Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/130 E. 2020/104 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/130
KARAR NO : 2020/104

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Men’i, Yasaklanması, Ticaret Unvanı Sicilden Terkini
DAVA TARİHİ : 29/06/2017
KARAR TARİHİ : 13/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hakkına tecavüzün men’i, yasaklanması, ticaret unvanı sicilden terkini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin TPMK nezdinde … başvuru nolu “…” ibareli markasını 28/03/2013 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle 21/03/2015 tarihinde tescil ettirdiğini, “…” markasını da … başvuru numarasıyla 25/01/2010 tarihinde tescil ettirdiğini, her iki markanın hak sahibinin müvekkili olduğunu, müvekkilinin kendi şirketleri nezdinde bu markaları kullanarak büyük yatırımlar yaptığını ve kendi alanında Türkiye çapında maruf bir hale getirdiğini, davalı şirketin ticari unvanında … kelimesini kullanmak suretiyle müvekkilinin tescilli markasına tecavüz ettiğini, müvekkilinin haksız kullanıma kesinlikle izin vermediğini, bu hususta davalı şirket yetkilileri ile görüşüldüğünü, ticari unvandaki … kelimesinin çıkarılmasını talep ettiklerini, ancak davalı şirketin halen tescilli markaya tecavüzüne devam ettiğini ve müvekkilinin markalarına bağlanan emtiaların birebir aynısı olan emtiaların satışını gerçekleştirerek haksız kazanç sağladığını, davalı şirketin müvekkiline ait tescilli ve tanınmış markaları ile iltibas yaratacak şekilde aynı ibareleri ve tanıtma vasıtalarını içeren ürünlerin ticaretini yapmak suretiyle satışa arz etmesinin müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, davalı şirketin müvekkili markasına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, men’ine, yasaklanmasına, davalı şirketin ticari unvanındaki … kelimesinin ticaret sicilinden terkin edilmesine, davalı şirketin tüm defter ve kayıtlarında, faturalarında, kaşelerinde, web sitesinde, kartvizit, broşür, tabela, antetli kağıt ve benzeri tüm materyallerindeki … ibareli tescilli markasının kaldırılmasına, davalı şirket nezdindeki tüm ürünlere el koyulmasına, bu ürünlerden … markasının silinmesine, mümkün olmadığı takdirde ürünlerin imha edilmesine, davalı şirketin müvekkiline ait markayı kullanmak suretiyle bugüne kadar elde ettiği haksız kazancın miktarının tespitine ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya yapılan usulüne uygun tebligata rağmen cevap sunmamış, delil bildirmemiş ve duruşmalarada katılmamıştır.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde; … nolu “… +ŞEKİL” ibareli markanın 25/10/2009 tarihinde 07/16/17/42 sınıflarda, … nolu “…+ ŞEKİL” ibareli markanın 23/03/2015 tarihinde 07/16/17/42 sınıflarda davacı adına tescil edildiği geçerliliğini sürdürdükleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili mahkememize sunduğu 03/01/2018 tarihli dilekçesi ile; 29.12.2017 tarihinde tedbir talebimizin kabülü sonrasında kararın infazına hazırlık yapmak üzere davalı şirket merkezinin bulunduğu yerde tetkikat yaptırdığında davalı şirketin dava açıldıktan yaklaşık birkaç ay sonra taşındığını ve fiilen faaliyetini durdurduğunu, kaçtığını tesbit ettiklerini ve öğrendiklerini, dolayısı ile şirket merkezine gidilse dahi yapılacak hiçbir şey olmadığını, zira artık davalı oradan kaçtığını, bu itibarla ihtiyati tedbirden feragat ettiklerini, yine 17/01/2018 tarihli beyan dilekçesi ile (davacı vekilince ıslah dilekçesi olduğu belirtilmiş ise de usulünce yapılmış bir ıslah olmadığından bu dilekçe talep netleştirmeye yönelik olarak değerlendirilmiştir.) “Davalı şirketin ticari ünvanındaki … kelimesinin kaldırılması, ticaret sicilinden terkin edilmesi, tescilli markaya tecavüzünün men-ine ve yasaklanmasına karar verilmesini ve … sitesinin kapatılarak haksız ve yasa dışı tescilli markaya tecavüzün önlenmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep ettiklerini, 25/09/2018 tarihli celsede de mali incelemeye yönelik ara karardan vazgeçilmesini talep ettiklerini mahkememize bildirmiştir.
Mahkememizce alınan 03/04/2018 Uyap havale tarihli raporda bilirkişiler, davacı tarafın marka hakkına yönelik davalı kullanımlarını ispatlayamaması sebebiyle davalının ticaret unvanından … ibaresinin terkini talebinin şartlarının oluşmadığı, davalının sahip olduğu … internet alan adının ticaret unvanına dayalı bir kullanım olması sebebiyle, mevcut bir hakka dayalı olarak gerçekleşen bu kullanımın hukuka aykırı bir kullanım olarak nitelendirilemeyeceği, hususunda görüş bildirmişlerdir.
Davacı vekili rapora itiraz dilekçesinde, bilirkişilerin konuyu markanın korunmasına yönelik mevzuat yönünden değil sadece ticari unvana tecavüz yönünden inceleme yaptığını, davalı şirketin ticaret unvanında … kelimesini kullanmak suretiyle müvekkilinin tescilli markasına tecavüz ettiği gibi birebir müvekkilinin ürettiği malların aynısını üreterek ve satarak müvekkilinin markasına yaptığı yatırımdan haksız ve yasa dışı şekilde yararlandığını, bilirkişilerin davalı şirketin hangi ticari defterini, hangi faturasını ve hangi malım inceleyip iltibas olmadığına karar verdikleri anlaşılamadığını, yetersiz ve eksik inceleme yapıldığını, davalı şirketin internet sitesi müvekkilinin kurduğu ve yıllardır kullandığı internet sitesi ile karşılaştırılması gerektiğini, müvekkilinin müşterilerinin sık sık davalı şirketten aynı ürünleri internet üzerinden sipariş verdiklerini, bilirkişilerin davalı şirketin defter ve kayıtlarını, faturalarını incelemediğini, raporda buna ilişkin tek bir satır dahi olmadığını, raporun sadece hukuki mevzuattan ibaret olduğunu beyan ederek iltibas olup olmadığı noktasında sınai mülkiyet hukukunda uzman teknik bir bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan 13/12/2018 tarihli oturum 1 nolu ara karar uyarınca oluşturulan yeni heyetten rapor alınmasına karar verildiği, bilirkişilerin raporunu sundukları anlaşıldı.
Mahkememizce alınan 13/05/2019 Uyap havale tarihli raporda bilirkişiler, davalının ticaret unvanı davacının marka başvurularından önce tescilli olup davacının … ibaresi üzerinde öncelik hakkı söz konusu olduğundan davalının bu öncelik hakkına dayalı olarak ticaret unvanında ve internet sitesinde … ibaresini kullanması davacının marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceği, hususunda görüş bildirmişlerdir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, yasaklanması, ticaret unvanının sicilden terkini talebine ilişkindir.
556 sayılı MarkKHK, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 10/01/2017’de Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla beraber yürürlükten kalkmıştır. Bu doğrultuda derdest davalara hangi mevzuatın uygulanacağının açıklanması zarureti doğmuştur. Kanunlar kural olarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar; ancak kanunun geçmişe etkili olarak uygulanacağına ilişkin bir hüküm ihdas edilmiş ise kanun geçmişe etkili olarak uygulanabilir. Kanunun yürürlüğü düzenleyen 192. maddesinin “a” ve “b” bendinde yer alan ileri yürürlük hükümleri istisna olmak üzere, kanunun diğer hükümlerinin SMK’nın yayımı tarihinde yürürlüğe girecek olup; SMK’nın geçmişe etkili olarak uygulanmasına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla yürürlüğe girdiği 10/01/2017’den itibaren ileriye etkili olarak uygulanacağı dikkate alındığında her ne kadar davacı vekili dava dilekçesinde mülga KHK ya atıf yapmış ise de uyuşmazlığa uygulanması gereken mevzuat KHK değil SMK’dır.
6769 sayılı SMK’nın 7. Maddesine göre; Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. (3)Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. (4)Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez. (5)Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a)Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi. b)Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması. c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır. Yine SMK m. 7/2-c’ye göre ise tanınmış marka söz konusu olduğunda, tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması, aynı sınıfta olup olmadığına bakılmaksızın marka hakkına tecavüz fiili teşkil edecektir.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri ise Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;….4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
TTK hükümlerinden de anlaşılacağı üzere başkasının haklı olarak kullandığı tanıtıcı işaretlerle kullanmak veyahut iltibasa meydan verecek eylemlerde kullanmak haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir.
Tacirin ticari hayatı ile ilgili olarak yaptığı işlerde diğer şahıslardan daha çok “özen göstermesi” gerektiği kabul edilmektedir. Tacir devamlı olarak yaptığı işlerle ilgili mevzuatı, ne yapması gerekeceğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilir ve bilmek zorundadır. Tacirin bilmek zorunda olduğu şeylerin başında ticari hayatı için gerekli olan kanun hükümleri, ticari hayatın gerekleri ve teamülleri ile ticari örf ve adet gelir. Bu bağlamda, başvuru sahiplerinin tacir olması durumunda T.T.K. M.18/f.2 uyarınca “basiretli bir tacir gibi” hareket etme yükümü altında oldukları kabul edilmektedir. Fakat; bu yükümlülüğün çok katı ve sert değerlendirilmemesi her somut olayın özelliğine göre incelenmesi gerekmektedir.
Davacı taraf adına tescilli markanın davalı tarafından ticaret unvanı ve alan adı olarak kullanılmasının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia etmiştir.
Davaya konu… sitesi incelendiğinde; söz konusu sitenin 30/01/2009 tarihinde oluşturulduğu ve davalı … adına kayıtlı olduğu, sitenin son arşiv kaydının 2014 yılına ait olduğu, 2016 yılından itibaren sitenin dava dışı şirkete ait … com.tr/ isimli siteye yönlendirme yaptığı anlaşılmıştır.
Davalıya ait ticaret unvanının 08/01/2009 tarihinde sicile tescilinin yapıldığı anlaşılmıştır.
Ticaret unvanı ve alan adının terkini talebi yönünden;
İzahı yapılan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleri uyarınca, markanın sahibine sağladığı haklar tescil ile oluşur ve üçüncü kişilere karşı tescilin yayım tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Önce tescil ettiren kişi, o işaret üzerinde marka ile ilgili mal ve hizmetler için inhisar ve daha sonra başkasının marka olarak tescil ettirmesini men etme hakkını kazanır, öncelik ilkesi şöyle ifade edilebilir: daha önce tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir işaret yada ondan ayırt edilemeyecek kadar onunla ayniyet içinde bulunan bir işaret, aynı mal veya hizmetler yahut aynı türdeki mal ve hizmetler için bir kere daha başkası tarafından marka olarak tescil edilemez; önce yapılan tescil sonrakileri önler.
Önceye dayalı hak sahibi olan kişi, markanın tesciline itiraz etmemiş ve yapılan tescil aleyhine hükümsüzlük davası açmamış olsa bile, tescilli marka hakkı sahibi, bu işareti önceden beri marka veya sair bir tanıtma işareti olarak kullanan kişiyi, bu tanıtma işaretini önceki kapsamı ile kullanmaktan men edemez.
Ticaret unvanı, tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken kullandığı isimdir. Bu yönüyle ticaret unvanı taciri tanıtmaya ve onu diğer tacirlerden ayırt etmeye yarar (Arkan, Ticari İşletme Hukuku, s.241). Ticaret unvanı, tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken ve işletmeyle ilgili senet ve diğer evrakı imzalarken kullandığı addır. Bu bakımdan ticaret unvanı ticari işletmelerin sahibini belirler ve ticari işletmeleri diğer ticari işletmelerden ayırır. Buna karşılık marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayıran işarettir. Bu ibareler niteliklerine uygun kullanıldığı müddetçe birbirlerine karşı haksız rekabet veya tecavüz teşkil etmezler.
Sonraki tarihli bir ticaret unvanının, öncelik hakkına sahip bir markaya tecavüz oluşturmasının koşulu, unvanın markasal olarak kullanılması, yani kullanımının markasal işlevler de görmesidir. Şayet unvanın kullanımı tamamen unvansal nitelikte ve hiçbir markasal etki doğurmuyorsa, markaya karşı bir iltibas tehlikesinin varlığından söz edilemeyecektir.
Kullanılan ticaret unvanı, yasal mevzuata uygun olarak kullanılmakta ve markasal bir etki doğmamakta ise, başkasının marka hakkını ihlal etmeyeceği gibi haksız rekabet de oluşturmayacaktır.
Davacı markasında … ibaresinin esas unsur olarak kullanıldığı görülmektedir. Davacının … markası 28/03/2013 tarihinden itibaren, … markası ise 29/01/2009 tarihinden itibaren koruma altındadır. Buna mukabil ticaret sicil kayıtlarına göre terkini talep edilen davalının ticaret unvanının ticaret siciline tescil tarihi davaya konu markalardan daha önceki bir tarih olan 08/01/2009 tarihidir.
Sonuç olarak ; her ne kadar tescilli markayı içeren ya da iltibasa sebebiyet ticaret unvanı ve alan adı kullanımı SMK 7/3-d-e kapsamında markaya tecavüz olarak kabul olunmuş ve TTK 55/1-a/4 kapsamında haksız rekabet olarak değerlendirilebilir ise de davalının ticaret unvanı davacının marka tescillerinden önce tescilli olup davalının … ibaresi üzerinde öncelik hakkı söz konusu olduğundan davalının bu öncelik hakkına dayalı olarak ticaret unvanında ve internet sitesinde … ibaresini kullanmasının davacının marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceği kanaatine varılmıştır. Kaldı ki dosya kapsamında davalının ticaret unvanına dayalı kullanımı haricinde ayrıca … ibaresini markasal kullanımına ilişkin dosyaya sunulmuş bir delil bulunmamaktadır. Yukanda yapılan açıklamalarda net olarak ortaya konduğu üzere, davalı tarafın sahip olduğu ticaret unvanındaki ibarelerin marka ile benzer olması kendiliğinden bir tecavüz sebebi olmamakla birlikte bir an için davalının markasal kullanımı olduğu kabul olunsa dahi davacının “…” ibaresine ilişkin önceye dayalı hak sahipliğini ispata yarar bir delilin de sunulmadığı ve davalı kullanımlarının davacının marka tescillerinden önceki tarihli olduğu dikkate alındığında davacının tescile dayalı olarak davalı kullanımlarını önleyemeyeceği, yine alan adına ilişkin olarak ticaret unvanına dayalı olarak davacı tescilleri öncesi alınan ve kullanılan alan adı kullanımının da bu kapsamda önlenmeyeceği, hukuka aykırı olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller ve bilirkişi raporları izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davalının ” …” ibaresini içeren ticaret unvanını ve alan adını davacının davaya dayanak olarak gösterdiği marka tescilleri öncesinde kullandığı, sunulan deliller kapsamında davacının bahse konu ibare üzerinde rüchan hakkı sahibi olduğunun kabulünü gerektirir bir delilin sunulmadığı, yine davacı bahse konu markaların tanınmış marka olduğunu iddia etmiş ise de tanınmışlığın ispatına yarar delilin dosyaya sunulmadığı dikkate alındığında davacı markalarının tanınmış marka olarak kabulünün mümkün olmadığı gibi davacının ticaret unvanının markasal kullanımı da ispatlayamadığı, sunulan beyan dilekçeleri dikkate alındığında davacının maddi manevi tazminat talebini saklı tuttuğu mevcut yargılama açısından bu yönde talebin bulunmadığı anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 23,00 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair tarafların yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/02/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır