Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/110 E. 2020/175 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/110
KARAR NO:2020/175

DAVA:Marka Tecavüzünün Tespiti, Men’i, Durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ:10/05/2016
KARAR TARİHİ:05/03/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzünün tespiti, men’i, durdurulması, maddi ve manevi tazminat talepli asıl ve birleşen davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, … isminin … yılından beri ülkemizde çiçekçilik alanında faaliyet gösteren bir aile geleneğini ve markayı temsil ettiğini, markanın 1998 yılında müvekkilinin babası İstirati … tarafından tescil edildiğini, hali hazırda müvekkilinin …. A.Ş. ve … Tic. A.Ş. ile ortak marka hakkına sahip olduğunu, ayrıca müvekkilinin … … ibaresini içeren logoyu da kendi adına … numarası ile tasarım olarak tescil ettirdiğini, dava konusu … markasının davalı … ve onun aile üyelerinin ortak olduğu … İnşaat tarafından ticari amaçla kullanıldığını ve bu durumun marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalılara ait “… Cad. No:…” adresinde bulunan ve … isimli çiçek dükkanında müvekkilinin logosunun yer aldığı tabelanın kullanıldığını, ayrıca markanın sticker ve kartvizitlerde de kullanıldığını, kesilen fişlerde … isminin yazdığını, kredi kartı ile yapılan satışlarda tahsilat makbuzlarında … İnşaat yazdığını, söz konusu bu iki şirkete davalı …’ın çocukları olan … ve …’nın ortak olduğunu ve tescilli markayı hukuka aykırı biçimde kullandıklarını, davalıların suç teşkil eden eylemlerinin cezalandırılması için … Cumhuriyet Başsavcılığının … numaralı dosyası ile soruşturma başlatıldığını, savcılık soruşturmasında … tarafından “… markasının kullanım hakkına sahip …’ten 10/09/2009 tarihli marka kiralama protokolü ile … markasını kullanma hakkını devraldıklarına” ilişkin savunma yapıldığını, bunun üzerine savcılık tarafından ortak marka sahipleri arasında imzalanan Marka Kullanma Sözleşmesi Teknik Yönetmeliğinde marka kullanım hakkının devredilemeyeceğine ilişkin hüküm içermesi sebebiyle devir işleminin irdelenmesinin hukuki mesele niteliği taşıdığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, müvekkilinin markanın 2/3 üne sahip olduğunu, ortak marka sahipleri arasında imzalanan Marka Kullanma Sözleşmesi Teknik Yönetmeliğinin 4.6 ncı maddesinde markalara ait kullanım hakkının hiçbir şekilde devredilemeyeceğine ilişkin düzenleme olduğunu, bu nedenle davalıların marka kullanım hakkını devir almasının geçersiz olduğunu, davalı iki şirketin yönetim kurulu üyesi ve yetkilisi olan … ile …’nın babaları … ile birlikte daha önce ortak markanın sahiplerinden olan … Tic. A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeliğini yaptıklarını, markanın lisans sözleşmesine konu edilemeyeceği hususlarını içeren Teknik Yönetmeliğe taraf olan … yönetiminde görev almış kişilerin bu teknik yönetmelikten ve getirdiği şartlardan haberdar olmamasını imkansız olduğunu, buna rağmen markanın kullanım hakkının kendilerine verildiği iddiasının öne sürüldüğünü, davalıların markanın devredilebilme imkanının olmadığını bile bile bu iddiada bulunmalarının kötü niyetli olduğunu, ayrıca yine davalılar tarafından kullanılmakta olan … isimli internet sitesinde de müvekkiline ait logo ve markaların kullanıldığını, …. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş. sayılı dosyasından yaptırılan bilirkişi incelemesinde sitenin … adına kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, sitede yer verilen iletişim bilgilerinde dava konusu “… Cad. No:…” adresinin yer aldığını, bu nedenle internet sitesine de erişimin engellenmesi gerektiğini iddia ederek marka hakkına tecavüzün tespiti ile … isimli internet sitesinin erişiminin engellenmesine, marka üzerinde 2/3 hakka sahip olan müvekkili için şimdilik 50.000 TL maddi, 50.000 manevi tazminata hükmedilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının dava dilekçesinde dayandığı tüm delillerin hukuka aykırı olarak elde edildiğini, hukuka aykırı olarak elde edilen deliller ile ilgili müvekkilleri tarafından şikayet etme hakkının saklı tutulduğunu, davacı …’nin tek başına somut olaya konu davayı açmak için dava ehliyetine sahip olmadığını, ilgili marka dosyaları incelendiğinde … … ve … markalarının … ve … ile birlikte ortak olduğunu, davacının yaptığı şikayetin takipsizlik ile sonuçlandığını, dava dosyasında …’ın davacı olarak gösterilmesinin hiçbir dayanağının olmadığını, …’ıın marka ihlaline yönelik tek bir fiilinin olmadığını, … isimli internet sitesinin işletmecisi ve sahibinin … firması olduğunu, …’ın sadece bir dönem şirketi temsil ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA:
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhinde, müvekkiline ait tescilli … isimli markasını ve logosunu, davalı şirketlerin iş yerlerinde, tabelalarında ve stickerlarında kullanarak haksız kazanç elde etmesi nedeniyle, davalıların haksız fiillerinin tespiti, tecavüzden doğan hukuka aykırılığın ortadan, tabelanın kaldırılması, marka ve logoyu taşıyan ürünlerin toplatılması, ve internet sitelerine erimişin engellenmesi, 1,00 TL maddi 1,00 TL manevi tazminat talebi ile birlikte öncelikli olarak, dosyanın …. FSHHM’nin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini istediği, yapılan dosya incelemesinde davalıların aynı olduğu, iddia edildiği üzere aynı markalara dayalı aynı fiillerden kaynaklanan ve aynı nitelikteki uyuşmazlığın dava konusu olarak belirtildiği, dilekçe ekinde sunulan marka tescil belgelerinde görüldüğü üzere aynı markaların birleştirme talep edilen dosya davacısı ile dosyamız davacısının iştirak halinde sahibi oldukları, dolayısıyla yine dava dilekçesinde belirtiği üzere dosyalar arasındaki uyuşmazlığın birebir aynı olduğu, markaların hak sahipliği sebebi ile işbu davanın ek dava niteliğinde açıldığı anlaşılmakla, usul ekonomisi de nazara alınarak, birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor ve ek raporlar alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli markanın ….sınıfta 24/12/1999 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “… …” ibareli markanın ….sınıfta 24/12/1999 tarihinde tescil edildiği ve davacı Evi … ve birleşen dosya davacısı …. A.Ş. Ve dava dışı … Tic. A.Ş. adına tescil edilmiş olduğu tespit edilmiştir.
… tescil nolu “…” ürün adlı … sınıfında 05/02/2014 tarihinde tescil edildiği ve … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
…. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasından alınan raporda, “… isimli internet sitesinin alan adı kayıtları ve işletenlerinin tespiti amacıyla yapılan incelemede site kaydı ve işletmecisinin … ve … San. ve Tic. Ltd. Şti. olduğu, sitede sol üst köşede … markasını taşıyan logonun kullanıldığı, sitede çiçek satışının yapıldığı, … …, … ve … çiçek konu başlıklarının kullanıldığı, tarihçe bölümünde yer alan açıklamaların … isimli sitedeki tarihçe bölümü ile aynı olduğu” tespit edilmiştir.
… Cumhuriyet Savcılığının … nolu soruşturma dosyası; 22/01/2012 tarihli Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair verilen Kararda … tarafından “…” markasının kullanım hakkına sahip …’den 10/09/2009 tarihli marka kiralama protokolü ile … markasını kullanma hakkını devraldıklarına ilişkin savunma yapıldığını, bunun üzerine savcılık tarafından ortak marka sahipleri arasında imzalanan Marka Kullanma Sözleşmesi Teknik Yönetmeliğinde marka kullanım hakkının devredilemeyeceğine ilişkin hüküm içermesi sebebiyle devir işleminin irdelenmesinin hukuki mesele niteliği taşıdığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
…. Noterliği tarafından … yevmiye numarası ile onanmış Marka Kullanma Sözleşmesi Teknik Yönetmeliği; imzalanan Marka Kullanma Sözleşmesi Teknik Yönetmeliğinin 4.6 ncı maddesinde markalara ait kullanım hakkının hiçbir şekilde devredilemeyeceğime ilişkin düzenleme olduğu görülmüştür. Ayrıca aynı yönetmeliğin 4.3 üncü maddesine göre marka hakkına tecavüz davalarının ortaklarca müştereken açılması gerektiği fakat bu durumun zorunlu dava arkadaşlığı olarak nitelendirilemeyeceği, hak sahiplerinden birinin yasal süreci başlatma ve devam ettirme hakkı olduğu, diğer hak sahiplerinin bu yasal sürece katılabileceği kaleme alınmıştır.
Mahkememizce alınan 20/12/2016 tarihli raporda bilirkişiler, somut olaya konu … markalarına ilişkin olarak imzalanan Marka Kullanma Sözleşmesi Teknik Yönetmeliğinin 4.3 üncü maddesine göre marka hakkına tecavüz davalarının ortaklarca müştereken açılması gerektiği fakat bu durumun zorunlu dava arkadaşlığı olarak nitelendirilemeyeceği, hak sahiplerinden birinin yasal süreci başlatma ve devam ettirme hakkı olduğu, davalılar tarafından … markasının kullanılmasını meşru kılan herhangi bir sözleşme sunulmadığı, davalı tarafın işyerinde yer alan tabelada, sair tanıtım malzemelerinde ve …, … ibareli internet sitelerinde … ve … nolu … markasının ayırt edilemeyecek derecede benzerinin kullanılması sebebiyle davacı tarafın 556 sayılı KHK’dan kaynaklı marka haklarının ihlal edildiği, davalı tarafın davacı tarafa ait … nolu tasarımın ayırt edilemeyecek derecede aynısını ticari amaçla kullanması sebebiyle davacı tarafın 554 sayılı KHK’dan kaynaklı haklarının ihlal edildiği, davacının maddi ve manevi tazminat haklarının oluştuğu, fakat; davacı tarafından yoksun kalınan kazancın, davalıların marka kullanmak yoluyla elde ettiği kazancın hesaplanması yoluyla tespitinin istenildiği, bu hesaplamaların yapılabilmesi için davalıların ticari defter ve belgelerinin dava dosyasına ibraz edilmesi veya adı geçen belgelerin yerinde incelenmesi sonucunda kesin bir hesaplamanın yapılabileceği, hususlarında kanaat bildirmişlerdir.
Mahkememizce yapılan 07/02/2017 tarihli oturum 3 nolu ara kararı uyarınca bilişim uzmanı bilirkişi ve muhasip bilirkişiden internet üzerindeki kullanımlardan dolayı davalının elde ettiği karın tespit edilmek üzere rapor alınmasına karar verildiği, ek raporun sunulduğu anlaşılmıştır.
Alınan 23/10/2017 tarihli ek raporda, davalı şirketlerin elde edilebilen Kurumlar Vergisi Beyannameleri ve eklerine göre ve marka ürünlerinin açıkça belirlenemediği bu nedenle bir oran belirlenmek suretiyle yapılan hesaplamalar neticesinde 2/3 marka hakkına sahip davacının 2011-2016 yıllarına ait 215.810,18 TL kardan yoksun kaldığı, kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan 30/11/2017 tarihli oturum 1 nolu ara kararı uyarınca 19/12/2017 tarihinde oluşturulan ara karar ile tarafların itirazları üzerine ek rapor alınmasına karar verildiği ve ikinci ek raporun sunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan 05/03/2018 havale tarihli ikinci ek raporda, ek raporda yapılan hesaplamalar kardan yoksun kalınması şeklinde yapılmış, davalı firmaların şirket isimlerinden de anlaşılacağı üzere, dava konusu marka ürünlerin dışında da ürün satışı yaptığı, markalı ürün satışlarının tam olarak tespitinin sağlanamadığı göz önüne alınarak markalı ürün satışlarını %60 olarak hesaplandığı, buna göre hesaplamaların yapıldığı ve davacının 2015-2016 yıllarına ait 215.810,18 TL tutarında kardan yoksun kaldığı, görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Yine mahkememizce yapılan 15/05/2018 tarihli oturum 4 nolu ara kararı uyarınca yeniden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, raporun sunulduğu anlaşılmıştır.
Alınan 22/10/2018 tarihli üçüncü ek raporda, dava dışı firmadan istenen yazıya verilen cevabi yazı ekindeki satış faturaları fotokopi çıktılarının resmi belge olarak kabul görmemesine karşın, bulunan satış tutarlarının daha önce kök raporda adı geçen firmaya ait bulunan 16.647.443,98 TL satış tutarları içinde bulunduğunun anlaşıldığı, kök raporda hesaplamalar sonucunda bulunan davacının kardan yoksun kaldığı tutarın 215.810,18 TL olduğu, hususlarında görüşlerini yineledikleri anlaşılmıştır.
Dava 556 ve 554 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına ve tescilli tasarıma tecavüzün tespiti, men’i, durdurulması, maddi ve manevi tazminat talepli asıl dava ile 6769 sayılı SMK hükümleri kapsamında açılmış marka tecavüzünün tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat talepli birleşen davaya ilişkindir.
Gerek 556 sayılı gerekse 554 sayılı KHK 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 10.01.2017’de Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla beraber yürürlükten kalkmıştır. Bu doğrultuda derdest davalara hangi mevzuatın uygulanacağının açıklanması zarureti doğmuştur. Kanunlar kural olarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar; ancak kanunun geçmişe etkili olarak uygulanacağına ilişkin bir hüküm ihdas edilmiş ise kanun geçmişe etkili olarak uygulanabilir. Kanunun yürürlüğü düzenleyen 192. maddesinin “a” ve “b” bendinde yer alan ileri yürürlük hükümleri istisna olmak üzere, kanunun diğer hükümlerinin SMK’nın yayımı tarihinde yürürlüğe girecek olup; SMK’nun geçmişe etkili olarak uygulanmasına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla yürürlüğe girdiği 10.01.2017’den itibaren ileriye etkili olarak uygulanacağı görülmüştür. Bu doğrultuda SMK’nın, yürürlüğe girmesinden önce ikame edilen ve takiben anılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği sırada derdest olan ve söz konusu Kanun’un yürürlük tarihinden önce gerçekleşen olaylara yönelik davalara SMK değil KHK uygulanacaktır. Somut olaya dönüldüğünde asıl davanın 556 ve 554 sayılı KHK hükümlerinin uygulanacağı karşı dava yönünden ise dava tarihi itibarı ile SMK hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-Marka Hukuku Kapsamında Değerlendirme;
Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (MarkaKHK) 21/01/2009 tarih ve 5833 sayılı Kanunla değişik 61. maddesinin (a) bendine göre, marka sahibinin izni olmaksızın markayı 9. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmiştir.
MarkaKHK 61 uyarınca; aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: a)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c)Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak. e)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Somut olayımızda davacı tarafından marka hakkının ihlal edilmekte olduğu iddia edilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde davalılara aleyhine yapılan şikayet sonucu yapılan savcılık soruşturmasında … tarafından “… markasının kullanım hakkına sahip …’ten 10/09/2009 tarihli marka kiralama protokolü ile … markasını kullanma hakkını devraldıklarına” ilişkin savunma yapıldığını ileri sürmüş ve bunun üzerine savcılık tarafından ortak marka sahipleri arasında imzalanan Marka Kullanma Sözleşmesi Teknik Yönetmeliğinde marka kullanım hakkının devredilemeyeceğine ilişkin hüküm içermesi sebebiyle devir işleminin irdelenmesinin hukuki mesele niteliği taşıdığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini ifade etmiştir. Davalılar vekilinin cevap dilekçesine bakıldığında bu konuda bir savunma yapılmadığı gibi adı geçen protokolün dava dosyasına sunulmadığı görülmüştür. Dosyaya gönderilen savcılık dosyasının örneği incelendiğinde de herhangi bir protokolün sunulmadığı görülmüştür. Adı geçen protokolün geçerli olduğu kabul edilse bile protokolü imzaladığı iddia, edilen …’ın markanın sahiplerinden … Tic. A.Ş.’nin de yetkilisi olması sebebiyle; marka sahipleri arasında imzalanan Marka Kullanma Sözleşmesi Teknik Yönetmeliğinden haberdar olduğunun kabulünün gerektiği, aksini kabul etmek basiretli tacir ilkesi ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı sonucuna ulaşılmış, Marka Kullanma Sözleşmesi Teknik Yönetmeliğinin 4.6 ncı maddesinde markalara ait kullanım hakkının hiçbir şekilde devredilemeyeceğine ilişkin düzenleme ışığında var olduğu iddia edilen marka kiralama protokolünün taraflar arasındaki organik bağ dürüstlük kuralı gereği geçersiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu çerçevede davalılar tarafından … markasının kullanımını meşru kılan herhangi bir sözleşme dava dosyasına sunulmadığından davalılara ait “… Cad. No:…” adresinde bulunan ve … isimli çiçek dükkanında … markasının haksız ve hukuka aykırı olarak kullanılması sebebiyle davacı tarafın 556 sayılı KHK’dan kaynaklı haklarının ihlal edildiği anlaşılmıştır.
Davacı taraf dava dilekçesinde davalı tarafın … isimli alan adını kullanmasının marka haklarını ihlal ettiğini iddia etmektedir. Bilindiği üzere Marka KHK 61 inci maddesinin e bendi uyarınca bir işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması da marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir.
Google arama motoruna … yazıldığında … isimli alan adına yönlendirildiği tespit edildiği, sahiplik bilgileri ve sunulan rapor içeriği dikkate alındığında anılan mevzuat kapsamında bu yönden de markaya tecavüz şartlarının oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır.
2-Tasarım Hukuku Kapsamında Değerlendirme;
554 sayılı Endüstriyel Tasarımların korunması hakkında KHK’da 3. maddesinde tanımlar kısmında “Tasarım” bir ürünün tümü, veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu “bütün” olarak tanımlanmıştır. Endüstriyel Tasarım Hukuku’nda korunan “dış görünüm”dür. Bu görünüm, bir ürünün veya ürün parçasının; ürün üzerindeki süslemenin çizgilerinin, renklerinin, dokunun, malzemenin, esnekliğin ve bunun gibi insan duyularıyla algılanabilen unsur ve özelliklerin; bunların tamamının veya bir kısmının, bileşiminin ya da takımının görünümüdür.
Bir tasarımın tescil şartları olan “yenilik” ve “ayırt edicilik” özellikleri o tasarımın koruma kapsamının sınırlarının belirlenmesinde ölçüt olarak kullanılmaktadır. Tasarımlar arasında “bariz bir benzerlik” olup olmadığının tespiti, detaylı ve teknik bir karşılaştırma yapılmasını zaruri kılmaktadır (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2005, s. 616). 554 sayılı KHK’nın 17. maddesi uyarınca; Tasarımın kullanılması hak ve yetkileri münhasıran tasarım hakkı sahibinindir. Üçüncü kişiler, tasarım hakkı sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarlanan veya tasarımın uygulandığı bir ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, sözleşme yapmak için icapta bulunamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz. Ayrıca; 554 sayılı KHK’nın 48. maddesi uyarınca; Tasarım hakkı sahibinin izni olmaksızın tasarımın aynını veya belirgin bir şekilde benzerini yapmak, üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme akdi için icabda bulunmak, kullanmak, ithal etmek ve bu amaçlarla depolama, elde bulundurmak tasarım hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilmektedir.
554 sayılı KHK Madde 48 uyarınca aşağıda yazılı fiiller tasarım hakkına tecavüz sayılır; a)Tasarım hakkı sahibinin izni olmaksızın tasarımın aynını veya belirgin bir şekilde benzerini yapmak, üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme akdi için icabda bulunmak, kullanmak, ithal etmek ve bu amaçlarla depolama, elde bulundurmak.
Tasarımlar arasında karşılaştırma yapılırken “genel görünümü” bakımından değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Somut olayımızda davalılar tarafından işyerinde kullanılan marka görselleri ile davacı adına tescilli logo tasarımının ayırt edilemeyecek derecede aynı olduğu dikkate alındığında davalılar tarafından aynı zamanda davacı tarafın tasarım hakkının da ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
Marka Hukuku Kapsamında Değerlendirme;
6769 sayılı SMK’nın 7. Maddesine göre; Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. (3)Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. (4)Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez. (5)Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a)Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi. b)Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması. c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
6769 sayılı Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Somut olaya dönüldüğünde; yukarıda asıl davaya ilişkin değerlendirmelerde de belirtildiği üzere davalılar tarafından … markasının kullanımını meşru kılan herhangi bir sözleşme bulunmaksızın “… Cad. No:…” adresinde bulunan ve … isimli işletmede … markasının haksız ve hukuka aykırı olarak kullanılması sebebiyle davacı tarafın izahı yapılan SMK hükümlerinde düzenlenen marka tescilinden kaynaklı haklarının ihlal edildiği, yine tescilli markanın aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılmasının da marka hakkına tecavüz teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
TAZMİNAT TALEPLERİ YÖNÜNDEN;
Asıl Dava Yönünden;556 sayılı KHK’nın Madde 66 – “Marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsar.
Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usulerinden birine göre hesap edilir:
a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre,
b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre,
c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre,
Yoksun kalınan kazancın hasaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur.” hükümlerine amirdir.
Yine 554 sayılı KHK madde 52/2-b de aynı düzenlemeyi içermektedir.
Birleşen Dava Yönünden;6769 sayılı Kanunun “Tazminat” başlıklı 150. maddesinde de ” Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
Marka / Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. SMK 151.maddesi gereğince yoksun kalınan kazancını talep edebilir. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli. (3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur. (4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında 2. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması halinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
Davacının tazminatı Marka KHK’nın 66/b göre hesaplanmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
Gerek mülga KHK’lar gerekse SMK hükümleri dikkate alındığında tazminat hesabında paralel düzenlemeler yer aldığı, dosya kapsamı itibarı ile ayrı hesaplama yapılamayacağı bütünlük arz eden ve hem markaya tecavüz hem de tasarım tecavüzünü içeren davalıların kullanımlarının ayrıştırılmasının mümkün olmadığı dikkate alındığında hem asıl hem birleşen dava yönünden taleplerin 556 sayılı KHK 66/2-b, 554 sayılı KHK madde 52/2-b ve SMK 151/2-b kapsamında hesaplanmak suretiyle müşterek müteselsil sorumluluğa gidilmesi gerektiği izahtan varestedir.
Davacının davalıların elde ettiği net kazanca dayalı tazminat talebi yönünden bilirkişi raporlarında; hesaplamanın şirketin gelire göre belirleneceği bir mal ve hizmet ticaretinde gelir sağlayan tek unsurun marka değeri olmadığı, uygulanan pazarlama teknikleri, insan kaynakları, kullanılan araçlar, organizasyonun etkinliği ve satış sonrası hizmetleri gibi faktörlerin ciroyu etkileyeceği ayrıca gelirin belirlenmesinde giderler ve karlılık oranı da etkileyebileceği, o nedenle burada yapılması lazım gereken davalıya ait tecavüzün vukuu bulduğu tarihler arasındaki satışlara ait faturaların incelenmesi ve bunların içinde dava konusu satış faturalarının ayrıştırılması gerektiği, davacı tarafın maddi tazminat istemi, davalıların bu markayı kullanmakla sağladığı kazancın tespitini gerektirdiği için, davalıların söz konusu markalı ürünlerden ne kadar sattığı değil bu ürünlerden ne kadar kar sağladığının önem kazandığı, bunun için davalının gelir tablosundan kar marjı belirlenerek, bu oran dava konusu markalı ürünlerin satışlarına uygulanacağı, kar marjının “faaliyet karı/net satışlar” oranı ile bulunacağı, iş hacmi rantabilitesi olarak da anılan bu oranın bir işletmenin esas faaliyetinin ne kadar karlı olduğunu da ortaya koyduğu, bu oran satış fiyatındaki değişikliklerden, satılan malın maliyetinden, satış ve yönetim giderlerindeki değişmelerden ve satışların bileşimindeki değişikliklerden yıllar itibariyle etkilenen bir oran olduğu tespitleri yer almaktadır.
Yapılan inceleme ve hesaplamalara göre; davalı … San. Tic. Ltd. Ştinin 2011-2016 yıllarında dava konusu markalı ürünlerin toplam cironun %60 olduğu kabulü ile toplam: 16.647.443,98x%60=9.988.466,39 TL satış yapıldığı, davalı şirketin 2016 yılında zarar ettiği, davalılar için bağlı oldukları Vergi Dairelerinden gönderilen Kurumlar Vergi beyannameleri, bilançolar ve gelir tabloları bilgilerine göre hesaplanan yoksun kazançla ilgili hesaplanan 2011-2016 yılları arası kar tutarları, …Ltd.Şti.= 168.913.52 TL; … A.Ş =154.801,75 toplamda 168.913,52 + 154.801,75 = 323.715,27 TL olduğu, asıl davada davacıların markanın 2/3 hakkına sahip olduğu için hesaplanan kar tutarı = 323.715,27 x2/3 = 215.810,18 TL olarak kabul edilebileceği, bu hesaplama üzerinden birleşen dava yönünden ayrıştırıldığında 107.905,09 TL olarak hesaplanabileceği anlaşılmıştır.
Dosya incelendiğinde mali incelemeye ilişkin tespitlerin davalı tarafça ticari defterlerin sunulmaması sebebiyle net olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığının belirtildiği, davalının defter ihtaratına rağmen defterleri ibrazdan kaçındığı, şu hale göre net bir hesaplama yapılmasının mümkün olmadığı gibi HMK 222 gözetildiğinde davacının zarara yönelik iddiasını ispatladığının kabulünün gerektiği, esasen bu tür davalar açısından net bir tespitin mümkün olmadığı gözetildiğinde TBK 50 maddesi gereği zararın takdiren belirlenmesi gerektiği sunulan vergi dairesi kayıtları, davalıların yıllık ciroları ve dosya kapsamı gözetildiğinde hisse durumu itibarı ile her davacıya markaya tecavüze dayalı takdir edilecek olan tazminat miktarının talep olunanın üzerinde olması gerektiği, asıl davada davacıya ayrıca tasarım tecavüzünden kaynaklı ek tazminat takdirinin de gerektiği değerlendirilmiş olup, talep edilen miktarla sınırlı olmak üzere maddi tazminat taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacılar vekili ıslah dilekçesinde özetle, bilirkişi raporunda yoksun kalınan kazanç toplamının 323.715,27 TL olarak hesaplandığı, davaya konu markanın 2/3 hakkına sahip olan davacıların 2011-2016 yıllarına ait 215.810,18 TL kardan yoksun kaldıklarının tespit edildiğini, bu nedenle davalarını maddi tazminat miktarı ve uygulanacak faiz yönünden ıslah ederek, 215.810,18 TL kazancın davalılarca 2011 yılında elde edilen kısmı için 2011 yılından itibaren; 2012 yılında elde edilen kısmı için 2012 yılından itibaren; 2013 yılında elde edilen kısmı için 2013 yılından itibaren; 2014 yılında elde edilen kısmı için 2014 yılından itibaren; 2015 yılında elde edilen kısmı için 2015 yılından itibaren ve 2016 yılında elde edilen kısmı için 2016 yılından itibaren uygulanacak ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacı müvekkillerine verilmesini talep ettiği, 14/11/2019 tarihli celsede tazminat taleplerinin her iki davacı yönünden eşit olduğunu bildirdiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde asıl dava yönünden davalıların herhangi bir hakka dayalı olmaksızın davacının hissedar olduğu markaları ve davacıya ait tescilli tasarımı izinsiz bir şekilde işletmesinde ve piyasaya sunduğu ürünlerde ve internet sitesi alan adından kullandığı bu kullanımların izahı yapılan mülga KHK lar kapsamında markaya tecavüz ve tasarıma tecavüz teşkil ettiği anlaşılmakla davalıların kullanımlarının davacının hak sahibi olduğu marka ve logoya (tasarım) tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, bu kapsamda davacının hak sahibi olduğu … ibareli ve logosunu içeren davalılara ait kullanımların durdurulmasına, marka ve logoyu taşıyan ürünlerin toplatılarak masrafları davalılara ait olmak üzere imhasına, bu ibareyi taşıyan ve davalılar uhdesinde bulunan tabelalar vs tanıtım evraklarının toplatılarak kaldırılmasına, … ve … sitelerine erişimin engellenmesine, karar vermek gerekmiş, maddi tazminat yönünden zararın net bir şekilde tespitinin mümkün olmadığı, TBK 50 maddesi gözetildiğinde talep olunan tazminatın yerinde olduğu, manevi tazminat yönünden de izahı yapılan mevzuat kapsamında yasal şartların oluştuğu, davalıların eyleminin ağırlığı hak ve nesafet gözetildiğinde talep olunan miktarın yerinde olduğu sonucuna ulaşılmış asıl davanın maddi tazminat yönünden taleple bağlı kalınmak kaydıyla tümden kabulüne karar vermek gerekmiş yine birleşen dava yönünden de SMK düzenlenen ve izahı yapılan hükümler karşısında davalıların kullanımlarının markaya tecavüz teşkil ettiği, maddi tazminata ilişkin değerlendirmelerin birleşen dava için de geçeli olduğu ve manevi tazminat şartlarının oluştuğu talep edilen miktarların hak ve nesafet gözetildiğinde tümden kabulünün gerektiği kanaatiyle yine maddi tazminat yönünden taleple bağlı kalınarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl davada: Davacının açmış olduğu davanın KABULÜ ile, davalıların kullanımlarının davacının hak sahibi olduğu marka ve logoya (tasarım) tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE, DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, bu kapsamda davacının hak sahibi olduğu … ibareli ve logosunu içeren davalılara ait kullanımların DURDURULMASINA, marka ve logoyu taşıyan ürünlerin toplatılarak masrafları davalılara ait olmak üzere İMHASINA, bu ibareyi taşıyan ve davalılar uhdesinde bulunan tabelalar vs tanıtım evraklarının toplatılarak KALDIRILMASINA, … ve … sitelerine ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE,
-Davacının maddi tazminat talebinin KABULÜ ile, taleple bağlı kalınarak 107.905,09 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
-Davacının manevi tazminat talebinin KABULÜ ile, 50.000,00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 10.786,49 TL karar harcından peşin yatırılan 1.707,75 TL ve 2.831,62 TL ıslah harcının mahsubu ile kalan 6.247,12 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tecavüz talebine ilişkin 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maddi tazminat talebine ilişkin 14.200,98 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca manevi tazminat talebine ilişkin 7.300,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
-Davacı tarafından yapılan: 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 591,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.591,70 TL ve 4.568,57 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 7.160,27 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
2-Birleşen davada: Davacının açmış olduğu davanın KABULÜ ile, davalıların kullanımlarının davacının hak sahibi olduğu markaya tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE, DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, bu kapsamda davacının hak sahibi olduğu … ibareli ve logosunu içeren davalılara ait kullanımların DURDURULMASINA, marka ve logoyu taşıyan ürünlerin toplatılarak masrafları davalılara ait olmak üzere İMHASINA, bu ibareyi taşıyan ve davalılar uhdesinde bulunan tabelalar vs tanıtım evraklarının toplatılarak KALDIRILMASINA, … ve … sitelerine ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE,
-Davacının maddi tazminat talebinin KABULÜ ile, taleple bağlı kalınarak 107.905,09 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
-Davacının manevi tazminat talebinin KABULÜ ile, 1.00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 7.371,06 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 7.339,66 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tecavüz talebine ilişkin 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maddi tazminat talebine ilişkin 14.200,98 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca manevi tazminat talebine ilişkin 1,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
-Davacı tarafından yapılan, 62,80 TL (peşin+başvuru) harç yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacılar vekilinin yüzüne karşı davalılar vekilinin yokluğunda, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/03/2020

Katip …

Hakim …