Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/283 E. 2018/259 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/283
KARAR NO : 2018/259

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkin
DAVA TARİHİ : 26/03/2016
KARAR TARİHİ : 13/12/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkin talepli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile davalı şirketin sahibi …’nin 2013 yılının Nisan ayında … Ltd. Şti ve … firmasını kurduklarını ve şirketlerin … Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde tescillerinin yapıldığını, müvekkilinin bu şirketlerin yarısına sahip olduğunu, şirketlerin temsilinde … ile birlikte müşterek imza ile şirketin idare edildiğini, davalı şirketin sahibi …’nin … markasını tek başına ortağı olduğu… Ltd. ŞTi adına haksız olarak Türk Patent nezdinde tescil ettirdiğini, oysa … markasının müvekkilinin de ortağı olduğu … Ltd. Şti’nin ticaret unvanı ve işletme adı olduğunu ve şirketin kurulduğu günden bu yana kullanıldığını, …’nin haksız olarak kendisine ait diğer bir şirket adına marka başvurusu yapmış olmasının kötüniyetli olduğunu, kötüniyetli olarak tescil edilen markanın iptal edilmesi gerektiğini, Yargıtay’ın da bu doğrultuda kararları olduğunu, … kendi adına değil şirketi adına marka başvurusunda bulunarak hileli davranışlar sergilediğini, davalı tarafın müvekkiline karşı açtığı marka hakkına tecavüz konulu davada marka tescilinden haberdar olduklarını, …’nin aynı zamanda ortağı olduğu firmadan kendi adına kayıtlı firmaya çok defa izinsiz olarak para transferi yaptığını belirterek, … Ltd. Şti adına kötü niyetli olarak tescil edilen “… Markasının” hükümsüzlüğüne ve marka tescilinin sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 30 yıldır emlak sektöründe faaliyet gösterdiğini, … Ltd. Şti’nin tek sahibi ve yetkilisinin … olduğunu, davacı ile …’nin 2013 yılından … Ltd. Şti’ni kurduklarını, aralarında çıkan anlaşmazlıklar sonucunda …’nin şirketin haklı nedenle feshi için dava açtığını, davacının kuruluş işlemleri sırasındaki mali yükümlülüklerini dahi yerine getirmediğini, fesih davasının … 2. ATM’nin … esas sayılı dava dosyası üzerinden görüldüğünü, davacı ile … tarafından kurulan şirketin hali hazırda atıl durumda ve hakkında feshe yönelik dava olan bir şirket olduğunu, şirket kuruluşundan 1 yıl gibi kısa bir süre sonra hakkında haklı nedenlerle fesih için dava açıldığını, müvekkilinin … markasını kendi adına tescil ettirmesinde hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını, …’nin …’in ilk harfleri olduğunu ve … markasının kendi sektöründe tanınmış marka olduğunu, her iki markanın faaliyet alanlarının emlak piyasası olduğundan iki marka arasında ciddi benzerliğin doğacağını ve tüketicilerin bu markalar karşısında iltibasa düşeceğini, asıl kötüniyetli olan tarafın davacı olduğunu, davacının marka tescilinden Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesinin dosyasından önce haberdar olduğunu, tarafların 23/02/2015 tarihinde anlaşmak için bir araya geldiklerini ve protokol hükümlerinde görüştüklerini, fakat anlaşamadıklarını, müvekkilinin davacının eylemlerinden zarar görmemek adına markayı kendi şirketi adına tescil ettirdiğini, … ibareli kendi markasını korumak amacıyla … markasını tescil ettirdiğini, müvekkilinin davacı ile ortak olduğu şirket karşısında üstün hakkı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkin talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi heyeti oluşturularak rapor alınmış ve taraflarca dosyaya hukuki mütalaa sunulmuştur. TPMK kayıtlarının incelenmesinde, davalının “…” ibareli markasını 35. ve 36. sınıflarda tescil ettirdiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyeti raporunda, davacının davayı konu işareti daha önce marka olarak kullanıp kullanmadığını tespite yönelik delilin bulunmadığını, davacının zarar gören sıfatıyla bu davayı açabileceğini, davalının markayı kötüniyetli olarak tescil ettirdiğini, kötüniyetli olarak tescil edilen markanın hükümsüzlüğüne karar verilebileceği kanaatine varmışlardır.
Mülga 556 sayılı KHK’nın Marka tescilinde red için nispi nedenler başlıklı 8. Maddesine göre; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:…. Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir… Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.” hükümlerine amirdir.
Mülga 556 sayılı mülga KHK’nın 35. maddesi aynen “Tescil başvurusu yapılmış markanın 7’nci ve 8’inci madde hükümlerine göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ile başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafından marka başvurusunun yayınından itibaren üç ay içerisinde yapılır” demek suretiyle, marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapılmasını başlı başına bir ret nedeni olarak düzenlenmiştir. Her ne kadar 42’nci maddede 35’inci maddeye doğrudan bir yollama yoksa da, “kötü niyet” hali, hukukun genel prensipleri çerçevesinde markanın hükümsüzlüğü ile ilgili bir neden oluşturabilmektedir.
Kötü niyetli marka tescili 556 S. KHK’da bir hükümsüzlük nedeni olarak sayılmamış olmasına rağmen, doktrinde bir kısım yazarlar tarafından bu durum da hükümsüzlük nedeni olarak savunulmuştur. Yargıtay HGK, 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501- E., 2008/507 K. sayılı kararı ile tescilde kötü niyeti markanın hükümsüzlüğüne yol açacağı yönünde içtihat oluşturmuştur.
“Kötü niyet” ifadesi ile anlatılmak istenilen, “iyiniyetli olmamak” yani markanın varlığını bilmek veya öğrenebilecek durumda bulunmaktır. Bunun dışında, mutlaka, bir hilenin, aldatmanın, dolanmanın varlığının bulunup bulunmadığının araştırılmasına ayrıca gerek yoktur
Davalının söz konusu markayı tesadüfen yaratmış olduğunu söyleyebilmek somut deliller kapsamına göre mümkün değildir. Zira davaya konu markanın tarafların ortak olarak kurmuş oldukları aynı alanda faaliyet gösteren şirket tarafından ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullanıldığı, davalı şirket sahibi olan dava dışı ortağın tek başına kendi kurduğu davalı şirket adına marka tescili yaptırmış olduğu dosya kapsamıyla sabittir. Davalının ortak kullanmış oldukları markayı bilmediğini ileri süremeyeceği, MK. m.2 ile 556 sayılı mülga KHK’nın 35. maddeleri uyarınca da markanın hükümsüz kılınması koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporu ve yukarıda izahı yapılan dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 35 ve 42 maddeleri göz önünde bulundurulduğunda davalı tescilinin kötü niyetli tescil olarak kabulünün gerektiği anlaşılmakla davacının sübut bulan davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın kabulü ile davalı adına TPMK nezdinde … tescil no ile kayıtlı … ibaret markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, sicilden TERKİNİNE
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 35,90 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 6,70 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 337,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.137,50 TL ve 58,40 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.195,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/12/2018

Katip …
¸

Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır