Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/312 E. 2019/302 K. 09.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/312
KARAR NO : 2019/302

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/02/2012
KARAR TARİHİ : 09/07/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının … meslek birliğine üye olma kriterlerini yerine getirdiğini, bunun üzerine … tarihinde yapılan davalı birlik genel kurulunda müvekkilinin Meslek Birliğine asıl üye yapıldığını, müvekkilin asıl üyeliğin geri alındığı … tarihine kadar asıl üye olduğunu, … tarihli … Haysiyet Kurulu Kararı’nda, haklarında açılan soruşturma nedeniyle müvekkilinin 400 bin adet albüm üretimini gerçekleştirmemek ve ucuz seriden satmak nedeniyle ve en sonunda … tarihli … Genel Kurulunda alınan kararla asıl üyeliğinin düşürüldüğünü, bu alınan kararın … Tüzüğünün 23. maddesi ile çeliştiğini, Haysiyet Kurulunun vermiş olduğu kararla üretim kriterinin satış kriterine dönüştürdüğünü, Yönetim Kurulu’nun kendisini Genel Kurulun yerine koyarak karar aldığını, asıl üyelere ödenen 2007 yılı 3. dönem gelir payı olan 9.399,86 TL ile 3. dönem digital bedeli olan 570,51 TL’yi ödemediğini, … tarihli … Genel Kurul toplantısında asıl üyeliği nihai olarak alınmamasına rağmen “aday üye” olarak gösterildiğini, burada haksız ve hukuka aykırı Genel Kurul Kararının kaldırılmasını talep ettiğini, ancak bu talebin oy çokluğu ile reddedildiğini, davalı meslek birliğinin Yönetim Kurulunun yetkisiz olarak karar aldığını ve bu kararını genel kurula icra ettirdiğini, açık bir hukuka aykırılığın bulunduğunu, bu nedenle … tarihli genel kurul kararının iptalini, asıl üyeliğinin devam ettiğinin tespitini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 9.970 TL asıl üyelik ödemelerinin ödenmesine, uğranılan manevi zararlar nedeniyle 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalının seçtiği yargı yoluna itiraz ederek idare mahkemesinin görevli olduğunu, müvekkilinin üyeliğin reddi işleminin hukuka uygun olduğunu, … Haysiyet Kurulu’nun … tarihinde hakkında kuşku bulunan üyelerinin savunmasının alınmasına karar verdiğini, buna ilişkin tebligatın üyelere usulüne uygun yapıldığını, davacının … tarihinde toplantıya katılarak sözlü savunmasını yaptığını, hakkında soruşturma yapılan 4 şirketin 400 bin adet toplam kaset ve CD üretimini gerçekleştirmek için ibraz ettikleri faturalarda bu kriter sayısal olarak yerine getirilse de, bu sayıya ulaşmak için üretilen yapımların/albümlerin içeriklerinin ve nevilerinin genel kurulca belirlenen kriterin esas amacına uygun olmadığının, piyasa koşullarının ve standartlarının çok altında bir fiyatla ve ucuza satıldığının olağan satış yöntemlerinden olan mağaza ve vitrinlerinde ve satış noktalarında yer alamadıkları hususlarının tespit edildiğini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ayrıca … havale tarihli dilekçesinde, derdestlik itirazında bulunarak davacının Mahkememizin 2008/10 esas nolu dosyası ile dava açtığını, davanın derdestlik nedeniyle de reddi gerektiğini beyan etmiştir. Mahkememizin … tarihli oturumunda Mahkememize ait 2008/10 esas sayılı dosya incelenmiş ve her iki davanın netice–i talebinin farklı olduğu anlaşıldığından davacının ileri sürdüğü derdestlik itirazının dinlenebilir olmadığı anlaşılmıştır. Davalı ayrıca …Genel Kurulu’nun vermiş olduğu asıl üyeliğin geri alınması hakkındaki kararı ile davacının maddi ve manevi bir zararı olmadığını bu açıdan davacının tazminat talebinin de reddi gerektiğini beyan etmiştir.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış, davalı meslek birliğinin genel kurul kararının iptali, alacağının tahsili ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, …Genel Kurul toplantı tutanağı dosyaya sunulmuş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak raporlar alınmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı tarafın 400.000 adetlik dolum yaptığını iddia etmesine karşılık, davalının bu rakamın bir kısmının promosyon olduğu iddiasıyla bunu kabul etmeyişidir. Yani, dava açısından kriter 400.000 adetlik basım ve bunun promosyona dönük olup olmayışıdır. Bir takvim yılı içinde CD ve Kaset üretimi toplamının 400.000 adet oluşu (promosyon hariç) dosyada mevcut … tarihli Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağının 2 sahifesi son bölümde ve … tarihli Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı 2.sayfa son bölümünde belirtilmektedir.
… Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2008/23 esas 2009/30 karar sayılı ve … tarihli kararında, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiş olup, Yargıtay 4. HD’nin 06/10/2011 tarihli, 2011/5548 esas, 2011/10216 sayılı kararı ile “Somut olayda kamu kurumu niteliğinde olan davalıya husumet yöneltilerek yasal organı olan genel kurul tarafından alınmış idari nitelikteki kararların iptali istendiğine göre, bu tür bir uyuşmazlık idari yargı yerinde görülmelidir. Şu durum karşısında mahkemece, yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması bozmayı gerektirmiştir” gerekçesiyle bozulduğu, Kapatılan … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin dosyalarının … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine devredilmesi sonucu, mahkemenin 2012/5 esasına kayıt edildiği, yapılan yargılamada bozmaya uyulduğu ve Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı şirket vekilinin, adli yargı yerindeki istemlerinin yanında, müvekkili şirketin asıl üye olduğu dönemlerde (2006/4 Dönem, 2007/1 Dönem, 2007/2 Dönem, 2007/3 Dönem) müvekkiline ödenen, ancak haksız ve hukuka aykırı genel kurul kararının dayanak yapılarak müvekkili şirketten iade alınan 68.353,65 TL’nin müvekkili şirkete ödenmesi istemini de ekleyerek, 22/06/2012 tarihinde idare yargı yerinde dava açtığı, İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nin 03/07/2012 tarihli, 2012/1032 esas, 2012/1102 sayılı kararı ile, 5846 sayılı Kanun’un 42.maddesinin 3.fıkrasında belirtildiği üzere özel hukuk tüzel kişisi statüsüne sahip … ile bu mesleki birliğe üye olan davacı şirket arasında 5846 sayılı Kanun ile düzenlenen hukuki ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde yine 5846 sayılı Kanun’un 76.maddesindeki açık hüküm uyarınca adli yargının (ihtisas mahkemelerinin) görevli olması karşısında davanın mahkemelerinin görevinde olmadığı, davanın görev yönünden reddedildiği, Danıştan incelemesinden geçen davada yapılan yargılama neticesinde davanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin … tarihli, 2016/95 ve 2016/143 sayılı kararı ile somut olay ve mevzuat hükümlerinin irdelenmesinden; davalı … Meslek Birliğinin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 42.maddesi uyarınca kurulan bir meslek birliği olduğu, özel hukuka tabi tüzelkişi statüsünde bulunduğu, Anayasa’da tanımanan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu statüsüne sahip olmadığı, dava dosyasının incelenmesinden; belirlenen kriterleri yerine getirerek davalı Meslek Birliğine asıl üye olarak kabul edilen davacı şirketin, davalı Yönetim Kurulunun … tarih … sayılı kararı ile Haysiyet Kuruluna sevk edildiği, daha sonra Yönetim Kurulunun … tarihli, 2008/3 kararı ile, davacı şirketin asıl üyeliğinin kaldırılarak geri alınmasına, aday üyelik statüsüne geri döndürülmesine, bugüne kadar asıl üyelikten doğan ve yapılan ödemelerin geri alınmasına karar verildiği, bu kararın … tarihli Genel Kurul’da kabul edildiği, bunun üzerine davacı şirket tarafından … Meslek Birliği asıl üyelik statüsünden aday üyelik statüsüne düşürülmesine ilişkin davalı meslek birliği genel kurul kararının iptali, bu karar nedeniyle ödenmeyen hak ediş, digital ve internet bedellerine ilişkin maddi hakların tazmini ile 20.000,00 TL manevi tazminatın kendilerine ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda, 5846 sayılı Kanun’un 42.maddesinin 3.fıkrasında da açık bir şekilde belirtildiği üzere “özel hukuk tüzel kişisi” statüsüne sahip … Meslek Birliği ile bu mesleki birliğe üye olan davacı şirket arasında 5846 sayılı Kanun ile düzenlenen hukuki ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, yine 5846 sayılı Kanun’un 76.maddesindeki açık hüküm uyarınca adli yargının (ihtisas mahkemelerinin) görevli bulunduğu, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan İstanbul 7. İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile, … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … gün ve 2012/5 esas, 2012/92 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verildiği, karar doğrultusunda dosyanın mahkemesine gönderildiği ve 2016/110 esas sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi’nin 02/08/2017 tarih ve 1071 sayılı kararı ile 4. FSHHM’nin 08/08/2017 tarihi itibariyle faaliyetinin durdurulmasına karar verildiği, görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 2. FSHHM’ne devrine karar verilmekle … 4. FSHHM’nin 2016/110 esas sayılı dava dosyası mahkememizin 2017/312 esasına kayıt edilmiştir.
Dosya sunulan … tarihli bilirkişi raporunda, davacının üretim miktarlarının asıl üyelik için yeterli olduğu, Haysiyet Kurulu tarafından belirlenen üretim kriterlerine uymama durumunun yeterince ortaya konulmadığı, bu nedenle de asıl üyelikten çıkarma kararının doğru olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Raporun sonuç kısmında ayrıca davalı meslek birliğinin bu eyleminin hakim durumun kötüye kullanılması durumunu oluşturduğu ve aynı zamanda Tip Statünün 13, 14, 15 ve 21. maddelerine de aykırı olduğu, tip statüde üyeliğin geçmişe yönelik iptali halinin düzenlenmediği belirtilmiştir. Raporda maddi tazminat talebi bakımından da inceleme yapılmıştır. Yapılan inceleme uyarınca davalı meslek birliğinin üyelerine iki kategoride dağıtım yaptığı, kritere göre ödeme uyarınca davacının hak ettiği tutarın 3.048,87 TL olduğu, asıl üye payına göre ödeme bakımından ise davacının hak ettiği tutarın 10.695,76 TL olduğu, ancak davacının 9.970 TL talep ettiği tespit edilmiştir.
Davalının hesaplama tarzına ilişkin itirazı üzerine düzenlenen bilirkişi ek raporunda ise; asıl üye olabilmek için herhangi bir takvim yılında toplam 400.000 adet kaset/CD üretmek kriterinin 2006 yılında 401.037 adet üretim yapılarak yerine getirildiği, önceki ya da sonraki yıllarda bu rakama ulaşamamasının bir anlam ifade etmediği, davalının hangi dolumların promosyon olduğuna ilişkin bir delilinin dosyada bulunmadığı, sunulan faturalarla bir yıl içindeki dolumların gerekli koşulu sağladığı, davalının hesaplamada … payının dikkate alınmadığı itirazının yerinde olduğu, %30 … payı düşüldüğünde davacıya ödenmesi gereken tutarın 7.466,73 TL olduğu belirtilmiştir.
Davacının talebi üzerine, sektör bilirkişi de eklenerek yeni bir rapor alınmasına karar verilmiştir. Raporda, davalı tarafça davacı firmanın 2006 yılı içerisindeki 401.037 adet fiziki üretimin, meslek birliği asil üye üretim kriterlerine uygun olmadığı, bu üretimin asıl üyeliği ve beraberinde getirdiği imkanları elde etmek amaçlı olduğu yani konulan kriteri dolanmak maksatlı (muvazaalı bir üretim) olduğu değerlendirmesiyle meslek birliği ilgili kurullarının rapor ve karar silsilesi içinde davacı firmanın asil üyelikten düşürüldüğünün söylendiği belirtilmiş, hukuki bağlam, ve sonuçlarından bağımsız olarak sektörel gerçeklik bazında (davalı itirazları dikkate alınarak) bir değerlendirme yapıldığı dile getirilmiştir. Raporda “Taraflar arasında 2016 yılına ait davacı firma fiziki üretimleri konusunda bir anlaşmazlık olmadığı, uyuşmazlığın üretimlerin niteliği hakkında olduğu, davalı tarafından yıllara ilişkin sektörel üretim rakamlarının (bandroller esas alınarak) grafikle gösterildiği, 2004 yılından itibaren 2008 yılına dek sektörel üretimlerin azalan bir seyir izlediği, bu kapsamda davacı firma üretim miktarlarının bir anomali oluşturduğunun gözlendiği, davacının üretim artışını açıklayacak pazarlama yöntemi farklılaştırması gibi bir olguya da rastlanmadığı, ancak yukarıda yapılan nesnel tespitlerin, bir yapımcı firmanın üretim ve satış adetlerinde sektörel eğilimin tersine bir sonraki yıl büyük artışlar olmayacağı anlamına gelmeyeceğini, bu durumda da firmanın çıkarmış olduğu yapımların niteliğine ve yarattığı etkiye bakarak bir değerlendirme yapmak gerektiğini, davacı firmanın 2006 yılında ürettiği ‘Gerçeğe Doğru’ ve ‘Seneler/Kamış’ adlı albümlerin niteliği hakkında yapılan değerlendirmenin, meslek birlikleri yetkili kurullarının kararlarını şekillendirdiğini, bu albümlerdeki sanatçıların dava dışı albümlerinde de yüksek satış rakamlarına ulaşamadığını, Seneler/Kamış adlı albümün ilk olarak 2003 yılında yapılmış olduğunu, çıkışından 2006 yılına dek 8000 adet bandrol alan yapımın, 2006 yılında toplam 190,000 adet bandrol almasının analiz edilmesi gereken sıra dışı bir durum olduğunu, sonuçta, davacı yapımcı firmanın 2006 yılı üretimlerinin adet ve yapısının -hukuki değerlendirme ve sonuçlarından bağımsız olarak-sektörel rasyonellik ve gerçekleşmeler üzerinden bakıldığında, pazara yönelik bir üretim ve satışa işaret etmediğini, yasal mevzuat açısından ise Tip Statünün 21. maddesinin değerlendirilmesi gerektiği zira, çıkarma nedenleri arasında promosyon satışla ilgili bir nedenin bulunmadığı, bu hususun ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği, açık girme ve çıkma nedenlerinin bir pazar engeli oluşturabilecek olan meslek birliklerinde açık bir şekilde yazılması gerektiği değerlendirmesi yapılmıştır. Mali bakımdan yapılan incelemede, daha önceki yapılan hesaplamanın dikkate alınması gerektiği, yani davacıya ödenecek tutarın 7.486,73 TL olduğu belirtilmiştir.” şeklinde sektörel değerlendirme yapılmıştır:
Davacı vekili bilirkişi raporuna itirazında, objektif davranmadığı bilirkişi heyetinin diğer iki üyesi tarafından da tespit edilen …’nin bilirkişilik vazifesini gerektiği gibi yerine getirmemesi nedeniyle ve dosyada herhangi bir belge ya da bilgi bulunmadığı halde davalının beyanı yönünde kanaat oluşturarak rapor tanzim etmiş olmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişi …’nin reddi ile beyanlarına itibar edilmemesini ve dosya kapsamında diğer bilirkişilerin beyanları ile … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2008/23 esas, 2009/30 karar sayılı ilamanın da dikkate alınarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili bilirkişi raporuna itirazında, öncelikle davanın reddine karar verilmesi aksi halde tekrardan mali açıdan inceleme yapmak üzere dosyanın başka bir mali bilirkişiye tevdi edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce düzenlenen 11/04/2018 tarihli bilirkişi seçim kararında, dosyada alınan kök raporda genel kurul kararının iptalinin gerektiği, kullanımın yeterli olduğunun belirtildiği, ek raporda da tersi görüş belirtildiği, kök rapor ile alınan ikinci ek rapor arasındaki çelişkileri giderebilmek ve davacı yanın sektör bilirkişisi …’ye itirazları da dikkate alınarak, yeniden heyet oluşturulmasına karar verildiği, karar doğrultusunda dosyanın yeni heyete tevdi edilerek rapor alındığı anlaşılmıştır.
Alınan 10/07/2018 tarihli raporda bilirkişilerce, “Davacının asil üyeliğinin geri alınarak aday üyeliğe düşürülmesinin, genel kurul asil üyelik kriterine ilişkin karara aykırı olduğu” hususlarında görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere Meslek birlikleri, eser ve bağlantılı hak sahiplerinin mali haklarına yapılan tecavüzleri tespit edip bunlarla hukuki zeminde mücadele eden, gerektiğinde dava açan, bu hakları devralan veya üzerinde ruhsat (lisans) sahibi olmak isteyenlerle eser sahibi veya bağlantılı hak sahibi adına sözleşmeler yapan, sözleşmelerin ifasını sağlayan ve izleyen, eser sahiplerine ve bağlantılı hak sahiplerine ödenmesi gereken ücretleri tahsil edip hak sahiplerine dağıtan, yapısı ve çatışma prensipleri kanunla belirlenmiş, özel hukuk tüzel kişisi niteliğindeki kuruluşlardır.
Meslek birliklerine ilişkin yasal düzenlemeler şunlardır; FSEK m.42, 42/A, 42/B hükümleri, Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzük, Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birlikleri Tip Statüsü Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri İle Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzükte, hem meslek birlikleri hem de federasyonları hakkında kuruluş, üyelik, işleyiş ve sona ermeye ilişkin hükümler yer almaktadır. Tip statüde ise, organlar yanında birliğin amacı ve faaliyetleri ile üyelerin çeşitleri düzenlenmiştir. Tüzükte öngörülen nitelikleri taşıyan herkes birliğe üye olabilir. Üyeler, Tüzüğün 13 üncü ve 14 üncü maddelerinde öngörülen kısıtlamalar dışında eşit haklara sahiptirler. Hiç kimse bir birliğe üye olmaya veya birlikte üye kalmaya zorlanamaz. Tüzel kişilerin üye olabilmeleri Türk yasalarına göre kurulmuş olmaları koşuluna bağlıdır. Aynı alandaki her eser türü için bir tek meslek birliğine üye olunur. Eser sahipleri, icracı sanatçılar, ses taşıyıcısı yapımcıları ve radyo-televizyon kuruluşları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcılar yarattıkları, icra ettikleri veya yapımcılığını üstlendikleri eser çeşitleri bakımından farklı birliklere üye olabilirler. Üyeler, genel kurulca belirtilen giriş ödentisini ve yıllık ödentiyi ödemekle yükümlüdürler.
Üye olmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, üye olmak istedikleri birliğe yazılı olarak başvururlar. Kanunda, Tüzükte ve başvurulan birliğin Tüzüğünde öngörülen nitelik ve ölçütleri taşıyanlar üyeliğe kabul edilirler. Başvurular yönetim kurulunca karara bağlanır ve başvuru tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgileye yazı ile duyurulur. Üyeliğe kabul edilenler, asil, yararlanan ve aday üyeler işin ayrı ayrı tutulan defterlere sıra numarası ile yazılırlar.
Meslek birlikleri içerisinde asil üye, yararlanan üye ve aday üye olmak üzere üç tür üye bulunmaktadır. Birliğe asil üye olabilmek için, a)Eser sahibi veya bağlantılı hak sahibi gerçek veya tüzel kişi olmak, b)Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak, c)Birliklerin koyacağı ölçütlere uygun olmak, d)Yapımcı ve yayın kuruluşları bakımından, en az altı aydan beri ticaret siciline kayıtlı olarak fiilen üretimde bulunmak, niteliklerini taşımak gerekir.
Yararlanan üyeler, a)Eseri meydana getirmeyen ancak miras ya da devren iktisap yoluyla veya doğrudan eserin mali haklarını kullanma yetkisine sahip olan kişiler, b)Medeni haklarını kullanma ehliyetine sahip olmayanlar adına velileri ya da vasileri. Yararlanan üyeler birlik organlarında görev alamazlar, oy kullanmamak koşuluyla genel kurula katılabilirler.
Aday üye: Yapımcı ve yayın kuruluşları bakımından, en az altı aydan beri ticaret siciline kayıtlı olarak fiilen üretimde bulunanlar altı ay süreyle aday üye olabilirler. Bu süre içinde genel Kurulda oy kullanamaz ve yönetim organlarında görev alamazlar. Yönetim kurulu kararı ile altı aydan sonra asil üyeliğe geçebilirler.
Üyelik, ölüm, tüzel kişiliğin sona ermesi, üyelikten çekilme veya üyelikten çıkarılma ile sona erer. Bu durumda, üyelik kaydı yönetim kurulu kararıyla açıklaması da yapılarak defterden silinir. Üyeliği sona erenler ile birliğin karşılıklı yükümlülükleri, yetki belgelerinin sonuncusunun süresinin bitiminden itibaren bir yıl süre ile devam eder. Üyeler, yazılı başvuru ile birlik üyeliğinden çekilme isteğinde bulunabilirler. Üyelik, bu başvuruyla sona erer.
Tüzüğün 19 uncu maddesine göre; Asil, yararlanan ve aday üyeler aşağıdaki hallerde yönetim kurulunun önerisi ve haysiyet kurulu kararıyla üyelikten çıkarılırlar: a)Kasıtlı eylem ve davranışlarıyla birliğin çatışmasını, amaçlarını gerçekleştirmesine engel olmak, b)Yazılı uyarıya rağmen bir yıl suresince üyelik ödentisini vermemek, c)Yetki belgesine aykırı davranışlarını, yazılı uyarıya rağmen sürdürmek, d)Asil üyeler yönünden özür bildirmeksizin arka arkaya üç genel kurul toplantısına katılmamak, çıkarılma kararı noter aracılığıyla yedi gün içinde ilgiliye bildirilir.
Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birlikleri Tip Statüsü 21 inci maddesinde de Tüzük ile aynı şekilde üyelikten çıkarmaya ilişkin şu hüküm söz konusudur; “Asıl yararlanan ve aday üyeler aşağıdaki hallerde yönetim kurulunun önerisi ve haysiyet kurulu kararıyla üyelikten çıkarılırlar: a)Kasıtlı eylem ve davranışlarıyla birliğin çalışmasına, amaçlarını gerçekleştirmesine engel olmak, b)Yazılı uyarıya rağmen bir yıl süresince üyelik ödentisini vermemek, c)Yetki belgesine aykırı davranışlarını, yazılı uyarıya sağman sürdürmek, d)Asıl üyeler yönenden, özür bildirmeksizin arka arkaya üç genel kurul toplantısına katılmamak, çıkarılma kararı ile noter aracılığıyla yedi gün içinde ilgiliye bildirilir.
Tüm bu bilgiler çerçevesinde somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; Davaya konu … Genel Kurulunun 05.01.2005 yılındaki aday üyelikten asil üyeliğe geçişe ilişkin kararı şu şekildedir;
” a)aday üyelikten asıl üyeliğe geçiş için; -bir yıl aday üye olarak bulunmak, -bu bir yil içinde 400.000 adet toplam kaset ve cd üretimini (promosyon ile ilgili üretim hariç) gerçekleştirmek,
b)veya takip eden herhangi bir takvim yılı itibariyle 400.000 adet toplam kaset ve cd üretimini (promosyon ile ilgili üretim hariç) bir takvim yılı içinde gerçekleştirmek (burada her takvim yılı içindeki rakam münferit olarak hesaplanır ve takvim yılı 1 Ocak 31 Aralık arasındaki dönemdir) gereklidir.”
Dosya incelendiğinde; davacının davalı meslek birliği yönetim kurulunun … tarih ve 2005/46 sayılı kararı ile aday üyeliğe kabul edildiği, … tarihli talep dilekçesi ile 2006 yılında 401.037 adet dolum yapıldığı, yedek üyelikten asıl üyeliğe geçiş talep ettiği, davalı meslek birliğince … tarihinden geçerli olmak üzere davacının asıl üyeliğinin kabul edildiği, asıl üyelik şartlarına yönelik itirazlar üzerine … tarihinde bu hususta araştırma komisyonu kurulduğu, yapılan incelemede sonrası düzenlenen raporda davacının üyelik kriterlerini suistimal ettiği kuşkusu doğduğundan bahisle yönetim kurulunun gerekli incelemeyi yapması gerekli görülmesi halinde haysiyet kuruluna sevkinin sağlanması yönünde görüş bildirildiği, … tarihinde bu görüş doğrultusunda davacının haysiyet kuruluna sevkine karar verildiği, haysiyet kurulunca sayısal kriter yerine getirilmiş ise de bu sayıya ulaşmak için üretilen yapımların ve albümlerin içeriklerinin ve nevilerinin genel kurulca belirlenen kriterlerin esas amacına uygun olmadığı, piyasanın altında bir fiyatla ucuz seriden satış yapıldığı, olağan satış yöntemlerinden olan mağaza vitrinlerinde ve satış noktalarında yer almadığı, etik bakımından gelinen noktanın doğru olmadığı belirtilmiş, asıl üyeliğe ilişkin kararın yönetim kurulunca verilmesi gerektiği belirtilmek suretiyle, … tarihli kararı ile haysiyet kurulunca karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, yönetim kurulunca iş bu karara dayalı olarak davacının asıl üyeliğinin verildiği tarihten itibaren kaldırılarak geri alınmasına, aday üyelik statüsüne düşürüldüğü ve ödemelerin geri alınmasına karar verildiği, … tarihli olağanüstü genel kurulda da yönetim kurulunca alınan kararın görüşüldüğü ve asıl üyeliğin düşürülerek aday üyeliğe düşürülmesine yönelik yönetim kurulu kararının oyçokluğu ile kabul edildiği, yargılama safahatinde davacının 30/03/2015 tarihli genel kurulda alınan 18.1 nolu karar ile … tarihinden itibaren geçeli olmak üzere asıl üyeliğe kabul edildiği noktalarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Her ne kadar bilirkişi raporlarında asıl üyelik için kriter olarak sadece üretimden söz edildiği ve hiçbir şekilde üretimin satışa yönelik olup olmadığı ile ilgili bir kıstas (sadece promosyon üretim hariç tutulmuştur) bulunmadığı, dolayısıyla yapılan çoğaltım, albümlerin niteliği vb. gibi hususlardan, bu çoğaltımların asıl üyelik kriterlerini sağlamak amaçlı yapıldığı izlenimi doğsa da, Genel Kurul kararının tartışmaya yer vermeyecek şekilde açıkça belirlediği kriterin davacı tarafından yerine getirildiği, bu tür suiistimallerin olduğunu düşünüyorsa bu durumda objektif bir kritere uyan bir üyenin asil üyeliğini somut olmayan kanıtlara ve sübjektif değerlendirmelere göre geri almak yerine yeni kriterler belirlenmesi gerektiği ve bu konuda Genel Kurul karar alması gerektiği yönünde değerlendirme yapılmış ise de bu tespit dosya kapsamı ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı izahtan varestedir. Zira her ne kadar dosyada herhangi bir ticari tarafa ilişkin promosyon albümü üretildiğine dair bir veriye ulaşılamamış ise de … tarihli raporda da belirtildiği üzere sektörel rasyoneller ve gerçekleşmeler üzerinden bakıldığında davacı tarafça bildirilen sayıların pazara yönelik bir üretim ve satışa işaret etmediği mevcut olguların meslek birliği değerlendirmelerini doğruladığının tespit edildiği dikkate alındığında davacının iyi niyetli hareket etmediği asıl üyelik amacıyla hareket ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Yine raporlarda karar hatalı olarak üyelikten çıkarma işlemi gibi değerlendirilmiş ise de bunun statü değişikliğine yönelik olduğu hususu hatalı değerlendirilmiş olup bu hususta değerlendirmenin mahkememizce yapılabilecek nitelikte olduğu dikkate alınarak bilirkişilerce tekrardan değerlendirilmesi gerekli bir husus olarak görülmemiştir.
Sonuç olarak davacının asıl üyelik statüsüne kavuşmak için pazara yönelik bir üretim ve satışa olmaksızın muvazaalı bir şekil belirlenen sayıya ulaştığı, bu durumun gerek davalı birlik nezdinde yapılan incelmede gerekse bilirkişi heyetinde yer alan sektör bilirkişilerince tespit olunduğu, şu hale göre davacının bu hal ve tutumunun dürüstlük kuralına aykırı olduğu, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
Zira; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M. / Sarı, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227). Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekâlı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Bunlar dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Dural/Sarı, s. 225).
TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir (Dural/Sarı, s.225).
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2. maddesinin 1. fıkrası herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde her ne kadar davacı asıl üyelik şartlarının oluşmasına rağmen davacının asil üyeliğinin geri alınarak aday üyeliğe düşürülmesine yönelik genel kurul kararının iptali istemiyle iş bu davayı açmış ise de; davacı tarafça bildirilen sayıların pazara yönelik bir üretim ve satışa işaret etmediği mevcut olguların meslek birliği değerlendirmelerini doğruladığı, asıl üyelik için belirlenen kriterin davacı tarafından sektör gerçeklerine aykırı bir şekilde oluşturulduğu, şu hale göre davacının dürüstlük kuralına uygun hareket etmediği, her ne kadar sayısal şart yerine getirilmiş ise de bu durumdan hak elde etmesinin hakkın kötüye kullanılması olarak kabulünün gerektiği anlaşılmakla davacının genel kurul kararının iptali ve alacağın tahsili ve manevi tazminata yönelik taleplerinin tümden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur. (yargılama safahatinde davacı asıl üyelik almış ise de bu durum mevcut yargılama ve talepler yönünden davayı konusuz kılacak bir durum yaratmadığı dikkate alınarak yargılamaya devam olunmuştur.)
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 404,60 TL’den karar harcı olan 44,40 TL’nin düşülmesine, kalanı 360,20 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat talebi yönünden 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat yönünden 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen genel kurul karar iptali talebi yönünden 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan, 850,00 TL bilirkişi ücreti, 300,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.150,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/07/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

HER NE KADAR VERİLEN KARARIN İSTİNAF KANUN YOLUNA TABİ OLDUĞU BELİRTİLMİŞ İSE DE İŞ BU KARAR DAHA ÖNCE YARGITAY TEMYİZ İNCELEMESİNDEN GEÇMİŞ OLMAKLA GEREKÇELİ KARARIN TEBLİĞİNDEN İTİBAREN 15 GÜN İÇERİSİNDE YARGITAY TEMYİZ YOLUNA TABİDİR.
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır