Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/230 E. 2020/304 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/230
KARAR NO : 2020/304

DAVA : Marka Tecavüzü ve Haksız Rekabetten Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 20/10/2015
KARAR TARİHİ : 08/10/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka tecavüzü ve haksız rekabetten kaynaklanan tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 1997 yılında İstanbul’da kurulduğunu, kullanmakta olduğu “…” markasını 14/05/2007 tarihinde … numarasıyla tescil ettirdiğini, … markasını gerek alan adında gerekse de sürün ve hizmetlerin çatı markası olarak kullandığını, markanın ilgili sektördeki tek ve yasal hak sahibi olan müvekkili firma ile özdeşleştirildiğini, müvekkili şirketin yurt içinde dışında elektrik/aydınlatma sektöründe … markası ile tanındığını, müvekkilinin faaliyet gösterdiği aydınlatma sektöründe faaliyet gösteren davalının müvekkilini tanıdığını ve faaliyetlerinden haberdar olduğunu, davalı tarafın … markasını iltibas yaratacak şekilde “…” olarak aynı sektörde izinsiz ve hukuka aykırı olarak kullandığı için … 4. FSHHM’nin … esas dosyasından dava açtıklarını, davalının … esas unsurlu marka başvurusunu TPMK nezdinde 2012 yılı içerisinde gerçekleştirdiğini, söz konusu marka başvurusunun ön plana çıkarılan markanın … olduğunu gözler önüne serdiğini, davalının marka başvurusunun da … kelimesini kullanmak amacıyla yapıldığını, bu kelimenin yanına bir takım tali unsurlar eklendiğini, ancak bu durumun davalı tarafından tescil ettirilmek istenen markanın müvekkilinin aynı ürün ve hizmetler için tescilli … markasına yarattığı iltibası ortadan kaldırmadığını, davalının kullanımında da … kelimesinin ön planda tutulduğunu ve aldığı projelerde … ibaresinin kullanıldığını, davalıya ait başvuruya konu markanın müvekkilinin önceki tarihli markalarına iltibas düzeyinde benzer ve aynı ya da benzer ürün ve hizmetleri kapsamakla birlikte halk arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davalının söz konusu markayı kullandığını ve kullanmaya devam ettiğini, bu kullanımlardan kaynaklı … 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin … esas sayılı davasının açıldığını, davalı şirket yetkilisi hakkında 10 ay hasip cezası ve 4 gün karşılığı adli para cezası verilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, davalının müvekkiline ait markayı kullanımının durdurması hususunda birçok kez uyarıldığını, ancak davalının kullanımlarına devam ettiğini iddia ederek, davalının marka tecavüzü ve haksız rekabeti sebebiyle müvekkilinin uğradığı fiili zarar ve yoksun kalınan kazanç karşılığında fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 90.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde, dava dilekçesinde talep ettikleri 90.000 TL tazminat taleplerini 170.000 TL’ye çıkartarak 80.000 TL’yi ıslah ettiklerini belirtmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını ve aynı konuya ilişkin açılmış … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin …esas sayılı dosyanın Yargıtay incelemesinde olduğunu bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını, müvekkili şirketin yetkilisinin 2007 yılında Amerika dönüşünde kuracağı şirketin ismini düşünürken, dağcılık sporuna ilgi duyduğundan dünyanın Everestten sonra en yüksek dağı olan … zirvesinin ismini davalı şirkete unvan olarak koyduğunu, müvekkilinin temel işinin dış cephe aydınlatması olduğunu, müvekkilinin ürünü değil ışığı sattığını, bu nedenle herhangi bir markaya ihtiyacı olmadığını, müvekkilinin temelde led aydınlatma üzerine proje ve ürünler geliştirdiğini, müvekkilinin hiçbir zaman perakende ya da toptan satışı olmadığını, üsteleneceği projelerde kullanacağı malzemelerin üretimini ve tedarikini kendisinin yaptığını, 1988 yılında kurulmuş olan ve … markası ile tanınan … firmasının yekilisi …’un … firmasının yaptıkları işlerle yakından ilgilendiğini, … firmasına ortaklık teklif ettiğini, 21/07/2011 tarihinde … Dış Tic. Ltd. Şti.’ni kurduklarını, davacı tarafın … markası için yaptığı başvuru tarihi ile müvekkili firmanın İTO’ya kayıt başvurusu tarihinin birbirine yakın olduğunu, davacının … şeklinde bir markayı hiçbir zaman kullanmadığını, … markasının varlığının ancak bu hukuki ihtilafın meydana gelmesinden sonra müvekkili tarafından öğrenildiğini, davacının yaptığı iş ve ürünler ile … firmasının yaptığı iş ve ürünlerin farklı olduğunu, davacının satışını yaptığı ürünler ile müvekkilinin işi ve yaptıklarının uzaktan yakından ilgilerinin bulunmadığını, davacının katalogları ve internet sitesinin incelenmesinde davacının iddiasının aksine … markasını çatı marka vs olarak kullanmadığını, davacının … ibarisini ve logosunu öne çıkan marka şeklinde kullandığı, … markasını ve logosunu marka şeklinde kullandığı, … ibaresine ise sadece tasarruflu ampullerin üzerinde belli belirsiz yer verdiğini ancak bunları da … ibaresi ile ifade ettiklerinin anlaşıldığını, müvekkilinin, davacının kendisini daha fazla suistimal etmesinin önüne geçebilmek ve kötü niyetli haksız çıkar sağlama amacındaki davacıdan kendisini mümkün olduğunca uzak tutabilmek için bu defa ticari unvanını da … ve Dış Tic. Ltd. Şti olarak değiştirdiğini ve 20/05/2013 tarihi itibariyle tescil işlemlerini yaptığını, davacının tüm iddialarını, halk arasında karıştırılma ihtimali ve tüketicilerin yanıltılmasına dayandırdığını, ancak müvekkilinin halka ya da tüketiciye perakende ve toptan bir satışının bulunmadığını, bu nedenle tüketicilerin yanıltılmasının söz konusu olmadığını, davacının hiç kullanmadığı ve bilinirlik düzeyi olmayan markasının müvekkilinin bilmek zorunda olduğunu iddia edemeyeceğini, davacının … ibaresini yoğun ve yaygın biçimde ve çatı marka olarak kullandığını ispat edemediğini, bu konuda dosyaya tek bir delil sunmadığını, keza müvekkili şirketin kuruluşundan önce ya da sonra veya müvekkilinin unvan değiştirmesinden öncesinde ya da sonrasında … markasından dolayı ne kadar kar elde ettiğini ispat edemediğini, ayrıca … 4. FSHHM’nin dosyasından müvekkili aleyhine hükmedilen tazminatın kısmi bir tazminat değil takdiren maddi tazminatın tamamı olduğunu, bu itibarla huzurdaki dava ile mükerrer talepte bulunulmasının mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak raporlar alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli markanın 09 ve 11.sınıflarda 01/04/2008 tarihinde …Dış Ticaret Limited Şirketi adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
… tescil nolu “…” ibareli markanın 35 ve 11.sınıflarda tescil edildiği ve … Ticaret Ltd. Şti adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan 28/11/2017 tarihli raporda bilirkişilerin, davalının ticaret unvanının davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımı şeklindeki eylemi nedeniyle tazminat talep edebileceği, davacı açısından bir zarar veya yoksun kalınan kazanç hesaplaması yapılamayacağı, davacının uğradığı zarar veya yoksun kalınan kazanç hesaplanamadığından, davalının; davacı markasını iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımına konu ettiğine karar verilmesi halinde, davalının satış tutarı göz önünde bulundurularak davacı için uygun bir tazminatın TBK 50 ve 51 uyarınca belirlenmesi gerektiği, hususlarında görüş ve kanaatlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Taraf vekillerinin rapora karşı beyan ve itirazlarını sundukları, mahkememizce yapılan yargılamada 26/12/2017 tarihli oturum 2 nolu ara kararı ile tazminat hesaplaması yönünden dosyanın muhasip bilirkişiye tevdine karar verildiği ve raporun sunulduğu anlaşılmıştır.
Alınan 13/04/2018 tarihli muhasip bilirkişi raporunda, davalının ticaret unvanının davacının markası ile iltibas oluşturacak şeklide markasal kullanımı şeklindeki eylemi nedeniyle tazminat talep edebileceği yönündeki görüşün benimsenmesi halinde davacının yoksun kalınan karının, marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre toplam 540.721,67 TL olabileceği, ancak davacı tarafın talebi 90.000,00 TL olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın 90.000,00 TL olarak göz önünde bulundurulması gerektiği, şeklinde görüş bildirmiştir.
Mahkememizin 2018/314 (Kapatılan … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … esas) esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacısının dosyamız davacısı, davalısının ise …Tic. Ltd. Şti olduğu, davacıya ait … markasına davalı tarafın … ibareli markasından kaynaklanan tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat ile ticaret unvanı terkini talepli açıldığı, yapılan yargılamada davanın kısmen kabulüne, davalının … markasını, davacının … numaralı marka tescilini kapsadığı emtia üzerinde, bu emtia ticaretinde ya da tanıtımında, internette reklam ve tanıtımlarda, basılı evrak ve faturalar üzerinde, tek başına ya da ekler ile birlikte kullanılmasının, bu şekildeki ürünleri ithal ve ihracının, depolamasının, ticari amaçla elinde bulundurulmasının önlenmesine, bu şekildeki kullanımların tekrarının men’ine, kullanımın gerçekleştiği ürün ve her türlü tanıtım malzemesinin toplatılmasına, davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yarattığının tespitine, durdurulmasına, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının ticaret unvanındaki … ibaresinin çıkartılarak terkinine, 10.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminata hükmedildiği (verilen karardaki maddi tazminat kabul gerekçesi- Davalının dava konusu kullanımı, davacının marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğinden ve davalının iddia olunan kullanımı nedeniyle elde ettiği gelirin ne kadarlık kısmının davacının markası kullanılmak yoluyla elde edildiğinin kesin olarak tespit edilemediği ancak kullanımın boyutu, niteliği, süresi ve davalının 327. 335, 22 TL lik gelir rakamı karşısında, bu gelirin en az 10.000 TL lik kısmının davacının markası kullanılması sayesinde elde edildiğinin kabulü gerektiği, bu rakamın dava dilekçesinde talep edilen miktar olduğu gözetilerek ve varsa BU RAKAMI AŞAN ZARAR KONUSUNDA DAHA FAZLA ARAŞTIRMA YAPILMASINA GEREK BULUNMADIĞI dikkate alınarak 10.000 TL lik maddi tazminat talebinin kabulü gerekmiştir.), iş bu kararın davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/02/2016 tarihli, 2015/7597 esas, … sayılı kararı ile “2-…Marka hakkına tecavüz hallerini düzenleyen 556 sayılı KHK’nın 9, 61 vd. maddelerinde, marka koruması maddede sayılan hallerle sınırlı olup ticaret unvanının tescilli olduğu biçimde kullanılması halinde; esasen ticaret unvanının kullanım amacının bir tacirin diğerlerinden ayırt edilmesini sağlaması, markanın ise bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması amacına hizmet etmesi nedeniyle marka ve ticaret unvanının fonksiyonlarının birbirlerinden farklı olmalarından dolayı, işbu davada davacının 556 sayılı KHK’nın 9, 61 vd. maddelerine dayalı olarak davalı unvanındaki ibarenin terkinini talep etme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece, “…” ibaresini davalının ticaret ünvanında kullanımının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu ve bu nedenle davalının tescilli ticaret ünvanını kullanımı yönünden, marka hakkına tecavüz, haksız rekabetin tespiti ve ticaret ünvanındaki “…” ibaresinin ünvandan çıkarılması ve terkinine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 3-Mahkemece, davalının tescilli ticaret ünvanını kullanımının ve ayrıca davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal olarak kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu kabul edilerek, buna göre maddi ve manevi tazminat takdir edilmiştir. Oysa yukarda 2. bentte belirtildiği üzere, tescilli ticaret ünvanının kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağından maddi ve manevi tazminatın sadece davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan, davalının ticaret ünvanını davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımı şeklindeki eylemi nedeniyle tayin ve takdir edilmesi gerekirken, haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz oluşturmayan eylem de nazara alınarak maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 4-Kabule göre de, reddedilen miktar üzerinden davalı taraf lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.200 TL maktu vekalet ücreti verilmesi gerekirken 600. TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” gerekçeleriyle bozulduğu, … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin kapatılarak … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine devri nedeniyle …esasına kayıt edildiği yapılan yargılamada ise davanın kısmen kabulüne, davalının tescilli ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin markasal olarak kullanımının davacının … nolu “…” ibareli markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının tescilli ticaret unvanın markasal kullanımının durdurulmasına, bu şekilde kullanımlarının önlenmesine, markasal kullanımın gerçekleştiği ve davacının …nolu marka tescili kapsamında kalan emtia üzerinde, bu emtia ticaretinde ya da tanıtımında, internette reklam ve tanıtımlarda, basılı evrak ve faturalar üzerinde, tek başına ya da ekler ile birlikte markasal olarak kullanmasının, bu şekildeki ürünleri ithal ve ihracının, depolamasının, ticari amaçla elinde bulundurulmasının önlenmesine, bu şekildeki kullanımların tekrarının men’ine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına bu kapsamda markasal nitelikte kullanımın gerçekleştiği ürün ambalajı, ilan, reklam, broşür afiş ve her türlü tanıtım malzemesinin toplatılmasına, masrafları davalıya ait olmak üzere imhasına, davalının ticaret ünvanındaki … ibaresinin ticaret ünvanın çıkarılması talebinin reddine, 8.000 TL maddi, 4.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, süresi içinde sunulmayan ıslah işlemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde “bozma dışında kalan hususlara dokunulmaksızın bozma ilamında belirtildiği şekilde yukarıda izahı yapılan mevzuat hükümleri kapsamında davalının ticaret unvanının markasal kullanımlarının davacıya ait tescilli markaya tecavüz teşkil ettiği dikkate alınarak tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi ve ortadan kaldırılmasına yönelik hüküm tesis olunmuş olup, yine bozma ilamı ve mevzuat kapsamında ticaret unvanının terkinine yönelik talebin reddine, davalının ticaret ünvanını davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımı şeklindeki eylemi dikkate alınarak (talep edilen ve önceki hükümde TAKDİR OLUNAN TAZMİNAT KALEMLERİNİN ticaret ünvanını kullanımının ve ayrıca davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal olarak kullanımına dayalı olduğu, ıslah talebinin kabul edilmediği de göz önünde bulundurularak)…” gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiği, iş bu kararın yasa yoluna başvurulmadan 28/10/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dava 554 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüzden kaynaklı maddi tazminat talepli EK DAVAYA ilişkindir.
Gerek 554 sayılı KHK 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 10.01.2017’de Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla beraber yürürlükten kalkmıştır. Bu doğrultuda derdest davalara hangi mevzuatın uygulanacağının açıklanması zarureti doğmuştur. Kanunlar kural olarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar; ancak kanunun geçmişe etkili olarak uygulanacağına ilişkin bir hüküm ihdas edilmiş ise kanun geçmişe etkili olarak uygulanabilir. Kanunun yürürlüğü düzenleyen 192. maddesinin “a” ve “b” bendinde yer alan ileri yürürlük hükümleri istisna olmak üzere, kanunun diğer hükümlerinin SMK’nın yayımı tarihinde yürürlüğe girecek olup; SMK’nun geçmişe etkili olarak uygulanmasına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla yürürlüğe girdiği 10.01.2017’den itibaren ileriye etkili olarak uygulanacağı görülmüştür. Bu doğrultuda SMK’nın, yürürlüğe girmesinden önce ikame edilen ve takiben anılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği sırada derdest olan ve söz konusu Kanun’un yürürlük tarihinden önce gerçekleşen olaylara yönelik davalara SMK değil KHK uygulanacaktır. Somut olaya dönüldüğünde uyuşmazlığa dava tarihi itibarı ile yürürlükte olan 554 sayılı KHK hükümlerinin uygulanacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (MarkaKHK) 21/01/2009 tarih ve 5833 sayılı Kanunla değişik 61. maddesinin (a) bendine göre, marka sahibinin izni olmaksızın markayı 9. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmiştir.
MarkaKHK 61 uyarınca; aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: a)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c)Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak. e)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Tazminat talebine ilişkin olarak 556 sayılı KHK’nın Madde 66 – “Marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsar.
Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usulerinden birine göre hesap edilir:
a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre,
b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre,
c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre,
Yoksun kalınan kazancın hasaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur.” hükümlerine amirdir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı vekilince gerek aşamalarda ve gerekse 20/02/2020 tarihli celsedeki beyanlarında “bu davayı ek dava olarak açmıştık, gerek mahkemenizin … esas sayılı dosyasında gerekse bu dava dosyasında raporlar alınmış olup ..” şeklinde ifade ettiği üzere davacı tarafından marka hakkının ihlal edildiği iddiasının asıl dava olan Kapatılan … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında ileri sürülmüş olup yapılan yargılama sonucu verilen kararın bozulması üzerine dava dosyası mahkememizin 2018/314 esasına kayıt edilerek yapılan yargılamada “davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile takdiren 8.000 TL maddi tazminata hükmolunduğu, esasen ilk verilen karardaki takdiren belirlenen 10.000 TL’lik tazminatın yargıtayca bozulduğu dikkate alınarak bozma ilamındaki hususlar gözetilerek maddi tazminatın bu defa takdiren 8.000 TL olarak belirlendiği, mahkemece belirlenen bu tazminat miktarına karşı kanun yoluna gidilmediği ve kararın kesinleştiği dikkate alındığında ek dava niteliğindeki bu davanın dinlenilme ihtimalinin kalmadığı, fazlaya ilişkin talep yönünden kesin hükmün oluştuğu, aksi kabul halinde dahi mahkemece takdiren belirlenen asıl davadaki kısmen kabul kararını kanun yoluna götürmeyen davacının mahkemenin bu takdirini kabul ettiği, fazlaya ilişkin taleplerinin dinlenilmeyeceği, esasen dosya kapsamı itibarı ile de net bir zarar hesaplanmasının yapılmadığı, tazminatı TBK 50 kapsamında takdiren belirleyen esas dava dosyasındaki takdirin yerinde olduğu fazlaya ilişkin talebin dinlenilemeyeceği kanaatiyle ek dava niteliğindeki iş bu maddi tazminat davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 1.536,98 TL ile 1.366,20 TL ıslah harcından 54,40 TL karar harcının düşülmesine, kalanı 2.848,78 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/4 uyarınca ret edilen talepler yönünden 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/10/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır