Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/152 E. 2019/421 K. 15.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/152
KARAR NO : 2019/421

DAVA : FSEK-Tecavüzden Kaynaklanan Telif Ücreti Alacağı
DAVA TARİHİ : 03/08/2017
KARAR TARİHİ : 15/10/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-Tecavüzden Kaynaklanan Telif Ücreti Alacağı davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı şirketin …’de yayımlanan “…” adlı dizi filmin yapımcısı olduğunu, filmin yönetmenliğini müvekkilinin üstlendiğini, dijital olarak sunulacak dizi jeneriklerinin (künye) incelenmesinde müvekkilinin dizide ikinci yönetmen olarak görev aldığının anlaşılacağını, ikinci yönetmen olarak bölüm başı ücreti 6.000 TL + KDV ve Stopaj olarak belirlendiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında yapılan ücret sözleşmesi, müvekkiline ait banka hesap hareketleri ile ticari defter ve muhasebe kayıtlarının incelenmesinden bu durumun anlaşılacağını, davalı şirketin dizinin 6. bölümünün %18’lik kısmı ile 8. ve 9.bölümleri için müvekkiline herhangi bir telif ücreti ödemediğini, müvekkilinin dizinin ilgili bölümleri için davalı şirkete fikri ve mali haklarını devretmediğini, ancak davalının dizinin müvekkilinin çalıştığı tüm bölümleri …’de yayımladığını ve müvekkilinin fikri haklarına tecavüz ettiğini, bu tecavüzün dizinin yurtiçi ve yurtdışına hizmet veren bazı dijital TV platformlarında yayımlanmasının sürmesiyle devam ettiğini iddia ederek, müvekkilinin mali ve manevi haklarına tecavüzün devam ettiğinden ref’ine ve durdurulmasına, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 16.035,25 TL’nin FSEK 68.maddesi uyarınca üç katı tutarında hesap edilecek telif alacağının her bir bölüm için ayrı ayrı belirlenecek vade tarihlerinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını, mali haklara ilişkin sözleşmelerin yazılı yapılmamaları durumunda hükümsüz olduklarını, davacının mali hak devir belgesiyle eser sahibi sıfatıyla sahip olduğu tüm hakları müvekkili şirkete devrettiğini, davacıya ait fikri hakların müvekkili tarafından kullanılmasında hukuki açıdan herhangi bir sakınca bulunmadığını, müvekkilinin sektörün önde gelen saygın yapım şirketlerinden olduğunu, davacı taraf ile müvekkilinin … adlı televizyon dizisinde 6.bölümden itibaren davacının yardımcı yönetmen olarak görev alması hususunda anlaştıklarını, anlaşma uyarınca müvekkili şirket tarafından davacıya bölüm başı 6.000 TL + KDV + Stopaj ödemesinin yapıldığını, müvekkilinin anlaşma gereği ödemeleri yaptığını, bu nedenle davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının alacak iddiasını ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin borca batık olduğunu ve iflas başvurusunda bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, dizinin yayınlanmış bölümlerine ilişkin … kayıtları, RTÜK, banka ve vergi dairesi kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler, “Davacının 6.bölüm için %18 ödenmeyen kısım ile 8 ve 9.bölüm ücretinin tamamı olmak üzere net 6.000 TL + 6.000 TL +1.080 TL = 13.080 TL talep hakkının bulunduğu, dosyada davacının bu bedelin vergi ve stopaj bedellerini ödediğine ilişkin bir dekont bulunmadığından davacının 16.035,25 TL toplam alacak talebinden 13.080 TL çıkarıldığında kalan 2.955,25 TL için talep hakkının bulunup bulunmadığı değerlendirilemediği, davacı taraf talep ettiği bedelin FSEK 68 çerçevesinde 3 katı tutarını talep etmiş ise de tarafların kabulü olduğu üzere taraflarca şifahi anlaşma ilişkisi çerçevesinde anlaşılması dikkate alındığında sözleşme dışı bir ihlalden ziyade ödenmeyen telif alacağına ilişkin bir talebin söz konusu olması nedeniyle FSEK 68.maddesi koşullarının bulunmadığı” hususlarında görüşlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Taraf vekillerince bilirkişi raporuna itiraz edilerek davalı vekilince yeni bir heyetten rapor alınması talep edilmiş, davacı yanca vergi kayıtlarının istenilmesi talep edilmiş, Mahkememizce yapılan 27/12/2019 tarihli oturum 1 nolu ara karar uyarınca mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilerek dosya bilirkişiye tevdi edilerek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Alınan raporda mali müşavir bilirkişi, “Davacı tarafından davalı adına düzenlenen üç adet serbest meslek makbuzunun toplam tutarı 23.385,25 TL, bu makbuzlara karşı davalı tarafından davacıya yapılan ödeme 6.000 TL, davacının davalıdan bakiye alacağı ise 17.385,25 TL’dir. Ayrıca davalı tarafından toplam 4.772,50 TL gelir vergisi tevkifatı yapılmış olup vergi dairesine muhtasar beyanname ile beyan edilmiştir. Stopaj tutarı davacının alacağı olan 17.385,25 TL tutarı içerisinde yer almamaktadır. Davacının davalıdan alacağı olan 17.385,25 TL tutarı davalı tarafın sunmuş olduğu ticari defter kayıtları ile de teyit edilmekte ve davalının sunmuş olduğu hesap muavinine de uymaktadır. Davacının davalıdan alacağı 17.385,25 TL’dir, ancak davacının talebi 16.035,25 TL’dir.” şeklinde görüşünü bildirmiştir.
… bankasının müzekkere cevabına göre davalı tarafından davacıya 10/05/2017 tarihinde 6.000 TL “… cari ödemesi” açıklamasıyla ödeme yapıldığı görülmektedir. Davalının sunduğu defter kayıtlarında davalının bu bölümlere ilişkin yaptığı ödeme miktarının açıkça görülemediği dikkate alındığında davacının 6.bölüm için %18 ödenmeyen kısım ile 8 ve 9.bölüm ücretinin tamamı olmak üzere net 6.000 TL + 6.000 TL + 1.080 + =13.080 TL talep hakkının bulunduğu anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış telif ücreti alacağı, hak ihlaline dayalı FSEK 68 kapsamında tazminat istemine ilişkindir.
Davalı şirketin …’de yayımlanan “…” adlı dizi filmin yapımcısı olduğu, filmin 2. yönetmenliğini davacının üstlendiğini, ikinci yönetmen olarak bölüm başı 6.000 TL + KDV ve Stopaj olarak ücretin belirlendiği noktasında taraflar arasında anlaşmazlık bulunmamaktadır. Davacı 6.bölüm için %18 ödenmeyen kısım ile 8 ve 9.bölüm ücretinin tahsilini talep etmiş davalı ise davacıya ödemelerin yapıldığı herhangi bir borcun bulunmadığını savunmuştur. Davacının ücret alacağı dışında FSEK 68 kapsamında 3 kat tazminat ve ref talebinde de bulunduğu anlaşılmaktadır.
Telif ücret alacağı yönünden;
Dosyaya sunulan heyet raporunda davacının 6.bölüm için %18 ödenmeyen kısım ile 8 ve 9.bölüm ücretinin tamamı olmak üzere net 6.000 TL + 6.000 TL +1.080 TL = 13.080 TL talep hakkının bulunduğu, dosyada davacının bu bedelin vergi ve stopaj bedellerini ödediğine ilişkin bir dekont bulunmadığından davacının 16.035,25 TL toplam alacak talebinden 13.080 TL çıkarıldığında kalan 2.955,25 TL için talep hakkının bulunup bulunmadığı değerlendirilemediğinin belirtildiği anlaşılmış, taraf itirazları ve dosya kapsamı itibarı ile tekrardan inceleme yapılması gerektiği kanaatiyle tekrardan inceleme ara kararı oluşturulmuş, davalı defterleri üzerinden ve sunulan mali evraklar üzerinden mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan 2. İncelemede; davacının ücret alacağına ilişkin iddialarının sunulan mali kayıtlara göre yerinde olduğunun tespit edildiği, davalı kayıtlarının da bölüm başı ücretin 6.000,00 + KDV + Stopaj şeklinde olduğunu teyit ettiği, davacının iddia ettiği bölümlere ilişkin davalı kayıtları da değerlendirildiğinde davacının davalıdan olan alacağının 17.325,25 TL olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. Telif ücret alacağı yönünden talebin 16.035,25 TL olduğu dikkate alınarak taleple bağlı kalınmak suretiyle bu miktar üzerinden telif ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
Ref ve FSEK 68 e dayalı talepler yönünden;
Yukarıda da izah olunduğu üzere taraflar arasında davacının davaya konu dizinin 2. Yönetmenliğini yaptığı noktasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
FSEK Madde 66 “Manevi ve mali hakları tecavüze uğrıyan kimse tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini dava edebilir. Tecavüz, hizmetlerini ifa ettikleri sırada bir işletmenin temsilcisi veya müstahdemleri tarafından yapılmışsa işletme sahibi hakkında da dava açılabilir. Tecavüz edenin veya ikinci fıkrada yazılı kimselerin kusuru şart değildir. Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünu, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref’i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref’i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikına karar verir.” hükümlerine amirdir.
Yine FSEK m.68/l hükmü; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…” Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
4721 sayılı TMK’nın “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesi; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M. / Sarı, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227). Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekâlı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Bunlar dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Dural/Sarı, s. 225).
TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir (Dural/Sarı, s.225).
Somut olaya dönüldüğünde her ne kadar davacı telif haklarının devrine ilişkin FSEK 52 maddesine uygun sözleşme yapılmadığı, davalı kullanımlarının herhangi bir izne dayalı olmadığından bahisle tecavüzün ref’i ve FSEK 68. Maddeye dayalı tazminat talep etmişse de taraflar arasında -yazılı olmayan- sözleşme ilişkisinin bulunduğunun taraflarca kabul edildiği dikkate alındığında ref talebinin şartlarının oluşmadığı gibi izinsiz kullanımdan söz edilemeyeceğinden FSEK 68 in taraflar arasındaki uyuşmazlıkta uygulanma ihtimalinin bulunmadığı, sözleşmesel ilişki dikkate alındığında FSEK 52 uygun devir olmadığından bahisle izinsiz kullanım olduğunu ileri sürmenin yukarıda izahı yapılan dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği gibi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı sonucuna ulaşılmış davacının bu yöndeki taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının telif ücreti alacağına yönelik talebinin -taleple bağlı kalınarak- kabulü, ref ve FSEK 68’e dayalı tazminat taleplerinin reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
A)16.035,25 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
B)Davacının ref ve FSEK 68’e dayalı tazminat talebinin REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.095,36 TL karar harcından peşin yatırılan 273,85 TL’nin mahsubu ile kalan 821,51 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen (telif ücreti alacağı yönünden) miktar üzerinden hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen talepler yönünden 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan: 2.700,00 TL bilirkişi ücreti, 248,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.948,70 TL’nin -ret ve kabule göre takdiren hesaplanan- 1.474,35 TL’si ve 305,25 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.779,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan: 25,20 TL’nin -ret ve kabule göre takdiren hesaplanan- 12,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 15/10/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır