Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/317 E. 2021/132 K. 16.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/317
KARAR NO : 2021/132

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/06/2016
KARAR TARİHİ : 16/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalılardan … Ltd. Şti. arasında 21/11/2011 tarihinde franchise sözleşmesi akdedildiğini ve bu sözleşmenin geçerlilik süresinin 21/11/2011 ile 21/04/2016 tarihleri arasındaki süreyi kapsayacak şekilde belirlediklerini, ancak Franchise Alan davalı …’in Franchise Sözleşmesi devam ederken, işletme ruhsatını, unvanını, işyerinde yer alan araç ve gereçleri, kırtasiye malzemelerini ve sair unsurları bir bütün halinde, müvekkilinin bilgisi dışında “…” markasını diğer davalı …’a “İşletme Devir Protokolü” düzenleyerek devrettiğini, …’ın, …’a “İşletme Devir Protokolü” ile “…”‘nu dönem ortasında (31/03/2015 tarihinde) devretmesinin müvekkili şirketin oluşturmuş olduğu güvenin sonucu kayıt yaptırmış olan ailelerin güvenini istismar ettiğini ve haksız olduğunu, bu devir işleminin müvekkili ile davalı … arasında akdedilen sözleşmeye, kanuna ve Franchise sisteminin genel mantığına aykırı olduğunu, zira, müvekkili ile davacı … arasında akdedilen Franchise Sözleşmesinin 14.3. maddesinde devir yasağının açıkça düzenlendiğini, buna göre sözleşmenin Franchise verenin yazılı onayı alınmaksızın devredilmesinin mümkün olmadığını, ilgili Franchise Sözleşmesi’nin 4. maddesinin son bölümünde, davalı …’ın müvekkili şirketin markasının kullanımına ilişkin tasarrufta bulunma hakkının olmadığının taraflarca kararlaştırılmış olmasına rağmen sözleşmesel yükümlülüğüne aykırı davranıp müvekkili şirketin markasına, fikri mülkiyet hakkına ve know-how’ına zarar verdiğini; haksız olarak şirketin know-how’ını, müşteri portföyünü ve sair unsurları pazarlık unsuru olarak gördüğünü, iki davalı arasında imzalanan “Şirket Devir Protokolü”nde devredilen işletmenin unvanı “…” olarak belirtilmesine rağmen, davalı …’ın işletmeyi marka adıyla birlikte müvekkiline başvurmaksızın devraldığını, dolayısıyla, müvekkil şirketin sistemini, müşteri portföyünü ve know- how’ını müvekkil şirketin izni olmaksızın kullandığını, usulsüz olarak devralan …’ın, burayı hala okul olarak kullandığını, müvekkile ait marka adını kullanmasa bile tüm know-how’dan, öğrencilerden, çevreden yararlandığını, dönem ortasında okulun adının bir anda değiştirilmesinin müvekkilin ticari itibarına zarar verdiğini ve hem de her iki davalının da haksız rekabet yasağına uymadığını kanıtladığını belirterek, müvekkilin marka hakkına tecavüz fiillerinin ve haksız rekabetin tespiti, devrin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte 30.000,00 TL maddi tazminat, 10.000,00 TL portföy tazminatı, markanın uğradığı itibar kaybı nedeniyle 100.000,00 TL manevi tazminat, icra takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte muaccel 38.088,21 TL fatura borcu, komisyon alacağı (royalti bedeli) nedeniyle 10.000,00 TL yoksun kaldığı kazancın davalılardan müteselsilen tazminini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, usule ilişkin itirazlarında, davanın haksız rekabete ilişkin olması ve tarafların tacir olduğu gözetildiğinde görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu; yetkili mahkemenin ise, genel yetki kuralı gereği davalıların ikamet adresi yeri (Ankara) mahkemesi olacağından bahisle, görevli mahkemenin … Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi veya … Ticaret Mahkemesi olduğunu, esasa ilişkin cevaplarında, davacının iddia ettiğinin aksine müvekkilinin “…” adını hiç kullanmadığını ve bu markaya ait herhangi bir tasarrufta bulunmadığını, müvekkilinin, diğer davalı taraftan bahse konu işletmeyi devralırken 27/03/2015 tarihli işletme Devir Sözleşmesinde görüldüğü üzere “Franchising ve İsim Hakkı” hariç şerhi düşürerek devraldığını; ilgili sözleşmenin konusunun işletme devri olduğunu ve franchising içermediğini, buna rağmen davacının isim hakkının kullanıldığına dair dava açmasının mesnetsiz bir iddia olduğunu, müvekkilinin, davacı tarafla iletişime geçerek sözleşmenin yeni tarafı olmak istediğini belirttiğini, buna ilişkin tekliflerini sunduğunu ve neticede belirlenen şartlarda anlaşılamadığı için müvekkilinin Türk Amerikan Demeği ile Franchise sözleşmesi konusunda anlaştığını ve devam ettiğini; hiçbir zaman davacı tarafa ait bir tabela eşya, isim hakkı ya da Franchise ürünü kullanmadığını; davacıya ait tabela, amblem ve diğer tüm broşürleri işletmeyi devraldığı diğer davalı şirket yetkilisine teslim ettiğini, diğer yandan, davacı tarafın know-how’dan, öğrencilerden ve çevresinden yararlanıldığı iddiasının mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin elinden gelen tüm iyi niyeti göstermiş olduğunu buna rağmen bir karşılık göremeyince başka bir kurum ile anlaştığını ve işine devam ettiğini, iddia edilenin aksine öğrencilerin ve velilerin zor durumda kalmadıklarını, bilakis müvekkilinin isim yapmış … ile Franchising sözleşmesi yapmasının gayet hoş karşılandığını, tüm bunlarla birlikte kalem kalem belirtilen ve aslında diğer davalıdan talep edilmesi gereken tüm taleplerin (diğer davalının bakiye borcu, sözleşmeye uymaması sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemleri vd.) müteselsilen müvekkilinden istenilmesinin hatalı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Ltd. Şti’ye usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilmiş, herhangi bir cevap ve delil sunulmamıştır.
Tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları aldırılmıştır.
Mahkememize 11/06/2018 havale tarihi ile sunulan bilirkişi raporunda ve özetle; Davalılar … arasında akdedilen işletme devir protokolünde marka hakkının devredildiğine ilişkin bir husus bulunmaması ve franchising ile isim hakkının devrin kapsamına dahil olmadığının kararlaştırılmış olması sebebiyle davacının marka hakkının ihlal edilmediği, davalı …’ın davacıya ait olan marka ve ticaret unvanını kullanmadığı gözetildiğinde, imaj transferinin hangi unsurlar kullanılarak gerçekleştirildiği konusunun ispatlanamadığı ve dolayısıyla haksız rekabetin varlığının tespit edilemediği görüş ve kanaati bildirilmiş, itiraz üzerine alınan bilirkişi ek raporunda bilirkişi heyeti aynı görüş ve kanaatlerini bildirilmiştir.
… 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nden alınan Talimat ile alınan bilirkişi raporunda özetle; 10/01/2020 tarihi itibariyle davalılardan …’a ait anaokulunda franchise sözleşmesi kapsamında davacıya ait markasal ibare ve ürünlerin kullanılmadığının tespit edildiği bildirilmiştir.
… 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nden alınan Talimat ile alınan bilirkişi ek raporunda özetle; bilirkişi kök raporunun hazırlandığın tarihten 4 yıl 3 ay ile 5 yıl 6 ay arasında döneme tekabül eden kullanımların tespitinin bilirkişi tarafından mümkün olmadığını, … yazısından anaokulun devirden sonra %55 öğrenci kaybettiğinin anlaşıldığı ancak buna ilişkin bir neden belirtilmediğini, bahse konu belgenin değerlendirilmesinin mahkemenin takdirinde olduğu, dosya içerisinde davalı …’ın, davacının markasını anaokulunu devraldıktan sonra da kullanmaya devam ettiğini veya davacının markasal ününden ve konw how veya teknik bilgisinden istifade ettiğinin gösterir farklı bir delilin bulunmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizin 12/10/2017 tarihli 2.celsesinin 4 numaralı ara kararı ile fatura alacağı, portföy tazminatı ve komisyon bedeline yönelik tazminat talepleri yönünden görevsizlik kararı verilmek suretiyle tefrik edilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davacı ile davalılardan … Ltd. Şti. Arasında imzalanan 21.11.2011 tarihli Franchise Sözleşmesi kapsamında davalıya tanınan hakların davacının izni olmadığı iddiası ile diğer davalıya devredilmesi bu suretle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dava konusu davacı adına kayıtlı, Franchise Sözleşmesine konu markalar … tescil numaralı …, … tescil numaralı … + Şekil ve … tescil numaralı … + Şekil ibareli markalar olduğu görülmüştür.
Franchise sözleşmesi öğretide yapılan tanıma göre franchise-verenin, kendisine ait üretim, işletme ve pazarlama sistemini oluşturan fikrî ve sınai unsurlar üzerinde, frachise-alana kullanma (lisans) hakları tanıyarak onu kendi işletme organizasyonuna (yani söz konusu sisteme göre faaliyet gösteren işletmeler zincirine) entegre etmek ve onu bu sisteme dayanan ticari faaliyeti sırasında devamlı olarak desteklemek borcu altına girdiği; franchise- alanın ise, hem (söz konusu sistemin içerdiği ve franchise-verenin belirlediği ilkelere uymak ve kendisine kullanma hakkı verilen fikri/sınai unsurlardan yararlanmak kaydıyla) bu sisteme dahil mal veya hizmetlerin sürümünü kendi nam ve hesabına yapmayı ve desteklemeyi, hem de franchise-verene belli bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği; sürekli borç ilişkisi kuran, kanunda düzenlenmemiş ve tam iki tarafa borç yükleyen çerçeve bir sözleşmedir.
Franchise sözleşmesinde, sözleşme konusu mal veya hizmet sürümü ile ilgili bilgi birikimine ve tecrübelere sahip olan taraf franchise verendir. Franchise sözleşmesinde franchise verenin asli edimi olan ve sözleşmenin asli unsurlarından biri olan bir borcu, franchise alana gayri maddî malları ve haklan kullandırma borcudur. Bu borcun asli olmasının sebebi, franchise sözleşmesinde tarafların amacının tek bir görünüm altında faaliyet göstererek en uygun sürümü sağlamak olmasıdır. Bu borcun kapsamında marka, patent, işletme adı, işletmeyi ve ürünleri diğerlerinden ayırt etmeye yarayan logo ve benzeri diğer tanıtıcı işaretler ve özgün üretim, pazarlama ve işletim tekniklerinden oluşan know-how yer almaktadır.
Franchise sözleşmesinin temel amacı, sözleşme konusu mal veya hizmetlerin sürümünün yapılmasıdır. Bu nedenle franchising sözleşmesinde franchise alanın esaslı vc asli edim yükümlülüklerinin temelini franchise verenin üretim, işletme ve pazarlama sistemindeki mal veya hizmetlerinin sürümünü kendi ad ve hesabına yapma destekleme yükümlülüğü oluşturur. Franchise alanın bu yükümlülüğü bütün sözleşme süresince devam eden ve süreklilik arz eden bir borçtur. Franchise sözleşmesinde taraflar arasında güvene dayalı ve sürekli bir borç ilişkisi doğuran, sıkı bir işbirliği söz konusu olduğu için, her iki tarafında da bu güven ilişkisinin gereği olarak sadakat ve özen yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğün franchise alan bakımından ortaya çıkan sonuçları ise; özellikle, sır saklama, rekabet etmeme ve bilgi ve hesap verme borçlandır.
Somut olay bakımından yapılan incelemede, davacı … Şti (… franchise veren, davalılardan biri olan …Şti. (…)’in franchise alan taraf olduğu; aralarında akdettikleri franchise sözleşmesinin 21.04.2016 tarihine kadar geçerli olacağı kararlaştırılmasına rağmen …’in franchise sözleşmesi devam ederken, işletme ruhsatını, işyerinde yer alan araç ve gereçleri, kırtasiye malzemelerini ve sair unsurları bir bütün halinde diğer davalı …’a işletme devir protokolü düzenleyerek devrettiği tespit edilmiştir.
Söz konusu işletme devir protokolü incelendiğinde tarafların sadece devredilen işletmenin adı, halihazırdaki durumu gibi bilgileri somutlaştırarak devir gerçekleştirdikleri, marka hakkına ilişkin ise bir kaydın bulunmaması ve noter onaylı işletme devir sözleşmesinde isim hakkı ve franchising hakkının hariç tutulmasının, marka hakkının devre konu olmadığını gösterdiği, dolayısıyla marka hakkının ihlal eden bir hususun bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davalı …’a ait ana okulunda markasal kullanımlara ilişkin tespit yapılması bakımından … Talimat Mahkemesine müzekkere yazılmış, tespit raporunda franchise sözleşmesi kapsamında davalının davacıya ait markasal ibare ve ürünleri kullanmadığı tespit edilmiştir. Dolayısı ile dosya kapsamında alınan 08/06/2018 tarihli rapor ile uyumlu olduğu görülen tespit raporu bir arada değerlendirildiğinde davacının marka hakkını İhlal eden markasal bir kullanımının bulunmadığı görülmektedir.
Haksız Rekabet Bakımından Yapılan İncelemede
TTK m,54 uyarınca rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticarî uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. TTK m.55/l-a4 hükmüne göre de başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak haksız rekabet teşkil etmektedir. Buradaki karıştırılma iltibas anlamındadır. İltibas, bir kişinin başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticari işletmesiyle ilgili benzerlik yaratarak karışıklığa ve yanılmaya sebep olmaktır. Piyasada tutunan ve tanınan bir işletmenin isminden, unvanından, markasından yararlanılarak, bunun aynısı veya benzeri kullanılmak suretiyle, başkasının emeğinden haksız olarak yararlanma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Başkasının emeğinden ve yarattığı müşteri çevresinden haksız yararlanma halinde haksız rekabet söz konusu olmaktadır.
Somut olaya dönüldüğünde; işletmenin devri gerçekleştikten sonra davalı …’ın davacının markasından veya ünvanından yararlandığına dair dosyada somut bir delil olmadığı gibi, tespit mahallinde de böyle bir kullanıma rastlanılamadığına dair hazırlanan rapor sonucunda iltibas ve imaj transferinin hangi unsurlar kullanılarak gerçekleştiği hususu davacı tarafça ispatlanamadığından haksız rekabet şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı tarafça markasal kullanımlara ilişkin tespitin keşif tarihi itibari ile olmayıp, dava tarihi itibari ile değerlendirilmesi gerektiği, devir protokolünün 31/03/2015 tarihinde yapıldığı, incelemenin bu devir tarihi ile davanın açılış tarihi olan 01/06/2016 tarihleri arasında yapılması gerekeceği, haksız rekabet bakımından Milli Eğitim kayıtları ile davalı okul kayıtlarının karşılaştırılıp 31/05/2015 tarihinden evvel öğrenci olan çocukların sonraki dönemde de eğitimlerine devam edip etmediğine ilişkin itirazlar da bulunulmuş ise de, davacı tarafça tespiti istenilen hususun raporun hazırlanma tarihinden beş buçuk yıl öncesi döneme tekabül ettiği, bu süre içerisinde tecavüz oluşturacak bir kullanım olup olmadığının bilinmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği kanaatine varılmıştır. Haksız rekabet bakımından davacı tarafça yapılan itirazların değerlendirilmesinde Milli Eğitim Bakanlığından gelen yazı cevabı doğrultusunda mezkur işletmedeki 2011-2019 yılları arasındaki öğrenci sayısının incelenmesinde davaya konu ana okulunun, devirden sonra yaklaşık %55 dolayında öğrenci kaybettiği görülmektedir. Bu durumda öğrenci sayısında ki azalış oranları dikkate alındığında haksız rekabete yönelik iddialarında alınan raporlarda yapılan tespit ve değerlendirmelerle uyumlu olacak şekilde sübut bulmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle toplanan deliller, TPMK kayıtları, Franchise Sözleşmesi, Milli Eğitim Bakanlığı Kayıtları, 11/06/2018 tarihli rapor ve ek rapor, 30/09/2020 tarihli tespit raporu ve ek rapor bir arada değerlendirildiğinde davacının marka haklarının ihlal edilmediği, haksız rekabet koşullarının oluşmadığına ilişkin yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 3.225,74 TL’den hesap olunan 59,30 TL karar harcının düşülerek kalan 3.166,44 TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen tecavüz ve haksız rekabet talebi yönünden davalı … vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren Davalı …’a verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat talebi yönünden davalı … vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren Davalı …’a verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat talebi yönünden davalı … vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren Davalı …’a verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair tarafların yokluğunda, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16/03/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸