Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/319 E. 2020/96 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/319
KARAR NO:2020/96

DAVA:Cezai Şart, Marka Devri
DAVA TARİHİ:08/06/2016
KARAR TARİHİ:12/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Cezai Şart, Marka Devri davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; … Medya Grubu’nun içlerinde davacı şirketin de olduğu birçok ulusal gazete, televizyon, dergi ve radyo kanallarını bünyesinde bulunduran Türkiye’nin önde gelen medya kuruluşlarından biri olduğunu, davalı tarafından davacıya ait kanalda yayımlanmak üzere ayrıntıları sözleşmeyle belirtilen … adlı gündüz kuşağı programının canlı yayınlarını gerçekleştirmesi için davalı ile davacı arasında 28.08.2013 (Sehven 18.03.2013 yazılmıştır.) tarihinde akdedilen sözleşme (“Sözleşme”) hükümlerince mezkur programa dair marka haklarının davacıya ait olduğunun kararlaştırıldığını, davanın programa ait adı marka olarak tescil ettirdiğini, yine Sözleşme’ye aykırı olarak işbu markayı havi programın başka bir firmaya ait kanalda yayımlanması nedeniyle davalıya ihtarname gönderildiğini, bunun üzerine davalı tarafından halihazırda yayımlandığı kanaldaki kullanımının değiştirildiğini ancak marka devrinin gerçekleştirilmediğini, bu nedenle davalının söz konusu markanın devrini gerçekleştirmesi ve taraflar arasındaki Sözleşme’yi ihlal etmesinden kaynaklanan cezai şartın davalı tarafından davacıya ödenmesi için işbu davanın açıldığını, taraflar arasından akdedilen 28.08.2013 tarihli Sözleşmenin 2.2, 2.5 ve 6.10 maddeleri uyarınca programın da adı olan … ibareli marka tescili için başvuru hakkının davacıya ait olduğunu; dolayısıyla davalı tarafından yapılan Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … sicil numaralı marka tescilinin Sözleşme ihlali oluşturduğunu, taraflar arasında imzalanan Sözleşmenin 20.6 ve 20.7 maddelerinde düzenlenen cezai şartı için aranan koşulların gerçekleştiğine, ilgili Sözleşme hükmü gereğince program için ödenen tüm bölüm başı ücretler toplamının üç katının cezai şart olarak belirlenmiş olmasına karşın bu tutarın hesaplanarak davacıya ödenmesine ve maddi ve manevi tazminat hakkı saklı kalmak üzere davalı tarafından tescil edilen … sicil numaralı … ibareli markanın davacıya devredilmesini, bu mümkün olmadığı taktirde işbu markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, Mezkur sözleşmeye aykırılık nedeniyle cezai şart maddesinin uygulanması suretiyle, o güne dek program için ödenmiş olan tüm bölüm başı ücretler toplamının üç katının cezai şart olarak sözleşmede belirtilmiş ise de hesaplanarak kısmi olarak işbu tutarın şimdilik 10.000,00 TL’sinin davalıdan tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava ettiği 12.07.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile de; Bilirkişi raporlarıyla tespit edildiği üzere, müvekkilinin asıl hak ettiği cezai şart tutarının 22.304.847,72 TL olduğunun tespit edilerek ve fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğuna dair karar verilmesini, fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla, Cezai şarta ilişkin 10.000TL tutarındaki taleplerinin 990.000TL artırarak toplam 1.000.000 TL cezai şartın davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, işbu dilekçemiz ile artırılan 990.000TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizinin davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesine, dava dilekçemiz ile talep edilen 10.000TL tutarındaki cezai şart talebi bakımından, işbu 10.000TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizinin davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davalı ile davacı arasında imzalanan istisna/eser sözleşmesi uyarınca davalı tarafından davacıya ait … logolu kanalda yayımlanmak üzere Sözleşme ile kararlaştın lan programın hazırlandığını; iş bıı davanın konularından birinin, taraflar arasında imzalanan Sözleşmedin ihlal edildiği iddiasıyla cezai şartın ödenmesine ilişkin olduğunu; oysaki ilgili yasa ve Yargıtay kararları uyarınca, istisna/eser sözleşmesinden kaynaklanan cezai şarta ilişkin talebin fikri mülkiyet hakkına dayanan bir alacak talebi olmaması nedeniyle, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi1 nin iş bu davaya bakmakla görevli olamayacağını, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu nedenle markanın devrine ilişkin dava ile birlikte cezai şarta ilişkin davanın ayrılarak, ATM’de görülmek üzere görevsizlik kararı verilmesini, davalının davaya konu markayı devretmeye hazır olduğunu, markanın bugüne kadar devredilmeme nedeninin davacının yukarıda bahsi geçen Sözleşme hükümlerine aykırı olarak hak kazanılan program ücretlerinin yapılan uyarılara karşın davalıya ödenmemesi olduğunu, davalının bahsi geçen Sözleşme hükümleri uyarınca tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmesine karşın, davacının programının bölüm ücretlerini davalıya ödemediğini, ödemelerin zamanında yapılmaması nedeniyle davacıya birçok kez ihtarname gönderildiğini, davacıyla yapılan görüşmelerde hak kazanılan ücretin kendilerine ödenmesi halinde davaya konu markanın davacıya devredileceğinin bildirildiğini, gönderilen ihtarnameler üzerine davacı tarafından borcun bir kısmının ödenmesine karşın 25L235,35 TL’nin bugüne kadar ödenmediğini, söz konusu meblağın davacı tarafça kabul edildiğini ve bu miktar kadar davalının alacağının olduğuna ilişkin mutabakat mektubu gönderildiğini, tüm bunlara karşın borcun ödenmemesi üzerine davalı tarafından davacı aleyhine …. İcra Müdürlüğümün … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, davacı tarafından icra takibine itiraz edilmesi nedeniyle itirazın iptali davası açıldığını, itirazın iptali davasının …. ATM’nİn … Esas sayılı dosyasıyla görülmekte olduğunu, Sözleşmece belirlenen yükümlülüğünü ilk olarak davacının yerine getirmemesine karşın davalının Sözleşme’yi iptal etmesi gibi gösterilerek cezai şartın oluştuğunun iddia edilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, bu nedenle reddi gerektiğini; kaldı ki Sözleşme ile belirlenen cezaî şartın başta Anayasa olmak üzere kanunun emredici hükümlerine, adap ve ahlâka aykırı olarak tek taraflı şekilde çok yüksek bir miktar olarak belirlendiğini bu nedenle geçersiz olduğunu, söz konusu miktarın davalının ekonomik mahvına neden olacağını, hükmün icrası halinde davalının davacıya Sözleşme uyarınca hak ettiği ücreti, buna ek olarak bu bedelin iki misli tutarındaki ücreti ödeyeceğini, buna karşılık davacının ise yapılan işe karşılık bedel ödemeyeceğini, açıklamalar ve Yargıtay içtihatları ışığında, davacının cezai şarta ilişkin tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
YAPILAN YARGILAMA VE TOPLANAN DELİLLER
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde, davaya konu … numara ile tescilli … markasının, ….sınıfta radyo ve televizyon yayın hizmetleri haberleşme hizmetleri internet servisi sağlama hizmetleri dahil haber ajansı hizmetleri, …. Sınıfta Eğitim ve Öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri, Spor kültür ve eğlence, dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri, haber muhabirleri hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri, fotoğrafçılık hizmetleri, tercüme hizmetleri) sınıflarında 10.10.2013 tarihinden itibaren on yıl müddetle 27.08.2014 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan 02.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…… sicil numaralı … ibareli marka devrine ilişkin talebin davalı tarafından kabul edilmesi nedeni ile bu yönden herhangi bir uyuşmazlık konusunun kalmadığı, davalının kısmen kabulüne karşın markanın hükümsüzlüğünün tespiti açısından değerlendirme yapmak gerekir ise 556 sayılı KHK m. 42/b hükmünün KHK m. 8’e yaptığı atıf dolayısıyla 2013/84582 sicil numaralı … ibareli markanın hükümsüzlüğe konu olabileceği ve sicilden terkininin talep edilebileceği, davacının cezai şarta ilişkin talebini işbu davada ileri sürebileceği, davacının cezai şarta hak kazanabileceği, davalının cezai şartın fahiş olduğuna ilişkin beyanının geçersiz olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği,
26.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda;”…verilen görev doğrultusunda yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda ve yukarıda açıklananiar gerekçelerle kök raporda belirtilen görüşlerimizi tekrar etmekle, …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin ve davacının icra takibindeki borca itiraz etmesi neticesinde …. ATM’nîn … E. dosyası ile görülen itirazın iptali davasında verilen kabul kararının işbu davada davalıya, davaya konu … sicil numaralı … ibareli markayı davacıya devretmemesi için geçerli bir neden vermeyeceğinden davacının 28.08.2013 tarihinde taraflar arasında imzalanan Sözleşme ile belirlenen cezaî şarta hak kazandığı…” kanaatine varıldığının bildirildiği,
Davalı vekilinin itirazlarının giderilmesi, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin tek taraflı ağır hükümler olup olmadığı hususunda değerlendirme yapmak, ayrıca belirlenen cezai şartın davalı şirketin mahfına yol açıp açmayacağı hususlarında sunulan 12.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda ;”…Davalı tarafın, incelenen ticari defterlerinin sahipleri lehine delil vasfını haiz olduğu, davacı tarafından dava dosyasına sunulan banka dekontlarının incelenmesi sonucunda, davalı tarafa toplam 7.434.949,24 TL ödeme yapıldığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 20.6 maddesinde yazılı olan cezai şart uyarınca, davalı tarafa ödenen bedelin üç katı olan 22.304.847,72 TL davalı taraftan talep edebileceği, davalı şirketin mali tabloları üzerinde yapılan incelemede, şirketin kayıtlı Öz Varlık değerinin 1.629.043,61 TL olduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin cezai şart maddesine göre hesaplanan tutarın davalı taraftan alınması durumunda, davalı şirketin mahvına sebep olunacağı, davacı tarafın maddi tazminat talebinin Borçlar Kanununun 50. ve 51. Maddelerine göre belirlenmesi hususunun Mahkemenin kanaatinde olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı taraf 10.07.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile cezai şarta ilişkin talebini 1.000.000,00TL’ye çıkarmıştır
GEREKÇE
Sözleşmeler, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur ve sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir (BK m. I ve m. 12). Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler. Ancak kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür (BK m, 26 ve m. 27/1). Huzurdaki davada taraflar arasında imzalanan Sözleşme yukarıda belirtilen madde hükümlerine uygun olarak düzenlenmiş geçerli bir sözleşmedir. Cezai şarta ilişkin hükümler ise hukukumuzda Borçlar Kanunu m. 179 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. BK m. 179 hükmü, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı ya borcun ya da cezanın ifasını isleyebilir. ” şeklinde düzenlenmiştir. Sözleşme’nin 20.7’nci maddesinde taraflar, davacının davalıdan cezai şartın yanında SözJeşme’nin aynen ifasını da talep edebileceğini düzenlemişlerdir. Bu durumda huzurdaki davada, Sözleşmece aykırılık var ise davacı hem Sözleşmedin ifasını hem de cezaî şartı talep edebilecektir. Borçlar Kanunumuza göre, alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, taraflar arasında kararlaştırılan cezanın ifası gerekmektedir. Huzurdaki davada da davacının davalının marka tescilini kendi adına yaptırması dolayısıyla zarara uğrayıp uğramadığına bakılmaksızın işbu dava ile cezai şart talebinin haklı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
556 sayılı KHK’nın 71. maddesi, Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir,” şeklinde düzenlenmiştir. Davaya konu olayda davacı tarafından, Sözleşme’ye aykırı olarak davalı adına tescil edilen … sicil numaralı … ibareli markanın öncelikle kendi adına devri, bu mümkün olmadığı takdirde markanın hükümsüzlüğünün tespiti ile sicilden terkinine karar verilmesi, bununla birlikte yine taraflar arasında imzalanan Sözleşme’de belirtildiği üzere marka tesciline ilişkin hükme aykırılık olması halinde belirlenen cezai şartın ödenmesi talep edilmiştir. Yani cezai şart marka hakkına dair oluşturulmuştur.
Sözleşme ile programa ilişkin marka hakkı sahibinin davacı olduğu belirlenmiştir. Sözleşmenin 20.4’üncü maddesinde, davalının Sözleşmede belirtilen ve davacıya devredeceğini taahhüt ettiği hakları devretmemesi veya 20.6’ıncı maddesinde, davalının Sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmesi hallerinden herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda, davalının davacının uğradığı veya uğrayacağı her türlü maddi, manevi zararın, mahrum kaldığı karı, yasadan, sözleşmeden kaynaklanan hak, takip, şikayet ve alacaklarının yanında, o güne dek program için ödenen tüm bölüm başı ücretler toplamının üç katı tutarındaki cezai şart miktarım davacıya nakden, defaten ve aynen ödemesi kararlaştırılmıştır.
Program ile ilgili marka hakkı sahibinin davacı olduğu ve Sözleşme’de belirtilen hakların davalı tarafından davacıya devredileceği hüküm altına alınmıştır. Aynı Sözleşme’de davalının Sözleşmede belirtilen yükümlülüklerine uymaması halinde ceza şart ödeyeceği de kararlaştırılmıştır. Somut olayda davalı, Sözleşmenin imzalanmasından sonra Sözleşme hükmüne aykırı olarak davaya konu markayı kendi adına tescil ettirmiştir. Üstelik markanın tescil edilmesinin üstünden üç yıl geçmesine karşın, markayı henüz davacıya devretmemiştir. Davalının davaya konu markayı kendi adına tescil ettirmesi ve tescilin ardından davacının ihtarına karşın henüz markayı davacıya devretmemesi Sözleşmenin açık hükmüne aykırılık teşkil etmektedir. Ne var ki davalı davaya yanıt dilekçesinde, davaya konu markayı davacıya devretmeye hazır olduklarını zikretmekle birlikte bugüne kadar devir işleminin gerçekleşmeme nedeninin davacının kendilerine olan 251.235,35 TLTik program bölüm ücretlerini ödememesinden kaynaklandığını ifade etmiştir. Bu durumda davacının bölüm başı ücretini ödememesinin cezai şartın oluşmasına engel bir hal yaratıp yaratmadığının irdelenmesi gerekecektir.
Taraflar arasında imzalanan Sözleşmedin 17. maddesi davacının ödeme yükümlülüğünü düzenlemekledir. Buna göre davacı Sözleşmedin 17.1 maddesi uyarınca Sözleşmede belirtilen hak ve yetkilerin kendine devredilmesi ve davalının üstüne düşen yükümlülükleri yerine getirmesi karşılığında yayımlanan bölüm başına 18.000,00 TL+KDV ödemeyi taahhüt etmiştir. Sözleşmenin 17.4’üncü maddesi İle de davalının üstüne düşen yükümlülüklerinden bir veya birkaç tanesini yerine getirmemesi halinde davacının ödeme yükümlülüğü altında olmayacağı ve davalının yükümlülüklerini yerine getirinceye kadar ödemeyi erteleyebileceği kararlaştırılmıştır,
Sözleşmenin yukanda bahsedilen maddeleri incelendiğinde görülmüştür ki Sözleşme’de taraflar arasında kararlaştırılan husus, davacının ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda davalının Sözleşme’de belirlenen taahhütlerini yerine getirmeyi askıya alabileceği değil, tam tersine davalının Sözleşmede belirlenen taahhütlerini yerine getirmemesi durumunda davacının ödeme yükümlülüğünü taahhütler yerine gelinceye dek erteleyebilecek olmasıdır. Davalının yanıt dilekçesinde belirttiği üzere, davacının program ücretlerini ödememesi nedeni ile davalı tarafından davacı aleyhine …. İcra Müdürlüğümün … E, sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi, davacının icra takibindeki borca itiraz etmesi neticesinde …. ATM’nin … E, dosyası ile açılan itirazın iptali davası ve bu davada alınan bilirkişi raporu ile davacının davalıya toplamda 273,067,70 TL borçlu olduğunun tespit edilmesi, huzurdaki davada davalıya, davaya konu … sicil numaralı … ibareli markayı davacıya devretmemesi İçin geçerli bir neden vermemektedir.
TBK m. 182 hükmüne göre, “Taraflar, cezanın miktarım serbestçe belirleyebilirler… Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” Bu hükmün tek istisnası ticari sözleşmelerde tacir sıfatını haiz borçlu aleyhine karşı kararlaştırılan ceza koşuludur. TTK m. 22 hükmü, “Tacir sıfatım haiz borçlu, Türk Borçlar Kanunu’ntin I26inci maddesinin ikinci fıkrasıyla 182/1 maddesinin üçüncü fıkrasında ve 525’inci maddesinde yazdı hallerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan hüküm uyarınca davalının tacir olması nedeni ile Sözleşme’de belirlenen cezai şart miktarının fahiş olduğuna ilişkin savunmasının geçersiz olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafından dava dosyasına sunulan banka dekontlarının incelenmesi sonucunda, davalı tarafa toplam 7.434.949,24 TL.’ sı ödeme yapıldığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 20.6 maddesinde yazılı olan cezai şart uyarınca, davalı tarafa ödenen bedelin üç katı olan 22,304.847,72 TL/ sı m davalı taraftan talep edebileceği,
Davalı şirketin mali tabloları üzerinde yapılan incelemede, şirketin kayıtlı Öz Varlık değerinin 1.629.043,61 TL/ sı olduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin cezai şart maddesine göre hesaplanan tutarın davalı taraftan alınması durumunda, davalı şirketin mahvına sebep olunacağı, davacı tarafın maddi tazminat talebinin Borçlar Kanununun 50. ve 51 Maddelerine göre belirlenmesi ile karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış ve takdiren 750.000,00TL’nin cezai şart olarak davacıya verilmesine, markanın devri talebinin sözleşmeye göre haklı olduğu anlaşıldığından markanın davacıya devrine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, 2013/84582 tescil nolu “… ” ibareli markanın davacı adına devrine,
Davalı tarafın söz konusu markayı sözleşmeye göre devretmeyen sözleşmedeki cezai şart hükümlerinin ihlal ettiğinin, cezai şartın ihlal edilen maddeye göre 22.314.847,72 TL olarak bulunmasına rağmen bu miktarın davalının öz varlığı olarak hesap edilen miktara kıyasla davalı şirketin mahvına neden olacağı kesin olmakla hakkaniyet gereği indirilerek takdiren 750.000,00 TL cezai şart alacağının ıslah tarihinden itibaren hesap edilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
2-Alınması gereken 51.232,50 TL karar harcından, peşin yatırılan 17.077,50 TL (peşin+tamamlama harcı) nın mahsubu ile bakiye kalan 34.155,00 TL karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan: 2.900,00 TL bilirkişi ücreti, 499,15 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.399,15 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 2.549,36 TL ile 17.106,70 TL harç (ıslah+peşin+başvuru) olmak üzere toplam 20.505,85 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen marka devrine ilişkin talep yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 54.550,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan maddi talepler yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 25.950,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/02/2020

Katip …

Hakim …