Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/379 E. 2020/73 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/379
KARAR NO:2020/73

DAVA:Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:25/10/2016
KARAR TARİHİ:05/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 28.11.2014 tarihli ve 3 Temmuz 2015 tarihli Mali Hakların Devrine yapımcı sıfatı ile davacının üstlendiği yükümlülük ve haklar ile, davalı … ile müvekkilİ şirket arasında aynı zamanda menajerlik hizmetlerini kapsar bir biçimde karma nitelikli iki ayrı sözleşme akdedildiğini, ikinci sözleşmenin ilk sözleşmenin devamı mahiyetinde olduğunu, anılan sözleşmenin 4. Maddesinde detaylı olarak sözleşmenin konusu; “yedekleri ile birlikte toplam 30 adet müzik yapıttnı içeren 3 adet albümün- master bandın ya da 6 adet single albümün – master bandın sanatçı tarafından yapımcı hesabına seslendirilmesi, tanıtım faaliyetlerine katılınması yapımların ve master bantların hazırlanmasında ve telli telsiz her türlü ses taşıyıcılarına kayıt edilmiş olarak albüm ya da single biçiminde yayımlanmalarında, bilgisayar ortamı, digital ortamı, WAP, multimedia yazılım, internet ve benzeri yerlerde kullanılmalarında, tanıtım ve pazarlamalarında taraflara düşen yükümlülükler ile bunların yerine getirilmesinin koşulları” olarak düzenlendiğini, sözleşme uyarınca, sözleşme süresince ve belirtilen koşullarla meydana getirilecek eserlerin tüm mali haklarının davalı tarafça müvekkiline devredildiğini, bununla birlikte aynı sözleşme ile geniş bir biçimde televizyon programları, konserler, tiyatro gibi her nevi sahne gösterileri şeklinde yapılacak tüm yorumlamalara, sunuculuk, oyunculuk gibi sözleşmede belirtilen davalıya ait Merhandisinghaklarının pazarlanması ve gerekli anlaşmaların yapılması sonucu doğan ücretlerin %20’lik kısmının davalı ya da menajeri tarafında müvekkili yapımcıya ödeneceğinin belirtildiğini, sözleşmenin 5 yıllık bir süre için yapıldığını, sözleşme içeriğine göre albümlere ait mix-masterîngi yapılmış albüm masterlarından ilkinin sözleşme imzalanması anında, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci albüm masterlarının ise her birinin 5 ay aralıklarla teslim edileceği, zamanında yapımcıya teslim edilmemesinin sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğinin kararlaştırıldığını, davalının müvekkiline 6 Ekim 2016 tarihinde tebliğ edilen ….Noterliği’nin … Tarih … Yevmiye No’lu ihtarnamesi ile 03.07.2015 tarihli sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini bildirdiğini, ihtarnamede davalının sözleşmeyi, müvekkilinin baskıları ile sanat hayatının kesintiye uğrayacağı kaygı ve korkusu ile zaruret altında imzaladığını ve imza tarihinde sektör koşullarına hakim olmadığını ve bu sözleşmeyi serbest iradesi ile imzalamadığını, Sözleşmenin taraflara yüklediği edimler arasındaki dengenin aşırı derecede bozulduğunu ve hiçbir maddi kazanım elde edemediklerini bu sebeple büyük zarara uğradıklarını, Sözleşmenin kendilerine yüklediği tüm edimlerin kendilerince ifa edildiğini ancak müvekkilinin, bu edimlerin karşılığını kendilerine ödemediğini, Son tahlilde sözleşmeden beklediği faydayı sağlayamadığı hususlarını gerekçe olarak gösterdiğini, davalının tüm iddialarının soyut ve mesnetsiz olduğunu, sözleşmenin kendisine yüklediği sorumluluktan sıyrılmaya yönelik olduğunu, davalının feshinin cayma hakkına yönelik olarak kabul edilmesi durumunda buna dava dilekçesi ile süresi içerisinde itiraz ettiklerini, davalının fesihte tamamen kötü niyetli olduğunu, sözleşmedeki sorumluluklardan kurtulmaya yönelik soyut ve gerçek dışı iddialarla feshettiğini, 3 Temmuz 2015 Tarihli Sözleşmenin taraflar arasında akdedilmiş ilk sözleşme olmadığını, davalı ile dava dışı … arasında karşılıklı hak ve yükümlülükler içeren 21.11.2014 tarihli Menajerlik sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin de müvekkili şirket yetkilisi tarafından dava dışı …’e ödenen 100.000,00 TL. fesih bedeli ile sonlandırıldığını ve davalının ibrasının sağlandığını, davalının bu şekilde ahde vefa ilkesine aykırı hareket ettiğini, davalının büyük bir heves ve istek ile … ile çalışmaya talip olduğunu, kendiside sanatçı olan davacı şirket yetkilisi tarafından baskı yapıldığı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, davacının davalının iddia ettiği kapsamda baskı ya da kaygı uyandıracak bir uslup tutum davranış ve hareket içinde olmadığını, sözleşmenin imza tarihinde “no name” tabir edilen isimsiz bir şarkıcı olan davalının, tamamen müvekkilinin yoğun-etkin ve yüksek maliyet gerektiren çabaları ile son derece tanınan bir şarkıcı haline geldiğini, çeşitli ödüller kazandığını ve hali hazırda sözleşmeden beklediği faydayı sadece 1 yıl içinde fazlası ile elde ettiğini, davalının müvekkili ile sözleşmesi devam ederken bir başka yapımcı olan … Limited Şirketi ile çalışmaya başlayarak sözleşmeye aykırı hareket ettiğini ve müvekkili ile akdettiği sözleşme hükümlerinden sıyrılmak amacıyla “haklı nedenle fesih” senaryosunu hayata geçirdiğini, davacının haksız ve hukuka aykırı olarak edimlerini yerine getirmemesi ve getirmeyeceğini beyan etmesi nedeniyle müvekkilinin büyük maddi kayba uğradığını, ayrıca haksız fesihten dolayı manevi zararının da bulunduğunu beyanla 03.07.2015 tarihli sözleşmenin, davalı tarafından haksız feshi nedeni ile fazlaya ilişkin talep ve dava haklar saklı kalmak kaydı ile borcun gereği gibi ifa edileceği ve bu sayede kazanç elde edeceği konusundaki haklı beklentisi boşa çıkan müvekkilinin mağduriyetinin ortadan kaldırılması amacıyla sözleşmenin aynen ifasına ve ifanın gecikmesi nedeniyle müvekkilin uğramış olduğu zararın karşılığında ,fazlaya dair dava, talep ve ıslah hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 10.000.-TL gecikme tazminatına hükmedilmesini, aynen ifanın mümkün olmaması halinde konunun aciliyeti dikkate alınarak karşı tarafa tebliğden önce tüm hakları müvekkile devredilmiş olan, her mecrada yayma, dağıtma, çoğaltma hakkına sahip olduğu, “…”, “…”, “…”, “…” isimli eserlerin; sözleşmenin 4- 5- 10- 11 ve 12. (ve diğer ilgili) Maddeleri uyarınca davacı Yapımcı uhdesi dışında yayınlanması, dağıtılması, çoğaltılmasının engellenmesi ve taraflar arasındaki 03.07.2015 tarihli sözleşme kapsamında müvekkile devredilen mali haklarına ilişkin herhangi bir tasarruf muamelesi yapılmaması hususunda gerekirse her türlü teminat karşılığı ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının haksız feshi sonucu, borcun gereği gibi ifa edileceği ve bu sayede kazanç elde edeceği konusundaki haklı beklentisi boşa çıkan müvekkilinin uğramış olduğu zararın tespiti ile tazmini için fazlaya dair talep ,dava ve ıslah hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10,000.-TL maddi tazminat bedelinin, fazlaya dair talep, dava ve ıslah hakları saklı kalmak üzere şimdilik 20.000.- TL manevi tazminat bedelinin, taraflar arasındaki 03.07.2015 tarihli sözleşmenin 4. Maddesi kapsamında davalının yerine getirmediği, getirmeyeceğini yazılı olarak beyan ettiği eksik edimlerinin ve yine sözleşmenin 9. Maddesinin (e)bendine aykırı eylemlerinin her biri açısından ayrı ayrı olmak üzere yine aynı sözleşmenin 18. Maddesi de dikkate alınmak suretiyle hesaplanacak cezai şart için,fazlaya dair talep, dava ve ıslah hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000.- USD karşılığı Türk Lirası cezai şart bedelinin, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; anılan 03.07.2015 tarihli sözleşmenin 18. Maddesinin, “Sanatçı, sözleşmedeki bütün hükümlerine riayet edeceğini ve üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getireceğini, yerine getirmediği her bir yükümlülük için hiçbir ihtara gerek kalmaksızın Yapımcıya 250.000 USD ikiyüzellibin) veya talep tarihindeki T.C. Merkez Bankası efektif döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk kirası karşılığını cezai şart olarak ödemeyi ve cezai şart miktarı ile ilgili olarak tenkis talebinde bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder… ” şeklinde olduğunu, görüldüğü üzere taraflar arasında imzalanan 03.07.2015 tarihli sözleşme gereği taraflar arasında belirlenen cezai şart miktarı 250.000 USD olduğunu, ancak davacının haklarını saklı tutarak 10.000 USD’lik kısmı için dava açtığını, davacının cezai şart miktarının kısmi olarak talep etmesinin usulen mümkün olmadığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, müvekkilinin oyunculuk yaparak sanat camiasında adını duyurduğunu ve bu sayede kendisine çok geniş bir çevre yaptığını, gerek ailesinin gerekse geniş çevresinin baskısıyla müzik piyasasına da girdiğini, 2013 yılında müzik çalışmalarına başlayan müvekkilinin davacı şirket sahibi … ile tanıştığını ve davacının da yönlendirmeleriyle albüm çıkarmaya karar verdiğini, ancak davacı aralarında imzalanması gereken sözleşmeyi, müvekkilini bugün, yarın diye oyalayarak imzalamadığını, müvekkilinin ilk single albümünü çıkaracağı tarihten 3 gün önce yani 28.11.2014 tarihinde davacı şirketin iyi niyetine güvenerek apar topar 28.11.2014 tarihli sözleşmeyi imzaladığını, tamamen kendi çevresinin sayesinde PR çalışmaları yapılarak adını duyurmaya başlayan müvekkilinin davacının bilinmeyen bir nedenle ve çok ısrarıyla yine davacının tüm iyiniyetine güvenerek vc tamamen bu konuda tecrübesiz bir sanatçı olması nedeni ile 03.07.2015 tarihli ikinci sözleşmeyi davacı şirket ile imzaladığını, müvekkilinin tüm özverisiyle çalışarak adını duyurmaya çalıştığını ve elinden gelenin en iyisini yaparak kendi adını duyurmayı başardığını, bu süreç içersinde müvekkilinin sözleşmede kendisine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, müvekkilinin kendi çabasıyla edindiği çevresi sayesinde birçok dergi ile, röportaj yaptığını davacının bu tanıtımlarda hiçbir payının olmadığını, bahsi geçen dava konusu 28.11.2014 ve 03 07.2015 tarihli sözleşmelerin 9-e maddesi gereği müvekkil, sözleşme süresi içerisinde konser, imza günü, oyunculuk, sunuculuk, şarkıcılık ve her türlü görsel ve işitsel işlerle ilgili yapacağı her türlü albüm, video kaset, klip, kısa ve uzun metrajlı sinema ve televizyon film ve dizilerinin, her nevi fotoğraf ve imaj faaliyetlerinin, her türlü reklam spot ve film çalışmaları ile mevcut ve ileride geliştirilebilecek yeni tekniklere konu tüm ses ve görüntü taşıyıcılarıyla ilgili seslendirme görüntü verme çalışmalarının, her türlü radyo ve televizyon programlan, tiyatro, gece kulübü, bar, konser gibi her nevi sahne gösterileri şeklinde yapacağı tüm yorumlama, sunuculuk, oyunculuk vb. temsil faaliyetlerinin düzenlenmesi, korunması ve tanıtım ve pazarlanması ve sponsorluk çalışmaları, müvekkile ait merchandising haklarının pazarlanması bu konularda gerekli anlaşmaların yapılması, gelir temin edilebilecek olanlarla ilgili ücretlerin %20lik kısmı müvekkili tarafından davacıya ödeneceğini, davacının bu madde gereği, müvekkili ile ilgili tüm sözleşmeleri akdettiğini ve müvekkiline ödenecek bedelleri tahsil ettiğini, sözleşme gereği ilk singleın masraftan çıktıktan sonra konserlerden ve sair anlaşmalardan elde edilen gelirlerin müvekkiline ödenmesi gerekirken, tüm gelirleri davacı yanın tek taraflı olarak kendinde tutup, hiçbir açıklama yapmadan adeta müvekkiline harçlık verir gibi cüzi bedeller gönderdiğini, bu durumun davacı tarafından dosyaya sunulan 03.12.2015 tarihli banka dekontuyla da sabit olduğunu, davacının müvekkiline “harçlık” adı altında cüzi bir ödeme gönderdiğini, tüm bu aksaklıklar ve en başından beri süre gelen güvensizlik devam ederken, müvekkiline … Bankası’ndan reklam teklifi geldiğini, müvekkilinin de davacı ile görüşerek kabul edeceğini bildirdiğini, müvekkilinin ilgili proje için … Kişi kurum ile sözleşmeler imzaladığını, anılan sözleşmelerden ilki gereği 30.000-TL+KDV müvekkili adına davacı tarafından tahsil edildiğini, müvekkiline 24.000-TL+KDV bedel ödenmesi gerekiren sadece 10.000-TL ödendiğini, aynı projenin devamı niteliğindeki 2. Sözleşmeden ise müvekkilline 70,800-TL bedel ödenmesi gerekirken müvekkilinin tüm ısrarlarına rağmen bu bedelin ödenmediğini, davacının sözleşmesel yükümlülüklerine uymadığı gibi haksız kazanç elde ederek müvekkilini mağdur ettiğini, aynı şekilde başka işlerde de müvekkiline ödenmesi gereken meblağların ödenmediğini, davacı ile imzalanan işbu dava konusu sözleşmenin tek taraflı maddi kazanç sağlanan, müvekkilinin sanat hayatı ile ilgili hiçbir insiyatif ve iradesinin bulunmadığı bir sözleşme olduğunu, müvekkilinin sözleşmeden beklediği hiçbir faydayı sağlayamadığını, bu şartlar altında kendisinden beklenen faydayı sağlamayan sözleşmenin feshedilmesinin davacının aykırı davranışları da dikkate alındığında kaçınılmaz hale geldiğini, müvekkilinin, anılan sözleşmenin imzalandığı süreçte sektör koşullarına hiçbir biçimde hakim olmayan, müzik sektörü kapsamında sanat hayatının henüz başlarında bir sanatçı olduğunu, dava konusu sözleşme, müvekkilinin müzik sektöründe en doğru biçimde yer alabilmesi gayesiyle davacı ile imzalamış olduğu ilk sözleşmenin devamı niteliğinde olup, davacının baskıları ile sanat hayatının kesintiye uğrayacağı kaygı ve korkusuyla apar topar müvekkil tarafından zaruret halinde imzalandığını, bahsi geçen sözleşme gerek teknik gerekse maddi şartlarıyla müvekkilinin hiçbir maddi kazanım elde edemeyeceği ve müvekkilinin serbest iradesi ile asla imzalamayacağı bir sözleşme olduğunu, anılan sözleşmede tarafların yüklendiği edimler arasındaki dengenin aşın derecede bozulmuş olması nedeniyle, tek tarafın aşırı derecede yarar sağlamasına hukuk kurallarının izin veremeyeceğinin açık olduğunu, davacı ile imzalanan sözleşmedeki madde hükümlerinin, taraflara yüklediğini edimler ve kazanımlar arasında aşırı derecede orantısızlık yaratmış olması ile müvekkilinin maddi olarak büyük zararlar gördüğünü, ayrıca yaşanan gelişmelerden dolayı manevi olarak da yıprandığını, müvekkilinin yaratıcı yönlerinin olumsuz etkilendiğini, dava konusu sözleşme hükümlerinin müvekkilinin anayasa ile korunan kişilik haklarını ihlal ettiğini, tamamen tek taraflı menafaatlere ve kazanımlara dayalı olan sözleşmenin devam etmesinin müvekkilini maddi olarak çöküntüye uğrattığını, dava konusu sözleşmelerde müvekkiline ağır yükümlülükler yüklenirken davacı aleyhine hiçbir yükümlülük getirilmediğini, hatta sözleşmeyi tek taraflı fesih hakkı tanındığını, davacı lehine müvekkil aleyhine getirilen kısıtlamalar karşılığında davacının müvekkile iş sağlama yükümlülüğü konusunda herhangi bir yükümlülük getirilmediğini, sözleşmenin 7-c maddesindeki tüm dijital gelirlerin davacıya ait olmasının hukuka ve tüm yasal ilkelere aykırı olduğunu, tüm bu sebeplerle dava konusu sözleşmenin bağlayıcı olmadığının ortada olduğunu, tüm bu nedenlerle gerek sözleşmede yer alan cezai şarta ilişkin hükmün hakkaniyete aykırı oluşu ve gerekse davacının sözleşmesel yükümlülüklerin yerine getirmemesi nedeniyle davanın reddi gerektiğini, cezai sartın miktarı belirli olduğundan HMK’nın 109.maddesinin 2. fıkrası gereğince kısmi dava açma koşullarının da oluşmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
YAPILAN YARGILAMA VE TOPLANAN DELİLLER
Dava 5846 Sayılı Kanun kapsamında, taraflar arasındaki sözleşmenin haksız fesh edilip edilmediği, talep olunan tazminat ve cezai şartların varlığı ve miktarı hususlarındadır.
Taraflarca dosyaya sunulan tüm deliller toplanmış, tanıklar dinlenilmiş, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeni ile bilirkişi raporu aldırılmıştır.
05.12.2017 tarihli duruşmada dinlenen davacı tanığı …;”…Ben davalının eski menejeriyim. İyi niyetli olarak işe başladılar. …’in başarılı bir şekilde kariyerini temin etmek amaçlıydı. Davacının saibi …’yı ben tanıyordum. …’i … ile tanışmaya ben götürdüm. Taraflar problemsiz bir şekilde anlaştılar. Menejerlik ücretini hem ben hem … aldı. Masraflar konusunda …’in masrafları yapması ve bizim pay almamız konusunda anlaştık. Dolayısıyla … masrafını yaparak payını aldı.Davacıdan projenin doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi, iyi bir şekilde lanse edilmesi beklenir. Sözleşme imzalanınca ben davacıdan herhangi bir bedel almadım. … Bey daha önce dizi piyasasında var olduğu için basından ve çevreden tanıyanları vardı. Ama müzik camiasındaki başarısı bu singılı çıkardıktan sonra oldu. Dizideki başarısı müzik alanındaki başarısını etkilemez ancak basın, dergiler vs. gibi tanıdıklarının faydası oldu. … Bey’e gelen tekliflere ilişkin iyi bir kariyer belirlendiği için bazı projeler bu açıdan yetersiz kalldığından red edildi…” şeklinde beyanda bulunduğu,
Davacı tanığı … …’nın “…Ben davacı şirkette yapımcı ve koordinatör olarak çalışmaktaydım. Davalı sözleşmeli sanatçımızdı. Bize fesihname göndererek çalışmak istemediğini söyledi. Sözleşme kendisine zorla imzalatılmadı, sanatçı 2014 -2015 yıllarında çıkarttığımız albümlerde sektörel bazda en iyilerle çalıştı ve iyi bir çıkış yaptı. Albümle ilgili masraflar çıktıktan sonra ödeme yapılması gerekirsen , kendisine seçenekli teklif sunuldu, kendisi masrafları bizim yapmamız konusunda şartlara razı oldu. Sözleşme lehine düzenlendi. Ancak dışardan gelen teklifler nedeni ile bizimle çalışmamayı tercih etti. Feshe yönelik olarak ve sözleşme bedellerine ilişkin davalı fesih öncesinde ödemelerin yetersiz olduğunu belirterek belirterek bana, …’e ve diğer tanığada söylemlerde bulundu…”şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
07.01.2018 tarihli duruşmada dinlenilen davalı tanığı …;”… ben asistan olarak davacı şirkette … ile ilgilenmek amacıyla asistan olarak 2013 yılından beri çalıştım. … isimli ilk single’ın çıkışında da sıkıntılar yaşadık, …’in beğenmemesi nedeniyle üç aranjör değiştirdik, daha sonra …’na gittik o şarkıyı beğendi ve şarkı yapıldı. Bu üç senelik bir süreçti. Klipte …’in bütün arkadaşları bedava çalıştı. Klibi … yönetti. Ücret almadı. Bu süreç diğer şarkılarda ve kliplerde … tarafından suistimal edildi. Ne zaman klip için para istesek “o kadar bütçemiz yok siz kendi içinizde halledin” diyordu. En son … şarkısında klip bedeli ödenmediğinden … tarafından davacı icralık oldu. Davacı şirkete bu sıkıntılar çoğu kez iletildi, yüzyüze konuşmalardan birine ben bir konser dönüşünde şahit oldum. … konseri dönüşü, … abi para mevzusunu açtı, …’de …’nin durumunun kötü olduğunu borcun bulunduğunu söyledi. …’e ödeme yapılacağı söylenerek bizden alınan paranın sonra oraya ödenmediğini hala …’in üzerinde borç olarak göründüğünü biliyorum dedi. Bu konulara ilişkin hiçbir zaman ayrıntılı bilgi verilmedi. Geçiştirildi. Ufak ufak paralar hesaba gönderilmekte fakat borcun ve alacağımızın ne olduğu konusunda ayrıntılı tarafımıza bilgi verilmemiştir. Bu nedenlerle davalı mutsuzdu, şarkı üretimi durdu, … sürekli “abi albüm yapalım” demesine rağmen tek single’lar çıkarılmakta ve geçiştirilmekte idi. Şu anda 12 şarkılık bir albüm çıkarmaktadır. Biz ekip olarakta mutluyuz. Bana vaad edilenlerin hiçbiri de yapılmadı. Bu üç aranjörün bedeli … tarafından ödendi. Fakat bunların değişme sebebi de …’dır…” şeklinde beyanda bulunduğu,
Davalı tanığı …’nin;”…Ben 2016 yazında … ile çalışmaya başladım. Sürecin çok yavaş ilerlediğini ve onun çok mutsuz olduğunu gördüm. Üçüncü single çalışmasını çıkaracağı süreçte … kendi başına …’ya gitti. Üçüncü köprü çekimi için gün belirlendi. … “acaba klibi çekmesek mi, senin hala şirkete borcun var, şirketin durumu kötü” gibi sürekli motivasyon bozucu konuşmalar yapıyordu. Sonraki yapılan konserlerde de gittiğimiz konserin ne kadara anlaşıldığını ne ödendiğini bilemiyorduk. Bize hesap açık gelmiyordu. Bir gün ofiste bana …’in borçları diye excel dosyası gösterdi. Bu dosyayı biz de takip edelim bize gönder dememize rağmen bize göndermedi. Ortada sürekli bir borç var diye sanatçının parası kesilmekte ama biz tam olarak bunu bilememekteydik. Borç içeriklerini tam olarak bilemiyoruz dedi. Yapılacak anlaşmaların ne kadara yapıldığı konusunda bize hiç ayrıntı verilmiyordu, bir defasında … Bankası ile ilgili yapılacak çalışma için bize sözleşme gönderildi. Biz de sanatçının haklarını koruyan maddeleri revize ederek tekrar gönderdik, ama sözleşmenin daha önceden onaylandığını bu şekilde kabul ettiremeyeceklerini söyleyerek kabul edilmedi. Sözleşme kurye ile sanatçının evine gönderildi. 75.000 TL alınacağı söylenmesine rağmen bize 50.000 TL alınacağını, 25.000 TL’nin reklam ajansına verileceğini söylediler, sözleşmede ise 75.000 TL yazıyordu, ama buna ilişkin başka bir düzenleme yoktu. Sektörde de bu olağan değildir…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan 13.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…davacının sözleşmeyi feshinin hem şekli açıdan hem de gerekçeleri açısından haklı olmadığı, sözleşmenin kalan süresinde davacının elde edebileceği yarar ile mahrum kaldığı kâr da dikkate alındığında somut olaydaki ihlalin yoğunluğu, niteliği göz önüne alındığında maddi tazminatın yaklaşık olarak 75.000 TL olabileceği, haksız fesih sebebiyle davacının sözleşme çerçevesinde cezai şart talebinde bulunma hakkının bulunduğu ancak sözleşmenin davalı adına hem cezai şart hem de cezai şarttan ayrı tazminat ödenmesini öngörmesi dikkate alındığında Borçlar Kanunun 182/son’daki; “Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmünün dikkate alınıp cezai şartta indirime gidilip gidilmeyeceğinin takdirinin Mahkemeye ait olacağı, sözleşmeye aykırı davranışın manevi tazminat gerektirip gerektirmediğinin takdirinin Mahkemeye ait olacağı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği
30.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda ise özetle;”…dava konusu sözleşme maddeleri incelendiğinde, davalının gerek kişilik ve manevi haklarını gerekse ekonomik Özgürlüğünü ve geleceğini aşırı ölçüde sınırlayıcı nitelikte olduğu, davalının sözleşme edimlerini yerine getirmesinden ziyade davacıya bağımlı hale gelecek şekilde bir faaliyet şekli öngördüğü hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu sözleşmenin kelepçe sözleşme olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VEGEREKÇE
Türk Borçlar Kanunu md. 26-27 hükümlerinde; taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler. Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykın veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur. Keza TMK md. 23 /II de “Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz” düzenlemeleri bulunmaktadır.
Kelepçeleme Sözleşmeleri, kişinin ekonomik özgürlüğünü ve geleceğini aşırı biçimde sınırlanması, karşı tarafa bağımlı hale gelinmesi ve kişinin hareket kabiliyetinin neredeyse kalmaması sonucunu doğuran sözleşmelerdir. Bu nitelikteki sözleşmelerde kararlaştırılan hükümlerden dolayı sözleşme taraflarından birinin, ekonomik özgürlüğü genel ahlaka aykırı sayılacak kadar aşırı derecede sınırlanmaktadır ve bu sebeple diğer tarafın keyif ve arzusuna tabi olunmaktadır.(Akın Ünal, Kelepçeleme Sözleşmeleri, …, Adalet Yayınevi, 2017,s.108-113)
FSEK md. 48 hükmü gereğince “ Eser sahibi veya mirasçıları kendilerine kanunen tanınan mali hakları süre, yer ve muhteva itibariyle mahdut veya gayrı mahdut, karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredebilirler. Mali haklan sadece kullanma salahiyeti de diğer bir kimseye bırakılabilir”. FSEK md. 52 hükmü gereği ise; mali haklara ilişkin sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayn gösterilmesi şarttır.
Alınan bilirkişi raporlarında, 13.08.2018 tarihli bilirkişi raporunun 9. Paragrafında ve 30.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda, müzik sektörü bilirkişileri aynı görüşü belirtmişler, diğer bilirkişiler ise farklı düşmüşler ise de bu farklılığın hukuki değerlendirmelerde olduğu, hukuki değerlendirmeyi mahkememizin yaptığı, uyuşmazlığın çözümü için özsel olan teknik bilgiyi sağlayan müzik sektörü bilirkişilerin aynı olan görüşlerinden faydalanıldığı, mahkememizce doğru bulunan hukuki değerlendirmelerin de göz önüne alındığı ve hukuku resen uygulayarak tam bir vicdani kanaate şüphesiz olarak ulaşıldığı belirtilmelidir.
Sektörde bir çok yapımcı, yapım ve menajerlik sözleşmeleri yapmak sureti ile gelecek vaat ettiğini düşündüğü, kazanç getirebileceğine inandığı sanatçılara yatırım yapmakta ve kendi sektör deneyimi, çevresi ve imkanlarım kullanmak sureti ile sanatçının tanınması, popüler olması, konserlerde yer alması, rekiam/tanıtım/organizasyonlarda yer alması kısacası kalabalık kitlelerce tanınarak talep edilir hale gelmesi bu bağlamda da kazanç elde etmesi için faaliyet göstermektedir.
Yapımcı sanatçı için bu imkanları ortaya sererken tamamen maddi risk alarak bu yatırımları yapmaktadır. Zira müzik sektöründe bir kişiye/şarkıya ne kadar gelecek vaat ettiğini düşünerek güvenilse, yatırım yapılsa da o dönemin şartları/dinleyicinin şarkıyı beğenmesi/sanatçınm sevilmesi/ şarkının çıkarıldığı sırada çıkan diğer şarkılar vb. bir çok farklı etken sanatçı ve şarkının başarısını etkileyebilir.
Dolayısıyla yapım şirketleri bir sanatçıya yatırım yaptıklarında ve sanatçının tanınması için faaliyet gösterdiklerinde, uygulamada sanatçı ile yapılan sözleşmeler aracılığı ile bu faaliyetlerinin karşılığını almayı amaçlamaktadır. Buna göre sözleşmelerde genellikle bir süte öngörülerek, bu süre içinde sanatçının birden fazla albüm ve/veya single çıkarması kararlaştırılır. Yapım şirketleri yine genellikle eğer bu şekilde bir sanatçı ile çalışılacaksa, sanatçının menajerlik hizmetlerini de almakta olup, yapım/menajerlik veya ikisinin aynı sözleşmede düzenlendiği sözleşmelerle bu edimleri üstlenmektedir.
Gelişen teknoloji ile artık tüm satışlar neredeyse dijital mecralarda yapılmakta, bir çok yapımcı/sanatçı fiziki albüm basımı yapmamaktadır. Dolayısıyla sanatçının eskiden fiziki satıştan kazanacağı payın günümüz şartlarında dijital mecralardaki satışlara çevrilmesi beklenebilir. Ancak uygulamada bu husus henüz yaygın olarak benimsenmemiş olup, belirtilen şekilde düzenleme yapılması tarafların inisiyatifindedir.
Burada yapımcı ve sanatçı menfaatleri gözetilirken dikkat edilmesi gereken hususlar: Sözleşmenin uzunluğu, Kararlaştırılan menajerlik payı, Yapımcının sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükleri ve bu yükümlülüklerin sanatçının sözleşme süresi ile kısıtlanan maddi kazanç ve faaliyetlerinin karşılığında sanatçıya kazandırdıklarının orantısı olarak değerlendirilebilir.
Yapımcının, sanatçı için büyük maddi maliyetlerde bulunması ve imkan sunması tamamen maddi risk alarak bu yatırımları yapması sonucudur. Dolayısıyla, FSEK teki koruma yapımcının büyük yatırımları sonucu, büyük maliyetlerle tespit edilen eserin başka kimseler tarafından haksız kullanımının önüne geçerek, her hangi bir emek veya para harcanmadan kullanılmasını engellemektir.
Yapımcı vc sanatçı menfaatleri gözetilirken dikkat edilmesi gereken hususlar,
-Sözleşmenin uzunluğu
-Kararlaştırılan menajerlik payı
-Yapımcının sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükleri ve bu yükümlülüklerin sanatçının sözleşme süresi ile kısıtlanan maddi kazanç ve faaliyetlerinin karşılığında sanatçıya kazandırdıklarının orantısının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sözleşmedeki hükümler taraflardan biri için ekonomik özgürlüğün devri anlamına geliyorsa veya taraflardan birini diğerinin keyfîne tabi alma durumuna sokuyorsa ve sözleşme ilişkisi uzunsa kişinin ekonomik özgürlüğü aşırı biçimde sınırlanmış sayılır.
28/11/2014 ve 03/07/2015 tarihli sözleşmeler incelendiğinde her ne kadar şekli anlamda ilk sözleşmenin süresinin 3 yıl diğerinin 5 yıl olarak düzenlendiği görülmekte ise de ; sözleşmelerin 5. maddesinde “Sanatçı edimlerini tamamlamadığı takdirde iş bu sözleşme herhangi bir sürenin dolması ile sona ermez. Sanatçının cezai şartı ödemesinin yanı sıra tüm edimlerini yerine getirinceye kadar iş bu sözleşme yürürlükte kalmaya devam eder.” hükmünü içerdiği, sanatçının hem cezai şart yükümlülüğünü yerine getirmesi hem de tüm edimlerini ifa edinceye değin bağlı kalmasını sağladığı görülmektedir.
Doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında yapılan tanımlarda cezai şart “borçlunun, borcunu hiç veya gereği gibi ya da kararlaştırılan yerde ve zamanında ifa etmemesi hallerinde alacaklıya karşı yerine getirmeyi üstlendiği veya sözleşmenin taraflarından birinin onu ifa ederek, başka bir yükümlülük altına girmeksizin sözleşmeden dönme hakkı kazandığı, ekonomik ve fer”i nitelikte bir edimdir”.
Yargıtay 14, HD. cezai şartın amaçlarını, cezai şartın türleri ile ilişkilendirerek şu şekilde tespit etmiştir. “Cezai şart, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde borçlunun belirli miktar para ödeme taahhüdüdür. Cezai şartın üç amacı vardır. Bunlar, teminat ve ceza amacı, tazminat amacı ve sözleşmeden dönme amacıdır. (YKD. C. 25, S. 12, Aralık 1999, s. 1677) Cezai şartın asıl gayesi borcun ifasını kuvvetlendirmektir.
Sözleşmenin 10/a maddesinde “Sanatçı sözleşmenin başlangıcından itibaren sözleşme konusu albümlerin piyasaya sunumundan asgari 1 yıl sonrasına kadar piyasaya çıkabilecek şekilde başka bir yapımcıya yeni bir yapıt seslendirmeyeceğini ve/ veya muvafakatname vermeyeceğini aksi takdirde cezai şartı ödeyeceğini kabul beyan ve taahhüt eder’ denmektedir.
Sözleşmede öngörülen amaç bakımından bu maddeler birlikte değerlendirildiğinde gerek süre gerekse cezai şartın düzenleniş şekline bakıldığında, davalı açısından asıl edimin ifasının gerçekleştirilmesi ve zararın oluşumunun önlenmesi saikinin aşılarak sözleşmeye konu teşkil edemeyecek ileride vücuda getirilecek sözleşme dışı yapıtların da sözleşme kapsamına dahil edilmeye çalışıldığı, sanatçının yapımcıya mutlak surette bağlanması, kelepçeleme saiki taşıyan bir sözleşme olduğu değerlendirilmiştir.
Sözleşmenin 7/c maddesine göre “İnternet, bilgisayar, digital vb kısaca her türlü ortama aktarılması nedeni ile elde edilecek download veya genel olarak her türlü satış tekniği ile MP\ MP-ı- cep telefonu müziği ve /veya her türlü e- ticarete yönelik ve burada adı geçmeyen her türlü dijital, manyetik kısaca her türlü ortama kaydedilmesinden doğan her türlü satış ve gelirleri ile sponsorluk gelirleri yapımcıya aittir. Bu haklar iş bu sözleşme ile yapımcıya devredilmiş olup bu gelirlerden sanatçıya herhangi bir ücret ödenmeyecektir.”
Sözleşmenin md. 7/d “Yapımcı yapımda yer alan yapıdan sözleşme süresince veya daha sonra single, remix, kanşık kaset veya CD gibi görüntülü veya görüntüsüz ses taşıyıcılarında sayı ve süre ile sınırlandırılmadan piyasaya sunabilir. Başka sanatçıların yapıtlarında yer aldığı karışık albümler olabileceği gibi tümü sanatçının yapıtlarından oluşan ve yeni logo, etiket albüm ismi, yeni kaset/CD kapağı gibi her türlü burada değinilen veya şu anda bahis edilemeyen şekillerde, yani özetle yeni albüm ve albümler olarak piyasaya sunabilir…Bu albümlerin gelirlerinden hak ediş ödemesi yapılmayacaktır ve elinde sanatçıya ait görsel ve her türlü malzemeyi bu albüm/albümlerin satış ve reklamlarında, video klibinde, her türlü ses ve görüntü taşıyıcıda kullanabilir. Bunları yapmak için sanatçıdan tam ve kesin yetkiyi süre ve sayı ile sınırlandırılmaksızın almıştır. Bu yetkiyi ve sözleşmeyi isterse 3. şahıs ve/veya şirketlere devredebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
FSEK md. 52 hükmü gereği mali haklara ilişkin sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayn gösterilmesi şarttır. FSEK’nun temel ilkelerine aykın olarak ilerde vücuda getirilecek niteliği ve eser vasfı tamamen belirsiz, sözleşme süresinden sonraki zaman dilimini herhangi bir süre sınırlaması vc adet sınırlaması olmaksızın sözleşme esnasında bahsedilemeyen şekilde, sözleşme dışı farklı bir eserde mali bak kullanımlarının devri geçersiz olup, FSEK açısından başta icracı sanatçıların manevi haklarını kapsayan hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
Sözleşmenin 11. maddesinde “Sanatçı bıı sözleşme uyarınca seslendireceği yapıtları, sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren başlayacak yirmi yıllık sürenin sonuna kadar yapımcının yazılı izni olmadığı sürece ses taşıyıcılarına kayıt edilmek amacıyla kendisine kapsar biçimde yapımcı dışında kendi adına veya üçüncü gerçek ve/veya tüzel kişiler emrine seslendirme yapmayacağım aksi takdirde ifanın yanı sıra cezai şartı ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder.” hükmünü içermektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarım belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.
Davalı sanatçının sözleşme imzalandığı tarihte 25 yaşında olması 20 yıl sonra 45 yaşına geleceği, hızlı tüketilen pop kültürü açısından sanatçının aktif sanat süresi düşünüldüğünde tamamen müzik hayatının sınırlandırıldığı görülmektedir.
Ayrıca aşağıda sözleşmeden alıntılanan maddeler de kişiye sıkı sıkıya bağlı kişilik hakları ile bağlantılı icracı sanatçının manevi baklanna ilişkin düzenlemeleri içeren maddelerden olup, bu maddelerdeki yükümlülüklerin kapsamı ve sınırları belirlenmemiştir.
Sözleşme md.7 /e “Sanatçı yapımcının iç politikası gereğince yasakladığı televizyon, radyo, sahne, internet, Show, gösteri ve benzeri programlara katılmamasına ilişkin alınmış kararlara uyacağını, özel hayatına dikkat edeceğini, iş bu sözleşme süresince bu hükme uyacağını aksi takdirde sözleşmedeki edimlerini yerine getirmenin yanı sıra cezai şartı ödemeyi kabul beyan ve taahhüt eder.” Yapımcının yasakladığı programlar sözleşme anında belli olan ve sanatçıya tebliğ edilen programlar mı , yapımcının tek taraflı irade beyanı ile ilerde belirleyeceği programlar mı olduğu, bu programlar sanatçıya nasıl bildirileceğinin kapsamı ve sınırlan belirlenmemiş olduğu için kelepçeleme mahiyetli bir madde olduğu görülmüştür.
Sözleşme md. 10 /c “Sanatçı hangi amaçla olursa olsun yapımcının yazılı iznini almadan başka yapımlarda ve/veya video kliplerinde sesi ve görüntüsüyle yer alamaz. Aksi takdirde edimlerini yerine getirmenin yanında aynca cezai şart ödeyeceğini kabul beyan eder.” Kişinin sesi, görüntüsü tamamen kişilik hakları kapsamındadır. Kapsamı ve sınırları belirlenmemiştir.
Sözleşme md. 12 /f “Sanatçı sesi, görüntüsü, tespit yapılmış icraları ve biyografi bilgilerinin yapımcının oluşturacağı ve /veya oluşturulmasına katkıda bulunulacağı web sitelerinde yer alması konusunda süresiz olarak yapımcıya tam ruhsat şeklinde yetki vermiş olup, bu konuda yapımcıdan herhangi bir maddi, manevi talepte bulunmayacağını kabul beyan ve taahhüt eder.”
Sözleşme md. 12 /g “Yapımcı sanatçının okumuş olduğu yapıtlara ait ses, görüntü taşıyıcılarını kendisi ve /veya üçüncü şahıs veya şirketlerle anlaşarak her türlü promosyon çalışmalarında kullanabilir. Bu çalışmalar nedeni ile elde edilecek gelirler için sanatçıya ücret ödenmeyecektir.”
Bu sözleşme maddelere ilişkin olarak Yargıtay’ın bir kararında daha geniş bir tanım yapılmış ve ekonomik özgürlüğün yanına kişisel özgürlük de dahil edilmiştir. Bu karara göre “Kişisel veya ekonomik hürriyeti kabul edilemez derecede ya da olağanüstü bir biçimde sınırlayan sözleşmeler ahlâk ve adaba aykırı düşer. Sözleşmeye bağlanan sınırlamalar borçlunun kişilik veya bekası için zorunlu olan koşulları olağanüstü şekilde tehlikeye düşürmemeli, onun için katlamlamaz ve çökeltici bir düzeye gelmemelidir. Yoksa kişi ekonomik özgürlüğünü yitirir ve alacaklının mutlak iradesine tabi duruma gelir.” ( Yargıtay 1. HD 6.3.2002, 2001/10578 E.-2002/2892 K.)
Maddi kazanca ilişkin sözleşmede öngörülen maddelerin müzik sektörü bilirkişisinin tespitleri ile beraber değerlendirilmesinde;
Sözleşme md.8/b “Sanatçı ilk single çalışması ile ilgili olarak Yapımcı tarafından gerçekleştirilen Prodüksiyon vc Promosyon masrafları ile ilgili harcamaların bedeli karşılanmcaya kadar konser imza günü vb. etkinliklere katılmayı ve seslendirme yapmayı ve bu etkinlikler ve çalışmalar için herhangi bir ücret talep etmemeyi kabul beyan ve taahhüt eder” şeklindedir. Yapım sözleşmesinin doğal gereği olarak hakkaniyetli olarak düzenlenmiş bu madde belirsizlikle maluldür. Sözleşme ekinde ve dosya muhteviyatında sunulan deliller arasında prodüksiyon ve promosyon masraflarının bedelinin ne olduğu ve hangi süre içinde ne şekilde karşılanacağına ilişkin bir bilgi olmaması keza ; sözleşme md. 12/h “Yapımcı dilediği takdirde iş bu sözleşmeyi herhangi bir süreye ve/veya sebebe bağlı kalmaksızın ve herhangi bir tazminat ödemeksizin derhal feshetme hakkına sahiptir.” şeklindeki hükümleri ile yapımcıya tek taraflı fesih imkanı tanınması, sanatçının sözleşmeyi nasıl fesih edeceğinin belirtilmemesi, sanatçıya sözleşmeyi fesih imkanı sağlanmaması ya da önemli ölçüde kısıtlaması özgürlüğü aşırı derecede kısıtlayan hükümlerdir.
Sözleşme “Md 17 a) Sanatçı beş albümde de geçerli olmak üzere her bir albüm satışında 50.000 adete kadar albüm satışlarından herhangi bir ücret talep etmeyecektir. Dijital satışların tamamı yapımcıya aittir. Sanatçıya herhangi bir ödeme yapılmayacaktır.” şeklinde düzenlenmiştir.Müzik sektörü bilirkişisine göre daha önceki yıllarda arz talep dengesi fiziki satışlar için geçerli olmaktayken günümüzde fiziki satış albüm satışları yok denecek kadar az olduğu, belirtilen albüm satış rakamının günümüz hayatın doğal akışında ulaşılamayacak bir rakam olduğu, gelişen teknoloji ile artık tüm satışların neredeyse dijital mecralarda yapılmakta, birçok yapımcı/sanatçı fiziki albüm basımı yapmadığı kanaatine varılmıştır.. Dolayısıyla yukarıda belirtilen sözleşme maddelerine istinaden sözleşmede dahi tanımlanmamış dijital haklar kapsamından sanatçıyı mahrum kılmak; sözleşmenin ilgili maddesinde devam eden fıkrasında “Yapımcının ödemelerle ilgili temerrüde düşmesi için noterden yazılı ihtarname gönderilmesi ve 15 gün süre verilmesi 15 gün içinde ödemenin yapılmaması gerekmektedir. Yapımcının temerrüde düşmesinin fesih nedeni olmadığını taraflar kabul beyan ederler.” Hükmünün yer alması;
Yine sözleşme md.17 /c‘deki “Sözleşme konusu ile ilgili elde edilecek olan sponsor gelirlerinin ve diğer tüm gelirlerin yapımcıya ait olacağı”na ilişkin düzenleme ekonomik özgürlüğü aşın biçimde sınırlandıran hükümler olarak görülmüştür.
Borçlar Kanununda temel kural sözleşmeyi ayakta tutmaktır. Sözleşmedeki sakat kısmın tarafların farazi iradelerine göre düzenlenmesi gerekmekle birlikte sözleşmenin içeriğinin kanunun emredici hükümlerine kamu düzenine kişilik haklarına ve genel ahlaka aykırı veya konusunun imkansız olması halinde sözleşmeler kesin hükümsüzdür.
Yukarıda da belirtildiği üzere; Cezai şart kararlaştırılmasında amaç, borçluyu cezalandırmaktan çok, alacaklıya emniyet vermek, hakkını kolay yoldan ve emin suretle elde etmesini sağlamak, gerektiği durumda zararını ve karşı durumun kusurunu ispat etmek zorunda kalmadan belirlenen miktardaki tazminata kavuşmasını temin etmektedir. Dolayısıyla sözleşmenin sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Yargıtay kararlarında da herhangi bir teknik kavramın kullanılmadığı ve yine doktrindeki “aşın ölçüde bağımlılık”, “borçlunun iktisaden mahvına sebep olma” gibi hususlara vurgu yapıldığı görülmektedir. Yüksek Mahkeme’nın konuya ilişkin kapsamlı ilk incelemesi 1974 tarihli bir Hukuk Genel Kurulu kararıdır. Muhtelif daire kararlarında da sürekli adı geçen bu Yargıtay kararına atıf yapılmıştır. Söz konusu kararda, taraflarca kararlaştırılan cezaî şartın, borçlunun -tacir olsa bile- “iktisaden mahvına neden olacak derecede ağır ve yüksek ise” genel ahlaka aykırı sayılması ve cezaî şartın tamamen veya kısmen iptal edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Mali hak ödemelerine ilişkin maddeleri ayrık tutarak diğer maddeler tek tek incelendiğinde; yapımcının temerrüdünün dahi sözleşme fesih sebebi olmadığı , yapımcının dilediği anda herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeyi tek taraflı fesih etme yetkisinin olması, sözleşmede ya da ekinde sebepleri belirtilmeksizin dilediği programlan yasaklama yetkisi bulunması, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar olan görüntü, ses vb.’yi herhangi bir izin, süre sının olmaksızın kullanması, sanatçının tüm sözleşme hükümlerine tamamen riayet ettiği düşünüldüğünde dahi sözleşme süresi boyunca ve hatta sözleşmeden sonraki 20 yıl boyunca yapımcıya bağımlı kaldığı, herhangi bir hareket alanı kalmadığı görülmektedir.
Tüm bu sebeplerle taraflar arasındaki sözleşmelerin davalı tarafın ekonomik özgürlüğünü aşırı derecede kısıtladığı, ahlaka ve kişilik haklarına aykırı olduğu ve geçersiz olduğu sonucuna varıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar harcının, peşin yatırılan 170,78 TL’den mahsubu ile bakiye kalan 116,38 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 2.100,00 TL bilirkişi ücreti ile 25,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.125,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden (usulüne uygun olarak yatırılan ıslah harcı bulunmadığından) dava dilekçesinde talep edilen miktar üzerinden, AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/02/2020

Katip …

Hakim …