Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/189 E. 2019/458 K. 12.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/189
KARAR NO : 2019/458

DAVA : FSEK-İzinsiz Kullanım Nedeniyle Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/09/2014
KARAR TARİHİ : 12/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-İzinsiz Kullanım Nedeniyle Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin 1956 yılında Cumhuriyet’in ilk … bakanlarından … tarafından kurulduğunu ve günümüze kadar Türk düşünce ve edebiyat dünyasına büyük hizmetlerde bulunmuş saygın ve köklü bir kuruluş olduğunu, 5846 sayılı FSEK’in 6.maddesinin 1 nolu bendinde de tercümelerin “işlenme eser” olarak sayıldığını ve bu kanun uyarınca korunduğunu, müvekkili şirketin ise bu alanda Türkiye’nin önde gelen yayınevlerinden olduğunu, müvekkili şirket yetkilileri tarafından FSEK hükümlerine göre tüm mali hakları Kültür Yayınları’na devredilmiş olan …’nin …, …’nin …, ..’nin …, …’nin … adlı işleme eserlerde geçen bölümlerin büyük bir kısmının birebir olarak davalı yayınevi tarafından basıldığını ve piyasaya sürüldüğünü, internet sitelerinde adı geçen eserlerin reklam ve pazarlamasının yapıldığını, satışının devam ettiğinin tespit edildiğini, davalı tarafından basılan tercüme eserlerin tüm mali haklarınnı FSEK 52.maddesi uyarınca müvekkili şirkete ait olduğunu, dava konusu eserlerin mali haklarının imzalanan sözleşmeler ile müvekkiline devredildiğini, çeviri eserlerin 10 yıl süre ile tüm haklarının müvekkilinin kullanımında olduğunu, davalı …’nin bu çeviri eserleri izinsiz olarak kullanarak müvekkilinin mali haklarına tecavüzde bulunduğunu ve halen tecavüze devam ettiğini, davalının söz konusu eserlere ilişkin yeni bir çeviri yaptırmadığını, müvekkili şirketin mali haklarına sahip olduğu çevirileri izinsiz ve habersiz olarak basıp haksız kazanç elde ettiğini, davalı tarafın basmış olduğu kitaplarda müvekkili şirketin yaptırdığı çevirinin kimi cümlelerinin aynen yer aldığını, kimi cümlelerin ise devrik olarak kurulduğunu veya cümle içindeki kelimelerin eş anlamlılarının kullanıldığını, bu durumun davalının kötü niyetli iradesini ortaya koyduğunu, davalının orijinal eserleri tahrif ederek, gerçekleştirdiği hukuka aykırılığın ortaya çıkmasını gizlemeye çalıştığını, esere ilişkin mali hakları ihlal ettiği gibi eser sahiplerinin manevi haklarını da ihlal ettiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, müvekkili yayınevinin FSEK 68.ve 70.maddeler çerçevesinde zararının karşılanmasına, FSEK 68.maddesi gereğince talep edebileceği zararın üç katına tekabül eden bedelin netlik kazanacak bedele mahsuben şimdilik 10.000 TL’nin bütün kitaplar için tespit edilecek davalı tarafından haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan ilk basım tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, tecavüzün ref’i muhtemel tecavüzlerin men’i ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin yayıncılık işi ile iştigal ettiğini, … adı altında faaliyet gösterdiğini, davanın müvekkili şirket aleyhine açılmasının doğru olmadığını, müvekkili şirketin çevirileri yapan …’dan telif haklarını alarak bu eserleri yayınladığını, bu konuda doğan hata ve sorumluluğun çeviriyi yapana yöneltilmesi gerekirken müvekkiline yöneltilen husumet yönünden davanın usulden reddini talep ettiklerini, çeviriyi yapan …’nın konusunda uzman bir çevirmen olduğunu, dava konusu eserleri hazırlarken hiçbir Türkçe eser ve kaynaktan yararlanmadığını, davacı eserlerini dahi okumadığını, tamamı ile kendi emeği ile kendine özgü hazırlanmış en büyük özelliğinin de orijinal metinde belirtilmeyen fakat bilhassa kullanmış olduğu kaynaklar olduğunu, kelimeler ve kendi stili olan dipnotları olduğunu, kimi zaman bazı ingilizce deyim ve ifadelerin okuyucular tarafından anlaşılması amacıyla Türkçeleştirildiğini, yararlanılan kaynaklarında açıkça gösterildiğini, dava konusu benzerliklerin tamamen tesadüfi olduğunu, tiyatro türü olan ve orijinal metnin uzun yıllırdır birçok çevirisi bulunan bir eser olduğunu, davacının tüm iddialarının yersiz olduğunu ve benzerlikler için verdiği örnekler için orijinal metin araştırması ve incelemesi yapmadan tamamen haksız ithamlarda bulunduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini ve çevirmen …’ya ihbar edilmesini istemiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak raporlar alınmıştır.
Mahkememizce alınan 12/05/2015 tarihli raporda bilirkişi, davacı tarafından dosyaya sunulan …’nin … (…), … (…), … (…) ve … (…) isimli eserleri ile davalı yayınevi (… Yayınları) tarafından basılan ve çevrilen … (… …), … (… …), … (… …) ve … (… …) eserlerini tarafsız ve objektif olarak kullanılan dil, cümle yapıları, üslup, gramer ve genel cümle kurumları açısından benzerliklerini, ayrıldıkları bölümlerini incelemesi neticesinde; davacı ve davalı yayınevleri tarafından çevrilen ve basılan sunulu kitaplar arasında birçok benzerlikler, aynılıklar ve zaman zaman ayrışmalar tespit edildiğini belirtmiştir.
Davalı vekili bilirkişi raporuna itirazında, bilirkişinin farklılık diye gösterdiği alanda Kültür Yayınlarının daha çok şiirsel anlatım kullanırken, Parola’nın düz yazım şekli tercih ettiğini, fakat gramer, uslüp ve dil kullanımı aynı denilen yerde de bu farklılığın devam ettiğini, uslübun aynı olmadığını, müvekkili aleyhine eksik tespit ve incelemeler içeren bilirkişi raporunu kabul etmediklerini belirtmiştir.
Mahkememizce alınan 10/05/2016 tarihli raporda bilirkişi heyeti, davalının yayınladığı eserlerin dili yer yer bir … tercümesine uymayacak kadar sadelik, basitlik gösterirken yer yer de daha teatral bir özelliğe kavuştuğunu, bunun da davalının yayınladığı eserlerde bariz bir dil uyumsuzluğuna neden olduğunu, eserlerin orijinallerinde kullanılmış olan sözcüklerin Türkçede birkaç farklı şekilde karşılıklı olabilecekken ve bu karşılıkların hepsinin de çeviri açısından uygun olabileceği durumlarda davacı tarafından tercüme ettirilmiş ve yayınlanmış olan metinlere tıpatıp benzemeleri davalının yayınladığı eserlerin tercümeleri sırasında davacının eserlerinden yararlanıldığı izlenimini verdiği, bu nedenle davalı tarafın bahse konu tercümelerde davacının eserlerini birebir kopyalamadığı ama yer yer bu eserlerin tercümelerine başvurduğu, örneklerde bahse konu olan pasajların ve ayrıca buraya aktarılmamış bulunan başka pasajların tercümelerinde davacının tercümelerini referans aldığı, dava konusu 4 eserin rayiç bedelinin hesaplandığı üzere 11.610,00 TL olduğu, dava konusu 4 eserin davacı tarafından stoklarında hiç kalmadığı düşünüldüğünde elde ettiği net gelirinin 24.334,56 TL olduğu hususlarında görüşlerini bildirmişlerdir.
Taraf vekilleri bilirkişi raporuna itirazlarını sunarak ek rapor alınması talebinde bulunmuşlardır.
Mahkememiz dosyasına sunulan 17/04/2017 tarihli ek raporda bilirkişi heyeti, kök rapordaki görüşlerini muhafaza ettiklerini ve kanaatlerinin değişmediğini, davalı tarafın bahse konu tercümelerde davacının eserlerini birebir kopyalamadığı ama yer yer bu eserlerin tercümelerine başvurduğu, örneklerde bahse konu olan pasajların ve ayrıca buraya aktarılmamış bulunan başka pasajların tercümelerinde davacının tercümelerini referans aldığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Yine mahkememizce alınan 22/01/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, sözü geçen metinler arasında benzer olmayan pasajların olduğunu, fakat intihal fiili tek bir benzerlikle bile işlenmiş olacağından benzemeyen pasajlar değil, benzeyen pasajlar/dizelerin mercek altında olduğunu, bu benzerliklerin de bazen cümle yapısı, bazen kelime seçimi ve birebir aynı cümleler ile kendini gösterdiğini, söz konusu olan iki çevirideki benzerliklerin, bu metinlerin farklı çevirilerinde karşılaşılmayan benzerlikler olduğunu, bu da bu benzerliklerin genel geçer veya anlam nedeniyle zorunlu olmadığı gerçeğini yani farklı çevirmenin mümkün olduğu ve bu benzerliklerin tesadüfi olmadığı düşüncesini güçlendirdiğini, davalının ve davalı tarafa ait çevirinin çevirmeninin savunmalarında, … metinlerini çevirmek için olmazsa olmaz olarak belirttikleri sözlüğü içeren … ne yazık ki 2004’de oyun metinlerinin yüklenmesi ile açılmış ve sadece uzmanları içeren değil, içeriğine dışardan herkesin destek olabileceği bir internet sayfası olduğunu, öte yandan sitenin sözlüğü sözcük anlamlarını İngilizce verdiğini, kısacası, … çevirisi için birden fazla … sözlüğü olduğunu, hatta bu raporda da sözü geçen açıklamalı, kelimelerin o dönemki anlamlarını ve …’in muhtemel anlamlarını ve kelime oyunlarını da içeren, dipnotlu orijinal dilinde metin baskılarının da bulunduğunu, bu çeviri için … yerine veya en azından ek olarak daha resmi, daha akademik metin ve kaynaklar kullanılması daha doğru olabileceğini, aynı zamanda bu sözü geçen çevrimiçi sözlük veya herhangi bir sözlük hem İngilizce hem de birden fazla anlam sunduğu, bir çevirmen özenle kelime karşılığı ararken kaynaklardan faydalanacağını fakat iki farklı çevirmenin, özellikle de metindeki tam ve/veya düz anlamı olamayan kelimeler söz konusu olduğunda, çeşitli karşılıklar arasından aynısını seçiyor olmasının da çok tesadüfi olamayacak bir durum olduğunu davalı yayınevi de, davalı çevirinin çevirmeni de sözü geçen … oyunlarının Türkçe’deki başka çevirilerini okumadıklarını /kontrol etmediklerini söylediklerini, bu fiziksel olarak kanıtlanamayacak bir olgu olduğu gibi, durum gerçekten böyleyse bile çevirmenlik ve yayıncılık açısından kabul edilemeyecek bir hata olduğunu, Shakespeare metinlerinin doğası gereği zor metinler olduğu, bununla birlikte dilimize de daha önce çevrilmiş metinler olduğunu, bu çevirilerden yardım almak amaçlı yararlanılsa bile, intihal suçu işlememek adına metinlerin kontrol edilmesi gerektiğini, çevirmen etki altında kalmamak için bakmamayı tercih etse bile, yayınevinin yani editörün çevirilen metinleri bir benzerlik olma durumunu engellemek için diğer çevirilerle karşılaştırması gerektiğini, bu durumda eski çevirilerin okunmamış olması savunmasının aslında başka bir hataya işaret ettiğini, bu tür çevirilerde, genel geçer kelimelerin, metnin düz anlamları ve doğru çeviriler vs. söz konusu olduğunda, benzerliklerin kaçınılmaz olduğunu, fakat metinde yer almayan eklemeler, değiştirilen cümle yapıları, deyim ve tamlama seçimleri ve hatta bir dizeden daha uzun her bir pasajın (ek vesaire değişiklikler dışında) başka bir çeviridekiyle birebir aynısı olması tesadüfi olması veya ancak o şekilde yapılabileceği gibi savunma ile açıklanamayacağını, bu tür benzerliklerin başka yayın evlerinden çıkan çevirilerde de görülmediğini ve bu davada söz konusu olan iki çevirinin ekleme, yorumlama, olmayan bir anlam çıkarma, hatta bazen pasaj halinde dizelerin birebir benzerlikleri davalı tarafa ait çevirilerin davacı tarafa ait çevirilerden yararlandığı ve intihal fiilinin işlendiği sonuca varılmasına neden olduğunu, mali yönden yapılan inceleme ve değerlendirmede; davalının dava konusu 4 eserden kazanabileceği toplam kazanç 22.524,24 TL ve rayiç bedel 21.492,60 TL olarak hesap edildiği, davalının tecavüzünün haksız fiil olarak kabul edilmesi halinde, dava konusu kitaplar için belirlenen rayiç bedel üzerinden, kitapların ilk basım tarihinden, dava tarihine kadar olan sürede hesap edilen ticari faiz 8.036,02 TL, FSEK md. 68 uyarınca, takdiri Mahkemeye ait olmak üzere, davacının 21,492,60 TL rayiç bedelin üç kat fazlası olan 64.477,80 TL isteyebileceği kanaatine vardıklarını belirtmişlerdir.
Tarafların itirazları sonrasında 28/06/2018 tarihinde sunulan ek raporda bilirkişiler, davalı tarafından dosyaya sunulan 3 sözleşmenin de incelendiğini, söz konusu sözleşmelerde çevirilerden kaynaklı üçüncü kişilerin hak iddiaları hususunda bir düzenlemenin bulunmadığını, davalı yayıncının çeviri niteliğindeki işleme eser hakkına tecavüz teşkil eden faaliyetlerden dolayı sorumlu olduğunu, kök raporda yer alan çevirilere ilişkin değerlendirmelerini muhafaza ettiklerini belirtmişlerdir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde, 10.000,00 TL talepli olarak açtıkları davayı ıslah ederek 21.492,60 TL’nin FSEK 68.maddesi uyarınca üç katı olan 64.477,80 TL’ye çıkarttıklarını, bu bedelin davalıdan tahsilihe karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış eser sahipliğine tecavüzün tespiti, men’i ref’i ve FSEK 68 kapsamında maddi tazminat talebine ilişkindir.
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/b maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formalarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Yasada fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri ikinci maddede düzenlenen ilim ve edebiyat eserleri, üçüncü maddede yer verilen musiki eserleri, dördüncü maddede tanımlanan güzel sanat eserleri, beşinci maddede düzenleme bulan sinema eserleri ve son olarak altıncı maddedeki işleme ve derlemeler olarak sayma yöntemiyle belirlenmiş bulunmaktadır. Buna göre bir eserin bir dilden diğer bir dile çevirisi işleme niteliğinde olup, işleme üzerindeki mali ve manevi haklar da işleyene ait olur.
Bilindiği üzere işlenme eserler; mevcut bir fikir ve sanat ürününden faydalanılarak meydana getirilen, fakat tamamıyla asıl eserden bağımsız olmayan, ancak işleyenin de hususiyetini taşıyan fikir ve sanat ürünleridir. İşlenme eserlerde var olan bir eser başka bir formata sokulmaktadır.
Tercüme başka bir deyişle çeviri, sözlük anlamı olarak, dilden dile aktarma anlamına gelmektedir. Tercüme, asıl eserin tamamiyet ve hususiyetleri muhafaza edilerek, edebi veya ilmi bir mahsulün başka bir lisana naklidir. Tercümede asıl eserdeki fikirler, başka bir lisanın kelimeleri ile ve o lisanın cümle yapısına uyularak ifade edilmektedir. Tercümenin hususiyeti, asıl eserdeki fikirleri aynı ahenk, aynı üslup ve aynı akıcılık ile meydana çıkarmasıdır.
Bir tercümenin (çevirinin) FSEK kapsamında korunabilmesi için, sahibinin yani çeviriyi yapanın hususiyetini başka bir deyişle kişisel özelliklerini taşıması gerekir. Tercümedeki yaratıcı unsur, muhtevada değil, harici şekildedir. Tercümede hususiyet yoksa, yapılan tercüme bir işlenme eser olarak nitelendirilemez.
Yasa eser sahibini bir eseri meydana getiren kişi olarak belirlemiştir. (FSEK md. 8/1) Eser sahibinin kullanabileceği mali haklar ise, FSEK 21 ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre, mali haklar, FSEK’nun, 21. maddesindeki işleme hakkı, 22. maddesinde düzenlemesini bulan eserin aslı veya kopyalarının herhangi bir şekil veya yöntemle tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli çoğaltma hakkı; 23. maddede belirlenen eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralama, ödünç verme, satışa çıkarma veya diğer yollarla yayma hakkı; 24. maddede doğrudan veya dolaylı olarak bir eserden ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynatmak, göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı; 25. maddedeki işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olarak belirlenmiş bulunmaktadır. FSEK’in 48. Maddesi uyarınca mali haklar süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebilir. Mali hakların sadece kullanma yetkisi de bir başkasına bırakılabilir.
FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”.
FSEK m.12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl bak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamızsa, adi vekalet hükümleri uygulanır.”
Bu bilgiler çerçevesinde bilirkişi raporundaki tespitler dikkate alınarak somut olaya dönüldüğünde davaya konu …’nin …, …’nin …, …’nin …, …’nin … isimli tercüme eserlerin dilin cümle yapısına uygun olarak naklini içeren, aynı ahenk, aynı uslup ile Türkçeye aktaran bu nitelikleri gereği hususiyet taşıyan FSEK 6/1 anlamında işlenme eser oldukları, davacının FSEK hükümlerine göre tüm mali hakları devraldığı dikkate alındığında bahse konu işlenme eserler üzerinde mali hak sahibi olduğu olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
FSEK’nun 68. Maddesi mali haklara tecavüze ilişkindir. Buna göre “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir. İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmamışsa hak sahibi çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzeri araçların imhasını veya üretim maliyet fiyatını geçmeyecek uygun bir bedel karşılığında kendisine verilmesini ya da sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını talep edebilir. Bu husus, izinsiz çoğaltanın hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmışsa hak sahibi, tecavüz edenin elinde bulunan nüshalar hakkında ikinci fıkradaki şıklardan birini kullanabilir. İkinci ve üçüncü fıkraların eser sahibinden başka hak sahiplerince uygulanabilmesi için eser sahibinin bu Kanunun 52 nci maddesine uygun yazılı çoğaltma izni aranır. Hak sahiplerinden biri, ikinci ve üçüncü fıkralar uyarınca talepte bulunduklarında Ceza Muhakemesi Kanununun el koymaya ilişkin hükümleri delil elde etmek amacı dışında uygulanmaz. Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir.”
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi heyet raporlarındaki tespitler ile bir arada değerlendirildiğinde; davacının mali hak sahibi olduğu …’nin …(…), …(…), … (…) ve …(…) isimli tercüme eserler ile davalı yayınevi (Paraf/Parola Yayınları) tarafından basılan ve çevrilen … (Çevirmen …), … (Çevirmen …), …. ( …) ve … (Çevirmen …) eserleri karşılaştırmalı olarak(tarafsız ve objektif olarak kullanılan dil, cümle yapıları, üslup, gramer ve genel cümle kurumları açısından benzerlikleri ve ayrıldıkları bölümler yönünden) incelendiğinde, davalının yayınladığı eserlerin dilinin yer yer bir … tercümesine uymayacak kadar sadelik, basitlik gösterdiği, yer yer de daha teatral bir özelliğe kavuştuğu, bunun da davalının yayınladığı eserlerde bariz bir dil uyumsuzluğuna neden olduğu, eserlerin orijinallerinde kullanılmış olan sözcüklerin Türkçede birkaç farklı şekilde karşılıklı olabilecekken ve bu karşılıkların hepsinin de çeviri açısından uygun olabileceği durumlarda davacı tarafından tercüme ettirilmiş ve yayınlanmış olan metinlere tıpatıp benzemelerinin davacının eserlerinden yararlanıldığı izlenimini verdiği, davalı tarafın bahse konu tercümelerde davacının eserlerini birebir kopyalamadığı ancak yer yer bu eserlerin tercümelerine başvurduğu, örneklerde davacının tercümelerini referans alındığı, bu benzerliklerin de bazen cümle yapısı, bazen kelime seçimi ve birebir aynı cümleler ile kendini gösterdiği, söz konusu olan iki çevirideki benzerliklerin, bu metinlerin farklı çevirilerinde karşılaşılmayan benzerlikler olduğu, bu durumun benzerliklerin tesadüfi olmadığı düşüncesini güçlendirdiği, sonuç olarak metinler arasında benzer olmayan kısımlar olsa bile intihal fiilinin tek bir benzerlikle bile işlenebileceği dikkate alındığında davacının intihal iddiasının sübut bulduğu anlaşılmakla davacının subüt bulan davasının kabulü ile davacının mali haklarının ihlal edildiğinin tespitine, muhtemel tecavüzlerin önlenmesine, bu kapsamda ek ve yeni baskıların önlenmesine, davanın fsek 68 e dayalı olarak açıldığı taraflar arasında taraflar arasında farazi sözleşme ilişkisinin kurulduğu dikkate alınarak toplatma ve ref talebinin reddine, sektör bilirkişilerince tespit olunan rayiçler dikkate alınarak FSEK 68 gereği 3 kat tazminat hesabı ile 64.477,80 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalı tarafça basılan …’e ait “…, …, …” isimli tercüme eserlerin mali hakları davacıya ait olan tercüme eserlerden intihal içerdiğinin, FSEK kapsamında davacının mali haklarının ihlal edildiğinin TESPİTİNE, muhtemel tecavüzlerin ÖNLENMESİNE, bu kapsamda ek ve yeni baskıların ÖNLENMESİNE, toplatma ve ref talebinin REDDİNE,
2-Davacının maddi tazminata yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile; FSEK 68 gereği 21.492,60 x 3 hesabı ile 64.477,80 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Hüküm özetinin karar kesinleştiğinde bir defaya mahsus olmak üzere traji en yüksek 3 gazeteden birinde masrafı davalıya ait olmak üzere ilanına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 4.404,47 TL karar harcından peşin yatırılan 170,80 TL ve 930,00 TL ıslah harcının mahsubu ile kalan 3.303,67 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 7.442,55 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen talepler yönünden 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan: 2.750,00 TL bilirkişi ücreti, 686,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.436,00 TL’nin -ret ve kabule göre takdiren hesaplanan- 3.092,40 TL’si ve 1.126,00 TL harç (peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 4.218,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan; 1.200,00 TL yargılama giderinin- ret ve kabule göre takdiren hesaplanan- 120,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekilleri ile davalı asilin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/11/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır