Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/320 E. 2020/240 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/320
KARAR NO:2020/240

DAVA:Fikir ve Sanat Eserinden Kaynaklanan Menevi Tazminat
DAVA TARİHİ:09/06/2016
KARAR TARİHİ:09/07/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan fikir ve sanat eserinden kaynaklanan manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle, davalı yanın 05/03/2010 tarihinde dava konusu müellife ait mimari eserin bulunduğu … ili, … ilçesi, … Mah. … pafta, … ada, … ve … nolu parselleri (bugünkü … nolu parsel) hazineden aldığını, 01/04/2013 tarihinde … Numaralı …Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna başvurarak … yılında … Üniversitesi’nden almış olduğu rapor ve kurum tarafından 2011 yılında … Üniversitesi, …Üniversitesi ve … Üniversitesi’nden alınan deprem performans raporlarında binanın can ve mal güvenliği açısından yeterli performansı sağlamadığı gerekçesiyle kapsamlı güçlendirmeye ihtiyaç duyulduğunu, yapılacak işlem ve maliyetlerin göz önünde bulundurulması nedeniyle binanın yıkılıp yeniden yapılmasının daha uygun olacağının belirtildiğini, bunun üzerine binanın yıkılarak kültür varlığı değerlerine uygun olarak yeniden inşa edilebilmesi için izin talebinde bulunulduğunu, talebin kabulü üzerine yeniden yapma taahhüdü ile davalı ile 22/12/2011 tarihinde davacıya ait … … … AŞ arasında davaya konu binanın (mimari eser-… binası) restorasyonunun yapılabilmesi ve iskan edilebilmesi için sözleşme imzalandığını, binanın yıkılması sonrasında imzalanan sözleşmenin 05/06/2013 tarihinde …. Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesiyle davalı tarafından feshedildiğinin, davalının bina yıkıldıktan sonra koruma kurulu ve davacıya ait taahhütlerinden kurtulmak ve vaatlerini bertaraf etmek amacıyla binanın yıkılmış olması ve benzer sebeplerle kültür varlığı özelliğini kaybettiği iddiasıyla davaya konu binaya ilişkin tescilin kaldırılması talebinde bulunduğunu, ancak talebin reddine karar verildiğini, …. İdare Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile yürütmenin durdurulması talebiyle birlikte kurul kararının iptaline ilişkin dava açtığını, ancak işlemin hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verildiğini, iptali istenen kararın konusunun tescilli binanın proje müellifinin müvekkili olup, bina ve mimari projeleri üzerindeki tüm fikri mülkiyet haklarının kendisine ait olduğunu, manevi hakları kullanma yetkisinin eser sahibine ait olduğunu, eserle olan manevi bağları ifade ettiğinden bunların bir ivaz karşılığında devir ve temlikinin olmayacağını, eser sahibi bu sıfatın beraberinde getirdiği mali ve manevi haklara sahip olduğunu, manevi haklardan birinin de eserde değişiklik yapmayı menetmek olduğunu, eser sahibinin bu bütünlüğün korunmasını talep edebileceğini, davalıya karşı davacının hukuki yararının olduğundan kuşku olmadığını, …. Bölge Müdürlüğü binasının Türkiye’de ilk defa asma cephe kullanın bina olduğunu, …-… aksı üzerinde daha sonra oluşan yüksek yapıların öncüsü olarak sembolleştiğini, bu nedenle …’ten beri korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli olması nedeniyle burada yapılacak her proje için izin alınması gerektiğini, davalının bu hak ihlalinin mimari çevrelerde, toplumda ve davacının ruhunda derin ve onarılmaz yaralar açtığını, eserde yapılan tahribat ve yıkım nedeniyle emeklerinin boşa gittiği konusunda davacının büyük üzüntü yaşadığını, itibar ve şöhreti zedelenen hak sahibi davacının bu hak ve hukuk ihlali nedeniyle kendi çevresinde ve toplumda küçük düşürüldüğünü, üzüntü elem ve ıstırap duyarak manen büyük kayıplar yaşadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla davacı müvekkiline ait eserin yıkılarak yeniden yapılmaması nedeniyle 1.000.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsil edilerek müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; dava dışı …’in … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … Cad. … pafta (tapuda maddi hata sonucu … pafta yazmaktadır),… ada, … nolu parselin maliki olduğunu, söz konusu parselde … yılında inşa edilen 05/03/2010 tarihinde Maliye Hazinesinden 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na istinaden … AŞ tarafından devralınan … Binası bulunduğunu, binanın … Bakanlığına bağlı … Nolu … Koruma Bölge Kurulu’nun 29/12/2004 tarihli ve … sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edildiğini, davam eden süreçte 29/11/2006 tarihli ve … sayılı karar ile … Binası’nın dış cephe restorasyon onayı alındığını, restore ve ek işlerin yapımı için kontrollük hizmetlerinin yerine getirilmesi için davacı ile … AŞ arasında 22/12/2011 tarihli … Eski Binası ile İlgili Mimari, Mühendislik ve Proje Hizmetleri Sözleşmesi imzalandığını, 2119 sayılı karar ile restorasyon projesi ve kararının yenilenerek 5433 sayılı karar ile restorasyon ruhsatının … Belediye Başkanlığından alındığını, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un ardından … AŞ tarafından … Binası’nın depreme karşı performans değerlendirmesi ve risk tespiti yapılması talebinde bulunduğunu, … Mühendislik Fakültesi tarafından hazırlanan raporda binanın riskli yapı olarak belirlendiğini, raporun … Bakanlığı … İl Müdürlüğüne sunulduğunu gerekli işlemlerin tamamlanmasının ardından 60 gün içinde yapının yıktırılmasına ilişkin bilgilendirme yapıldığını, sonuçta binanın yıkılarak yeniden yapılmasının uygun olduğuna ve tescilli yapı nitelikleri taşıyan rekonstrüksiyon projesinin en az altı ay içinde hazırlanmasına karar verildiğini ve binanın yıkıldığını, davacı ile sözleşme imzalandığını ancak sonrasında dava konusu binanın riskli yapı olarak belirlenmesi üzerine zorunlu olarak yıkıldığını, binanın yeniden inşası halinde kopya niteliğinde olacak bir binanın tescilinin devam edemeyeceğinden yola çıkarak tescilin kaldırılması talebinde bulunulduğunu, ancak tescilin devamına ve altı ay içinde hazırlanması istenilen rekonstrüksiyon projesinin ivedilikle iletilmesine karar verildiğini, bunun üzerine …’in yürütmenin durdurulması ve iptaline ilişkin …. İdare Mahkemesinde … esas sayılı davayı açtığını, davacının davaya fer’i müdahil olarak katıldığını, iş bu davanın süresinde açılmadığını, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağını, dava konusu yapının yıkım işlemlerinin müvekkili tarafından gerçekleştirilmediğini, müvekkilinin davacının manevi haklarına halel getiren bir fiili bulunmadığından pasif husumet ehliyetini haiz olmadığını, davacının yıkım kararına ilişkin hiçbir idari başvuruda bulunmadığını, dava konusu binanın mimari eser niteliğine haiz olmaması nedeniyle davacının yapı üzerinde fikri haklarının bulunmadığını, binanın estetik değer ve fonksiyonel olma unsurunu taşımadığını, davacının fiilen var olmayan, kağıt üzerindeki bir çizimin veya düşüncenin yeniden inşa edilmemiş olmasından dolayı müvekkilini sorumlu tutamayacağını, dava konusu uyuşmazlıkta manevi tazminat koşullarının gerçekleşmediğini, davacının dayanak gösterdiği …. İdare Mahkemesi dosyasında alınan bilirkişi raporunun çelişkili ve soyut ifadeler içermesi nedeniyle hükme esas alınamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, ancak bu davalının davacının taraf değişikliği talebinin HMK 124/3 maddesi gereği yerinde görülerek 10/09/2019 tarihli oturumda taraf olmaktan çıkartıldığı …’in davalı sıfatıyla davaya kabulü ile yargılamaya devam olunduğu anlaşılmıştır.
Davalı … … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının 5846 sayılı FSEK m.2 kapsamındaki haklarının ihlal edildiği, mimari projede değişiklik yapıldığı yolunda hiçbir iddiasının bulunmadığını, söz konusu projede de herhangi bir değişikliğin bulunmadığını, dava konusu yapının FSEK md.4 kapsamında mimarlık eseri olarak değerlendirilemeyeceğinden eser sahibi olmayan davacının bu anlamda korunan bir hakkının da bulunmadığını, mahkemenin görev alanına girmeyen davanın görevsizliğine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu yapının yıkımına, yıkım ruhsatının alındığı 19/04/2013 tarihinde başlanarak, yıkım işlemlerinin 03/06/2013 tarihinde tamamlandığını, davanın açıldığı 09/06/2016 tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu yapının güzel sanat eseri olarak kabulünün mümkün olmadığını, uyuşmazlıkta mimari projeye ilişkin bir değişikliğinde bulunmadığını ve davacının da böyle bir iddiasının olmadığını, uyuşmazlığın FSEK 4.md kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, … Binası’nın mimarlık eser olmadığını, benzerlerinden farklı ve estetik değere sahip bir yapı olmadığını, mimari eseri meydana getiren eser sahibinin, mimari yapı üzerinde FSEK’ten kaynaklanan yetkileri çerçevesinde talepte bulunmasının mümkün olmadığını, Koruma Bölge Kurulu tarafından mevcut yapının değil, günümüzde bulunmayan kompleksten bir parçaya ait uygulanmış bir yapının projesinin tescil edildiğini, davacının fiilen var olmayan, kağıt üzerindeki bir çizimin veya düşüncesinin yeniden inşa edilmemiş olmasından müvekkilini sorumlu tutamayacağını, dava konusu binanın mimarlık eseri olduğu düşünülse dahi riskli yapı olması sebebiyle 6036 sayılı Kanun gereğince yıkıldığını, davacının manevi haklarının, şeref ve itibarının zedelenmesinin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, … Koruma Bölge Kurulu kararları, …. İdare Mahkemesinin kararı, … Üniversitesi Mühendislik Fakültesi tarafından hazırlanan rapor dosyamıza sunulmuş, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
…. İdare Mahkemesi’nin … esas, … karar sayılı ve 06/03/2017 tarihli kararının incelenmesinde, “Olayda, dava konusu yapının, … Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi içinde kaldığı, imar planlarında tescilli yapı niteliğinin işlendiği ve ait olduğu dönemin estetik, mimari, tarihi, yapım malzemeleri ve yapım tekniği bakımından özellik gösterdiği ve eldeki mevcut belgelerden yararlanmak suretiyle kendi parselinde daha önce bulunduğu yapı oturum alanında, eski cephe özelliğinde, aynı kitle ve gabaride, özgün plan şeması, malzeme ve yapım tekniği kullanılarak kapsamlı restitüsyon etüdüne dayalı olarak yeniden yapılmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, dava konusu yapının tesciline ilişkin kurul kararına karşı … Defterdarlığı … Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığı tarafından 19/06/2006 tarih ve … sayılı yazıyla yapılan itirazın reddine karar verildiği, bu karara karşı dava açılmadığı dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden görülmektedir. Bu durumda, dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporlarının birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu yapının, … Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi içinde kaldığı, ait olduğu dönemin estetik, mimari, tarihi, yapım malzemeleri ve yapım tekniği bakımından özellik gösterdiği, bu nitelikleri ile korunması gereken kültür varlığı olduğu ve eldeki mevcut belgelerden yararlanmak suretiyle kendi parselinde daha önce bulunduğu yapı oturum alanında, eski cephe özelliğinde, aynı kitle ve gabaride, özgün plan şeması, malzeme ve yapım tekniği kullanılarak yeniden yapılmasının mümkün olduğu kanaatine varıldığından, dava konusu işlemde hukuka, mevzuata ve kamu yararına aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davanın reddine…” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce oluşturulan heyette bulunan bilirkişilerden Berrin Yamaner’in alınan 05/03/2018 tarihli raporunda, estetik, simgesel, yenilikçi hususiyetleri itibariyle sanat eseri niteliği de olan … Bölge Müdürlüğü binası proje müellifi …’in madde ve manevi haklarının ihlal edildiği ve binanın rekonstrüksiyonunun … Koruma Bölge Kurulu kararlarına rağmen gerçekleştirilememiş olması nedeniyle manevi mağduriyete uğradığı, hususunda tespit ve kanaat bildirdiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce oluşturulan heyette bulunan diğer bilirkişiler … ve … tarafından sunulan 09/04/2018 tarihli raporda, heyetteki teknik bilirkişilerin görüşleri ve dosya içinde yer alan bilgi ve belgeler kapsamında davacının eser sahibi olduğu konusunda ihtilaf bulunmayan dava konusu proje ve mimari eserin her birinin FSEK’te korunan eser niteliğini taşıdığı, projenin FSEK. m. 2’de düzenlenen ilim ve edebiyat eseri olduğu, yapının kendisinin ise FSEK. m 4’de düzenlenen mimari eser türünde güzel sanat eseri olduğu sonucuna varıldığı, dosya kapsamında yapılan incelemeye göre, fonksiyonelliğin, kurul kararındaki “günün fonksiyonlarına da cevap verdiği” şeklindeki ifade ile tamamlayıcı/tali bir unsur olduğu, davaya konu eserin mimarlık eseri sayılmasının olmazsa olmaz koşullarından biri olmadığı; dosya içeriğinde yer alan bilgiler kapsamında 06/07/2017 tarihli ara karar ile davalının görev, husumet ve zamanaşımı def’ilerini reddetmesi nedeniyle bu konularda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, eser sahibinin FSEK. m 16 kapsamında, “eserde değişiklik yapılmasını men” hakkı olduğu, bu manevi hakkın, içinde evleviyetle eserin yıkılmasını men hakkını barındırdığı, buna göre prensip itibariyle yapının yıkılması için eser sahibinin izninin gerekli olduğu; kamu makamı tarafından verilen yıkım kararının hukuka aykırılığı ortadan kaldırabilmesi için ise yıkım kararında öngörülen “tescilli yapı niteliğini taşıyan yeni yapının yapılması” şartının gerçekleşmiş olması gerekeceği, oysa bu şartın gerçekleşmediği; takdir mahkemeye ait olmak üzere, davacının FSEK m 16’da düzenlenen manevi hakkının ihlal edildiği, hususlarında tespit ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava; davacının proje müellifi, davalı … …’in sahibi olduğu … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … Cad. … pafta (tapuda maddi hata sonucu … pafta yazmaktadır), … ada, … nolu parselin maliki olduğu taşınmaz üzerine … yılında inşa edilen 05/03/2010 tarihinde Maliye Hazinesinden 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na istinaden … AŞ tarafından devralınan ve Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı … … Nolu … Koruma Bölge Kurulu’nun 29/12/2004 tarihli ve … sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen …. Bölge Müdürlüğü binasının yıkım sonrası tekrar inşa edilmemesi sebebiyle davacının 5846 sayılı FSEK hükümleri kapsamında eser sahibi sıfatıyla açmış olduğu manevi tazminat talebine ilişkindir.
Pasif Husumet yönünden değerlendirme;
Tarafta İradi Değişiklik başlıklı HMK’nın 124 maddesi: “(1)Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. (2)Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. (3)Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. (4)Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Mahkememizce yapılan 10/09/2019 tarihli oturumda davacı vekilinin … AŞ’ye husumet yönelttikleri ve davalı olarak dosyaya eklenilmesi talebinde bulunduğu anlaşılmış olup, talebin dürüstlük kuralına aykırı düşmediği, davanın davalı … yönetim kurulu başkanına yöneltilmiş olmasının kabul edilebilir bir hata olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış, talebin HMK’nın 124/3 maddesi kapsamında kabulü ile … AŞ’ye husumetin yöneltilerek dosyaya davalı olarak eklenmesine karar verilmiş, davalı olarak gösterilen …’nun dosyada taraf olmaktan çıkartılmasına ve HMK’nın 124/4 maddesi kapsamında yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ele alınmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Eser Niteliğinin Değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bîr fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bîr deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat esefleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK m.2’ye göre, “bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar planlar projeler krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafya’ya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri” ilim ve edebiyat eseri sayılır. Görüldüğü üzere mimari proje, ilim ve edebiyat eseridir. FSEK m.4/b-3’e göre ise mimarlık eserleri de güzel sanat eseri olarak nitelendirilmiş bulunmaktadır. Bu hükümle korunan, doğrudan doğruya mimari yapının kendisidir. Plan, kroki ve maketler, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler bir estetik niteliği haiz olsun ya da olmasın FSEK m 4/b-4 anlamında mimarlık eseri olarak değil, FSEK 2/b-III kapsamında ilim ve edebiyat eseri olarak korunmaktadırlar. Mimarlık eserlerinin korunabilmesi için hususiyet taşıyan bir fikir ürünü olmaları gerekir. Mimari plan ve krokilerin korunması için sırf bir fikir çalışmasının ürünü olmaları yeterli iken bir binanın güzel sanat eseri olarak korunabilmesi için hususiyet taşıyan estetik bir yaratım olması gerekir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal kararlarına göre; “…5846 sayılı FSEK’in 2/3. maddesine göre; ‘Bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri’ ilim ve edebiyat eserleri kategorisi içerisinde yer alır ve eser sayılırsa da, eser sahibi mimar, sadece estetik niteliği haiz ve güzel sanat eseri sayılabilecek olan mimari yapılarda kendisinden izinsiz biçimde meydana getirilen değişikliklere karşı çıkabilir. Buna karşın, mimari proje değiştirilmeksizin, estetik niteliği bulunmayan mimari yapıdaki değişikliğe, anılan mimari yapının projesini hazırlayan mimarın FSEK hükümlerine dayanarak engel olabilmesi mümkün değildir. Çünkü mimari projesi uygulanarak güzel sanat eseri vasfı bulunmayan bir mimari yapı inşa edilen mimarın, mimari yapı üzerinde FSEK tarafından korunan bir eser sahipliği hakkı bulunmamaktadır. Onun hakkı sadece kendi projesi üzerindedir…”
Öte yandan bir mimarın özgün bir yaratım meydana getirebilme olanakları diğer sanatlara göre bir çok kısıtlara ve sınırlamalara tabiidir. Bir mimar tasarımını gerçekleştirirken işverenin istek ve gereksinimleri, işverenin yatırım bütçesiyle bağlantılı olarak yapımda kullanılacak malzemenin sunduğu olanakları ve kısıtları, binanın inşa edileceği yerin topoğrafik, iklimsel vb. gibi özelliklerini göz önünde bulundurmak zorundadır. Ayrıca yapı bir kullanım amacına yönelik olduğundan, bir mimari projenin vücuda gelmesinde inşa edilecek yapının fonksiyonu da önemli bir diğer yönlendirici unsur olmaktadır. Herhangi bir mimar rastgele herhangi bir yere istediği projeyi yapmak durumunda değildir. Çünkü arazi kullanımlarına ve yapılaşma koşullarına yönelik kararlar imar planları ile verilmekte ve mimar bir arazi parçası üzerine projelendirme yaparken uygulama imar planları ile belirlenen koşullara uymakla yükümlü olmaktadır.
Bu durumda mimarın serbest yaratma alanını belirleyen, anılan koşullar içerisinde yüzey ve hacim oranlarını kullanışı, fonksiyon şemasını biçimlendirişi, malzeme kullanımı gibi somut, bağımsız, teknik ve bilimsel bir çalışma ve fikri emek sonucunda elde edeceği ürünün (mimari proje), belirlenen kriterlere göre “işlevsel” olması ile sahibinin hususiyetini yansıttığı “özgün-yaratıcı” bir çalışma olarak kabul edilmesi, yani “sübjektif koşul”u taşıdığı kabul edilmesi doğru olacaktır.
Dava konusu taşınmaza ait tapu kayıtları incelendiğinde; … ili, … ilçesi, … Mah. … pafta, … ada, … parselin 3.238 m2 büyüklüğünde olduğu ve … AŞ adına kayıtlı olduğu görülmektedir.
Bilirkişi raporundaki tespitlerden de anlaşıldığı üzere; dava konusu yapı … Koruma Bölge Kurullarının 29/12/2004 ve … sayılı kararı ile tescil edilmiştir. 02/04/2013 tarih ve … sayılı kararı ile yapı ilgilisince, rekonstrüksiyon projesinin 6 ay içinde kurula iletilmesi istenmiş aksi durumda ilgililer hakkında yasal kovuşturma açılacağı ifade edilmiştir. 04/04/2014 tarihinde … esas sayılı dosya ile davalı tarafça açılan yürütmenin durdurulması talebi …. İdare Mahkemesi tarafından ret edilmiştir. Bu karara itiraz da İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin … sayılı dosyası ile ret edilmiştir. İlgili …Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları, kararlarında değişiklik yapmamıştır. Bugüne kadar da ilgili … İdare Mahkemesi iptal taleplerini yerinde bulmayarak kabul etmemiştir. Yani ilgili Koruma Bölge Kurulları söz konusu yapıyı korumaya değer bulacak tescil etmiştir ve tescil kararında da ısrar etmiştir.
… sayılı …Varlıklarını Koruma Kanunu Madde 6/b: Belirlenen tarihten sonra yapılmış olup önem ve özellikleri bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığınca korunmalarında gerek görülen taşınmazlar, Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkındaki Yönetmeliği İkinci Bölüm, tespitlerde değerlendirme kıstasları; 4/b maddesi: Ondokuzuncu yüzyıl sonrasında yapılmış olmasına rağmen önem ve özellikleri bakımından korunmalarına gerek görülmesi veya bu yapıların ait oldukları dönemin kendine özgü niteliklerini anlatan belge niteliğinde olması ya da var olan bir geleneğin hala sürdüğünün göstergesi olan ve bir bütünün parçası olarak çevreye katkıda bulunan taşınmazlardan olması; 4/c maddesi: Tek yapılar için; taşınmazın sanat, mimari, tarihi, estetik, mahalli, dekoratif, simgesel, belgesel, işlevsel, maddi, hatıra, izlenim, özgünlük, teklik, nadirlik, homojenlik, onarılabilirlik değerlerinin yanı sıra, yapısal durum, malzeme, yapım tekniği, biçim bakımından özellik göstermesi, kent ve çevre kimliğine, dokusuna katkıda bulunması, yöresel yaşam biçimini yansıtması, kriterlerini getirmektedir.
İlgili …Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 29/12/2004 ve … sayılı kararında … sayılı yasada ve yasaya bağlı çıkarılan yönetmeliğe göre değerlendirmiş ve taşınmazı sanat, estetik, mahalli ve simgesel, özgünlük ve teklik açısından korunmaya değer bularak kararında bu hususlarını belirtmiştir.
… … Numaralı …Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 29/12/2004 tarih, … sayılı kararında, ….Bölge Müdürlüğü binasının, tasarım anlayışı açısından dönemin mimari yaklaşımlarını yansıtan bir yapı olması, yapıldığı dönemde daha yüksek bir tek kitle olarak yapılma olanağı varken dahi bunu ikiz kitle haline dönüştürerek kentin yüksek tepelerinden birinde olması nedeniyle oluşturacağı siluet etkisinin düşünülmüş olması dolayısıyla … kentinde yapılan yüksek yapıların tarihi içinde önemli bir aşama ve mimari yaklaşım ürünü olması, yapılışı ve sonrasında Türkiye’de gelişen yapım sistemlerinin ve malzemelerinin kullanılması ve üretimi konusunda önemli bir aşama ve tesislerin kurulması açısından başlangıç noktası oluşturması, mimari literatürde ve eğitim yayınlarında yer almasının yanında mimarlık fakültesi eğitim sürecinde kullanılan örnek yapılardan olması, Türkiye 20yy. mimari üretimleri içerisinde özellikle … – … aksı üzerinde daha sonra oluşan yüksek yapılar dizisi içinde bir başlangıç noktası ve kentsel simge oluşturması, tasanın ve planlama anlayışı açısından günümüz fonksiyonlarına da cevap verebilecek bir mimariye, planimetrik düzene ve esnekliğe sahip olması nedeniyle korunması gerekli kültür varlığı olarak tesciline karar verilmiştir. Anılan kararda eserin kültür varlığı olarak tescili için birçok nedene dayanılmış olmakla birlikte, günün fonksiyonlarına da cevap verdiği belirtilmiştir.
Yine rapordaki tespitlerde davaya konu … Bölge … binasının temeli …’de atıldığı, …, … aksında kule yapı olarak adlandırabilecek yüksek binalara ilk örnek yapı olduğu ve Türkiye’nin çağdaş mimarlık yapıları içinde yeri önemli olduğu tespit olunmuştur. O dönemde … … Bölge Müdürlüğü aynı zamanda … Köprüsü ile ilgili olarak sorumlu kamu kuruluşu olduğu, bu yapının inşa edildiği tarih dikkate alındığında yapım dönemine göre gelişmiş teknolojik malzeme kullanıldığı, renkli alüminyum giydirme cephe sistemi, ….Bölge Müdürlüğüne bağlı iki ayrı müdürlüğü ifade eden kütle tasarımı, günümüz ofislerinde de yaygın olarak görülen açık plan sisteminin bu yapıda uygulanmış olması yenilikçi bir mimari anlayışla tasarlanmış olduğunu gösterdiği, cephe sistemi, heykelimsi kütle tasarımı, plan şeması yapıya çevresiyle uyumlu olan estetik bir katkı sağladığı, yapının diğer ek tesisleriyle de uyumlu bir görüntü arz ettiği, … Koruma Kurulunun almış olduğu tescil kararında da ifade edildiği üzere kentin silueti düşünülerek tek ve çok bir yapı yerine iki kütleden oluşan bir kütle tasarımı tercih edildiği Türkiye’de 20.yy mimari üretimleri içerisinde özellikle … … aksı üzerinde oluşmakta olan yüksek yapılar dizisinde birbaşlangıç noktası ve kentsel simge oluşturması tasarım ve planlama anlayışı açısından da günümüz fonksiyonlarına cevap verebilecek bir mimariye ve plan düzenine sahip olması nedeniyle de korunması gereken dönemini yansıtan örnek ve simge bir yapı olduğu raporda yer alan başlıca tespitlerdir.
Dosya kapsamındaki deliller yapılan bilirkişi incelemeleri sonucunda; davacının eser sahibi olduğu konusunda ihtilaf bulunmayan dava konusu proje ve mimari eserin her birinin FSEK’te korunan eser niteliğini taşıdığı, projenin FSEK. m. 2’de düzenlenen ilim ve edebiyat eseri olduğu, yapının kendisinin ise FSEK m. 4’te düzenlenen mimari eser türünde güzel sanat eseri olduğu sonucuna varılmıştır.
Eser Sahipliğinin Değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ve “hak sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir. FSEK m. 11 hükmüne göre, “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo &televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğerki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”.
FSEK m. 12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve oda belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasıdaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa adi vekalet hükümleri uygulanır.
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir.
Taraflar arasında davacının davaya konu yapının proje müellifi olduğu noktasında uyuşmazlık bulunmamakla birlikte dosyadaki delillerden de anlaşılacağı bahse konu yapının müellif mimarı olarak davacının eser sahibi olduğu ve davayı açma ehliyetini haiz olduğu kanaatine varılmıştır.
Hak İhlalinin Bulunup Bulunmadığı ve Manevi Tazminat Talebi Yönünden ;
Eser sahibinin, eseri üzerinde mali ve manevi hakları mevcut olup, bu haklardan biri de FSEK m.16’da düzenlenen “eserde değişiklik yapılmasını men” hakkıdır.
5846 sayılı FSEK Madde 16 – “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz.
Kanunun veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eseri işliyen, umuma arzeden, çoğaltan, yayımlıyan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir.
(Değişik fıkra: 03/03/2001 – 4630/9. md.) Eser sahibi, kayıtsız ve şartsız olarak yazılı izin vermiş olsa bile şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü değiştirilmeleri menedebilir. Menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile vazgeçmek hükümsüzdür.” hükümlerine amirdir.
Bu manevi hak, içinde evleviyetie eserin yıkılmasını men hakkını barındırmaktadır. Bu kapsamda prensip itibariyle bir eserin yıkılması için eser sahibinin izni gereklidir. Bazı tarihi eserler bakımından ise eser sahibinin veya haleflerinin izni dahi yıkılması için yeterli olmayıp, bunlar kültürel mirastır. Teknik zorunluluklar söz konusu olduğunda, menfaat dengesi her bir somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Bir mimari eserin depreme dayanıklı olmaması veya herhangi bir nedenle fonksiyonunu artık yerine getirememesi nedeniyle her zaman yıkılabileceği şeklinde bir ön kabulün doğru olmadığı hemen ifade edilmelidir.
Davacı ile davalı … … A.Ş. arasında dava konusu yapının restore edilmesi için bir sözleşme kurulduğu ancak sözleşmenin … AŞ. tarafından bir süre sonra feshedildiği anlaşılmakla birlikte dosya içinde sözleşme metni mevcut olmayıp, talebin bu sözleşmeye de dayandırılmadığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu mimari eserin, … nolu …Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’nün 29/12/2004 tarih ve … sayılı karan ile “korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil” edildiği, … A Ş.’nin bu karara itiraz ettiği, itirazın reddi üzerine bu kararın iptali için dava açıldığı, ve davanın …. İdare Mahkemesinin 06/03/2017 tarih, … esas ve … sayılı kararı ile reddedildiği tespit edilmiştir.
Yine ile … nolu …Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’nün 02/04/2013 tarih ve … sayılı kararı ile “…yapının yıkılarak yeniden yapılmasının uygun olduğuna, tescilli yapı niteliklerini taşıyan rekonstriksiyon projesinin 6 ay içinde hazırlanarak kurula sunulmasına…” karar verildiği görülmüştür
Görüldüğü gibi verilen yıkım kararı şarta bağlı olarak verilmiştir. Bu şart, tescilli yapı niteliğini taşıyan yeni yapının yapılmasıdır. Oysa yıkım yapıldıktan sonra bu şartın yerine getirilmediği görmektedir.
Eser sahibi olan davacının izahı yapılan FSEK m. 16 kapsamında, prensip itibariyle yapının yıkılması için izninin gerektiği izahtan vareste olmakla kamu makamı tarafından verilen yıkım kararının hukuka aykırılığı ortadan kaldırabilmesi için ise yıkım kararında öngörülen “tescilli yapı niteliğini taşıyan yeni yapının yapılması” şartının gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Ancak davalının yıkım sonrası şartlı izni yerine getirmediği, yapının tekrar yapımı konusunda herhangi bir çalışma içerisinde olmadığı anlaşılmaktadır. Şu hale göre davacının manevi hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içerikleri dikkate alınarak değerlendirildiğinde; davaya konu … … binasının yargı ve kurul kararlarında da kabul gördüğü üzere …, … aksında kule yapı olarak adlandırabilecek yüksek binalara ilk örnek yapı olduğu ve Türkiye’nin çağdaş mimarlık yapıları içinde yeri önemli olduğu, bu yapının inşa edildiği tarih dikkate alındığında yapım dönemine göre gelişmiş teknolojik malzeme kullanıldığı, renkli alüminyum giydirme cephe sistemi, … Müdürlüğüne bağlı iki ayrı müdürlüğü ifade eden kütle tasarımı, günümüz ofislerinde de yaygın olarak görülen açık plan sisteminin bu yapıda uygulanmış olması yenilikçi bir mimari anlayışla tasarlanmış olduğu cephe sistemi, heykelimsi kütle tasarımı, plan şeması yapıya çevresiyle uyumlu olan estetik bir katkı sağladığı, yapının diğer ek tesisleriyle de uyumlu bir görüntü arz ettiği, kentin silueti düşünülerek tek ve çok bir yapı yerine iki kütleden oluşan bir kütle tasarımı tercih edildiği Türkiye’de 20.yy mimari üretimleri içerisinde yüksek yapılar dizisinde birbaşlangıç noktası ve kentsel simge oluşturması tasarım ve planlama anlayışı açısından da günümüz fonksiyonlarına cevap verebilecek bir mimariye ve plan düzenine sahip olması nedeniyle dava konusu proje ve mimari eserin her birinin FSEK’te korunan eser niteliğini taşıdığı, projenin FSEK. m. 2’de düzenlenen ilim ve edebiyat eseri olduğu, yapının kendisinin ise FSEK m. 4’te düzenlenen mimari eser türünde güzel sanat eseri olduğu, davacının eser sahibi sıfatıyla davayı açma ehliyetine sahip olduğu, davalının … nolu …Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’nün 02/04/2013 tarih ve … sayılı kararı ile “…yapının yıkılarak yeniden yapılmasının uygun olduğuna, tescilli yapı niteliklerini taşıyan rekonstriksiyon projesinin 6 ay içinde hazırlanarak kurula sunulmasına…” dair şartlı yıkım iznine dayalı olarak yapıyı yıkmasına rağmen yapıyı tekrardan inşa etmek yerine kurul kararını yargıya taşıdığı, ilgili kurul kararlarına yönelik davalı başvuruları aleyhine sonuçlanmasına rağmen yapının tekrardan inşa edilmediği şu hale göre davacının FSEK 16 öngörülen manevi hakkının ihlal edildiği, gerek rapordaki gerek kurul ve yargı kararlarındaki davaya konu esere (bina ve projesine) yönelik tespitler gerek davacının sanatçı kişiliği (yarattığı eserlerle mimarlık camiasında modernist anlamda pek çok önemli yapılara imza attığı, … yılında da … almış olması) dikkate alındığında davacının talep etmiş olduğu tazminatın eylemin ağırlığı hak ve nesafet ilkeri gözetilerek 500.000 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 500.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 34.155,00 TL karar harcından peşin yatırılan 17.077,50 TL’nin mahsubu ile kalan 17.077,50 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talebi miktarı üzerinden hesap olunan 42.050,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebi miktarı üzerinden hesap olunan 42.050,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan: 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 358,60 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.158,60 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 1.079,30 TL’si ve 17.106,70 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 18.186,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan; 50,00 TL posta giderinin -ret ve kabule göre hesaplanan- 25,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
8-Davacının HMK 124/ 3 gereği talebi kabul görmüş olmakla bu kabul gereği dosyadan taraf olmaktan çıkartılan ilgili … yargılamada kendini vekil ile temsil ettirmiş olmakla Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.910,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak ilgili …’ya ödenmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/07/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸