si ve 313,09 TL harç (peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 2.175,09 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan; 61,00 TL posta giderinin -ret ve kabule göre hesaplanan- 25,41 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile davalının yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/09/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır