Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/164 E. 2020/420 K. 27.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/164
KARAR NO : 2020/420

DAVA : Marka Tecavüzünün Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 20/07/2016
KARAR TARİHİ : 27/11/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzünün tespiti, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalı şirketin …’de bulunan fabrikasında 12/10/2015 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyası ile marka hakkına tecavüzün tespiti için dava açtıklarını ve işyerinde yapılan tespit esnasında şirket müdürünün fason üretim yaptıklarını kabul ettiğini, değişik iş dosyasından alman 26/11/2015 tarihli bilirkişi raporunda işyerinde yaklaşık 65.000 adet taklit deodorantın sevkiyata hazır halde ele geçirildiğinin belirtildiği, daha sonra şirket yetkilileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, savcılık tarafından verilen arama kararının uygulanması esnasında 15.456 adet taklit deodorantın tespit edildiğini, davalı şirket yetkilisinin kolluk ifadesinde ürünleri dava dışı … isimli şirkete yaptıklarını beyan ettiklerini, soruşturma dosyasından alman bilirkişi raporunda da davalı tarafın ürettiği deodorantlar üzerinde müvekkilinin markalarının birebir taklit edildiğinin tespit edildiğini, sonrasında şirket yetkilileri hakkında … Cumhuriyet Savcılığı tarafından iddianame hazırlandığını ve … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, tüm bu belgelerin davalı tarafından müvekkilinin marka haklarının ihlal edildiğini ortaya koyduğunu, müvekkilinin 2014 yılından sonra işlerinin bozulduğunu, davalı şirketin eylemlerinden önce yüksek vergi ödeyen bir şirket iken davalı tarafın tecavüz eylemlerinden sonra zarara uğradığını, bu süreçte tedarikçileri ile olan anlaşmalarının bir bir iptal edildiğini, müvekkilinin … olan ofisini tahliye etmek zorunda kaldığını ve var olan işçi sayısını azalttığını, davalı şirketin ürettiği ürünlerin kalitesiz olması sebebiyle markalarının piyasadaki itibarının zedelendiğini belirterek, müvekkilinin markalarına tecavüz eden eylemlerin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini, 556 sayılı KHK 65 uyarınca müvekkilinin fiili kaybının ve 66/a uyarınca yoksun kaldığı kazancın hesaplanarak 1.250.000,00 TL maddi tazminat ve 250.000,00 TL marka itibar kaybının 12/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek faiz ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin yasalara uygun olarak 40 yıldan bu yana faaliyet gösterdiğini, TPMK nezdinde de tescilli olan ve hemen hemen tüm evlerde kullanılan sinek ilaçları olan …, …, … gibi markaların sahibi olduğunu, müvekkili tarafından yurtdışında özellikle Lübnan’da tescil edilmiş olan marka tescil belgeleri doğrultusunda malzemeleri müvekkiline teslim edilen tüplere fason işçilik yapılarak talep edilen hizmetlerin gerçekleştirildiğini, müvekkili tarafından davacının marka haklarının ihlal edilmediğini, Lübnan Ekonomi Bakanlığı tarafından onaylanan ve Lübnan Büyükelçiliği tarafından tasdik ettirilen belgeler doğrultusunda fason üretim hizmeti esnasında davacı tarafından tespit yapıldığı ve dava konusu ihtilaflı ürünlerin ele geçirildiğini, sadece dolum işlemi yapılan ürünlere ait markaların hem davacı hem de dava dışı … arasında hak sahipliği iddiasına konu olduğunun öğrenilmesi üzerine müvekkili tarafından fason işçiliğin derhal durdurulduğunu ve hiçbir işlem yapılmadığını, ürünlerin ham maddelerinin, deodorant kutularının, baskılı tüplerin, dolum yapılan kutu ve kapakların, etiketlerin ve doldurulan gazların müvekkiline getirildiğini ve müvekkilinin yalnızca dolum işlemi yaptığını somut olaya konu markaların davacıya mı yoksa belgeleri Dışişleri Bakanlığı onayı taşıyan dava dışı … şirketine mi ait olduğunun ihtilaflı olduğunu, müvekkilinin söz konusu dolum işlemi için elde ettiği gelirin sembolik olduğunu, davacı tarafın fahiş miktarda tazminat talep ettiğini, dolumu yapılan ürünlerin dava dışı … firmasına teslim edilmeden davacı tarafın nasıl zarara uğradığını anlamadıklarını, davacının iddia ettiği gelir kaybının, personel sayısındaki azalmanın müvekkilinin fason üretimi ile bir ilgilisinin olmadığını, … firmasının Lübnan’da faaliyet gösteren bir firma olduğunu, …’de bulunan fabrikasında aeresol üretimi yapan müvekkili firmaya gelen şirket yetkilisi …’in Lübnan Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Ticaret Genel Müdürlüğü Fikri Mülkiyeti Koruma Kurumu tarafından onanmış ticari markalara ait tescil belgelerini ibraz ederek, şirketleri adına dolum yapılmasını talep ettiğini ve tüpleri müvekkiline teslim ettiğini, … adına Şubat 2015 tarihi itibariyle tescil edilen marka belgelerin dilekçe ekinde yer aldığını, söz konusu belgelerin … 7. Noterliği tarafından 26/08/2015 tarihinde onaylanarak müvekkiline teslim edildiğini, bu bilgiler ışığında müvekkilinin kusursuz olduğunu, müvekkilinin iyiniyetli olarak ve sunulan belgelere güvenerek dolum işçiliği yaptığını, fikri ve sınai haklar kapsamında bir taklitten söz edilecekse bunun sorumlusunun müvekkili olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka tecavüzünün tespiti, maddi ve manevi tazminat talepli davadır.
Davacı vekilinin sunduğu 16/11/2020 tarihli dilekçe ile; taraflar arasında imzalanan 12.11.2020 tarihli Sulh ve İbra Protokolü ve müvekkil şirketin 16.11.2020 tarihli yazılı talimatı gereğince davadan feragat ettiklerini, sulh ve ibra protokolü gereğince taraflar birbirlerinden herhangi bir yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediklerini bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin sunduğu vekaletnamesinin incelenmesinde davadan feragate yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.
HMK.nun 307 ve devamı maddelerinde davadan feragat ve şekli açıkça belirtilmiştir. HMK 307. maddesi düzenlemesine göre feragat davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
Feragat beyanı dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır, hüküm ifade etmesi için karşı tarafın veya mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (HMK 309. madde). Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir (HMK 310. Madde).
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde davanın vaki feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş tarafların yargılama gideri vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığı anlaşılmakla yargılama giderleri taraflar üzerinde bırakılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın vaki feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 25.616,25 TL’den 54,40 TL karar harcının mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 25.561,85 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Talep olmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 27/11/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır