Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/118 E. 2019/208 K. 23.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/65
KARAR NO : 2019/175

DAVA : Marka Tecavüzü ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 03/04/2017
KARAR TARİHİ : 09/05/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzü ve haksız rekabetin tespiti, men’i, durdurulması, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … tescil nolu “…” ibareli markasının tescil edildiğini, müvekkilinin 2011 yılından bu yana koruma altında olan markasının davalı şahıs işletmesi tarafından uzun yıllardan beri …’da bulunan .. AVM’de “…” logosu ile … adı altında cafe hizmetini sunduğunu öğrendiğini, davalının … adı altında belirtilen adreste müvekkilinin tescil hak sahibi olduğu … markasını, müvekkilinin tescil sahibi olduğu 30.sınıf ve 43.sınıftaki emtialar üzerinde ve hizmet adı altında haksız ve izinsiz bir şekilde kullanıldığını, bu kullanımın müvekkilinin hak sahibi olduğu … markasına tecavüz teşkil eder nitelikte olduğunu, davalının sosyal medya ve çeşitli internet sitelerinde Sultan Kahve ismiyle hesaplar açtığını ve tanıtımını bu şekilde gerçekleştirdiğini, Google arama motoruna “…” yazıldığında davalı tarafa ait işletmenin bilgileri ile üzerinde marka baskısının yer aldığı kahve fincan görüntülerinin çıktığını, davalının bu kullanımını müvekkilinin tescil haklarından haberdar olarak ve kötüniyetli bir şekilde gerçekleştirdiğini, müvekkilinin tescil müracaatından sonra davalı yanca TPMK nezdinde 43.sınıftaki hizmetlerde tescili için … başvuru numarasıyla “…” ibareli marka tescil başvurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin markası nedeniyle ret edildiğini, davalının tescilsiz ve izinsiz olarak kullandığı “…” markası ile müvekkilinin tescilli hak sahibi olduğu “…” markasının birebir aynı olduğunu, müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, benzerlik, yakınlaşma veya iltibas ihtimalinin değil doğrudan markanın taklidinin söz konusu olduğunu, … 2. FSHHM’nin … D.iş sayılı dosyası ile yapılan tespitte davalının müvekkilinin marka hakkına tecavüz fiilini gerçekleştirdiğinin tespit edildiğini belirterek, müvekkiline ait … tescil nolu “…” ibareli, 30, 35 ve 43.sınıflarda tescilli markasına davalı tarafından gerçekleştirilen marka tecavüzü ve haksız rekabetin tespitine, men’ine, durdurulmasına, 10.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, müvekkili markasına tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulmasına, el konulan ürünlerin ve araçların üzerindeki markaların imhasına, müvekkilinin maddi ve manevi zararlarının tazmini ileri tazmininin engellenmesinin önüne geçilmesi adına 500.000 TL teminatın tedbir kapsamında mahkeme veznesine alınmasına ve 5.000 TL disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin önceki adı “…” olan kafeteryayı işlettiğini, müvekkilinin okumak için gittiği …’nde … adında bir işyerinde çalıştığını ve uzun yıllar gerek bu markanın üretim gerekse pazarlama departmanlarında görev aldığını, bahsi geçen markanın …’de … Ltd. Adına 30.sınıfta tescil edildiğini, 2014 yılında Türkiye’de yine aynı şirket adına aynı sınıfta tescilinin yapıldığını, müvekkilinin… adına 2014 yılında tescil edilen “…” adlı markayı kullanarak 2012 yılında tespit davasına konu kafeteryayı açarak işletmeye başladığını, müvekkilinin bu markayı sahibinin rızası ile kullandığını, işlettiği kafeteryada yer alan logoların hepsinin de markanın tescil edilen logosu olduğunu, müvekkilinin söz konusu ihlal iddiasının tespit için işletmesine gelindiğinde öğrendiğini, aynı gün davacı vekili ile iletişime geçildiğini ve kendileriyle sulh olmak istediklerini, davacı yanın adlarına tescilli markanın devir bedeli için 500.000,00 TL, maddi ve manevi tazminat kalemleri için 200.000,00 TL bedel talep ettiklerini, talep edilen bedellerin AVM içinde kafeterya işleten bir tacir için karşılanabilir olmanın ötesinde olduğunu, uluslararası düzeyde tanınmış markaların talep ettiği bedellerin dahi üzerinde olduğunu, sonrasında da görüşmelerin devam ettiğini ancak davacı yanın teklif edilen bedeli kabul etmeyip üzerinde bedeller talep ettiğini, davacı yanın müvekkilinin bahsi geçen kafeteryayı 2012 yılından beri “…” adıyla işlettiği bilinmekteyken süresi içinde şikayette bulunulmadığını, sulh olmak adına gösterilen iyi niyetin kullanılmaya çalışıldığını, kendilerince teklif edilen bedel üzerinden tazminat davası açıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i, durdurulması, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları, savcılık dosyası getirtilmiş, mahkememizin değişik iş dosyası bu dosya arasına alınmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak raporlar alınmıştır.
… Cumhuriyet Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosunun … soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde, müştekisinin …, şüphelisinin … olduğu, mahkememizdeki dava konusu aynı markaya ilişkin şikayet talebine ilişkin olduğu ve açılan soruşturma neticesinde kovuşturma başlatıldığı anlaşılmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen cevabi yazıda, … başvuru nolu “…” logo ibareli markanın 43.sınıfta … adına tescil başvurusunda bulunulduğu ancak başvurunun hükümden düşerek sahibi adına geçerliliğini yitirdiği, … tescil nolu “…” şekil ibareli markanın 30, 35 ve 43.sınıfta … adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davacı adına tescilli … tescil nolu “…” şekil ibareli markasının 30, 35 ve 43.sınıfta “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar. Bal, arı sütü propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler. Mayalar, kabartma tozları; unlu mamullerin formunu, rengini iyileştirici, bayatlama süresini geciktirici doğal maddeler. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri.
Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububat (tahıl) ve mamülleri. Pekmez.
Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). Büro hizmetleri. İş yönetimi idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri (ithalat-ihtaracat acente hizmetleri dahil). Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için kahve çay çeşitlerinin bir araya getirilerek sunulması hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).
Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil). Hayvan bakım evleri hizmetleri…” emtiaları bakımından 03/11/2011 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği anlaşılmıştır.
… 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda, tespit isteyen tarafın tescilli markası ile birebir örtüşen benzer kullanımlara rastanıldığını, gerek keşif sırasında rastlanılan ve rapor içeriğine sunulan fotoğraflardan gerekse tespit isteyenin sunmuş olduğu fiş ve fotoğraftaki kullanımın markasal kullanım olarak kabul edilebileceği ve bu kullanımın 30.sınıftaki kahve emtiası ile 43.sınıftaki hizmet emtiası kapsamında kaldığını, bu bağlamda aleyhine tespit istenilenin mevcut kullanımlarının tespit isteyenin tescilli markası kapsamında kalan kullanım olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler; … tescil nolu “…” markasının 30, 35 ve 43.sınıfta davacı adına tescilli edildiğini, davalının … başvuru nolu “…” ibareli tescil başvurusunu ret edildiği, marka ismi ve de logosunun markanın tüketici ile ilk temas ettiği anda tüketicinin zihninde markanın belli özellikleri ile yer etmesini sağladığı, … markası ile aynı ismi taşıyan ve markasını bu isimli tescil ettiremeyen davalının bu bağlamda kullandığı … markasının davacının … markasından kaynaklanan marka hakkını ihlal ettiği hususunda görüşlerini bildirmişlerdir.
Davacı vekili bilirkişi raporuna beyanında, rapor ile davalının eyleminin müvekkilinin marka hakkını ihlal ettiğinin tespit edildiğini, davalının bilgisayar kayıtları başta olmak üzere tüm resmi ve varsa gayrı resmi defter, belge ve kayıtlarının incelenerek faaliyete başladığı tarihten bu yana elde ettiği net kazancın hesaplanmasını, bu nedenle müvekkilinin maddi zararının tespiti amacıyla dosyanın aktüerya bilirkişisine tevdi edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili rapora karşı dilekçesinde, yapılan tespitlerin tamamen eksik inceleme ile hazırlandığını, dosya üzerinde yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep ettiklerini belirtmiştir.
Muhasip bilirkişi …’ın sunduğu raporda, davalı tarafın ticari defterlerinin incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle yoksun kalınan kazancın hesaplanmasına yönelik çalışma yapılamadığını belirtmiştir.
Bilirkişi …’a davalı yanın adresinde ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapma yetkisi verildiği anlaşılmakla, bilirkişi raporunda davacının talep edebileceği yoksun kalınan kazancın en fazla 21.917,65 TL olabileceği görüşünü bildirdiği anlaşılmıştır.
SMK m.29 uyarınca, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek marka hakkına tecavüz fiilleridir.
SMK m.7/2’ye göre, marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması halinde izinsiz bu fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır.
Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması, Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması, markayı kullanma sayılır.
Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.” denilmek suretiyle, tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeksizin markanın farklı unsurlarla kullanılması durumunun da markanın kullanılması olarak kabul edildiği görülmektedir. Buna göre, markanın esas itibariyle tescil edildiği şekilde kullanılması gerekmekle birlikte, ayırt edici karakterini değiştirmeden farklı unsurlarla kullanılması da yeterli sayılmaktadır.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d)bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Karıştırma ihtimali incelemesi şu kriterler gözetilerek çözülebilir.. Bunlar “görsel, işitsel, kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, markanın asli ve tali unsurlarıyla birlikte bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim bakımından benzerlik olup olmadığı, çağrıştırmanın söz konusu olup olmadığı, markanın ait olduğu mal ve/veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin eğitim ve toplumsal durumu, markayı taşıyan malın değeri ve buna bağlı olarak alıcının bu malı almaya gittiğinde harcadığı zaman” biçiminde sıralanabilir .İlaç markaları hariç olmak üzere, kural olarak karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2006 tarih ve 2006/11-338 sayılı kararında da açıklandığı üzere değerlendirme “orta düzeydeki tüketici gözüyle” yapılmalıdır. Söz konusu Genel Kurul Kararında, orta düzeydeki tüketicinin, markaları aynı anda incelemeye tabi tutmadığı gibi küçük ayrıntıları da dikkatli biçimde inceleyemeyeceği, sadece geçmişte edindiği izlenimin etkisi ile hafızasında kalan ile yetinerek bir sonuca varmaya çalışacağı, bunun da aynı emtialar üzerinde kullanılacak olan ve küçük farklılıklar taşıyan marka ve işaretlerin farklı zamanlarda ayırd edilmesini olanaksız kılacağı belirtilmektedir. Ayrıca gene Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır.
Markalar bilindiği gibi tek ibareden oluşmuyor ise “esas unsur” ve “yardımcı unsur”lardan oluşabilir. Bu durumda inceleme markanın bütünü dikkate alınarak ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar karşılaştırılması suretiyle gerçekleştirilecektir.
Esas unsur, markadaki ayırt ediciliği sağlayan, özgün olan, fark yaratan işarettir. Esas unsur, bir kelime, resim, renk, şekilden oluşabileceği gibi, bunların iki ya da daha fazlasının kombine edilmesi ile de oluşturulabilir. Yarduncı unsur ise, ayırt edici özelliği bulunmayan, herkesçe kullanılabilen unsurlardır. Markaların parçalara ayrılarak inceleme yapılmasına ve özellikle tek başlarına ayırt edici gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına gerek yoktur.
Markayı oluşturan unsurlardan birisinin diğerlerine göre görsel veya işitsel olarak daha baskın unsur konumunda olması veya tüketici algısının markadaki unsurlardan birisi üzerinde yoğunlaşması ihtimalinin bulunması veya ayırt edici gücü veya bilinirlik düzeyi yüksek önceki markayla başvurudaki unsurlardan birisinin benzerliğinin bulunması hallerinde, benzerlik incelemesi markalardaki benzer unsur ön plana çıkartılarak yapılabilecektir.
Somut olaya dönüldüğünde alınan raporlarda tespit olunduğu üzere davalı kullanımlarının davacı tarafın tescilli markası ile birebir örtüştüğü, davacının markasının tescilli olduğu 30.sınıftaki kahve emtiası ile 43.sınıftaki hizmet emtiası kapsamında kaldığı, bu bağlamda markanın tüketicinin zihninde konumlandırılırken sahip olması gereken ayırt edici özelliğin zarar gördüğü ve bu durumun tüketicilerin söz konusu markalarla ilgili onların kimliklerine yönelik algılamalarında karışıklığa sebebiyet verdiği şu hale göre marka tecavüz şartlarının oluştuğuna kanaat getirilmiştir.
SMK’nun “Tazminat” başlıklı MADDE 150 maddesine göre; (1) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. Yine aynı yasanın “Yoksun kalınan kazanç” başlıklı MADDE 151 e göre” (1)Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. (2)Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir…” hükümlerine amirdir.
Davacının maddi tazminat talebi 6769 sayılı Kanunun, 151’nci madde 2- (b)bendinde belirtilen “Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç” yöntemine dayalıdır.
Davalının yoksun kalınan kazanç hesaplamasına esas elde ettiği gelirin belirlenebilmesi için ya markaya tecavüz sayılan fiil veya ürününün, faaliyetinin bir kısmını oluşturmakla birlikte defter ve belgelerinden tecavüze ilişkin marka ile ilgili ürün veya ürünlerden elde ettiği elde ettiği net gelirin belirlenebilmesi, ya da bütün faaliyetinin tecavüz edilen marka hakkı kullanılarak gerçekleştirilmiş olması gerekir. Her ne kadar bilirkişi raporunda bu hususun somut olayda davacıya ait markanın işletme adı olarak kullanmış olması sebebiyle mevcut olduğu değerlendirilmiş ise de davalının elde ettiği net kazancın tamamının davacıya ait markadan kaynaklandığının kabulü hayatın olağan akışına uygun düşmeyecektir. Zira davacıya ait marka tanınmışlık düzeyi ve kullanım durumu dikkate alındığında doğrudan müşteri potansiyeli olduğunun kabulünü gerektirir bir durumun bulunmadığı izahtan varestedir. Dolayısıyla farazi değerlendirmeler üzerinden yapılan zarar hesaplamasının doğrudan hükme esas olamayacağı TBK 50 maddesi kapsamında zararın değerlendirilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Davalı tacirdir. TTK’da tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri de “basiretli olma” yükümlülüğüdür (TTKm.18/2). Bu hükme göre, bir tacir faaliyetinde kullanacağı markayı seçerken aynı sektörde üçüncü kişiler adına tescilli/kullanılan bir markanın aynı/benzerini kullanmaması beklenir.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür. Somut olayda davalı kullanımlarının TTK 54/2 ve 55/4 kapsamında haksız rekabet teşkil ettiğine kanaat getirilmiştir.
Davacı vekilinin mahkememizin 10/01/2019 tarihli celsesinde davasını ıslah edeceğini bildirmiş, mahkememizce ıslah konusunda beyanda bulunmak üzere 2 hafta kesin süre verilmiş ise de davacı vekilince kanundaki süre ve verilen kesin süre geçtikten sonra 08/02/2019 tarihinde ıslah dilekçesinin sunulduğu ve harcın yatırıldığı anlaşılmakla (esasen kanunda belirtilen süre sehven dikkate alınmaksızın 2 haftalık süre verilmiş ise de davacının süresi içerisinde ıslah dilekçesini sunarak harçlandırmadığı dikkate alınarak) HMK 181 gereği ıslah yapılmamış kabul edilerek dava dilekçesindeki talepler üzerinden dava değerlendirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan rapor içerikleri mevzuat kapsamında bir arada değerlendirildiğinde; “…” şekil ibareli markanın 30, 35 ve 43.sınıflarda davacı adına tescilli olduğu, gerek mahkememize sunulan heyet raporunda gerekse İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporuyla da tespit olunduğu üzere davacı tarafın tescilli markası ile birebir örtüşen benzer kullanımlara rastlanıldığı, davalı kullanımlarının davacının markasının tescilli olduğu 30.sınıftaki kahve emtiası ile 43.sınıftaki hizmet emtiası kapsamında kaldığı, davalı kullanımındaki “…” ibaresinin davacı adına tescilli marka ile aynı ibareleri taşıdığı, bu bağlamda markanın tüketicinin zihninde konumlandırılırken sahip olması gereken ayırt edici özelliğin zarar gördüğü ve bu durumun tüketicilerin söz konusu markalarla ilgili onların kimliklerine yönelik algılamalarında karışıklığa sebep olduğu sonuç olarak davalı kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz ve TTK 54/2 ve 55/4 kapsamında haksız rekabet teşkil ettiğine kanaat getirilmekle bu yönden açılan davanın kabulüne, tespitine, men’ine ve bu ibareyi içeren her türlü markasal kullanımının durdurulması ve önlenmesine, yine maddi tazminata yönelik olarak dosya kapsamı davanın niteliği dikkate alındığında tam olarak zarar tespitinin mümkün olmadığı dolayısıyla farazi değerlendirmeler içeren mali hesaplamaların hükme esas alınamayacağı anlaşılmakla TBK 50 maddesi uyarınca zararın takdiren değerlendirilmesi gerektiğine kanaat getirilmiş, (ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verildiği dikkate alınarak) talep olunan 10.000 TL maddi tazminat yerinde görülmekle takdiren 10.000 TL maddi tazminat ile davacı markası ve davalı kullanımları dikkate alınarak 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, hüküm özetinin ilanına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı olarak açmış olduğu davanın KABULÜ ile, davalı kullanımlarının davacı adına … no ile tescilli “…” ibareli markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine ve bu ibareyi içeren her türlü markasal kullanımının durdurulması ve önlenmesine,
2-Davacının maddi tazminat davasının kabulü ile; 10.000,00 TL’nin dava tarihi olan 03/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 03/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıya ait olmak üzere tirajı en yüksek üç gazeteden birinde bir kez ilanına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.024,65 TL karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından fazladan yatırıldığı anlaşılan 204,00 TL’nin talep halinde yatırana iadesine,
6-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına tecavüz talebine ilişkin 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına maddi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına kabul edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına ret edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan: 2.410,00 TL bilirkişi ücreti, 372,20 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.782,20 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 695,55 TL ve 1.056,05 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.751,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan 50,00 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 37,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/05/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır