Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/157 E. 2021/11 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/157 Esas
KARAR NO : 2021/11

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü, Marka Hakkına Tecavüzün Önlenmesi, Durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/08/2014
KARAR TARİHİ : 14/01/2021

Mahkememizde görülmekte Marka Hükümsüzlüğü, Marka Hakkına Tecavüzün Önlenmesi, Durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat talepli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … markasının 21.04.2000 tarihinde … tescil numarası ile kendileri tarafından tescil edildiğini, davalının … markasını kendi adına tescil ettirdiğini, davalının bu tescilinin kötüniyetli olduğunu, markasını tescil ettirdiği alanda kullanmayıp faaliyetlerinde … ibarelerini kullandığını, davalı markasının kendisine ait ticaret unvanı ile de iltibasa sebep olduğunu, …’ın sanık olduğu … 4. FSHCM’de …E. sayısı ile ceza davasına konu yargılamanın devam ettiğini, davalının kendilerini uyarmalarından hemen sonra 19.02.2013 tarihinde dava konusu … markasını devraldığını, bu durumun davalının kötüniyetini gösterdiğini, davalı markası ile müvekkili markasının esas unsuru olan … ibaresinin benzer olduğunu, davalının müvekkili markasına ait diğer unusurları da faaliyetlerinde kullandığını, davalının sahibi olduğu … alan adlı internet sitesinde, … sitesindeki şirket hesabında ve … internet sitesinde çalışanların … markasını kullandıklarını, bu kullanımın kendisinin marka hakkını ihlal ettiğini ileri sürmek suretiyle, davalı adına tescilli … tescil numaralı … markasını MarkaKHK ‘nın 7, 8 ve 42. madde uyarınca iptalini, davalının markası dışındaki kullanımları sebebiyle 10.000 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının kötüniyetli olarak bu davayı açtığını, müvekkilinin markasını 1997 yılından beri kullandığını, hizmet markalarının hizmetin sunulması ve tanıtımı amacıyla kullanıldığını, müvekkilinin internet sitesinde reklam hizmetleri bakımından markasını kullandığını, dava konusu markayı 2013 yılında devraldıklarını, davalı taraftan 2013 yılında haberdar olduklarını, davacının uyarışını dikkate alarak … ismini kullanmaya son verip, … markasını kullanmaya başladıklarını, davacının markasını tescil ettirdiği alanın dışında faaliyet gösterdiğini, kendilerinin ise 35. sınıfa giren hizmetleri verdiğini, davacı tarafından kullandıkları iddia edilen logonun müvekkili tarafından kullanılmadığını, … ibaresinin reklam dünyasında herkes tarafından kullanılan tasviri bir işaret olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan ilk yargılama sonucunda 2014/180 Esas, 2015/276 Karar ve 02/12/2015 tarihli kararı ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, verilen karar temyiz edilmesi üzerine dosyamızı değerlendiren Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/3619 Esas, 2017/2493 Karar ve 27/04/2017 tarihli kararı ile Mahkememizce verilen kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş, yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce alınan 27/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Ceza Mahkemesi ve Hukuk Mahkemesinde alınan raporlar arasındaki farklılıkların ceza hukuku ve özel hukuk bakımından farklı değerlendirmeler yapıldığından kaynaklanabileceği, daha önce Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda “davalı markasının hükümsüz kılınabileceği ancak tecilli markaya dayalı kullanımını tecavüz teşkil etmeyeceği” yönündeki tespitin yerinde olduğu, davalının sosyal medyada markayı çeşitli şekillerde ancak “…” ile aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olarak kullandığı, marka slogan olarak da “…” ibaresini kullandığı ve bu marka sloganın da davacının marka sloganı ile aynı fonksiyonellikte ve aynı sektörde kullandığının tespit edildiğini, 5 yıllık hükümsüzlük davası açma süresinin davalıya ait 2005 tescil tarihli marka bakımından dava tarihinde dolmuş olmakla birlikte, 2013 tescil tarihli marka bakımından dolmadığı, nitekim davalının kötü niyetli olduğunun kabulü halinde 5 yıllık hak düşürücü sürenin de uygulanmayacağı, davacının markasının tanınmışlığına ilişkin dosyaya sunulan somut deliller de incelendiğinde bu delillerinde markanın tanınmışlığını kanıtlayamadığı ve bu nedenle “…” markasının m.8/4 hükmü bağlamında tanınmış marka olmadığı sonucuna ulaşılabileceği, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının geri yürüyemeyeceği, dava tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri uyarınca karar verilmesi gerektiği, davacının markasının ciddi kullanımı hususunda takdirin mahkememize ait olduğu, yoksun kazanç talebi yönünden hesaplama yapılamadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce alınan ek bilirkişi raporunda davacının tecavüze konu markasını bir lisans sözleşmesine dayanarak kullandırmış olsaydı en düşük 9.475,55 TL, en yüksek ise 37.902,22 TL lisans geliri elde edebileceği hesaplandığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Asıl dava, davacının marka hakkına tecavüzünün önlenmesi, durdurulması, davalı markasının terkin ve iptali ile 10.000,00 TL, 20.000,00 TL manevi tazminat istemine ilişkindir, birleşen dava yine marka iptali ve sicilden terkini istemine ilişkindir.
03/10/2017 tarihli bir numaralı celsede, Yargıtay Bozma İlamı doğrultusunda birleşen mahkememiz dosyasının işbu dosyadan tefrik edilerek, ayrı bir esasa kaydedilmek suretiyle Anayasa Mahkemesinin Kararı kapsamında karara çıkarıldığı görülmüş, asıl dava yönünden tek dosya halinde yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı … Limited Şirketinin … markasını TPMK 35.sınıfta 28/05/1999 tarihinde … tescil numarası ile tescil ettirdiği ve markanın tescilini on yıl süre ile bir daha yenilediği, TPMK 42.sınıfta 24/03/2009 tarihinde … tescil numarası ile tescil ettirdiği ve marka tescilini on yıl süre ile yenilediği görülmüştür.
Davalı … … markasını TPMK 35,38 ve 41.sınıflarda 21/03/2005 tarihinde … tescil numarası, TPMK 35,38 ve 41.sınıflarda 22/02/2013 tarihinde … tescil numarası ile tescil ettirdiği görülmüştür.
… 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporu ile bozma öncesi dosyamızdan alınan raporlardaki çelişkilerin giderilmesi, taraf vekillerinin itirazlarının değerlendirilmesi, kötü niyet, hak düşürücü süre, tanınmışlık iddiası hususlarında da değerlendirme yapılmak üzere yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak dosya kapsamından yeni bir bilirkişi raporu alınmış, Mahkememizce hükme esas alınan 02/04/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda ceza yargılaması çerçevesinde alınan raporlarda bilirkişilerin somut olayı ceza hukuku boyutundan incelemiş olduğu ve marka hakkına tecavüz temelinde bir suçun varlığına kanaat getirdiği, oysa ki özel hukuk bakımından tescilli bir markanın kullanılmasının bir diğer marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceği, bozma öncesi alınan 01/09/2015 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, her iki marka ve markaların tescilli oldukları mal ve ya hizmetler arasında benzerlik olsa ve karıştırma tehlikesinin de varlığı tespit edilse dahi iki markanın da TPMK nezdinde tescil edilmiş olması karşısında bu durumun ancak ikinci markanın hükümsüzlüğüne yol açacağı, bununla birlikte ikinci markanın tescile dayalı kullanımı ilk marka hakkı sahibinin haklarına tecavüz teşkil etmeyeceği dolayısıyla ceza ve hukuk dosyalarına sunulu olan bilirkişi raporlarındaki çelişki çerçevesinde 2014/180 Esas sayılı dosyaya sunulu 01/09/2015 tarihli bilirkişi raporunda yer alan tespitlerin özel hukuk doktrini ve uygulamasına göre yerinde olduğu ve davalı markasının hükümsüz kılınması mümkün olsa da kullanımının tecavüz teşkil etmeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Kötü Niyet İddialarının Değerlendirilmesi ve Hak Düşürücü Süre
Kötü Niyet 556 sayılı KHK’nın 35/1 maddesinde başlı başına bir itiraz sebebi olarak düzenlenmiş olup, markanın hükümsüzlüğünü düzenleyen 42.maddesinde bağımsız bir hükümsüzlük nedeni olarak sayılmasa da TMK m.2 ve 556 sayılı KHK m.35 hükümlerinden hareketle hükümsüzlük nedeni olarak da kabul edilmektedir, nitekim Sınai Mülkiyet Kanunun 6 ve 25.maddelerinde kötü niyetli tescil ayrıca açıkça hükümsüzlük sebebi sayılmıştır. Kötü niyetli marka tescili şu şekilde izah edilebilir: “marka sahibinin markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyona aykırı bir şekilde iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi halinde kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna teşkil edecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır, buna karşılık başvuru sahibinin hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarına engelleme amacına sahip olması gibi subjektif durumlar kural olarak tespit edilmemeye çalışılır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden subjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir, ancak somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilen varlığı halinde bunlar araştırılarak kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir”
Bu değerlendirmede markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesi halinde marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin; esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunan rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabilir
Somut olayda davalının farklı mecralarda markayı “…” olarak kullanımına konu olan fotoğraflar ile yine davalının farklı mecralarda markayı “…” olarak kullanımına konu fotoğraflar incelenmiştir. … ve … kelimelerinde harflar yer değiştirdiğinden okuma düzeyi, dikkat seviyesi ve bir anlık bakış açısı dikkate alındığında ve farklı dillerde … anlamına gelmesi ortalama tüketicinin ingilizce, italyanca vb. dilleri bilmesinin olağan akışa aykırı olması dikkate alınması durumunda bu iki kelimenin ortalama tüketici nezdinde karıştırılma olasılığına neden olabilmesi nedeniyle davalının tescilli … markasının, davacının tescilli markası olan … markası ile iltibas oluşturacak nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır. Kaldı ki davalı …’ın internet ortamındaki kullanımlarına bakıldığında bu kullanımların bir kısmının … markası ile değil, … markası ile gerçekleştirdiği görülmüştür. Davalının … markasını tescildeki şekliyle … değil de … şekil ibareli şeklinde kullanımının daha önceki … şekil ibareli yazı tipi ile aynı olması tüketicilerde algı transferi gerçekleştirebileceği düşünülmüştür. Ayrıca …’ın … markası ile kullandığı … ya da … ibarelerini “…” ve “…” anlamına gelen kelimelerini kullandığını, davacının “…” markası kullanımının olduğunu, tarafların marka sloganlarının da aynı fonksiyonel özelliklerine sahip olduğunu, aynı sektörde kullanıldığı ve bu durumun davalının davacının markasını etrafından dolanma niyetinin olduğunu, basiretli bir tacirden beklenen davranışı sergilemediği, tüm bu nedenlerle davalının kötü niyetli hareket ettiği kanaatine varılmıştır.
Hak düşürücü süreye ilişkin itirazlar yönünden 556 sayılı KHK m.42 hükmü yalnız bir hal için beş yıllık hak düşürücü süre düzenlenmekle birlikte doktrin ve içtihat bu beş yıllık sürenin hükümsüzlük davalarında genel olarak uygulanacağı yönünde görüş beyan etmektedir, somut olayda davalı adına tescilli 2005 tarihli marka bakımından dava tarihi itibariyle beş yıllık sürenin geçtiği görülmekle yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere kötü niyeti olgusuna kanaat getirildiğinden bu sürenin uygulanmayacağı, 2013 tarihli marka yönünden ise henüz beş yıllık süre dolmadan dava açıldığından her iki marka bakımından da hak düşürücü süre işlemeyeceği tespit olunmuştur.
Tanınmışlık İddiası Bakımından Değerlendirme
Markanın tanınmış olup olmadığının tespitinde 1997 tarihli WIPO kriterlerinden faydalanılır. TP’de -bağlayıcı olmamakla birlikte- WIPO tarafndan ortaya konulan bu kriterleri ayrıntılandırmak suretiyle şu kriterleri getirmiştir. (Paslı, Uluslararıs Antlaşmalar, s.451); “1.Markanın tescilinin ve kullanımının süresi (markanın tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi), 2.Markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam. (Yurtiçi ve yurtdışı tesciller nelerdir?) 3.Markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı nedir? 4.Markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özellikleri nelerdir? (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafî olan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.) 5.Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetler var mıdır? (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.) 6.Markanın tanınmışlığını gösteren bir mahkeme kararı var mıdır veya marka sahibinin markasını koruma yolundaki etkin çabaları nelerdir? (Tanınmışlık kararı dışında, verilmiş mahkeme kararları, hâlen devam etmekte olan marka, haksiz rekabet davaları, itiraz sayıları vb.) 7.Marka ne derece orijinaldir, markanın ayırt edicilik niteliği nedir? 8.Markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları. 9.Markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, kârı, yurt çapında ve yurtdışında sahip olduğu dağıtım kanalları; şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hâkimiyeti vs.), 10.Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle özdeşleşiyor mu? Marka kelime veya şekil olarak görüldüğü anda refleks olarak belli bir ürünü çağrıştırıyor mu? Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ilgili olarak belli bir kaliteye veya statüye işaret ediyor mu? 11.Markayı taşıyan ürüne veya marka sahibi firmaya ilişkin olarak alınmış belgeler, ödüller (TSE, TSEK, ISO vb.kalite belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.) var mı? 12.Markayı taşıyan ürünlerin dağıtım kanalları ( marka sahibi firmanın kendine ait dağıtım kanallarının dışında) ve söz konusu ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları nelerdir? 13.Eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri nedir? Markanın parasal değeri, marka sahibinin yıllık bilançosunda gösterilmiş midir? 14.Marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği nedir? (Ömek: sedece “gazozlar” için tescilli bir marka ile, tüm elektronik eşyaları iine alan bir tescil.), 15.Marka halk nezdinde tanınan bir marka ise bu tanınmışlık düzeyini ne kadar süredir korumaktadır? 16.Markanın tanınmışlığından ötürü, bu niteliğine yönelik tecavüz fiilleri var mıdır? Marka üçüncü kişilerce taklit ediliyor mu? (Markaya benzer başvuruların yoğunluğu, markanın piyasada haksız yere üçüncü kişilerce kullanılıp kullanılmadığı vs.). Marka üçüncü kişilerce kullanılmakta ise bu kullanım, şekil ve üzerinde yayıldığı coğrafi ve ticari olan itibariyle tanınmış marka sahibine zarar veriyor mu? 17.Marka, üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle (Örnek: araba markası ile çiklet markası) veya potansiyel ve fiili kullanıcı kitlesinin niteliği itibariyle (doktorlara yönelik bir ürün ile çocuklara yönelik bir ürün markası) tecavüze açık mı, değil mi? 18.Yukarıda sayılanların ispatına yönelik olan veya bir markanın tanınmış olduğunun ispatına yönelik her türlü belge.”
Tanınmışlığın tespitinde, marka sahibi tarafından yaptırılan promosyon ve tanıtım malzemeleri yanında ulusal basında veya gazetelerde markanın tanınmışlığını ortaya koyan reklam ve haberler de dikkate alınır. Bunun yanında yaygın kullanım alanı, toplum nazarındaki tanınmışlıkta dikkate alınır. Bir markanın tanınmış marka olarak belirlenmesinde, markanın toplumun ilgili kesiminde sahip olduğu yüksek bilinirlik düzeyi dikkate alınması gereken kriterlerden biridir.
Somut olayda; davacıya ait “…” markasının incelenmesinde, bu markanın TPMK’nın özel korunan markalar listesinde yer almadığı, markanın tanınmışlığına ilişkin davacı tarafından sunulan delillerin incelenmesinde markanın tanınmışlığının yukarıda belirtilen kriterler çerçevesinde kanıtlanamadığı bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olup, davacıya ait “…” markasının md. 8/4 kapsamında tanınmış marka olduğu ispatlanamamıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, TPMK kayıtları, … 1 FSHCM’nin … Esas sayılı dosyası, çelişkiyi giderir mahiyette hazırlanan ve mahkememizce de hükme esas alınan 27/03/2018 tarihli bilirkişi raporu bir arada değerlendirildiğinde yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere davalı markasının bozma öncesi gerekçede belirtilen nedenlerle 35.sınıfında yer alan reklam hizmetlerine ilişkin mal ve hizmetler yönünden kısmen hükümsüz kılınması gerektiği ayrıca tescilli markaya dayalı kullanımın tecavüz teşkil etmeyeceği, dolayısı ile maddi ve manevi anlamda tazminat koşullarının doğmadığı gözetilerek davanın kısmen kabulü ile davalı adına TPMK nezdinde … ve … tescil numaralı “…” ibareli markanın 35.sınıfında yer alan reklam hizmetlerine ilişkin mal ve hizmetler yönünden kısmen hükümsüzlüğüne, bu mal ve hizmetler yönünden sicilden terkinine, fazlaya ilişkin diğer sınıflar yönünden istemin reddine, marka hakkına tecavüzün önlenmesi, durdurulması ile birlikte maddi ve manevi tazminata ilişkin taleplerin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalı adına TPMK nezdinde … ve … tescil numaralı “…” ibareli markanın 35.sınıfında yer alan reklam hizmetlerine ilişkin mal ve hizmetler yönünden kısmen hükümsüzlüğüne, bu mal ve hizmetler yönünden sicilden terkinine, fazlaya ilişkin diğer sınıflar yönünden istemin reddine,
2-Marka hakkına tecavüzün önlenmesi, durdurulması ile birlikte maddi ve manevi tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin alınan 512,35 TL harcın mahsubu ile kalan 453,05 TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen hükümsüzlük talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat talebi yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat talebi yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen diğer talepler yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
8-Dava kısmen kabul edildiğinden; Davacı tarafından yapılan: 1.700,00 TL bilirkişi ücreti, 1.616,60 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.316,60 TL’nin takdiren %50’si 1658,30 TL ve 84,50 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.742,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafından yapılan 600,00 TL bilirkişi ücreti, 420,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.020,00 TL’nin takdiren %50’si 510,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay Temyiz Yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.14/01/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸