Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/282 E. 2019/69 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/282
KARAR NO : 2019/69

DAVA : Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan
DAVA TARİHİ : 25/03/2016
KARAR TARİHİ : 14/02/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hükümsüzlüğünden kaynaklanan davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 20 yılı aşkın bir süredir, uluslararası pazarda lider sinema filmi tedariki ve televizyon programcılığı alanında faaliyette bulunduğunu, müvekkilinin dünyaca ünlü platform şirketleri ile işbirliği içerisinde olduğunu, bu şirketlerin tamamının müvekkiline ait … markalı kanalı pazarladığını ve yayınladığını, müvekkilinin bünyesinde dört şirket bulunduğunu, markanın çok uzun süredir dünyanın pek çok ülkesinde kullanıldığını, … markasının dünyanın pek çok ülkesinde tescilli olduğunu, Türkiye’de de 2009 yılından itibaren marka tescilinde bulunduklarını ve … markasının 2011 yılından bu yana tescilli olduğunu, … TV markasının 2009 yılından beri …, …, …, …, …, …, …, … gibi marka ve firmalar tarafından pazarlandığını ve Türkiye’nin en önemli digital platformlarından biri olan … 19’uncu kanalda yayın yaptığını, davalı tarafın …+şekil markasının müvekkilinin … markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve aynı sınıflarda tescil edildiğini, müvekkilinin markasının dünya çapında tanınmış bir marka olduğunu, her iki marka arasında iltibas olduğunu, davalı tarafın marka başvurusunu kötüniyetli olduğunu, her iki markanın TV ve yayıncılık alanında faaliyette bulunduğunu, müvekkili markası ile davalı markası arasında sadece tek bir harf farklılığın olduğunu, iltibasın tespitinde farklılıkların değil benzerliklerin önem taşıdığını belirterek, müvekkilinin markasının taklit edildiğinin ve marka hakkına tecavüzün tespitine, davalı adına tescilli … tescil nolu “…” ibareli markanın tüm sınıflar için hükümsüzlüğü ile söz konusu markanın sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2012 yılında kurulduğunu ve … ve … sonra Türkiye’nin üçüncü digital yayın platformu olarak faaliyete başladığını, … bünyesinde pek çok kanal olduğunu, 19 adet özel kanalın yanı sıra … uydusu üzerinden izlenen şifresiz ve ücretsiz yüzlerce ulusal ve yerel kanalları da izleyicilerin seyrine sunduğunu, … markasının şekil, görüntü ve okunuş açısından yeterli derecede ayırt ediciliğe sahip olduğunu, benzerlik incelemesinde markanın bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin markasındaki esas unsurun … ibaresi olduğunu ve … uzantılı diğer seri markalarında sahibi olduğunu, davacı tarafın markanın yayınına yaptığı itirazında TPMK tarafından reddedildiğini belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
… 4.FSHHM’nin kapatılması sonucu dosya mahkememize devrolunmuş yargılama mahkememizce yapılarak bitirilmiştir.
Dava, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkin talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi heyeti oluşturularak raporları alınmıştır.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli markanın davalıya ait olduğu, 38 ile 41.sınıflarda ve 26/03/2014 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği, davacıya ait markaların ise; … tescil nolu “…” ibareli olduğu 35, 38 ve 41.sınıflarda 26/04/2010 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli olduğu 35, 38 ve 41.sınıflarda 09/11/2015 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle yenilendiği, … tescil nolu “…” ibareli olduğu 38.sınıfta 26/08/2010 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli olduğu 38.sınıfta 26/08/2010 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli olduğu 38.sınıfta 26/08/2010 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli olduğu 38.sınıfta 26/08/2010 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapımcı öğretim görevlisi … ve makine yüksek mühendisi öğretim görevlisi Dr. …’dan heyet oluşturulmakla, alınan raporda bilirkişiler,davacı firmanın “…” markası ile davalı firmanın “…” markasının, TPMK nezdinde aynı sınıflara ilişkin olarak tescil edildiğini, görünüş olarak farklı olmalarına rağmen okunuş (fonetik) olarak müşteri nezdinde karıştırma ve birbirini çağrıştırma yaptığından müşterinin mal veya hizmet tercihinde etkili olduğunu, TPMK nezdinde daha sonra koruma altına alınan “…” markasının daha önce koruma altına alınan “…” markası ile 556 sayılı KHK m.8/1-b, m9/1-a ve m.9/1-b hükümlerince iktibas, iltibas ve karıştırılma ihtimali oluşturduğu görüş ve kanaatine vardıklarını bildirmişlerdir.
Davalı vekili rapora itirazında, marka vekilinin de bulunduğu yeni bir heyetten rapor alınmasını talep ettiği, 30/05/2017 tarihli oturumda davalı vekilinin taleplerinin celse arasında değerlendirilmesine karar verildiği, 06/06/2017 tarihli ara karar ile yeni bir heyet oluşturularak rapor alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Yard.Doç. Dr. …, yapımcı yönetmen … ve marka uzmanı …’den oluşturulan heyette alınan raporda bilirkişiler, TPMK nezdinde tescilli bulunan davalı şirketin 38 ve 41.sınıflarda … tescil nolu marka tescil belgesinde yer alan markasının, davacı markaları ile ortalama tüketici nezdinde karıştırılma tehlikesinin bulunduğunu, iptal ve sicilden terkin koşullarının oluştuğunu, davalının markasını tescil ettirdiği şekilde kullanmayarak … şeklinde kullanmasının davacı markalarına tecavüz teşkil etmesi nedeniyle bu şekilde kullanımının hukuka aykırı olduğunu ve davalının tescilinin kötü niyetli tescil olduğunu belirmişlerdir.
Heyette bulunan marka uzmanı bilirkişi … sunduğu muhalefet şerhinde, davacı markası .. ile davalının markası … (şekil) arasında karıştırılmaya neden olacak şekilde iltibasın bulunmadığını, davalı tarafından davacı markasına yönelik tecavüz mahiyetinde kötü niyetli eylemlerinin varolmadığını, hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını belirtmiştir.
Davalı vekili raporlar arasında çelişki olduğunu belirterek raporların kabulünün mümkün olmadığını ve bu nedenle yeni bir heyetten rapor alınması gerektiği itirazında bulunmuştur.
Mahkememizce düzenlenen 16/10/2017 tarihli ara karar ile, alınan ilk raporda bulunan bilirkişi …’ın alan dışında makine mühendisi olduğu, yapımcı yönetmen bilirkişi ile iki kişilik rapor düzenlendiği, diğer heyette ayrık görüş sunulması nedeniyle raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla üçüncü bir heyetten rapor alınmasına karar verilerek heyet oluşturulduğu anlaşılmıştır.
Doç. Dr. …, marka vekili … ve sektör bilirkişi … tarafından sunulan raporda bilirkişiler, davalının … tescil nolu …+şekil ibareli markası ile davacı markaları arasında karışıklık tehlikesinin bulunmadığını, davalı tescilinin kötüniyetli olarak değerlendirilemeyeceği, davalının tescilli markası kapsamında gerçekleştirdiği kullanımların davacı markalarına tecavüz oluşturmadığı kanaatine varmışlardır.
Yine mahkememizce düzenlenen 02/05/2018 tarihli ara karar ile, davacı vekilinin rapora itirazlarının değerlendirilmesi, davalı markasının hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı ve davalının dava tarihi itibariyle markasını tescilli oludğu şekilde kullanıp kullanmadığı, kullanım şekillerinin değerlendirilmesi, tecavüz iddiasına yönelik markanın tescil dışında iltibas yaratacak şekilde kullanıp kullanmadığı hususlarının değerlendirilmesi açısından yeni bir heyet oluşturulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Marka uzmanı öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. …, marka patent vekili … ve yönetmen sektör bilirkişisi …’ndan yeni bir heyet oluşturulmuştur. Sunulan raporda bilirkişiler, davacı adına tescilli “…” ibareli markanın “tanınmış marka” olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığını, davalı adına tescilli “…” ibareli marka ile davacı adına tescilli “…” ibareli markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davalı tarafın marka başvurusunu kötü niyetli olarak yaptığı konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığı, davalı tarafın markasal kullanımlarının tescil belgesi kapsamında kaldığı için davacı tarafın marka haklarının ihlal edilmediği kanaatine vardıklarını belirtmişlerdir.
Marka KHK m. 5 uyarınca bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla her türlü işaret markadır. Markalar kullanılacakları mal ve hizmet sınıflarına göre tescil edilmekte ve korunmaktadır. Bir markanın hangi sınıfta tescil edildiği, başka bir marka ile iltibas oluşup oluşmadığı tespit edilirken -tescilli veya tescilsiz kullanım hallerinde- dikkate alınmalıdır. Tescil sınıfı özellikle iltibas hallerinde yanılgıya düşebilecek olanların belirlenmesinde göz önünde tutulur.
Marka KHK’da öngörülen sebeplerin varlığı halinde, mahkeme kararıyla 42. madde gereği markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
Karıştırılma ihtimali temelde tüketicinin istediği malı alacağı yerde şekil, yazılış veya ambalajındaki benzerlikler nedeniyle gözde ve kulakta yanılma sonucu başka bir malı almasıdır. Aynı ya da benzer ürünler bakımından kullanılan birbirine benzer işaretlerin, ilgili tüketici çevresi nezdinde yarattığı yanılmayı ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Markalar arasındaki benzerliğin karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağı değerlendirilirken, önceki markanın ayırt edici karakteri ve özellikle tanınmışlığı dikkate alınmalıdır. İnceleme konusu markaların çok benzer olması ve önceki markanın, özellikle tanınmışlığı nedeniyle, yüksek derecede ayırt ediciliğe sahip olması durumunda, mal ve hizmetler arasında düşük derecedeki benzerliğe rağmen karıştırılma ihtimali ortaya çıkabilir. Çağrıştırma ve ‘bağlantı kurma’ ihtimalleri karıştırılma ihtimaline dahil kavramlardır. Çağrıştırma ihtimali 556 s. KHK’da m. 9/l b’de ‘ilişkilendirme ihtimali’ m.8/l b’de ise ‘ilişkili olduğu ihtimali’ biçiminde kullanılmaktadır. Yargıtay 14.11.2003 tarihli kararında; Karıştırma tehlikesi bakımında önemli olan hususun, halkın bu işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurması olduğunu, burada işitsel veya görsel bir benzerlik hatta genel görünüş açısından ‘umumi intiba olmasa bile’, halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulmasının ve hatta çağrıştırılmasının dahi karıştırma ihtimali için yeterli bir ölçüt olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir Bir işaret, görsel, fonetik veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, ‘bütünsel’ bir açıdan yaklaşıldığında herhangi bir sebeple müşteri gözünde başka bir marka ile yaklaşıldığında herhangi bir sebeple müşteri gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden müşterini mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescil engellenebilir. Çağrıştırma ihtimalinde, sonraki marka ile önceki marka arasında kolaylıkla fark edilebilen farklılıklar bulunur ve bu nedenle sonraki marka tüketicilerce farklı bir işaret olarak değerlendirilir niteliktedir. Bununla birlikte sonraki markanın önceki markanın sahibiyle ilişkilendirilmesi, tüketicinin markaların sahiplerinin ekonomik olarak bağlantılı olduklarını düşünmesi tehlikesi mevcuttur. İlişki veya bağlantı kurulması hali, sonraki markanın, tüketicilerce önceki markanın sahibine ait bir marka serisinin devamı veya alt markası olarak değerlendirilmesi hallerinde ortaya çıkabilir.
Marka KHK m. 8 gereği tanınmış marka sahibi markasının aynı veya benzerinin farklı mal veya hizmetlerde kullanılmasını ancak ve ancak bu kullanım haksız bir yarar sağlıyorsa veya markanın itibarına zarar veriyor ya da markanın ayırt edici karakterini zedeliyorsa ilgili markanın tesciline itiraz edebilir veya tescil edilmişse 42. madde gereği iptalini dava edebilir.
556 sayılı KHK’nın 42. maddesinde özel olarak düzenlenen sınırlı sayıdaki hükümsüzlük nedenleri içerisinde yer almayan “marka tescilinin kötü niyetle yapıldığı iddiasına dayalı hükümsüzlük isteminin” 556 sayılı KHK’nın sistematik ve ilkeleri ile genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını verine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Kötü niyetin tespitinde somut olayın bütün özellikleri dikkate alınır ve kötü niyetin tespiti tescil başvurusunun yapıldığı tarih dikkate alınarak değerlendirilir.
Kötüniyetin varlığını tespitinde araştırılması gereken en önemli husus, tarafların aynı ticari alanda faaliyet gösterip göstermediği ve uyuşmazlık konusu markanın birden çok ülkede tescilli olup olmadığıdır. Zira Yargıtay, davalı marka sahibinin uluslararası ticari alanda faaliyet gösteren bir kuruluşunun olması nedeniyle dünyadaki bu konudaki gelişmeleri ve bununla ilgili marka tescillerini takip etmek zorunluluğu karşısında aynı sahada çalışan davalının on beş ülkede tescilli bir markayı bilmediğini ve o nedenle Türkiye’de tescil ettirdiğini ileri sürmesini kötüniyetli bulmuştur.
Tüm dosya kapsamı dikkate alındığında her ne kadar dosyaya birden fazla heyet raporu sunulmuş ise de ilk sunulan raporda heyetin uzmanlık alanlarının dosya kapsamı ile uyumlu olmadığı, yine 2. raporda ise oluşturulan heyetteki marka uzmanının ayrık rapor sunduğu, şu hale göre alanında uzman bilirkişiler tarafından dava konusuna uygun olarak oluşturulduğu anlaşılan ve denetime elverişli son iki heyet raporunun (ayrık rapor sunan bilirkişi tarafından sunulan rapordaki tespitlerin de bu iki raporla uyumlu olduğu göz önünde bulundurularak) hükme esas alınabileceği anlaşılmakla bu raporlardaki değerlendirmeler hükme esas alınmış olup, dosyaya sunulan deliller ve raporlardaki tespitler dikkate alındığında davacı adına tescilli “…” ibareli markanın “tanınmış marka” olarak kabulünün mümkün olmadığı, davalının … tescil nolu …+şekil ibareli markası ile davacı adına tescilli “…” ibareli markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı şu hale göre marka tescil ve kullanım durumları da dikkate alındığında davalı tarafın marka başvurusunu kötü niyetli olmadığı yine davalı tarafın markasal kullanımlarının tescil belgesi kapsamında kaldığı için davacı tarafın marka haklarının ihlal edilmediği, markaya tecavüzün oluşmadığı anlaşılmakla davacının sübut bulmayan hükümsüzlük ve markaya tecavüze yönelik davalarının reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının marka hakkına tecavüzün tespiti ve marka hükümsüzlüğüne yönelik açmış olduğu davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 15,20 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-a)Reddolunan hükümsüzlük davası yönünden; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Reddolunan markaya tecavüz davası yönünden; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan; 20,00 TL posta gideri, 1.800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.820,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/02/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır