Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/231 E. 2019/214 K. 24.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/231
KARAR NO : 2019/214

DAVA : FSEK-Tazminat
DAVA TARİHİ : 02/11/2016
KARAR TARİHİ : 24/05/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin uzun yıllardar birçok kısa film, uzun film ve televizyon dizisinin yönetmen ekibinde bulunduğunu, birden fazla yapımın ise doğrudan yönetmenliğini üstlendiğini, müvekkilinin ilk uzun sinema filmi olan “…” isimli eserin yönetmenliğini yapmak üzere davalılar ile yazılı olarak anlaştığını, davalılar arasında 30/01/2016 tarihinde imzalanan “Yapımcı ve Uygulayıcı Yapımcı Arasında Film Yapım Sözleşmesi”ne yönetmen sıfatı ile taraf olduğunu, mesleğinin gereği olarak yazılı metni görsel olarak tasarladığını, oyuncu seçiminde destek olduğunu, görüntü yönetmeni ve oyunculara gerekli talimatları verdiğini, filmin kurgusunu yaptırıp filmin tamamını yapımcıya göre oluşturarak bahse konu filmin tamamlanmasını sağladığını, müvekkiline ödenecek ücretin davalılar ile müvekkili arasında ilk aşamada belirlendiğini, ilk etapta 30.000 TL’lik ücreti elden aldığını, bakiye kalan ücret için filmin tamamlanmasını beklediğini, sözleşmeden kaynaklanan tüm sorumluluklarını yerine getiren müvekkilinin davalılar ile ücretin ödenmesi konusunda defalarca bir araya geldiğini ancak müvekkilinin bakiye ücret alacağının davalılar tarafından ödenmediğini, bu nedenle noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini, ancak ödemenin gerçekleştirilmediğini, filmin tanıtımının yapıldığını, afiş ve fragmanının hazırlandığını, söz konusu tanıtımlarda müvekkilinin yönetmen olarak tanıtıldığını, vizyon tarihinin 16/12/2016 olarak belirlendiğini, eserin vizyona girmesinin ve buna ilişkin televizyon satışı da dahil olmak üzere her türlü satış ve tanıtımın yapılmasının müvekkilinin bahse konu eserden kaynaklı mali haklarına telafisi imkansız zararlar vereceğini iddia ederek, eserin yayınlanması hususunda ihtiyati haciz kararı verilmesini ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 10.000 TL telif tazminatının dava tarihiden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan … cevap dilekçesinde özetle, …’un prodüksiyon hizmeti veren şahıs şirketi olduğunu, davacı ile hiçbir bağının olmadığını, dava konusu filmin şirket tarafından çekilen ilk film olduğunu, diğer davalı …’ın (…) davacının ilk işi olması nedeniyle kendisiyle çalışmak istemediğini, davacının ne kadar alacağı olduğunu belirten açık bir rakam olmadığını, sözleşmede şirket kefili olarak anıldığını, sözleşme gereği sorumluluklarının olmadığını, davacıyı diğer davalı …’ın getirdiğini, işsiz olmasından bahisle kendisine iş vermek istediğini, filmin bitiminde diğer davalı …’ın davacıya 32.000 TL’yi ödediğini, sözleşme içeriğinde davacı ile yönetmen olarak değil şirket kefili olarak anlaşıldığını, açıkça alacak miktarının yazılı olmadığını, kendisine hiçbir borçlarının olmadığını, yönetmeni ve tüm ekip ve ekipmanları fiyatları, …’ın belirleyip ödediğini, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği hiçbir hizmeti vermediğini, filmin kötü çıktığını, dağıtımının zor şekilde sağlandığını, kanal TV satışı filmin yetersizliğinden dolayı gerçekleştirilemediğini, davacının işini iyi yapmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle, … ile yapılan sözleşme içeriğine göre davacı ile kendisinin şirket kefili olarak adlandırıldığını, davacıyı yönetmen olarak …’ın başta kabul etmediğini, kendisinin …’ı ikna ederek sözleşmeye dahil ettiklerini, …-….’ın yapılan filmde davacı ile sözleşme içeriğinde yazılı “… şirket kefilidir” şeklinde ibare dışında bir ilişkisi olmadığını, filmin bütün gelir giderlerini kendisinin şirket kefili olarak düzenlediğini, diğer konularda da filmin başlamasından teslimine kadar olan safhada kendisinin aktif rol aldığını, … Prodüksiyon’un sadece isminin geçtiğini, yapılan harcamaları … Prodüksiyon’dan alarak kendesinin yaptığını, davacının filmi 2016 yılının Nisan ayında teslim etmesi gerekirken Haziran ayında teslim ettiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, amacının haksız kazanç sağlamak ve … Prodüksiyon-…’ı bu piyasada yıpratmak olduğunu, davacının hiçbir alacağının olmadığını, filmin kötü olması nedeniyle hiçbir dağıtıcının kabul etmediğini, filmin zorla dağıtıldığını, işletmecinin filmi gösterimden kaldırdığını ve zararlarının büyük olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, film yapım sözleşmesine istinaden sinema eserinin çekimlerine başlandığını, filmin çekimlerinin gereken süreden fazla sürdüğünü ve makul sürede müvekkiline teslim edilmediğini, noter kanalıyla gönderilen ihtarname sonrasında yapılan görüşmeler neticesinde filmin tamamlanması için ek süre verildiğini, makul sürenin çok sonrasında filmin teslim edildiğini, davacının özen yükümlülüklerini açıkça ihlal ettiğini, davacının noter ihtarnamesinde müvekkilinin isminin geçmediğini, davacının yapımcı-uygulayıcı arasında düzenlenen sinema eseri sözleşmesinin maddelerine göre müvekkili şirketten hak talep edemeyeceğini, ayrıca davacı tarafından 31/03/2016 tarihinde Mali Haklar Devir Sözleşmesi ile filmin mali haklarının müvekkiline geçtiğini, kendilerinden alacağının olması halinde davacının bu sözleşmeyi imzalamayacağını, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri kapsamında yönetmenlik bakiye ücret alacağının tespiti ve tahsili istemine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, emsal lisans bedeli istenmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler, “Davacı …’ün davaya konu eserin yönetmeni olduğu ve filmin yönetmen olarak bütün süreçlerine katıldığı, tamamladığı ve yapımcıya teslim ettiği, yönetmen hak edişi olarak da piyasadaki emsal film rayiçlerine göre 42.000 TL ücrete hak kazanmış olduğu, ayrıca, davacının 02/11/2016 tarihli dava dilekçesinde, “FSEK’in ilgili maddelerine istinaden şimdilik 10.000 TL telif tazminatının, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkile verilmesini” şeklindeki beyanı dikkate alındığında, muhasip bilirkişinin dikkat çektiği üzere, davanın kabulü halinde hükmedilecek alacak tutarına dava tarihinden itibaren talep doğrultusunda yasal faiz uygulanmasının mümkün bulunduğu” şeklinde görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davalı … vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığını, raporda davacı yanın davaya konu eserin yönetmeni olduğundan bahisle 42.000 TL ücrete hak kazandığını tespit ettiklerini, bilirkişilerin bu ücreti belirlerken objektif kriterden uzak, dosyada mevcut delilleri dikkate almaksızın tamamen davacının tek taraflı beyanlarına dayanarak rapor oluşturduklarını, tanzim olunan bilirkişi raporunun usule ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bilirkişi raporunu kabul etmediklerini beyan ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce düzenlenen 15/01/2018 tarihli ara karar ile davalı yanın itirazlarının giderilmesi açısından bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verildiği ve dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edilerek rapor alındığı anlaşılmıştır.
Bilirkişiler ek raporunda, “02/11/2017 tarihli kök raporumuzda dava konusu sinema filminin rayiç değerlere göre yönetmenlik ücretinin 42.000 TL olduğu yönündeki görüşümüzde bir değişiklik olmadığı ve hükmedilecek alacak tutarına talep doğrultusunda dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasının mümkün bulunduğu, davalıların, heyetimiz sektör ve muhasip bilirkişilerinin değerlendirmelerine göre, basiretli bir davranış göstererek davacıya ödenecek ücretin başlangıçta belgeye dayalı olarak tespit edilmesinin ve davacıya yapılan 30.000TL veya 32.000 TL’nin ödenmesi sırasında, davacıdan ücretinin tamamını aldığı yönünde ibraname almamış olmasının, takdiri sayın Mahkemeye ait olmak üzere basiretli bir tacir gibi hareket etmediklerini gösterdiğini, dolayısıyla, davalı … vekilinin “davalının yönetmenlik ücreti konusunda bir belge sunamadığı” yönündeki beyan ve itirazının haklı ve dayanaklı olmadığı, davacının mali haklarını süresiz olarak Yapımcı … Ltd. Şti’ne devretmiş olmasının, kendisine avans olarak ödenen (Davacının iddiasına göre 30.000 TL, davalı …’ın iddiasına göre 32,000 TL) tutarı, yönetmenlik ücretinin tamamı olarak kabul ettiği ve davalıları ibra ettiği anlamına gelip gelmediğinin, sayın Mahkemenin takdirinde olduğu” şeklinde görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili dosyaya sunduğu 30/09/2016 tarihli talep arttırım dilekçesiyle taleplerini 2000 TL daha arttırdıklarını belirtmiş, toplamda 12000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yapımcı ve uygulayıcı yapımcı arasında 30/01/2016 tarihinde yapılan sözleşme incalendiğinde; sözleşmenin 9.2 maddesine göre davacı … davalılardan … ile birlikte kefil olarak tanımlandığı, yapımcı sıfatı tanımıyla olarak …, şirket olarak da … Prodüksiyon sıfatı tanımıyla imzalandığı, kefiller olarak yapımcının şirket tarafından uğrayacağı zararların tazmininde “şahsi mal varlıkları ile sorumlu olmayı şimdiden kabul ve taahhüt ederler” ibaresinin bulunduğu, gerek davalının gerekse davacının sunduğu sözleşme örneğinde bu ibarenin yanında el yazısıyla “filmin çekilmeyeceği ve para karşılığında sinema filmini teslim etmeme durumunda” açıklanmasının eklendiği, davacının sunduğu sözleşmede kefillerin sıfatı el yazısıyla yönetmen ve yürütücü yapımcı olarak eklendiği, ancak davalının sunduğu sözleşme örneğinde bu sıfatların tanımlanmadığı davacının sözleşmedeki kefil sıfatının yönetmenlik ilişkisi ve iş bu davadaki talebiyle doğrudan bağlantılı olmadığı, yönetmenlik sıfatına dayalı taleplerine engel teşkil etmeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Davalılardan …, davacının yönetmenlik ücreti konusunda belge sunamadığını belirterek, onaylanmış bütçe olarak dosyaya sunduğu (3) sayfadan oluşan çizelgede yönetmenlik ücretinin 22.500 TL olarak gösterildiğini ve bu rakamın yeterli olduğunu ileri sürmüş, davalının onaylanmış bütçe olarak dosyaya sunduğu (3) sayfadan oluşan çizelge, davacının imzasını taşıyan bir belge olmadığı, sinema filminin kendileri açısından muhtemel maliyetini gösteren bir belge olduğu dikkate alındığında, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere ücretin tespiti noktasında doğrudan delil alarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır.
Öte yandan, davacı …’ün, 31/03/2016 tarihli Mali Hak Devir Sözleşmesi başlıklı sözleşme ile yönetmenliğini yaptığı … isimli filmin mali haklarını süresiz olarak … Ticaret Limited Şirketine devrettiği, davalı … tarafından dosyaya sunulan devir sözleşmeden anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının yönetmen sıfatının bulunup bulunmadığı, yönetmen olduğunun kabulü halinde hak ettiği ücretten bakiye kalan kısmın tespiti ve tahsili, kefil sıfatıyla attığı imzanın bu alacağa etkisinin ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
5846 sayılı FSEK’in 8/2 maddesi, “Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı …’ün gerek dosyada sunulan afiş, tanıtım haberlerinde adının … ibaresinin karşısında geçmesi hususu göz önünde bulundurulduğunda, davacı …’ün davaya konu filmin yönetmeni olduğu anlaşılmaktadır.
Yapımcı ve uygulayıcı yapımcı arasında 30/01/2016 tarihinde yapılan sözleşmenin 9.2 maddesine göre davacı … davalılardan … ile birlikte iş bu sözleşmede kefil olarak tanımlanmasının davanın esasına etkili bir durum olmadığı, bu maddenin davacı …’ün aynı zamanda adı geçen sözleşmede yer alan kefillerden biri olduğunu gösterdiği, yine aynı sözleşme örneğinde kefillerin kefaletinin esas olarak “filmin çekilmeyeceği ve para karşılığında sinema filmini teslim etmeme durumunda” kapsamında kefalet sorumluluğunun tanımlandığı, davaya konu sinema filminin çekilip vizyona girdiği taraflarca kabul edildiğinden bu anlamda kefil olarak da bir sorumluluğunun kalmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Sunulan bilirkişi raporunda bilirkişilerin tespitinin de bu yönde olduğu görülmüştür.
Yönetmenlik ücretine ilişkin olarak taraflar arasında uzlaşmanın sağlanmadığı anlaşılmaktadır. Yapılan ödemeye ilişkin davalı tarafça herhangi bir ödeme dekontu sunulmamış olması sebebiyle davacının ikrar ettiği 30.000 TL’nin ödendiğine kanaat getirilmiştir. Bu noktada davacının talep edebileceği yönetmenlik ücretinin bilirkişi raporu kapsamında sektörel uygulamalar dikkate alınarak takdir edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış, bilirkişilerin tarafların iddia ve ikrarları kapsamındaki (yönetmen rayiçlerini senaryo %5, eser sahibi %2 olarak filmin toplam yapım bütçesi üzerinden değerlendiren ve taraf kabulleri dikkate alınmak suretiyle tespit olunan ücretin) tespit değerlendirmeleri yerinde görülmekle davacının davaya konu filmden kaynaklı yönetmenlik ücretinin 42.000 TL olabileceği sonucuna ulaşılmış, daha önceden yapılan ve davalının ikrarında olan 30000 TL’lik kısım mahsup edilmek suretiyle davacının talep edebileceği bakiye miktarın 12.000 TL olduğuna kanaat getirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan bilirkişi raporları ve taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ile bir arada değerlendirildiğinde; davacının “…?” isimli filmin yönetmeni olduğu, davalılar arasında 30/01/2016 tarihinde imzalanan “Yapımcı ve Uygulayıcı Yapımcı Arasında Film Yapım Sözleşmesi”ne kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, tarafına 30.000 TL elden ödeme yapılmasına rağmen bakiye yönetmenlik ücret alacağını tahsil edemediği, yukarıda izah olunduğu üzere sözlemedeki kefil sıfatının iş bu alacağını talep ve tahsil etmesinde engel teşkil etmeyeceği, davalıların bakiye ücret alacağından davacıya karşı sorumlu oldukları, her ne kadar davacının 31/03/2016 tarihli Mali Hak Devir Sözleşmesi başlıklı sözleşme ile yönetmenliğini yaptığı “…” isimli filmin mali haklarını süresiz olarak devrettiği dikkate alındığında bakiye alacağının bulunmadığı savunulabilir ise de açıkça bir ibranın bulunmadığı dikkate alındığında mali hakları devre ilişkin sözleşmenin davalıları borçtan kurtarmayacağı kanaatiyle davacının sübut bulan davasının kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile; 12.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 819,72 TL karar harcından peşin yatırılan 170,78 TL ile tamamlama harcı olan 34,00 TL’nin mahsubu ile kalan 614,94 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 297,80 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.797,80 TL ve 233,98 TL harç (peşin+başvuru+tamamlama) olmak üzere toplam 2.031,78 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/05/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır