Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/153 E. 2018/112 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/153
KARAR NO : 2018/112

DAVA TARİHİ : 30/06/2016
KARAR TARİHİ : 26/04/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hükümsüzlüğü ve tecavüz davasının davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
DAVA:
Davacı- karşı davalı taraf vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, …’nin en ünlü takı tasarımcılarından biri olduğunu, davalı şirketin diğer pay sahibi … ile 2014 yılında davalı şirket olan … A.Ş.’yi kurduklarını, müvekkilinin geçmiş markanın müvekkilinin adını taşıdığını ve tasarımını da müvekkilinin yaptığını, markanın davalı şirket adına tescil edildiğini, müvekkilinin şirketin diğer pay sahibi ve tek imza yetkilisi … tarafından fiilen şirket işlerinden uzaklaştırıldığını, müvekkilinin “…” ibareli markanın gerçek hak sahibi olduğunu, zaten firma adında da geçen bu ibarenin müvekkili ile özdeşleştiği ve şirketin de müvekkilinin bilgisi ve tasarımlarıyla tanınır hale geldiğini, gönderdiği ihtarnamenin sonuçsuz kalması üzerine diğer bir ihtarname ile şirketin yönetim kurulu üyeliğinden istifa etiğini, müvekkilinin emeğiyle oluşan … ibareli markanın haksız bir şekilde uzaklaştırıldığı şirket adına tescilli olarak kaldığını ve markanın gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, … markasını müvekkilinin oluşturduğunu, marka tescil sürecini müvekkilinin takip ettiğini, davalı şirket sermayesinin 50.000 TL olduğunu ve bu meblağın ortaklar tarafından şirket kuruluşundan önce ödendiğini, tasarımların müvekkili tarafından yapıldığını ve bu tasarımlarla sektörde tanınır hale geldiğini, davalı şirketin web sayfasında da müvekkilinin tasarımcı olarak belirtildiğini iddia etmiş, davalı tarafın haksız olarak … markasından faydalanmaması gerektiğini öne sürerek markanın hükümsüzlüğünü ve http://….com/tr/ alan adının terkinini talep etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve karşı dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin davacı … ve dava dışı … tarafından %50 oranında ortaklık ve sermayesi ve her tür harcaması … tarafından karşılanmak üzere 29/05/2014 tarihinde kurulduğunu, şirketi her konuda temsil yetkisinin …’a verildiğini ve onun … markasının yaratıcısı ve finansmanını sağlayan kişi olduğunu …’ın haksız ve yetkisiz olarak markayı şirket haricinde şahsi işlerinde kullanmaya başlaması nedeniyle kendisine ihbarname gönderildiğini bunun üzerine aleyhlerine asıl davanın açıldığını, bu davanın reddi gerektiğini ayrıca karşı dava olarak da … markasıyla ilgili tüm yatırımların dava dışı diğer ortak tarafından yapıldığı ve marka tescili ile ilgili tüm görüşmelerinde bu ortak tarafından yürütüldüğünü, ayrıca … markasının şirket kuruluşundan önce unvan yahut marka olarak kullanılmadığını, davacının şirket ortağı olarak sermaye dahi koymadığını, davacının pazarlamacı olduğunu, davacının yaptığı ve bilinirliliği olan hiçbir tasarımının olmadığını, diğer ortağın tasarımlarının olduğunu ve bu tasarımların … markası adı altında satıldığını, müvekkil şirketin davacı nezdindeki tescilli marka ve logosunu taşıyan emtia ve aksesuarların toplanmasını, marka ve logonun yer aldığı tanıtım vasıtalarına el konulmasını, “…” ve “…” markalarının davacı tarafından haksız ve hukuka aykırı kullanımının engellenmesini, ihtiyati tedbir konulmasını, verilen ihtiyati tedbir kararının geri alınmasını, “…” adı ile açılmış instagram hesabına erişimin engellenmesini, davacı fiillerinin müvekkil logosuna vaki tecavüzün ve fiillerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitini, eylemlerin önlenmesini ve 1.000 TL maddi 50.000 TL manevi zararın davacıdan tahsilini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Asıl dava markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talepli dava ile karşı davada ise davacı marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi maddi ve manevi tazminat talep edilmektedir.
Dosyada tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi heyeti oluşturulmuş kök ve ek rapor alınmıştır.
556 sayılı MarkKHK, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 10.01.2017’de Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla beraber yürürlükten kalkmıştır. 6769 sayılı SMK’ nın yürürlüğünü düzenleyen 192. maddesinde a ve b bendinde belirtilen istisnalar dışında kanunun diğer hükümlerinin SMK’nın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğinden somut olaya MarkKHK uygulanmıştır.
Davacı/karşı davalı dosyaya hak sahipliğini ispatlamak amacıyla 07.10.2015 tarihli röportajı, 05.01.2015 tarihli … haber, 29.06.2016 tarihli (…) davacı röportajı, 2015 tarihli (…) davacı röportajı, (…) davacı röportajı, 27.05.2015 tarihli (…) haber, http://www…..com/tr/ adlı internet sitesi çıktısı, 2014 55392 sayılı “…” markasına ait marka bilgileri, yazışmaları delil olarak sunmuştur.
TPMK’dan gelen yazı cevabında … sayılı “…” markası için 14. ve 35. sınıflarda 01.07.2014 tarihinde … tarafından başvuruda bulunulduğu, markanın 02.07.2015 tarihinde sicile tescil edildiği ve 30.09.2015 tarihinde yayınlandığı anlaşılmaktadır. “…” markası için 14. ve 35. sınıflarda 20.12.2014 tarihinde … AŞ tarafından başvuruda bulunulduğu, markanın 21.10.2015 tarihinde sicile tescil edildiği görülmüştür.
… A.Ş.’nin … ve … tarafından kurulduğu, …’un yönetim kurulu başkanı olduğu şirkette, …’ın da yönetim kurulu başkan vekili olduğu; …, marka tescil sürecine dahil olmuşsa da, yapılan yazışmalardan ve gerçekleşen tescilden … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının … adına tescil edilmesine yönelik olarak çalıştığı; yani davacı/karşı davalının, davalı/karşı davacı şirket adına hareket ettiği; davacı/karşı davalının işbu marka başvuruları öncesinde “…” ya da “…” markalarını kullandığını gösterir bir delilin dosyada yer almadığı görülmüş; … sayılı “…” ve… sayılı “…” markalarının gerçek hak sahibinin davacı şirket olduğu tespit edilmiştir.
Hükümsüzlük kararı verilmesini talep eden …, soyadının başına adının ilk harfi eklenmek suretiyle “…” markasının oluşturulduğunu, bu markanın kullanım hakkının kendisine ait olması gerektiğini iddia etmiştir. Toplumda tanınmış olan kişilere ait isimler tescili mümkün olmayan isimlerdir. İstisnai bu durumlarda başkasına ait ismin marka olarak tescili mümkün değildir. Davaya konu marka “…” ibaresinden oluşmakta olup, davacı/karşı davalı kişi adı olan “…”ı doğrudan içermemektedir. Kaldı ki davacı tarafın dosyaya markanın tescil sürecine ilişkin olarak sunduğu belgeler incelendiğinde davacı/karşı davalının markanın şirket adına tescili için gereken sürecin bizzat içinde olduğu ve bu kullanıma bir itirazının olmadığı aksine hatta dava dilekçesindeki davacının “…” ibareli markanın kendisinin de pay sahibi olduğu … Anonim Şirketi adına tescil edilmesini sağladığını ifadesi etmiş markanın sicile şirket adına tescil edilmesi hususunda izninin olduğunu ifade etmiştir.
Mahkememizce oluşturulan 3 kişilik bilirkişi heyetinde çoğunluk görüşü … şirketi adına yapılan tescilin hukuka uygun olduğu, davacı/karşı davacının hükümsüzlük iddiasının mesnetsiz olduğu, … sayılı “…” ve .. sayılı “… ” markalarının hükümsüzlüğünü gerektirecek bir durumun bulunmadığı anlaşılmıştır. Davaya konu hükümsüzlüğü talep edilen heyette ayrık görüş bildiren marka vekili bilirkişi … “…” markasının davacı/ karşı davalının adının ilk harfiyle soyadının birleştirilmesi suretiyle oluşturulduğu, markanın farklı bir anlam ve içeriği olduğu konusunda davalının da herhangi bir iddiasının bulunmadığı, bu şekilde oluşturulan bir markanın 556 Sayılı KHK’nın 42. maddesindeki atıf yoluyla KHK’nın 8/5. fıkrası hükmü uyarınca hükümsüzlüğünün talep edilebileceğini belirtmiştir.
Taraf vekillerinin rapora itirazları üzerine dosyada ek rapor alınmasına karar verilmiş, marka vekilinin KHK kapsamında cezaevinde olması nedeniyle dosyaya yeni bir marka vekili atanmış heyetten ek rapor alınmıştır.
Alınan ek raporda; …’ın davalı şirketin Yönetim Kurulu Başkanvekili olduğu, marka sürecine dahil olmuş ise de markaların davalı karşı davacı … adına tescil edilmesine bir itirazının olmadığı hatta tescil işlemlerini şirket adma bizzat yönettiği, dosya içeriğinde davacı tarafın … ibaresini marka başvurusundan önce kullandığına yönelik bir delilin olmadığı gerçeği karşısında somut olay açısından davacı karşı davalı tarafın … ibaresinin gerçek hak sahibi olduğu hususunda yeterli kanaate ulaşılamadığı belirtilmiştir.
556 sayılı KHK’nın 8/5 fıkrası uyarınca başkasına ait kişi isimleri hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. Bu madde hükmü 556 sayılı KHK madde 42 uyarınca aynı zamanda hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmiştir. Somut olayda davacı karşı davalı … soyadının başına isminin ilk harfi eklenmek suretiyle “…” markasının oluşturulduğunu ve bu markanın kullanımının kendisine ait olması gerektiğini iddia etmiştir.
MarkKHK. m. 7 ve 8 e aykırı tescil, marka sahibinin davranışları nedeniyle, markanın mal ve/veya hizmetler için yaygın ad haline gelmesi, kullanım sonucunda tescil edildiği mal ve/veya hizmetlerin niteliği, kalitesi, üretim yeri ve coğrafi kaynağı konusunda halkta yanlış anlama ihtimalinin bulunması,teknik yönetmeliğe aykırı kullanım tescilli markanın hükümsüzlük sebepleridir. Marka tescilinde nispi red nedenlerini düzenleyen 8/5 fıkrası”…tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.” hükmü düzenlenmiştir.
MarkKHK m. 61 hükmünde, m. 9 hükmünde sayılan hallerin de marka hakkına tecavüz teşkil edeceği belirtilmiştir. MarkKHK m. 9/2-(e) hükmünde “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılmasını m. 9/1 hükmü uyarınca yasaklanabileceği ifade edilmiştir.
MarkKHK m. 9/2-(e) kapsamında kullanımın yasaklanması için; işaretin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması, işaretin, kullanılan işaretin tescilli markayla aynı ya da benzer olması, işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısının olmaması gerekir.
Somut olayda davacı/karşı davalı taraf http://….com/tr alan adının terkinini istemiştir. İnternet sitesi incelendiğinde bu site üzerinden markanın tanıtımının yapıldığı, satılan ürünlerin sergilendiği hatta özel mücevher tasarımı için sipariş alınabileceğinin belirtildiği ve iletişim adresinin yer aldığı; bu kapsamda işaretin, internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde marka sahibi”ne tanınan haklara ilişkin olup davacı/karşı davalının bu aşamada “…” ibaresini içeren tescilli bir markası bulunmamaktadır. Bu bağlamda davacı/karşı davalının tescilli marka alan adında kullanıldığı görülmüştür. Alan adının http://vww….com/tr/ olduğu, alan adının gövdesinin “…” olduğu ve sitede “…” markasının yer aldığı, dolayısıyla kullanılan işaretin tescilli markayla aynı ya da benzer olması şartının da somut olayda var olduğu tespit edilmiştir. MarkKHK m. 9/2-(e) hükmü kapsamında alan adının terkini için gereken son unsur ise işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısının olmamasıdır. … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının gerçek hak sahibi …’dir.
Şirketin bu işareti kullanmaya hakkı bulunmaktadır. Davacı/karşı davalı tarafça davalı dilekçesinde her ne kadar 556 sayılı KHK’nın 9. maddesindeki haklardan bahisle www…..com.tr alan adının terkin edilmesi talep edilmiş ise de anılan hüküm “tescilli sahiplerine tanınan haklardan istifade ederek çeşitli fiillerin durdurulmasını talep etme ve bu kapsamda alan adının terkinini isteme yönündeki taleplerinin hukuki dayanağı bulunmamaktadır. http://www….com.tr/ alan adının … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının gerçek hak sahibi olan … tarafından kullanılabileceği, alan adının terkin edilmesini gerektirir bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı/karşı davalı tarafça dava dilekçesinde gerçekleştirildiği iddia edilen davranışlar incelendiğinde; davacı/karşı davalının davalı/karşı davacı şirketin kuruluşunda ya da kurulmasının ardından yönetim kurulu üyesi olarak yetkili ya da yetkisiz olarak gerçekleştirdiği davranışlar şirketler hukuku problemi teşkil etmekte olup, bu haliyle marka hakkına tecavüz oluşturmamaktadır. Davacı/karşı davalının babası … tarafından kurulan dava dışı … şirketi tarafından “…’…” markasının davaya konu “…” markası ile aynı sınıflarda tesciline ilişkin başvuru yapılmış ise de, davalı/karşı davacı taraf 25.12.2016 tarihinde işbu başvuruya itiraz etmiştir. Bu noktada işbu markaya yönelik tescil başvurusu, tek başına marka hakkına tecavüz teşkil etmez, markanın yukarıda sayılan şekillerde kullanılması gerekir.
Davalı/karşı davacı ayrıca davacı/karşı davalı …’ın “…” markasını şirket dışındaki şahsi işlerinde kullandığını ifade etmiştir. Bu kapsamda davacı/karşı davalının instagram hesabında “…” markasını kullandığı ifade edilmiştir. Yapılan incelemede ve davacı/karşı davalının, davalı/karşı davacı şirketin paylarının yarısının sahibi olduğu ve yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu görülmüş, instagram sayfasında davalı/karşı davacıya ait ürünlerin paylaşılması suretiyle markanın reklamının yapıldığı, markanın davacı adına ticari olarak kullanılmadığı anlaşılmıştır. Davacı/karşı davalı tarafın kullanımının MarkKHK m. 61 ’de belirtilen hallerin kapsamına girmediği görüldüğünden davacı/karşı davalı kullanımının marka hakkına tecavüz teşkil etmediği tespit edilmiştir.
Toplanan deliller hüküm kurmaya yeterli ve elverişli bilirkişi ek ve kök raporu ışığında davalı şirket adına tescilli … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının gerçek hak sahibinin … olduğu, davalı/karşı davacı şirket adına yapılan marka tescillerinin işbu davadaki iddialar bakımından hukuka uygun olduğu, davacı/karşı davacının hükümsüzlük iddiasının mesnetsiz olduğu, markaların hükümsüzlüğünü gerektirecek bir durumun bulunmadığı, davalı/karşı davacı şirketin “http://www….com.tr alan adı kullanımının hukuka uygun olduğu, alan adının terkinini gerektirecek bir durumun bulunmadığı, …’ın şirketin yönetiminden uzaklaştırıldığı için markanın sicilden terkinini talep ettiği bu durumun şirketin iç hukukuna ilişkin olduğu ve şirketler hukuku çerçevesinde çözülmesi gerektiği, davacı/karşı davalının şirket yönetiminden uzaklaştırılmasının markanın davalı/karşı davacı şirkete aidiyetine etki etmeyeceği, davacı/karşı davalı tarafından gerçekleştirilen fiillerin, MarkKHK’da tecavüz teşkil eden kullanımlara dahil olmadığı, bu kapsamda marka hakkına tecavüzden söz edilemeyeceği ve bu doğrultuda bir tazminat hakkının doğmayacağı anlaşılmakla asıl davada marka hükümsüzlüğü taleplerinin ve karşı davada tecavüz ve tazminat taleplerine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
Asıl davada;
1-Davacı … tarafından davalı … aleyhine açılan davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 35,90 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 6,70 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Karşı davada;
1-Davacı … Anonim Şirketi tarafından Davalı … adına açılan tecavüzün tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat talepli davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 328,45 TL’den karar harcı olan 35,90 TL’nin düşülmesine, kalanı 292,55 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına maddi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına tecavüz talebine ilişkin 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair verilen karar, hazır bulunan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okundu, usülen anlatıldı. 26/04/2018

Katip
Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.