Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/167 E. 2019/301 K. 09.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/167
KARAR NO : 2019/301

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan), Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavazün Meni İstemli), Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 21/03/2013
KARAR TARİHİ : 09/07/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan), Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavazün Meni İstemli), Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette çalışmaya başlamadan (01 Mayıs 2007 tarihinden) önce, 2006 yılında … (…),(geliştirme kod ismi ile …; ilk ismiyle … SİSTEMİ) yazılımını oluşturduğunu, bu yazılımın piyasada tanınmasıyla davalı şirket çalışanlarının müvekkiline ulaşıp şirket adına … ile ilgilendiklerini, kiralama ya da lisans satın almak amacı ile sunumu görmek istediklerini bildirdiklerini, müvekkilinin anılan yazılımın demosu ve sunumunu yaptığını, şirket yetkilileri tarafından beğenilmesi üzerine müvekkilinin uzaktan eğitim konusunda danışmanlık yapmasının talep edildiğini, bu dönem içerisinde davalı şirketin başka bir firmadan kiralayıp sözleşme ile … Üniversitesi’nden kullandırdığı Uzaktan Eğitim Sistemi(Intelitek)ile ilgili sorunlar yaşaması nedeni ile sözleşmenin fesih aşamasında davalı şirket ile … Üniversitesi arasındaki sorunların giderilmesi için müvekkilinin önceden kendi adına oluşturduğu ve şahsen geliştirdiği eğitim sisteminin kurulduğunu ve kullanılmaya başlandığını, Şubat 2007’de müvekkilinin geliştirdiği, … (…) ve … (…) ‘nin … Üniversitesi’nde devreye alındığını, bu sistemlerin geliştirilmesinin müvekkili tarafından bizzat tümüyle yapıldığını, önceki sistemle ilgili tüm sorunların müvekkilinin kurduğu sistemle giderildikten sonra davalılar tarafından müvekkilinin tam zamanlı olarak davalı şirkette çalışmasının talep edildiğini, en başta yazılımların değeri ve kullanım bedeli, fikri haklarının karşılığının ödeneceğinin söylendiğini ancak başka vaatler de verilerek müvekkilinin oyalandığını, yazılımların telif bedeli dışında olmak üzere, davalı şirkette tam zamanlı olarak çalışması konusunda ikna edilen müvekkiline, prim hariç aylık 9.000 TL ücret, 1.000 TL sabit prim garantisi ve şirketin kâr oranına göre gelir payı verileceğinin teklif edildiğini, telif ödemesinin uygun bir zamanda ödeneğinin söylendiğini ve bu şartlarla müvekkilinin 01 mayıs 2007 tarihinde davalı şirket bünyesinde tam zamanlı olarak çalışmaya başladığını, müvekkilinin davalı şirket bünyesinde çalıştığı süre boyunca oluşturduğu yazılımların hiçbirinin bedelinin ödenmediğini, eser niteliğindeki bu yazılımların ve veri tabanlarının ücretinin de ödenmediğini, müvekkili şirketin davalı şirkette çalışmaya başlamadan önce projelendirip geliştirdiği … eğitim yönetimi sistemi ve veri tabanının muhataplarca müvekkilinin davalı şirkette çalışması nedeni ile işveren nüfuzu kullanılarak kendisine ücret ödenmeden temin edilip kullanıldığını, sonrasında müvekkiline ait olan yazılımların davalı şirket yönetim kurulu üyeleri ile davalılar adına tescil ettirildiğini, … 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı tespit dosyası ile bahse konu … (…)’nin değerinin 37.233.000,00 TL ve … (…)’nin değerinin 86.877.000,00 TL olarak tespit edildiğini, müvekkilinin bu eserlerin karşılığını alma ümidi ile davalı işyerinde çalışmaya devam ettiğini, işveren nüfuzunun yine kullanıldığını, davalı şirketçe kurulan ve yüksek kazanç ümidi verilen Kıbrıs’ta mukim bir şirkete ortak edildiğini ancak müvekkilinin alacağını almadığını, bu şirketin de kendisine hiçbir getirisinin olmadığını, müvekkilinin çalıştığı süre boyunca bir çok yazılım ürettip geliştirdiğini, bunların karşılığında hiçbir bedel almadığını, … 7.Noterliği’nin … tarihli ihtarnamesi ile mağduriyetini bildirerek davalı şirketten ayrıldığını, davalı tarafından müvekkilinin taleplerinin karşılanmadığını, alacaklarının ödenmediğini, bahse konu yazılımlara ilişkin maddi hakların müvekkilinin rızası olmadan, iradesi sakatlanarak davalılar tarafından kullanıldığını, kullanılmaya devam olunduğunu, yazılımları müvekkilinin davalı şirket ile çalışmaya başlamadan çok önce, aralarında işçi ve işveren bağı yok iken kendisine bağlı ekip ile birlikte geliştirdiğini, bu hususun … 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda da belirlendiğinden bahisle, öncelikle müvekkiline ait bulunan yazılımlar üzerinde kullanımı ve tecavüzü önlemek için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkiline ait olan yazılımlar üzerinde müvekkilinin eser sahipliğinin tespitine, müvekkiline ait yazılımlar üzerindeki tecavüzün önlenmesine ve davalılarca ticaret konusu yapılmasının men’ine, işleme, uyarlama, güncelleştirmenin men’ine, … (…) ve … (…) yazılımlarının haksız olarak davalılar tarafından kullanılması nedeni ile, 21.03.2012 tarihli ihtar tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte 70.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve davalı şirketin elde ettiği kâr üzerinden ticari faizi ile birlikte 10.000,00 TL’lik tazminatın davalı şirketten tahsiline, 20.000,00 TL’lik manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği, 31.01.2017 kayıt tarihli talep arttırım dilekçesi ile de dava dilekçesinde belirtilen tazminat dışı talepler aynı kalmak şartıyla, 159.336,82 TL maddi tazminatın 21.03.2012 tarihli ihtar tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte ve 20.000,00 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan müştürek ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalılar vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2004 senesinden itibaren davacı ile ilişkisinin başlamasından çok daha önceleri eğitim sistemleri teknolojileri ile sektörde hizmet vermeye başladığını, 15.06.2005 ve 26.05.2006 tarihli anlaşmalara istinaden hizmet sunduğu … Üniversitesi’nde kullanılan yazılımda bazı sorunlar olması sebebiyle kendi bünyesinde bulunlan çalışanlar ile … ve … tipi proglamların çalışmasına başlandığını, bu sırada davacının Ekim 2006 tarihinde şirketin o tarihte kullandığı uzaktan eğitim yazılımlarındaki bir sorun için …Teknolojileri’ne davet edildiğini, şirket yetkilileri ile yaptığı görüşmeler sonucunda bu tarih itibari ile müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, diiğer şirket çalışanları ile birlikte … ve … gibi bir çok programı geliştirdiğini, davacının bahsettiği … (…) ve … (…) olarak bahsettiği sistemlerin gerçek adının … ve … olduğunu, davacının çalışmalarından memnun olan müvekkili şirketin davacı ile öncelikle 29.12.2006 tarihinde Danışmanlık Sözleşmesi’ni, ardından 01.05.2007 tarihli hizmet akdini ifa ettiğini, böylelikle davacı ile işçi-işveren ilişkisi çalışmalarının çok daha öncelerine dayanmasına rağmen bu tarihlerde resmi olarak kurulduğunu, söz konusu programların davacı tarafından değil müvekkili şirket çalışanları ile birikte ve ekip çalışması neticesinde ortaya çıkarıldığını, davacının müvekkili şirket ile aralarında herhangi bir bağ yokken ücretsiz bir şekilde programlarını kullandırmasının ve müvekkili şirketin bu programları sahiplenmesi iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının bu yöndeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının müvekkili ile … Üniversitesi arasındaki sözleşmeleri feshedileceğine dair beyanlarının doğru olmadığını, müvekkili ile … Üniversitesi arasındaki 2006-2009 yılları arası yapılan sözleşme gereği … Üniversitesi’ne eksiksiz olarak hizmet verildiğini, davacı ile müvekkili arasında akdedilen sözleşme gereği davacının maaşının 2.000-3.000 TL olarak belirlendiğini ve kendisine bu yönde ödemeler yapıldığını, davacıya kesinlikle kâr ortaklığına ilişkin bir teklifte bulunulmadığını, davacının söz konusu programların kendisine baskı kurularak ve nüfuz kullanılarak müvekkilleri adına tescil ettirildiği ve bu tescillerden çok sonra haberdar olduğu yönündeki iddilarının gerçek dışı olduğunu, yazılım işi yapan bir kimsenin kendisine ait yazılımları tescil ettirmemesinin mümkün olmadığını, bu programların telif başvuru işlemlerinin müvekkili şirketin teknoloji sorumlusu olan davacı tarafından bizzat yapıldığını, tüm yazılımların tescil tarihlerinin 2008 ve 2009 seneleri olduğunu, bu yazılımların tescillerine ilişkin marka ve patent başvuruları sırasında düzenlenlenen faturaların arkasında davacının kendi imzasının bulunduğunu, tescillerden haberdar olmadığı yönündeki beyanlarının gerçek olmadığını, dava konusu ürünlerin davacıya ait olmadığını, davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilen sözleşmelerde, davacı tarafından sözleşme süreleri boyunca oluşturulan tüm ürünlerin fikri ve sınai mülkiyet haklarının devredildiğinin hükme alındığını, davacıya gerek maaş gerekse telif bedellerinin nakden ve defaten ödendiğini, şirket tarafından haksızlığa uğradığını iddia eden davacının, Şirket bünyesine katılımından bir yıl sonra uluslararası bir sempozyumda Şirket adına, söz konusu yazılımların şirkete ait olduğunu vurgulayarak sunum yaptığını, … adlı programın müvekkili adına kayıtlı olmadığını, şirket çalışanı … adına tescilli olduğunu, bu durumdan davacının haberdar olduğunu, davacın ile müvekkili şirket arasında … 15.İş Mahkemesi’nin … esas ve … 17.İş Mahkemesi’nin … esas asyılı dosyaları ile devam eden davalar olduğunu ayrıca davacı hakkında müvekkili şirket tarafından güveni kötüye kullanma ve emniyeti suistimal suçlarından dolayı savcılığa suç duyurusunda bulunulduğundan bahisle davacının tüm iddialarının gerçeği yansıtmadığını, bu nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin ve davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava 5846 Sayılı FSEK kapsamında eser sahipliğinin tespiti, tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminata ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış, tanıklar dinlenilmiş, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Davacı tanığı …’un 05.11.2013 tarihli duruşmada; “…Sosyal Antropolog mesleği ile iştigal ediyorum. … Üniversitesi Sosyal Antropoloji mezunuyum hiç bilgisayar yazılımı, kodlama yapmadım. Bu konuda bir miktar bilgim vardır ben daha çok konunun iş ve operasyon kısmi ile ilgileniyorum. Davacıyı 2001 sonundan itibaren … adlı bir şirkette bir süre birlikte çalıştığım için tanıyorum. 2009 yılından 2010 yılı sonuna kadar davalı …’ nde çalıştım, bu nedenle davalı şirketi ve diğer davalıları da bu nedenle tanıyorum.Daha önce birlikte çalıştığımız İdea Şirketinde davacı … benzer bir … geliştirmiş idi. Benzerlikten kastım davaya konu olan … yazılımıdır. Daha sonra 2005 yılı itibariyle ben İdea şirketinden ayrıldım ve başka bir firmada çalışmaya başladım. … ismindeki bu başka firma benim verdiğim bilgilere göre sektörde müşterilere hizmet verecek idi. Yani e- öğrenme sektörüne girecekler idi. Bu arada … bey de … şirketinden ayrıldı ve kendisi bir eğitim öğretim şirketi geliştirmeye başladı biz de … Şirketi’nde bunu kullanmak için sürekli davacı … ile irtibat halindeydik. Davacının geliştirdiği yazılımın ilk defa 2006 yılı sonlarında bir firmada kullanıldığını öğrendik bunun üzerine bu firma üzerinde incelemede bulunduk. … Şirketi’ nin yatırımcıları o dönemde vazgeçtiler şirketi kapattılar. Dolayısıyla yazılımı kullanamadık fakat süreç bu şekildedir. Davalının yazılımı ile davacının yazılımının benzer olduğunu 2009 yılında … Şirketinde çalıştığım dönemde farkettim benzer olmaktan öte aradaki süreci de biliyorum. … bey kendi geliştirdiği yazılımı satmak ya da farklı firmalarda konumlandırmak konusunda görüşmeler halinde idi. … daki eğitim yönetim programının bütün kaynak kodlarını … bey ve ekibi bizzati yazmıştır. Daha sonra geliştirdiği …, … gibi yazılımların da kaynak kodlarını davacı ve ekibi yazmıştır. Mimarı yani yazılım mimarı … beydir. … için açık kodlu sistemler de vardır açık kodlu sistemler internetten bulabilir başkaları da yazabilir ama davacının yazdığı …’ler açık kodlu değildir…” şeklinde beyanda bulunduğu;
Davacı tanığı …’un 05.11.2013 tarihli duruşmada; “…Ben bilgisayar mühendisiyim. … Üniversitesi mezunuyum. Bilgisayar yazılımları üzerine 10 yıldır çalışıyorum. Davacı … beyi 2003 yılında ilk iş hayatına girdiğimde işe girdiğim şirkette tanıdım. Davalı şirketi ve davalıları da, davacının … Şirketi nde çalıştığı dönemden tanıyorum ben de … Şirketinde bordrolu olarak 3 ay çalıştım. Dava konusu yazılımı biliyorum bu yazılımı yazılması konusunda bizzat ekibin içinde yer aldım. Yazılım … diye tabir ettiğimiz … yazılımıdır. O zaman ki ismiyle … olarak isimlendirmiş idik. Yazılımın başlangıcında ben askerdeydim 2006 yılı Eylül aylarında askerden gelip ekim kasım aralık aylarında yazılım için yoğun bir çalışma yaptık, 2006 yılı sonunda bu ürünün ilk versiyonunu tamamlamış olduk, yazılımı hazırlayanlar arasında benden başka … bey ve … bey vardı, davacı ise zaten ekibin lideri konumunda idi. 2006 yılı sonlarında yazılımı ilk kez … Şirketi tanıtım satın aldı ve kullandı. Bu dönemde … Bakanlığı’ nda İde danışmanlığın sahibi … Bey sunum yaptı ve yazılımın … Bakanlığında pilot uygulama olarak kullanıldığını biliyorum Davacı … 2006 yılı sonlarında ayrıca … Şirketi ile de görüşüyordu. Bu görüşme sonucunda onlarla gelir ortaklığı üzerinde anlaştı ve Şubat 2007 tarihinde … Üniversitesi’ nde kullanmak üzere anlaşma yapıldı. Şubat 2007 tarihinden itibaren yazılım … Üniversitesinde kullanılmaya başlandı. O dönemde 2007 yılının ocak ve şubat aylarında … Üniversitesi’ nde bahar yarıyılı başlayıncaya kadar biz yazılım üzerinde ek geliştirmeler yaptık. 1 Mayıs 2007 tarihinden itibaren davacı … Şirketi’ nde bordrolu olarak çalışmaya başladı. 2010 yılında 3 ay kadar … Şirketi’ nde bordrolu olarak çalıştım ancak maaşımı alamadığım için ayrıldım. … Şİrketi başlangıçtan itibaren bizim yaptığımız … yazılımını kullandı bunu baştan itibaren davacı … ile yüzyüze ilişkilerim sayesinde biliyorum, internetten çeşitli açık kaynaklı bazı yazılımlar mevcuttur ancak bu çapta bir yazılım bulmak mümkün değildi…” şeklinde beyanda bulunduğu;
Davacı tanığı …’un 05.11.2013 tarihli duruşmada; “… Üniversitesi İşletme Bölümünde Öğrenciyim. 2008 yılından beri web sitesi tasarımcılığı yapıyorum. Benden önce dinlenen tanık …’ un kardeşiyim. Bu mesleği ilk girdiğim şirket olan ve … beyinde yönetici olduğu … Şirketi’ nde öğrendim davacıyı oradan tanıyorum davalı şirketi ve şirket ortakları olan diğer davalıları da oradan tanıyorum. Dava konusu yazılımı biliyorum şirkete girmeden önce abimden dolayı, zaten … beyi de o şekilde tanıyorum, daha sonra … Şirketi ne girdim ve orada yazılımı kullanmaya başladım yazılım İçerik Yönetim Sistemidir. … olarak isimlendirilmektedir. Ben … Şirketine 2008 yılı Ekim ayında girmiş idim ve o tarihten sonra bu yazılımı kulandık bu yazılımı ağabeyim hazırlamıştır. İlk onlar hazırlamaya başladı. Bu yazılım ile ilgili daha sonra ortaya çıkan uyuşmazlıktan bilgim yoktur…” şeklinde beyanda bulunduğu;
Davacı tanığı …’nin 03.12.2013 tarihli duruşmada;”…bilgisayar mühendisiyim 27 yıldır bu işi yapıyorum. …’ da bir danışmanlık şirketim var. … ile 2004 yılında … Bakanlığı’ ndaki bir projede tanışmıştık. Davalıları tanımam. Konu hakkında çok detaylı bilgim yoktur sadece … beyle dönem dönem …’ da … Bakanlığı’nda, Gümrük Müsteşarlığı’nda, Dış Ticaret Müsteşarlığında eğitim yönetim yazılımlarının sunumlarını yapmış idik. Bu sunumlarımız sırasında davacı ile herhangi bir ortaklığımız söz konusu değildir. … bey ile eğitim yazılımları konusunda bir şey oldukça haberleşiyorduk, biz bu çalışmaları daha önce 2006 yılında yaptık o zamanlar … beyin … adında bir firması vardı…” şeklinde beyanda bulunduğu;
Davacı tanığı …’un 03.12.2013 tarihli duruşmada;”… Yaklaşık 8 yıldan fazla zamandan beri yazılım mühendisliği mesleğini yürütüyorum Aralık 2007 Aralık 2009 tarihleri arasında davalı … Şirketinde yazılım takım lideri olarak çalıştım. Davacı o dönemde benim müdürüm idi. … ile … ise patronlarımız idi. ben … Eğitimin ilk yazılımcısıyım. Daha sonra ekibi büyüttük ve diğer arkadaşlar katıldı. Ben ordayken öğretim yönetim sistemi adı altında bir uygulama var idi. Adı da … idi. O dönemde okul yönetim sistemi geliştirdik. bunun dışında satış ve pazarlamaya destek amaçlı bir uygulama geliştirdik. Bu sistem ile öğrenciler okulu arayıp sanal okul sistemine kayıt olup olmamaya karar veriyorlar idi. Bunun dışında teknik problem yaşıyan öğrenciler için sistem yaptık. ben … eğitim şirketinde işe başladığımda çalışan bir sistem vardır ben daha çok … sisteminde oluşan problemleri giderir durumdaydım. Bu projeyi … bey ve … bey yapmış idi ve ben gittiğimde hazır ve çalışan bir sistem vardı. Bu sistem büyük bir sistem idi. Benim 2 yıl içinde şirkette geliştirdiğim sistemlere bakarsanız … ile … nin geliştirdiği sistem de en az bu kadar zaman alan büyük bir sistemdi, söylenen sistemlerin hepsi ayrı sistemlerdir. Mesela okul yönetim sitemi olarak bahsettiğim sistem SMS olarak kısaltılan sistemdir bunu biz geliştirdik. Ben ve ekibim geliştirdi. İnteraktif web tv sistemini benimle birlikte şirkette çalışan bir kaç arkadaşım birlikte geliştirdik. Bunun dışında IP TV sistemini biz geliştirdik. Burada çağrı pazarlama sistemini yani az önce anlattığım satış ve pazarlamaya yardımcı sistemi biz geliştirdik. Burada … sistemi zaten hale hazırda gelen hazır sistem bu idi. Yani az önce belirttiğim ve en az 2 yıl zaman alır dediğim sistem budur. … adlı sistem sanal sınıf sistemidir bu sistem ben gittiğimde zaten vardı. Ve … beyler tarafından geliştirilmişti ben teknik olarak devraldım. … sistemi ise eğitim yönetim sistemidir. Bu da ben gittiğimde varolan sistemlerden biridir. Ben varolan bu sistemlerin içerisindeki problemleri giderdim. Diğer saydığım ve bizim geliştirdiğimizi söylediğim projeleri ise biz orada geliştirdik…” şeklinde beyanda bulunduğu;
Davacı tanığı …’ın 03.12.2013 tarihli duruşmadaki beyanında;”…Yüksek Makine Mühendisiyim. Yaklaşık 15 yıldır bu işi yapıyorum. … beyi ilk 2005 yılında tanıdım. … kentte bir yazılım geliştiriyorduk davacıyı bu nedenle tanıdım. 2005 yılında davacı ile tanıştığımızda kendi projemiz için bir … arayışı içindeydik. … beyde daha önceden … çalıştığı için ortak arkadaşlarımız vardı. … bey bize ürününü gösterdi bu ürün … idi. Bu ürün … bey in arkadaşları ile beraber yazdığı bir üründü. biz bu ürün adlarını genel olarak … olarak söylüyoruz. Davaya konu yazılımı biliyorum kullandım. Ben yazılımın adını bilmiyorum ama … diye geçen … olarak biliyorum. bu ürünü kullanarak müşterimize çözüm oluşturduk. Bu üründe biz donanım tarafını sağladık. Yazılım tarafını da … beyin ürünü ile birleştirdik. Daha sonra ürünle ilgili bazı geliştirmeler istedik. 2005 yılı sonu, 2006 yılı başı ve 2007 yılı başında kadar da beraber bu ürün geliştirdik…” şeklinde beyanda bulunduğu;
Davalı tanığı …’ın 03.12.2013 tarihli duruşmada;”…2005 yılında beri bilgisayar mühendisi olarak çalışıyorum. 2006 yılı sonbaharından 2009 yılı Mart ayına kadar davalı … şirketinde çalıştım. Davacı …’ i de bu nedenle tanıyorum. Davalı … ve … yi de buradan tanıyorum. o dönemde şirkette … adında bir yazılım vardır. Bu yazılım yurt dışı menşeyli bir yazılımdı, bu standart öğrenim yönetim sistemi yazılımı idi. Belirttiği bu standart yazılımın kısaltması … olarak bilinir. Bu yazılımda çok basit bir chat yazılımı vardı ve üniversitede öğretim yılı başlayınca çok ciddi sorunlar çıkardı. Bunun üzerine dışardan bir yazılımcıya bu yazılıma bir ekleme yaptırmayı düşündük bulduğumuz yazılımcı bu işi beceremedi. Ardından teknoloji den sorumlu Bora Tür vasıtasıyla sonbaharda … ile bir araya geldik. Şirketimiz bu yazılıma yani … yazılımına ekleme yapma konusunda davacı ile anlaştı. Fakat daha sonra yazılımın bir çok yönden yetersiz kaldığı görüldüğü için bu işin kendi içimizde çözülmesi gerektiğine karar verildi. Daha sonra da şirket içinde ilerki zamanda kullanılacak olan yazılımı geliştirmeye başladık. Şubat 2007 de yeni … ile beraber … üniversitesinde çalışmaya başladık. Tarihlerden tam emin olmamakla beraber Kasım Aralık gibi üzerinde çalışmaya başladığımız … nin yetiştirebildiğimiz kadarıyla yeni dönemde çalışmaya başladık. … yerine … ile birlikte geliştirdiğimiz … yi kullanmaya başladık. Şubat 2007 den itibaren bu yazılım üzerinden yani Aralık itibariyle geliştirdiğimiz … üzerinden çalışmaya devam ettik ancak … nedir bunu bilmiyorum, program sürekli geliştirilmeye devam edildi. Bunun da testlerini çoğu zaman bizzat ben yaptım…” şeklinde beyanda bulunduğu;
Davalı tanığı …’nın 03.12.2013 tarihli duruşmada;”…ben iktisatçıyım ve iletişim danışmanlığı yapıyorum son 3 yıldır danışmanlık yapıyorum ondan önce ise davalı … eğitim şirketinde pazarlama ve iletişim grubunun başında idim. … eğitim şirketinde Mayıs 2007 den Kasım 2011 tarihine kadar çalıştım. davacı … ile … eğitim şirketinden tanışıyorum. … eğitim şirketi 2006 yılında üniversitelerin uzaktan eğitim programına yatırım yapmak üzere faaliyete geçti. İlk faaliyete başladıklarında kısa bir süre o dönemdeki kendi şirketim aracılığıyla şirketin basın danışmanlığını da yaptım. 2007 yılında davalı şirkette pazarlama ve iletişim grubunun başında çalışmaya başladım. Ben geldiğim dönemde … Üniversitesi ile yürütülen e-yüksek lisans ve e-meslek yüksek okulu programları vardı bunların pazarlaması ile ilgili faaliyetleri yürüttüm ve tanıtımlarını yaptım. Takip eden yıllarda da bu pazarı daha geniş yapabilmek için diğer üniversiteler ile iş birliğini sağladım. Ben geldiğim dönemde kullanılan bir … yazılımı vardı. 2007 yılı güz dönemi başlangıcında ise e-sınıf sistemi devreye alındı. … yi ve e-sınıfı, … beyin başında bulunduğu … eğitim şirketinin yazılım grubu hazırladı. Bu yazılım grubunda davacı … dışında burada tanık olarak dinlenen …, soyadını hatırlayamadığım … adında bir şahıs, … isminde bir şahıs ve onun abisi ya da kardeşi vardı. Hatırlayabildiklerim bunlardır. Bu sistemi daha iyi çalıştırmak için ve öğrenci memnuyetini artırmak için içerik hazırlama programı hazırlandı. Hatırladığım kadarıyla adı … idi. daha sonra e-okul sistemi hazırlandı. Daha sonra öğrencilerin çağrı merkezi üzerinden yaptıkları arama ve çağrıları cevaplayabilmek için bir … arayüzü hazırlandı. Hatırlayabildiklerim bunlardır bunları … bey ve birlikte çalıştıkları yazılım ekibi hazırladı. Bunun haricinde başka bilgim yoktur, bu yazılımların patent ve sicil başvurularını … yaptı…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce resen görevlendirilen bilirkişiler tarafından 30.04.2014 tarihinde davacıya ait bilgisayar yazılımları üzerinde, davacının bildirdiği adresinde inceleme yapıldığı, dava konusu yazılıma ait 13.11.2006 tarihli kaynak kodları ve davacıya ait gmail e-posta hesabında bulunan 13.11.2006 tarihli gönderilen yedekleme amaçlı e-posta ekinde yer alan kaynak kodlarının ve veritabanında yapılan inceleme sonucunda sunulan 27.06.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda;” Dosya münderecatında … ve … adlarıyla da anılan, … ve … adı verilen uzaktan eğitim ve sınıf sistemleri yazılımlarının FSEK md.2/1-2 bendi anlamında dil ve yazıyla ifade olunan bilgisayar programı türünde ilim edebiyat eseri niteliği taşıdığı, tespiti yapılan uygulama kaynak kodları ve veritabanı yedeklerinin bizzat kurularak denendiği uygulama çalıştırılarak tespit yapıldığı, uygulamanın satılabilir ve bir kuruma uygulanabilir hale geldiği, uzaktan eğitim sistemini çalıştırmak için gerekli ve yeterli görülen haliyle modüllerinin çalışır halde olduğu versiyonunun Şubat 2007 tarihine tekabül ettiği, davacının davalı taraf şirket ile olan iş ilişkisi (dava dosyasındaki danışmanlık ve iş akdi sözleşmeleri dikkate alınarak) ile dava konusu uygulamanın tespit edilen geliştirme sürecinin kronolojik şeması tanımlandığı, bir yazılımın yaşayan bir varlık olarak değerlendirilmesi gerektiği ve zaman içinde şartlar geliştikçe değişen isteklere ve yeni doğan ihtiyaçlara uyum sağlamak üzere bakımının yapılması ve yeni özellikler eklenerek genişletilmesi gerektiğinin unutulmaması gerektiği, bir yazılımın hangi özellikleri içereceği, hangi işleri gerçekleştireceği, nasıl “tamamlınmış” sayılacağı, yazılım gerçekleştirilmeden önce “proje duyurusu “project charter)” ya da “yazılım gereksinim dökümanı (software reguirements specification) ile imza kayıt altına alınmışsa kesin olarak belirlenemeyeceği, dosyadaki sözleşmelerde ve sair dosya muhteviyatında bu yönde bir kayıt bulunmadığı için dava konusu yazılımın, tarafların kabul edeceği şekilde tamamlanıp tamamlanmadığının objektif bir tespitinin yapılmasının mümkün olmadığı, teknik inceleme sırasında çalıştırılan uygulamalarda, tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere, … yazılımının Şubat 2007 tarihinde çalışabilir ve hizmet sunabilir halde olduğunun değerlendirildiğinin belirtildiği ve bu yazılımların, davacı tarafından davalı şirketle danışmanlık ve iş akdi ilişkilerinden önceki zamanlarda projelendirilmiş ve geliştirilmesine başlandığının anlaşıldığı, hizmet sunabilir halde tamamlandığı halinin, danışmanlık sözleşme süresinin ortalarına (Şubat 2007) tekabül ettiği, dava konusu yazılımların davacı tarafından meydana getirilmiş olması sebebiyle eser sahipliği sıfatının davacıya ait olduğu, şirkette gerçekleştirilen yazılımların, birebir davacının geliştirmeye başladığı yazılım üzerinden devam ettiği, dava konusu yazılımlar, 01.05.2007 tarihli Hizmet Sözleşmesi öncesinde meydana getirilmiş olduğundan, FSEK md. 18 f.2’nin uygulama alanlı bulmayacağının kabul edilebileceği, o halde davacı eser sahibinin hizmet sözleşmesinden önce meydana getirilen yazılımlar üzerinde mali hakların da sahibi olduğu, 01.05.2007 tarihli Hizmet Sözleşmesinde davacının hizmet sözleşmesinden önce meydana getirdiği yazılımlar üzerindeki mali haklarını davacıya (FSEK md.52.çerçevesinde) devir ettiğini gösterir herhangi bir sözleşme hükmü bulunmadığı, talep edilebilecek rayiç bedelin ne olduğu hususunda, … 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasında 2010 başı itibariyle dava konusu yazılımların bedelinin 124.110 TL olduğu, beş yıl yurt içi kullanımla 27.000 TL, yurtdışı kullanım projeksiyonu ile 661.500 TL gelir elde edilebileceğinin hesaplandığı…” görüşünün bildirildiği, 11.11.2014 tarihli bilirkişi ek raporun da ise; yeniden inceleme yapılmasını gerektirir bir durum olmadığından bahisle aynı görüşte olduklarının bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalının bilgisayar kayıtları, defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davalının itirazları ve davacı tarafın maddi tazminat hesabına ilişkin talebi, tarafların bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyanları, ayrıca dava konusu yazılım nedeniyle davalının elde ettiği iddia olunan gelir ile gerekli uyarlama veya güncelleme yapıldığı takdirde, davalıların iddia olunan kullanım nedeniyle elde ettikleri gelirin, varsa dava tarihi itibariyle miktarının ne olabileceği hususlarında düzenlenen 13.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda;”…a-Yazılım danışmanlık anlaşmasının yapıldığı tarih temel alınacak olursa, öncesinde davacının uygulama çerçevesini proglamaya hazır hale getirmeye başladığı, danışmanlık süresinde, iş akdine kadarki sürede, davacının, davalı kaynaklarından da yararlanarak geliştirmeye devam ettiği, iş akdinden sonra ise daha organize bir programlama çatısı ve daha profesyonel bir yapıya dönüştürülerek, yazılım harici diğer multimedya eklentilerle birlikte çalışmaların sürdürülmüş olduğu, b-Davalı tarafından davacıya ekip tahsis edilmesi hususunda, yazılım geliştirme sürecinde harcanan emeğin ne kadarının davacı tarafından, ne kadarınınsa davalı firma çalışanları tarafından gerçekleştirildiğinin, mutlak ve kesin anlamda, tespitinin mümkün olmadığı, bu meydanda, iş planı dökümü, proje yönetimi süreç belgesi, çalışanların zaman çizelgeleri gibi herhangi bir kanıtın dosya kapsamında bulunmadığı, muhasip bilirkişice yapılan ayrıntılı inceleme ve değerlendirme neticesinde, davalının, dava konusu ürünün satışından elde ettiği toplam kazancın 2006-2013 yılları arasında 1.452.834,62 TL olduğu, bu kazancın tamamının programın orijinal şeklinin kullanılmasından kaynaklandığının ileri sürülemeyeceği, yıllar itibaryle programın geliştirilmesi, güncellenmesi, üniversitelere program ile birlikte program dışı, hizmetlerin verilmesi, girişimcilik ve diğer etkenlerin bu satışları sağladığı, bu nedenle dava konusu programın ilk halinin bu kazanca katkısının %5 oranında olabileceği, dolayısıyla 1.452.834,62 TL’lik kazancın %5’i olan 72.641,73 TL’lik bölümünün, davacı tarafından yaratılan kısmından (programın ilk halinden) kaynaklandığı …” görüş ve sonucunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Taraf vekillerinin beyanları, davalı tarafın 2006 Kasım versiyonunun kullanılabilir ve satılabilir bir versiyon olmadığına, tazminat hesabının tekrar yapılmasına dair itirazları doğrultusunda düzenlenen 12.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda;”Taraflar arasında imzalanmış 29.12.2006 tarihli, “Danışmanlık Sözleşmesi”nin, “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 3. maddesine göre sözleşmenin konusu “Danışmanın …’te şirket bünyesi dışından yapacağı hizmet ve görevlerin taraflar arasında düzenlenmesidir.” şeklinde ortaya konduğu, aynı sözleşmenin “Hizmetin Tanımı” başlıklı 5.1 maddesine göre”(t) … (…) yazılımım oluşturmak, geliştirmek ve yönetmek” danışmanın yapacağı işler arasında sayıldığı, sözleşmenin, “Fikri ve Sınai Haklar” başlıklı 10. maddesinde; “Danışmanın işbu Sözleşme ile kendisine verilen görevleri ifa ederken geliştirmiş olduğu her türlü yazılım, program ve her türlü tasarımı, hiçbir yerden alıntı yapmaksızın, kendisinin tasarlamış ve yazmış olduğunu, buna karşılık mülkiyet İle fikri ve sınai haklarını İşbu Sözleşmenin 4.1. maddesinde belirtildiği şekilde …’e sattığını ve mülkiyetlerin …’e ait olduğunu;….kabul ve taahhüt eder.” ifadesi yer almakta, “Danışmanın Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 4.1 maddesinde de “Danışman, … için yapacağı hizmet karşılığında aylık KDV dahil 3.000,00- YTL (üç bin yeni Türk lirası) bedel alacaktır. İşbu bedel danışmanın … için geliştirmiş olduğu her türlü yazılım, program ve her türlü tasarımın mülkiyeti ile fikri ve sınai hakların bedelini ihtiva etmektedir.” hükümlerini içerdiği, taraflar arasında imzalanmış olan Hizmet Sözleşmesi 01.05.2007 tarihinde imzalanmıştır. Bu sözleşmenin “Fikri ve Sınai Haklar” başlıklı 8. maddesine göre, davacının Sözleşme ile kendisine verilen görevleri ifa ederken geliştirmiş olduğu her türlü yazılım, program ve her türlü tasarımı, hiçbir yerden alıntı yapmaksızın, kendisinin tasarlamış ve yazmış olduğunu, buna karşılık mülkiyet ile fikri sınai haklarının …’e ait olduğu..” belirtildiği, davacı tarafından ibraz edilmiş, doğruluğunun tespit edilme olanağı bulunmayan TÜBİTAK başvuru dokümanlarına göre … Firması adına 2003 yılında “Sesli, interaktif, sınav sistemli, çok dilli ve seri üretim modeliyle geliştirilen …” projesi başvurusu hazırlanmış, 2004 yılında … …( … – …) İşlevsel olarak ortaya konmuş ve 2005 yılında “Sesli, görüntülü, etkileşimli, canlı sanal sınıf ve sanal okul destekli “…” uzaktan eğitim projesi” için yine … adına … başvurusunun hazırlandığı, davacı tarafından 2003 – 2005 yılları arasında dava konusu yazılımın var olduğu iddiasını destekleyen belgeler sadece elektronik dokümanlar olup, bu dokümanların gerçekliğinin ortaya konması mümkün olmadığı gibi, gerçek oldukları varsayılsa dahi yazılımın varolduğunu ortaya koyacak cinsten belgeler olmadığı, dosyada yer alan USB ve CD içerisindeki kodlar incelendiğinde, en eski kodların 10.11.2006 tarihine ait olduğu, bu kodlar ile davalı tarafından ibraz edilmiş DVD içerisinde yer alan 24.01.2008 tarihine ait kodlar karşılaştırıldığında, 10.11.2006 tarihli kodlar içerisinde amaca yönelik en eski kodun, 02.11.2006 tarihine ait olduğu, daha eski yaratılma tarihli kod harici dosyalar bulunduğu ancak bu dosyaların farklı amaçla da kullanılabilir durumda olduğundan kod geliştirme olarak değerlendirilmediği, USB içerisinde yer alan proje planı dosyaları da projenin başlangıcının 02.11.2006 olduğunu ortaya koyduğu, 24.01.2008 tarihli kodlar içerisinde Kasım sürümüne ait kod dosyalarının sadece geliştirme ortamı tarafından yaratılmış olan 4 dosya aynen kaldığı, görselliğe ilişkin tüm dosyalar silinerek farklı bir mimaride yeni dosyalar eklendiği ilk sürümde yer alan tüm kod dosyaları değiştirildiği, mevcut 24 kod dosyasının [cs ve aspx dosyaları) üzerine yardımcı dosyalar hariç 214 kod dosyası ilave edildiğinin tespit olunduğu, 5846 Sayılı FSEK md. 1/B-g “Bilgisayar programı: Bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmalarını,” tanımını yapıldığı, bu tanım uyarınca kodların bir araya gelmesi belirli bir amacı yerine getirmiyorsa bilgisayar programı olarak nitelendirilmemektedir. Bu bağlamda 02.11.2006 tarihli kodlar henüz bilgisayar programı olarak nitelendirilebilecek durumda olmadığı, bilgisayar programları açısından hazırlık aşaması sistem analizi sonucunda hazırlanan dokümanı ifade etmek için kullanılsa da, dava konusu program için bu yönde bir doküman bulunmadığı ve son sürüm kodların ilk sürümde oluşturulan temel yapının üzerine kurulmuş olması bağlamında hazırlık çalışması olarak değerlendirilebileceği 2007 yılından İtibaren kodlar belirli bir amaca (…) hizmet etmeye başlaması ile program olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu bağlamda 02.11.2006 tarihli kodların hazırlık çalışması olarak eser sınıfında değerlendirilmesi durumunda, ortaya çıkan programlar işleme eser sınıfında değerlendirilmesi gerektiği davacı tarafından dosyaya ibraz edilmiş olan kodların hazırlık aşaması olarak bilgisayar programı sınıfında değerlendirilebileceği, bu durumda 2007 yılı ve sonrasında ortaya çıkmış olan … yazılımlarının işleme eser olarak değerlendirilmesi gerektiği, taraflar arasındaki danışmanlık ve hizmet sözleşmeleri dikkate alındığında bu eser üzerindeki tüm mali hakların davacıya ait olduğu, hazırlık çalışmalarını davacının hak sahibi olması durumunda dahî, davalı adına işleyerek işleme hakkını devretmiş sayılması gerektiği; Bilirkişi heyetince yapılan inceleme neticesinde 2007 yılı ve sonrası ortaya çıkmış olan … yazılımlarının işleme eser olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatine istinaden bir önceki bilirkişi raporunda yapılan tazminat hesaplaması 2007 yılından (2007 yılı dahil) 2013 yılına kadarki süreçte elde edilen kazanç üzerinden hesaplanması gerektiği, davalı tarafın 2007 yılından sonra elde ettiği kazancın tutarının 1.279.049,49.-TL olduğu; bunun neticesinde davacının yoksun kaldığı kâr tutarının 63.952,47 -TL olduğu…” görüş ve sonucunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Tarafların itiraz ve beyanları neticesinde alınan 28.06.2016 tarihli bilirkişi raporunda;”…31.03.2010-1057 yevmiye numaralı yevmiye maddesi incelendiğinde 100 ve 331 numaralı hesaplardaki bakiye rakamlarının banka, özelfinans kurumları veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü aracılığı ile yapılması gerekliyken böyle bir tespitin yapılamadığının, bu yevmiye maddesinin davalının gelirlerini beyan etmeyerek gizlediği kanaatini oluşturduğunu, yapılan teknik inceleme neticesinde 2007 yılı ve sonrası ortaya çıkmış olan … yazılımlarının işleme eser olarak edğerlendirilmesli gerektiği kanaatine istinaten 2007 yılından (2007 yılı dahil) 2013 yılına kadarki süreçte elde edilen kazanç üzerinden hesaplanması gerektiği, davalı tarafın 2007 yılından sonra elde ettiği kazancın tutarının 3.186.737,64 TL olduğu, yoksun kalınan kâr oranın da davalı ve davacının aralarında yapmış oldukları anlaşma çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği ve teknik yönden rapora ileve edilecek bir husus bulunmadığı…” görüşünün bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı Aralık 2006 – Mayıs 2007 arasında danışman, sonrasında da şirket personeli olarak davalıya hizmet sağlamıştır.
Yazılım danışmanlık anlaşmasının yapıldığı tarih baz alınacak olursa,
öncesinde davacı uygulama çerçevesini programlamaya hazır hale getirmeye başladığı, danışmanlık süresinde iş akdine kadarki sürede davacının, davalı kaynaklarından da yararlanarak geliştirmeye devam ettiği, iş akdinden sonra ise daha organize bir programlama çatısı ve daha profesyonel bir yapıya dönüştürülerek, yazılım harici diğer multimedya eklentilerle birlikte çalışmaların sürdürüldüğü raporlarda tespit olunmuştur.
Hizmet akdi Borçlar Kanunu’nda “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” Şeklinde tanımlanmıştır. Burada iş bir kimsenin iktisadi yönden değerlendirilen her türlü çalışmasıdır. Bu çalışmanın bedenen ya da fikren veya bedenen ve fikren olması önemli değildir. Hatta bazı önemli niteliklerin varlığını gerektiren düşünce, bilim teknik ve güzel sanatlarla ilgili her türlü çalışma iş akdine konu olabilir. Bir iş görme sözleşmesinin iş akdi sayılması için işin bir hiyerarşi içinde işverene bağlı olarak yapılması ve işçinin işin yapılması sırasında işverenin talimatlarına bağlı olması ve işverence denetlenmesi gerekir .
Yazılımcı ile yazılım şirketi arasında bir hizmet akdi varsa aksi kararlaştırılmadıkça yazılımcının işin yapıldığı sırada meydana getireceği eserler işverene ait olacaktır. Bu husus FSEK’te “Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça, memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserlerin mali hak sahipleri bunları çalıştıran veya tayin edenlerdir. Tüzel kişilerin uzuvları hakkında da bu kural uygulanır” biçiminde düzenlenmiştir. Maddede belirtildiği üzere, bu kural bir emredici hukuk kuralı olmayıp, işçi ve işveren arasında aksi kararlaştırılabilir.
Bu durumda dikkat edilmesi gereken husus işveren konumundaki yazılım şirketinin eser üzerindeki mali hakları kullanma yetkisine sahip olduğudur.
FSEK md.6/10 ” Bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması; Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okunabilir veya diğer biçimdeki veri tabanları (Ancak, burada sağlanan koruma, veri tabanı içinde bulunan veri ve materyalin korunması için genişletilemez) İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve İşliyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, bu kanuna göre eser sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
FSEK mad. 18;”Mali hakları kullanma yetkisi münhasıran eser sahibine aittir. Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılır. Tüzel kişilerin uzuvları hakkında da bu kural uygulanır. Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı, ancak eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeye göre mali hakları kullanabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, bilirkişi raporları, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, taraf tanık beyanları ve izahı yapılan mevzuat hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı eser sahipliğinin tespiti, tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemiyle iş bu davayı açmış ise de, Aralık 2006 – Mayıs 2007 arasında danışman, sonrasında da şirket personeli olarak davalıya hizmet sağladığı, esasen davacının davalı bünyesinde çalışmaya başlamadan önce FSEK 1/B-g kapsamında eser sahibi olduğunu daha doğru ifade ile mevzuat kapsamında eser olarak kabulü gereken bir yazılımının bulunduğunu ispatlamasının gerektiği, alınan raporlarda çalışmaların 2006 senesine kadar uzandığı tespit olunmuş ise de davalılar ile sözleşme öncesi kullanılabilir durumda bir yazılımın tespit olunamadığı programın öszleşmesel ilişkinin kurulduğu 2007 döneminde ancak çalışabilir duruma geldiği, 29.12.2006 tarihli, “Danışmanlık Sözleşmesi”nin, “Hizmetin Tanımı” başlıklı 5.1 maddesine göre”… yazılımım oluşturmak, geliştirmek ve yönetmek” danışmanın yapacağı işler arasında sayıldığı, şu hale göre ortada geliştirilen işleme nitelikte bir yazılımdan ziyade baştan oluşturulan bir yazılımın söz konusu olduğu, gerek danışmanlık gerek hizmet sözleşmesi dikkate alındığında sözleşme ilişkisi kurulan dönemde ortaya çıkan eser niteliğindeki yazılımın sahibinin davalı olduğunun kabulünün gerektiği, uygulanabilir bir programın sözleşme öncesi mevcudiyetinin ispat yükü altındaki davacı tarafından ispatlanamadığı, taraflar arasındaki mail yazışmaları ve esasen davacının kültür bakanlığına yapılan müracaatlarda bizzat katılımının bulunduğu dikkate alındığında davalılar adına eser sahibi olarak başvuruda bulunduktan sonra eser sahibi olduğunu iddia etmenin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davalarının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının eser sahipliğinin tespiti, tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat davalarının REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44.40 TL karar harcının, peşin yatırılan (peşin harç+ıslah harcı) 3.062,75 TL’den mahsubu ile bakiye kalan 3.018,35 TL’nin karar kesileştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzeinde bırakılmasına,
4-Davalılar yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden red edilen eser sahipliğinin tespiti, tecavüzün önlenmesi talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
5-Davalılar yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden red edilen maddi tazminat talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 15.496,63 TL’nin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
6-Davalılar yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden red edilen manevi tazminat talepleri yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/07/2019

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır