Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/238 E. 2020/1 K. 02.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/238
KARAR NO : 2020/1

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkin
DAVA TARİHİ : 11/11/2016
KARAR TARİHİ : 02/01/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkin davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin 1990 yılında …’da terminal bloklar (…) ve hassas kalıp sektöründe faaliyet göstermek amacıyla kurulduğunu ve hali hazırda aralarında Türkiye’nin olduğu 90 dan fazla ülkeye ihracat gerçekleştirdiğini, müvekkilinin … isimli internet sitesinin sahibi olduğunu, davalının müvekkilinin 1998-2006 yılları arasında Türkiye Distribütörü olduğunu ve aralarındaki işbirliğinin 21/07/2009 tarihinde tamamen sonlandığını, müvekkilinin dava konusu marka için uzun yıllar uğraş verdiğini fakat marka devrinin bir türlü gerçekleşmediğini, davalı şirketin 2013 yılında nevi değişikliği yaparak … Ltd. Şti. olan ticaret unvanını Anonim Şirket yaptığını, deliller arasında müvekkilinin ihracat işlerinden sorumlu ilgili şirketi aracılığıyla … firmasına satışların gerçekleştirdiğini, bahsi geçen tüm firmaların davalı ve davacı şirket ile ilişkilendirildiğini, müvekkilinin markanın davalı adına tesciline hiçbir zaman izin vermediğini, hatta davalı tarafın markanın devri için 500 bin Amerikan doları istediğini, müvekkilinin uzun süre iyiniyetini koruduğunu fakat sürecin olumsuz sonuçlandığını, 556 sayılı KHK uyarınca ticarî vekil veya temsilcinin marka sahihinin izni olmadan markayı kendi adına tescil ettiremeyeceğini, tescil edilmesi halinde bu durumun başlıca bir hükümsüzlük sebebi olduğunu, … isminin son derece orijinal olduğunu ve şirketin kurucusu …’un isminin Çince okunuşundan ortaya çıktığını ve markanın 90’dan fazla ülkede müvekkili adına tescilli olduğunu, müvekkilinin … markasının gerçek hak sahibi olduğunu ve markanın davalı tarafından kötüniyetli olarak tescil edildiğini, müvekkilinin markasının aynı zamanda tanınmış marka olduğunu, davalı tarafın markanın tescilli olduğu tüm sınıflar yönünden ciddi bir kullanımının da olmadığını, bu nedenle markanın kullanmama nedeniyle de iptal edilmesi gerektiğini belirterek davanın kabulü ile davalı adına tescilli … nolu … markasının hükümsüz kılınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın dava dilekçesinde bazı delilerden bahsedildiğini fakat hiçbir delilin sunulmadığını ve kendilerine tebliğ edilmediğini, müvekkilinin 1993 yılından bu yana elektronik komponent sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin dünyanın pek çok ülkesinden yüzlerce tanınmış markaya ait elektronik malzeme ithal ettiğini ve bu ürünleri yurt içinde ve dünyanın bir çok ülkesinde pazarladığını, davacı şirketin 1990 yılında kurulduğunu dair bir evraka rastlanmadığını ve bu durumun gerçeği yansıtmadığını, … markasının müvekkili tarafından yaratıldığını markanın meşhur hale gelmesinde sadece müvekkili şirketin emeğinin olduğunu, … markalı ürünleri yurtdışında fason olarak ürettirip ülkemize ithal ettiğini, … ibaresinin son derecede orijinal bir marka olduğunu, davacı şirketin unvanında geçen bir kelime olması ticaret unvanı olma özelliğini bahşetmediğini ve markanın şirket sahiplerinin ismi ile alakası olmadığını, … markasını Türkiye’de ilk kullananın müvekkili şirket olduğunu ve markanın gerçek hak sahibi olduğunu, markayı 15 yılı aşkın süredir kullandığını, davacı tarafın yurt dışı marka başvurularının 2005-2006 yıllarına ait olduğunu, … ibaresinin tanınmış marka olmadığını, hükümsüzlük davasının 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğini, somut olaya konu davanın 5 yıllık süre geçtikten sonra açıldığım bu nedenle davanın reddedilmesi gerektiğini, markanın kullanmama nedeniyle iptal edilmesi gerektiği yönündeki talebin yerinde olmadığını, markanın müvekkili tarafından ciddi olarak kullanıldığını, davacı tarafın markanın varlığına 15 yıl sessiz kaldığını bu nedenle somut olaya açısından aynı zamanda sessiz kalma yoluyla hak kaybının yaşandığını, müvekkili şirketin markanın tescili esnasında kötüniyetli olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini talepli davadır.
Davacı vekilinin sunduğu 02/01/2019 tarihli dilekçe ile açmış oldukları davadan feragat ettiklerini bildirdiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin sunduğu 02/01/2019 tarihli dilekçe ile feragat beyanını kabul ettiklerini bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin sunduğu vekaletnamesinin incelenmesinde davadan feragate yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.
HMK.nun 307 ve devamı maddelerinde davadan feragat ve şekli açıkça belirtilmiştir. HMK 307. maddesi düzenlemesine göre feragat davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
Feragat beyanı dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır, hüküm ifade etmesi için karşı tarafın veya mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (HMK 309. madde). Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir (HMK 310. Madde).
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde davanın vaki feragat nedeniyle REDDİNE karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın vaki feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Mahkememizin 16/11/2019 tarihli tedbir kararı ile verilen dava konusu … başvuru nolu “…” ibareli markanın 3. kişilere devrinin önlenmesine ilişkin tedbirin kaldırılmasına, bu hususta Türk Patent ve Marka Kurumu’na müzekkere yazılmasına,
3-Taraf vekillerinin masraf ve vekalet ücreti talepleri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 15,20 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
5-Taraflarca yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda karar verildi. 02/01/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸