Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/184
KARAR NO : 2019/181
DAVA : Marka Tecavüzü ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 09/07/2014
KARAR TARİHİ : 14/05/2019
Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzü ve haksız rekabetin tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin 1978 yılında kurulduğunu, ABD menşeili bir ticari şirket olduğunu, müvekkilinin günümüzde GPS teknolojilerinin kullanıldığı sektörlerde … markası başta olmak üzere birçok marka ile 150’den fazla ülkede faaliyet gösteren ve koordinat belirleme ve 3D modelleme alanında binlerce patente sahip uluslararası ölçekli bir firma olduğunu, davalılardan … Tic. Ltd. Şti’nin de aynı alanda faaliyet gösterdiğini, diğer davalı …’in de davalı firmanın sahibi olduğunu, müvekkiline ait … markasının ve ticari unvanının davalılardan … tarafından “…” internet alan adı olarak tescil edildiğini ve söz konusu sitede müvekkilinin marka ve ticaret unvanı kullanılmak suretiyle diğer davalı firmaya ait ticari ürünlerin pazarlandığını, … alan adlı internet sitesinde müvekkilinin ticari unvanı ve dünyaca tanınmış markası … ibaresinin sonuna eklenmiş olan “…” ibaresinin “…” ibaresinin kısaltması olduğunu ve gerek müvekkilinin gerekse davalının faaliyet gösterdiği iş kolunu da tanımladığını, bu durumun müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalıların müvekkilinin markasından ve tanınmışlığından kötüniyetli şekilde yararlanmaya yönelik hakeret ettiklerini, müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunu ve “…” ibareli marka üzerinde müvekkilinin gerçek hak sahibi ve dünya üzerindeki maliki olduğunu, hak sahipliğinin 1978 yılına dayandığını, markanın ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi korunmakta olduğunu, müvekkili tarafından yapılan yatırım ve geliştirilen teknolojilerin sürekli “…” markasını kullanarak gerçekleştirildiğini, söz konusu markanın ticari unvan korumasına tabi olduğunu, davalının eyleminin ise müvekkilinin markasını sömürmeye yönelik olduğunu, davalının … adresini adına haksız yere tescil edip kendi nam ve hesaplarına kullanarak hem … kelimesi ile markası ve ticari itibarı üzerinde menfaat elde etmekte olduğunu ve müvekkiline doğrudan zarar verdiğini, müvekkiline ait markayı kullanarak ve satışa sunarak marka ihlalinde ve haksız rekabette bulunduğunu belirterek, davalıya ait … ve … ile … alan adlarının kullanımının yasaklanarak erişimin engellenmesi, bu alan adları üzerinde ve içinde … ibaresi geçen herhangi bir alan adı üzerinde davalının eyleminin önlenmesi yolunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının haksız rekabetinin tespitini, men’ini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsili ile hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde, ek bilirkişi raporunda müvekkilinin 98.477,42 TL maddi tazminat talep edebileceğinin tespit edildiğini, bu nedenle fazlaya ilişkin saklı tutulan haklarına binaen 1.000,00 TL olan maddi tazminat taleplerini 98.477,42 TL olarak ıslah ettiklerini, bu nedenle 98.477,42 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı markasının tanımış marka olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin 2010 yılında … firması ile temsilcilik sözleşmesi yaptığını, buna rağmen markanın kullanılmadığını, davacı ürünlerinin satılması için bir gayret içerisine girilmediğini, zira … markasının Pazar sıralamasında üst sıralarda olmadığını, markanın tanınmadığını, müvekkiline ait web sitesinin alındığı tarihin 2012 olduğunu, web sitesi alan adlarında ilk gelen, ilk alır mantığının hakim olduğunu, com, org, net vb uzantılarla ilgili alan adları ve işlemlerinin müvekklinin web sayfalarını düzenleyen sosyal medya firmasının yürüttüğünü, 2014 yılı itibariyle henüz davacının Türkiye’de marka tescili yaptırılmaması karşısında müvekkilinin 2012’de bu hakkı elde ettiğini, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, müvekkiliyle ilgili internet sitesi alan adları ve işlemlerini Sosyal Medya Firmasının yürüttüğünü, müvekkilinin davacının site ismiyle ilgili sorununu dava dilekçesinin tebliği ile öğrendiğini, müvekkilinin internet arama motorlarında söz konusu sitesini üst sıralara çıkaracak ve “…” ismi yazıldığında olası müşterilerin görebileceği hale getirmek için gerekli herhangi bir işlem, reklam ya da Google adwords çalışması yapmadığını, Google arama motorunda “…” yazıldığında, “…”un ve google adwords reklamı veren firmaların çıktığını, söz konusu siteye girebilmek için … yazılması gerektiğini, müvekkili …’in ve firmasının bu işlemden bir kazancı olmadığını, davacının uyarıda bulunmadığını, davacının herhangi bir zararının olmadığını, manevi olarak korunan bir hakkının da olmadığını, zararının doğmadığını, müvekkilinin satışını yaptığı cihazların ana kartının da “…” olduğu halde bu ismi kullanıp, reklam yapmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Dava, 556 sayılı KHK ve TTK hükümleri uyarınca açılmış, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, … Ticaret Odasından emsal lisans bedel bilgisi sorulmuş ve dosya arasına alınmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak kök ve ek raporlar alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumundan gelen cevabi yazının incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli, 07, 09, 37, 38,41 ve 42.sınıf emtilarında tescilli markanın … adına 03/10/2013 tarihinden itibaren tescilli olduğu anlaşılmıştır.
… Ticaret Odasının 25/11/2015 havale tarihti yazısında “iddia edilen markanın bilinirliğine dair herhangi bir bulgu olmadığı, ayrıca söz konusu markaya ilişkin firmalar arasında lisans sözleşmesinin yapılmış olması durumunda sözleşmede belirtilen şartların geçerli olacağı, sözleşmenin olmaması durumunda ise, söz konusu markanın cirosunun %10’u oranında rakamın emsal lisans bedeli olarak tespit edilebileceği” belirtilmiştir.
Mahkememizce alınan kök raporda bilirkişiler; davaya konu … adlı internet sitesine erişimin mevcut durumda bulunmadığını, ancak eski tarihlerde sitenin yayında olduğunu, sitenin yayında olduğu vakitlerde sayfada “…”, “…” ve “…” linklerinin bulunduğunu ve bu linklerin … adresine yönlendirme yaptığını, yönlendirme yapılan sitenin davalı tüzel kişiye ait olduğunu ve sitede farklı markalarda haritacılık ve topografi alanında kullanılan ölçme cihazlarının bulunduğunu, bu cihazlar arasında davaya konu “…” markalı ürünün de yer aldığını, davacıya ait markanın ayırt edilemeyecek kadar benzerinin … alan adı olarak kullanılmasının davacı markasına tecavüz teşkil ettiğini ve … adlı siteden verilen linklerle yine davalıya ait bir başka site olan … adlı siteye yönlendirilme yapılmasının da davacı markasından haksız yararlanma olduğunu, davacının maddi tazminat olarak talep ettiği KHK m.66/c uyarınca, davacı tarafın örnek lisans sözleşmeleri, emsal lisans bedeli ve davalı yanın 2012-2013-2014 yıllarına ilişkin gelir tablolarının incelenmesi sonrasında hesaplanabileceği görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
Davalı vekili kök rapora itiraz dilekçelerinde, müvekkilinin … Ltd. şirketi ile 1 yıllık lisans sözleşmesi imzalayıp 1 yıl boyunca bu sözleşmeye bağlı olarak söz konusu şirketin ürünlerini satma yetkisi kazandığını, söz konusu lisans sözleşmesinin müvekkiline yüklediği yükümlülükten dolayı müvekkilinin ilgili markanın ürünlerini satabilmek için internet sitesi açıp bu ürünleri sattığını, … sitesi geçerli olduğu dönemde dahi, arama motorlarında kolayca bulunamadığını, bu bakımdan davacı şirket ile rekabet edebilecek durumda olmadığını veya ilgili siteyi arama motorunda araştıran kimsenin yanılmasının söz konusu olmayacağını, söz konusu internet sitesinin müvekkili ile davacı şirket arasındaki lisans sözleşmesi geçerli olduğu dönemde açılmış olduğunu ve sözleşme bitiminden sonra müvekkiline söz konusu sitenin kapatılması hakkında herhangi bir talep gelmediğini, söz konusu internet sitesinde davacı şirkete ait ürünlerin ikinci elinin yer aldığını, müvekkilinin söz konusu alan adını “…” ürünlerini sattığı için satın aldığını, ancak bu siteye markayı taklit edecek hiçbir içerik yüklemediğini, sadece kendi firma sitesine yönlendirme ile alan adının sahipliğini üstlendiğini, raporda benzerlik araştırmasının hangi kurallar çerçevesinde yapıldığının gerekçelendirilmemiş olduğunu, uyuşmazlığa herhangi bir uygulanabilirliği olmayan 556 sayılı KHK m.8/4’den hareketle, tanınmış marka yorumunun kabul edilemez olduğunu, kaldı ki, yurt dışı verilerinden hareket edilmek suretiyle tanınmış marka tespitinin yapılamayacağını, davanın, davacı markasının tescil tarihinden önce açılmış olduğunu, davaya konu internet sitesinin 2014 yılında yayında olmadığını, bu bakımdan tazminat talebinin sadece 2014 yılına ait olabileceğini, ancak 2014 yılında da yayında bulunan bir sitenin bulunmadığını, müvekkillerinden …firmasının davacı şirket ile sözleşme imzaladığını ve buna göre yetkili temsilci olduğunu; davacı markasının tescil başvurusunun 03/10/2013 tarihli olduğunu, ancak davaya konu internet sitesinin yayına girme tarihinin daha eski olduğunu, tazminat hesabı için emsal lisans araştırmasının ve objektif bir lisans bedelinin belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Mahkememizce yapılan 08/10/2015 tarihli oturumda bilirkişi raporunda belirtilen eksikliklerin giderilmesi ve bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verildiği ancak bu aşamada eksikliklerin tamamlanmadığı ve taraf vekillerinin itirazları, heyete harita mühendisi bilirkişinin de eklenmesinin talep edildiği, düzenlenen 26/04/2016 tarihli oturum 1 nolu ara karar uyarınca mevcut raporun uyuşmazlığı yeteri kadar aydınlatmadığı gözetilerek heyete harita mühendisi bilirkişinin eklenmesine ve bu şekilde ek rapor alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan 12/04/2017 tarihli ek raporda bilirkişiler, davaya konu … adlı internet sitesine erişimin mevcut durumda bulunmadığını, ancak eski tarihlerde iki yıl süreyle sitenin yayında olduğunu, sitenin yayında olduğu zamanlarda sayfada “…”, “…” ve “…” linklerinin bulunduğunu ve bu linklerin … adresine yönlendirme yaptığını, yönlendirme yapılan sitenin davalı tüzel kişiye ait olduğunu ve sitede farklı markalarda haritacılık alanında kullanılan ölçme cihazlarının bulunduğunu, bu cihazlar arasında davaya konu … markalı ürünlerin yapılan arşiv araştırması sonucunda sitede yer almadığı ancak ikinci el … marka cihazlar satıldığını, davalı firmanın her ne kadar davacı firmaya ait markaları ürünlerinin bayisi ise de, davacı firma tarafından açıkça yetkilendirilmediği sürece bu markayı kendi adına alan adı olarak kullanmasının markaya tecavüz teşkil edeceğini, zira bu şekildeki kullanımın davalıyı davacının tek yetkili satıcısı olduğu izlenimi vereceğini, bu bakımdan, davacıya ait markanın ayırt edilemeyecek kadar benzerinin … alan adı olarak kullanılması davacı markasına tecavüz etmekle birlikte, … adlı siteden verilen linklerle yine davalıya ait bir başka site olan… adlı siteye yönlendirilme yapılmasının da davacı markasından haksız yararlanma olduğunu, her ne kadar davaya konu alan adı davacının markasını TPMK nezdinde koruma altına almasından önceki tarihlerde davalı tarafından kullanılmaya başlanılmış ise de, davalının bu alan adını oluşturan esas unsur “…” markasının davacıya ait olduğunu bu markanın ülkemizde koruma altına alınmadan evvel bilmekte olduğunu, keza, bu marka ile ilgili davacıyla bayilik sözleşmesi akdetmiş olduğunu, hal böyle iken, davalının başkasına ait olduğunu bildiği markayı alan adı olarak almasının ve kullanmasının davacının haklarına tecavüz teşkil ettiğini, davaya konu … alan adından tali unsurlar olan “…”, “…” ve “…” ibareleri dışında kalan esas unsurun davacı markasından oluştuğunu, davacının 203.017,01 TL maddi tazminat talep edebileceğini, davalının haritacılık ölçme cihazları dışında da faaliyet gösterdiği hususunun ve manevi tazminatın mahkemenin takdirinde olduğu hususlarında görüş bildirmişlerdir.
Davalı vekilinin ek rapora itirazları doğrultusunda mahkememizce düzenlenen 16/01/2018 tarihli ara karar ile “…davalılar vekilinin yeni bir heyetten rapor alınması talebinin reddine, itirazları yerinde görülmekle davacı markasının tescil tarihi, davalı internet sitesinin yayın tarihleri de gözönüne alınarak KHK 66/c gereği tazminat hesabının değerlendirilmesi hususunda ek rapor düzenlenmek üzere dosyanın bilirkişi heyetine tevdiine,” şeklinde bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Alınan son ek raporda bilirkişiler, tazminat hesabının, davacının … başvuru sayılı markasının koruma altına alındığı 03/10/2013 tarihinden, (davaya konu … internet sitesinin açılış tarihi 14/12/2012 – kapanış tarihi 14/12/2014 tarih olup tescil ve dava tarihinden sonradır.) tazminat hesabının dava tarihi ile sınırlı olması nedeni ile dava tarihi olan 09/07/2014 tarihleri arasında orantılama yolu ile kısıtlı dönem satışları üzerinden 556 sayılı KHK’nin 66/c maddesine göre hesaplama yapıldığında: davalının, 2013 yılı net satışlarının 1.276.380,69 TL olduğunu, oranlama yolu ile 03/10/2013-31/12/2013 tarihleri arası net satışlarının ise 1.276.380,69 TL/365×90 gün= 314.724,00 TL olduğu, 2014 yılı net satışlarının ise 1.287.201,65 TL olduğunun anlaşıldığını, oranlama yolu ile 01/01/2014-09/07/2014 tarihleri arası net satışlarının ise 1.287.201,65 TL/365×190 gün= 670.050,17 TL olduğunu, cironun %10’u tutarında lisans bedelinin ise (314.724,00+670.050,17=) 984.774,17 x % 10 = 98.477.42 TL olarak hesaplandığını bildirmişlerdir.
556 sayılı KHK m.9/2-e uyarınca, “işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması” marka sahibi tarafından engellenebilmektedir.
Somut olayda davaya konu … alan adı davacıya ait “…” markası ve “…” ibaresinden oluşmaktadır. Alan adları ile markalar arasındaki ayniyetin tespitinde alan adlarının ayırt edici unsuru olan ikincil seviye alan adları kısmı (somut olayda ‘…’) esas alınmaktadır. Zira, alan adlarında kullanılan ön ek (www.) ve jenerik üst düzey alan adları (.com, .net gibi) ve ülke kodları (.tr, ,fr., .it gibi) değerlendirmeye alınmamaktadır.
Bu bakımdan “…” ibaresi ile davacı markası “…” karşılaştırılırken, … ibaresi “…” (Küresel Navigasyon Uydu Sistemleri), ifadesinin kısaltması olup navigasyon amaçlı konum belirlemede ve haritacılık uygulamalarında kullanılan bir sistem olduğu göz önünde bulundurulduğunda, www.trimblegnss.net alan adının davacı markası ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğuna kanaat getirilmiştir.
Bunun yanında, davalının “…” markalı ürünlerin bayisi olduğu ve … adlı sitede “…” markalı orijinal mallar sattığı/pazarladığı kabul edilse bile, marka sahibinden elde edilmiş markanın alan adı olarak kullanımına ilişkin bir hakkının veya meşru bîr bağlantısının bulunmadığı görülmektedir. Her ne kadar, 556 sayılı KHK m. 12 uyarınca bir markanın üçüncü kişi tarafından üretim veya satışını yaptığı ürün veya hizmetin ne olduğunu göstermek amacıyla kullanılması dürüst kullanım kapsamında kalmakta ise de, davalının marka sahibinin tek yetkili satıcısı olmamasına rağmen markayı alan adında kullanması marka hakkına tecavüz teşkil eder niteliktedir. Zira, bu durumda, … alan adı ile karşılaşan tüketicilerin davalının “…” markalı ürünlerin Türkiye yetkili satıcısı ve davacı tarafından yetkilendirilmiş olduğunu algısını oluşturduğunun kabulü gerekir.
Bu şekilde davacıya ait markanın ayırt edilemeyecek kadar benzerinin … alan adı olarak kullanılması davacı markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmekle birlikte, … adlı siteden verilen linklerle yine davalıya ait bir başka site olan … adlı siteye yönlendirilme yapılmasının da davacı markasından haksız yararlanma olduğunun kabulünü gerektirir.
Marka hakkı bakımından karıştırılma / iltibas markanın kendisinin ve/veya esaslı unsurunun üçüncü kişinin web sitesinde alan adı olarak kullanılması ile de ortaya çıkabilmektedir. “Markanın tescil edilmesiyle marka sahibi, bunu mal ve hizmetinin tanıtılmasında kullanmak konusunda mutlak ve tekelci bir hakka sahip olur. Marka sahibi, üçüncü kişilerin bu hakkı kullanmasını yasaklayabilir.”(1) 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK’nin 9. maddesinde “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı” sayılmıştır. Bu çerçevede;“Bir işletmeye ait markanın aynısının üçüncü kişi tarafından internette alan adı olarak kullanılması, markanın reklamlarda kullanılması olarak değerlendirilebilecektir. Zira burada reklam kavramına yer verilmiş, ancak md. f. 2’deki reklamın vasıtaları (şekli, mahiyeti) konusunda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu nedenle bir alan adı altındaki web sitesi aynı zamanda reklam yollarından birisini oluşturduğu için, alan adı yoluyla marka hakkına yönelik eylemler md. 9 f. 2 (d) bendi kapsamında değerlendirilecek, böylece markanın bir başkasınca kötü niyetli olarak alan adı olarak tescili önlenebilecektir.” (2) Alan adı kullanımı nedeniyle web sayfasında iltibasın varlığı açısından aynı/benzer mal ve hizmetlere yer verilmesi yani web sayfası içeriğinin markanın tescilli olduğu mal ve hizmetlere karşılık gelmesi gibi bir zorunluluk olmadığı da belirtilmektedir. Somut olayda davacıya ait marka davalının web sayfasında da da aynen kullanılmaktadır. Davalının bu eylemi tüketicileri yanıltmakta ve tüketiciler nezdinde karışıklığa da yol açmaktadır. Davalı şirketin bu eylemleri nedeniyle davacının tüketiciler nezdinde itibarı ve güvenilirliği zedelenmekte, markası sulandırılmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;… 4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
T.TK’nun 20/2’ maddesinde tacirlerin özen yükümlülüğü artırılmış ve tacirlere ticari işlerinde ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğu yüklenmiştir.. TTK’nın 56. maddesi iktisadi rekabetin her türlü suistimalini yasaklamıştır. Yasadaki bu sınırın aşılması MK’nın 2. maddesinde yazılı bulunan objektif iyi niyet kurallarına aykırı bir biçimde ekonomik rekabetin kötüye kullanıldığı hallerde meydana çıkmaktadır. Karışıklığa meydan verebilecek bir ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa yol açılması, yalnız başına iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edilmelidir. Hukukumuzda, yerleşmiş içtihatlarda bu prensibe değinilmiş ve tacirin bu sıfatı nedeniyle söz konusu tanınmış markayı bilmediğini iddia edemeyeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, somut dava dosyasında davalı tarafın tacir kimliği dikkate alındığında davalının ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğunun olduğu ve işi gereği kendi ikrarı ile sabit olduğu üzere daha önceden lisans ilişkisi içerisinde olduğu davacıya ait dava konusu markanın davacı tarafından kullanıldığını ve tanınmış marka olduğunu bildiği veya en azından bilmesi gerektiği, bunun sonucu olarak da davalının alan adını alırken kötü niyetli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı, maddi tazminat bakımından 556 sayılı KHK m.66/c uyarınca lisans bedeli talep etmektedir. KHK m.66/c uyarınca yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre hesaplanır.
Somut olayda davalı kayıtları incelenmiş ve net satışlar üzerinden zarar hesaplanmaya çalışılmışsa da elde edilen satış rakamlarının davacıya ait marka tecavüzü ve haksız rekabetten kaynaklandığının kabulü mümkün değildir. Bu durumda net bir zarar hesaplaması mümkün değildir.
TBK Madde 50- “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ” hükümlerine amirdir.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan yasal mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; TPMK nezdinde 2013/82769 no ile 07, 09, 37, 38,41 ve 42. Sınıfta tescilli “…” ibareli markanın 03/10/2013 tarihinden davacı adına tescilli olduğu, davaya konu ve davacıya ait tescilli markayı içeren … adlı internet sitesinin 14/12/2012 tarihinde (marka tescil ve dava tarihinden önce) davalı tarafından açıldığı ve 14/12/2014 tarihinde (marka tescil ve dava tarihinden sonra) kapatıldığının yapılan bilirkişi incelemesiyle tespit olunduğu, davaya konu … adlı internet sitesine erişimin mevcut durumda bulunmadığı anlaşılmış ise de eski tarihlerde iki yıl süreyle sitenin yayında olduğu, sitenin yayında olduğu zamanlarda sayfada “…”, “…” ve “…” linklerinin bulunduğu ve bu linklerin … adresine yönlendirme yaptığı, yönlendirme yapılan sitenin davalı tüzel kişiye ait olduğu ve sitede farklı markalarda haritacılık alanında kullanılan ölçme cihazlarının bulunduğu, bu cihazlar arasında davaya konu … markalı ürünlerin yapılan arşiv araştırması sonucunda sitede yer almadığı ancak ikinci el … marka cihazlar satıldığı, davacı firma tarafından açıkça yetkilendirilmediği sürece bu markayı kendi adına alan adı olarak kullanmasının yukarıda izahı yapılan yasal mevzuat kapsamında markaya tecavüz teşkil edeceği, zira bu şekildeki kullanımın davalıyı davacının tek yetkili satıcısı olduğu izlenimi verdiğinin kabulünün gerektiği, davacıya ait markanın ayırt edilemeyecek kadar benzerinin … alan adı olarak kullanılması davacı markasına tecavüz etmekle birlikte, … adlı siteden verilen linklerle yine davalıya ait bir başka site olan … adlı siteye yönlendirilme yapılmasının da davacı markasından haksız yararlanma olduğunun kabulünün gerektiği, her ne kadar davaya konu alan adı davacının markasını TPMK nezdinde koruma altına almasından önceki tarihlerde davalı tarafından kullanılmaya başlanılmış ise de, davalının bu alan adını oluşturan esas unsur “…” markasının davacıya ait olduğunu bu markanın ülkemizde koruma altına alınmadan evvel bilmekte olduğu, keza, bu marka ile ilgili davacıyla lisans sözleşmesi akdetmiş olduğu, hal böyle iken, davalının başkasına ait olduğunu bildiği markayı alan adı olarak almasının ve kullanmasının davacının haklarına tecavüz teşkil ettiği ve izahı yapıldığı üzere davacının 556 sayılı KHK m.9/2-e uyarınca bu kullanımı engelleme hakkının bulunduğu, davalı tarafın tacir kimliği dikkate alındığında davalının ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğunun olduğu ve işi gereği kendi ikrarı ile sabit olduğu üzere daha önceden lisans ilişkisi içerisinde olduğu davacıya ait dava konusu markanın davacı tarafından kullanıldığını ve tanınmış marka olduğunu bildiği veya en azından bilmesi gerektiği, bunun sonucu olarak da davalının alan adını alırken kötü niyetli olduğu, davalının fiili kullanımlarının davacıya ait tescilli markaya yaklaştırarak benzetmeye çalıştığı, bütün olarak değerlendirildiğinde iltibasa sebebiyet verecek şekilde benzerlik oluştuğu ve haksız yararlanılmaya çalışıldığı, ortalama tüketici algısı dikkate alındığında kullanımın karıştırılma ihtimalini yükselttiği ve tecavüz teşkil ettiği anlaşılmakla davacının markaya tecavüz ve haksız rekabet yönününden sübut bulan davasının kabulüne, maddi tazminat talebi yönünden tam bir zarar hesabının yapılmasının mümkün olmadığı farazi değerlendirmeler üzerinden yapılan tazminat hesaplamasının hükme esas alınamayacağı anlaşılmakla dosya kapsamı kullanım durumu dikkate alınarak TBK 50 maddesi uyarınca takdiren 20.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yine manevi tazminat yönünden izahı yapılan mevzuat kapsamında şartların oluştuğuna kanaat getirilmekle takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ve hüküm özetinin ilanına karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı açmış olduğu davanın KABULÜ İLE; davalıların “…” isimli site üzerinden yapmış olduğu kullanımlarının davacıya ait markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, ilgili internet sitesi ve alan adına erişimin engellenmesine, kullanımların önlenmesine,
2-Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; takdiren 20.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
3-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; takdiren 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin traji en yüksek üç gazeteden birinde bir defaya mahsus olmak ve masrafları davalıya ait olmak üzere ilanına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 529,45 TL ve 1.664,68 TL ıslah harcından karar harcı olarak hesaplanan 2.049,30 TL’nin mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 144,83 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
6-a)Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul olunan markaya tecavüz ve haksız rekabet talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
b)Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul olunan maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
c)Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul olunan manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-a)Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red olunan maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 8.872,52 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
b)Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red olunan manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
8-Davacı tarafından yapılan: 2.450,00 TL bilirkişi ücreti, 732,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.182,00 TL’nin -ret ve kabul oranına göre hesaplanan- 748,83 TL ve 2.219,33 TL harç (peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 2.968,16 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı … tarafından yapılan 10,00 TL posta giderinin -ret ve kabul oranına göre hesaplanan- 7,64 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalan giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/05/2019
Katip …
¸
Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır