Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/378 E. 2019/310 K. 09.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/378
KARAR NO : 2019/310

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 24/10/2016
KARAR TARİHİ : 09/07/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin özellikle bilgisayar, bilgisayar çevre bilimleri ve yazılımlarının toptan ticareti, bilgisayar programlama faaliyetleri ve yazılımların çoğaltılması hizmetleri alanında ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, hizmet vermeye başladığı günden bu yana önemli tüketici kitlesine sahip olduğunu, “…” markasını, 17.05.2001 tarihli … tescil no ve 17.03.2009 tarihli ve … tescil no ile 9, 35, 37 ve 42 sınıflardaki alanlarda TPE nezdinde tescilini sağladığını, davalı şirketin 24.08.2011 tarihinde kurulduğunu, kuruluş ana sözleşmesinde faaliyet alanı olarak, her türlü bilgisayar sarf malzemelerinin, yazılımlarının ve programlarının alım satım kiralama ithalat ve ihracatı, her türlü bilgisayar sistemleri kurmak olarak belirtildiğini, davalının TPE nezdinde tescil edilmemiş olmasına rağmen, yasal hakları müvekkili şirkete ait olan logo ile “…” ibaresini, müvekkili şirketten hiçbir izin almadan marka olarak tanıtım amacı ile kullandığını, bu hususta davalı şirkete … 41.Noterliği’nin … tarih ve … nolu ihtarnamesi ile söz konusu marka olarak tescilli unvanı ve logosu ile iltibas yaratan ticari unvanın değiştirilmesinin talep edildiğini ancak verilen süre içerisinde davalı şirketin gerekli yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalı taraf ile müvekkili şirket arasında halihazırda herhangi bir sözleşmeden kaynaklanan ticari bir ilişki ya da bayilik ilişkisi veya başka bir fatura ilişkisi bulunmadığını ancak davalının müvekkili şirket ile aralarında bir bağ varmış gibi işletme adı ve tüm tanıtım vasıflarında, müvekkili şirketlerin markasını, unvanını logosunu ve ticari itibarını izinsiz olarak kullandığını, tüketiciler nezdinde aralarında organik bir bağ varmış gibi bir intiba uyandırdığını, haksız rekabete sebebiyet verdiğini, müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz ettiğinden bahisle, davalı tarafça gerçekleştirilen haksız rekabet eyleminin ve marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına ve men’ine, marka tecavüzünü oluşturan ürünlere ve eşyalara el konulmasına ve imha edilmesine, marka tecavüzüne konu olan davalı markasının web sitesinin kapatılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği, 26.12.2018 tarihli dilekçesindeki kısmi ıslah taleplerinde davalının ticaret unvanın ya da ticaret unvanında yer alan … ibaresinin sicilden terkinine, …” … alan adlı web sitesine erişimin engellenmesine, … tanıtıcı adının ve logosunun fatura, broşür, tabela ve tanıtım amaçlı her türlü matbu belge ve mecrada kullanımının durdurularak sayılan ürünlerin imhası, INSTAGRAM, FACEBOOK, TWITTER VE LINKEDIN ve diğer tüm sosyal medya hesaplarından silinmesine, kararın ilanına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 24.08.2011 tarihinde “bilgisayar, bilgisayar sarf malzemelerinin, yazılımlarının ve programlarını alım-satımı” alanlarında faaliyette bulunmak üzere kurulduğunu, unvanın “… Ltd.Şti.” olduğunu, bugüne kadar sadece kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler, dernekler ve kamu kurumlarının iştirakleri olan şirketlere ihale yolu ile talep ettikleri ürünleri satmakla sınırlı faaliyet yürüttüğünü, bu satış faaliyeti dışında herhangi bir ticari faaliyet yürütmediğini, bu faaliyetleri sırasında sadece tescilli ticaret unvanını kullandığını ve bu unvanı dışında başkaca herhangi bir marka veya işaret kullanmadığını, bu şekildeki faaliyetlerinin hukuka aykırı olmadığını, müvekkili şirketin üretim yapan, ürettiği malları … markasıyla satan bir şirket olmadığını, sadece kamu kurum ve kuruluşlarının açmış oldukları ihalelerine katılmak suretiyle mal alım-satımı ticari faaliyeti yürüten bir şirket olduğunu, bu faaliyetleri dışında perakende ve ya bireysel tüketicilere yönelik herhangi bir satış faaliyetinin bulunmadığını, sırf ana sözleşmesinde yazılı olması nedeni ile davacının marka haklarına tecavüz edildiğinden bahsedilemeyeceğini, davacının markasının “…” olduğunu ve müvekkilinin ticaret unvanının klavuz sözcüsü olması sebebiyle “…” ibaresi üzerindeki yasal hakların münhasıran müvekkiline ait olduğunu, tescilli ticaret unvanının klavuz sözcüğünü kullanmasının hem hukuki hakkının hem de yasal mükellefiyeti olduğunu, davacının iddia ettiği gibi müvekkilinin işyerinde tabela mevcut olmadığını, müvekkili şirket adına kayıtlı olan “…” alan adlı internet sitesindeki açıklamaların davacının iddia ettiği gibi olmadığını, davacının marka hakkının ihlal ettiğini öne sürdüğünü, 556 Sayılı KHK’nın 9. Maddesi kapsamında marka ihlalinden söz edilebilmesi için; “…marka ile işaret aynı veya benzer olmalı, işaret, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde kullanılmalı, marka ile işaret arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunmalıdır…” koşullarının bir arada olması gerektiğini, bu koşullar bir arada olmadığı müddetçe marka hakkına tecavüzden bahsedilemeyeceğini, davacının tescilli markasının “…” olup şekil unsuru ile birlikte tescil edildiğini, tescil ediliş biçimi ve özellikle şekil unsuruyla birlikte değerlendirildiğinde müvekkili şirketin ticaret unvanının klavuz unsuru olan “…” kelimesi ile herhangin bir benzerliği bulunmadığını, birebir aynı olmayan bu iki işaret arasında anlamsal yönden de biraz farklılık olduğunu, davacı markasının 09, 35, 37 ve 42. Sınıflara dahil mal ve hizmetler yönünden tescil edildiğini, müvekkili şirketin üretim yapan veya kendi ürettiği ürünleri satan bir firma olmadığını bu haliyle davacının tescil belgesi kapsamındaki 9’uncu sınıfa dahil herhangi bir emtiada marka kullanılmadığı için marka hakkının ihlalinden söz edilemeyeceğini, müvekkiline ait “…” alan adlı internet sitesinde davacının marka hakkına tecavüz edilmediğini, herhangi bir haksız rekabet eyleminin söz konusu olmadığını, müvekkiline ait internet sitesi alan adının müvekkilinin tescilli ticaret unvanını kullanma hakkına dayandığını, ticaret unvanı ile meşru bir bağlantısı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı Kanun kapsamında marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, men’i talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, davacı tarafın … esas unsurlu … tescil nolu markayı 17.05.2001 tarihinde 09,35,37 ve 42’nci sınıfta yer alan emtia hizmetlerde tescil ettirdiği aynı şekilde, … nolu … ibareli markayı 21.09.2007 tarihinde 09,35,37 ve 42’nci sınıfta yer alan emtia ve hizmetlerde tescil ettirdiği, davalı tarafın … esas unsurlu … tescil nolu markayı 35 ve 37’nci sınıfta dava tarihinden sonra 14.03.2017 tarihinde devraldığı, markanın “büro makinelerinin ve donanımlarının kiralanması, büro makinelerinin eşyalarının tesisi, bakımı ve tamiri” sınıflarında tescilli olduğu ve bu sınıfların davalı tarafın faaliyeti ile ilgisi olmadığı anlaşılmıştır.
İbraz edilen 27.04.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda;”…Davalı tarafın internet sitesinin yer verilen görselleri incelendiğinde davalı tarafın internet sitesinde … ibaresini ticaret unvanının kullanımı dışında markasal olarak kullandığı, marka görselinin önünde bir logo yer aldığı ve “…” işaretinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Davalı tarafın tescilli ticaret unvanını kullanmasında hukuken bir engel bulunmamaktadır. Fakat; ticaret unvan dışındaki markasal kullanımların davacı tarafın … markası ile iltibas yarattığı düşünülmektedir. Davacı tarafın … İbareli markayı 2001 ve 2007 yıllarında bilgisayar hizmetlerinde tescil ettirdiği göz önüne alındığında ve davalı tarafında bilgisayar hizmetleri alanında faaliyet gösterdiği gerçeği karşısında davacı adına tescilli … markası ile davalı tarafından markasal olarak kullanılan … markası incelendiğinde aralarında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğu ve davalı markasında esas unsur olan … ibaresinin davacı tarafın … markası ile karıştırılabileceği bu nedenle davacı tarafın 556 sayılı KHK’den kaynaklı haklarının ihlal edildiği, markalar arasındaki benzerliğin aynı zamanda haksız rekabet olarak nitelendirilebileceği, davalı adına kayıtlı …tr isimli internet sitesinde … ibaresinin markasal olarak kullanıldığı, bu kullanımın davacı tarafın marka hakkını ihlal ettiği ve kullanımın aynı zamanda haksız rekabet olarak nitelendirilebileceği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyanları değerlendirilerek sunulan 16.10.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda; “…Davalı adına kayıtlı … isimli internet sitesinde ve diğer tanıtım araçlarında … ibaresinin markasal olarak kullanıldığı, bu kullanımın davacı tarafın marka hakkını ihlal ettiği ve kullanımın aynı zamanda haksız rekabet olarak nitelendirebileceği, davalı tarafa ait “… LTD. ŞTİ. ibareli ticaret unvanının sicilden terkini için gerekli koşulların bulunduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
556 sayılı MarkKHK, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 10.01.2017’de Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla beraber yürürlükten kalkmıştır. Bu doğrultuda derdest davalara hangi mevzuatın uygulanacağının açıklanması zarureti doğmuştur. Kanunlar kural olarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar; ancak kanunun geçmişe etkili olarak uygulanacağına ilişkin bir hüküm ihdas edilmiş ise kanun geçmişe etkili olarak uygulanabilir. Kanunun yürürlüğü düzenleyen 192. maddesinin “a” ve “b” bendinde yer alan ileri yürürlük hükümleri istisna olmak üzere, kanunun diğer hükümlerinin SMK’nın yayımı tarihinde yürürlüğe girecek olup; SMK’nun geçmişe etkili olarak uygulanmasına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla yürürlüğe girdiği 10.01.2017’den itibaren ileriye etkili olarak uygulanacağı görülmüştür. Bu doğrultuda SMK’nın, yürürlüğe girmesinden önce ikame edilen ve takiben anılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği sırada derdest olan ve söz konusu Kanun’un yürürlük tarihinden önce gerçekleşen olaylara yönelik davalara SMK değil, MarkKHK uygulanacaktır.
Bilirkişilerce, davalı tarafın internet sitesi incelendiğinde ticaret unvanının bir bütün olarak … LTD. ŞTİ. şeklinde kullanılmadığı, bir logo çalışması yapılarak … şeklinde kullanım yapıldığı, bilişim teknolojileri alanında faaliyet gösterdiği, özellikle donanım, yazılım, alt yapı ve danışmanlık hizmetleri vermek üzere kurulduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Ticaret unvanı tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken kullandığı isimdir. Bu yönüyle ticaret unvanı taciri tanıtmaya ve onu diğer tacirlerden ayırt etmeye yarar.
Dosya içerisinde mevcut ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinde, davacı … Hiz.A.Ş’nin 09.11.1995 tarihinde tescil edildiği, davalı … Ltd. Şti.’nin 19.08.2011 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Tarafların ticaret unvanlarının kılavuz kelimeleri “…” VE “…” kelimeleri olup, diğer kelimeler kanuni zorunluluk özelliği taşıyan jenerik kelimelerdir ve ayırt edici niteliği yoktur. Bu şartlar dikkate alındığında, gözde kulakta ve zihinde, yaratılan umumi intiba itibariyle, davalı şirketin ticaret unvanı vasat, dikkat, zeka ve bilgi seviyesindeki, bir müşteriyi yanılgıya düşürerek onu her iki şirketi aynı şirket/bağlantılı şirket olarak algılamalarına sebebiyet verecektir. Zira aynı zamanda her iki şirketinde iştigal sahaları aynı/benzerdir.
Davacı tarafın çalışma konusunun ;”Bilgisayar, bilgisayar çevre birimleri ve yazılımlarının toptan ticareti (bilgisayar donanımları, pos cihazları, ATM cihazları vb.dahil) iken, davalı tarafın ” her türlü bilgisayar ve bilgisayar sarf malzemelerinin, yazılımlarının ve programlarının alım satım, kiralama, ithalat ve ihracatı ve her türlü bilgisayar sistemlerinin kurulması” alanında olduğu, her iki şirketin de temel olarak iştigal konularının bilgisayar sektörüne yönelik olduğu ve bilgisayar alanında faaliyet gösteren iki firmanın ticaret unvanlarındaki benzerliğin iltibas yaratacak nitelikte olduğu ayrıca davacı şirketin … unvanını davalıdan önceki bir tarihte tescil ettirdiği ve davalıdan önce kullanmaya başladığı anlaşılmıştır.
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname mad. 61 uyarınca; Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu haklan üçüncü kişilere devretmek, fiilleri marka hakkına tecavüz sayılır. Buradan da anlaşıldığı üzere, “MarkKHK hükümleri uyarınca koruma altında bulunan bir markayı, sahibinden izin almaksızın aynı KHK’nm 9. maddesinde belirtilen biçimlerde kullanmak” fiili, marka hakkına tecavüz teşkil edecektir ve somut uyuşmazlıkta özellikle üzerinde durulması gereken ihtimal de budur.
MarkKHK’nın 61. maddesinin, KHK’nın 9. maddesine yaptığı yollama gereği;”a) Markanın tescil kapsamına giren ayni mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması, b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması” Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması. c) İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması. d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması. Fiilleri, markaya tecavüz teşkil eder.
Bu maddeler uyarınca mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsure gözönünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur. Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Haksız rekabet, TTK m.54 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Haksız rekabet hukuku da haksız fiilin bir türü olarak, haksız rekabet faili ile mağduru arasında dürüstlük kuralına uyma şeklinde hukuk düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet sebebiyle doğan bir zararı veya zarar tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlayan hukuki bir kurumdur. Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına ve tarafların rakip olmasına da gerek yoktur. Dürüstlük kurallarına aykırı olmamak koşulu ile herkes başkasının emeğinin sonuçlarından yararlanarak daha iyisini gerçekleştirmek ve rekabete katılmak hakkını haizdir. Ancak, dürüstlük kurallarının ihlal edildiği noktada koruma başlar. Haksız rekabet hukukunun konusu, dürüstlük ilkesine aykırı ticaret yönetim ve uygulamalarına karşı çabayı, birikimi ve yatırımı kapsayan emeğin korunmasıdır.
TTK md.55 maddesinin 4. fıkrasında ise iyi niyet rekabete ilişkin eylemlere örnek olarak; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri ve ya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler” gösterilmiş ve haksız rekabet halleri hüküm altına alınmıştır.
Davalı tarafın tescilli ticaret unvanını kullanmasında hukuken bir engel bulunmamaktadır, Tescilli bir ticaret unvanın tescil edildiği şekli ile kullanılması marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet teşkil etmez. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 30.5.2016T., 2015/11138 E., 2015/5911 K. uyarınca; tescilli ticaret unvanı tescilli olduğu sürece tescil edildiği şekli ile ve unvansal kullanımı yasal bir hakkın kullanımı olup haksız rekabet yarattığından bahsedilemez. Fakat; ticaret unvanı dışındaki markasal kullanımların davacı tarafın … markası ile iltibas yarattığı düşünüldüğünde davalı kullanımlarının ticaret unvanı kullanımından ziyade markasal kullanım olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
İltibas ihtimali, bir markanın aynen veya benzerinin kullanılması suretiyle, alıcı zihninde gerek emtiaların gerekse müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönde çağrışımlar yaptırmasıdır. İltibasın varlığına her iki marka aynı anda göz önünde bulundurularak karar verilemez. Zira alıcılar çoğu zaman bunları aynı anda görerek karar verme durumunda olmayacaklardır. Alıcılar bu markaları farklı an ve yerlerde görebileceklerdir. Birbirine benzer olan markaları ayn an ve yerlerde görmekle, farklı an ve yerlerde görmek arasında markalar arasındaki farkları tespit açısından ciddi farklılıklar bulunduğu kuşkusuzdur. Çünkü, insanı daha önce gördüğü veya duyduğu şeyden hafızasında silik bir hayal kalacak ve marka ile bu silik hayali karşılaştırması ise zor bir ihtimal olarak ortaya çıkacaktır. Bu nedenle karıştırılma ihtimali ve benzerliklerinin tayini, markaları aynı anda görebilen ve farklarını seçebilmek için yeterli zamana sahip olabilen müşteriler bakımından değil, markaları aynı anda göz önünde bulunduramayan fakat aradığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan alıcılar bakımından yapılmalıdır.
Somut olaya dönüldüğünde davalının … ibareli alan adı kullanımının markaya tecavüz teşkil ettiği iddia olunmuş yapılan incelemede davalının … ibaresini ticaret ünvanı kullanımı dışında markasal olarak kullandığı, marka görselinin önünde bir logonun yer aldığı, her ne kadar tescilli ticaret unvanının kullanımı markaya tecavüz olarak değerlendirilemez ise de kullanımların davacı adına tescilli marka ile iltibas yarattığı, davacı tescillerinin bilgisayar hizmetlerinde olduğu dikkate alındığında davalı tarafın aynı alanda faaliyet gösterdiği gerçeği karşısında tek harften oluşan farklılığın ayırt edici olarak değerlendirilemeyeceği esaslı unsurların aynı olduğu ve iltibasın oluştuğu davalı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet olarak kabulünün gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, taraf beyanları, sunulan deliller ve bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalının … ve “…” ibareli kullanımlar ile “…” ibaresini içerir ticaret unvanı ve bu ibareyi içerir markasal kullanımlarının yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, her ne kadar tescilli ticaret unvanını kullanmak markaya tecavüz olarak değerlendirilemez ise de davalının … ibaresini ticaret unvanından ziyade markasal olarak kullandığı, kullanımların taciri tanıtma işlevini aşarak markasal kullanım haline dönüştüğü, bu kapsamda ticaret unvanı terkin talebinin de yerinde olduğu, yine basiretli tacir olmanın gereği olarak sektöre davacıdan sonra giren davalının kendisine ticaret unvanı seçerken gerekli özeni göstermek ve dürüstlük kuralı gereği piyasada faaliyet gösteren firmalardan farklı ayırt edici bir unvan seçmekle yükümlü olan davalının bu noktada gerekli özeni göstermediği, dava sonrası başkası tarafından tescil ettirilmiş olan aynı ibarenin devralınmasının davayı konusuz kılmayacağı ( davalı kullanımlarının devralının marka tesciline uyumlu olmadığı da dikkate alındığında) zira taleplerin dava tarihi itibarı ile taleplerin değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla davanın dava ve ıslah dilekçesindeki talepler dikkate alınarak kabulü ile hüküm özetinin ilanına karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile; davalı kullanımlarının (… ve “…” ibareli kullanımlar ile “…” ibaresini içerir ticaret unvanı ve bu ibareyi içerir markasal kullanımların) davacıya ait (…-… numara ile tescilli) markalara tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin TESPİTİNE, bu kullanımların DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, “…” sitesine erişimin engellenmesine, alan adının terkinine,
2-Davalıya ait “…” ibaresini içeren ticaret unvanının sicilden terkinine ve bu unvanının her türlü markasal kullanımın önlenmesine (sosyal medya da dahil),
3-Alınması gerekli 44,40 TL karar harcının peşin yatırılan 29,20 TL’den mahsubu ile kalan 15,20 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan: 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 204,20 TL posta gideri, 58,40 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.062,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
8-Hüküm özetinin karar kesinleştiğinde masrafı davalıya ait olmak üzere ilanına,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/07/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır