Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/292 E. 2021/344 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/292 Esas
KARAR NO : 2021/344

DAVA : Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli), Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 11/04/2016
KARAR TARİHİ : 04/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli), Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilin dilekçe ekinde sunduğu marka sicil kayıtları, … ve … tescil numaraları ile kayıtlı ‘…’ ve ‘…’ markalarının sahibi olduğunu, Almanya’da kurulu iş yerinde vakumlu otomasyon sistemleri sektöründe ve ağırlıklı olarak da plastik, kauçuk, lastik, silikon, metal vb. maddelerden mamul eşya ve malzemenin imalatı, alım, satım, ithalat ve ihracatını yapmakta olan müvekkilin söz konusu markaları yurt içinde ve dışında yoğun olarak kullandığını, Türkiye’de de ticari faaliyette bulunmak isteyen müvekkil, davalılardan … ile birlikte 12.01.2011 tarihinde … Dış Tic. Ltd. Şti adı altında bir şirket kurarak, bir müddet birlikte faaliyet gösterdiklerini davalılardan …’in de zaman içerisinde bu şirketin ortağı haline geldiğini, yurt dışından Türkiye’deki işleri takip eden müvekkilin sonradan haberdar olduğu bir takım usulsüzlüklerin müvekkil ile diğer şirket ortakları arasındaki güven ilişkisini sarstığını, 17.03.2015 tarihinde yapılan ortaklıktan ayrılma sözleşmesi, ile, müvekkil şirketteki %50 hissesini davalı …’e devrettiğini, bu sözleşme gereğince, şirketin sahip olduğu ‘… şekil’ ve ‘… ‘ markalarını müvekkile devrettiğini; şirket unvanın da …Tic. Ltd. Şti şeklinde değiştirdiğini, hisse ve marka devrine ilişkin sözleşmede, müvekkilin izni ve onayı olmaksızın, müvekkile ait markaların ve “…” ibarelerinin kullanımının açık şekilde yasaklandığının, aksi durumda müvekkilin veya ortağı bulunduğu/bulunacağı şirketlerin bundan doğacak zararlarının davalı şirket tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığını, sözleşmede açık şekilde kararlaştırılan bu yasaklara rağmen davalı şirket ve bu şirketin hissedarı olan diğer davalıların, müvekkilin marka hakkının kendisine ait olan ve şirketi üzerinden üretilerek piyasaya sunulan ürünlerin birebir benzerlerini (taklit ürünler) yaparak piyasada satışının gerçekleştirmeye devam edildiğinin ve davalıların bununla da kalmayarak, müvekkilin maliki bulunduğu şirkete ait ” …” isimli web sayfasında yayınlanan markayı, aynı sayfalarda yayınlanan şekil ve çizimlerle birlikte- ve hatta ürünlerin kod numaralarını dahi değiştirmeksizin kopyalayarak “…” isimli web sayfasında yayınladığını ve taklit ürünleri bu site üzerinden de satışa sunduklarını, davalı şirkete ait “…” alan adlı internet sayfasında tüketicilere arz edilen ürünlerin ürün bilgilerini gösteren ve yine tüketiciler tarafından ürün detaylarını görmek üzere indirilebilen, pdf formatlı kataloglarda ‘…’ markası ve ‘…Tic. Ltd. Şti.’ ticaret unvanı aynen yer almaya devam ettiğini, 07.01.2016 tarihinde, müvekkile ait markalı ürünlerin, davanın davalıları tarafından birebir aynısının yapıldığının tespit edilmesi ve müvekkilin web adresinde sergilenen vantuz tasarımlarının, aynı marka ve aynı kod numaralarıyla davalılara ait …,tr isimli sayfada birebir taklit edildiğinin tespit edilmesi istemleriyle Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne müracaat edildiğini mahkemenin… D. iş numaralı dosyasından 11.01.2016 tarihinde iddialarının yerindeliğinin bilirkişi marifetiyle tespitini ve bilirkişinin mahallinde inceleme yapmasına karar verildiğini, bilirkişi raporunda kullanımların tespit edildiğini, bu kullanımların 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK’nin ceza hükümleri dayanak alınmak suretiyle 04.01.2016 tarihinde suç duyurusuna da konu edildiğini, davalıların fiillerinin; şirkete ait web sayfasında tescilli markanın kullanılması ve markalı ürünlerin aynının taklit edilerek satışa arz edilmesi bakımından 556 sayılı KHK düzenlemeleri uyarınca ‘marka hakkına tecavüz’ teşkil ettiğini yine web sayfasındaki tasarımların müvekkile ait teknik çizimlerin birebir kullanılmasının 6102 sayılı TTK düzenlemeleri kapsamında ‘haksız rekabet’ olarak değerlendirilebileceğini, fazlaya ilişkin her türlü alacak ve başvuru hakları saklı kalmak üzere; müvekkilin marka hakkına tecavüzün durdurulması ve giderilmesini; tecavüze devamın önlenmesi ve davanın etkinliğinin sağlanması amacıyla tecavüze konu teşkil eden ürünlerin tespit edilmesi halinde her nerede olursa olsun bunlara ve bunların üretiminde kullanılan araç ve gereçlere el konulmasını, müvekkile ait tescilli markanın ve teknik çizimlerin kullanıldığı ve davalı firmaya ait … sitesine erişimin engellenmesi, maddi tazminata ilişkin taleplerinin belirsiz alacak niteliğinde olması sebebiyle, davalıların müvekkile ait markayı kullanmakla elde ettiği gelirin yargılama esnasında kesin olarak saptanması üzerine HMK’nın 107. Maddesi uyarınca tazminat taleplerini arttırma hakları saklı kalmak üzere müvekkilin yoksun kaldığı kazanca karşılık şimdilik 1,000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile muhakeme masrafları ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkil Şirketin, 12/01/2011 tarihi itibariyle … Ltd Şti iken, 31.03.2015 tarihinde unvan ve ortak değişimi ile … Ticaret Odasına … sicil no ile kayıtlı sentetik kauçuk imalatı …, Plastik ve Kauçuk meslek gurubunda 50.000.-TL. sermaye ile kurulmuş, Vakumlu otomasyon sistemlerinde kullanılan kauçuk silikon plastik metal ve benzer ürünlerden üretilen her türlü mamul ve malzemenin imalatı ve ana sözleşmesinde yazılı olan iş konularında üretim ve ticari faaliyet gösteren küçük ölçekli bir sanayi şirket olduğunu, müvekkil şirketin münferiden müdürünün ise … olduğunu, davacı … ise, …. sicil no ile … Ticaret Odasına kayıtlı 16.01.2015 tarih ve 50.000.-TL. sermaye ile 46.90.01 Nace kodunda faaliyet göstermek üzere kurulmuş … Limited Şirketi nin kurucu ortağı olduğunu, bu şirketin belirli bir mala tahsis edilmemiş mağazalardaki toptan ticaret (çeşitli malların toptan satışı) (bir başka ülkeyle yapılan toptan ticaret hariç) işlerini yaptığını davacı …’nın ayrıca Almanya’da kurulu … şirketinin de kurucusu ve yöneticisi olduğunu, haksız rekabet eylemlerini sürdürenin davacı taraf olduğunu, davacının müvekkil şirket aleyhine yürüttüğü ve haksız rekabet kapsamına giren iş ve işlemlerini aklamak için huzurda görülen davayı açtığını davacı aleyhine haksız rekabet hükümleri doğrultusunda … 6. Asliye Ticaret mahkemesinde … E.sayılı davanın açıldığını ve mahkemece bu dosyanın neticelenmesinin beklenmesi gerektiğini, 17.03.2015 tarihinde yapılan sözleşme incelendiğinde görüleceği üzere şirket ortaklarından … ile … arasında yapılan sözleşmeye göre ortaklardan … ve Mehmet Morali, hisselerini …’in eşi …’e devretmesine, şirket unvanının da değiştirilmesine karar verildiğini, yeni kurulacak şirkette … markası ve adı kullanılmayacağını, delillerde ibraz edilen 06.04.2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 8794 sayfasının incelendiğinde … sicil numaralı …Dış Ticaret Ltd. Şti. nin ünvan değişikliği yapıldığı, Şirketin yeni adının …Ltd. Şti olduğu, her iki ortağın hisselerini tümüyle …’e devir ettiklerini ve şirketin hem tek hissedarı hem de münferiden sorumlu yetkilisinin … olduğunun anlaşılacağını, öte yandan …ve …’in ortak oldukları … Ltd. Şti. nin de ortaklık yapısının ve unvanının değiştirilmesine karar verildiğini, taraflar arasında düzenlenen Ortaklıktan Ayrılma Sözleşmesinde şirket ortakları … hissesini …’e devretmekte olduğunu ve şirketten ayrıldığını … olduğu gibi burada da şirketin unvanın değişeceğini Morali unvanı ve markasının kullanılmayacağını, nitekim 22 Nisan 2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi 1377 sayısında ilan edildiği üzere; …Ltd. Şti nin …Ltd Şti. unvanını aldığını, şirketin ünvanının değiştiğini, …’nın 10.08.2012 tarihinde aynı sektörde faaliyet gösteren …Ticaret Ltd. Şti’ni kurduğunu, hali hazırda bu firmada ortaklığı devam ederken, daha sonra tüm isim ve patent haklarının davalı …’le ortak oldukları şirkete ait olmasına rağmen, 16.31.2015 tarihinde, … ve üçüncü kişi … ile birlikte … sicil nolu …Şirketi’ni kurduklarını, … Ticaret Odası kayıtları getirildiğinde şirket kuruluş tarihi ve ortaklık yapısı görülebileceğini, durumun şirket ortağı …’den saklanarak, yani gizli bir şekilde farklı ortaklar ile ayrı bir şirket kuruluşunu 16.01.2015 tarihinde gerçekleştirildiğini, davacı … yeni ortaklarla yeni kurulan … Limited Şirketi’ni işletmeye başlattığını ve diğer her iki şirkete rekabet oluşturacak şekilde yeni ortakları ile faaliyet göstermeye başladığını, davacı müvekkil … le ortakken edindikleri tüm müşterileri daha ortaklıkları devam ederken diğer şirketlerine geçirmeye çalıştığını ve her 2 şirkete de ortakken, müvekkil şirketin satış yaptığı şirketlerle ticaret yaptığını, bu hususun ortağı olduğu şirket kayıtları ve faturalar ile müvekkil şirketin satışları karşılaştırıldığında tespit edilebileceğini, durumun müvekkil … tarafından tespit edilmesi üzerine; davacıya neden haksız rekabet yaptığının sorulduğunu, müvekkil şirketin satışlarındaki düşüşün, davacının yeni kurduğu şirketin müvekkil şirketin müşterilerine satış yapmasından kaynaklandığını, davacının bu hususu gizlediğini, …’nın agresif tutumları, suçlayıcı yaklaşımları vb. nedenlerle uyumsuzluk ortaya çıktığını şüpheler ve tartışmaların başladığını ayrıca …’nın müvekkilleri ile ortak olduğu şirketten müvekkillerinin bilgisi dışında A-4 kağıtlara Almanya’da ki şirketine sahte fatura kesmesi sebebiyle de tartışmalar yaşandığını, bu sebeple; ayrılma protokolünde bu faturalardan doğabilecek sorun ve cezaların sorumluluğunun …ya ait olduğunun belirtildiğini, … böylece bu faturaları kabul ettiğini, davacının, her türlü haksız rekabet ve usulsuz işlem yapmasına rağmen bununla da yetinmeyip ve Müvekkiller … ve …’i 16.01.2015 tarihinde yeni şirketi kurduğu tarihte … Cumhuriyet Savcılığına … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma nolu dosyası ile dolandırıcılık, özel evrakta sahtecilik, vergi usul kanununa muhalefet gibi uydurma gerekçelerle şikayet ettiğini, bu aşamada ortaklığın hiçbir şekilde yürümesinin imkanı kalmadığını gören … ve …, 17.03.2015 tarihinde her iki şirket için de Ortaklıktan Ayrılma Sözleşmelerini hazırlayarak, … taleplerine uygun şekilde her iki şirketin ortaklık yapısını ve unvanlarını değiştirmeyi kabul ettiğini, bu işlem doğrultusunda 18.03.2015 tarihinde davacı … Cumhuriyet Başsavcılığı … Soruşturma sayılı dosyadaki şikayetinden feragat ettiğini, müvekkiller … ve … davacının …Ticaret Limited Şirketi’ni kurduğunu ve işlettiğini bu süreçte bilmediklerini, devir işlemleri yapılıp, ünvan değişikliği 6 Nisan 2015 tarihinde Ticaret Sicili gazetesinde ilan edildiğinde o zaman davacının kurduğu şirketten haberdar olduklarını, davacının amacının müvekkillerin senelerdir oluşturduğu ve kendi çapında kar eden şirketi tamamen ele geçirerek akrabası olan … ile hazır müşteri portföyü olan şirketin nimetlerinden faydalanmak olduğunu, müvekkil şirket yetkilisi …’in, piyasadaki, müşterilerinden aldığı ürün siparişlerini dava dışı üretici …yetkililerine bildirdiğini ve ürün niteliğine göre kalıp siparişi vererek siparişe uygun ürünün üretilerek kendilerine teslim edilmesini istediğini Müvekkil şirkete karşı, zaten 16.01.2015 tarihinde kuruluşu ile haksız rekabete başlayan davacının kurmuş olduğu yeni şirketin, ayrıca müvekkilin üretici firmasına karşı da karalama itibarsızlaştırma faaliyeti yürüttüğünü, davacının yeni kurduğu … firmasının yetkilisi …’ın her nasılsa … kalıplarını ve üretimini bu şirkete yaptırdığını öğrenerek, üçüncü kişi … Tic Ltd Şti yetkilileri ile görüşmeler yaptığını ve onlardan kendilerinin davalı … Şirketi’nin … şirketine daha çok iş verebileceğini, davacı Müvekkil… Limited Şirketi’nin siparişlerini yerine getirmemelerini, kendilerinin Almanya’daki …vasıtasıyla ve diğer ortakları …vasıtasıyla yurt dışından da yeterince sipariş alıp dışarıya satış yaptıklarını, dolayısıyla kendi cirolarının yüksek olduğunu, buna karşılık …’un sadece yurt içine mal sattığını, yurt dışına satış yapamadığını, yurt içi müşterilerinin de zaten …zamanında kendi portföylerinde olduğunu, yurt içi müşterilerin siparişlerini de kendilerinin rahatlıkla alıp getirebileceklerini, iki ayrı şirket ile çalışmak yerine sadece kendileriyle çalışmalarını, böylece sadece kendileriyle çalışılmak kaydıyla daha fazla kar edebileceklerini iddia ettiklerini hatta …yetkililerini korkutma maksadıyla Şirket ortakları … ve… ile vekilleri olduğunu söyledikleri bir avukat ve resmi görevli olduğunu söyledikleri bir kişinin daha 21.11.2015 tarihinde … Ltd. Şti ne gelerek korkutma faaliyetlerinde bulunduğunu, davacının Haksız Rekabet hükümlerine aykırı olarak kurduğu şirketi ile müvekkillerini itibarsızlaştırma faaliyetlerine azimle devam ettiğini davacı ve yeni kurduğu şirketteki ortağının müvekkil şirketin portföyünde bulunan müşterilere giderek esas şirketin kendileri olduğunu, kaliteyi kendilerinin temsil ettiğini, … ve …’in şirketten ayrıldıklarını, onların kaliteli iş yapamayacakları vb. sözlerle Müvekkilin daha önce portföyünde bulunan müşteriler nezdinde de Müvekkil şirketi kötüleyerek itibarına zarar verdiklerini davacı … Moralinin çoğunlukla … ve Ortağı (… VD …) şirketine çok uzun yıllardır kalıp yaptırmakta olduğunu, … AŞ’nin (… VD …) yine yıllardır bunların üretimini yaptırmakta olduğunu, … şirketi için bu ürünler ve kalıpların yapıldığını, İhraç kaydıyla üretim yapmak üzere yurt dışından KDV den istisnalı kalıplar ürettirmekte olduğunu ve üretim yaptığını, davacının yurt dışından KDV den istisna tutularak yaptırdığı kalıplar ile üretim yaptırarak yurt içinde satışa sunmasının yasa dışı bir faaliyet ve aynı zamanda haksız rekabet oluşturan bir eylem olduğunu çünkü KDV’den muaf kalıp yaptırmakta ve ihracat kaydıyla yaptırması gereken üretimi sadece ihraç etmesi gerekirken yurt içinde satışını yaparak hem vergi suçu işlemekte hem de müvekkil ve aynı iş kolunda faaliyet gösteren şirketleri zarara uğrattığını, bu konunun ortaklığın bitirilmesi sırasında müvekkil tarafından anlaşıldığını, durumun ortaklığın bitirilmesindeki sebeplerden biri olduğunu ortaklıkta Mehmet Morali sadece ürünü sağlayan, müvekkilde ürünü satan konumda iken müvekkilin bu olaydan haberdar olmasının en önemli sorunlardan biri olduğunu, davacının dava dilekçesinde bahsettiği 22.12.2015 tarih … serisi … sıra nolu fatura ile alman vantuz kodu 210.033.019 şeklinde yazılan kodun … Limited Şirketinin daha önce kullandığı kodlardan biri olduğunu, sunulan … serisi … nolu faturaya bakıldığında aynı firmaya kesildiğini şu anda kullandığı kodla kesildiğinin görüleceğini, ancak müşterinin talebi üzerine … serisi … faturanın iptal edildiğini ve müşterinin isteği üzerine ona uygun kodla tekrar kesildiğini, … Limited Şirketinin elinde patenti ürün ve ürün kodu olmadığını, sadece logosunun tescilli olduğunu faturada adı gecen firmanın aranmış muhasebe kayıtlarında … Limited Şirketi diye bir firma olmadığı ve yukarıda davacının belirtiği fatura muhasebe kayıtlarında olmadığının söylendiğini ayrıca faturadaki belirtilen … vergi dairesi diye bir vergi dairesinin olmadığı ve vergi numarasının da Faturadaki firmaya ait olmadığı davacı firmanın art niyetle fatura düzenlediğini davacının dava dilekçesinde … tescil nolu “… ” ve … tescil nolu “…” ibareli markaların kullanımına dair tecavüz olduğunu belirttiğini ve bu tecavüzün yasaklanmasını talep ettiğini müvekkil şirketin ürünlerinin hiçbir şekilde “…” markasını içermemekte olduğunu, …ünvanı ile ticaret yapmakta olan müvekkil şirketin endüstriyel tasarım hakkının davacıda olmayan ürünlerin, gerek teknik özellikleri gerekse estetik görünümleri farklı olarak müşterilerine pazarladığını, müvekkil şirketin ürettirip satışını yaptığı ürünlerin marka hakkına tecavüz içeren hiçbir vasfı bulunmadığını, Endüstriyel tasarım anlamında ise bu ürünlerin dünya genelinde kullanılan ürünler olup, kullanım haklarının davacıya ait olmadığını üstelik davacının da bu hususla ilgili herhangi bir talebi bulunmadığını, davacının huzurda görülen davayı müvekkiller … ve …’e yöneltmesinde herhangi bir hukuki gerekçenin tespit edilemediğini, hiçbir şekilde müvekkilin şirket aleyhine açılan davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla … ve … in yalnızca şirket ortağı olduğu göz önünde bulundurulduğunda davanın husumet nedeniyle reddinin gerekmekte olduğunu, ayrıca davacının ısrarla …’e dava açmakta olduğunu, …’in … Şirketinin ortağı olmadığını … Limited Şirketi unvan değişikliğinden sonra hisselerini …’e devir ettiğini, bundan amaç …’i ve hatta ailesini rahatsız “etmek olduğunu, belirtmiş müvekkiller … ve … hakkında husumet nedeniyle davanın reddini, diğer müvekkil hakkında ise haksız davanın reddini, yargılama giderinin ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmıştır.
… 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde … D. İş dosyası dosya içerisine alınmış, sunulan bilirkişi raporunda özetle; … Ltd. Şti.’de yapılan incelemede; davalı şirkete ait işyerinin 3. katında bulunan satış, ofis ve depo kısımlarının ziyaret edildiğini, iş yeri girişinde şirket vantuz ürünlerinin tanıtıldığı showroomda davacıya ait tescilli markaların bulunduğu bir ürüne rastlanmadığını, ancak depo bölümünde bir adet eski olduğu belirtilen ürün üzerinde … ibaresinin bulunduğu, … Tic. ve Ltd. Şti’de yapılan incelemede, gidilen adresin … firmasının üretimlerinin yapıldığı imalathane olduğunu, adreste kalıpların bulunduğu görülmüşsede davacıya ait tescilli ürün ya da belgeye rastlanılmadığı, … Firmasına Ait … İsimli Web Sayfasında yapılan incelemede; sitenin ön sayfalarında tescilli bir ibareye rastlanmamakla birlikte, ürünler kısmına girildiğinde davacı adına … no ile tescilli ‘…’ şekli ibareli markanın aynısının bulunduğu sayfaların görüldüğü, üretimde bulunan vantuzların teknik resimlerinin bulunduğunun tespit olunduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
TPMK kayıtları dosya içerisine alınmış incelendiğinde; … numaralı “…” ibareli şekil markasının 7, 16,1 7 ve 42. nice sınıflarında davacı … adına tescilli olduğu, yine TP nezdinde … numaralı “…” ibareli markanın 7,16,17 ve 42. nice sınıflarında davacı … adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
… 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde … E. Sayılı dosyasına ait deliller dosyaya sunulmuş; incelendiğinde davanın davalı tarafından davacı aleyhine açılmış haksız rekabet davasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen davacı … ile davalılardan … arasındaki 17.03.2015 tarihli sözleşme uyuşmazlık konusu marka bakımından incelendiğinde, … ibareli markaların …’ya devredileceği ve sonrasında şirket tarafından kullanılmayacağı, ancak … ve … alan adlarının ve bağlı mail adreslerinin istisna tutularak kullanımına devam edilebileceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Ticaret sicil kayıtları dosya içerisine alınmıştır.
Davacı Müvekkil … Limited Şirketinin, davalılardan …’nın ortağı olduğu … Ticaret Limited Şirketi ‘nin ortaklığından ayrılması ile kurulduğu anlaşılmıştır.
17.03.2015 tarihinde yapılan sözleşme incelendiğinde şirket ortaklarından … ile … arasında yapılan sözleşmeye göre ortaklardan … ve …, hisselerini …’in eşi …’e devretmesi ve şirket unvanının da değiştirilmesine karar verildiği, yeni kurulacak şirkette … markası ve adı kullanılmayacağının kararlaştırıldığı, sözleşme sonucunda 06.04.2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 8794 sayfasının incelenmesi ile anlaşılacağı üzere … sicil numaralı … Ltd. Şti. nin ünvan değişikliği yapıldığı, şirketin yeni adının … Ltd. Şti olduğu, her iki ortağın hisselerini tümüyle …’e devir ettikleri ve şirketin hem tek hissedarı hem de münferiden sorumlu yetkilisinin … olduğu anlaşılmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi yönünden dosya alanında uzman bilirkişilerden oluşan heyete tevdi olunmuş olup, sunulan 06/07/2018 tarihli heyet raporunda özetle; davalı şirket internet sitesinde davacı’ya ait markaların … internet sitesi üzerindeki ürün tanıtım sayfalarında, teknik dokümanların içerisinde kullanıldığı, tespit edilen bu kullanımların marka sahibinin izni dışında yapılmış olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede de bu tür kullanımların açıkça yasaklanmış olduğu, bu nedenle tespit edilen kullanımların marka sahibinin haklarına tecavüz niteliğinde olduğunun kabul edilebileceği, dilekçelerde belirtilen dolandırıcılık, sahte evrak kullanımı vb. iddialar işbu davanın konusu olmadığından bunlarla ilgili bir değerlendirme yapmaya gerek duyulmadığı, davacı tarafın 556 sayılı KHK’nın 66. maddesi uyarınca seçimlik hakkını kullanmaması sebebiyle yoksun kalınan kazancın hesaplanmasının mümkün olmadığı, davacı tarafın talep ettiği yoksun kaldığı kazanca karşılık talep ettiği 1.000 TL maddi tazminatın tarafların defterleri üzerinde inceleme yapılmadan hesaplanamayacağı, 20.000 TL manevi tazminatın ise mahkemenin takdirinde bulunduğu, tespit ve değerlendirmelerinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Davaya konu kullanımların dava konusu siteye yüklenme tarihinin tespiti yönünden dosya bilişim uzmanı bilirkişiye tevdi olunmuş 01/03/2021 tarihli raporda özetle; Dosya münderecatında yapılan inceleme ve analizler neticesinde; web sitelerinde İçerik Sağlayıcının (3) numaralı davalı durumundaki tüzel kişilik olduğu, tarif olunan üç adet PDF dosyasının halen aktif bulunduğu, dosya içeriklerinin MARKA barındırdığı ve dosyaya sunulmuş örneklerle uyumlu gözlendiği, dokümanların 2009 ila 2012 yıllarında üretildikleri bilgisine ulaşıldığı, anılan dosyaların Yer Sağlayıcı tasarrufundaki web alanına yüklenme zamanı hakkında kesin bir veriye erişilemediği ve fakat dosyaların 17/03/2015 tarihli Ortaklıktan Ayrılma Sözleşmesi öncesinde üretildikleri, PDF dokümanlarının davalı-site internet alan adının ilk tescil edildiği 10/02/2015 ila PDF dokümanlarını içereren arayüzün ilk kez gözlendiği 10/01/2016 tarihleri arasındaki bir dönemde davalı site’ye yüklenerek umuma açık yayınına başlandığı, anılan dokümanların umama erişimini sağlayan web arayüzünün 13/02/2016 tarihli arşiv gözlemine göre kaldırıldığının tespit olunduğu yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Uygulanması gereken mevzuat;
556 sayılı MarkKHK, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 10.01.2017’de Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla beraber yürürlükten kalkmıştır. Bu doğrultuda derdest davalara hangi mevzuatın uygulanacağının açıklanması zarureti doğmuştur. Kanunlar kural olarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar; ancak kanunun geçmişe etkili olarak uygulanacağına ilişkin bir hüküm ihdas edilmiş ise kanun geçmişe etkili olarak uygulanabilir. Kanunun yürürlüğü düzenleyen 192. maddesinin “a” ve “b” bendinde yer alan ileri yürürlük hükümleri istisna olmak üzere, kanunun diğer hükümlerinin SMK’nın yayımı tarihinde yürürlüğe girecek olup; SMK’nun geçmişe etkili olarak uygulanmasına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla yürürlüğe girdiği 10.01.2017’den itibaren ileriye etkili olarak uygulanacağı görülmüştür. Bu doğrultuda SMK’nın, yürürlüğe girmesinden önce ikame edilen ve takiben anılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği sırada derdest olan ve söz konusu Kanun’un yürürlük tarihinden önce gerçekleşen olaylara yönelik davalara SMK değil, MarkKHK uygulanacak olup iş dava yönünden KHK hükümleri uygulanacaktır.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
Marka, bir gerçek ya da tüzel kişi tarafından sunulan mal veya hizmetlerin diğerlerinden ayırt edilebilmesini sağlayan işaretlerdir. Emtia, hizmet ya da ferdi marka olarak yapılabilecek tasnif kapsamında ayırt edici kelimeler, harfler, rakamlar, çizimler, resimler, şekiller, logolar ve hatta renkler ve bunların kombinasyonları marka olarak koruma altına alınabilmektedir. Marka koruması esas olarak tescil yoluyla elde edilebilmekte, ayrıca ticaret unvanı ve bununla ilişkili ticaret sicilindeki tesciller de marka olarak korunabilmektedir.
Marka tescili, sahibine markanın üzerinde tekel haklar bahşetmektedir. Bu haklardan en önemlisi, markanın tescil kapsamında giren aynı ya da benzer mal ve hizmetlerle ilgili karıştırma ihtimali olan, tescilli markanın itibarından dolayı haksız rekabet avantajı elde edebilecek veya tescilli markanın itibarına ve ayırt edici karakterine zarar verebilecek nitelikteki işaretlerin kullanımının önlenmesidir.
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname mad. 61 uyarınca; Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu haklan üçüncü kişilere devretmek, fiilleri marka hakkına tecavüz sayılır. Buradan da anlaşıldığı üzere, “MarkKHK hükümleri uyarınca koruma altında bulunan bir markayı, sahibinden izin almaksızın aynı KHK’nm 9. maddesinde belirtilen biçimlerde kullanmak” fiili, marka hakkına tecavüz teşkil edecektir ve somut uyuşmazlıkta özellikle üzerinde durulması gereken ihtimal de budur.
MarkKHK’nın 61. maddesinin, KHK’nın 9. maddesine yaptığı yollama gereği;
“a) Markanın tescil kapsamına giren ayni mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması,
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması,
c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması”
Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması. c) İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması. d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması. Fiilleri, markaya tecavüz teşkil eder.
556 sayılı KHK’nın “MARKA SAHİBİNİN TALEPLERİ” başlıklı 62. Maddesine göre; Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması, b) Tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini, c) (Değişik bent: 03/11/1995 – 4128/5 md.) Marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el koyulması talebi. d) (c) bendi uyarınca el konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması, (Bu durumda, söz konusu ürünlerin değeri, tazminat miktarından düşülür. Bu değer, kabul edilen tazminatı aştığı zaman, marka sahibinin fazlayı karşı tarafa ödemesi gerekir.). e) (Değişik bent: 03/11/1995 – 4128/5 md.) Marka hakkına tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle bu maddenin (c) bendine göre el koyulan ürünlerin ve araçların üzerlerindeki markaların silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası talebi. f) Marka hakkına tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya yayın yoluyla duyurulması.
Markasal hakları ihlal edilenler uğradıkları zararı maddi tazminat olarak talep edebilirler. KHK Madde 64- Marka sahibinin izni olmaksızın, marka taklit edilerek üretilen ürünü üreten, satan, dağıtan veya başka bir şekilde ticaret alanına çıkaran veya bu amaçlar için ithal eden veya ticari amaçla elde bulunduran kişi, hukuka aykırılığı gidermek ve sebep olduğu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Taklit markayı herhangi bir şekilde kullanmakta olan kişi, marka sahibinin markanın varlığından ve tecavüzden kendisini haberdar etmesi ve tecavüzü durdurmasını talep etmesi halinde veya kullanmanın kusurlu bir davranış teşkil etmesi halinde, sebep olduğu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Madde 65- Marka sahibi, markanın kendi izni olmaksızın taklit edilerek kullanılması sonucunda uğramış olduğu zarar miktarının belirlenmesi için tazminat yükümlüsünden markanın kullanılması ile ilgili belgeleri vermesini talep edebilir. Madde 66 – Marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsar.
Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir:
a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre,
b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre,
c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre,
Yoksun kalınan kazancın hasaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur.
Madde 67 – Marka üzerinde tasarruf yetkisi olan kişi, yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, 66 ncı maddenin ikinci fıkrasının (a) veya (b) veya (c) bendlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birini seçmişse; mahkeme, ürünün satışında markanın ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu kanaatine vardığı takdirde, kazancın hesaplanmasında makul bir payın daha eklenmesine karar verir. Markanın ilgili ürüne ekonomik bakımdan önemli bir katkısının olduğunun kabul edilebilmesi için, ilgili ürüne olan talebin oluşmasında markanın belirleyici etken olduğunun anlaşılmış olması gerekir.
KHK’nın 68. maddesinde, maddi tazminatın yanı sıra, markanın prestiji ve itibarına zarar verilmesi halinde manevi tazminata da hükmedilebileceği düzenlenmektedir.
Madde 68 – Marka hakkına tecavüz eden tarafından markanın kötü veya uygun olmayan bir şekilde kullanılması sonucunda, markanın itibarı zarara uğrarsa, marka sahibi, bu nedenle, ayrıca tazminat isteyebilir. Hükümlerine amirdir.
MarkaKHK 9. madde genel olarak, marka sahibinin tescilli markası ile iltibasa neden olacak işaretlerin kullanılmasını yasaklamaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere tescilli marka ile aynı veya benzer olan bir işaretin tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerde kullanılarak halk tarafından karıştırılma ihtimaline yol açılması, marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca işaret ile tescilli marka arasında halk nazarında “bağlantı” olduğu ihtimali de “karıştırılma ihtimali” kavramına dâhil sayılmıştır. Karıştırılma ihtimalinde, halkın iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bağlantı kurması yeterlidir. Alıcıların aldıkları ürünlerin başka bir işletmeye ait olduğunu bilmelerine rağmen, iki işletme arasında ekonomik veya organik bir bağlantı olduğu yanılgısına düşmeleri halinde, karıştırılma ihtimali vardır ve işaretler arasında iltibasın mevcut olduğu kabul edilmektedir.
Bir kelimenin veya işaretin markasal olarak kullanılması, bu işaretin belirli bir işletme tarafından piyasaya sunulan mal veya hizmetlerle doğrudan ilişkili olarak, söz konusu mal veya hizmetleri, diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt edecek şekilde kullanılması anlamına gelmektedir. Bir işaretin markasal olarak kullanımından söz edebilmek için, mal veya hizmetle doğrudan bağlantılı olarak, ilgili çevrenin ürün ile markayı ilişkilendirmesine olanacak verecek şekilde kullanılması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere bu maddeler uyarınca mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Tescilli markanın sahibi, üçüncü kişi tarafından markasının haksız ve usulsüz kullanılmasını önleme hak ve yetkisine sahip bulunmaktadır. Bu kapsamda marka hakkı sahibi, tecavüz oluşturacak nitelikte bir işaretin mal veya ambalajı üzerine konulmasını, bu malların piyasaya sürülmesini, stoklanmasını, ihraç ve ithalini, teşebbüsün iş evrakı veya reklâmlarında kullanılmasını önleme yetkisine sahiptir (KHK 9/ II).
Bu anlamda bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir. Belirtelim ki marka hakkına tecavüz bu anlamda sadece iltibas suretiyle meydana gelmez; bağlantı ihtimali de marka hakkına tecavüzün oluşmasına neden olabilir. Bağlantı ihtimali, marka ile işaretler arasında veya marka ve/veya işaretin kaynağı arasında olabilir. Buna göre marka ile işareti kullanan işletmenin aynı veya aynı şirketler veya işletmeler grubuna ait olduğu yönündeki bağlantı ihtimali ya da tescilli marka ile işaret arasındaki çeşitli benzerlik sebebiyle bağlantı ihtimali iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz oluşturur.
Ünal Tekinalp “karıştırma ihtimalini” şu şekilde tanımlamaktadır; “Bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın; daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Karıştırma ihtimali kavramı tecavüz yönünden ele alındığında, MarkKHK’nın m. 9 (1) b’de öngörülen sistemini öne çıkaran nitelikleri ve ana çizgileriyle şöyle ortaya koyabiliriz. (1) Karıştırma ihtimalinin varlığı için mütecaviz tarafından kullanılan işaretin (a) tescil edilmiş markanın aynısı veya onun benzeri olması ve (b) tescil edilmiş markanın, tescil edildiği mal ve hizmetlerle aynı veya benzer mal ve hizmetlerde kullanılması şarttır. Bu iki şart bir arada bulunmalıdır. (2) Karıştırma halk yönünden olmalıdır.” (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, arıkan Basım, Dördüncü Baskı sayfa 407-408).
Nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre farklı sınıflarda yer almalarına rağmen halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin “benzer” ‘ olarak değerlendirilmesi de mümkün olup; bu husus öğretide de kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay da kararlarında bu yönde değerlendirme yaparken, mal ve hizmetlerin nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır.
İltibas ihtimalinin araştırılmasına, markalar arasında benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması uygun olur. Benzerliğin olup olmadığına, markanın bütünü itibariyle etki dikkate alınarak karar verilir. (Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hukuku Cilt I sayfa 99 Ankara 1997).
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; sunulan bilirkişi raporları izahı yapılan mevzuat kapsamında dava değerlendirildiğinde, her ne kadar davacı markaya tecavüz ve haksız rekabet istemiyle iş bu davayı açmış ise de davalılardan … in 06/04/2015 tarihinde (ortaklıktan ayrılma sözleşmesi sonrası şirket unvan değişikliği kararı ile birlikte) şirketteki hisselerini diğer davalıya devrederek şirketten ayrıldığı, bir an için şirket ortağı olsa dahi şirket yöneticisi pozisyonunda olmadığı, tecavüze sebep olarak gösterilen site kayıtlarının bu davalının şirkette yönetici olduğu dönemde yüklendiğine ilişkin bir delilin dosyaya sunulmadığı dikkate alındığında açılan dava yönünden hasım sıfatının bulunmadığı, diğer davalının şirket yöneticisi olması sebebiyle husumet itirazlarının yerinde olmadığı, her ne kadar davalı şirkete ait … internet sitesinde davacı’ya ait markaların ürün tanıtım sayfalarında, teknik dokümanların içerisinde kullanıldığı tespit edilmiş ve taraflar arasındaki sözleşmede, ilgili markaların davalı şirket ve yöneticileri tarafından kullanımının sözleşmenin 4. maddesinde hiçbir nedenle geçici olsa dahi markanın kesinlikle kullanılmayacağı belirtilmiş ise de davacıya ait markayı barındıran konu üç adet PDF dosyasının 2009 ila 2012 yıllarında üretildikleri, arama motorları resimlerin içerisinde (örneğin logolarda) yazan kelimeleri algılayacağı, bu dosyaların arama motorları yönünden yönlendirici niteliğinin bulunmadığı, yapılan tespitlerde pdf’lerde indekslenmiş logo ve dosyaların en altında … ibareli logonun ve yanında Morali şirketinin unvanının bulunduğu tespit olunmuş ise de pdf dosyalarının site tasarım aşamasından itibaren hazırlandığı ve eklendiği, anılan dosyaların Yer Sağlayıcı davalının tasarrufundaki web alanına yüklenme zamanı hakkında kesin bir veriye erişilemediği ve fakat dosyaların 17/03/2015 tarihli Ortaklıktan Ayrılma Sözleşmesi öncesinde üretildikleri, PDF dokümanlarının internet alan adının ilk tescil edildiği 10/02/2015 ila PDF dokümanlarını içereren arayüzün ilk kez gözlendiği tespitleri dikkate alındığında söz konusu kullanımların ortaklıktan ayrılma süreci öncesinde siteye yüklendiği, site ana sayfasında doğrudan görüntülenmemekle birlikte tespit edilen kullanımların marka sahibinin izni dışında kullanıldığı ve markanın aynen logosu ile birlikte kullanılmasının ortalama tüketici nezdinde karışıklık yaratacağı kabul olunabilir ise de markasal kullanıma ilişkin herhangi bir ürün yada markanın izinsiz kullanımına ilişkin olarak ispata yarar delil sunulmadığı, ortaklık döneminden kalma 3 adet PDF dosyasının kaldırılmamış olmasının markaya tecavüz iddiasında bulunulmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu hukuken korunmayacağı, buna dayalı oluşan zararın ispatlanmadığı gibi ispata yarar delilin de dosyaya sunulmadığı, esasen açılan davanın taraflar arasındaki ortaklığın son bulması sonucunda oluşan çekişmeden kaynaklandığı gözetildiğinde davacının kötü niyetli ve haksız davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının markaya tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi, ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat talepli açmış olduğu davaların REDDİNE,
2-Peşin alınan harçtan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile fazkadan yatırıldığı anlaşılan 299,33 TL’nin talep halinde yatırana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, ve ortadan kaldırılması talepleri yönünden hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 gereği ret edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/3 gereği ret edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/11/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸