Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/144 E. 2019/2 K. 10.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/144
KARAR NO : 2019/2

DAVA : Marka Tecavüzünün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması – Kullanmamaya dayalı Marka İptal
DAVA TARİHİ : 24/07/2017
KARAR TARİHİ : 10/01/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzünün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, sonuçlarının ortadan kaldırılması davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle, davalının daha önce düzenlediği fuarda kullandığı ve 2017 Ekim ayında yapılacak fuarda kullanmaya hazırlandığı ve tanıtım faaliyetlerine … adlı internet sitesinde ve sosyal medyada yer verdiği … ibareli kullanımlarının müvekkilinin … markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve bu durumun marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini davalı tarafın eylemleri hakkında mahkemece tedbir kararı verilmesi gerektiğini, müvekkilinin ticari fuarlar ve sergiler alanında faaliyet gösterdiğini, Almanca Messe kelimesinin Türkçede fuar anlamına geldiğini, 1965 yılından bu yana 40’ı Münich ve çevresinde 14’ü ise uluslararası olan ticari fuarların sahibi ve düzenleyicisi olduğunu, müvekkilinin dünya çapında bir ağı bulunduğunu, fuar düzenlediği ülkeler arasında Türkiye’nin de bulunduğunu, …’in müvekkili tarafından dört yılda bir düzenlenen içecek ve gıda fuarı olduğunu, fuara Türkiye’den de yoğun bir katılım olduğunu, fuarın temellerinin 1950’li yıllarda atıldığını, ayrıca müvekkilinin … fuarını Hindistan, Afrika, Çin gibi ülkelerde de gerçekleştirdiğini, … markasının müvekkili adına dünyada ve Türkiye’de tescilli olduğunu,… nolu … markasının 16, 35 ve 41.sınıflarda tescilli olduğunu, 1997 yılında Almanya’da tescil edildiğini ve WIPO tescillerinin 48 ülkeyi kapsadığını, müvekkilinin aynı zamanda … markasının gerçek hak sahibi olduğunu, markanın 1989 yılında müvekkili tarafından yaratıldığım ve neredeyse 30 yıl boyunca kesintisiz olarak kullanıldığını, yıllar süren emek ve kaynak harcamaları sonunda dünya çapında tanınan bir marka haline gelen … markasının 2013 yılında yapılan fuarına Türkiye’den de çok sayıda şirketin katıldığını, davalının web sayfasında … ibaresini izinsiz olarak kullandığını, markanın müvekkili markasının tescilli olduğu sınıflar kapsamında kullanıldığını, davalı tarafa ihtarname gönderildiğini fakat hukuka aykırı eylemlerine son vermediğini, davalının … İbaresini sosyal medya hesaplarında da kullandığını, davalının kullandığı “…” ibaresinin Türkçe’de “…” anlamına geldiğini ve jenerik bir isim olduğunu, davalı tarafın müvekkilinin … markası üzerinden haksız avantaj elde ettiğini, fuar katılımcıları tarafından fuarın müvekkili tarafından düzenlendiğinin ya da davalı tarafın müvekkilinin bir şubesi olduğunu düşünmeleri ihtimalinin olduğunu, davalı eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı tarafın kötüniyetli olduğunu belirterek davalının müvekkilinin tescilli ve alanında tanınmış markasıyla iltibas yaratan … ibaresine ilişkin kullanım ve eylemlerinin müvekkili markasına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin tespitine, men’ine, ref’ine ve haksız rekabetten doğan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, tecavüz ve haksız rekabetin devamının önlenmesi ve bir daha gerçekleşmemesi için gerekli tüm tedbirlerin alınarak el konulan ürün/materyal/dokümanların masrafı davalıy ait olmak üzere imhasına ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle, davacının Türkiye’de mutad meskeni olmadığını, Türkiye’de herhangi bir faaliyetinin bulunmadığını, bir Alman şirketi olduğunu, marka tescil belgelerine göre; … tescil nolu “…”, … tescil nolu “…”, … tescil nolu “…”, … tescil nolu “…”, … tescli nolu “…” ibareli olarak 35.sınıfta 11/11/2015 tarihinden itibaren on yıl müddetle … A.Ş. Adına tescil edildiğini, tescilli olan bu markaların … A.Ş.’nin izniyle müvekkili tarafından düzenlenen fuarlarda kullanıldığını, tescilli bir markanın kullanılmasının önlenmesinin talep edilemeyeceğini, davacının davasının reddi gerektiğini belirterek, karşı davasında, davacı tarafın … markasını TPMK nezdinde Uluslararası Marka Tescil Belgesine göre 22/03/2010 tarihinde tescil ettirdiğini, fakat bu markayı Türkiye’de hiç kullanmadığını, fuar düzenlemediğini, tescil tarihinden bu yana (5 yılı aşkın süredir) tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan … tescil nolu markanın 16, 35 ve 41.sınıflarda tescilli markanın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde özetle, markanın kullanılmaması nedeniyle iptal davası açılamayacağını, davalı-karşı davacı yanın müvekkilinin markasının iptalini talep etmekte hukuki yararının bulunmadığını, davalı-karşı davacının fuarcılık sektöründe faaliyet yürüttüğünü, kendi adına tescilli olmayan markalara dayandığını, davalı-karşı davacının dayanmış olduğu markaların tamamının 35. sınıfta tescilli olduğunu, dayandıkları markaların hiçbirinin müvekkilinin markasının tescilli olduğu 16. ve 41. sınıfların bulunmadığını, dayandıkları tescillerin hiçbirinin kendi adlarına tescilli olmadığını, herhangi bir hakkının kısıtlandığından veya kısıtlanma tehlikesi doğduğundan ve hukuki yararı bulunduğundan söz edilemeyeceğini, müvekkilinin markasının iptalini isteyemeyeceğini, “…” markasının 1989 yılında müvekkili tarafından yaratıldığını ve neredeyse 30 yıl boyunca fuarcılık hizmetlerini de kapsayacak biçimde tescil edildiği tüm sınıflar yönünden ciddi ve kesintisiz biçimde kullanıldığını, yıllar süren emek-kaynak harcamaları sonucunda dünya çapında tanınmış hale getirilen “…” markasının bugün fuar sektöründe lider markalar arasında olduğunu belirterek, müvekkilinin markasının kesintisiz ve ciddi bir biçimde Türkiye’de kullanıldığından karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl dava; 6769 sayılı SMK ve TTK hükümleri uyarınca açılmış marka tecavüzünün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına karşı dava ise kullanmamaya dayalı marka iptal davasına ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları alınmıştır.
Mahkememizce alınan ilk raporda bilirkişiler, davalıya ait …, …, …, … alan adlarında kullanılan “…” esas unsurlu marka ile davacı tarafın “…” markası arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik ve karıştırılma ihtimali oluştuğunu, davalı tarafın davacının … markasından kaynaklı haklarını ihlal ettiğini, web sayfaları üzerinden davalı tarafın … markası altında tanıtım yaparak ticari kazanç ve satış elde etmeyi amaçladığı kanaatine vardıklarını belirtmişlerdir.
Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde özetle, davalı tarafından, müvekkilinin … markasına tecavüz teşkil eden kullanımlarda bulunduğunun bilirkişiler tarafından somut olarak tespit edildiğini, …,…, …, … şeklindeki alan adları altında, … ibaresi ile tanıtım ve duyurular gerçekleştirdiğini, bu ibareyi fuar düzenlenmesi hizmetlerinde kullandığını, … internet sitesinde 2018 yılında düzenlenecek olan … Fuarına dair tanıtımlar yapıldığını, bu tanıtımların içerinde “…” ibareli “içecek ve sıvı gıda teknolojileri özel bölümü” olacağına dair tanıtımların yer aldığını, … ibaresinin markasal kullanım teşkil edecek biçimde kırmızı çerçeve içine alınarak kullanıldığının bilirkişilerce tespit edildiğini, müvekkiline ait … markası ile davalının kullandığı … ibaresinin yazılış, genel görünüm, zihinde/gözde/kulakta bıraktığı izlenim açısından ayırt edilemeyecek hatta ayniyete varacak kadar benzer, okunuş/duyuş olarak aynı olduğunu, davalının eylemlerinin aynı zamanda TTK uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini, davalıya … ibaresini kullanımına son vermesinin ihtar edilmesine rağmen 2018 yılı içinde aynı kullanıma ısrarlı bir biçimde devam edeceğini, bu ibareyi kullanarak fuar gerçekleştirmeyi hedeflediğini ilan ettiğini, davalının bu eylemleri sebebiyle müvekkilinin uğradığı ve uğrayacağı zararların önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce alınan ikinci heyet raporunda bilirkişiler, davalının fiili olarak kullandığı “…” ibaresinin davacı tarafın tescilli “…” markasına yaklaşmak suretiyle davacının markasına benzer kullandığını, bu sebeple iltibas yarattığını, 6769 sayılı SMK kapsamında düzenlenen marka hakkına tecavüz hükümlerine aykırı bir fiil işlenmiş olduğunu ve haksız rekabet oluşturduğunu, karşı davada davacının markasının dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre içerisinde ciddi kullanımının olduğu ispatlandığından davacının … tescil nolu “…” markasının iptaline karar verilemeyeceği kanaatine vardıklarını belirtmişlerdir.
6769 sayılı Kanunun “Markanın kullanılması” başlıklı Madde 9-” (1) Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir.(2) Aşağıda belirtilen durumlar da birinci fıkra anlamında markayı kullanma kabul edilir: a) Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması. b) Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması.(3) Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.” hükümlerine amirdir.
Yine aynı yasanın 7. Maddesine göre; Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. (3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. (4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez. (5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi. b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması. c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d) Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f) Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g) Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Karıştırma ihtimali incelemesi şu kriterler gözetilerek çözülebilir.. Bunlar “görsel, işitsel, kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, markanın asli ve tali unsurlarıyla birlikte bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim bakımından benzerlik olup olmadığı, çağrıştırmanın söz konusu olup olmadığı, markanın ait olduğu mal ve/veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin eğitim ve toplumsal durumu, markayı taşıyan malın değeri ve buna bağlı olarak alıcının bu malı almaya gittiğinde harcadığı zaman” biçiminde sıralanabilir .İlaç markaları hariç olmak üzere, kural olarak karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2006 tarih ve 2006/11-338 sayılı kararında da açıklandığı üzere değerlendirme “orta düzeydeki tüketici gözüyle” yapılmalıdır. Söz konusu Genel Kurul Kararında, orta düzeydeki tüketicinin, markaları aynı anda incelemeye tabi tutmadığı gibi küçük ayrıntıları da dikkatli biçimde inceleyemeyeceği, sadece geçmişte edindiği izlenimin etkisi ile hafızasında kalan ile yetinerek bir sonuca varmaya çalışacağı, bunun da aynı emtialar üzerinde kullanılacak olan ve küçük farklılıklar taşıyan marka ve işaretlerin farklı zamanlarda ayırd edilmesini olanaksız kılacağı belirtilmektedir. Ayrıca gene Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır.
Markanın işlevlerinden biri de, söz konusu malların kaynağını/menşeini garanti etme işlevidir.
Markalar bilindiği gibi tek ibareden oluşmuyor ise “esas unsur” ve “yardımcı unsur”lardan oluşabilir. Bu durumda inceleme markanın bütünü dikkate alınarak ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar karşılaştırılması suretiyle gerçekleştirilecektir.
Esas unsur, markadaki ayırt ediciliği sağlayan, özgün olan, fark yaratan işarettir. Esas unsur, bir kelime, resim, renk, şekilden oluşabileceği gibi, bunların iki ya da daha fazlasının kombine edilmesi ile de oluşturulabilir. Yarduncı unsur ise, ayırt edici özelliği bulunmayan, herkesçe kullanılabilen unsurlardır. Markaların parçalara ayrılarak inceleme yapılmasına ve özellikle tek başlarına ayırt edici gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına gerek yoktur.
Markayı oluşturan unsurlardan birisinin diğerlerine göre görsel veya işitsel olarak daha baskın unsur konumunda olması veya tüketici algısının markadaki unsurlardan birisi üzerinde yoğunlaşması ihtimalinin bulunması veya ayırt edici gücü veya bilinirlik düzeyi yüksek önceki markayla başvurudaki unsurlardan birisinin benzerliğinin bulunması hallerinde, benzerlik incelemesi markalardaki benzer unsur ön plana çıkartılarak yapılabilecektir.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Dosyaya sunulan TPMK kayıtları incelendiğinde davalının dava dışı … A.Ş. Adına değişik tarihlerde tescil olunmuş “…, …, …, …, …” şeklindeki 35 sınıfta tescilli hizmet markalarını almış olduğu lisansa dayalı olarak kullandığını iddia etmiştir. Davacı adına TPMK nezdinde … no ile tescilli “…” markasının 16, 35 ve 41. sınıflarda tescilli olduğu yine aynı markaya ilişkin uluslararası tescillerinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan yasal mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; her ne kadar davalı davaya konu markayı almış olduğu lisans sözleşmesi kapsamında tescile dayalı olarak kullandığını iddia etmiş ise de bahse konu lisans sözleşmelerinin TPMK nezdinde kaydının bulunmadığı, dolayısıyla 3. Kişi konumundaki davacıya karşı ileri sürülemeyeceği, kaldı ki lisans sözleşmesinin varlığı kabul olunsa bile fiili kullanımının lisansa konu tescilli markanın tescil edildiği haliyle olmadığı, bilirkişi raporunda da tespit olunduğu üzere davalının fiili kullanımlarının fuarcılık sektöründe bilinirliği yüksek olan davacıya ait tescilli markaya yaklaştırarak benzetmeye çalıştığı, … ibaresini küçültmek suretiyle … ibaresini ön plana çıkardığı, markalar bütün olarak değerlendirildiğinde iltibasa sebebiyet verecek şekilde benzerlik oluştuğu ve haksız yararlanılmaya çalışıldığı, her iki markanın da aynı sınıflarda kullanıldığı, ortalama tüketici algısı dikkate alındığında kullanımın karıştırılma ihtimalini yükselttiği ve tecavüz teşkil ettiği, SMK (29.7) hükümleri kapsamında marka tecavüzü olarak değerlendirilmesi gerektiği, yine TTK 54 vd maddeleri uyarınca davalının fiili kullanımının iltibas ve haksızlık oluşturduğu, haksız rekabet olarak değerlendirilmesi gerektiği, karşı dava yönünden dosyada yer alan deliller SMK 9 kapsamında değerlendirildiğinde davacı kullanımlarının ciddi olduğu ve iptal şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla asıl davanın kabulü karşı davanın reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl davanın KABULÜ ile;
a)Davalının davalının “…” ve “… ” + şekil şeklindeki kullanımının davacının tescilli markası olan “…” markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin TESPİTİNE,
b)Davalının tescilli markaya tecavüz niteliğindeki ve haksız rekabet olarak değerlendirilen başta “…” ve “… ” + şekil olmak üzere benzer ibareleri kullanmaktan MEN’İNE,
c)Davacıya ait … markası ile iltibas yaratacak nitelikteki … ibareli kullanımının, her türlü fuar düzenlemesi, tanıtım, reklam promosyonu yapması ve kullanımının, her türlü ticari faaliyetinde, reklam, tanıtım, promosyonlarında, ticaret ve tanıtım evrakında, işletmesinin iç ve dış kısımlarında, web sayfasında, Facebook ve instagram gibi sosyal medya mecralarında, fuar adı olarak, mal ve hizmetler üzerinde ve sair her tür mecrada her türlü kullanımının DURDURULMASINA, kullanımın tespiti halinde ilgili sitelere erişimin engellenmesine, böyle bir ibareyi havi her türlü ticari, tanıtım, reklam, promosyon dökümanlarına, ilana, tabelaya, ticari evraka, ürüne vs el koyulmasına, el konulan ürün materyal ve dökümanların masrafı davalıya ait olmak üzere İMHASINA,
d)Kararın kesinleşmesi halinde hüküm özetinin masrafı davalıya ait olmak üzere tirajı en yüksek gazetelerden birinde ilanına,
2-Karşı davanın REDDİNE,
3-Asıl dava yönünden;
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 13,00 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
-Davacı tarafından yapılan: 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 687,80 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.687,80 TL ve 62,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.750,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karşı dava yönünden;
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 8,50 TL bakiye karar harcının karşı davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren karşı davalıya verilmesine,
-Karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/01/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır