Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/56 E. 2019/366 K. 13.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/56
KARAR NO : 2019/366

DAVA : FSEK-Tecavüzün Men’i, Durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat [1.100.000,00 USD Maddi x 5,21518 (ıslah tarihi döviz kuru itibariyle) = 5.736.610,00 TL ile 100.000,00 TL Manevi Tazminat]
DAVA TARİHİ : 07/03/2016
KARAR TARİHİ : 13/09/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-Tecavüzün Men’i, Durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin gemi dizayn ve mühendisliği alınında dünya çapında bilinen ve sektörün en baş sıralarında yer alan gemi dizaynı ve mühendislik tasarımı hizmetleri sunan ve 1999 yılından beri faaliyette olan bir firma olduğunu, davalı firma ile 4 adet kuru yük gemisi ve 1 adet barge’a toplam 76 adet … Jeneratör Setlerin ve yan ekipmanların gemilere ve barge’a yerleştirilip yüzer enerji santraline dönüştürülmesi için gerekli tasarım projelerinin oluşturulması ve mühendislik hesaplamalarının yapılmasına ilişkin anlaştıklarını, bu anlaşmalar haricinde yazılı bir sözleşme olmadığını, yeni yapılan … Projesi ile ilgili olarak tüm proje tasarımları ve ve mühendislik hizmetlerinin müvekkili şirket tarafından yerine getirilmiş olmasına rağmen hizmet bedelinin ödenmediğini, gemi üzerinde inşaya bu proje tasarımları kullanılmak suretiyle devam edildiğini, … projesinde ise daha önce yine müvekkili şirket tarafından hazırlanmış ve müellifi oldukları … ve … mühendislik proje tasarımlarının ve resimlerinin kopyalanarak … gemisi üzerinde inşaya devam edilip müvekkili firmanın eser telif haklarının davalı yanca ihlal edildiğini, taraflar arasındaki anlaşmalara binaen … ile ilgili davalı tarafından bu projelere ilişkin olarak talep edilen değişikliklerin müvekkili tarafından eksiksiz olarak yerine getirildiğini, davalının projelere ilişkin hizmet bedeli olarak talep edilen 600.000 $’ı müvekkili şirkete ödemediğini, buna ilişkin olarak noter kanalıyla ihtarname çekildiğini, söz konusu … gemisinde yapılan ve geminin yüzer elektrikli santrale dönüşmesi için kaçınılmaz olan mühendislik hesaplamalarını içeren her türlü proje uygulamasının ve proje değişikliğinin müvekkili şirkete ait bedeli ödenmemiş projeler kullanılarak sürdürüldüğünü ve müvekkilinin muvafakati olmadan kullanılarak üzerinde izinsiz olarak değişiklikler yapıldığını, konu ile ilgili olarak Gemi Mühendisleri Odasına şikayette bulunduklarını ve konunun Oda Onur Kurulu’na aktarıldığını, burada alınan raporda davalının müvekkilinin haklarını ihlal ettiğinin tespit edildiğini, müvekkilinin telif haklarını tanıtım broşürlerinde tasarım ve mühendislik hizmetini … veriyor gibi gösterilerek basın yoluyla da ihlal ettiklerini, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini, … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.iş sayılı dosyasında tespit yapılarak müvekkilinin telif haklarına tecavüz edildiğinin tespit edildiğini, yine müvekkiline ait mühendislik projelerinin davalı tarafından izinsiz kopyalanarak çoğaltıldığını ve yeni inşaa halindeki gemiler üzerinde kullanıldığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, … yüzer elektrik santrali mühendislik tasarımı ile ilgili verilen her türlü mühendislik hizmeti ve değişiklik hizmetinden kaynaklanan şimdilik 100.000 TL hizmet bedeli alacağının işleyecek en yüksek banka faizi ile, … Gemisi’nde müvekkiline ait bulunan … ve … projelerinin davalı marifetiyle kopyalanarak kullanılması suretiyle gerçekleşen tecavüzün men’i ile telif haklarına tecavüzün durdurulması ve mali haklara tecavüz ile haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle 100.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın tecavüz tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, gemiler üzerinde kopya proje uygulamalarının durdurulmasına, tecavüzün men’ine ve piyasaya arzının engellenmesine ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacının verdiği hizmet ile hiçbir ilişkisi bulunmaya müvekkiline dava açmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin davada taraf ehliyeti bulunmadığından davanın sıfat yokluğu nedeniyle aktif ve pasif husumetten reddi gerektiğini, bir geminin yüzer enerji santraline dönüştürülmesi için öncelikle belli bir yaşa gelmiş bir yük gemisinin satın alındığını, bu geminin üzerine bir makine yüklenerek geminin, yük gemisinden enerji gemisine dönüştürüldüğünü bu dönüşümün gerçekleştirilmesinin çelik konstrüksiyon, elektrik dizaynı, borulama, elektronik otomasyon ve makinenin sisteme entegrasyonu aşamaları ile gerçekleştirildiğini, sayılan bu aşamaların her birinin farklı uzmanlıktaki taşeron şirketlere yaptırıldığını, davacının bu aşamaların dizel jeneratör setlerinin ve yan ekipmanlarının gemiye yerleştirilmesi aşamasını gerçekleştirdiklerini, geminin ve geminin dönüştürülmesinin tasarımı ve mühendislik hizmetlerinin sadece davacı tarafından gerçekleştirilmediğini, davacının böyle bir çalışma sistemine katkısının verdiği hizmet ve proje bedeli göz önünde bulundurulduğunda %0,5 civarında olduğunu, … ve …, … gemisinin projelendirilmesi için 185.000 USD üzerinden davacı ile anlaştıklarını, bu tutarın proje devam ederken davacıya ödendiğini, … ile ilgili daha sonra yapılan revizyonlara ilişkin ödemelerin de tamamlandığını, davacının hiçbir şekilde yazılı ya da sözlü olarak üzerinde mutabık kalınmayan bir bedeli alacağı varmış gibi göstermeye çalıştığını, dünya çapında bilinen bir tasarım şirketi olduklarını iddia eden davacı şirketin 600.000 USD’lik bir bedel konusunda sözlü anlaşma yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının dosyaya sunduğu delillerin de teknik detaya ilişkin olduğunu ve herhangi bir borcun varlığını kanıtlamaya uygun olmadığını, Gemi Mühendisleri Odası’nca alınan raporun müvekkilinin beyanları alınmadan tek yönlü olarak hazırlanan bir rapor olduğunu, davacının proje bedeli olan 185.000 USD’yi proje tamamlanmadan aldığı halde, … gemisindeki üzerine düşen mühendislik hizmetini layıkıyla yerine getirmediğinden projenin devamını başka bir şirkete tamamlatılması zorunluluğunun ortaya çıktığını, davacının … gemisi projesinin hazırlanması ve revizyonlarının gerçekleştirilmesi için doğmuş olan bütün alacaklarının ödendiğini ikrar ettiğini, FSEK kapsamında mali haklarının ihlalinin söz konusu olmayacağını, dava dışı Karpoweship’in hem proje için anlaşılan paranın tamamını ödemesine rağmen projenin tamamlanmamış olmasının hem de …’in planlanan tarihten çok daha geç üretime geçmesi nedeniyle maddi olarak ciddi zarara uğradığını, …’un proje tarihi bakımından en önce hazırlandığını ve ana proje niteliğinde olduğunu, … ve …’un davacıya lisans ücreti ödenerek … projesi üzerinden hazırlandığını, … projesinin planlarının …için kullanılabileceğine davacının açıkça rıza gösterdiğinin sunulan delillerden ve yapılan e-posta yazışmalarından anlaşılacağını, … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi dosyaları üzerinden alınan raporların taraflı bir bakış açısı ve eksik bilgi ile hazırlandığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle, müvekkili tarafından tasarlanan gemilerin yüzer elektrik santrale dönüştürülmesi projeleri ve mühendislik tasarımlarının FSEK kapsamında eser niteliğine haiz olduğunu, davanın bu Kanun’un düzenlediği hukuksal ilişkiden kaynaklanan bir uyuşmazlık olması nedeniyle yetkili mahkemenin ihtisas mahkemesi olduğunu, dava konusu hizmetlerin hali hazırda yazılı olmayan sözleşmelerden kaynaklandığını, davalının sadece dava dışı başka bir şirket ile müvekkili arasında akdedilmiş dava konusu hizmet dışında bir sözleşme sunarak husumet algısını değiştirme çabası içinde olduğunu, tüm bu hizmetlerin davalının talebi üzerine gerçekleştirildiğini, davalının antetli mail yazışmalarından anlaşılacağı üzere müvekkili şirketten hizmet alanın esas itibariyle davalının bizzat kendisinin olduğunu, hayatın olağan akışı içerisinde gemi dizayn ve mühendislik firmasından bu şekilde bir hizmet alınmadan gemilerin yüzer enerji santraline yani klas notasyonunun değiştirilmesine yönelik bu yönde kapsamlı bir proje gerçekleştirilmesinin düşünülemez olduğunu, davalı tarafça bu projelerin mimari eser olduğundan bahisle mülk sahibinin yani gemi sahibinin dava dışı … ve … Şirketlerinin eser sahibinin izni alınması gerekmeksizin projeler üzerinde değişiklik yapabileceğine ilişkin beyanlarının mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davalının … Gemisi’nde müvekkiline ait bulunan … ve … projelerinin davalı marifetiyle kopyalanarak kullanılması suretiyle ve yine … gemisinde yapılan ve geminin yüzer elektrikli santrale dönüşmesi için kaçınılmaz olan mühendislik hesaplamalarını içeren her türlü proje uygulaması ve proje değişikliğinin müvekkili şirkete ait bedeli ödenmemiş projeler kullanılarak sürdürülmesinin ve davacının muvafakati olmaksızın kullanıp üzerinde izinsiz olarak değişiklikler yapması suretiyle, ayrıca izinsiz işleyerek ve projeyi kendisi yapmış gibi göstererek ve bu şekilde tanıtımlarda kullanarak, müvekkili şirketin FSEK kapsamında eser haklarına tecavüz etmekte olduğunu, bu durumun aynı zamanda TTK hükümlerine aykırı olup, haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek davalarının kabulüne karar verilmesi taleplerini yinelemiştir.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle, davacının 4 adet kuru yük gemisi ve 1 adet barge’a 76 adet dizel jeneratör seti ve yan ekipmanlarının yerleştirilmesi hizmetini …, …, … ve … gemilerine ilişkin olarak … ‘e vermiş olduğu ve … ile davacı şirket arasında hiçbir ilişki olmadığı gerekçeleri ile davanın pasif husumetten reddinin gerektiğini, dava konusu hizmetlerin …’in iştiraki olan Türkiye dışında mukim … tarafından verildiği gerekçesi ile davacının taraf ehliyetini bulunmadığını, davacının, … ve … projelerinin müellifi olmadığını, davacı şirket genel müdürü … imzasını havi mutabakata göre … ve … projelerine ilişkin lisans ücretlerinin ödendiğini, davacının FSEK ve TTK m, 55/1-e hükümlerinden aynı anda yararlanamayacağını, TTK m, 55/1-c kapsamında tazminat talebine ilişkin zarar ispatının şart olduğunu, davalı veya yurt dışında mukim iştiraklerinin davacı şirket rakibi olmadıklarını, bir projenin … Yönetmelik kapsamında eser vasfını kazanabilmesi için … tarafından mesleki denetimden geçirilerek kayıt altına alınması gerektiğini, ancak … ve … projelerine ilişkin … nezdinde müelliflik kaydının bulunmadığını beyan etmiştir.
Davacı vekilince dosyaya sunulan 23/12/2016 tarihli beyan dilekçesi ile, müvekkilinin davayı açmaya yetkili olduğunu, …’in yüzer enerji santrallerini finanse etmekte olduğunu, … ile … şirketlerinin … iştiraki olduğunu, …’in TTK m, 1601/2 uyarınca davacı şirkete karşı donatan sıfatı ile sorumlu olduğunu, “…” ve “…” markalarının uluslararası çapta davalı adına kayıtlı olduğunu, yüzer enerji santrallerinin “… + isim” şeklinde adlandırılmakta olduğunu, bn nedenlerle davalının pasif husumet ehliyetinin bulunduğunu, TTK’da haksız rekabete ilişkin hükümlerin tüm katılanlar menfaatine hizmet etmek amacıyla düzenlenmiş olduğunu, müvekkilinin tasarımının tescilsiz tasarımlardan olduğu gerekçesiyle hem FSEK hem TTK hükümlerinin koruması altında olduğunu, … Yönetmelik’te bulunan düzenlemenin amacının meslek disiplini sağlamak olduğunu ve projenin denetim zorunluluğuna dair hükümlerin Türk gemileri için getirilmiş düzenlemeler olduğu gerekçesi ile somut olaya uygulanamayacağını beyan etmiştir.
Davacı vekili 05/02/2019 havale tarihli ıslah dilekçesinde, bilirkişi raporları doğrultusunda mali haklarına tecavüz teşkil eden eylemleri nedeniyle 100.000,00 TL olarak talep ettikleri maddi tazminatı 1.100.000 USD’ye, manevi haklara tecavüz teşkil eden eylemleri nedeniyle 10.000,00 TL olarak talep ettikleri manevi tazminatı 100.000,00 TL’ye yükselttiklerini belirterek davalıdan tahsil edilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılamada 18/10/2016 tarihli oturum 1 nolu ara kararı uyarınca “Davacı yanın hizmet bedeline yönelik taleplerinin ticari niteliği göz önüne alınarak davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi sonucu tefrik edilen dosya üzerinde görevsizlik kararı verilmesine,” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK ve TTK hükümleri uyarınca açılmış eser sahipliğine dayalı tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ve ortadan kaldırılması ile maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmış, taraflar e-posta yazışmalarını, kesilen faturaları, proje çizimlerini, verilen hizmete ilişkin adam saat çalışma listesini ve aldıkları mütalaaları dosyaya sunmuşlardır.
… 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.iş ve … D.iş sayılı dosyaları istenmiş, … D.iş sayılı dosyada alınan raporda bilirkişi; davalının davacı tarafından tasarlanmış … ve … projelerinin üzerinden kopyalanarak davacının yazılı onayı olmaksızın …’un projelendirildiğini, üçüncü şahıslara ve şirketler ile paylaşıldığını, bu şirketlerden davacının tasarımı konusunda rakibi olan firmaya da tasarım çıktılarının verildiğini, …, … ve … projelerinin eş gemiler olmadığını, telif hakları ile ilgili değerlendirmelerde farklı gemi projeleri olarak nitelendirilmeleri gerektiğini, davalının personelinin bu projeleri birbirinin devamı projeler olarak belirtmesine rağmen, “devam eden projeler” tanımının eş gemi projeleri kapsamında değerlendirilemeyeceğini, davalının hazırladığı uluslararası broşürlerde ve internet üzerinden yaptığı yayınlarda, davacının telif haklarına sahip olmasından hiç bahsetmeksizin, yüzer enerji santralleri projelerinin müellifinin kendisi olduğunu belirtmesinin davacının telif haklarını ihlal eder bir davranış içerisinde olduğu sonucuna vardığını, sonuç itibariyle davalının davacının telif haklarına tecavüz ettiğini ve haksız rekabetin söz konusu olduğu kanaatini belirtmiştir. … D.iş sayılı raporda bilirkişi; davalının davacı tarafından tasarlanmış … projesinin çıktıları olan resimlerin ilgili yüzer enerji santralinin …’ndeki inşaatında aynen uygulanmakta olduğu ve inşaat işlerinin bu projelere uygun olarak tamamlanma aşamasında olduğunu, davalının hazırladığı uluslararası broşürlerde ve internet üzerinden yaptığı yayınlarda, davalının telif haklarına sahip olmasından hiç bahsetmeksizin, içlerinde tespite konu … gemisinin de yer aldığı yüzer enerji santrallerinin müellifinin kendisi olduğunu belirttiğini ve bu mühendislik proje tasarımlarının ilgili telif bedelleri ödenmeksizin kullanılması ve tüm bu proje uygulamalarının davacının müellifi olduğu projelere göre yapılmasına rağmen tasarım ve mühendislik hizmetlerinin davalı tarafından veriliyormuş gibi gösterilmesinin davacının telif haklarını ihlal ettiğini ve tüm bu eylemlerin esere tecavüz fiili yanında haksız rekabet teşkil ettiği kanaatine vardığını, ancak davacının davalıya hizmet vermeyi durdurmuş olması nedeniyle söz konusu geminin bugün yüzer durumdaki dengesi ilgili hesap ve kontrollerinin yapılmamış ve stabilite bukletinin hazırlanmadığını, bu kontroller ve hesaplar yapılıp geminin emniyetli şeklide yüzebileceğini gösterir stabilite bukleti hazırlanmadan geminin sefer yapmasının can ve mal emniyeti açısından ciddi risk taşıdığını, bu hesap ve kontrollerin Navtek tarafından yapılması gerektiğini ayrıca belirtmiştir.
Mahkememiz dosyasına 03/04/2017 tarihinde davacı tarafça sunulan Prof. Dr. … ve Prof. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada, davacı ile davalı arasında … projesine ilişkin şifahi olarak akdedilmiş eser sözleşmesinin bulunduğunu, bu sözleşme ilişkisi kapsamında …’nin yapılan iş karşılığında sözleşmede birim fiyat esasına göre götürü olarak kararlaştırılan bedeli ödemekle yükümlü olduğunu, sözleşme ilişkisinin mevcudiyetini muhtemel gösteren maddi vakıaları ispatlayan ve HMK’nın 199.maddesi kapsamında belge niteliği taşıyan e-mail içeriklerinin HMK’nın 202.maddesi anlamında delil başlangıcı sayılacağı cihetle, …’in sözleşme ilişkisinin varlığını ve içeriğinin ispatı hususunda tanık dinletebileceğini, TBK’nın 470.maddesi uyarınca bir kimsenin iş sahibi olup olmadığını ve bu sıfatla bedel ödemeyi üstlenip üstlenmediğini belirleyici tek unsurun, yüklenici ile eser sözleşmesi akdedip akdetmediğinin olduğunu, sunulan belgelerden, davacı yüklenici ile uyuşmazlık konusu gemilerin enerji santrali gemisine dönüştürülmesi projesinin tasarımı ve kontrolü hizmeti alınmasına yönelik eser sözleşmesini yapanın/iş sahibinin davalı … olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle …’in uyuşmazlık konusu gemilerin enerji santrali gemisine dönüştürülmesi öncesinde ve/veya sonrasında bu gemilerin maliki olup olmadığının davacı … ile akdettiği eser sözleşmesinden doğan bedel ödeme borcuna hiçbir etkisinin olmadığını, özellikle … ve bağlı şirketlerinin internet sitelerinde yapılan bilgilendirme beyanlarının “…’in hiçbir kuru yük gemisi, barge veya yüzer enerji santralinin maliki olmadığı” savunmasının doğru olmadığını ortaya koyduğunu, ayrıca … ile uyuşmazlık konusu gemilerin maliki olduğu belirtilen şirketler arasında iktisadi bütünlüğün ve organik bağın söz konusu olduğunun anlaşıldığını, …’in “ayrı tüzel kişilik” savunmasının da kabul edilebilir olmadığını, davacının alacağının TTK’nın 1352/m bendinde belirtilen deniz alacağı kapsamında olduğu kanaatine vardıkları belirtilmiştir.
Mahkememizce oluşturulan heyetten alınan raporda bilirkişiler; davacının sözleşmeden kaynaklanan alacağı bakımından aktif husumet ehliyetinin bulunduğu, yapılan ödemeler ve bakiye alacağın bir mali müşavir bilirkişi tarafından hesap edilebileceğini, davalının sözleşmeden kaynaklanan alacak bakımından pasif husumet ehliyetinin bulunduğunu, dosyada mevcut 05/06/2014 tarihli davalı … tarafından … projesi için hazırlanan Genel Yerleştirme Planının ve dolayısıyla …’a konu yüzer enerji santralinin inşasının … ve … projeleri esas alınarak yapıldığını, …, … ve … ‘larının “eş gemi” olarak nitelendirilemeyeceğini, dolayısıyla … ve … tasarımlarının uzmanlık bilgisi ürünü olan ayrı projeler olduğunu, dolayısıyla eser sahibinin iki ayrı projesine ilişkin haklarına tecavüzün bulunduğunu, bununla birlikte davadaki telif hakkına dayanan taleplerin, FSEK 8.madde gözönünde tutulduğunda, dosyada mali hak ve/veya tam ruhsat devrine yönelik bir belge mevcut olmadığından, davacı tarafından ileri sürülemeyeceği kanaatini bildirmişlerdir.
Davacı vekili bilirkişi raporuna itirazında, müvekkili şirketin davadaki telif hakkı ihlaline dayanan alacak talebi bakımından dosyada buna ilişkin bir delil bulunmadığından bahisle, müvekkili şirketin bu bakımdan husumet ehliyetine sahip olmadığı ve dolayısıyla davalının sadece sözleşmeden kaynaklanan alacak talebi bakımından pasif husumet ehliyetinin bulunduğu şeklinde hatalı bir değerlendirme yaptıklarını, müvekkili şirketin davaya konu olaylar ile hangi haklarının ihlal edilip edilmediği hususunda tespit yapılmadığını, bu eksikliğin giderilmesi amacıyla ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz ederek, bilirkişi heyetinin incelemesinin eksik ve hatalı olduğunu, yeni bir heyetten rapor alınmasını talep etmiştir.
Davacı vekilinin 04/07/2017 tarihinde sunduğu ve Prof. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada, davacının FSEK’in 18/2 maddesi kapsamında telif hakkına dayanan talepte bulunmasının mümkün ve haklı olduğu, davacının davaya konu ettiği mali ve manevi hakları açısından husumet ehliyetine sahip bulunduğu, ayrıca TTK’nın 55/I-c hükmü kapsamında da dava açma hakkına sahip olduğu kanaatine vardığı bildirdilmiştir.
Davalı vekilinin 22/09/2017 tarihinde sunduğu Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez tarafından hazırlanan mütalaada; bilirkişi heyetinin görevlendirilirken kendilerine sorulmayan hukuki konular hakkında yapmış oldukları açıklamaların hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı ve hükmü esas alınamayacağı, … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/10/2016 tarihli celsede davalının taraf sıfatı hakkında görüş beyan etmesi için bilirkişi heyetine bir görev verilmediği, buna rağmen bilirkişi heyetinin bu konudaki açıklamaları ve vardığı sonucun hiçbir hüküm ifade etmediği ve hiçbir şekilde hükme esas alınamayacağı, bilirkişi raporunda davacı tarafın dayandığı e-maillerin tek taraflı olarak incelenerek doğru kabul edildiği ve sonuca varıldığı, sadece bir tarafın ibraz ettiği delillerin esas alınarak yapılan incelemenin davalı tarafın hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkının açıkça ihlali olduğu, davalı tarafça gösterilen faturaların ticari defterler ve ödeme makbuzları ile diğer e-maillerin ve delillerin hiç dikkate alınmadığı, elektronik postanın senetle ispat kuralının bir istisnası olduğu ve tek başına bir delil değeri olmadığı, sadece diğer takdiri delillerin sunulmasına imkan sağladığı, bilirkişi heyetinin e-mailleri tek başına delil kabul ettiği ve diğer delilleri değerlendirmeden sonuca vardığı, tüzel kişilik perdesinin aralanması için aranan şartlardan biri olan “borçtan kaçınma” kriterinin somut olayda mevcut olmadığı, aksine her ayrı tüzel kişiliğe sahip şirketlerin ayrı mal varlığı, sermayesi, bütçesi ve bağımsız denetiminin mevcut olduğu, … alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla ya da borçlarını ödememek için dürüstlük kuralına aykırı hiçbir işlem yapmadığı ve bu konuda davacı tarafça da bir delil sunulmadığı, aksine …’in … tarafından kesilen tüm faturaları kendi hesabından ödediği, … ile … arasında iktisadi bir bütünlük bulunmadığı, öyle olsa idi her iki şirkete ait borçların, ticari defterlerin, muhasebelerin, mal varlıklarının birbirine karışması gerektiği, … ile … şirketinin ayrı tüzel kişilikleri, ayrı muhasebe ve ayrı ticari defterler bu unsurunda gerçekleşmediğini gösterdiği, bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip değil ise, mahkemenin dava konusu hakkın esası hakkında bir inceleme yapıp karar veremeyeceği, bu durumda mahkemenin davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar vermesi gerektiği, yani mahkemenin davada taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden esasa ilişkin bir karar vererek davayı sonuçlandırması gerektiği, aleyhinde delil tespiti yapılan kişinin bilirkişi raporuna itiraz etmesi halinde, mahkemenin itiraza uğrayan bu rapora istinaden hüküm tesis edemeyeceği, bu durumda yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonuca varılması gerektiği, Yargıtay’ın delil tespiti sırasında yapılan bilirkişi raporuna itiraz edilmesine rağmen davada yeni bilirkişi raporu almaksızın karar verildiği takdirde, bunun eksik inceleme yapılması sonucunu doğuracağı hususlarında kanaat bildirdiği anlaşılmıştır.
Aynı dilekçe ekinde sunulan ve Prof. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada, 12/03/2009 tarihli Gemi Dizayn ve Mühendislik Hizmetleri Sözleşmesi’ni akdeden … ve … şirketleri olması, daha sonra devam eden süreçte ise ilişkinin tarafı olarak … Ltd. tarafından …’e faturalar kesilmiş olması ve yine bu ödemelerin … tarafından … Ltd’ye yapılmış olması, dolayısıyla …’in davalı olarak gösterilemeyeceği, …’in aktif husumet ehliyetine haiz olmadığı, istisnai ve fevkalade bir araç olan tüzel kişiliğin perdesinin aralanması yoluna gidilebilmesi için gerekli olan mal kaçırma kastının söz konusu dava bakımından oluşmadığı, zira iddia olunan alacak ve verilen hizmetler için … şirketine davacı tarafından hiçbir şekilde başvurulmadığı, adı geçen şirketin sermayesinin 20.000.000 USD olması, dava olunan alacak iddialarının söz konusu sermayeden çok daha düşük olması, dolayısıyla mal kaçırma kastının bulunmasının mümkün olmadığı, bu nedenle perdeyi aralama teorisinin uygulanması için gerekli ön şartların dava konusu hadise bakımından oluşmadığı, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olmasından ve taraflar arasında bu konuda ihtilaf bulunmadığından dolayı, TTK 5/2 maddesi hükmü gereği, görevi sadece deniz ticaret ve deniz sigorta işlerine bakmak olan 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. projesi ile ilgili görülmekte olan … esas sayılı dosyası bakımından görevli olmadığı, tarafların tacir olması sebebiyle davanın diğer asliye ticaret mahkemeleri nezdinde görülmesi gerektiği, TTK’nın 1061/2 maddesi hükmünün dava konusu hadise bakımından hiçbir uygulama alanı bulunmadığı, davacının proje bedeli olarak belirttiği alacağının, numerus clausus olarak ihdas edilen TTK’nın 1352.maddesi hükmünün (m) bendine girmemesi ve dolayısıyla yorum yoluyla deniz alacağı ihdas edilemeyeceği, kanunen istisnai ve özel olarak sıralanan hallerin yorum yoluyla genişletilemeyeceği, bu nedenle davacının alacak iddiasının deniz alacağı sayılmasının mümkün olmadığı, dosyaya sunulan faturalar ve 18/02/2013 tarihli mutabakat metni incelendiğinde … gemisi için proje anlaşma ve hakedilen bedelin 185.000 USD olarak kararlaştırıldığı, bu bedel ile birlikte … için anlaşılan bedelin de ödendiğinin ibra suretiyle davacı tarafından açıkça kabul edildiği, dolayısıyla davacının hak ve alacağının bulunmadığı hususlarında kanaatini bildirdiği anlaşılmıştır.
Tarafların bilirkişi raporuna itirazları doğrultusunda 05/12/2017 tarihli oturum 2 nolu ara kararı doğrultusunda ek rapor alınmak üzere dosyamız bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler sundukları ek raporda, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğunu, davalının ise pasif husumet ehliyetinin bulunduğunu, davalı … tarafından … projesi için hazırlanan Genel Yerleştirme Planının ve dolayısıyla …’a konu yüzer enerji santralinin inşasının … ve … projeleri esas alınarak yapıldığını, …, … ve … ‘larının “eş gemi” olarak nitelendirilemeyeceğini, dolayısıyla … ve… tasarımlarının uzmanlık bilgisi ürünü olan ayrı projeler olduğunu, dolayısıyla eser sahibinin iki ayrı projesine ilişkin maddi ve manevi haklarına tecavüzün bulunduğunu, mahkeme tarafından davacının FSEK 18/2 maddesi kapsamında mali hakları kullanma hakkına sahip olduğu sonucuna varılması durumunda veya bunun söz konusu olmaması halinde kök raporlarında ifade edildiği şekilde bir hak devir belgesi ile davacının eser sahipliği haklarına sahip olabileceğini, bu tip projeler bakımından telif bedelinin son derece değişken özellik gösterebildiğini, taraflarca dosyaya projenin sözleşme yapılarak kullanılması durumunda ödenebilecek bedele yönelik emsal bir sözleşme sunulmadığını, sadece davalı yanın dava dışı “…” adlı şirkete … için royalty olarak 92.500 USD’lik bir ödeme yaptığını beyan ettiği ve buna yönelik bir belge sunduğunu, bu tip projeler bakımından telif bedelinin son derece değişken özellik gösterebileceğini, bu kapsamda her bir proje bakımından 100.000 USD – 185.000 USD bandında bir telif ödemesinin söz konusu olabileceğini, davacının haksız rekabete ilişkin iddialarının mahkemenin dava konusunun FSEK kapsamında korunan bir eser olmadığı kanaatine varması halinde kabul edilebilir olduğunu belirtmişlerdir.
Davalı vekilinin 10/05/2018 tarihli dilekçe ekinde sunduğu, Yard. Doç. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada, dava konusu aktivitenin mühendislik tasarımı olmayıp, mühendislik hesaplamaları olduğu, vakıanın tasarlanmış bir yüzer yapının hesaplarını kontrollü bir şekilde değiştirip yüzer yapının taşıyacağı yükün niteliğini değiştirmekte olduğu, tüm yapının tasarlanmasında verilen mühendislik hizmetinin %3-6 arasında bir hizmet olduğu, ayrıca verilen mühendislik hizmetinin, mesleki yeterliğe sahip herkesin günlük ve rutin çalışma sürecinde yapabileceği, türden olduğu, bu bağlamda; mesleki bilgi ve tecrübeleri ışığında, dosyada dava konusu çizim ve hesapların bunları yapanın hususiyet ve özelliklerini yansıtan eser niteliğinde olmadığı, vakıanın FSEK kapsamı dahilinde telif ihlali olmadığı, reklamlarda … firmasından bahsedilmeme şikâyetinde ise; bu tür bir enerji gemisinde dönüştürme işi için 10 ile 50 adet arası (daha fazla da olabilir) firmanın görev alabileceği, projelere dâhil olmuş bütün bu firmaların, proje tanıtım materyallerinde yer almasının gemi inşaatında proje yapımının doğal akışı içinde olağan bir durum olmadığı, sektördeki mutad uygulamanın da bu şekilde olduğu, dosyadaki tanıtım materyallerinde, gemilerin dönüştürme işlerini yapan olarak değil malik olarak davalı adının ön plana çıkarıldığı, bu durumun haksız bir açıklama niteliğinde sayılamayacağı, etraflıca anlatıldığı gibi bu hesaplamaların, geminin benzer olması ile ilgili olmayıp, jeneratörlerin taşıyıcı sistemleri, gemi ambarları ve boru donanımı ile ilgili olduğu, bu sebeplerden ötürü gemilerin eş gemi olup olmamasının öneminin olmadığı, diğer bir değişle; yapılan dönüşüm işlemlerinin farklı büyüklükte gemilerde kullanılmasının yapılan sözleşmenin ihlali olmadığı kanaatinde olduğu, kaldı ki dosyadaki e-posta belgesinden … firmasının dizaynını farklı gemide kullanılması ile ilgili rızası olduğu ve ücretinin de alındığı, bu vakıada Fransız Loydu (klası) kontrol kuruluşu olarak hizmet verdiği ve bütün hesapların bu kuruluş tarafından kontrol edilip onay verildiği, yani bir kısım bilirkişi raporunda belirtildiğinin aksine, bazı hesapların farklı şirketler tarafından yapılmasının önemli olmadığı, bu hesapların doğruluğunun kontrolünün …’nun sorumluluğu altında olduğu, … şirketinin yaptığı projeyi Gemi Mühendisleri Odası’na (…) kaydettirmediği iletilen dokümanlar ile tespit edildiği, mesleki düzenleme niteliğindeki GMO tüzüğünde açıkça belirtildiği üzere bir gemi mühendisinin ya da dizayn firmasının proje mükellefi olabilmesi için; ilgili odaya kayıt ettirilmesi gerektiği, iletilen dosyada böyle bir mükelleflik yazısına rastlanamadığı, bahse konu dönüşüm projesinin Gemi’yi yüzen elektrik santraline dönüştürme işi olduğu, bu iş sadece gemi mühendislerinden oluşan bir firma olan … tarafından yalnız başına projelendirilmesinin teknik olarak mümkün olmadığı, elektrik projeleri olmadan bu dönüşümün tamamlanamayacağının aşikar olduğu, bu bilgi ışığında …’in proje genelinde bir telif iddiasında bulunmasının teknik olarak mümkün olmadığı, dosyada yaptığı incelemelerde bazı durumlarda … markalı makinalı jeneratörlerden vazgeçilerek, Wartsilla makinalı jeneratörler seçildiğini tespit ettiği, bu değişim nedeniyle yapısal resimlerin kontrolünün Wartsilla firmasına gönderildiği kanısına vardığı, Wartsilla’nın gemi dizayn firması olmayıp temel olarak motor üreten bir firma olduğu, bu ortak çalışma yönteminin bir çok tersane tarafından motor üretici firmaları ile çalışmalarında kullanılır, bu durumin denîz yapılarında proje yapımının doğal akışı içinde olağan bir durum olduğu, şirketlerin yapılan aktivitelerinde paylaşılmasını istemedikleri bir durum için gizlilik sözleşmesi imzaladıkları, bu dosya içinde bu tür bir sözleşmeye rastlanmadığı, bu nedenle davalının (Mahkemece eylem gerçekleşmiş sayıldığı takdirde) anılan kullanımlarının sektörel teamül ve uygulamaya aykırı olmadığı, bir firma tarafından yapılan, mevcut bir geminin enerji santraline dönüştürülmesine yönelik çizim ve hesapların, aynı firma tarafından uygulanması gibi, teknik veya mevzuattan kaynaklanan bir zorunluluk olmadığı, böyle bir uygulamanın, sektördeki mutad iş akışı ve teamüllere de aykırı olmadığı, bu tip proje veya hesapları yapan firmalar ile gemi üzerinde dönüştürme işlemini uygulayan (gerçekleştiren) kişi veya firmaların farklı olabileceği, dolayısıyla … gemisine ait tadilat çizim ve hesaplarının, gemi üzerinde fiziken uygulamasının, bir başka firma veya kişi aracılığıyla (kısmen veya tümüyle) gerçekleştirilmesi, tamamlanması, teamüllere aykırı veya haksız bir eylem olarak görülemeyeceği, şeklinde kanaatlerini bildirdiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilince 06/09/2018 tarihli dilekçe ekinde sunulan, Prof. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada; söz konusu faturaların dava dışı … tarafından tanzim edilmiş olmasının bu faturaların dava dışı … Ltd. Şirketine ilişkin borç olarak tanzim edilmiş olmasının, … bankası tarafından yapılan havalelerin de bu kişiler arasında gerçekleşmiş olduğu, söz konusu faturalar ve ödemlerin … ve … projelerine dayanan imalatlara ilişkin bulunduğu, bu nedenle davada tarafların husumet ehliyetlerinin olmadığı, davacının aktif husumet ehliyetine sahip, dava ettiği projelerin sahibinin hususiyetini taşıyan özgün bur yaratım olduğu kabul edilse bile, davacının yetkili elemanının e-posta mesajı ile bu projelerin …’da kullanılmasına rıza göstermiş olduğu, dosyaya örneği sunulan mutabakat metni olarak adlandırılan “14/02/2013 itibarı ile mutabakat aşağıdaki gibidir” cümlesini içeren, davacının yetkili elemanı tarafından imza edilen belgede “…” ifadelerinin yer almış olduğu, bunun karşısında ise ödeme miktarlarına yer verilmiş olduğu, davacının belge altındaki imzanın yetkili elemanına ait olmadığını iddia etmesi karşısında bu konuda teknik inceleme yetkisinin mahkemenin takdirinde olduğu, aksinin kanıtlanamaması halinde KPS 10 gemisine ilişkin ödemelerin yapılmış olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacının eser sahipliğinden doğan mali ve manevi haklarının ihlal edildiği iddiası ile taleplerinin yasal koşullarının bulunmadığı, davacının FSEK 68.madde gereğince telif tazminatının üç katını talep etmesinin ve farazi sözleşme kuramı çerçevesinde davalı kullanımlarının yasal (farazi sözleşmeye dayanan) kullanımlar haline dönüşeceği, bu nedenle yasal kullanım haline dönüşen projelerin durdurulması, tecavüzün önlenmesi taleplerinde bulunamayacağı, davacının haksız rekabet hükümlerine ilişkin taleplerinin yasal koşullarının bulunmadığı, şeklinde kanaatini bildirdiği anlaşılmıştır.
Mahkememiz dosyasına delil olarak sunulan … 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi heyeti raporunda, dava dışı … şirketinin davacı şirkete borcunun kalmadığı, davacı ile davalının defter kayıtlarında herhangi bir ticari münasebetin bulunmadığı, davacı ile davalı taraf arasında davaya konu …’nin dönüşümü hususunda sözleşme ilişkisinin kurulduğu, davacı tarafından hazırlanan proje esas alınarak geminin dönüşüm işinin davacıdan başka bir kişi tarafından tamamlanmış olmasının haksız rekabet niteliği arz ettiği ve bundan kaynaklanan tazminat miktarının mahkemenin takdirinde olduğu, davacının aktif, davalının da pasif husumet ehliyetinin bulunduğu kanaatlerinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilince 28/03/2019 tarihli dilekçe ekinde sunulan, Prof. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada; … ve … gemilerinin yüzer enerji santraline dönüştürülmesi için hazırlanan davaya konu projelerin ilim ve edebiyat eseri olduğu, dava dosyasına sunulu raporlarda bunun tereddütsüz bir şekilde kabul edildiği, çok yoğun bir emek ve bilgi birikimi sonucunda, ilmi ve teknik kurallara uygun olarak hazırlanan projelerin ilim ve edebiyat eseri mahiyetinin açık olduğu, FSEK m. 1/B-b’de ve Kanunun diğer hükümlerinde gerçek kişi ibaresinin, kişi olarak değiştirilmesi, FSEK m. 27/4’ün ilk eser sahibi tüzel kişi ise şeklindeki düzenlemesi, özellikle ilim ve edebiyat eserlerindeki bilgi birikiminin kullanılmasının, teknik hususların ön plâna çıkması karşısında, tüzel kişilerin de eser sahibi olarak ortaya çıkabileceği, FSEK m. 18/2’deki “aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça” ibaresinin, işçi ile işveren arasındaki sözleşmede veya işin niteliğinde eser sahibinin tüzel kişi olarak kararlaştırılabileceği veya böyle olacağı şeklinde yorumlanabileceği, Kanun sistematiğinin bu tür bir yorumu haklı kıldığı; … ve … gemilerinin yüzer enerji santraline dönüşümü için çizimleri gerçekleştiren …’in davacı …’te çalışan olduğu, bu durum muvacehesinde FSEK m. 18/2 kapsamında mali hakları kullanma yetkisinin ve dolayısıyla bu davadaki talepleri ileri sürme hakkının davacıda olduğu, kaldı ki bilirkişi ek raporunda da bu yönde görüş belirtildiği, ayrıca, … ve … gemileri için çizilen … adlı belgelerde, eser sahipliğinin Navtek’te olacağına dair ifadelerin yer aldığı, bunun da FSEK m. 18/2’deki “aralarındaki özel sözleşmeden” eser sahipliğinin Navtek olacağını gösterdiği, bu meyanda da davacının mali ve manevi hakların sahibi olduğunu gösterdiği, projelerde adı geçen …’in davacının çalışanı olması, e-posta yazışmalarının davanın tarafları arasında cereyan etmesi, eserin ve eser sahipliğinin eseri meydana getirmekle kanun gereği kendiliğinden doğacağı hususları birlikte düşünüldüğünde davanın taraflarının aktif ve pasif husumet ehliyetine sahip oldukları, dava dışı şirketler arasındaki faturalamaların ve ödemelerin bunda herhangi bir değişiklik oluşturmayacağı, bu neticeye varmak için ayrıca hâkim şirket-bağlı şirket yahut tüzel kişilik perdesinin aralanması şeklindeki teorilere ve yaklaşımlara gerek olmadığı, davanın tarafları arasında … ve … gemileri için yazılı olmayan bir sözleşme ilişkisinin varlığının yadsınamayacağı, işin esasında da dosyaya sunulu bilirkişi raporlarında aktif ve pasif husumet ehliyeti noktalarında olumlu görüş ileri sürüldüğü, eser sipariş sözleşmesinden hareketle davalının mali hakları kullanma yetkisinin varlığının ileri sürülemeyeceği, mali hakların sahipliğinin yine de davacıda kaldığı, bu nedenle davalı tarafından sunulan hukuki mütalâada ileri sürülen bu yöndeki görüşün hukuken doğru olmadığı, … gemisine ait projenin davacının müellifi veya hak sahibi olduğu … ve … gemilerine ait projelerin esas alınarak hazırlandığı, …, … ve … gemilerinin eş değer gemi olarak nitelendirilemeyeceği bilirkişi raporlarıyla sabit olduğundan, davacının … ve … gemilerine ait çoğaltma haklarının davalı tarafından ihlal edildiğinin kabulü gerektiği, davalı tarafından dayanılan 05/11/2013 tarihli e-mail ile 18/02/2013 tarihli mutabakat metninin … gemisine ilişkin çoğaltmanın izne dayandığını göstermediği, kaldı ki 18/02/2013 tarihli mutabakat metninde yer alan imzanın davacı tarafça kabul edilmediği, davacının, FSEK m. 18/2 kapsamında en azından mali hakların sahibi olarak, bu hakları korumak adına ve bu oranda manevi hakların da sahibi olacağı, kaldı ki eser sahibi olarak kabul edildiğinde manevi hakları kullanma yetkisinin kendiliğinden ve sınırsız bir şekilde doğacağı, bu açıdan bakıldığında; … gemisi için … ve … gemilerine ait projelerin izinsiz değişiklik yapılarak çoğaltılmasının ve burada unvanının belirtilmemesinin davacının FSEK m. 15 ve 16’da yer alan adın belirtilmesi ve eserde değişiklik yapılmasını men etme haklarının ihlalini oluşturduğu, davacının FSEK m. 18/2 kapsamında hak sahibi olduğu, davalının eser olduğu tartışmasız … ve … gemilerine ait projeleri izinsiz çoğaltarak … gemisinde uyguladığı gerçeği karşısında davacının tecavüzün ref’i davası ve bu kapsamda da FSEK m. 68 uyarınca üç kat bedeli talep edebileceği, haksız rekabete ilişkin TTK düzenlemelerinin, FSEK düzenlemeleri ile birlikte kümülatif uygulanmasının mümkün olduğu, bu meyanda davalının, projelerin maliki gibi kendisini tanıtmasının ve buna değişik mecralarda yer vermesinin, aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu, davacının haksız rekabete ilişkin hükümlere dayalı olarak da talepte bulunabileceği kanaatini bildirdiği anlaşılmıştır.
Aynı dilekçe ekinde sunulan ve Prof. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada, dava konusu … ve … isimli gemilerin yüzer enerji santraline dönüştürülmesine yönelik mühendislik tasarımı, hesapları, krokiler, çizimler ve proje resimleri bir bütün olarak telif eser olduğu, bahse konu telif esere giren tüm tasarım hesap, tasarım ve proje resimleri bahsi geçen gemilerin sıfırdan inşaatına yönelik projeler olmadığı, ancak 2.el satın alınmış mevcut dava konusu gemilerin, ilk inşa ediliş ve tasarım amacından farklı bir işlevle kullanılmak amacıyla dönüştürülmelerine karar verildiği için, bu işlevsel dönüşümün mühendislik açısından hatasız yapılabilmesi amacıyla hazırlanan projelerde sarf edilen düşünce, zaman, emek, bilgi ve tecrübe (know-how) kapsam itibariyle, o gemilerin ilk inşaatındaki projeler için sarf edilen mühendislik hizmetinin büyüklüğüne göre yadsınamayacağı ve inkar edilemez değerde ve yoğunlukta olduğu, çünkü dava konusu gemilerin dönüşümden sonra ağırlık dağılımının değiştiği için yüzme koşullarının da değiştiği, yüzme koşullarındaki değişimin geminin dönüşüm sırasında sökülen ve yenilenen sac ağırlığındaki dağılımı da etkilediği, sac kalınlıklarını da etkilediği, ağırlık dağılımı ve ağırlık merkezindeki değişimin şüphesiz geminin stabilitesini etkilediği, dolayısıyla fribord ve stabilite bukletinin yeniden yapılması gerektiği, gemi yapısındaki değişiklikler ve üzerine konulan jeneratörler (dizel motor ve alternator çiftinden oluşan setler) ağırlık dağılımı dolayısıyla geminin enine ve boyuna mukavemetini etkilediği, etkinin derecesini görmek ve gerilme dağılımlarını saptamak üzere bir kısım mukavemet hesaplarının tekrar yapılmasını gerektirdiği, jeneratörlerin dizel motorlarının yakıt devresi, yağlama yağı ve soğutma devreleri, egzoz devreleri, boru hatlarının yerleri, hatlar üzerindeki vana, pompa, filtre, seperatör, ısıtıcı, soğutucu, dirsek, genleşme borusu vs gibi devre elemanlarının sayısı ile teknik özelliklerinin belirlenmesinin de ayrı bir detaylı mühendislik bilgisi gerektirdiği, yani dava konusu gemilerin enerji santraline dönüştürülmesi işi için verilen mühendislik hizmetinin değerinin küçümsenemeyecek boyutta olduğu, KPS-10 gemisinin yüzer enerji santraline dönüştürülmesi için gerekli olan projenin, davacı …’in müellifi olduğu … ve … isimli gemiler için önceden hazırlanmış projelerin kopyalanarak tadil edilmesiyle üretildiği, dolayısıyla davacı tarafın telif hakkının ihlali söz konusu olduğu, …, …, … ve … gemilerinin enerji santraline dönüştürülmesine yönelik kullanılacak mühendislik tasarım ve projelendirme hizmetinin bedelinin ne olacağına dair yazılı bir sözleşmenin mevcut olmadığı, … gemisinin projelendirilmesinde …ve … gemilerine ait projelerin tadil edilerek kopyalanmış ve kullanılmış olduğu, buradan hareketle … ve …’in mühendislik tasarım projelendirme hizmet bedelinin …ve … gemileri için olan projelendirme hizmet bedeline eşit olması gerektiği, buradan hareketle … ve … gemilerinin enerji santraline dönüştürme projesinin bedelinin 3 yolla tahmin edilerek takdir ve tayin olabileceğini, şöyle ki; dava dosyası ve eklerinde yer alan, ancak davacı tarafından reddedilen 18/02/2013 tarihli mutabakat metninin gerçek olduğu kabul edildiğinde dahi, … ve … için mühendislik proje dizayn bedellerinin toplam 370.000 ABD doları olduğu, … projesinin … ve … için davacı …’in hazırladığı projelerden türetildiği nazarı dikkate alınacak olursa, dava konusu telif hakkıyla alakalı olarak … isimli geminin yüzer eneıji santraline dönüştürülmesi için kullanılacak mühendislik tasarım projelerinin toplam bedelinin de en az 370.000 ABD dolan olması gerektiği, bu değerlendirme yönteminin uygun bulunması halinde FSEK md 68 gereği tazminata hükmedilecek üst sınır ise 370.000 ABD dolarının 3 katı olan 1.110.000 ABD dolarına karşılık gelmekte olduğu, dava konusu gemilerin yüzer enerji santraline dönüştürülmesi projesi İngilizce dilinde “Engineering Procurement Construction (ЕРС)” projesi veya Türkçede “Mühendislik Tedarik ve İnşaat Sözleşmesi (MTİ)” adıyla anılması gerektiği, büyük bütçeli bu tür projelerin kıymeti takdir edilirken, tüm tesisin ilk kuruluş yatırım maliyetinin belirli bir yüzdesinin esas alındığı, küresel ölçekte proje değerlerinin ilk yatırım maliyetinin %1-1.5’una karşılık gelmekteyken, Türkiye’de bu değerin %0.15 civarında olduğu, bu yüzden %0.15 gibi bir limit değerden hareket edilecek olunursa, … ve … isimli gemilerinin yüzer enerji santraline dönüştürülmesi için kullanılacak mühendislik tasarım projelerinin toplam bedelinin en az 450.000 ABD doları olması gerektiği sonucuna ulaşıldığı, … projesinin özelinde, FSEK md 68 gereği tazminata hükmedilecek üst sınırın ise 450.000 ABD dolarının 3 katı olan 1.350.000 ABD dolarına karşılık geleceği, yüzer enerji santraline dönüştürme için tahmini harcanması gereken mühendislik adam saat cinsinden telif projenin sahip olacağı değer karşılığı esas alınacak olursa, … ve … isimli gemilerinin yüzer enerji santraline dönüştürülmesi için kullanılacak mühendislik tasarım projelerinin toplam bedelinin yaklaşık 480.000 ABD doları olacağı, böyle bir hesaplama durumunda FSEK md 68 gereği tazminata hükmedilecek üst sınırın ise 480.000 ABD dolarının 3 katı olan 1.440.000 ABD dolarına karşılık geldiği, şeklinde kanaatini bildirdiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili tarafından 17/07/2019 tarihli dilekçe ekinde sunulan Prof. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada, “… ve … isimli projelerin esas alınarak … isimli projenin oluşturulması ve … isimli gemiye uygulanmasına yönelik atılı eylemi … Ltd.isimli ayrı tüzel kişiliği olan şirket gerçekleştirmiş olduğundan, atılı eylemle ilgili davalı … Anonim Şirketi’ne husumet yöneltilemeyeceği, husumete ilişkin değerlendirme ve ulaşılan sonuçlardan bağımsız olarak yapılan değerlendirmede, davacı ile davalı arasında, … yüzer enerji santraline dönüştürülmesi için tasarım ve mühendislik hizmetlerinin 92.500 USD bedel karşılığı hazırlanması konusunda bir istisna akdi gerçekleştiği, sipariş doğrultusunda … projesinin davacı çalışanı … tarafından hazırlanıp davalı tarafa verildiği, tersanede uygulamaya geçildiği, uygulanması ve tadiliyle ilgili görüşmeler sonucu kısmen değişikliklere tabi tutulduğu, ulaşılan safhalarda mutabakat metni tanzim edildiği, kararlaştırılan bedel için faturalar kesildiği ve karşılığının ödendiği, projenin uygulanmasının hukuka uygun bulunduğu, davalının daha önce vücuda getirilmiş … ve … isimli iki projeyi kopyalayıp … isimli projeyi oluşturup uyguladığı şeklinde bir iddianın, dosyadaki kanıtların ortaya koyduğu olgularla örtüşmediği, davacının … isimli projeyi istem üzerine hazırlayıp davalıya vermesi, uygulanmasına başlanmasını temin etmesi, uygulama esnasında istem doğrultusunda projeyi tadil etmesi ve devam eden süreçte proje ve tadil bedellerini alması, bu suretle davalıda bir güven oluşturduktan sonra, bu tutumuyla çelişecek biçimde ve oluşturduğu güveni boşa çıkarma amacıyla şekil eksikliğini ileri sürmesi, bu bağlamda kullanımın izinsiz olduğundan bahisle FSEK m.68 hükmüne dayalı olarak telif tazminatı ve ayrıca manevi tazminat ile men ve durdurma istemiyle iş bu davayı açmasının çelişkili bir davranış olduğu ve Türk Medeni Kanunu’nun 2. Maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıdığı, dürüstlük ilkesine aykırı bulunan taleplerin hukuken herhangi bir himaye görmeyeceği ve dolayısıyla taleplerin tamamının reddinin gerektiği, mimarlık eserlerine ait olanlar dışındaki FSEK madde 2/III maddesinde yer alan “teknek ve ilmi mahiyette projelerin” “uygulanmaya” karşı korunmalarının 5846 sayılı FSEK hükümlerine göre mümkün olmadığı, bu nedenle eylemin izinsiz gerçekleştiği varsayımında dahi FSEK m.68 hükmüne dayalı üç kat telif tazminatına hükmedilmesi koşullarının bulunmadığı, … isimli projenin, iddia konusu … ve … isimli projeden yararlanılarak izinsiz oluşturulması olgusunun kabul edildiği varsayımında, 5846 sayılı FSEK’in 68.maddesine ve gerekse 6102 sayılı TTK’nın 56.maddesine göre hesap edilecek tazminatta, iki projenin bütününün kullanıldığı kabulünden hareketle zarar tayini yoluna gidilemeyeceği, davacının … ve … ile bunlar esas alınarak vücuda getirildiği iddia olunan … isimli projelerin eser sahibi olmadığı, manevi hakların, yasa gereği eser sahibi çalışana ait olduğu, davacı şirketin eserden doğan manevi hakların ihlali vakıasına dayalı olarak manevi tazminat, ref ve durdurma isteminde bulunamayacağı, manevi tazminat isteminin ıslah yoluyla artırılamayacağı, Yargtay’ın yerleşik içtihatlarıyla da kabul edilen ‘farazi sözleşme teorisi’ uyarınca, davacının 5846 sayılı FSEK’in 68.maddesine dayalı telif tazminatı isteminde bulunması halinde, ayrıca telif tazminatına konu tecavüzün fiilen durdurulması ve men’i talebinde bulunmasının mümkün olmadığı, zira telif tazminatının mahkemece kabulü halinde taraflar arasında farazi sözleşme ilişkisinin kurulmuş olacağı” şeklinde görüş bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı … ile dava dışı ve dosya kapsamına göre davalı … iştiraki olan yurtdışında mukim … (… Limited) arasında … ve 5 nolu gemilere ilişkin 12/03/2009 tarihli Gemi inşa dizayn ve mühendislik hizmetleri Sözleşmesinin bulunduğu, … ilişkin hizmetler yönünden herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı tarafların kabulündedir.
Davacı vekili 29/01/2019 tarihli celsedeki beyanlarında; “…’e yönelik hizmet bedeli talebimiz bu dosyadan tefrik edilmiştir, diğer talebimiz olan ve … ve …’daki projelerinin muvafatımız olmaksızın 10 nolu projede kullanılmasına ilişkin olarak şunları belirtmek istiyoruz, bahse konu projeler müvekkilimiz tarafından yürütülmüş olup yapılan işe ilişkin bir kısım faturalar organik bağ içerisinde olan nw shipdesign şirketi üzerinden faturalandırılmıştır, bilindiği üzere lisans sözleşmeleri yazılı şekil şartına tabiidir, dosyaya sunulmuş herhangi bir lisans sözleşmesi söz konusu değildir, bununla birlikte bir lisans sözleşmesinin varlığını ıspata yarayacak herhangi bir delil de söz konusu değildir, 10 nolu proje müvekkil çizimleri kullanılmak suretiyle üçüncü bir şirkete yaptırılmıştır, tespit raporlarında bu durum değerlendirilmiştir, dosyada lisans bedeli olarak ödendiği iddia olunan 92.500 USD’yi kabul etmiyoruz, bir an için lisans bedeli olduğu değerlendirilse dahi raporlarda da belirtildiği üzere rayiç bedellerin çok altındadır ve bu nedenle lisans bedeli olmadığı açıktır, davamızın kabulüne karar verilsin, … nolu gemiye ilişkin çizimler müvekkilimize aittir 7 ve 9’daki çizimler kullanılmak üzere başka bir şirkete çizimler yaptırılmıştır.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Yine aynı celsede davalı vekili beyanlarında; “aktif ve pasif husumet itirazlarımız devam etmektedir, ikinci parti sözleşme yönünden taraflar arasında yazılı bir sözleşme yoktur, sözlü anlaşma ve mutakabat metni üzerinden çalışmalar ilerlemiştir, …ve … projelerinin davacı şirket bünyesinde olan nw shipdesign tarafından yürütülmüş olup bu noktada tarafların mutabakati söz konusundur, yine 10 nolu projenin hazırlanması sürecinde karşı tarafın daha önceki gemilere ilişkin çizimlerin kullanılması yönünden açık muvafakati vardır, 10 nolu proje bu muvafakat ve sözlü anlaşma çerçevesinde uygulanmış olup lisans bedeli olarak yatırılan 92.500,00 USD projelerin daha önceden hazırlanmış ve seri proje olması nedeniyle bu bedel üzerinde anlaşma sağlanmıştır, karşılığı ödenmiştir, 10 nolu projenin devamı sürecinde çıkan anlaşmazlık sebebiyle proje zorunlu olarak … adlı şirket tarafından tamamlanmıştır, bu hususta da karşı tarafın bilgisi vardır, lisans sözleşmelerinin Fsek 52 kapsamında yazılı olması gerektiği doğru olmakla birlikte edimler ifa edidikten sonra artık yazılı sözleşmenin bulunmadığının ileri sürülmesi …kapsamında hakkın kötüye kullanılmasıdır, FSEK 68’in uygulanma ihtimali yoktur, izinsiz kullanım söz konusu değildir, davanın öncelikle husumetten kabul görmez ise esastan reddine karar verilsin.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı vekili 13/09/2019 tarihli sözlü yargılama celsesindeki beyanlarında; “Aşamalardaki beyanlarımızı tekrar ediyoruz, eser sahipliğine ilişkin olarak raporlarda gerekli tespitler yapımıştır, yine husumete ilişkin aktif husumetimizin bulunduğu pasif husumete yönelik itirazların yerinde olmadığı sunulan rapor ve mütaala içeriklerinde de değerlendirilmiştir, davalıların esere tecavüze yönelik eylemleri yine raporlarda tespit olunmuştur, davalının ödeme yaptığına yönelik mütabakat metni olarak dosyaya sunulan belge içeriği tarafımızca ret olunmuş olup bir an için mutabakat kabul olunsa dahi bahse konu belgedeki royality bedelinin davalı tarafça ödendiği dair herhangi bir ödeme dekontu dosyaya sunulmuş değildir, bunun dışında … ve … daki projelerin kullanması yönünde muvafakat verildiğine yönelik sunulan mail içerikleri incelendiğinde doking planını kullanılabileceğine ilişkin yazışma teknik bir değerlendirmeden ibaret olup, bu husus raporda tespit edilmiştir, ilaveten hiç bir yazılı anlaşma ve muvafakat bulunmamaktadır, taraflar arasındaki ticari ilişki devam ettiği için ve … nolu gemi projesinin tarafımızca yürütüleceğine ilişkin inanç ve beklentiden kaynaklı olarak teknik değerlendirme yapılmış olup, bu muvafakat manasında değerlendirelemez, davamızın dava dilekçesi ve ıslah talebimiz dikkate alınarak kabulüne karar verilmesini talep ediyoruz, ıslah talebimiz iki ayrı projenin tecavüzünden kaynaklı olması sebebiyle proje rayiç bedelleri dikkate alınarak tespit olunmuştur, davalı tarafça sunulan mutabakat metninin üçüncü maddesi incelendiğinde 9 ve 10 nolu projelerin kardeş proje olduğu belirtilmiş olup 10 nolu proje yönünden müvekkilimiz çalışılacağı intibanın uyandırıldığı anlaşılacaktır, ancak böyle bir anlaşma sağlanamamış olup projelerin kullanımı haksızdır, projelerin yapılacağı inancı ile yazışmaların yapılması ticari hayatın olağan hali olmakla birlikte davalının sonrada bu projeleri başkasına kullandırması eser sahipliğimize tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmektedir, görüşmeleri yapılmış olan bir proje sonrası ödeme almaksızın projenin bir başkası tarafından kullanılmasına muvafakat olmayacağı aşikardır, bahse konu mutabakat metninin geçerli olduğu kabul edilecek olsa dahi mutabakat metninden sonra bakiyenin ödendiğine ilişkin herhangi bir delil yoktur, taraflara arasında ticari ilişkinin olduğu doğrudur ve projenin beraber yapılacağı yönündeki inanç ve intiba olduğu doğrudur, taraflar karşılıklı güven ilişkisi içerisinde birden fazla proje olmaksızın yürütmüşlerdir, davalı taraf bu güveni müvekkilimiz de yaratmış olup sonradan bahse konu projeyi üçüncü bir kişi bedel ödemeksizin yaptırmıştır.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Aynı celsede davalı vekili; “husumet ve diğer itirazlarımız tekrar ediyoruz, taraflar arasındaki muvafakat metni ve yapım sürecindeki yazışmalar bahse konu projelerin davacı tarafın bilgisi ve rızası dahilinde yapıldığını göstermektedir, yapılan ödemeler açıklama yapılmaksızın toptan ödeme şeklinde gerçekleştirilmiştir, taraflar geçmişe yönelik ticari ilişkin vermiş olduğu güvene dayalı olarak sonraki dönemdeki projelerde herhangi bir yazılı sözleşme yoluna gitmeksizin sözlü mutabakatlar üzerinden çalışmaya devam etmiş olup herhangi bir suretle izinsiz bir kullanım söz konusu değildir, FSEK 68’in mevcut yargılamada uygulanma ihtimali bulunmamaktadır, ıslah edilen miktara esas alına tazminat hesabını kabul etmiyoruz, davanın niteliği itibariyle tazminat hesaplamasının da yapılamayacağını düşünüyoruz, davanın reddini talep ediyoruz.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Uyuşmazlığın tespiti
… ve … mühendislik proje tasarımlarının ve resimlerinin kopyalanarak … gemisi üzerinde inşaya devam edilip davacının eser telif haklarının davalı yanca ihlal (tecavüz) edildiğinin tespiti, tecavüzün men’i ile telif haklarına tecavüzün durdurulması ve mali haklara tecavüz ile haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle maddi ve manevi tazminatın tahsili
Uygulanacak mevzuat
5846 sayılı FSEK: “Madde 2 – İlim ve edebiyat eserleri şunlardır: … 3. (Değişik bent: 07/06/1995 – 4110/1 md.) Bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, herçeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri….
Madde 8- (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/5. Md.) Bir eserin sahibi onu meydana getirendir.
(ESER SAHİPLİĞİ HAKKINDA KARİNELER: I- SAHİBİNİN ADI BELİRTİLEN ESERLERDE:) Madde 11- Yayımlanmış eser nüshalarında veya güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. (Değişik fıkra: 07/06/1995 – 4110/5 md.) Umumi yerlerde veya radyotelevizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutad şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır, meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.
Madde 13- Fikir ve sanat eserleri üzerinde sahiplerinin mali ve manevi menfaatleri bu kanun dairesinde himaye görür. Eser sahibine tanınan hak ve salahiyetler eserin bütününe ve parçalarına şamildir.
MANEVİ HAKLAR: 1. umuma arz salahiyeti (madde 14), 2. adın belirtilmesi salahiyeti (Madde 15), 3. eserde değişiklik yapılmasını menetmek (Madde 16)
Madde 18 – (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/11. Md.) Mali hakları kullanma yetkisi münhasıran eser sahibine aittir. Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılır. Tüzel kişilerin uzuvları hakkında da bu kural uygulanır. Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı, ancak eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeye göre mali hakları kullanabilir.
MALİ HAKLAR: Madde 20- (Değişik madde: 01/11/1983 – 2936/3 md.) Henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Alenileşmiş bir eserden eser sahibine münhasiran tanınan faydalanma hakkı, bu Kanunda mali hak olarak gösterilenlerden ibarettir. Mali haklar birbirine bağlı değildir. Bunlardan birinin tasarrufu ve kullanılması diğerine tesir etmez. A-işleme hakkı (Madde 21), B-çoğaltma hakkı (Madde 22) – (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/8 md.) (Değişik fıkra: 03/03/2001 – 4630/13. md.) Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eserlerin aslından ikinci bir kopyasının çıkarılması ya da eserin işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kayıt edilmesi, her türlü ses ve müzik kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin uygulanması da çoğaltma sayılır. Aynı kural, kabartma ve delikli kalıplar hakkında da geçerlidir. Çoğaltma hakkı, bilgisayar programının geçici çoğaltılmasını gerektirdiği ölçüde, programın yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, iletilmesi ve depolanması fiillerini de kapsar. C-yayma hakkı (Madde 23), Ç-temsil hakkı (Madde 24), D-işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (Madde 25)
ŞEKİL; Madde 52- Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.
Madde 66 – Manevi ve mali hakları tecavüze uğrıyan kimse tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini dava edebilir. Tecavüz, hizmetlerini ifa ettikleri sırada bir işletmenin temsilcisi veya müstahdemleri tarafından yapılmışsa işletme sahibi hakkında da dava açılabilir. Tecavüz edenin veya ikinci fıkrada yazılı kimselerin kusuru şart değildir. Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünu, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref’i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref’i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikına karar verir. (Ek fıkra: 07/06/1995 – 4110/19 md.) Eser sahibi, ikamet ettiği yerde de tecavüzün ref’i ve men davası açabilir.
(MALİ HAKLARA TECAVÜZ HALİNDE) Madde 68- (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/21 md.;Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./137.mad) Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir… Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir. Madde 69 – Mali veya manevi haklarında tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesini dava edebilir. Vaki olan tecavüzün devam veya tekrarı muhtemel görülen hallerde de aynı hüküm caridir.
6102 SAYILI TTK: (TACİR OLMANIN HÜKÜMLERİ) Madde 18-…(2) Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir…
Haksız Rekabet; Madde 54- (1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.
Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar… b)Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek… c)Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma…d)Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur. e)İş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur. f)Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak.
Madde 56- (1)Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebilir. Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir….
4721 SAYILI TMK: “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesi; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Tarafların davaya konu eylemleri yönünden ve karar gerekçesi yönünden dürüstlük kuralı belirleyici nokta olmakla bu noktada üzerinde durulmasında fayda görülmüştür.
Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M. / Sarı, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227). Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekâlı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Bunlar dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Dural/Sarı, s. 225).
TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir (Dural/Sarı, s.225).
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2. maddesinin 1. fıkrası herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Husumet yönünden değerlendirme:
Davaya konu … ve … nolu projelerde davacının hak sahipliğinin bulunmadığı, bahse konu projelere ilişkin dava dışı taraf şirket iştirakları olan …ve … ve … isimli şirketleri arasında ticari faaliyetlerin yürütüldüğü dolayısıyla … yönünden pasif husumetin bulunmadığı, … yönünden de aktif husumetin bulunmadığı davalı tarafça ileri sürülmüş ise de davalı tarafça dosyaya sunulan ve lisans bedeli ödendiği iddiasına dayanak olarak gösterilen mutabakat metninin koşullar başlıklı alt kısmında davacıya bir kısım yükümlülükler yüklendiği, şu hale göre davaya konu proje yönünden davacının sorumluluğunu kabul eden davalının davacının aktif husumetinin bulunmadığına yönelik iddialarının yukarıda izahı yapılan TMK 2 kapsamında dinlenilemeyeceği yine dosyaya sunulan mail yazışmalarından anlaşıldığı ve davalı vekilinin 30/05/2019 tarihli beyan dilekçesinin 7. Sayfasının f bendinde de ikrar olunduğu üzere taraf çalışanlarının proje uygulama sürecinde devamlı iletişim halinde oldukları ve karşılıklı yazışmaları gerçekleştirdikleri, … projesine ilişkin… planında proje sahibi olarak davalı holdingin isminin yer aldığı, ilgili gemilere ilişkin paylaşımlar dikkate alındığında davalının pasif husumetinin bulunmadığına ilişkin iddialarının da (TMK 2 ile birlikte) değerlendirildiğinde dinlenilemeyeceği, davacının FSEK eser sahipliğine tecavüz ve TTK haksız rekabet kapsamında açılan dava yönünden aktif husumetinin davalının ise pasif husumetinin bulunduğu anlaşılmakla husumet itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. Bilirkişi heyet raporundaki FSEK 8 e dayalı değerlendirmelerin yukarıda izahı yapılan FSEK 11 ve 18/2 kapsamında hatalı olduğu anlaşılmakla rapora bu yönden itibar edilmemiştir.
Eser Vasfı Yönünden Değerlendirme
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olmasıdır”. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bîr fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bîr deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat esefleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dava konusu projeler bu kapsamda değerlendirildiğinde gerek tespit raporu gerekse dosyaya sunulan heyet raporunda tespit olunduğu üzere davaya konu projelerin uzmanlık bilgisi/bilimsel ve teknik içerikleri dikkate alındığında FSEK m.2/bend 3 kapsamında ilim ve edebiyat eseri olduğu anlaşılmıştır.
Eser Sahipliğinin Değerlendirilmesi
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının da re’sen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin eser sahipliği ya da hak sahipliği sıfatının re’sen irdelenmesi gerekmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahipliği veya hak sahipliği ile ilgili çeşitli karinelere yer verilmiştir. Yukarıda izahı yapılan FSEK m. 11 hükmü buna ilişkindir.
Davacı ile davalı … iştirakı olan yurt dışında mukim … şirketi arasında … nolu gemilere ilişkin 12/03/2009 tarihli “… Hizmetleri Sözleşmesi”nin imzalandığı, sonrasında … ve … nolu gemilere ilişkin çalışmanın bu defa davacı iştirakı olan … ve davalı … iştirakı olan yurt dışında mukim … şirketi tarafında sözleşme olmaksızın sürdürüldüğü (bu hususlarda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır), taraflara ait çalışanların çalışma sürecinde sürekli irtibat halinde oldukları dolayısıyla her ne kadar çalışmalar dava dışı firmalar üzerinden yürütülmüş ise de esasen davaya konu projeler yönünden izahı yapılan FSEK 11 ve 18/2 maddeleri kapsamında davacının eser sahibi olduğunun kabulünün gerektiği, mail yazışma içerikleri ve davalının delil olarak dayandığı mutabakat metnindeki davacıya yüklenen edimler dikkate alındığında davacının FSEK 11 kapsamında karineten eser sahibi olduğu, yazışmaların davacıya ait mail ve … antetli evraklar üzerinden gerçekleştirildiği ve davalının birlikte çalıştıklarına yönelik ikrarları gözetildiğinde davalının davacının eser sahibi olmadığına yönelik iddia ve itirazlarının husumete yönelik iddia ve itirazlarında olduğu gibi TMK 2 kapsamında dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği ve hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Yine sunulan raporlarda FSEK 52 de düzenlenen yazılı şekil şartının ileri sürülmesine yönelik değerlendirmelerde bulunulmamış ise de bu yöndeki itirazlar da bu kapsamda değerlendirilmiş davacının eser sahipliğine halel getirmeyeceği ayrıca bir yazılı devrin taraflar arasındaki ticari ilişki ve sözleşme süreçleri dikkate alındığında davalı açısından hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı kanaatine ulaşılmıştır.
Hak İhlali, Tespit, Önleme ve Ref talepleri Yönünden Değerlendirme,
Esasen davacı iddialarını projelerin izinsiz kullanımına dayandırmış ve FSEK kapsamında mali ve manevi haklarının ihlal edildiğini, davalı eylemlerinin TTK kapsamında haksız rekabet teşkil ettiğini iddia etmiştir. Gerek husumet gerekse eser sahipliğine ilişkin açıklamalarda davalının davacı şirket çalışanları ile irtibat içerisinde çalışmaların sürdürüldüğünü ikrar ettiği, buna ilişkin mail dökümlerini dosyaya sunduğu belirtilmiştir. Yine davacı tarafça da kabul edilen 05/11/2013 tarihli mail içeriğinde davaya konu projelere ilişkin doking planının … da kullanımına izin verildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda tecavüz ve hak ihlali değerlendirildiğinde davacının bahse konu eser niteliğindeki projelerin davacı tarafından kullanımından haberdar olduğu ortada izinsiz bir kullanım olmadığı, yine mail içeriklerinden çalışma sürecinin birlikte sürdürüldüğü dolayısıyla izinsiz kullanımın kabulünü gerektirir bir durumun bulunmadığı, her ne kadar davacı vekili tarafından doking planına ilişkin iznin tüm projeyi kapsamadığı belirtilmiş ise de bunun aksini ispatlayacak kullanımı sınırlayıcı bir ihtar ya da beyanın dosyaya sunulmadığı, davacı vekilinin duruşma esnasındaki …taraflara arasında ticari ilişkinin olduğu ve projenin beraber yapılacağı yönündeki inanç ve intiba olduğu doğrudur, taraflar karşılıklı güven ilişkisi içerisinde birden fazla projeyi sözleşme olmaksızın yürütmüşlerdir, davalı taraf bu güveni müvekkilimiz de yaratmış olup… Şeklindeki beyanları da göz önünde bulundurulduğunda sonuç olarak davaya konu projelerin davacının bilgisi dahilinde kullanıldığı sonucuna ulaşılmış, tespit, önleme ve ref taleplerinin reddine karar verilmiştir. Kaldı ki tecavüzün tespiti halinde dahi FSEK 68 e dayalı tazminat talebi dikkate alındığında ref talebinin yerleşik yargı uygulamalarımız gereği kabul görmeyeceği izahtan varestedir.
FSEK 68 çerçevesinde maddi tazminat talebi yönünden değerlendirme;
FSEK m.68/l hükmüne yukarı yer verilmiştir. FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay” a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın tüm, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…” Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişte rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Dosya kapsamı delil içeriği ve raporlar bir arada değerlendirildiğinde davacının FSEK 68 kapsamında tazminat taleplerinin izinsiz kullanım tespit edilemediğinden reddine karar vermek gerekmiştir. Bu noktada lisans bedeline yönelik terditli bir dava açılmadığı, sözleşmesel ilişki ve bedel talebinin mevcut yargılamanın konusu olmadığı eser sahipliğine tecavüze dayalı açılan davada bu yönde bir değerlendirme yapılamayacağı, dosya kapsamı dikkate alındığında bu yöndeki taleplerin yukarıda izahı yapılan husumet ve diğer konular yönünden ayrıca bir sonuca götüreceği hususunun belirtilmesinde fayda görülmüştür.Yine lisans bedelinin ödendiği iddiası ve davacının mutabak metnindeki imza inkarına yönelik hususlar tecavüz davasının doğrudan konusu olmadığı bu yöndeki incelemenin usul ekonomisine uygun düşmeyeceği dosya kapsamı itibarı ile davanın değerlendirilebileceği kanaatiyle ayrıca bu hususlar üzerinde durulmaksızın yargılamaya devam olunmuştur.
Manevi tazminat talebi yönünden değerlendirme;
Her ne kadar davacı eser sahipliğine dayalı olarak manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de davacının tüzel kişi olduğu FSEK kapsamında eser mali hak sahibi olabileceği dolayısıyla manevi hak ihlaline dayalı manevi tazminat talebinde bulunamayacağı yerleşik yargı kararları da dikkate alındığında izahtan varestedir. Usul hukuku açısından manevi tazminatın ıslahla arttırılamayacağı dikkate alınarak bu yönden ıslah yapılmamış kabul edilmek suretiyle yargılama giderleri ve vekalet ücreti değerlendirilmiştir.
Haksız rekabet yönünden değerlendirme;
Yukarıda defaten açıklandığı üzere davalı kullanımlarının davacının bilgisi ve muvafakati dahilinde gerçekleştiği izinsiz kullanımın söz konusu olmadığı dikkate alındığında davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmeyeceği, davacının yukarıda izahı yapılan TTK 54 vd maddelerine dayalı haksız rekabetin tespitine yönelik taleplerinin sübut bulmadığı, bu kapsamında haksız rekabete dayalı maddi manevi tazminat taleplerinin dinlenemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak tüm bu gerekçelerle davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının eser sahipliğine dayalı tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ve ortadan kaldırılmasına yönelik açmış olduğu davanın REDDİNE,
2-Davacının maddi ve manevi tazminat davalarının REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 3.586,28 TL’den karar harcı olan 44,40 TL’nin düşülmesine, kalanı 3.541,88 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına reddedilen eser sahipliğine dayalı tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ve ortadan kaldırılması talebine ilişkin 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına reddedilen maddi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 122.566,10 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına reddedilen manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan, 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/09/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır