Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/62 E. 2018/124 K. 08.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/62
KARAR NO : 2018/124

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü Talepli Asıl Dava ile Marka Hükümsüzlüğü ve Tazminat Talepli Karşı Dava.
DAVA TARİHİ : 18/03/2015
KARAR TARİHİ : 08/05/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hükümsüzlüğü talepli asıl dava ile marka hükümsüzlüğü ve tazminat talepli karşı davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
DAVA
Davacı vekili 16.03.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle, davacının 1982 yılından itibaren elektrik malzemeleri üretimi ile uğraştığını, taraflar arasında … markası ile tescilli ürünler için lisans veren olarak … 49. Noterliğinin … tarihli lisans sözleşmesinin imzalandığını, davalının … markasını kendi adına tescil ettirmeye yönelik başvurularda bulunduğunu, müvekkili tarafından buna itiraz edildiğini, sonrasında davalının müvekkilinin markası ile karıştırılma ihtimali olan yeni … ibareli başvurularının bulunduğunu, davalının sözleşmeyi ihlal ettiğinden bahisle haklı nedenle … 14. Noterliğinin … tarihli fesih bildirimi ile sözleşmenin feshedildiğini, müvekkilinin … numaralı … ve … numaralı … ve diğer tescilli markalarının bulunduğunu, davalı marka tescillerinin iltibasa yol açtığını, tarafların hizmet alanlarının aynı olduğunu, markaların 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 8/1-b hükümlerine aykırı olduğunu, müvekkili şirketin markayı ilk defa kullanan ve ayırt edicilik kazandıran markanın hak sahibi olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, davalıya akrabalık bağı nedeni ile güven duyularak sözleşme akdedildiğini, ama davalının bu güvene aykırı davrandığını, …, … ve …, … Elektrikli Kontrol Sistemleri+şekil, …+şekil, …, … markalarının hükümsüzlüğünü talep ettiklerini, delillerden … markasının aynen tescil edildiğini, bu markaların iltibas oluşturduğunu, ortalama tüketiciler açısından markaların aynı olduğunu düşündürebileceğini, davalının markadan haksız yararlandığı için bu markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesi gerektiğini talep etmiştir.
CEVAP
… şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilin söz konusu markaları 1996 yılından beri kullandığını ve … markasının hak sahibinin müvekkili olduğunu, davacının … markasını hiç kullanmadığını, sadece 2001 yılında imzalanan … kelime markası ile ilgili sözleşmeye dayanabildiğini, ancak bu sözleşmenin davacından alınan lisansa bağlı olmayan ve eskiye dayalı fiili kullanımı sözleşmeye dayandırma gayesinden ibaret olduğunu, davacının asıl kullanımının … markasına ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin ise baştan beri … markasını kullandığını, markanın hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu, tarafların eski ortakları arasındaki adi ortaklık ilişkisinin tasfiye edilmediğini, ortaklar … ile …’ün … markasını … numara ile kendi adlarına tescil ettiklerini, davacının … nolu …, … nolu … ve … nolu … markalarının müvekkili şirket markaları ile aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu kanaatine varılırsa davalı başvurularının davacının başvurularından önce yapılması nedeniyle öncelikle onun markalarının iptal edilmesi gerektiğini, davacı tarafından açılan davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, … markasının müvekkili ile özdeşleştiğini, davacının sözleşme feshinin üç ay sonunda etkili olacağını, davacının bu talebinin nedeninin, müvekkilinin hisselerinin yabancı tüzel kişi … S.A.S.’ye devredilmesi sonucunda davacının da hisse satış bedelinden şifahen pay istemesi, bu taleplerinin kabul edilmemesi sonucunda bu davanın açıldığını, belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir.
Davalı yanında Feri Müdahil olarak katılan … vekili dilekçesinde özetle; …’ün davalı şirketin tek hissedarı iken hisselerinin tamamını … şirketine devrettiğini, davacıya ait … nolu markanın tanınmış marka olmadığını, asıl tanınmış olan markaların davalı adına kayıtlı dava markalar olduğu, çünkü davalı adına kayıtlı olan … markalarının 1985 yılınından itibaren eylemli olarak kullanılarak Türkiye özelinde farkındalık yarattığını, markaların 7/b ve 8/b anlamında benzer olmadığını, davacı markalarında yer alan diğer unsurlar ile bütünsel kompozisyon açısından farklı olduklarını, sınıflarının ve emtiaların da aynı olmadığını, davalının gerçek hak sahibi olduğunu, davacı markasının tescil tarihi önce olmasına rağmen gerçek durumun farklı olduğunu, davacı şirketin hakim ortağı … ile davalı şirketin önceki tek ortağı …’ün öz kardeş oldukları, markasal kullanıma iki kardeşin birlikte başladıklarını, … nolu … markasını birlikte tescil ettirdiklerini, önce …, şirketi tek ortaklı olarak kurduğu davalı şirket adına eylemli olarak kullanıldığını, davacı markası ise 31.01.1997 tarihinde tescil edildiği, lisans sözleşmesinin ise 04.10.2001 tarihinde yapıldığını, kardeşlerin tescil ettirdikleri markanın sonradan müddet olmasına rağmen, eylemli kullanımın devam ettiğini, çekişmeli markalarda yer alan … kelimesinin tek başına davalının kötü niyetine neden olmayacağını, davalı tarafından iltibası engellemek için ekler ve farklı kompozisyonlar kullanıldığını, davalının tek gayesinin 1985 yılında tescil ettirdiği markası ve eylemli olarak kullandığı markalarını tescil ettirmek istemesi olduğunu, davacının bu kullanımlara karşı gelmediğini, kullanıma onay verdiğini, biri hariç hepsi için 5 yıllık sürenin geçtiğini, seri marka tescillerinde kötü niyetin söz konusu olmayacağını, aradan geçen 8 sene ile davacı tarafın dava açma hakkının sessiz kalmak suretiyle kaybedildiğini, davalı tarafın eyleminin haksız rekabet oluşturmadığını iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.
KARŞI DAVA
Davalı vekili cevap dilekçesi ile açtığı karşı davas dilekçesinde; davanın kabulüne karar verilmesi halinde, müvekkili şirketin büyük yatırımlarla tanınmış hale getirdiği markalarla ilgili portföy tazminatı hakkı olduğunu, bugünkü piyasa değeri ile sözleşme arasındaki farkın kazanç olarak düşünüldüğünde bu farkın müvekkiline ödenmesi gerektiğini, davalının … nolu …, … nolu … ve … nolu … markalarının müvekkili markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu kanaatine varıldığında iptal edilmesi gerekenin, davalı tescilleri olduğunu, … şirketinin … nolu … ve … sayılı … serisi markalarını kullanmadığının sabit olduğunu, bunları kullandığına dair bir delil sunamadığını, salt lisans sözleşmesi imzalanmasının markanın kullanımı olarak nitelendirilemeyeceğini, fiili kullanım olmadan sadece lisans sözleşmesi imzalanmasının kanunun kullanmama sebebiyle hükümsüzlük hükmünün kanunun dolanılması niteliğinde olduğunu, diğer marka açısından ise lisans sözleşmesinin bulunmadığı, müvekkil şirket markalarının iptaline karar verilmesi halinde davalının portföy tazminatı ödemesi gerektiğini, belirterek … markasına yapılan yatırımlar sebebiyle şimdilik 1.000 TL tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
GEREKÇE
Dava 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü talepli asıl dava olup karşı dava ile davacının bir kısım markalarının hükümsüzlüğü, diğerlerinin kullanmamaya dayalı iptali ve portföy tazminatı taleplidir. Davalı yanında feri müdahil olarak … davaya katılmıştır.
Davacı taraf dava dilekçesinde, davalı tarafından tescil edilen … numaralı … … numaralı …, … numaralı …, … numaralı … elektrikli kontrol sistemleri + şekil, … numaralı Unsan + şekil … numaralı …, … numaralı … markalarının KHK 7/b, 8/b ve 35 gereğince kötü niyetli olarak tescil edildiği iddiası ile hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
Davalı şirket ise markalarının tescil edildiğinin davacı tarafından bilindiğini, markalar üzerinde davalı tarafa süresiz olarak inhisari lisansın verildiğini, … kelimesi üzerinde gerçek hak sahibinin davalı taraf olduğunu iddia ederek davanın reddini, karşı dava olarak da davacı markalarının iptali, hükümsüzlüğü ve tazminat talep etmiştir.
Tarafların marka tescil belgeleri getirtilmiş ve incelendiğinde markaların seri marka niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Hükümsüzlüğü istenen markalar aynı kaynak unsurdan oluşmuş ve benzer sınıflarda tescil edilmiştir. Davacı tarafın dayanak gösterdiği markalarından bazıları davalı tescil tarihinden sonraya aittir.
Dosyaya gelen marka tescil belgeleri ve ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, … ve … kardeşler tarafından kurulan … Limited Şirketi … Tic. A.Ş. 1982 yılından bu yana elektrik malzemeleri üretimi yaptığı ve aile soyadlarının birleşimiyle oluşturdukları … markasını 13.8.1985 tarihinde … sayı ile kendi adlarına tescil ettirdikleri görülmektedir. Ayrıca … markasını da 28.3.1988 tarih ve … sayı ile kendi adlarına tescil ettirmiş ve iki şirkette yönetici ortak olarak faaliyetlerine devam etmişlerdir. Aralarında … 2. Noterliğinden … tarihli Ortak Marka Kullanım sözleşmesi düzenleyerek marka haklarından ortaklaşa yararlanılacağı kararlaştırılmış ve “… Serisi” markasını da 25.2.1992 tarihinde … tescil nosu ile adlarına tescil ettirmişlerdir. … markası müddet olduğundan … markası ile yaptıkları üretimi kurumsallaştırmak için, 27.2.1996 tarihinde davalı … Tic. Ltd. Şti.’yi kurmuşlardır. Şirketin 11.3.1996 tarihinde … … ve … olarak kurulduğu, .. ve … markaları ile faaliyete başlayan kardeşlerin … markasını kullanacak olan şirketi de kurduğu, her iki şirketin kardeşlerin ortaklığında, aynı alanda ama farklı markalarla devam ettiği 27.03.1997 tarihinde, … … şirketindeki hisselerini …’e devrederek şirketten ayrılmış … şirketinde pay sahipliğini devam ettirdiği anlaşılmıştır.
… ve …, … 5. Noterliğinin … tarihli Marka Devir sözleşmesi ile 28.3.1988 tarih ve … sayı ile kayıtlı …, 25.2.1992 tarih ve … sayı ile kayıtlı … Serisi ve … sayı ile kayıtlı … Serisi markalarını Davacı …’a devretmiş, 21.8.1996 tarihinde de … markası da davalı …’a devredilmiştir.
Davacı … şirketi de adına … numaralı … markasını 13.10.2008 tarihinde başvurarak 15.9.2009 tarihinde, … numaralı … markası için 6.10.2009 tarihinde tescil başvurusu yapılmış ve marka 3.9.2010 tarihinde, … numaralı … markası için 6.10.2009 tarihinde tescil başvurusu yapılmış ve marka 12.10.2010 tarihinde, … numaralı … markası 4.11.2011 tarihinde tescil başvurusu yapılmış ve marka 20.11.2013 tarihinde tescil ettirilmiştir.
Davalı şirket ortakları olan … ailesi tüm hisselerini Aralık 2014’te … S.A.S.’a devretmiştir.
Davalı … şirketi, … sayı ile kayıtlı … markasını kendi adına 31.1.1997 tarihinde tescil ettirmiştir. Daha sonra …, 1999 yılında davalı şirketteki paylarını …’e devrederek, davacı şirketteki pay sahipliğini devam ettirmiştir. … şirketi 4.10.2001 tarihli Marka Devir Sözleşmesi ile … nolu …, … nolu … ve … nolu … Serisi markalarını 300 TL bedel ile … şirketine devretmiş, aynı gün taraflar arasında … 49. Noterliğinde … markası için Marka Lisans Sözleşmesi imzalayarak … sayı ile kayıtlı … marka tescil belgelerinde kayıtlı eşyaların tamamına ilişkin 110 TL bedel karşılığında inhisari ve süresiz olarak devri yapılmış, sözleşme ile davalının lisansını aldığı markanın görünüşünü değiştirmeyeceğini, aynen kullanacağını, lisanstan doğan haklarını kısmen ve tamamen devredemeyeceğini taahhüt edilmiştir.
2001 yılından sonra davalı adına … … markasını 12.11.2008 tarihinde tescil ettirmiştir. … numaralı … Elektrik Kontrol Sistemleri şekil markası için 13.3.2008 tarihinde başvurusu yaparak 31.3.2009 tarihinde tescil almıştır. … numaralı …, … numaralı … markası için 9.5.2008 tarihinde tescil başvurusu yapılmış ve marka 1. 7. 2009 tarihinde tescil edilmiştir. … numaralı … Şekil markası için 5.10.2009 tarihinde tescil başvurusu yapılmış ve marka 21.3.2011 tarihinde tescil ettirilmiştir. 2011/101516 … markası için 30.11.2011 tarihinde tescil başvurusu yapılmış ve marka 4.3.2013 tarihinde tescil ettirilmiştir. … … markası için 5.4.2013 tarihinde tescil başvurusu yapılmış ve marka 28.3.2014 tarihinde tescil ettirilmiştir.
Davacı tarafın dayanak gösterdiği diğer markalardan … nolu … markasının koruma tarihi 13.10.2008, … nolu … … markasının koruma tarihi 06.10.2009, … nolu … markasının koruma tarihi 06.10.2009 ve … nolu … markasının koruma tarihi 04.11.2011 tarihidir.
Markaların tescil tarihi davalı tarafa ait … nolu markanın tescil tarihi olan 05.12.2007 tarihinden sonraya aittir. Marka hukukunda marka tescilinin, daha önce tescil edilmiş markaya karşı üstünlük sağlamayacağına ilişkin genel kuralın yanında davacı tarafından sonra tescil edilen markaların tescilli olduğu emtialar arasında davacı tarafından daha eski tarihli markaları ile benzer sınıflar da bulunmaktadır. Bu nedenle davacı tarafın sonraki markaları da “aydınlatma cihazları ve elektrik enerjisi iletim cihazları” açısından önceki markaların serisi niteliğindedir. Diğer sınıflardaki tesciller açısından ise davalı markalarının önceliği bulunmaktadır.
Taraf markaları incelendiğinde davacının … ibareli markaları ile davalının esaslı unsuru aynı … kelimesidir. Taraf markalarının ayırt edici unsurları aynı kelimelerden oluşmaktadır. Davalı markasının markalarının yanına getirilen …, …, …, … ibareleri markalara ayırt edicilik katmamaktadır. … markası, … numaralı tescilli olduğu emtialardan “elektrik enerjisi iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazlan ve araçları” emtiası açısından benzer olduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafa ait .. nolu … … markası, … … markası ve … numaralı markalarının davalı tarafa ait … nolu … markasının tescilli olduğu sınıflar asıl olarak farklı emtialarda tescilli olsa da davalı tarafın bu markası da aydınlatma armatürlerinde de tescillidir. Davacı tarafın önceki tarihli markalarının tescilli olduğu emtialar arasında aydınlatma armatürleri yer almaktadır. Bu emtialar benzerdir.
Davalı tarafın … nolu … markasının ve … nolu … markası genel olarak tamamen farklı sınıfta tescilli olmakla birlikte “emtialarda tescilli olmakla birlikte emtialar arasında elektrik, aydınlatma ürünleri ve bunların parça ve aksesuarları, … nolu marka elektrik malzemeleri açısından benzerdir. … nolu marka da elektrik, aydınlatma ürünleri ile bunların parça ve aksesuarları emtiaları açısından benzerdir. Markalarda yer alan duy ve priz emtiaları yönünde iltibas ihtimali gündeme gelmektedir.
… şirketi tarafından hükümsüzlük konusu markalara ilişkin yapılan ilk tescil tarihi … nolu … … markasına ait 12.11.2008 tarihidir. Davanın açılış tarihi olan 18.03.2015 yılına kadar markanın tescilinden yaklaşık 7 sene geçmiştir. Kötü niyetli başvuruların tespitinde, başvuru sahibinin, markanın tescil edilmesi için başvuruyu yaptığı tarihteki niyeti dikkate alınmalıdır.
… nolu … markası ilk olarak 13.08.1985 tarihinde … ve … adına tescil edilmiştir. … tarafından ayrıca yapılan tescilin bu nedenle reddedildiği anlaşılmaktadır. Kardeşler tarafından 21.08.1996 tarihinde … yevmiye no ile … 5. Noterliği tarafından tasdik edilen sözleşme ile davalı şirkete devredilmiştir. Bu tarihten sonra marka müddet olmuştur. Ancak davalı şirket aynı markayı tekrar … no ile tescil ettirmiştir. Marka 31.01.1997 tarihinde … dibi, sigorta buşonu kapağı, elektrikte kullanılan anahtarlar, prizler, duylar, elektrik armatürleri. emtialarında davalı şirket adına tescil edilmiştir. Daha sonra … nolu …; … nolu …; … nolu … … SERİSİ markaları … 19. Noterliğinin … yevmiye nolu tasdiki ile 04.10.2001 tarih … Ltd. Şti. tarafından davacı … Ltd. Şti. e devredilmiştir. Aynı gün … 19. Noterliğinden … nolu … markasının inhisari ve süresiz olarak kullanımı için davacı tarafından davalı lehine lisans verilmiştir.
… sayılı … SERİSİ markasının ortak olarak … ve … tarafından kullanılacağı ve tescilden doğan hakların birlikte kullanılacağına ilişkin Ortak Marka Kullanımı başlığını taşıyan sözleşme, … 2. Noterliğinden 13.09.1991 tarihinde tasdik edilmiştir.
Mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyeti raporunda taraf markalarının benzer olduğu, taraf markalarının kaynak ve esaslı unsurunun … kelimesi olduğu, tescilli oldukları sınıflarda yer alan aydınlatma armatürleri ve elektrik iletim cihazları emtiaları açısından aynı olduğu, … markasının taraf şirket ortakları tarafından 1985 yılında birlikte oluşturulduğu, ilk tescilin birlikte alındığı, daha sonra 1996 yılında taraf şirketlerin benzer unvan olan … ve … esaslı unsur ile aynı alanda faaliyet göstermek üzere aynı tarihte birlikte kurulduğu, taraf şirketler arasındaki işbirliğinin devam ettiği, hatta … SERİSİ markanın kullanımına ilişkin 1991 yılında bir işbirliği sözleşmesi imzalandığı noterde onaylandığı ve TPE’ne sunulduğu, sözleşmenin feshedilmediği, daha sonra taraf şirketler arasında dava konusu markaların da yer aldığı çok sayıda devir sözleşmesi yapıldığı, markaların davalı şirketten davacı şirkete, davacı şirketten davalı şirkete geçtiği, bu nedenle 1996 yılından beri piyasada birlikte var olmayı tercih eden şirketlerin barışçıl markalar oluşturduğu, daha sonra iltibas iddiasıyla dava açmasının MK 2 gereğince hakkın kötüye kullanımı olduğu, mahkeme tarafından coexistence ilkesinin uygulanmayacağı ve taraf markaları arasında iltibas olduğu kanaatinde olunması durumunda, davalı şirketin hükümsüzlük konusu edilen markalarından ilkini 2007 senesinde tescil ettirildiği, ticari ilişkileri ve işbirliği devam eden ve 2008 yılında da yeni marka tescilleri yapan davacı devam eden tescilleri bilmemesinin mümkün olmadığı, buna rağmen herhangi bir dava açılmadığı düşünüldüğünde davacı tarafın sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığının kabulü gerektiği, davalı tarafından da aynı talepli karşı dava açıldığı, ancak belirtildiği üzere markaların birlikte oluşturulduğu kanaati ile gerçek hak sahipliği talebinin reddinin gerektiği, yine belirtilen gerekçeler ile uzun yılar piyasada birlikte var olduktan sonra davacı ) tescillerinin kötü niyet oluşturduğunun iddia edilemeyeceği, tesciller kötü niyet oluşturmuş olsa bile bu kadar uzun süre sonra huzurdaki davanın açılmasının MK 2 gereğince kabul edilemeyeceği, davalı tarafından gerçekleştirilen kullanımların sadece lisans sözleşmesi çerçevesinde gerçekleştirildiği kabul edilse bile, lisans kapsamında gerçekleştirilen kullanımların markanın marka sahibi tarafından da kullanıldığı sonucunu doğuracağı, davalı tarafından talep edilen portföy tazminata talebinin şartlarının oluşmadığı, zira müşteri kitlesinin 1996 yılından itibaren aynı marka ile aynı alanda faaliyet gösteren taraf şirketleri tarafından birlikte oluşturulduğu, ayrıca … şirketinin tescilli markaları, … ibareli ticaret unvanı ile faaliyetine devam ettirdiği düşünüldüğünde karşı tarafa devredilen bir müşteri kitlesinin de bulunmadığı görüşü belirtilmiştir.
… vekili davacı tarafından açılan davanın haksız olduğunun tespit edildiğini, davalı aleyhine oluşturulan kanaatin kabul edilmediğini, markalarında ayırtedici unsurun bulunduğunu gerçek hak sahibi olduklarını, lisansla kullanımın bulunduğu, kullanıma hiç ara verilmediğini, karşı yanın markayı hiç kullanmadığını, hükümsüz olması gerekirse karşı yanın markasının hükümsüzlüğünün gerektiğini, davalı şirketin 20 yıldır kesintisiz faaliyette olan büyük bir şirket olduğunu, davacı talebinin kabul edilmesi halinde davalıya portföy tazminatı ödenmesi gerektiği, kullanmama dolayısıyla iptal talebine ilişkin değerlendirme yapılmadığını belirterek rapora itiraz etmiştir.
… vekili vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarında özetle; raporda hukuki görüş açıklandığını, taraflar arasında işbirliği anlaşması veya birlikteliğin söz konusu olmadığını, marka devir ve lisans sözleşmesinin yok sayıldığını, raporda belirtilmediğini, raporun objektifliğe aykırı olduğunu, taraf markalarının karşılaştırılmadığını, markaların tescil tarihlerinin rapora hatalı geçirildiğini, karşı taraf markalarının seri marka olduğu, kazanılmış hak sahipliği olduğu şeklindeki görüşlerin bilirkişinin kişisel görüşü olduğu, Davalı markalarının bir kısmı için henüz 5 senenin geçmediğini, taraf markaları hakkında tek tek inceleme yapılmadığını, davacının 05.12.2007 tarihten önceki tescillerinin raporda belirtilmediğini, … markasının tescil tarihi 12.11.20008 iken 5.12.2007 olarak gösterildiğim, davacının … sayılı … , …sayıh… SERİSİ, 181105 sayılı … markalarının yok sayıldığını, iltibas olduğunun söylenmediği, kötüniyet durumunda 5 yıllık sürenin uygulanmayacağını, ortak marka sözleşmesi tarihinin yanlış yazıldığını, bu sözleşmeden sonra markanın tescili ile bu sözleşmenin hükmünün kalmadığını, yok hükmünde olduğunu, davalının markayı lisans sözleşmesine dayanarak kullandığı ve sessiz kalmak suretiyle hak kaybının olmadığı, bilirkişi raporunun hukuki denetimden uzak olduğunu beyan etmiştir.
… vekilince dosyaya sunulan Prof. Dr. …’dan alınan uzman görüşünde; … ve … tarafından tescil edilen … nolu … markasının 21.08.1996 tarihinde davalı … markası devrettiklerini, bu nedenle artık marka üzerindeki haklarının sona erdiğini, daha sonra bu markanın yenilenmediği için marka üzerindeki hakların sona erdiğini, bunun üzerine 181105 nolu … markasının davalı tarafından tescil edildiğini, davacı tarafından 04.10.2001 tarihinde markaların devralındığını, markaların davacı …’a ait olduğunu, tarafların aynı tarihte lisans sözleşmesi imzaladıklarını, davalının bu lisans sözleşmesine dayanarak markayı kullandığını, davacı tarafından … SERİSİ markasını kullanılmadığı iddiasının temelinin olmadığını, sessiz kalmak suretiyle hak kaybının uygulanabilmesi için davalının iyiniyetli olması gerektiği, davacı tarafın sessiz kaldığı kabul edilse bile, davalı tarafın iyiniyetli olmadığı, burada hak düşürücü sürenin olmadığını, taraf markaları arasında iltibas olduğunu, coexistence kavramının aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik durumunda aranmayacağını belirtilmiştir.
… şirketi vekilince dosyaya sunulan uzman görüşünde Prof. Dr. …, … ve … tarafından 1982 yılında … ve … adı altında faaliyete başlandığı, tarafların 13.08.1985 tarihinde …, 28.03.1988 tarihinde … markalarının kendi adlarına tescil ettirdikleri, daha sonra bu iki kişinin kendi pay sahipleri olduğu … ve … olarak faaliyete devam ettikleri, aynı alanda birlikte devam ettiklerinin 27.03.1997 tarihinde …’ün davacı şirketteki hissesini devrederek, davalı şirketteki pay sahipliğine devam ettiği, 1999 tarihinde de …’ün davalı şirketteki hisselerini devrederek dava a şirkette faaliyetine devam ettiği, bu süreç boyunca taraflar birbirlerinin kullanımına sorun çıkartmamış olduğu, bu nedenle piyasada birlikte varolma teorisinin her iki şirket açısından da varlığının kabul edildiği, taraflar arasındaki marka devir sözleşmesinin şekli bakımından geçerli olduğu, bu sözleşmenin muvazaalı olup olmadığının irdelenmesi gerektiği, davalının ticaret unvanı olarak fiilen kullandığı düşünüldüğünde markayı devretmek için sebebinin bulunmadığı, markanın 300 TL devredilip, aynı gün 110 TL lisans verildiğini, bu devir sözleşmesinin amacının ne olduğunun sorgulanması gerektiği, davacının markayı kullanma niyetinin olmadığı da anlaşıldığından bu devir sözleşmesi sadece görünüşte bir işlem olduğu, davacının kendi … markasının korumaya yönelik bir mekanizma kurma çabasında olduğunun anlaşıldığı, zira davalının markaları daha önce tescil ettirmiş olması ile, daha sonra davacıya dava açmasının önlenmesi amaçlandığı, muvazaalı işlemin hüküm doğurmayacağını, bu nedenle devir sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının marka hakkı olmayacağı için, lisans sözleşmesinin konusunun da imkansız olacağı, sözleşmenin muvazaalı olmadığı kanaatine ulaşılması durumunda davacı tarafın lisans sözleşmesini feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığının belirlenmesi gerektiğini, söz konusu lisans sözleşmesinin inhisari ve süresiz olarak verildiğini, fesih beyanında belirtildiği üzere davalı şirket içindeki pay sahipliği başka kişilere devredilse bile davalı tüzel kişiliği korunduğu için marka 3. kişiye devredilmediği, tescil edilen … ibaresinin aynı zamanda davalının fiilen kullandığı ticaret unvanı olduğu, davacının tescillere itiraz etmediği, fesih iradesinin bu nedenlere dayanılarak 2014 yılında yapıldığı, gerçek sebebin bu olmadığı, bu nedenle fesih hakkının kullanımının MK 2 çelişkili davranma yasağına takıldığı, davalının ticaret unvanı ile bağlantılı marka başvurularında bulunabileceği, davalının kötü niyetli olmadığı, davalı markalarının seri marka niteliğinde olduğu, davacının uzun süre dava açmamasının nedeniyle dava açma hakkını yitirdiği belirtilmiştir
Mahkememizce itirazları gidermek için bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. Alınan ek raporda, … nolu … markasının 28.03.1988 tarihinde tescil edildiği itirazına ilişkin olarak, markanın 28.03.1988 yılında tescil edildiği kök raporda kronoloji anlatırken …’ın beyanına uygun olarak markanın 28.03.1988 tarihinde tescil edildiği ve devirin anlatıldığı belirtilmiştir. … sayılı … SERİSİ markasına ilişkin olarak da yine TPE kayıtlarında yazdığı üzere yenilenme tarihi belirtilmiş, ancak kök raporun devamında da bu markanın ilk olarak 03.09.1991 tarihinde tescil edildiği, ilk kim tarafından tescil edildiği, kimlere devredildiği hususlarının ayrıntılı olarak açıklandığı belirtilmiş … nolu … markasının 12.11.2008 tescil edildiği halde, 5.12.2007 olduğunun belirtildiğini iddia etmiş, kök raporda bu marka başvurusunun 5.12.2007 tarihinde yapıldığı, tescilin 12.11.2008 olduğunun belirtildiğini, ortak Marka Kullanım sözleşmesinin tarihinin sehven 13.09.1991 yazıldığını aslında 1 3.06.1991 olduğu ancak bu 3 aylık süreye kök raporda herhangi bir sonuç bağlanmadığı, esaslı bir hata olmadığı belirtilmiştir. Davacı tarafın beyanının aksine kök raporda 19. sayfadan itibaren markalar arasındaki benzerlik ve iltibas iddiası sınıflar bazında değerlendirilmiş, raporda açıkça markaların aynı … ibaresini taşıdıkları ve taraf şirketlerin aynı alanda faaliyet gösterdikleri, hangi sınıflarda markaların tescilli oldukları taraf markaların benzer oldukları, aslında taraf markaları arasında iltibasın doğabileceği ancak karıştırma ihtimalinde taraf markalarının uzun süren kullanımlarına karşı tarafların tutumlarının da irdelenmesi gerektiği, bir arada var olma teorisinin olayımıza uygun olarak aslında iltibas yaratacak markaların, tarafların tutumu nedeniyle artık iltibas yaratıldığının iddia edilememesinin anlatıldığı, davacının beyanı gibi üstü kapalı bir ifade değil, tam olarak da coexistence kavramının işlerliği için gerekli olduğundan iltibas kavramının dikkate alındığını belirtmişlerdir.
Piyasada birlikte var olma taraflar arasındaki yazılı veya zımni bir anlaşmaya dayanabileceği gibi, uzun süre ihtilaf yaşanmaması neticesinde kendiliğinden de ortaya çıkabilmektedir. Karıştırma iddiasına konu iki marka uzun yıllar boyunca piyasada iki farklı firma tarafından kullanılmış ve aralarında herhangi bir hukuki çatışma çıkmamış ise, bu iki markanın piyasada bir arada kullanımı artık mümkün hale gelir. Bu durum bazen şirketlerin anlaşmaları, işbirliği yapmaları ile oluşmakta veya kendiliğinden, tarafların uzun süre kullanımlara ses çıkarmamış olması ile de ortaya çıkabilmektedir. Böyle bir durum kendiliğinden ortaya çıktı ise markaların “barışçıl birlikteliğinden” bahsedilir ve davacı taraf daha sonra dava hakkını kullanmak istediğinde sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğramıştır.
Bilmesine rağmen uzun süre herhangi bir yasal yola başvurmuyorsa, artık eyleme zımnen de olsa icazet vermiş demektir. Sonradan fikir değiştirerek dava açması çelişkili davranma yasağının görünümüdür ve hakkın kötüye kullanılmasıdır. Coexistence ilkesi gereğince de ilk kullanımın kötü niyet veya iyiniyetle yapılıp yapılmadığının önemi yoktur. Önemli olan tarafların uzun süre herhangi bir hukuki uyuşmazlığa mahal vermeden aynı alanda faaliyet gösterip göstermediğinin tespit edilebilmesidir.
Taraflar başlangıçta yaptıkları açık bir anlaşma ile veya bir işbirliği ile piyasada birlikte var olmayı kararlaştırdılarsa “piyasada birlikte var olma teorisi” devreye girer. Taraflar aynı/benzer markaları birlikte kullanacakları konusunda açık ve zımni olarak anlaşmışlarsa, bu durumda piyasada birlikte var olan markalar aynı olsa bile müşteri nezdinde iltibas yaratmadığı kabul edilir. Böyle bir anlaşma olmamasına rağmen birbirlerinin kullanımını tehdit olarak görmeyerek uzun süre hukuki bir ihtilaf ortaya çıkmamışsa bu defa “barışçıl birlikteliği” seçmişlerdir ve bu defa da daha sonra açılacak davalar yönünden “sessiz kalmak suretiyle hak kaybı ilkesi” devreye girecektir.
Somut uyuşmazlık dikkate alındığında her iki ilkenin de uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Zira 1985 tarihinden itibaren markaları birlikte var eden ve birlikte tescil eden kişiler, piyasada birlikte var olmak için benzer unvanlı şirketler kurmuşlardır. Bu şirketlerin kurulmasından sonra da devamlı markaları birbirleri arasında değiştirmişler, ancak aynı kullanımlarına devam etmişler, işbirliğini sürdürmüşlerdir. Ayrıca Ortak Marka Kullanımı başlığını taşıyan sözleşme, Üsküdar 2. Noterliği tarafından … yevmiye no ile 13.09.1991 tarihli … SERİSİ markası hakkındaki anlaşma da bunu göstermektedir. Bu durum da başlangıçtan itibaren taraf şirketler arasında coexitence anlaşmasının varlığına işarettir. Ayrıca sektör bilirkişi tarafından yapılan tespitte de her iki şirketin çok uzun yıllardır piyasada birlikte var olduğu, aynı markayı kullandığı, müşterilerinin avnı kişilerden oluştuğu, akraba şirketler olduğunun bilindiği belirtilmiştir.
2001 yılında gerçekleştirilen devir ve lisans anlaşmasını da diğerlerinin devamı olarak düşünmek mümkündür. Zira önce davalı … Ltd. Şti. markayı devretmiş, aynı gün de inhisari lisans almıştır. Hatta bu sözleşme ile davacı şirket devraldığı markayı kullanım hakkını bile devretmiştir. Kendisinde sadece çıplak mülkiyet kalmıştır. Ayrıca davalı tarafından 2001 sonrası ticaret unvanı değiştirilmediği gibi, markasal kullanım da sona ermemiştir, 1996 dan itibaren gerçekleştirilen kullanıma devam edilmiştir. Bu durumda devir ve lisans sözleşmelerine rağmen taraflar arasındaki işbirliği anlaşmasının devam ettiğini göstermektedir. Arkasından davalı tarafından lisans kapsamında kullanılan markalar benzer ve farklı mal ve hizmet sınıflarında marka tescili gerçekleştirilmiştir. … Elek. Ltd. Şti. gerçekleştirdiği 1996 yılından itibaren davalı şirket tarafından kullanılan alanlarda gerçekleşmiştir. Davacı tarafından da bu alanlardaki kullanımlar bilinmektedir. Hatta davacı şirketin büyük ortağı …’ün de kuruculuğunda esas sözleşme gerçekleştirilmiştir. Bu tarihe kadar benzer unvan altında yapılan işbirliği ile gerçekleştirilen marka kullanımlarına barışçıl olan bu markalara yenilerinin eklenmesi davacı taraf markalarına zarar vermemektedir. Zira benzer alanlarda davacı tarafa ait markalar da bulunmaktadır. Bu nedenle davalı markaları, davacı taraf markalarının veya şirketin ticari faaliyetlerini etkilememekte, müşterileri nezdinde iltibas yaratmamaktadır, bilinen durumun devamıdır, 20 senedir var olan birlikteliğin bu şekilde devam etmesi beklenir.
05.12.2007 tarihinde … nolu marka ile başlanan tescillerin davacı tarafından da bilinmesi gerekir. Zira iki kardeşe ait olan ve … ve … adı altında aynı alanda faaliyet gösteren şirketlerin birlikte faaliyet içinde oldukları, piyasada birlikte var oldukları anlaşılmaktadır. Yine TTK 18 gereğince basiretli tacir gibi davranmakla yükümlü olan davacı şirketin de bu tescilleri takip etmediğinin ve tescillerden habersiz olduğunun söylenmesi de her iki şirketi de aynı marka ofisleri tarafından temsil ettiği düşünüldüğünde- mümkün değildir. Ayrıca davalının … nolu markasının 05.12.2007 tarihinde tescilinin ardından davacı taraf 13.10.2008 tarihinde … nolu … markasının tescilini gerçekleştirmiştir. En geç bu tarih itibariyle sicilde yapılan araştırma ile davalı markalarının tespit edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Davalı markalarının tescillerinin bilindiği, ancak eskiye dayalı kullanımlar ve iki şirketin de piyasada 1996 yılından itibaren yaklaşık 20 senedir birlikte var olduğunun da dikkate alınarak dava açılmadığı şeklindedir.
Davalı tarafından lisans olarak markanın benzerlerinin tescil edildiği, kötü niyetin gerekçesinin de bu olduğu belirtilmiştir. Ancak davalı 2001 tarihinde markayı devretmiş, aynı tarihte aynı noterde marka için süresiz inhisari lisans almıştır. Diğer bir deyişle markanın mülkiyetini devretmiş, ancak marka kullanım hakkının tümünü devralmıştır. Hatta bu sözleşme kapsamında davacı tarafın sadece çıplak mülkiyet hakkı bulunmakta, markayı kullanma hakkı dahi bulunmamaktadır. Bu sözleşmeler ile taraflar markanın kullanımının davalı şirketin süresiz olarak tekelinde kalması konusunda anlaşmışlar, önceki fiili durumu da korumuşlardır. Hatta davalı şirketin … Ltd. Şti. olan unvanın da değişmediği ve … ibaresinin ticaret unvanının esaslı unsuru olduğu da düşünüldüğünde davalı tarafından markadan vazgeçilmediği, davacı tarafından da davalıya süresiz inhisari lisans hakkı verilerek ve kendi marka kullanım hakkından da vazgeçilerek durumu kabul ettiği anlaşılmaktadır.
1996 yılından beri yaklaşık 20 sene taraflar birbirlerinin kullanımlarına ve faaliyetlerine ses çıkarmamıştır. Bu kadar süre piyasada barışçıl şekilde birlikte var olduktan sonra davalı tarafından da markaların hükümsüzlüğünün istenmesi hakların MK 2 çerçevesinde yitirilmiştir.
Davalı … şirketi markaların kendisi tarafından kullanıldığını, karşı tarafın kullanmadığını, kullanım hakkının inhisari lisans sözleşmesi ile kendisine verildiğini iddia etmektedir. Ancak, markanın marka sahibinin izni ile kullanılması da markanın marka sahibi tarafından da kullanıldığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla markanın kullanımı inhisari lisans sözleşmesi ile tüm marka kullanımı, markanın davacı tarafından da kullanıldığı sonucunu doğuracaktır.
Portföy tazminatının talep edilebilmesi için sözleşme kapsamında yeni müşteri kitlesinin oluşturulması ve bu müşteri kitlesinin diğer tarafa terk ediliyor olması gerekmektedir Davalı bu talebini markayı kullanmak suretiyle kazandırdığı müşteriler ve marka itibarına dayandırmaktadır. Ancak markanın itibarı sadece davalı tarafından gerçekleştirilmemiştir. 1985 yılından itibaren gerçekleştirilen kullanım 1996 yılından itibaren her iki taraf şirket üzerinden işbirliği içinde devam etmiştir. Dolayısıyla oluşturulan müşteri kitlesi sadece davalı şirket tarafından oluşturulmamıştır.
Davacı taraf davalının bir kısım markalarının tescil tarihinden itibaren 5 sene geçtiği için bunların kötüniyetli tescil edildiğini iddia ederek dava açmaktadır.
Ortaklar arasında yapılan sözleşmenin, yine bu kişiler tarafından kurulan limited şirketleri de bağlayacağı şeklindedir. Zira bu kişiler her iki şirketi de birlikte kurmuşlardır ve bu sözleşme aynı zamanda hem davalı hem de davacı şirketin o tarihte pay sahiplerinin sözleşmesidir. Ancak davacı tarafın iddia ettiği gibi gerçek kişiler tarafından yapılan sözleşmenin, taraf tüzel kişileri bağlamayacağı düşünüldüğünde ise kök raporda açıklanan, taraf dilekçelerinde açıklanan kronoloji göstermektedir ki, taraf şirketler söz konusu gerçek kişilerin yaptığı bu ortak kullanım sözleşmesine uygun davranmış ve birbirlerinin kullanımına dair yasaklayıcı herhangi bir eyleme girmemişlerdir. Bu süre 1996 tarihinden 2014 tarihine kadar geçen süredir. Bu süre içerisinde aynı markalan birbirlerine devretmişler, devralmışlar, son olarak 2001 yılında da davalı tarafından davacı tarafa devredilen markaların lisans sözleşmesi süresiz ve inhisari olarak davalı tarafa verilmiştir.
Taraflar arasında uzun süredir piyasada birlikte var olma konusunda örtülü bir anlaşmanın olduğudur. Zira taraflar bu uzun yıllar boyunca hiçbir hukuki ihtilaf yaşamamışlardır. Coexistence kavramında tarafların iyniyetli veya kötüniyetli olup olmadıkları önemli olmamakla birlikte, sessiz kalmak suretiyle hak kaybı ilkesi açısından önemlidir. Bu konu hakkında … şirketinin 1996 yılından beri hem ticaret unvanı hem de markasal kullandığı markasının devamını tescil ettirdiği, 2001 yılında markaların bir kısmı devredilmiş olsa da, aynı gün aldığı lisans anlaşması ile kullanımı … şirketine bırakmamış, kendisi devam ettirmiş, bu çerçevede davalı kötüniyetli olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. … şirketi 2007 tarihinden itibaren tescil edilen diğer markaların tescillerini de bilinmemesi mümkün değildir. Zira bu tarihten sonra … şirketi de bir çok marka tescilinde bulunmuştur. …’ın markaların tescillerinin üzerinden dava tarihine kadar bazılarında 5 seneden daha fazla, bazılarında ise henüz 5 yıl dolmamıştır.
Davalı sadece aynı ve benzer sınıflar yönünden kötüniyetli olmadığının kabul edildiği durumda, sektör bilirkişinin de belirttiği üzere davacı taraf marka tescillerini bilmemesinin mümkün olmadığının kabulü ile gerekli davaların açılmaması nedeniyle …’ın sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığı …ın yaptığı yatırımlara ilişkin yatırım ve markanın büyümesi davalı tarafından marka ile bilinirliğinin kazanılmsaının sadece bu sözleşme akabinde olmadığı davalı şirket tarafından 1996 yılından itibaren … markasına yatırım yapıldığı ve … markalarınının davacı tarafından 2001 devralınmasına rağmen … tarafından daha sonra yapılan tescillerini tamamanının … asıl unsurlu markalar olduğu görülmektedir. … tarafından da aynı şekilde … ibareli marka tescilleri yapılmış olup … ibareli marka tescili yapılmamıştır.Bu durum da hem tarafların markaları paylaştıklarının hem de birbirlerinin tescillerinden haberdar olduklarının göstergesidir. Böyle bir paylaşım ve uygulamasının ardından davalı marka tescillerinin gizlice, kötü niyetli yapıldığından bahsedilemez. Bu nedenle dava(karşı davalı) tarafın müdahale etmeyerek yeni tescillerin yapılmasına, markanın kullanılmasına sessiz kalması arkasından huzurdaki davayı açması MK 2 gereğince hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Alınan ek raporda da kök rapordaki görüşler tekrarlanmıştır,
Toplanan deliller ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bilirkişi kök ve ek raporu ışığında, taraf markalarının benzer olduğu, yukarıda belirtilen sınıflar açısından benzer olduğu, aralarında iltibas ihtimalinin bulunduğu, Ancak taraf şirketlerin kurucuları … ve … tarafından … ve … markalarının birlikte yaratıldığı, markaların yine taraf şirketler kurularak şirketlere devredildiği, … markasının … şirketi tarafından, … markasının ise … şirketi tarafından fiilen kullanıldığı ve ticaret unvanı olarak seçildiği, 1996 yılından itibaren ticaret unvanı ve marka olarak kullanıldığı, taraflarca fiilen ayrı ayrı kullanılan … ve … marka tescillerinin 2001 yılına kadar marka sahipliğinin … şirketinde toplandığı, bu tarihten sonra markaların marka sahipliğinin devir ile … şirketine geçtiği, ancak yapılan inhisari süresiz lisans sözleşmesi ile yine kullanımın tamamen … şirketine bırakıldığı, bu nedenle fiili durumun da … markasının … şirketi tarafından, … markasının ise … şirketi tarafından kullanımına devam edildiği, 2007 yılından sonra tarafların farklı sınıflan da kapsamma alarak başka markalar da tescil ettirmeye başladığı, … Şirketi tarafından … kaynak unsurlu markaların, … tarafından da … kaynak unsurlu markaların tescil ettirildiği, bu durumun da hem tarafların marka paylaşımına devam ettikleri hem de birbirlerinin tescillerinden haberdar olduklan neticesine ulaşıldığı, yine bu durumun tescillerin kötüniyetle yaptırıldığından bahsedilmeyeceği, zira karşı tarafın kullanıma ve tescile onayının olduğu varsayımı ile gerçekleştirildiği, ayrıca devir ve aynı tarihte yapılan lisans sözleşmesinin tarafların fiili durumu korumaya yönelik iradelerini gösterdiği, bu nedenle taraf şirket kurucularının 1991 yılında yaptıkları ortak marka kullanım sözleşmesinin davanın açıldığı 2015 yılına kadar devam ettiği, bu tarihe kadar taraflar arasında hiçbir hukuki ihtilafın yaşanmadığı, dolayısıyla taraf şirketler arasında bir arada var olma sözleşmesinin olduğu, coexistence kavramının uygulanması gerektiği, ayrıca tarafların bu kadar uzun süre ihtilaf yaşamayarak markalan birlikte kullanmalarına, piyasada aynı tüketici gurubuna hitap etmelerine ve piyasada kardeş şirketler olarak anılmalarına, bu kanının oluşmasına sessiz kalarak izin vermelerinin ardından, hükümsüzlük davasının açılmasının hakkın kötüye kullanılması sayılacağı, anlaşılmakla asıl davanın
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
Asıl davada;
1-Davacı … LTD. ŞTİ. Tarafından davalı … TİC. A.Ş aleyhine açılan marka hükümsüzlüğü talepli davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 35,90 TL karar harcından peşin yatırılan 27,70 TL’nin mahsubu ile kalan 8,20 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Karşı davada;
1-Davacı … TİC. A.Ş tarafından davalı … LTD. ŞTİ. Aleyhine açılan marka hükümsüzlüğü iptali, tazminat talepli davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 35,90 TL karar harcından peşin yatırılan 27,70 TL’nin mahsubu ile kalan 8,20 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsiline,
3-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına reddolunan maddi tazminata ilişkin 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair verilen karar, hazır bulunan taraf vekillerinin ve feri müdahil vekilinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okundu, usülen anlatıldı. 08/05/2018

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.