Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/299 E. 2018/66 K. 22.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/299
KARAR NO : 2018/66

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/04/2016
KARAR TARİHİ : 22/03/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin banyo malzemelerinin üretim ve satış hizmeti veren tanınmış tescilli bir firma olduğunu, davacı “…” markasını … yılında … ve … sınıflarda tescil ettirdiğini ve bu seneden beri kullanmakta olduğunu, davalının ise müvekkili davacı ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, tescilli … markasını ticaret ünvanında, web sitesinde, katıldığı fuarlarda, ürün ve ambalajlarında vb.’inde kasten kullanarak davacı … ‘ün markasıyla iltibas yarattığını, davalının bu kullanımı ile müvekkilinin markasına tecavüz ettiğini, bu tecavüzün … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi … D.İş dosyasında alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğu, davalı …’nun ayrıca … olarak aldığı markasını “… “ya dönüştürerek kendi ürün ve ambalajlarında, internet sitesinde fuar ve benzeri yerlerde kullandığını, kasten sanki müvekkilin şubesi izlemini yarattığını, ayrıca davalı …’nun davacı … ‘ün müşterilerine … adı altında aramalar yaptığını, e-postalar gönderdiğini, davacının müşterilerinden siparişler aldığını ve bu suretle de haksız kazanç sağladığını iddia ederek; davacı … ‘e ait tescilli markaya davalının eylemleri nedeniyle tecavüzünün tespiti, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve men’ine, davalı şirketin ticaret unvanında yer alan … ibaresinin ticaret unvanından terkinine,… internet sitesinin erişiminin engellenmesine, belirsiz alacak davası şeklinde olmak üzere 1.000-TL maddi ve 10.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden olmak üzere ticari faizi ile birlikte tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; ticaret ünvanı terkinininde görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu, davacı … ‘ün sadece su armatürleri alanında faaliyet gösterdiğini, bu hususun davacı tarafından ekte sunulan 2015 yılı katalogundan ve davacının web sitesinden anlaşılacağı, … markasının tanınmış bir marka olmadığı, tescilli bir ticaret unvanı terkin edileceği tarihe kadar koruma altında olacağı, bu kapsamda da iltibas iddiasının dinlemeyeceği, davacı tarafından atıf yapılan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere davalı müvekkilinin … ibaresini davacı markası ve unvanı ile iltibas yaratmayacak şekilde “… ” olarak veya ticaret unvanının içinde kullandığını, “… * ve “… ” ibarelerinin hem fonetik, hem anlam ve hem de görsel olarak farklı olduklarının sıradan bir vatandaşın bile fark edebileceğini, müvekkili şirketin 15/05/2013 tarihinde kurulduğunu, faaliyet alanının “toprak ürünleri” olduğunu, davacının ise meslek grubunun “mekanik tesisat ve doğalgaz tesisatı” olduğunu, çalışma alanları ve meslek gruplarının farklı olduğunu, unvanlarda yer alan “…” kelimesinin aynı olmasına rağmen ayırt edici bölümün diğer sözcükler olan “…” ve “…” kelimelerinin olduğunu, müvekkili şirketin 2013 yılında kurulduğunu davacının sessiz kalarak hak kaybına uğradığını, müvekkili davalı tarafın “…” markasını … tarihinde TPE nezdinde tescil ettirdiğini, bu tarihten sonra ise müvekkili davalı tarafın tüm basılı evraklarında “…” ibaresini kullandığını, müvekkili davalı tarafın müşteri çevresi, ürün gamının davacı taraftan farklı olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava 556 sayılı KHK hükümleri gereğince açılmış marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi ve ticaret ünvanının terkini, maddi ve manevi tazminat talepli davadır.
Dosyada tarafların delilleri toplanmış TP tescil belgeleri ve Ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı … ‘e ait … ve … sınıflarda yer alan ürünler için … tescil tarihli … markasının davalı adına tescilli … ibareli markasının tescili dışında kullanılmasının tecavüz oluşturup oluşturmadığı ayrıca taraflara ait ticaret unvanlarında yer alan “…” kelimesinin kimin kullanım hakkına sahip olduğu hususundadır.
Davacı … ‘e ait TPE nezdinde tescilli dava konusu “…” markası için davacı … başvuru nosu ile … tarihinde … ve … sınıfta marka tescili almıştır. Davalı …’ya ait TPE nezdinde tescilli dava konusu … markası ise … başvuru nosu ile 2… tescil nosu ile … ve … sınıfta tescilli ve korunmaktadır.
…1. FSHHM … D.İş dosyasında alınan bilirkişi raporunda davalı tarafından “fatura, irsaliye ve ürünlere yapıştırılan etiketlerin üzerine … marka ibareli baskıların tespit edildiği belirtilmiştir. Davalının; … ibaresini adeta bir marka şeklinde fuarlarda da kullandığı ve ön plana çıkardığı dava dosyasında yer alan görsellerden anlaşılmıştır.
Davalı görev itirazında bulunmuşsa da 556 sayılı KHK m. 71’deki, “Kararname’de öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir.” hükmünce TPE nezdinde tescilli … markasına davalı tarafça tecavüz edildiği ve haksız rekabet taleplerinin beraber ileri sürülmesi halinde görevli mahkemeler ihtisas mahkemeleridir.
Davacı … ‘ün … yılında kurulduğu ve her türlü su armatürleri sıhhi tesisat malzemelerinin alımı-satımı ile iştigal ettiği İstanbul Ticaret Odası kayıtlarına anlaşılmıştır. ” Sıhhi tesisat ve ısıtma tesisatı malzemesi toptan ticareti (lavabo musluğu, vana, valf, tıkaç, -parçaları, bağlantılar, vb.) (kombiler ve radyatörler hariç) Her türlü su armatürleri sıhhi tesisat malzemeleri alım satım imalat pazarlama ithalat ve ihracat ve ana sözleşmesinde yazılı olan diğer işler”. Davalı …’nun … yılında kurulduğu ve banyo ve mutfak aksesuarlarının üretimi, alımı-satımı ile iştigal ettiği anlaşılmıştır.
Davacının ana faaliyet konusu armatür, davalı firmanın ana faaliyet konusu banyo aksesuarları üzerinedir. Bu iki faaliyet alanı birbirine çok yakın malzeme ve üretim şekliyle üretilmektedir. Armatür üretiminde iç detaylar ve kullanılan iç mekanik parçalar fazladır, bu sebeple çoğu büyük armatür üreticisinin ürün gamında aynı zamanda banyo aksesuarları da mevcuttur. Armatür ve Banyo aksesuarları konuları, hem üretim ve malzeme tedariki açısından birbirlerine yakın hem de müşteri kitlesi aynı olan sektörlerdir.
Mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan 12.06.2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı şirketin 2004 yılında, davalı şirketin 2013 yılında kurulduğu ve aynı sektörde faaliyette bulundukları, davacı markasının tanınmış marka olmadığı, davalıya ait tescilli … markasının bulunduğu, davalı tarafından usulüne uygun tescil edilen ticaret unvanının tescil edildiği şekliyle kullanımının haksız rekabet oluşturmayacağı, taraflarının unvanlarının bire bir aynı olmamakla birlikte unvanların ihtiyari-ek kısmı olan “…” kelimesinin aynı olduğu, şirket kuruluş tarihi itibariyle tescil önceliği bulunan davacının, davalı şirketin unvanında değişiklik yapılması veya davalı unvanının sicilden terkinini isteme hakkını kullanabileceği, davalı unvanının tescili ile dava tarihi arasında geçen 3 yıl 1 aylık sürenin sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanması açısından yeterli olup olmadığının mahkemenin takdirinde olduğu, davalının ticaret unvanının tam olarak değil de “… ” ibaresini ön plana çıkarmak suretiyle çeşitli şekillerde kullanmasının “markasal kullanma ” teşkil ettiği ve bu kullanımların hukuki himaye görmeyeceği, davalı tarafından TPE nezdinde tescilli “…” markasının “…” ibaresine ilave harfler eklenmek ve “…” harfi değiştirilmek suretiyle “…” olarak ve “…” ibaresinin “…” harfi değiştirilmek suretiyle “…” olarak ve tümüyle “…” olarak kullanıldığı, bu kullanımın tescilli markanın anlamını değiştireceği için tescilli markanın ayırt edici karakterinin değişmesine sebebiyet verdiği ve 556 sayılı KHK ya uygun bir kullanım olmadığı, 556 sayılı KHK 61 ve 556 sayılı KHK m. 9 kapsamında davalının bu kullanımlarının, davacıya ait TPE nezdinde tescilli … markası ile iltibasa sebebiyet verebileceği, 556 sayılı KHK 62’ye istinaden maddi tazminat talep edebileceği ancak talebini açıklaması gerektiği belirtilmiştir.
Davalı vekili rapora itirazlarında, davacı taraf ile davalı müvekkili şirketin temel faaliyet alanlarının farklı olduğunu ve bu sebeple de her iki şirketin unvanın başında yer alan ortak … ibaresinden kaynaklı bir karıştırma ve iltibas tehlikesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin basiretli bir tacir olarak hareket ettiğini ve kuruluşundan 06/04/2016 tarihine kadar tüm yazışmalarında “… ” ibaresini kullandığını tarihinde “…” ibaresini tescil ettirdikten sonra ise sadece bu markasını tüm ortamlarda kullandığını, davacı delillerinin bu tarihten önce olduğu, davalı şirketin “…” markasını “… ” olarak kullanmaya ihtiyacının olmadığını belirtilerek yeniden rapor alınmasını talep edilmiştir.
Mahkememizce itirazları gidermek ve tazminat hesaplaması yapmak üzere heyete hesap bilirkişisi eklenerek ek rapor alınmıştır. Alınan ek raporda da önceki bilirkişi heyeti görüşünü tekrarlamış ve hesap bilirkişisi yoksun kalınan kazancı hesaplamıştır. Bilirkişiye davalının ticari defterlerini 2013 yılından dava tarihine kadar inceleyerek KHK 66/2 (b) bendindeki “Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” hesaplanması yetki verilmiş davalının 2013 yılından 27. 4. 2016 tarihine kadar dönemine ilişkin defterlerinin incelenmesi ve itirazların giderilmesi için ek rapor alınmıştır.
Davalının kazancının; Pazarlama teknikleri ve becerisi, satış ve dağıtımda kullanılan araç ve yöntemler, yönetim, insan kaynakları ve organizasyonun etkinliği, satış sonrası hizmetler marka, diğer faktörlerin etkisi sonucu oluştuğu kabul edilerek bu altı unsura göre; Markayı kullanma yoluyla elde edilen kazanç: Net Kazanç / 6 şeklinde hesaplama ile davalının defterlerinin yanı sıra vergi dairesine verilmiş olan gelir tablosundaki verilerden hareketle hesap bilirkişisi davalının markayı kullanma yoluyla elde edilen kazancı 38.412,66 / 6 = 6.402,11 TL olarak hesaplanmıştır.
Banyo, mutfak, wc alanlarında kullanılan tüm ürünlerde bir takım çizgisi tasarımsal açıdan istenmektedir. Bu sektörde firmalara bir ayrıcalık katmaktadır. Firmalar bu sebeple, müşterilerine karşı, armatür ve banyo aksesuarlarında ürün setlerinden üst sınıfta olanlar başlıca olmak üzere komple set sunumlar yapmaya çalışmaktadırlar.
Temel amaçları farklı olan bu iki işaretten marka, ticari işletmenin mal veya hizmetini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmek amacı güderken; ticaret unvanı ticari işletmeyi diğer işletmelerden ayırt etmek amacına hizmet etmektedir. Bu farklılık, kural olarak, bir ticaret unvanı ile aynı ibareyi taşıyan markanın varlığına izin vermekte ve bu ibarenin amacına uygun kullanılması halinde tecavüz oluşmamaktadır. Ancak, bu işaretler amaçlarına ve işlevlerine uygun bir şekilde kullanılmaz ise, tecavüz gerçekleşir. Ticaret unvanının amacı doğrultusunda kullanılması, onun ticaret evraklarında ve tabelalarda kullanılması ile sınırlı kalmakta; bunun ötesine geçerek ürünler üzerinde, katalog üzerinde, ticari evrak dışındaki evrak üzerinde veya promosyon malzemeleri üzerinde marka gibi kullanılması bu amacı aşmakta ve markasal kullanma olarak nitelendirilmektedir.
Somut olayda; davacı markası “…”, davalının ticaret unvanı ise “… Banyo Aksesuarları İmalat Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti.” dir. Davalının ticaret unvanında davacıya ait “…” ibaresi bulunmaktadır. Davalı … ticaret unvanını tam olarak değil de … … ibaresini ön plana çıkarmak suretiyle bu şekillerde kullanması markasal kullanımdır. Bu şekilde amaca uygun olarak kullanılmayan, markasal kullanılan bir ticaret unvanının tescilli bir markaya tecavüzü şartları oluşur.
Tarafların unvanlarında yer alan “…” kelimesi ise TTK 46 anlamında “ihtiyari ek” niteliğindedir. Tarafların unvanları birebir aynı olmamakla beraber unvanların “ihtiyarı ek-kısmı” olan “…” kelimesi aynıdır. Okunuşu aynıdır. Dava konusu olay bakımından “…” kelimesi-ibaresi her iki taraf ticaret unvanında ortak unsuru, unvanların ana karakteristik ve vurgu sözcüğünü, oluşturmaktadır. Her iki şirket de İstanbul ticaret siciline kayıtlı olup, aynı sektörde faaliyet göstermektedirler. … kelimesinin davalı tarafından unvanında kullanılması davacı ile karıştırılmasına sebebiyet verecektir.
Davacı taraf unvanını 2004 yılından itibaren, davalı taraf unvanını ise 2013 yılından beri kullanmaktadır. Kuruluş tarihi itibariyle tescil önceliği bulunan davacı tarafın TTK m. 45, TTK m. 46, TTK m. 52 kaynaklanan davalı şirketin unvanında değişiklik yapılması veya davalı unvanının sicilden terkinini isteme hakkını kullanabilir.
TTK m.50 uyarınca “Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir”. Hukuken var olan bir hakkın fiilen kullanması engellenemez.Dolayısıyla davalı tarafça usulüne uygun şekilde tescil edilen unvanının, tescil edildiği şekilde kullanılması haksız rekabet oluşturmayacaktır. Davalı …’nun tescilli “…” markasının koruma tarihinin başlangıç tarihi 05/10/2015’dir. Davalı …, markasını tescil edildiği şekli ile bu tarihten itibaren kullanması halinde diğer marka sahiplerinin haklarını ihlalden söz edilemeyecektir – meğer ki davalı markası mahkeme tarafından hükümsüz kılınsın. Diğer yandan davacı … , davalı …’nun tescilli “…” farklı şekilde kullandığını ve bu kullanımlarının da tescilli “…” markasına tecavüz ettiği iddiasındadır. Tescilli bir marka bazen, tescil edildiği şekilden farklı olarak kullanılabilmektedir. Ancak tescilli markanın farklı şekilde kullanılması, “markanın ayırt edici karakterinin değişmesine yol açacak olursa, markanın hukuka uygun kullanımından söz edilemez. Sözcük markalarında tek bir harfin değiştirilmesi bile bazen sözcüğün anlam ve fonetik bakımından değişmesine yol açabilir. Eğer böyle bir değişikliğe yol açacak şekilde harfler çıkarılmış veya eklenmişse bu değişikliği markanın ayırt edici karakterini değiştiren bir kullanım olarak görmek gerekir. Davalı …’nun bu kullanımı tescilli marka hakkına uygun bir kullanım değildir.
Dava konusu tarafların markasının kesiştiği sınıf 11. sınıfta yer alan ürünlerdir. Bu ürünlerin hitap ettiği kesim ise normal, sıradan tüketicilerdir. Davalı ise … markasını değiştirerek … olarak kullanmakta ve dolayısıyla dava konusu olayın temelinde “…” ibaresi bulunmaktadır. “…” ibaresinin yanına “…” “cins ismi” getirilince “…” ibaresi “ayırt edici unsur” olarak kalmaya devam etmektedir. “…” cins ismi kullanılması suretiyle, “… ” ibaresinin ortalama tüketici nezdinde bütünüyle bıraktığı izleniminde “…” markasına nispeten bir değişikliğin meydana gelmediği düşünülmektedir. Ayrıca; davalı …, ticaret unvanını bir bütün olarak kullanmak yerine; fatura, irsaliye ve ürünlere yapıştırılan etiketlerin üzerinde ve fuarlarda “… ” ibaresini adeta bir marka gibi kullanmaktadır Davacı tarafından … markasının 1994 yılından beri kullanıldığı, davacı ile davalının aynı sektörde faaliyet gösterdiği, davalının 2013 yılında davacından sonra şirket olarak kurulduğu ve faaliyete geçtiği dikkate alındığında, davalının benzer kullanım suretiyle davacının sektörde çekici gücü olan … markasından yararlanmak istediği tespit edilmiştir
… ibaresinin davalı tarafından kullanımı ile tescilli … markası arasındaki benzerlik sebebiyle ortalama alıcıların; … ibaresinin davacı … ait olduğunu sanmaları yahut da bu ibareyi taşıyan malları satan davalı ile davacı arasında idari-ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılacaklardır.
Davacı taraf … markasının Paris Sözleşmesi 1. mükerrer 6. maddesi anlamında tanınmış marka olduğunu iddia etmiştir. Dünya Fikri Mülkiyet örgütünün belirlemiş olduğu kriterlerden en önemlileri, markanın menşe ülkesi dışında da tescil edilmiş olması ve bu tescillerin sayısı olup, belirtilen kriterlerin bir veya birkaçının mevcudiyeti, markanın tanınmışlığı için yeterli görülmektedir. Bir markanın birden çok ülkede tescil ettirilmesi o markanın tanınmışlığına delalet eder. Davacı taraf … markasınıWIPO nezdinde tescilli olduğuna dair herhangi bir delil sunmamıştır. Bilirkişi heyeti davacı tarafa ait … markasının Paris Sözleşmesi 1. mükerrer 6. maddesi anlamında tanınmış marka olmadığı görüşünü ileri sürmüştür.
Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi manevi tazminat talep edebilir. Marka hukuku anlamında manevi zararın tazmininden amaç, tecavüz dolayısıyla marka sahibinin ticari-kişisel varlığında meydana gelen olumsuz sonuçların ortadan kaldırılmasıdır. Ticari-kişisel varlık, marka sahibinin ticari işletmesinin ilgili piyasada sahip olduğu imge ve güvendir. Bu imgenin zedelenmesi nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilir. Toplanan deliller , tespit raporu, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bilirkişi raporu ışığında, davalı … tarafından usulüne uygun şekilde tescil edilen “ticaret unvanı”nın, tescil edildiği şekilde kullanılmasının “haksız rekabet” oluşturmayacağı, diğer yandan tarafların unvanlarının birebir aynı olmamakla beraber unvanlarının ihtiyari eki olan “…” kelimesinin aynı olduğu, “…” kelimesinin her iki taraf ticaret unvanında ortak unsur olduğu, unvanların ana karakteristik özelliğini ve vurgu sözcüğünü oluşturduğu, tarafların aynı sektörde faaliyette bulundukları dikkate alındığında, şirket kuruluş tarihi itibariyle tescil önceliği bulunan davacı … Armatürün, ünvanda değişiklik yapılması veya davalı unvanının sicilden terkinini isteme hakkını kullanabileceği, davanın açılma tarihinin 27/04/2016 ve davalının ticaret unvanının tescil tarihinin 15/05/2013 olduğu dikkate alındığında, geçen 3 yıl 1 ayın, “sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluşturmayacağı bu nedenle ünvanın terkininin talep edilebileceği kanaatine varılmıştır.
Davalı …’nun ticaret unvan’ını tam olarak değil de … ibaresini ön plana çıkarmak suretiyle (fatura, irsaliye ve ürünlere yapıştırılan etiketlerin üzerine … marka ibareli baskılar şeklinde ve fuarlarda marka şeklinde) kullanmasının markasal kullanma teşkil ettiği, bu kullanımlann hukuki himaye görmeyeceği anlaşılmakla açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiş, tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi ve men’i ile davalı ticaret ünvanından … ibaresinin çıkartılması, davalı alan adının iptali gerekmiş hesap edilen yoksun kalınan kazancın ve somut olayın özelliğine göre davacının manevi zararına yönelik olarak 5.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan alınması ve davacı yanın hukuki yararının bulunduğu göz önüne alınarak hüküm özetinin ilanına karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
Davanın kısmen kabulü ile;
1-Davacı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. Tarafından davalı … Aksesuarları İmalat Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Aleyhine açılan davanın kabulü ile ,
2-Davalının davacıya ait “…” ibareli markasına tecavüz ve haksız rekabet oluşturacak şekilde markasını ve ticaret unvanını markasal olarak ve tescili dışında kullanmak suretiyle davacı marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine ve men’ine,
3-Davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin çıkartılarak sicilden terkinine,
4-Davalının … Alan adının iptaline,
5-Yoksun kalınan kazanç olarak hesap edilen 6.402,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetten dolayı meydana gelen manevi zararına ilişkin takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine,
7-Masrafın davalıdan alınmak üzere kesinleşen hüküm özetinin yurt çapında yayın yapan trajı en yüksek üç gazeteden birinde bir kez ilanına,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 778,87 TL karar harcından peşin yatırılan 187,86 TL ve 94,00 TL ıslah harcının mahsubu ile kalan 497,01 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tecavüze ilişkin davacı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
10-Yoksun kalınan kazanç talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
11-Kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
12-Red edilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
13-Davacı tarafından yapılan: 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 803,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.603,00 TL’nin -red ve kabule göre takdiren hesaplanan 1.822,10 TL ve 311,06 TL harç (ıslah+peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.133,16 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
14-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; taraf vekilerinin yüzlerine karşı verilen karar kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okundu, usülen anlatıldı. 22/03/2018

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı