Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/110 E. 2019/436 K. 31.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/110
KARAR NO : 2019/436

DAVA : Kullanmama Nedeniyle Markanın İptali
DAVA TARİHİ : 05/06/2017
KARAR TARİHİ : 31/10/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan kullanmama nedeniyle markanın iptali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı şirketin kurucuları olan …, …, …’ın soy içeren … Ltd. Şti/… uygulamaları alanlarında 2007 yılında Türkiye’de faaliyete başlamış olduğunu, sonrasında … AŞ. olarak faaliyetine devam ettiğini, müvekkil şirketin faaliyet alanının, müşterilerden gelen talepler doğrultusunda mağaza düzenleme uygulamaları, mevcut mimari ya da iç mimari projelerin uygulanması ya da mimari projeyi kapsar şekilde uygulamanın anahtar teslim şeklinde gerçekleştirilmesi, otel uygulamaları, bazı lüks otellerin prestijli odalarının iç tasarımı ve uygulaması, çalışma ofisleri, restaurant, depo, stüdyo gibi alanların nitelikli tasarımları ile uygulamaların yapılması olduğunu, müvekkili şirketin yaklaşık 10 yıldır nizasız ve fasılasız olarak “…” markası altında faaliyette bulunduğunu, markayı müvekkili şirket ortaklarının soyadlarının baş harflerinin birleştirilmesi suretiyle oluşturduklarını, davalı şirketin ise daha çok yatırım danışmanlığı ile pazarlama ve markalaştırma hizmetleri işleri ile iştigal ettiğini, müvekkilinin “…” ibareli marka tescil başvurusunun davalının … tescil nolu “…” markası gerekçe gösterilerek kısmen reddedildiğini, davalının aynı markayı gerekçe göstererek müvekkili aleyhine … 3.FSHHM … esas no ile marka hakkına tecavüzün tespiti, men’i talepli dava açmış olduğunu, ancak davalı adına tescilli markanın tescil edilmiş olduğu emtialarda son 5 yıl içinde fiilen kullanılmadığını iddia ederek, SMK m.9 ve 26 uyarınca davalı adına tescilli markanın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 1999 yılından beri inşaat, mimarlık, iç ve dış alanların dizaynı ve benzeri sektörlerde faaliyet göstermekte olduğunu, şu an itibariyle Türkiye dahil Asya, Avustralya, Avrupa, Afrika, Güney ve Kuzey Amerika ve Orta Doğu’da çok sayıda aktif projesi bulunduğunu, … tescil nolu “…” markasının müvekkil adına tescilli olduğunu, müvekkili markasının yüzlerce ulusal patent ofisinin yanı sıra TPMK, WIPO ve OHIM nezdinde tescilli olarak korunan tanınmış bir marka olduğunu, müvekkili şirketin 6 kıtada yüzlerce projeye imza atmış olduğunu, müvekkilinin dünya çapındaki kullanımlarının yanı sıra “…” markalarının Türkiye’de de yoğun olarak kullanmakta olduğunu, nitekim müvekkili şirketin Türkiye’de 2013 yılında geniş yankı uyandıran “…” ve “…” projelerine imza atmış olduğunu, müvekkilin “…” ibareli markalarının doğrudan kullanıldığı bu projelerle ilgili olarak basında birçok habere yer verilmiş olduğunu, 556 sayılı MarKHK’nın 14. maddesinin iptal edilmiş olduğunu, MarKHK’nın 14.maddesinin iptalinden 4 gün sonra yürürlüğe giren SMK’nın 9. maddesinde düzenlenmiş olan kullanım zorunluluğunun halihazırda tescilli markalara uygulanabilmesi için SMK’da öngörülen 5 yıllık sürenin 10/01/2017 tarihinde başladığını, müvekkili markaları aleyhine kullanılmama nedeniyle iptal davası açılabilecek en erken tarihin 10/01/2022 tarihi olduğunu, müvekkilinin … tescil nolu “…” markasının tescil edildiği 20, 36, 37, 42. sınıflardaki tüm mal ve hizmetlerde Türkiye’de hukuka uygun şekilde kullanılmakta olduğunu, müvekkilinin markasını üçüncü kişilere lisans vermek suretiyle Türkiye’de kullanmakta olduğunu, gerek bizzat müvekkilinin, gerekse grup şirketleri olan “…” ve “…” firmalarınca üçüncü kişilerce imzalanan lisans sözleşmeleri kapsamında markanın kullanılmakta olduğunu belirterek, haksız davanın reddini talep etmiştir.
Dosyada taraflarda bildirilen tüm deliller toplanmış, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor ve ek rapor alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler, … tescil nolu “…” markasının 20, 36, 37, 42. sınıflarda davalı adına tescil edilmiş olduğu, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname m. 14 uyarınca kullanılmayan markaların iptalinin talep edilebileceği hükmünün Anayasa Mahkemesinin 14/12/2016 tarih ve 2016/148 esas, 2016/189 karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğu, Anayasa Mahkemesinin MarKHK 14. maddeyi iptal kararı sonrasında oluşan yasal boşluk neticesinde, bu tür davalarda TRIPs m.19’un doğrudan uygulama alanı bulup bulamayacağı ve 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu m.9 ve 26/1-a uyarınca kullanılmayan markaların iptaline karar verilebileceği hükmü uyarınca beş yıllık kullanmama süresinin markanın tescil tarihinden itibaren işleyeceği hususunun Mahkemenin takdirinde olduğu, … tescil nolu “…” markası 01/06/2009 tarihinde tecil edilmiş ve dava tarihi olan 05/06/2017 tarihinde ikame edilmiş olmakla, markanın tescilinden itibaren beş yıllık sürenin geçmiş olduğu, davalının, bizzat kendisi ve grup şirketleri olduğunu belirttiği “…” ve “…” şirketlerinin üçüncü kişi konumundaki “… AŞ” ve “… AŞ” ile imzaladıkları lisans sözleşmeleri kapsamında “…” markasının kullanıldığını beyan ettiği ancak, dosyaya davalı tarafından beyan edilen lisans sözleşmeleri ibraz edilmemiş olduğundan bu konuda bir tespit yapılamadığı, … tescil nolu “…” markasının davalı tarafından lisans verilmek suretiyle kullanıldığı ispat edilecek olursa, dosyaya sunulan delillerden markanın tescilli olduğu 36, 37, 42, sınıflarda kullanılmakta olduğunun tespit edildiği, … tescil nolu “…” markasını 20. sınıfta kullandığını ispat eder delillerin dosyaya ibraz edilmemiş olduğu, hususlarında görüşlerini bildirmişlerdir.
Davacı vekili bilirkişi raporuna itirazında, bilirkişi raporunun eksik olduğunu ve hükme esas teşkil etmesinin mümkün olmadığını, dosyada bulunan delillerin incelemesinin yeteri kadar yapılmadığını, iddialarının teknik açıdan değerlendirilmediğini, bilirkişilerin yetki sınırlarını aştıklarını, “…” ve “…” projelerine ait belgeler şeklinde genel olarak belirtilen dergi ve haber listelerinin “…” markasının kullanımına ait olduğunun ve marka kapsamındaki 36, 37. ve 42. sınıflardaki tüm hizmetlerin kanunun aradığı biçimde kullanım içerdiği kanaatine varılmış olmasının kabul edilemeyeceğini, bir kısım iddialarına ilişkin teknik incelemenin inşaat ve mimariden anlayan bir uzman tarafından yapılması gerektiğini belirterek, yeni bir heyetten rapor alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili bilirkişi raporuna itirazında, dava dosyasına sunulan ana deliller ve ek delilerin birlikte incelenmesinde, müvekkilinin 36, 37 ve 42.sınıflardaki kullanımının yeterli olduğuna dair tespitin yerinde olduğu, müvekkilinin “…” ibareli markasını 20.sınıfta tescilli olduğu ürünler bakımından da yeterli ölçüde kullandığının tespit edilebileceğini, ana delillerinin bilirkişi heyetine tevdi edilmemiş olmasından dolayı 20.sınıfa ilişkin kullanımlarının tespit edilemediğini, 20.sınıf bakımından eksik incelemenin bulunduğunu, dosyanın delilleri ile birlikte bilirkişi heyetine yeniden tevdi edilerek ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan 21/03/2019 tarihli oturum 3 nolu ara karar uyarınca tarafların itirazlarının değerlendirilmesi yönünden ve davacı tarafça sunulan lisans sözleşmelerine ilişkin deliller de dikkate alınarak ek rapor alınmasına karar verildiği, 10/05/2019 tarihli ara karar ile bilirkişi heyetine inşaat sektör bilirkişisi ile mimar ve bilişim uzmanı bilirkişilerin eklenerek rapor alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Alınan ek raporda bilirkişilerce, kök raporun hazırlanmasında kendilerine tevdi edilen dosyada mevcut olmadığı için bir tespit yapamadıkları lisans sözleşmelerinin davalı vekilince rapora karşı beyan dilekçesi ekinde dosyaya sunulduğunu, davalı vekilinin daha önceki tarihte ek klasörler halinde mahkeme dosyasına sunduğu deliller arasında da “…” markasını kullanım hakkına yönelik sözleşmelerin mevcut olduğu, davalının internet sitesi …’un 18/04/1998 tarihinde kayıt edildiği, 07/06/2017 tarihinde güncellendiği ve süresi uzatılmadığı takdirde 10/11/2022’ye kadar geçerli, alan adı (“Domain name”) 123 reg ltd adına kayıtlı ve 21 yıllığına, davacının internet sitesi …’nin 19/03/2010 tarihinde kayıt edildiği ve 18/03/2021 tarihine kadar geçerliliğinin devam ettiği, alan adının … AŞ adına 9 yıllığına kayıtlı olduğu, … nolu “….” ibareli markanın tescil edildiği 20.sınıfta “…” emtiasında kullanıldığı, 36.sınıfta “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” emtiasında kullanıldığının tespit edildiği, 37.sınıfta “İnşaat hizmetleri; Mobilyalara ilişkin döşeme, tamir, restorasyon hizmetleri” emtiasında kullanıldığının tespit edildiği, 42.sınıfta “Mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri” emtiasında kullanıldığının tespit edildiği, hususlarında görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava, markanın kullanılmama sebebiyle iptaline ilişkindir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ‘nın 9/1.maddesinde yer alan “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir 2- Aşağıda belirtilen durumlar da birinci fikra anlamında markayı kullanma kabul edilir: a) Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması. b) Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması.3)- Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucunun Markalar Sicilini kullanılmayan markalardan arındırma amacını güttüğü anlaşılmaktadır.
Aynı şekilde SMK m.26/I-a) hükmü de SMK m.9/I’de belirtilen hallerin bir iptal sebebi olduğunu ortaya koymaktadır.
Marka üzerindeki hakkın kazanılması için sicile tescil edilmesi yeterli olsa da kanun koyucu tescil edilmiş marka ile marka hakkı sahibine sağlanan korumanın devam edebilmesini bazı şartlara bağlamıştır. Bunun arkasında; tescil edilen bir markanın haksız yere sahibinin tekelinde kalmasının engellenmesi, marka sicilinin kullanılmayan markalarla dolu bir ‘çöplük’ haline gelmesini önlemek veya kullanılmayan bir markadan onu kullanmak ve bir değer yaratmak isteyen bir başka kişinin yararlanmasının önünü açmak gibi pek çok ekonomik ve toplumsal nedenler yatmaktadır. Zira marka hakkı sahibine inhisari bir yetki veren ve herkese karşı ileri sürülebilir nitelikte olduğundan kanun koyucu, bu geniş hakkın yanı sıra marka sahibine hakkaniyet ölçüsünde birtakım sorumluluklar da yüklemiştir. Markanın usulünce kullanılması zorunluluğu da bunlardan bir tanesidir.
SMK madde 9’da marka kullanılmama sebebiyle iptali edilebilmesi için haklı bir sebep olmaksızın tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından tescil tarihinden itibaren 5 yıl boyunca Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmamış veya kullanımına beş yıl ara verilmiş olması gerektiği düzenlenmiştir. Ciddi biçimde kullanımdan bahsedebilmek için en öncelikli kriter markanın kullanım yoğunluğu ve markadan elde edilen ekonomik yarardır. Markanın sadece birkaç defa ambalajlara basılması veya az sayıda bastırılan broşürlerde kullanılması gibi kullanım süresi ve etkisi sınırlı, hatta göstermelik denebilecek kullanımlar SMK md.9 anlamında ciddi kullanım teşkil etmez. Markanın ciddi kullanımı belirlenirken markanın kullanım şekli, kapsamı, süresi gibi objektif kriterlerden hareket edilmelidir. Marka sahibi markasını aynı mal veya hizmeti üreten teşebbüslerin oluşturduğu piyasada farklı bir yer edinmek veya yeni bir mal veya hizmet piyasası oluşturmak biçimde kullanmışsa ciddi bir kullanımdan söz edilebilir.
Dosya içeriği dikkate alındığında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ‘nın 9 ile getirilen marka iptaline ilişkin düzenleme ile, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinin AYM’nin iptal kararı ile oluşan boşluğun ne şekilde doldurulması gerektiği üzerinde durulması gerekmektedir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ‘nın 9 kullanmamaya dayalı marka iptaline ilişkin olup anılan yasal düzenlemeden önce, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinde de en az beş yıldır kullanılmayan markaların, hükümsüzlük/iptal davaları ile sona erdirilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Mülga 556 sayılı Marka KHK henüz yürürlükte iken, 42/1-c maddesinin AYM’nin 09.04.2014 ve 2013/147-2014/75 sayılı, 14.maddesinin ise 14.12.2016 tarih ve 2016/148 – 189 sayılı kararıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06.01.2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanak ortadan kalkmış ise de markanın son beş yıllık süre içerisinde kullanılmaması bu tarihten önce TBMM tarafından kabul edilen 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı SMK’nın 9, 19, 25, 26 ve 27.maddelerinde, iptal ve def’i sebebi olarak kabul edildiği anlaşılmıştır.
Kural olarak kanunlar geriye yürümez ve ileriye etkili olarak sonuç doğurur ise de, TBMM’nin geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkarmasına da bir engel bulunmamaktadır. Her ne kadar 6769 sayılı SMK’da kullanmama nedeniyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen Kanun maddelerinin yürürlük tarihi konusunda özel bir düzenleme yapılmadığı için Resmi Gazetede yayını tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği anlaşılmakta ise de, Kanunun Resmi Gazetede yayın tarihinin 10.01.2017, kabul tarihinin ise 22.12.2016 olduğu dikkate alındığında, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 14.maddesinin iptaline dair AYM kararının 06.01.2017 tarihinde R.G.’de yayınlanması ve bu tarihte yürürlüğe girmesi nedeniyle, 14.maddenin bu tarihe kadar hukuki varlığını sürdürüyor olması karşısında, SMK’nin kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesi 22.16.2016 tarihinde ortaya çıktığından, Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğünün kabulünün gerektiği, Kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, yürürlük konusunda öngörülemeyen AYM kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiği (Numan Sabit SÖNMEZ,” 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Markanın Kullanılmaması Neticesinde Ortaya Çıkan Sonuçlar” İHFM,S.76(1), s.283 vd., erişim: https: //dergipark. Org. Tr/download /article-file / 545172), sonuç olarak 6769 sayılı SMK’nın yürürlük tarihinden önceki dönemi de kapsayacak şekilde kullanmamaya dayalı iptal şartlarının değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/06/2019 T. 2019/1765 E. 2019/4421 K sayılı kararı)
Davalı vekili, … tescil nolu “…” markanın tescil edildiği 20, 36, 37, 42. sınıflardaki tüm mal ve hizmetlerde Türkiye’de hukuka uygun şekilde kullanılmakta olduğunu beyan etmektedir.
Markanın kullanılmadığı gerekçesiyle açılan iptal davalarında ispat yükü davalı üzerindedir. Dosyaya ibraz edilen delilleri incelendiğinde, “…” ibareli markanın “…” ve “…” projelerine ait belgeler olduğu tespit olunmuştur. Davalı vekili, müvekkili şirket ve grup şirketleri olduğunu belirttiği “…” ve “…” şirketlerinin üçüncü kişi konumundaki “… A.Ş.” ve “… A.Ş.” ile imzaladıkları lisans sözleşmeleri kapsamında “…” markasının kullanıldığını beyan etmiştir. Marka sahibi, marka tescilinden doğan hakkı üzerinde lisans hakkı tesis edebilir. Markanın lisans yoluyla kullanımı da tescilli markanın kullanımı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği izahtan vareste olduğu gibi davalı tarafından sunulan deliller dikkate alındığında davalı kullanımının tescilli olduğu sınıfları kapsadığı, davalının yasada aranan ciddi kullanım şartlarını sağladığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, TPMK kayıtları, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; bir markanın iptalinin istenebilmesi için haklı bir sebep olmadan Türkiye’de tescilden itibaren 5 yıldır ciddi bir şekilde kullanılmamış olması veya kullanımına 5 yıl süreyle ara verilmiş olması gerektiği, davalının dava konusu markayı tescilli olduğu sınıflarda tescil edildiği tarihten itibaren -gerek kendisi gerekse lisans vermek suretiyle grup şirketleri ve 3. kişiler tarafından- ciddi bir biçimde kullandığı, izahı yapıldığı üzere SMK ve KHK iptal ve yürürlük tarihleri yönünden oluşan boşluğun SMK hükümlerinin önceki dönemi de kapsayacak şekilde ele alınarak doldurulması gerektiği anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 13,00 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/10/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır