Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/257 E. 2019/229 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/257
KARAR NO : 2019/229

DAVA : Fikri Haklara – Eser Sahipliğine Dayalı Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti Ref ve Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat İstemli
DAVA TARİHİ : 21/12/2015
KARAR TARİHİ : 30/05/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikri Haklara – Eser Sahipliğine Dayalı Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti Ref ve Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat İstemli davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in moda ve tasarım sektöründe özellikle tasarladığı orijinal ayakkabı modelleri ile dünyaca tanınan bir tasarımcı olduğunu, … ile bilinen ayakkabı tasarımlarının moda dünyasının en ünlü simgelerinden biri haline geldiğini, diğer müvekkili olan … unvanlı şirketin, müvekkili … tarafından tasarlanan ürünlerin üretim, dünya çapında satış ve piyasaya arzını gerçekleştirerek dünyanın en tanınmış lüks ürünler ürüten ve ticaretini yapan şirketler arasında yer aldığını, müvekkilinin tasarladığı tüm ayakkabılarda … kullandığını,…’ın dünya çapında tanınmışlık ve ayırt edicilik kazandığını ve müvekkilinin imzası haline geldiğini, müvekkilinin satışa sunulan tüm ürünlerinde kırmızı tabanın yanı sıra her ürün için yeni ve özgün modeller tasarlandığını, müvekkili … tarafından 2009-2015 yılları arasında tasarlanlan ayakkabı modelleri ve aynı yıllarda diğer davacı … tarafından … ana markası ve “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ticari isimleri ile birlikte üretim, dünya çapında satış ve piyasaya arzına başlandığını, müvekkili … tarafından tasarlanan ayakkabıların/moda tasarımlarının FSEK madde 1/B ve madde 4 uyarınca sahibinin hususiyetini taşıyan, estetik değere sahip güzel sanat eseri olduğunu, davacılar tarafından davalı şirkete karşı açılan … 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda “… tasarımlı ayakkabıların sektörde ayırt edici niteliğe sahip olduğunun ve kırmızı taban algısının yerleştirilmesi etkisiyle sahibinin hususiyetini taşıdığının, FSEK kapsamında eser niteliğinde olduğunun, tasarımların … (davalı şirket) tarafından taklit edildiğinin…” tespit edildiğini, ayrıca Paris Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16 Ekim 2014 tarihli kararında da, “Davacı … tarafından tasarlanan … ve … modellerinin yeni, orijinal ve özgün bir karaktere sahip eser niteliğine haiz olduklarının ve fikri haklar korumasından faydalandıklarına” karar verildiğini, dava konusunu teşkil eden “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” modellerinin tasarımlarının da eser niteliğine haiz olup FSEK 8.maddesi gereği bu eserler üzerindeki tüm mali ve manevi hakların eserleri meydana getiren/eserlerin yaratıcısı olan davacı …’e ait olduğunu, davalı şirketin davacılar tarafından büyük emek ve yatırımlar yapılarak hazırlanan, tüm dünya ülkelerinde piyasaya sunulduktan sonra üne ve başarıya kavuşan eser niteliğine haiz ürün ve modellerinden/tasarımlarını aynen taklit edilmek sureti ile iltibas yaratılarak “…” markası ile üretilen ürünleri …, …, … mağazaları başta olmak üzere bir çok mağazasında satışa sunduğunu ve haksız kazanç elde ettiğini, davacıya ait eser niteliğine haiz olan tasarımları üzerindeki eserden faydalanma haklarına tecavüz ettiği ve dolayısı ile davacı şirketin markasına ve ürünlerinin ticari imajına tecavüzde bulunduğunu, haksız rekabet yarattığını, davacılara ait 5846 sayılı FSEK kapsamında eser niteliğine haiz moda/ayakkabı tasarımlarının başlıca hususiyetlerinin davalı tarafından birebir taklit edilmek suretiyle “…” markası altında üretilen ürünlerde/ayakkabılarda kullanıldığı, böylece davalıların ihtihal teşkil eden bu eylemlerinin 5846 sayılı FSEK kapsamında işleme hakkı, çoğaltma ve yayma hakkı, eserin umuma arzı hakkı, eser sahibi olarak tanıtılma hakkı, eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı şeklinde sayılan fikri haklarına tecavüz teşkil ettiğini ve dolayısıyla TTK’nun 54 ve 55.maddeleri uyarınca haksız rekabet yarattığından bahisle, davanın niteliği gereği davacıların ağır zararı söz konusu olacağından 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 77. maddesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunumun 61. maddesi ve HMK 389., 390. ve 391. maddeleri doğrultusunda davacı … tarafından tasarlanan ve diğer davacı … tarafından … ana markası altında “…”, “ … ”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ticari isimleri ile birlikte üretim, dağıtım ve pazarlaması yapılan eser niteliğine haiz tasarımların haksız ve izinsiz olarak aynen kopyalanarak taklit edilmesi suretiyle davalı tarafından “…” markası altında üretilen ayakkabıların satışa sunulmasının önlenmesi ile bu tasarımları ihtiva eden ürünler ile tabela, katalog, broşür ve sair tanıtma vasıtalarının davalılara ait bilcümle imalat mahalleri, depoları, işyerleri, satış mağazalarından ve ürünlerin bulundukları her yerden toplanarak bir yedd-i emine teslimini mümkün kılacak şekilde bir ihtiyat-i tedbir kararı verilmesini, davacı … tarafından tasarlanan ve diğer davacı … tarafından “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ticari isimleri altında üretim ve pazarlaması yapılan eser niteliğine haiz olan moda/ayakkabı tasarımlarının davacılarla özdeşleşen kırmızı tabanlar da dahil olmak üzere, tasarım, model, renk, biçim, ebat, aksesuar vb. başlıca tüm karakteristik özellikleri ve tüm hususiyetleri bakımından davalı şirket tarafından “…” markası altında üretilen ürünlerde taklit-kopya edilmek suretiyle aynen kullanılması nedeni ile davalı şirket fiillerinin ayrı ayrı haksız olduğunun, haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, davacıların eser niteliğine haiz tasarımları üzerindeki Fikri Haklarına karşı yapılan tecavüzlerin ve haksız rekabet yaratan eylemlerinin Ref ve Men’ine, davalı şirket tarafından “…” markası altında üretilen ürünlerin imalatının veya satışa arz etmelerinin, ihracatlarının, ithalatlarının ve her türlü kullanımlarının önlenmesine, söz konusu ürünlerin bulundukları yerlerden toplatılmasına, elkonulmasına ve imhasına, müvekkillerinin haksız rekabet sonucu meydana gelen zararları nedeni ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 1.000,00 TL maddi tazminat, 15.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren banlakların uyguladığı en yüksek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline verilen kararın ülke genelinde yayın yapan tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde bir defaya mahsus olarak ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği, 30.05.2019 kayıt tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini arttırarak müvekkili lehine 30.000,00 TL maddi taziminata karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu ayakkabı modelleri eser niteliğinde olmadığı için FSEK e göre koruma talep edilemeyeceğini, tescilsiz olduklarını, davacı taleplerinin genel hükümlere göre haksız rekabet çerçevesinde değerlendirilebileceğini, bu hususun Asliye Ticaret Mahkemelerinin görev alınına girdiğini, bu nedenle görev itirazında bulunduklarını ayrıca bu kapsamda da TTK’nın 60.maddesine göre davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacıların Türk vatandışı olmadığını, Türkiye’de ikametlerinin bulunmadığını bu nedenle davacıların Türkiye’de dava açamayacaklarını, tespite konu ürünlerin uzun zamandır piyasada mevcut olan yenilik vasfı bulunmayan ürünler olduğunu, hali hazırda pazarlarda bile satıldığını davacıların yenilik unsuru taşımayan bu modelleri sahiplenmeye çalıştığını, taleplerin ayrı ayrı davalara konu edilmesi ve her talep için ayrı ayrı harç yatırılması gerektiğini, davacının taleplerine yönelik olarak yapılan tespitin usulsüz olduğunu, davacılardan … ‘ın davaya konu ayakkabı modelleri ile ilgisi olmadığını, bu davacı açısından sıfat yokluğu nedeni ile davanın reddinin gerektiğini, davacının hak iddia ettiği ayakkabı modellerinin eser niteliğinde olamayacağının … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/43 esas-2015/196 karar sayılı kararı ile hüküm altına alındığını, davacının dünyada ya da Türkiyede tescil ettirdiği “…” … markasının bulunmadığını, ayrıca … uygulamasının münhasıran davacıya ait olmadığını ve davacıdan önce de sektörde yaygın olarak kullanıldığını, renge dayanılarak 556 Sayılı KHK’ya göre koruma talep edilmesinin hukuka uygun olmadığını, davacının hak sahipliği iddasının bir çok ülkede dava konusu olduğunu ve iddialarının kabul edilmediğini, tek bir rengin hiçbir modacının tekeline bırakılamayacağı gerekçesi ile davacı aleyhine verilmiş mahkeme kararları olduğunu, alınan bilirkişi raporunun hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bilirkişi raporunda dava konusu ayakkabı modellerinin hem eser olduğu, hem de endüstriyel tasarım olduğunun belirtildiğini ancak eser ve endüstriyel tasarımın birbirinden farklı kavramlar olduğunu ve koruma yöntemlerinin de farklı olduğunu, davacı ürünlerinin sanat eseri olmayacağının açık olduğunu, endüstriyel tasarım olarak kabul edildiğinde ise Türkiye’de tescil edilmediği için koruma talebinde bulunulamayacağını, bilirkişi raporunun hiçbir objektif kritere dayanmadığını, ve davacı tarafın oluşturduğu etkiye dayalı olarak düzenlendiğini, müvekkili şirketin 1964 yılından beri İstanbul İli’nde ayakkabı tasarım ve üretimi ile iştigal ettiğini, yurt içinde ve yurt dışında bir çok saygın mağazada ürettiği ayakkabıları tüketiciye sunduğunu, her sezon 500 model ile tüketicinin karşısına çıktığını, müvekkilinin ürettiği 500 model arasında birkaç modelin benzerlik göstermesinin kaçınılmaz olduğunu, müvekkilin ürünlerinin sektörün en iyi ürünleri olarak yüksek kalite standardında olduğundan bahisle davacı tarafın maddi-manevi zarar ve taminata ilişkin taleplerinin haksız olduğunu, her iki davacının da maddi bir zararının olmadığını, maddi zarara yönelik dayanak gösterilmediğini bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava, Fikri Haklara – Eser Sahipliğine Dayalı Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti Ref ve Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada bildirilen tüm deliller usulüne uygun olarak toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak kök ve ek raporlar alınmıştır.
Davacının dayandığı ayakkabı modellerinin davacıya özgü modeller olup olmadığı, bu modellerin FSEK anlamında eser niteliği taşıyıp taşımadığı, eğer eser niteliği taşıyor ise ne şekilde sahibinin hususiyetini içerdiği, bu modellerin Türkiye’de ve dünyada ilk kez davacı tarafından mı yoksa başkaları tarafından mı piyasaya sunulduğu, davacının dayandığı modeller ile davalı tarafa ait olduğu iddia edilen modellerin birebir aynı olup olmadığı, eğer bu modeller birebir aynı değil ise, dava konusu ayakkabı modelleri nedeniyle, davacının dayandığı modeller ile davalı tarafa ait olduğu iddia edilen modellerin hedef tüketici kitlesi tarafından karıştırılıp karıştırılmayacağı, aralarında belirgin bir benzerliğin bulunup bulunmadığı, ayakkabılarda kırmızı taban kullanılmasının, davacıya özgü bir tasarım olup olmadığı, eğer böyle ise bunun ne şekilde tespit edilebildiği, kırmızı tabanlı ayakkabı modellerinin, davacıdan önce başkaları tarafından da kullanılıp kullanılmadığı hususlarında düzenlenen 11.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…Dava konusu … marka “…, …, …, …, …, …, …, …, …” model ve tasarımların yeni ve özgün olduğu, … tasarımlarının FSEK kapsamında sanat eseri olduğu, … ayakkabı tarafından üretilen … marka 8 model ayakkabının, … tasarımı “…, …, …, …., …, …, …, …, …” model ve tasarımları ile aynı olduğu…” görüş ve kanaatinin bildirildiği, 21.07.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise özetle;” TTK madde 54. 55/l/a/4 çerçevesinde davalı … A.Ş.’nin fiilinin davacı …’in ” …”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “….”, “…” isimli ayakkabı ürünleri ile aynılık-benzerlik taşımak sureti ile haksız rekabete yol açtığı…” kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Tarafların bilirkişi raporlarına karşı beyan ve itirazları ile bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler nazara alınarak oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan 19.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…davaya konu davacı ayakkabılarının FSEK anlamında eser vasfına haiz olmadığı, TTK’nın haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunabileceği, davacının ürünleri ile davalının ürünleri arasındaki birebir benzerlikler iltibas yaratmakta olduğundan ve ayrıca davacı ürünleri Türkiye’de satılmakta olan ürünler olduklarından davalının davacının ürünlerine benzer ürünleri piyasaya arzı haksız rekabet teşkilettiği, dosya kapsamında zarar miktarı net tespit edilemediğinden BK.nun 50 ve 51. maddelerinde yer alan ilkeler uyarınca uygun bir tazminatın takdir edilmesinin gerektiği, bu çerçevede somut olaydaki ihlalin yoğunluğu, miktarı göz önüne alındığında maddi tazminatın ortalama 30.000-TL olabileceği, iltibasa mahal verecek şekilde davacı tasarımlarına benzer tasarımları kullanmanın, satışa arz etmenin basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırılık teşkil edeceği…” kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
Bilindiği üzere Tescilli tasanmlar mülga KHK ve 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu rejimine tâbi iken tescilsiz tasarımlar genel hükümler ile TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümleri ve gerekli unsurları taşımaları koşuluyla FSEK tarafından korunurlar. Tescilsiz tasarımların belli şartlarla korunabileceği yine SMK kapsamında düzenlenmiştir. Tescilsiz tasarımların korunması gerekliliği bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere özellikle tekstil, takı vs kısa ömürlü sektörler bakımından bir ihtiyaç olduğu izahtan varestedir.
Davacının tasarımları Türkiye’de tescilli olmadığı, davacının davaya konu tasarımların eser niteliğinden bahisle ve haksız rekabete dayalı olarak davasını açtığı anlaşılmıştır. Tasarım; bir ürünün bütününün veya bir parçasının çizgi, şekil, renk, biçim, doku, malzemenin esnekliği ve/veya süslemesi gibi insan duyulan ile idrak edilebilen çeşitli unsur veya özelliklerin oluşturduğu görünümdür.
FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün ” sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise ” kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması’dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “subjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ililşkin şart” denilmektedir.
Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin ” hususiyetini’ taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu bağlamında bir eserden bahsedebilmek için, eserin, onu yaratının fikri emeğinin ürünü olması, yaratıcı, orijinal ve uslupsal farklılıklar göstermesi gerekir.
Eser sayılabilmede ikinci şart olan objektif unsur gereğince ise, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Yani Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku çerçevesinde korunan husus, düşünceler ve fikirler değil bunların ifade şeklidir. Fikri çalışmanın eser olarak korunabilmesi için fikir düzeyini aşmaları gerekir. Herkes tarafından ileri sürülebilecek, yeterince detaylandırılmamış insanlığın ortak malı niteliğinde kalmış ve özgünleşmemiş fikirler eser olarak korunmazlar. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Güzel sanat eserleri için bu iki unsura ek olarak “estetik değere sahip olma” unsuru da aranır. FSEK m.4/4 hükmüne göre, el işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları hususiyet taşımaları ve ayrıca estetik değeri taşıması koşuluyla güzel sanat eseri olarak da korunurlar.
Somut uyuşmazlıkta davacının tasarımlarının FSEK m.4/4 çerçevesinde güzel sanat eseri vasfını haiz moda tasarımı olarak FSEK korumasından yararlanıp yararlanmayacağının da irdelenmesi gerekir. Zira yukarıda da belirtildiği üzere tescilsiz tasarımın eser vasfına haiz ise FSEK çerçevesinde de korunacağı izahtan varestedir.
Raporlarda sektör bilirkişilerince yapılan değerlendirmeler de dikkate alındığında; özellikle takı, tekstil ve moda tasarımlarının kitlelerin zevkine uygun olarak veya sadece yeni bir moda yeni bir stil getirmek duygusu içinde yaratılan ve özellikle bu sektörlerde daha önce yaratılan tasarımlardan esinlenilen ve çoğunlukla da tasarıma konu ürünün dış görünüşün tasarımı şekillendirdiği ve bu özelliği ile eser sayılma için gerekli sübjektif unsur yani hususiyet taşıma unsurunun zayıf kaldığı yaratımlar olduğu dikkate alındığında davaya konu ayakkabı tasarımlarının güzel sanat eseri olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu tarz tasarımlar genel olarak haksız rekabet hükümlerine göre koruması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Haksız rekabet, TTK m.54 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Haksız rekabet hukuku da haksız fiilin bir türü olarak, haksız rekabet faili ile mağduru arasında dürüstlük kuralına uyma şeklinde hukuk düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet sebebiyle doğan bir zararı veya zarar tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlayan hukuki bir kurumdur. Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürüiebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına ve tarafların rakip olmasına da gerek yoktur.
Türk Ticaret Kanunu m.55/1-a bendinin 4 nolu alt bendine göre, “başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya müsait önlemler almak haksız rekabettir”. Bu hüküm bir haksız rekabet hali olan karştırılmayı başka bir deyişle iltibası düzenlemektedir. Karıştırılma(iltibas), ticari alandaki faaliyetlerde, şeyler arasında bir benzerliği veya karşımı ifade etmekte olup, satın alınan iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında veya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir.
Kanştırılmanın (iltibasın) varlığının kabul edilebilmesi için, davacının tanıtma işaretini davalıdan önce “haklı olarak kullanmış” olması zorunludur. Karıştırılma(iltibas), aynen veya benzerini kullanma şeklinde gerçekleşebilir. Serbest yararlanma ve benzetmenin, taklit ve halkı aldatıcı düzeydeki benzerlik boyutuna ulaşması ve bir işletmenin yıllar süren yatırımı ve özenli çalışması sonucunda oluşturduğu imajı simgeleştiren bir ürünün taklidi halinde haksız rekabet vardır. Dürüstlük kurallarına aykırı olmamak koşulu ile herkes başkasının emeğinin sonuçlarından yararlanarak daha iyisini gerçekleştirmek ve rekabete katılmak hakkını haizdir. Ancak, dürüstlük kurallarının ihlal edildiği noktada koruma başlar. Haksız rekabet hukukunun konusu, dürüstlük ilkesine aykırı ticaret yönetim ve uygulamalarına karşı çabayı, birikimi ve yatırımı kapsayan emeğin korunmasıdır.
Sektör bilirkişileri tarafından yapılan ve raporlara yansıtılan teknik değerlendirme kapsamında davacının ürünleri ile davalının ürünleri arasındaki birebir benzerlik olduğu, iltibasın mevcut olduğu ve davacı ürünlerinın Türkiye’de de satılan ürünler olduğu anlaşıldığından, davalının davacının ürünlerine benzer ürünleri piyasaya arzının haksız rekabet teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
TTK m.56 hükmüne göre, “haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir. Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir”. Davacının talep edebileceği maddi ve manevi tazminat TTK m.56 hükmü çerçevesinde olacaktır.
Bu hüküm çerçevesinde maddi tazminat talep edebilmek için, haksız rekabet fiilinin yanında ayrıca rekabet fiilini gerçekleştirenin kusurlu olması ve bir zararın gerçekleşmiş olması ve zarar ile fiil arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Kusurun derecesinin önemi yoktur, ihmal veya kasıt halinde de maddi tazminat davası açılabilmektedir. Davalının davacının tasarımlarını basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı davranarak iltibas yaratacak benzerini kullanması nedeniyle davacının maddi tazminat talep etme koşulları oluşmuştur.
Bir haksız fiil çeşidi olan haksız rekabet anlamında zarar, bir kimsenin müşterileri, kredisi, mesleki itibarı yahut diğer herhangi bir iktisadi çıkan bakımından mal varlığının mevcut durumuyla, haksız rekabet fiili olmasaydı arz edeceği durum arasındaki farkı ifade eder. Haksız rekabet fiili ile hem fiili zarar hem de yoksun kalınan kar birlikte de gerçekleşebilir. Bu takdirde haksız rekabet mağduru bu iki zararı da talep edebilir.
Somut olayda dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden zararın tespiti için gerekli davalıya ait ticari defterler, davacının ticari defterleri, vaki ihlalin hangi süre ile yapıldığının belli olmaması sebebiyle, zarar miktarı net tespit edilemediğinden BK.nun 50 ve 51. Maddeleri kapsamında zararın takdiren belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış her ne kadar davacı 30.05.2019 kayıt tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini arttırarak müvekkili lehine 30.000,00 TL maddi taziminat talep etmiş ise de yapılan ıslahın HMK 177 maddesinde belirtilen sürede yapılmadığı sözlü yargılamaya geçildikten sonra ıslah yapılmayacağı dikkate alınarak süresinde olmayan ıslah yapılmamış gibi davacının talebi değerlendirilmiş ve dosya kapsamına göre davacının talep etmiş olduğu 1.000,00 TL maddi tazminatın makul ve yerinde olduğu kanaatiyle taleple bağlı kalınarak bu miktar üzerinden maddi tazminat talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat talebi de yukarıdakı açıklamalar çerçevesinde TTK madde 56’ya dayalı olarak talep edilebilir. TTK m.56/1-e hükmüne göre, haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse Türk Borçlar Kanununun 58’inci maddesinde öngörülen şartın varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebilir. Söz konusu TTK m.56 ve BK m.58’inci maddelerin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuca göre, hakimin haksız rekabet eylemi dolayısıyla manevi tazminata hükmedebilmesi için davacının iktisadi menfâati yönünden zararın veya tehlikenin ve kusurun mevcudiyeti yeterlidir. Somut uyuşmazlıkta da iltibasa mahal verecek şekilde davacı tasarımlarına benzer tasarımları kullanmak, satışa arz etmek basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği manevi tazminatın şartlarının oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve yasal mevzuat kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı davaya konu ayakkabı modellerinin Fsek kapsamında eser niteliğinin bulunduğu iddiasıyla esere tecavüzün tespiti, men’i ve ref’i talebiyle davasını açmış ise de yukarıda izah olunduğu üzere davacıya ait tescilsiz ayakkabı tasarımlarının güzel sanat eseri olarak kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmakla Fsek kapsamında eser niteliğinin ve esere tecavüzün tespiti, men’i ve ref’i taleplerinin reddine, bu tasarımların TTK’nın haksız rekabet hükümleri kapsamında korunabileceği, davalının “…” markası adı altında satışa sunduğu ürünlerin davacıya ait “…, …, …, …, …, …, …, …, … modelleri ile birebir aynı nitelikte olması sebebiyle bu kullanımların TTK 55/1-a kapsamında haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmakla haksız rekabetin tespitine, men’ine ve ref’ine, maddi tazminat talebi yönünden tam bir zarar hesabının yapılmasının mümkün olmadığı farazi değerlendirmeler üzerinden yapılan tazminat hesaplamasının hükme esas alınamayacağı anlaşılmakla dosya kapsamı kullanım durumu dikkate alınarak TBK 50 maddesi uyarınca taleple bağlı kalınarak takdiren 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yine manevi tazminat yönünden izahı yapılan mevzuat kapsamında şartların oluştuğuna kanaat getirilmekle haksız rekabetin niteliği, davalının eyleminin ağırlığı ile dosya kapsamı itibariyle hak ve nasafet uygun düştüğü anlaşılan manevi tazminat talebinin tümden kabulüne 15.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine ve hüküm özetinin ilanına karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalının “…” markası adı altında satışa sunduğu ürünlerin davacıya ait “…, …., …, …, …, …, …, …, … modelleri ile birebir aynı nitelikte olması sebebiyle bu kullanımların HAKSIZ REKABET TEŞKİL ETTİĞİNİN TESPİTİNE, MEN’İNE VE REF’İNE, davacının davaya konu modellerin Fsek kapsamında eser niteliğinin ve esere tecavüzün tespiti, men’i ve ref’i taleplerinin REDDİNE,
2-Davacının maddi tazminat talebinin KABULÜ İLE; 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacının manevi tazminat talebinin KABULÜ İLE; 15.000,00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıya ait olmak üzere trajı en yüksek 3 gazeteden birinde ilanına,
5-Alınması gerekli 1.092,96 TL karar harcından peşin yatırılan (ıslah+peşin harç) 796,19 TL’den mahsubu ile kalan bakiye 324,47 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
6-Davacılar tarafından yapılan:5.450,00 TL bilirkişi ücreti, 1.302,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 6.752,70 TL ile 796,19 TL harç (ıslah+peşin+başvuru) olmak üzere toplam 7.548,89 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Davacılar yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen haksız rekabetin tespiti, men’i ve ref’i talepleri yönünden AAÜT’ne göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
8-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan FSEK kapsamında esere tecavüzün tespiti, men’i, ref’i talepleri yönünden AAÜT’ne göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine,
9-Davacılar yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden AAÜT’ne göre tespit olunan 1.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
10-Davacılar yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden AAÜT’ne göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
11-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/05/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır