Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO:2017/341
KARAR NO:2020/126
DAVA:Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan), Haksız Rekabet
DAVA TARİHİ:01/08/2016
KARAR TARİHİ:19/02/2020
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan), Haksız Rekabet davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkil Şirket ile … şirketi arasında 01.10.1996 tarihli Distribütörlük Sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme ile müvekkili şirketin … şirketinin ürettiği testere ve elektrikli aletlerin Türkiye’de bulunan tek yetkili satıcısı haline geldiğini, müvekkili ….’nin distribütörü olduğu diğer müvekkili …’nin motorlu ve elektrikli testereler ve buna bağlı yan ürünler konusunda pek çok ülkede faaliyet gösteren ve yine pek çok ülkede tescilli … markasının sahibi olan, … kökenli bir şirket olduğunu, … markasının Türkiye’de …-Ticaret marka no ile tescilli olduğunu, söz konusu markanın Türkiye’de ilk defa 23.12.1977 yılında tescil edildiğini ve 556 sayılı KHK’nın 40. maddesi gereği 23.12.2007 yılından itibaren korumasının 10 yıl süre ile uzatıldığını, aynı markanın daha sonra … tescil numarası ile 4., 7.. 8., 9,. 11, ve 25. sınıflarda 04.11.2003 tarihinde tescil edildiğini ve 01.04.2011 yılında da markanın yenilemesinin yapıldığını, müvekkili … AŞ.’nin uzun yıllardan beri … markasının distribütörü olduğunu, uluslararası çapta faaliyetleri sonucu söz konusu markayı koruyarak geliştirdiğini, yine aynı şekilde …’nin de markayı geliştirerek, markayı dünya çapında bir kalite sembolü haline getirdiğini, … markasının ülkemiz yanı sıra dünya ülkelerinin pek çoğunda da tanınmış bir marka olduğunu, Davalı Şirketin … markasının iltibasını veya taklidini yaratacak şekilde benzerlerini kullandığını, teşhir ettiğini ve internet sitelerinde pazarlamasını yaparak, aynı zamanda diğer 3. firmalara söz konusu ürünleri temin ederek pazarlamasının yapılmasına neden olduğunu, internet tarayıcılarında yapılan aramalarda müvekkili şirketin distribütörü olduğu … markasına benzer olacak şekilde yer alan … … markasının ve … markası ile aynı sınıfta yer alan ürünlerin resimli şekilde yer aldığı ve ürünlerin birbirinden ayırt edilemeyecek nitelikte benzerlikler taşıdığının tespit edildiğini, …’nin 556 Sayılı KHK’nın 8/III. maddesi uyarınca, … markasının yaratanı ve marka üzerinde üstün hak sahibi olduğunu, davalı şirketin … markası ile görsel ve işitsel olarak aşır derecede benzer nitelikte olan … … markasını kendisi adına tescil ettirerek kullandığını, KHK md. 8’de markanın tescilinden nispi ret için sayılan hallerde marka sahibi tarafından itiraz edilmesi halinde markanın tescil edilemeyeceği ancak itiraz hakkına sahip kişilerce itiraz hakkının kullanılmaması durumunda dahi markanın hükümsüzlüğünün davasının açılabileceğinin belirtildiğini, bu halde, … Markasından çok daha sonra 21.12.2015 tarihinde, … markasının da tescîlli olduğu 9. sınıfta tescilli olan söz konusu … … markasının, KHK 8. maddesi kapsamında tescile konu edilmemesi gerekirken her nasılsa tecile konu edilmişse de, söz konusu markanın hükümsüzlüğü ve terkini gerektiğini, müvekkillerinin Türkiye ve dünya çapında tanınmış markası ile karıştırılma ihtimali bulunan … … markasını kendi adına tescil ettiren ve ürünleri üzerinde kullanan davalının, bununla da kalmayıp … … markası ile … markasının tescilli olduğu ürün grubuna ait ürünleri ürettiğini ve “… … Sırt tipi …” ürününde … markası ile aynı turuncu rengi ve dizaynı kullanarak hem markanın saygınlığı azalttığını hem de tüketicilerde … markası ile karıştırılma ihtimali uyandırdığını ve … markasının tanınırlığından kötü niyetli olarak yararlanarak haksız kazanç elde ettiğini, 3. kişilere söz konusu ürünü temin ederek, 3. kişilerin de piyasada bu ürünü pazarlamasının yolunu açtığını, davalının söz konusu eylemlerinin 556 Sayılı KHK ve TTK uyarınca marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiğinden bahisle, davalıya ait olan … … markasının KHK 44/1 uyarınca geçmişe yürür olarak hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalının … … markasının kullanımı nedeniyle müvekkillerinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin tespiti ile bu durumun önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının varsa, … … markasını birlikte, tek başlarına veya başka herhangi bir ibare ile birlikte, her türlü yayınlar, hizmetler ve mallar, ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı kağıtlar, faturalar ve sair her türlü ticari evrak ile internet alan adları da dahil olmak üzere internet üzerinde, Türkiye’de ya da yurtdışında kullanmasının önlenmesine ve bunların toplatılarak, hükmün kesinleşmesini müteakip bu türden her türlü materyalin imha edilmesine, davalının varsa … … markasını kullandığı alan adlarının kullanılmasının yasaklanmasına ve bunların iptaline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanları kabul etmediklerini, müvekkilinin tamamen iyi niyetli olup kendi malını şahsileştirip diğer mallardan ayırt edilmesini sağlamak üzere … … markasını 19.01.2015 tarihinde başvurarak aldığını, davacıların tescilli marka belgesinin bulunmadığını, 556 Sayılı KHK gereği tecavüz iddiasında bulunulamayacağını, davacıların markasının tanınmış marka olmadığını, davacı tarafın … markasının müvekkilinin markası ile hiçbir benzerliğinin bulunmadığını, okunuş şeklinin bile farklı olduğunu, iki markanın görüntüsünün de farklı olduğunu, iki marka arasında fonetik fark bulunduğunu, iki marka arasında hiçbir iltibas bulunmadığını, somut olayda her iki markanın aynı emtia sınıfında kullanılmasının söz konusu olduğunu, her ikisinin de benzer olduğunun iddia edildiğini, her iki markada ortak hiçbir harf, kelime bulunmadığını, markaların hakim unsurları dikkate alındığında bunun yanında tali unsur olarak … … ibaresinin kullanılmasının bir benzerlik iltibas ya da karıştırılma sonucuna neden olacağının kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca distrübütörün dava hakkının bulunmadığını, Doğu televizyonda yayınlanan reklamlarla müvekkilinin hiçbir ilgisinin bulunmadığını, sipariş üzerine herkese gönderilen ürünleri bir şekilde elde ederek kendi insiyatifiyle kendi kanalında üstüne kâr koyarak davacı markasını da kullanıp kendisinin maddi menfaat temin etmeye çalıştığını, müvekkilinin bu durumu davacının dilekçesi ile öğrendiğini, Doğu televizyonuna ihtarname göndererek eylemlerine son vermesinin gerektiğinin iletildiğini beyanla davacı yanın haksız davasının reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
…. FSHHM’den devrolunan dosya da mahkemece 10/03/2017 tarihinde ihtiyati tedbirin reddine karar verildiği, davacı tarafça istinaf başvurusu sonucu Bölge Adliye Mahkemesinin 18/07/2017 tarihli kararı ile tedbirin kısmen kabulü ile 50.000TL teminat karşılığı markanın kısmen kullanımın engellendiği, davacı vekilinin teminatı süresinde yatırmaması nedeniyle tedbirin kalkmış olduğu, buna ilişkin davacı vekilinin vermiş olduğu dilekçenin daire tarafından süreyi uzatma veya değiştirme yetkisi bulunmadığından dosyanın iadesine karar verildiği, dosya kapsamı toplanan deliller ve BAM 16 Hukuk Dairesinin ihtiyati tedbire ilişkin kararı gerekçesi kapsamında davacının ihtiyati tedbir talebi değerlendirilerek kısmen kabulüne karar verildiği ve davacı tarafın teminat mektubunu sunduğu ve Mahkememizin 01.11.2017 tarihli kararı ile ;”…6100 sayılı HMK’nın 389-390 maddeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159.maddesi gereğince İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN takdiren 50.000 TL nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı şartıyla KABULÜNE,
Davalı yanca motorlu testerelerde ve tanıtımlarında … markasının kullanmasının tedbiren önlenmesine…” dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava 556 Sayılı KHK kapsamında açılmış marka hakkına tecavüz, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Dosyaya sunulan 22.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…Davalı tarafın davacı markası ile benzer olan … kelimesini, kendi markasının tescilli bulunmadığı elektrikli testere ürünü bakımından kullanmasının davacı tarafın tescilli markasından kaynaklanan hakkını ihlal ettiği, davacı markasının ilgili sektörde bilinen bir marka olması sebebiyle davalı tarafın markasını tescil ettirirken davacı markasının ilgili sektördeki bilinirliğinde yararlanma kastı ile hareket etmiş olabileceği, davacı markalan ile davalının … tescil numaralı markasının tescil edildiği emtia karşılaştırıldığında, bu ürünler bakımından bir benzerliğin bulunmadığı, ancak davacı markasının motorlu aletler ve ilgili sektörde tanınmışlığı dikkate alındığında, 9 sınıfta yer alan davalı markasının tescil edildiği emtia bakımından MarkaKHK m.8/5 ve 42 uyannca hükümsüzlüğüne karar verilebileceği…” sonuç ve kanaatine varıldığı,
08.06.2018 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle:”… Davacı tarafın … markasının tanmmışlığına ilişkin delil sunmaması sebebiyle dosya kapsamında yapılan değerlendirme sonucu … markasının tanınmışlığının ispatlanamadığı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği,
10.08.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…Davalının “… …” markası açısından hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, davalının davacının tesciili olduğu mal sınıfındaki vaki kullanımının iltibas oluşturmakta olduğu ve vaki kullanımın TTK 55/l-a4 bendi gereğince haksız rekabete sebebiyet verebileceği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlığın esasının, davalıya ait markaların, davacının davaya konu ettiği markaları ile benzerlik taşıyıp taşımadığı, taraf markalan arasında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığı ve bu kapsamda davalı markalarının hükümsüz kılınıp kılınamayacağı hususları oluşturmaktadır.
Tescil başvurusu yapılan bir markanın, veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Bu çerçevede bir ihlalin söz konusu olabilmesi için;
1-Tescilli marka ile aynı veya benzer bir işaretin kullanılması,
2-Tescilli marka ile aynı veya benzer işaretim aynı mal veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması,
3-Bu kullanımın karıştırılma ihtimaline neden olması gerekir.
A. Markalar arası karşılaştırma:
Bilindiği üzere Karıştırılma (iltibas) terimi, ticari alandaki faaliyetlerde, şeyler arasında bir benzerliği veya karışımı ifade etmekte olup, satın alınan iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında veya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir. İltibas doğrudan iltibas ve dolaylı iltibas olarak ikiye ayrılabilir; buna göre, karışıklığı yaratan aynı veya benzeri bir işaret, bu işaretin hitap ettiği çevrede, söz konusu markanın kullanıldığı mal veya hizmetin, iltibasa maruz bırakılan mal ve hizmetle özdeşleştirilmesine yol açıyorsa doğrudan iltibas söz konusu iken, karışıklığı yaratan aynı veya benzeri bir marka, bu markanın hitap ettiği çevrede, işaretler arasındaki farklılığı anlasalar bile benzerliğe dayalı olarak mal veya hizmetler arasında yanlış bağlantılar kurulmasına açıyorsa dolaylı iltibas söz konusu olur.
ltibas ihtimalinin tespitinde, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markanın sahip olduğu ayırım gücü, telaffuz, biçim ya da anlam itibariyle bıraktığı etki, markaların kullanılacağı mal/ hizmet türlerinin birbirine yakın olup olmadığı, markaların benzer alıcı çevrelerine hitap edip etmedikleri hususları dikkate alınmalıdır.
Ayrıca söz konusu markanın orta yetenekteki olağan müşteri ya da malın hitap ettiği alıcıların yanılma olasılıkları, bunların herhangi bir markanın yerine diğerini satın almalarının söz konusu olup olmadığı göz önünde tutulur. Buna göre ürünleri kullanan tüketiciler örneğin bir ciklet ya da çikolata söz konusu ise çocukların, deterjan söz konusu ise ev kadınlarının, ilaç adı için eczacıların görüleri temel alınabilecektir.
Yine iki marka arasında arasında biçim ve anlam bakımından bir benzerlik bulunmasa bile, özellikle ses uyumu ve telaffuz bakımından benzerlikleri belirgin ise markalar arasında iltibas tehlikesinin varlığı söz konusu olur. Yargıtay uygulamasına bakıldığında; “davacıya ait markanın esaslı unsurunu oluşturan “…” kelimesi ile davalı şı otelde kullanılan “…” ibaresi arasında benzerlik söz konusudur Her iki ibareyi oluşturan kelimenin “…” olması nedeniyle davalı işletmesindeki “…” anlamı bulunduğundan ve işaretlerin farklılaştığından, bir başka deyişle davalı şirketin ayırdedicilik vasfına sahip olduğundan söz edilemez”. Yine Yargıtay’ın bir kararına göre … ve … markası ile … ve … markalan itibariyle fonetik ve (B) harfi dışında görsel bakımdan bir benzerlik olup ilk bakışta ve duyuşta bir ürün yerine diğerinin algılanmasının muhtemel olup iltibas söz konusudur. Yine … sözcük markası ile “…” sözcük markası arasında da iltibas söz konusudur. Aynı şekilde “…” ve “… markası ile “… + şekil” markası arasında da iltibas söz konusudur. Aynı şekilde davalının piyasaya arz ettiği ürünlerinin ambalajı üzerinde kullandığı “…” ibaresi davacı adına aynı tür e “…” markası ile 556 saydı KHK’ nin 9/1-b ve 61/a bentleri uyarınca iltibas yaratır. … ile … ibareleri de iltibasa sebebiyet verecek derecede benzerdir.
Yine bir marka birden fazla unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın tütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt ediciliğini vurgulayan imajda aramak lazımdır. Sırf sözcükler tasviri işaret mahiyetinde oldu diye bu işaretin tescilin engellenmesi yoluna gidilmemelidir. Örneğin bir işarette iki sözcükten oluşan yazı unsuru, işaretteki şekil unsuru nazara alınmadan değerlendirilmemelidir.
İki marka arasında iltibasın varlığı tespit edilirken eğer bu markalarda şekil unsuru da yer alıyorsa görsel, biçimsel, yazılış, okunuş, tasarım, anlamsal, ses uyumu, çağıştırma, genel intiba kıstasları itibariyle karşılaştırılma yapılmalı ve sonucuna göre iltibasın var olup olmadığı tespit olunmalıdır.
Bu çerçevede örneğin Yargıtay bir kararında, Esas Mahkemesinin davacı markasındaki …+ŞEKİL (kuş şekli) ile … ve … + ŞEKİL( yuvarlak şeklin üst tarafında beş yıldız ortasında oturmuş bir insan figürü) karşılaştırıldığında markalar arasında bağlantı olduğunun zannedilmesine yol açmayacağı, görsel, biçimsel, yazılış, okunuş, tasarım, uyumu, çağrıştırma, genel intiba kıstasları itibariyle karşılaştırılmasında aynı benzer dahi olmadığı gerekçesiyle verdiği kararı onamıştır
Davalı tarafın tescilli markası … … ibarelerinden oluşmaktadır. Davacı markası ise … kelimesinden oluşmaktadır. Davacı markasının Almanca okunuşu farklı olmakla birlikte, ülkemizde kelimenin yazıldığı gibi okunması sebebiyle, söz konusu farklı okunuşun bir önemi bulunmamaktadır. Davalı markasında yer alan … ibaresi birçok marka bütünü içerisinde yer alan ve ayırt edici niteliği bulunmayan, yeniliği vurgulayan genci bir ifadedir. Bu sebeple davalı markasında ayırt edici unsur … ibaresidir. Bu kelimede davacı markasından farklı olarak H harfi bulunmamaktadır. Ancak okunuş itibariyle her iki kelime arasında karıştırılmayı engelleyecek bir farklılık bulunmamaktadır. Markaların tescil edildiği ürünlerin ortalama kullanıcıları dikkate alındığında … ve … kelimeleri birbirleri ile karşılaştırılabilecek niteliktedir.
B-Mal ve hizmet sınıfları yönünden karşılaştırma
Yargıtay’a göre, birden ziyade kişiler adına tescilli ya da tescil başvurusu yapılan markaların kullanılacağı mal veya hizmetlerin benzer olup olmadıklarının tespitinde öncelikle TPE tarafından yayınlanan sınıflandırmaya ilişkin tebliğler uygulanacaktır. Bu durum marka tescil ve sınıflandırmada belirlilik ve tescilli markanın koruma sınırının saptanmasında da birlik ve istikrarın koşuludur. Ancak sınıflandırma ürünlerin benzerliğinin tespiti noktasında bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır. ürün benzerliği değerlendirmesinde halk nezdinde karıştırıfma ihtimalinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Nitekim Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 11/4 hükmüne göre; ” mal veya hizmetlerin aynı sınıflarda yer almaları benzer olduklarına, farklı sınıflarda yer almaları da benzer olmadıklarına karine teşkil etmez”.
Yargıtay, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında şu kriterleri göz önüne almakta ve her somut olay için araştırılması gerektiğini ifade etmektedir
a. piyasanın anlayışı,
b. benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
c, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği
d. mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame ed/tebiime ve rekabet etme olanaklarının olup olmadığı
e-birinin diğerini tamamlama imkanı olup olmadığı,
f-mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, kullanım yöntemleri, amaçları hedeflenen halk kesiminin aynı olup olmadığı hususları dikkate alınır.
Yine aynı sınıfın farklı alt gruplarında yer alan mal veya hizmetlerin benzerlik araştırmasında piyasanın bu konudaki anlayışı benzer alıcı çevresine hitap benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, birbirlerinin yerine ikame edilebilme ve vekalet etme olanaklarının ve birinin diğerini tamamlama imkanının bulunup bulunmadığı, dağıtım kanallarının, kullanım yöntemlerinin ve amaçlarının ortak olup olmadığı ölçütlerinin, hedeflenen halk kesimleri dikkate alınarak incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
TPMK’nın 2015 tarihli Marka inceleme Kılavuzunda ise şu kriterle göre benzedik ve ilişkilendirilebilirlik değerlendirmesinin yapılacağı belirtilmektedir;
• Mal ve hizmetlerin kullanım umacı ve alanlarının benzerliği,
• Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,
• Malların fiziksel görünümünün benzerliği,
• Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benz erliği,
• Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
• Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,
• Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
Davacı taraf markasını elektrikli testere ürünü bakımından tescil ettirmiştir. Davalı markasının tescil edildiği emtia arasında ise testere ürünü yer almamaktadır. Davacı tarafından dosyaya sunulan davalı kullanımlarının elektrikli testere ürünü bakımından gerçekleştiği görülmektedir. Davalı tarafın davacı markası ile benzer bir kelimeyi, kendi markasının tescili bulunmayan bir ürün bakımından kullanması davacı tarafın tescilli markasından kaynaklanan hakkını ihlal etmektedir.
Davacı markasına ilişkin yapılan sektörel incelemelerde, markanın uzun süredir, tüm dünyada ilgili sektörde kullanıldığı, satış rakamları ve teknolojik yenilikler bakımından firmanın sektöründe lider olduğu, firmanın ürettiği ürünlerin nihai tüketiciye ulaştığı dikkate alındığında dünya çapında yaygın bir bilinirliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Bu tespit ve değerlendirmeler ışığında davacının bulunduğu sektördeki lider durumu, markasına yaptığı yatırımlar dikkate alındığında … markasının tanınmış marka olduğu, bu sebeple davalı tarafın markasını tescil ettirirken davacı markasının ilgili sektördeki tanınmışlığından yararlanma kastı ile hareket etmiş olabileceği kanaatine varılmaktadır.
Davacı ve davalı markalarının tescil edildiği emtia karşılaştırıldığında, bu ürünler bakımından bir benzerliğin bulunmadığı görülmektedir. Ancak davacı markasının motorlu aletler ve ilgili sektörde tanınmışlığı dikkate alındığında, davalı markasının kötü niyetli tescil ettirildiği sonucuna da varılmıştır.
C. Haksız Rekabet Konusu
Bilindiği üzere Haksız rekabet. TTK m.54 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Diğer bîr deyişle haksız rekabet, rakipleri ezmek ve onları iktisadi faaliyet alanından uzaklaştırmak amacıyla ve hüsnüniyet kurallarına aykırı suretlerle başvurulan, kanuna, nizama, adaba ve teamüle göre teviz edilemeyecek hareketlerin kaffesidir. Bu bağlamda başkasının serbestçe ifaya hakkı olduğu rekabet hareketini mene veya onu rekabet sahasından çıkarmaya ve kendi edalarını daha avantajlı göstermeye yarayan yasal olmayan vasıtaları kullanan kişi haksız rekabet fiilini işlemiş olur. Haksız rekabet hukuku da haksız fiilin bir türü olarak, haksız rekabet faili ile mağduru arasında dürüstlük kuralına uyma şeklinde hukıık düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet sebebiyle doğan bir zararı veya zarar tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlayan hukuki bir kurumdur. Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına gerek yoktur.
TTK nın 54 üncü maddesi hükmü, haksız rekabete ilişkin ilkeyi koymaktadır. Kanun gerekçesine göre, ilkenin temel unsuru dürüst davranış kuralıdır. Dürüstlük kuralına aykırılık ya davranışlarla ya da ticari uygulamalarla olur. Davranışlar veya ticarî uygulamalar iş etiğine, doğruluğa, dürüstlüğe ters, aldatıcı, yanıltıcı, kandırıcı olabilir. … Kanununun gerekçesinde İfade edildiği üzere dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar rekabetin işlevsel kurallarını zedeler, rekabetten beklenen sonuçların alınmasını engeller. Rekabet hukukundaki dürüstlük kuralları … Öğretisinde belirtildiği gibi Türk Medenî Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrası hükmündeki dürüst davranış kuralları ile tam örtüşmeyebilir. Çünkü Türk Medenî Kanununu 2 nci maddesi anlamında dürüstlük kuralları sözleşmesel veya ön sözleşmesel temelde ve tarallar arasındaki ilişkide var olan güvenle ilgilidir. Rekabet hukukunda ise bu anlamda taraf mevcut olmayabilir. Çoğu kez bir haksız fiil konumu bile söz konusu olabilir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal uygulamasına göre kural olarak tescilli bir markanın sicilden terkin edildiği tarihe kadar kullanılmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmayacağından, bu dönem içinde davalıya karşı haksız rekabet İddiası ileri sürülemeyecektir.
Ancak bu kuralın uygulanması için davalının markasını tescilli olduğu sınıfta kullanması gerekir. Oysa davalı belirtildiği üzere kullanımının kendi mal sınıfında değil davacının mal sınıfında kullandığından Yargıtay’ın emsal durumunun burada söz konusu olamayacağı kanaati hasıl olmuştur.
Davacı firma (…) bir çok diğer alanda olduğu gibi özellikle motorlu ağaç testereler konusunda uzman ve tanınmışlık düzeyini aşmıştır.
Ayrıca davalı yanıltmayı-iltibası artırmak amacıyla TV reklamlarını kullandığı anlaşılmaktadır. Reklam filmi davacının “…” markasının üzerinde göründüğü orijinal ürün ancak tüketiciye gönderdiği ve reklamın küçük bir bölümünde gösterdiği testerenin performansı orijinal ürün ile verilmekte böylece orijinal ürün algısı sağlanmaktadır.
Bu durumda davalının davacının tescilli olduğu mal sınıfındaki vaki kullanımının iltibas oluşturmakta olduğu ve vaki kullanımın TTK 55 gereğince haksız rekabete sebebiyet verdiği kanaati hasıl olmuştur.
Tüm bu sebeplerle davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜNE, davalı … adına kayıtlı … sicil nolu “… …” ibarelin markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
Davalının davacının markası ile karıştırma ihtimaline meydan verecek şekilde kullanımlarının olduğu görülmekle bu kullanımların haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, haksız rekabetin önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına,
Davalının … … markası ile birlikte yaptığı her türlü yayın ve ürün üretiminin tanıtım malzemesi ve ticari evrakların kullanılmasının önlenmesine,
Hüküm kesinleştiğinde bu şekilde kullanımların çıkarılmasına mümkün değilse imhasına,
Davalının … … ibareli alan adının tespit edilemediğinden bu yöndeki talebin reddine,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar harcından, peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 25,20 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen hükümsüzlük ve sicilden terkin talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/02/2020
Katip …
Hakim …