Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/173 E. 2019/476 K. 19.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/173
KARAR NO : 2019/476

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 03/08/2016
KARAR TARİHİ : 19/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sinema filmi, dizi, klip, reklam filmi gibi eserleri bulunan ve tanınan bir yönetmen olduğunu, 2010 yılında yapımı …’a ait olan ve genel yayın yönetmeni … olan, … ekranlarında yayınlanan “…” adlı dizinin yönetmenliğini yaptığını, toplam 100 bölüm olan dizinnin 2014 yılında kanal ve yapım firmasının ortak karır ile bitirildiğini, 2015 yılının Aralık ayında …’ün müvekkilini arayarak … olarak … ile birlikte “… ” adlı diziyi çekeceklerini ve bu dizinin yönetmenliğini yapmasını istediğini, … dizisindeki gibi genel yayın yönetmeni olarak … ve yönetmen olarak müvekkili …’ın isimlerinin yer alacağı ilk bölümü birlikte çekmeleri ve sonraki bölümlerin ise sadece müvekkili tarafından çekilmesi hususlarında tarafların sözlü olarak anlaştıklarını, müvekkilinin 2015Aralık ayından 2016 Nisan ayına kadar dizi için oyuncu seçmeleri, kostüm provaları, mekân gezme ve seçme, ekip oluşturma şeklindeki çalışmalarını devam ettirdiğini, 4 aylık hazırlık aşamasından sonra 20 gün boyunca devam edecek olan dizi çekimlerine başlanıldığını, bu süre içerisinde müvekkilinin bazen tek başına , bazen de … ile birlikte çekimleri yaptığını, çekim sürecinde ekibin ikiye bölünerek müvekkiklinin kendi çekimini, …’un da kendi çekimini yaptığını, ilk bölümün çekimleri tamamlandıktan sonra …’un müvekkili ile anlaştıklarının aksine geri kalan bölümleri kendisinin çekmek istediğini, yaptığı çalışmaların karşılığını ödeyeceğini söyleyerek müvekkilini dizi ekibinden çıkardığını, müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi dizinin ne ilk fragmanında ne de ilk bölümünün ekip listesinde, arka jenerikte ismine yer verilmediğini, müvekkilinin 4-5 aylık emeğinin hiçe sayıldığını ve karşılığının ödenmediğini, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, müvekkilinin bu süre zarfında çekimlere devam deceği güvenini taşıdığı için kendisine gelen çekim tekliflerini de geri çevirmek zorunda kaldığını, başka işler almadığından bahisle müvekkilinin bir bölüme ait yönetmenlik bedeli olarak 15.000,00 TL maddi tazminat ile söz konu dizinin reklamlarının yapılmasından sonra müvekkilinin dizi ekibinden çıkarılması, dizinin ne fragman ve ilk bölümünde müvekkilinin ismine yer verilmemiş olması nedeni ile ugradığı prestij kaybı ve manevi zarar olarak 5.000,00 TL manevi tazminatın işlemiş ve işleyecek ticari (reeskont) faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde müvekkili şirkete husumet yöneltmiş olmasının gerekçelerinin açıklanmadığını, müvekkili şirkete ilişkin herhangi bir beyan bulunmadığını, bu nedenle dava dilekçesi içeriğinin HMK’nın 119. Maddesinin e, f ve g bentlerine aykırı olduğunu, müvekkili yönünden dava dilekçesindeki eksikliklerin HMK m. 119/2 uyarınca süre verilerek tamamlattırılabilecek hususlar olmadığını bu nedenle de müvekkili yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkiline husumet yöneltilmesinin de mümkün olmadığını bu nedenle pasif husumet yokluğu nedeni ile davanın usülden reddinin gerektiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında sözlü ya da yazılı anlaşma yapılmadığını, davacı ile müvekkili arasında hiçbir zaman bir iş ilişkisi kurulmadığını, davacının iş ilişkisi nedeni ile müvekkili şirketten bir talebinin bulunamayacağını, davacının haksız olarak müvekkiline sorumluluk yükletmeye çalıştığını, davacının alacağını somut delil ile kanıtlayamadığını, müvekkili şirketten doğmuş bir alacağının olduğunu kanıtlayan bir somut delil bulunmadığını, delil olarak sunulan fotoğraf ve videoların müvekkili şirketle alakası olmadmığını, müvekkili şirket temsilcilerinden herhangi birinin de bu fotoğraf ve videolarda yer almadığını beyanla öncelikle pasif husumet itirazının kabulü ile davanın usulden reddine; husumet itirazıının kabul edilmemesi halinde; davanın esastan reddine karar verilmesini talep ettiği, 04.10.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile de 45.000,00 TL maddi tazminat, 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini 03.08.2016 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; açılan davada müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin davacının iddialarına konu dizinin yapımcısı olmadığını, “… ” adlı yapımın yapımcısının … AŞ olduğunu, iki firmanın tüzel kişiliklerinin birbirinden farklı olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında hiçbir zaman bir iş ilişkisi kurulmadığını, yazılı yada sözlü bir anlaşma akdedilmediğini, kabul anlamına gelmemek koşulu ile davacının müvekkili şirkete husumet yönlendirebileceği kabul edilse dahi davacının alacağınının kanıta dayanmadığını, davacının sunduğu belgeler arasında, davacının söz konusu dizi filmin yapımında yer aldığını kanıtlayan hiçbir belge ve delil yer almadığını, birçoğunun sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar, dizi senaryosu, basında çıkan haberlerden oluştuğunu ve alacağın varlığını kanıtlar nitelikte olmadıklarından bahisle, öncelikle husumet yönünde itirazlarının kabulü ile davanın reddine, husumet itirazının kabul edilmemesi halinde davanın esas yönünden reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 23.05.2018 tarihli duruşmasında davacı vekklinin davalı … hakkındaki davayı … A.Ş’ye yönelttiklerini beyan ettiği ve “…Davacı vekilinin taraf değişikliği talebinin HMK 124.maddesi kapsamında olduğu ve hatanın kabul edilebilir nitelikte olduğu görülmekle davalı … AŞ’ye açmış olduğu davaya ilişkin taraf değişikliği yapılarak davanın … AŞ’ye yöneltilmesine…” şeklinde ara karar verildiği anlaşılmıştır.
Davalı … A.Ş vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davaya sonradan dahil edilen davalı … AŞ.’nin “… ” adlı yapımın yapımcısı oludğunu, davacının … AŞ tarafından önceki yıllarda yapımı gerçekleştirilen “…” isimli yapımda bir dönem çalıştığını ve “… ” isimli projede de yer almak isteyen bir yönetmen olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında hiçbir zaman bir iş ilişkisi kurulmadığını, yazılı ya da sözlü bir anlaşma akdedilmediğini, davacının bahse konu projede çalışmasının düşünülmediğini, davacının istediği işi alamayacığını anlayınca yapımın başlangıç sürecinde sete sık sık ziyaretlerde bulunarak açtığı dava dosyasına zemin hazırladığını, dava dosyasında bir iki resim dışında iddialarına delil oluşturacak hiçbir … bulundığını, davacının projede hiçbir sıfatının bulunmadığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, projede yer almış olsaydı yapımcı şirketin kim olduğunu bilmemesinin imkânsız olduğunu, … ile daha önceki 100 bölümlük dizide çalıştıklarını ve aralarında bu nedenle yakınlık olduğunu, davacının bu davayı açmasının ne müvekkili şirketi ne de …’u ilgilendiren bir durum olmadığını, bilirkişi raporunda gerekçe olarak gösterilen yazışmaların bir sosyal medya hesabı üzerinden yapılan yazışmalar olduğunu, müvekkili tarafından yapımı gerçekleştirilen dizide yer alan görüntülerin davacı ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, davacının iddialarının hiçbir yazılı ve kesin delile dayalı olmadığını, bilirkişi raporunda yer verilen aleyhe tespitlerin tümüne itirazlarının kabulüne ve davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava 5846 Sayılı FSEK hükümleri Kapsamında FSEK md.68 ve md.70 hükümleri kapsamında mali ve manevi haklarının ihlaline dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, bildirilen tanıklar dinlenilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Dosyaya sunulan 21.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…Davaya konu yapımın 1. bölümünde; eser sahibi olarak belirlenen davacının herhangi bir yazılı muamele ile davalılara haklarını devretmediği anlaşıldığından, taraflar arasında farazi sözleşme ilişkisinin kurulduğuna, bu halde davacının mali ve manevi haklarına tecavüzün varlığı dolayısıyla, FSEK md, 68 ve 70 kapsamında tazminat talep edebileceği, takdiri Mahkemeye ait olmak üzere, davacı tarafından bir bölüm için talep edilen 15.000,00-TL yönetmenlik bedelinin rayice ve piyasa şartlarına uygun olduğu, tazminat hesabında farazi sözleşme ilişkisinin varlığına işaret delaile ve davalıların tespit edilen kusurlarına göre rayicin üç katı kapsamında en fazla 45.000,00-TL maddi tazminat talebinin ileri sürülmesinin elverişli olduğu, yine takdiri mahkemeye ait olmak üzere, eseri eser sahibinin rızası alınmadan son haline getirerek, davalıların eseri izinsiz ve eser sahibinin ismi belirtilmeden umuma arz etmeleri kapsamında FSEK md. 14 – 15 ve 16 hükümleri kapsamında manevi hak ihlalinin de ayrıca bulunduğu, bu halde davacının FSEK md. 70 hükmü kapsamında talep ettiği 5.000,00-TL manevi tazminat talebinin haklı ve yeterli olduğu, davacı tarafından ileri sürülebilecek tazminatın miktarının böylelikle 50.000,00-TL net bedele ulaşabileceği…” sonuç ve kanaitinin bildirildiği anlaşılmıştır.
DAVACI TANIĞI … ” isimli dizide 1.bölümde başroldeydim ve bölüm sonunda da öldüm. Beni … bey kendisi arayarak rol teklifini 2016 Mayıs ayında yaptı. … Bey’inde fikrini soracağını söyledi ve ikisi birlikte beni oynatmnaya karar verdiler. Set boyunca … bey sürekli ordaydı. Yönetmen ve yapımcının filmin bir karesinde görülmesine dair cameo olayda gerçekleştiğinden bu görüntüler hatta basına da yansımıştı. Ancak filmde yayınlanıp yayınlanmadığını bilmiyorum dedi. Filmde yapımcı …, yönetmen de … ve … olarak çift yönetmen şeklindeydi. Bilgim bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DAVACI TANIĞI … “Ben davacı ile 2 yıl kadar birlikte çalışıyorum, … filminin 1.bölümünde birlikte çalıştık. Dizi başlamadan önce 3 ay senaryosunu okuduk, çalışmaları yaptık, ben onun asistanlığını yaptık, çekimleri yaptık, 1.bölümün sonunda bizlere haber verilmeden, işten ayrıldık. … beyle …’unda ayrıldığını öğrendik. … Kadıköy’de çekim yaptığımız bir barda yapımcı … birlikte cameo yaptılar. … hocanın çektiği … görüntüleri … manzarası, … vs.genel görüntülerde … … dizisinde yayınlandı. Klaket denilen filmlerin başlatılması esnasında kullanılan ahşap başla komutuna ilişkin, klaketin üzerinde yapımcı ve yönetmenlerin isimleri yazar, orada da çekim sonuna kadar … ve … beyin isimleri yazılıydı. Ayrıca 1.bölümün hazırlığına ve çekimlere ilişkin bende de kayıtlar mevcuttur dedi. Yapımcı şirket olarak biz … AŞ olarak biliyorduk daha sonra … ile ortak olduğunu öğrendik. Bilgim bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DAVALI TANIĞI …;” Ben … firmasının sahibiyim oyuncu seçimini yaparak yönetmen beğenisine sunarım ve beğendiğim kişilerle de anlaşma yaparım … isimli projenin başından sonuna kadar hergün … ile birlikte çalıştım bizzat ön hazırlığı ve yönetmenliğini … hocam yaptı ikinci yönetmenliğini … ve yardımcı yönetmeliğini … yaptı davacıyıda tanırım sette hiç gitmediğim için ben onun sette olup olmadığını bilemem ancak yapım şirketi içinde bir kaçkez karşılaştık bu yapımda o herhangi bir görev almadı.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DAVALI TANIĞI …;” Ben uygulayıcı yapımcıyım davacı ile daha önce … isminde bir dizi film çekmiştim yine … nin yapmış olduğu bir diziydi … isimli dizi çekiminde bir kaç kere sete gitti geldi geldiğinde oyuncularla fotoğraf çekti, tahminin istagramına koymak için olabilir herhangi bir çekim yapmadı sette olmasının tek sebebi daha önceden tanışıklıktan dolayı yüz bölüm kadar bir bölüm çekilmesinden dolayı gelip gidiyordu dedi herhangi bir çekim yapmadı herhangi bir görevi yoktu … ile davacının herhangi bir anlaşması sözleşmesi yoktur.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DAVALI … TANIĞI …;” Ben yapım koordinatörü olarak görev yapmaktayım, davaya konu … isimli dizinin ilk hazırlığından beri sonuna kadar orada görev yaptım. …’ı eski … dizisinden dolayı ismen ve simaen tanırım. Film setimize de … hocayı ziyaret amacıyla gelip giderdi. Dava konusu … isimli dizi de herhangi bir söz hakkı yoktu. Gelip çay çorba içer giderdi, herhangi bir kameranın başına geçtiğini görmedim. Teras sahnelerinde biz jimijip isimli uzun kamera aparatı ile çekim yaptık, ben …’ın binbirgece isimli klibindeki görüntülerin dava konusu diziye montajlanıp montajlanmadığını bilemem, ben montaj bölümünde değilim.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
Bilirkişilerce yapılan teknik değerlendirmede; davaya konu “… ” isimli dizide, dosyaya sunulan fotoğraflarda ve video görüntülerinden davacı …’ın oyuncularla okuma provası yaptığı, dizi setinde bulunduğu yönetmen koltuğunda kimi zaman yalnız kimi zaman da … ile birlikte oturduğu, monitörden oyuncuların sahnenin canlandırmasını izlediği, klaket fotoğraflarından çeşitli tarihlerde gerçekleştirilen farklı sahnelerin çekiminde yönetmen olarak adının … ile birlikte yer aldığı, sette oyuncularla, ekiple kimi zaman yalnız, kimi zaman da … ile serbest fotoğraflarının bulunması itibariyle davaya konu dizide yönetmen olarak yer aldığı, davacının çektiği dava dışı …’ın klibindeki … ile çekilmiş … ve … görüntülerinden kısa bir bölümün, bu bölümün kullanılmasına dair davacı …’ının davalılara her hangi bir mufavakatnamesine dava dosyasında rastlanmamış ise de, davaya konu dizinin giriş bölümünde kullanıldığı görüldüğü ve bu açıklamalar kapsamında; davacının dizinin hazırlık çalışmalarında ve ilk bölümünün çekimlerinin tamamlanmasında yönetmen sıfatı ile yer aldığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Davacının yapılan teknik değerlendirme kapsamında yönetmen sıfatını haiz olduğu anlaşılmıştır. Bir sinematograf ilk eserin tüm unsurlarını taşıyan yapımın eser niteliğinde olduğunu öncelikle tespit etmek gerekir.
5846 sayılı Kanun madde 1/B hükmü kapsamında eser; “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade etmektedir.
5846 sayılı Kanun madde 5 hükmü kapsamında, eser çeşitleri arasında Sinema eseri başlığı altında, “Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” denilmek suretiyle davaya konu yapımın bir sinematografik eser olduğuna hükmetmektedir. Bir sinematografik eserde eser sahibi ise 5846 sayılı Kanun madde 8 hükmü 2. fıkrasına göre, “Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler.” denilmek suretiyle birlikte eser sahipliğini tanımlanmıştır.
Davaya konu bu eserin her bölümü ayrı olarak eser kapsamında değerlendirilir. İlgili yapımda davacı tarafından görev üstlenildiği anlaşılan davacı, yapımın başlı başına bir eser olan 1. bölümünde senarist, varsa diyalog yazarı, diğer yönetmen, özgün müzik bestecisi ile birlikte eser sahiplerinden biridir.
Eser sahibinin, hak sahipliğinden doğan mali ve manevi hakları 5846 sayılı Kanun kapsamında koruma altındadır.
Eser sahibi sıfatını taşıyan davacının davalılara ya da davalılardan herhangi biri lehine bir mali hak devir beyanı imzalamadığı, aralarında yazılı bir sözleşme olmadığı davalının da açık ikrarıdır. Dolayısıyla davacının, eser sahipliğinden kaynaklanan ve FSEK md. 21- 25 maddeleri arasında yer bulan işleme, çoğaltma, yayma, temsil ve umuma iletim mali hakları mevzuat gereği devri yazılı şekle tabi iken, taraflar arasında bir yazılı devir muamelesi yapılmaması dolayısıyla dizinin birinci bölümünün davacı eser sahibinin izni ve muvafakati olmadan gösterime girdiği anlaşılmaktadır. Eser sahibi yönetmenin; bir eserden, işleme mali hakkı kapsamında onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı, çoğaltma mali hakkı kapsamında bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı, yayma mali hakkı kapsamında; bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı, temsil mali hakkı kapsamında, bir eserden, doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı, umuma iletim mali hakkı kapsamında, bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo- televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı mali haklarına bu haliyle yapımda görev alan her iki davalının da tecavüz ettiği anlaşılmaktadır. Keza 5846 sayılı Kanun madde 49 hükmü, Devren iktisap başlığı altında;” Eser sahibi veya mirasçılarından mali bir hak veya böyle bir hakkı kullanma ruhsatını iktisap etmiş olan bir kimse, ancak bunların yazılı muvafakatiyle bu hakkı veya kullanma ruhsatım diğer birine devredebilir” denilmek suretiyle yararlanan üçüncü kişilerin sıfatında bir sınırlamaya gitmiş değildir. Aynı mesele tazminat hükümlerinde de kişilerin yapımcı veya yapımcı olmamasına göre kısıtlanmaması hususunda hükme bağlanmıştır.
5846 sayılı kanun madde 14, 15 ve 16. Hükümlerinde maddede belirlenen ve eser sahibi tarafından devri mümkün olmayan eser sahibinin manevi haklarından eserin umuma arz salahiyeti, eser sahibinin ismin belirtilmesi salahiyeti ve eserde değişiklik yapılmasını men etmek manevi haklarına, davalılar tarafından yine uygun davranılmadığı, eserin davacı tarafından tayin edilen bir zamanda yayına alınmadığı, tanıtıcı materyallerde isminin belirtilmesinden kaçınıldığı, eseri son haline davacının müdahalesi olmadan getirildiği anlaşıldığından eser üzerinde değişiklik yapılmasını men etme manevi hakkına halel geldiği, bu haliyle eser sahibinin yukarıda sayılan mali hakları yanında manevi haklarının da tecavüze uğramış olduğu anlaşılmaktadır.
Bilirkişilerce yapılan teknik değerlendirme , dosya kapsamındaki dizi tanıtımlarından davalıların jenerikte birlikte yer alma şekil ve usulleri, davalı tanıklarının yapımda aldıkları kendi görevleri ve tanıkların davalılar yanında üstlenmiş oldukları görevlerden yapım işinin davalılarca birlikte üstelinildiği anlaşımıştır.
Somut olayda, şirketlerden birinin asıl yapım işini üstlenmiş olabileceği, diğerinin ise prodüksiyonda ekibi ile görev üstlenmiş olduğu açık olduğundan co-prodüksiyon hizmetleri veren ve ekip ve personel temin eden, yapıma yardımcı bir şirket olduğu, eserin işlenmesinde, çoğaltılmasında ve yayılmasında ve umuma iletilmesinde görev üstlendiği açıktır. Ancak bu halde dahi 5846 sayılı Kanun md. 80 kapsamında yapımcı sıfatını haiz olup olmaması değerlendirme dışı olan, diğer davalı şirketin de yapımın çoğaltılmasında ve dağıtılmasında, umuma iletilmesinde görev aldığı aşikar olup, varsa bir eser işletme belgesindeki kaydın tek bir şirketi işaret etmesi diğer şirketi eser sahibi önünde müşterek ve müteselsil mesuliyetten kurtarmaz. Şu durumda her iki davalının da ayrıca eylemde kusuru olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasında mali hakların devrine ilişkin bir sözleşme yapılmadığı gibi mali hak bedellerinin tahsil edilemediği iddiası vardır.
Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “tespit”, 21. maddesinde zikredilen işleme hakkı, devretme hakkı aynı Kanun’un 22. maddesinde zikredilen çoğaltma hakkı, 23. maddesinde zikredilen yayma hakkı, 24. maddesinde zikredilen temsil hakki, 25. maddesinde zikredilen yayım hakkının yer, muhteva, süre ve sayı ile herhangi bir şekilde sınırlı olmaksızın şekillenmiş olmasından itibaren Kanunda yazan en uzun müddet ile eser sahibine aittir.
Bu açıklamalar dahilinde taraflar arasında farazi bir sözleşme ilişkisi kurulduğu yahut kurulma ihtimali bulunduğundan söz edilmelidir.
FSEK amir hükümlerine göre hak sahiplerinden uygun yazılı izni almadan, bir eseri, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en cok üç kat fazlasını isteyebileceğine ilişkin FSEK md. 68. madde hükmü açıktır.
Umuma arz ve eser sahibinde ihtilafa meydan verilmesi açısından adın belirtilmesi salahiyeti haleldar olan tarafın manevi haklarının haleldar olduğu söylenebilecek olup, davalıların zarar ile ortaya çıkan sonuç açısından kusurunun bulunduğu bu bakımdan FSEK md. 70 kapsamında manevi haklarının tazmini için tazminat talep edebilmesi olanaklı görülmüştür.
Mali ve manevi haklara tecavüz halinde, mütecavizin kusurunun olması şart değildir. Ancak kusur varsa daha geniş bir tazminat oranına hükmedileceği yasa hükmü gereğidir.
Davalıların sunmuş oldukları bilgi ve belgelerden davacının mali haklanın devretmeden kullanım gerçekleştirdiklerini ve iki davalının da kusurlu olduklarını, bu bakımdan daha geniş bir tazminata hükmedilebileceğini göstermektedir. Keza, mali bir hakkı yahut kullanma ruhsatını devre salahiyetli olmayan kimseden iktisap eden, hüsnüniyet sahibi olsa bile himaye görmez. Salahiyeti olmaksızın mali bir hakkı başkasına devreden veya kullanma ruhsatını veren kimse, salahiyeti bulunmadığına diğer tarafın vakıf olduğunu veya vakıf olması lazımgeldiğini ispat etmedikçe tasarrufun hükümsüz kalmasından doğan zararı tazminle mükelleftir. Kusur halinde mahkeme, hakkaniyet gerektiriyorsa daha geniş bir tazminata hükmedebilir.
Tüm dosya kapsamı, tanık beyanları, bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının davalı ile 15.000,00 TL bölüm ücreti üzerinden anlaşmış olduğu, bu bedelin rayice ve emsallerine göre uygun bir miktar olduğu, taraflar arasında kurulan farazi sözleşme ilişkisi ve dosyaya sunulan deliller ışığında, davacının mali haklarına tecavüzün gerçekleştiği, FSEK md. 68 hükümlerine göre, kusurun da varlığı gözetilerek davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu görülmüş olup, bu bedelin üç katına kadar olan toplam 45.000,00 TL net maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği, ayrıca davacının manevi hakları yönünden tecavüzün söz konusu olduğu, manevi tazminat koşullarının oluştuğu anlaşıldığından davacı tarafından öne sürülen 5.000,00 TL manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılarak, davanın kabulüne dair, aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜNE,
Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 45.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, (dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bankalarca uygulanan en yüksek ticari reeskont faizinin uygulanmasına,)
Davacının manevi tazminat talebinin, koşulları oluştuğu kanaatine varılmakla kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, (dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bankalarca uygulanan en yüksek ticari reeskont faizinin uygulanmasına,)
2-Alınması gerekli 3.415,50 TL karar harcından peşin yatırılan 853,85 TL’nin mahsubu ile kalan 2.561,65 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsiline,
3-Davacı tarafından yapılan:1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 570,30 TL posta gideri ile 883,05 TL harç (peşin+başvuru+ıslah) olmak üzere toplam 2.953,35 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden takdir edilen maddi tazminat miktarı yönünden AAÜT’ne göre tespit olunan 5.300,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden takdir edilen manevi tazminat miktarı yönünden AAÜT’ne göre tespit olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/11/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır