Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2014/265 E. 2021/81 K. 23.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/265
KARAR NO : 2021/81

DAVA : Fsek’ten Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Tespiti, Ref’i, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 23/12/2014
KARAR TARİHİ : 02/10/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Fsek’ten Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Tespiti, Ref’i, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat talepli asıl ve Belirsiz Alacak talepli karşı davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 50 yılı aşkın süredir yayımcılık işi ile iştigal ettiğini, davalılardan …’ün müvekkilinin sözleşmeli yazarlarından biri olduğunu, müvekkili ile davalı yazar … arasında “…” adlı eserin hakları için 10/05/2011 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşme ile dava konusu eserin haklarının 10/05/2016 tarihine kadar müvekkili yayınevine ait olduğunu, davalı …’ün bu hakları anılan tarihten önce bir başkasına devretmeme konusunda taahhüt verdiğini, sözleşme devam ederken dava konusu eserler için diğer davalı … ile de anlaşma yaptığını, … şirketinin bu anlaşmaya dayanarak hakları müvekkiline ait olan eserlerin kapak tasarımlarının değiştirerek umuma arz ettiğini, davalı … şirketinin müvekkili ile … arasındaki sözleşmeden haberdar olmaması düşünülse bile aynı zamanda dağıtımcı bir şirket olduğunu, …’e ait kitapların da dağıtımcısı olduğunu, müvekkili tarafından ihlalden haberdar olunur olunmaz her iki davalıya da ihtarname gönderildiğini, davalıların ihtarnameye cevap vermediklerini kanuna aykırı eylemlerine devam ettiklerini, bu nedenlerle davalı … şirketinin yasal düzenlemelere aykırı şekilde izinsiz eser çoğalttığını, müvekkilinin haklarına tecavüzde bulunduğunun sabit olduğunu, müvekkilinin ticari itibarının zarara uğradığını, davalıların fiilerinin TTK m.54 uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini, fsek m.70/son fıkrasına göre tecavüz fiilleri nedeniyle elde edilen temin edilen karın müvekkili şirkete verilmesi gerektiğini belirterek, davalıların fiillerinin müvekkilinin Fsek’ten kaynaklanan haklara tecavüzüz teşkil ettiğinin tespitine, tecavüzün ref’i’ne, men’ine, şimdilik 24.000,00 TL ref bedelinin davalılardan … şirketinden tahsiline, vaki tecavüz nedeniyle davalı yazarın temin ettiği kara karşılık 1.000,00 TL ve 4.000,00 TL’nin davalılardan ayrı ayrı tahsiline, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan ayrı ayrı tahsiline, tazminatlara en yüksek avans faizinin uygulanmasına ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı karşı davacı … vekili davaya cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı arasında 22 adet kitabın basım ve dağıtım hakkının devrine ilişkin telif sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında kitapların 5 yıl süre ile basım ve dağıtım hakkının davalıya devredildiğini, sözleşme imzalanmasında sonra dört kitap için ayrı ayrı telif sözleşmeleri imzalandığını, sözleşme uyarınca her kitap için 3100 adet basmayı sözleşmeye göre davacının taahhüt ettiğini, ancak 9 adet kitabın hiç basılmadığını, basılan kitaplardan ödenmesi gereken telif ücretlerinin tam olarak ödenmediğini, her kitap basımında ücretsiz olarak verilmesi gereken 40 adet kitabın verilmediğini, bu hususlar ile ilgili olarak davacı şirkete ihtarname keşide edildiğini, davacı şirketin ihtara cevaben müvekkilinin davacı şirkete 215.317,76 TL borçlu olduğunu, akabinde davacı şirketçe keşide edilen başka bir ihtarnamede müvekkilinin 168.332,31 TL borçlu olduğunu, bu ihtarlara cevaben sözleşmeye aykırılıklar giderilmediği ve telif alacakları ödenmediği için 09/02/2009 tarihli ve diğer tamamlayıcı sözleşmelerin 14/03/2014 tarihi itibariyle feshedildiğini, bu tarihten sonra diğer davalı şirket ile telif sözleşmesi imzalandığını, davacı tarafından dayanak olarak dosyaya sunulan 10/05/2011 tarihli sözleşmenin müvekkili tarafından imzalanmadığını, sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olması durumunda dahi hile yolu ile müvekkilinin iradesinin sakatlandığını dolayısıyla sözleşmenin geçersiz olduğunu belirterek, asıl davanın reddine, “…” ve “…” isimli eserlerde kullanılan fotoğrafların asıllarının müvekkiline iadesine, telif alacaklarına ilişkin şimdilik 30.000,00 TL’nin, 9 adet kitabın hiç basılmamasından kaynaklı maddi zararların tazmini için şimdilik 10.000,00 TL’nin ve her kitap basımında ücretsiz olarak verilmesi gereken 40 adet kitabın verilmemesinden kaynaklı zararların tazmini için şimdilik 5.000,00 TL’nin tahsiline, manevi zararın tazmini için 5.000,00 TL manevi tazminatın davacıdan tahsiline, tazminatlara bankalarca mevduata uygulanan en yüksek avans faizinin uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Şti. vekili asıl davaya cevap dilekçesinde özetle; Davaya dayanak olarak gösterilen 10/05/2011 tarihli ve davaya konu olan “…” adlı eserle alakalı sözleşmenin sadece 5.000 adet olacak şekilde 6.basımı ile alakalı olduğunu, bunun dışında herhangi bir yetki verilmediğini, davacı tarafın eserin 6.basımını 5.000 adet bastığını, sözleşmenin bu açıdan kendiliğinden ortadan kalktığını, sözleşmenin münhasır bir hak veren bir sözleşme olmadığını, münhasır hak kapsamayan sözleşme için 3.kişilerle başka sözleşmelerde akdedilebileceğini, diğer davalı yazar ile müvekkili şirket arasında 11/07/2014 tarihli telif sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme uyarınca eserin her türlü hakkının tamamen davalı yazara ait olduğunu, davalı yazarın, bu hakların başka bir kişi veya kuruluşa devredilmemiş olduğunu ve eser ile ilgili olarak adli, cezai, idari her türlü sorumluluğun muhatabının tek başına kendisi olduğu kabul ettiğini, müvekkili şirketin davalı yazar ile davacı arasındaki ihtilaftan çok daha sonra davacı tarafça keşide edilen ihtarnameler ile haberdar olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu kitabı 2200 adet bastığını, kitabın 10 TL’den %35-40 arası iskonto ile satışa sunulduğunu, basılan tüm kitapların satılması halinde dahi elde edilebilecek toplam girdinin 13.200,00 TL olabileceğini, davacı tarafın haklı olduğu düşünülse dahi talebinin fahiş olduğunu, aynı şekilde faiz taleplerinin de fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı karşı davalı vekili asıl davada cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; davalıların dilekçelerinin incelendiğinde iddiaların tutarsız ve birbiri ile çelişir nitelikte olduğunu, davalı yazar’ın tam bir eda davası veya en fazla HMK m.109 gereği Kısmi Dava açabileceğini belirsiz alacak davası açamayacağını, davalı yazarın imza inkarı, irade fesadı savunmalarının davayı uzatma amacı taşıdığını, davalı yazar ile müvekkili arasında imzalanan 10/05/2011 tarihli sözleşme ile geniş anlamda bir borç ilişkisi doğuran bir hukuki ilişki tesis edildiğini, dolayısıyla eserin basılıp çoğaltılmasından sonra sözleşmenin ortadan kalkacağına yönelik iddianın kabul edilemeyeceğini, sözleşmede fesih koşullarının gerçekleşmediğini, cayma hakkının kullanılamayacağını, davalı yazarın “Sözleşme bitimi olan 10/05/2016 tarihinden önce bu kitapların basma ve dağıtma hakkını başka bir yere devredemez” hükmünü kabul ettiğini, müvekkili tarafından basılmadığı iddia edilen 9 adet kitabın basıldığını ve davalı yazara ödemelerinin yapıldığını, davalı yazarın bedelsiz nüsha verilmediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, takas da dahil olmak üzere bedelsiz nüsha teslimine ilişkin bedelsiz fatura örneklerinin dosyaya sunulduğunu, telif ücretlerinin ödenmediğine yönelik iddialarının gerçek dışı olduğunu, davalı yazara telif bedellerinin ödendiğini, davalı yayımcı şirketin müvekkili şirket ile diğer davalı yazar arasındaki ihtilaftan haberdar olmadıklarını belirttiklerini, ancak davalı yazar ve davalı yayımcı şirket arasında imzalanan sözleşmenin 6.maddesindeki fesih ve hukuki sorumluluk hükümleri gereği davalı yayımcı şirketin iyi niyetli olmadığını belirterek asıl davanın kabulüne, davalı yazar tarafından açılan karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dava 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Hükümleri uyarınca açılmış Fsek’ten Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Tespiti, Ref’i, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat istemine ilişkin olup, karşı dava ise taraflar arsında akdedilen telif sözleşmelerinin geçersizliğinin tespiti ile buna bağlı tazminat taleplerine ilişkindir.
Taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları aldırılmıştır.
İlk olarak imza inkarına yönelik inceleme yaptırılmış Adli tıp uzmanı … tarafından sunulan raporda 10/05/2011 tarihli sözleşmedeki … ismine atfen atılı imzanın …’ün eli ürünü olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememize 21/04/2017 havale tarihi ile sunulan bilirkişi raporunda özetle; Davacının davalıların sözleşmeye aykırı davrandıkları iddiasında haklı olduğu, karşı davadaki taleplerin haklı olmadığı, davalı yayınevinin davacıya ödemesi gereken bedelin Fsek m.68 çerçevesinde 13.800,00 TL*3=41.400,00 TL olabileceği, davalı şirketin Fsek m.70/3 çerçevesinde karının söz konusu olmadığı, davalı yazarın elde ettiği karın ise 32.222,23 TL olduğu, davacı tarafın Fsek m.68 çerçevesinde 41.400,00 TL bedel ile Fsek m.70 çerçevesinde tespit edilen 32.222,23 TL arasında seçim yapmak durumunda olacağı, diğer uyuşmazlık hususlarının mahkememiz takdirinde olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Davacı vekili 28/06/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; davalı yayınevinden Fsek m.68/1 uyarınca talep edilen 24.000,00 TL miktarı, 17.400,00 TL artırarak 41.400,00 TL’ye, davalı yazardan Fsek m. 70/3 uyarınca talep edilen 1.000,00 TL miktarı, 31.222,23 TL artırarak 32.222,23 TL olarak ıslah etmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Davaya konu uyuşmazlık davacı ile davalılardan … arasında imzalanan “…“ isimli kitabın yayımlanmasına ilişkin 2011 tarihli sözleşmeye rağmen davalı … ‘un diğer davalı ile aynı kitaba ilişkin yayım sözleşmesi yapmasının davacının haklarına tecavüz teşkil edip etmediği, davalı … ‘un davacı ile yapılan yayım sözleşmesinin feshetmesinin FSEK 58 çerçevesinde veya TBK hükümleri çerçevesinde geçerli ve haklı bir fesih olup olmadığı, karşı dava yönünden ise davacı/karşı davalının davalı/karşı davacı … ile imzalanan 2009 tarihli yayım sözleşmesi çerçevesinde davalı karşı davacıya ödemediği bir borcun ve sözleşmeye aykırı davranışının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Eser Vasfı Yönünden Yapılan İnceleme
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olmasıdır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır.
Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir , kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve mar ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıktığıhda fikri hukuk kapsamına girer diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş oları düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Somut olay bakımından bilirkişi raporu nazara alındığında “…” adlı kitabın şiir ve öykülerden oluşan edebi tarzda yazıları sahibinin hususiyetini taşıyan FSEK m.2 anlamında “herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunarı” ilim ve edebiyat eseri olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlık yayım sözleşmesinden kaynaklanmakta olup yayım sözleşmesine ilişkin hükümler Borçlar Kanunu ve Fikir ve Sanat eserleri Kanunu’ndan düzenlenmektedir. Borçlar Kanunu’nun 487 inci maddesi gereğince yayım sözleşmesi, bir fikir ve sanat eseri sahibinin veya halefinin, o eseri yayımlanmak üzere yayımcıya bırakmayı, yayımcının da onu çoğaltarak yayımlamayı üstlendiği sözleşmedir. Türk İsviçre hukukunda yayım sözleşmesi rızai bir sözleşme olarak kabul edilmektedir. (Giritlioğlu Necla, Yayın Sözleşmesi, İstanbul 1967, sf.36 vd.; Yavuz Cevdet Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 7. Bası, İst. 2009, sf. 588) Sözleşmenin kurulması için taraf iradelerinin birleşmesi yeterli olup, çoğaltılıp yayınlanacak eserin bir nüshasının yayırıcıya bırakılması şart değildir.
Davacının davasına dayanak yaptığı 10.05.2011 tarihli sözleşme incelendiğinde; sözleşmenin davacı ile davalı … arasında “…” isimli kitabının altıncı basımına ilişkin yapılması ve dağıtılmasına ilişkin olarak yapıldığı, baskı adedinin 5200 olduğu, telif bedelinin 5.000 adet üzerinden kitabın KDV’siz fiyatının basım adedi ile çarpılması sonucu çıkan rakamın %15’i olarak kararlaştırıldığı, sözleşmenin 4’üncü maddesinde ise, davalı …’ün 10.05.2016 tarihinden önce bu kitapların tekrar basma ve dağıtma hakkını başka bir yere devredemeyeceğinin kararlaştırıldığı, yazara 60 adet ücretsiz kitap verileceği ve kendi kitaplarından satın alırsa %50 indirim yapılacağı hususları kararlaştırılmıştır. İşbu sözleşme uyarınca, davalı yazar kitabının altıncı basısı için yayın haklarını devretmiş ise de, 10.05.2016 tarihine kadar da bu kitabı başkasına devretmeyeceğine dair taahhütte bulunmuştur. Dolayısıyla davalı yazar sözleşmede belirtilen 10.05.2018 tarihine kadar sözleşmeye konu kitabın yeni basısı için başkasına basım ve dağıtım hakkını devredemez. Zira davacının davaya konu kitaba ilişkin basım hakkını davacıya devri ile basım hakkı 11.05.2016 yılına kadar davacının mal varlığından çıkıp davacıya geçmiştir. Bu nedenle mali hakkın devri sözleşmesi niteliğindeki 2011 tarihli sözleşmede lisans sözleşmesinden ayrı olarak hakkın başkasına da devredilebileceğine veya devredilemeyeceğine ilişkin bir açık hüküm bulunmasa bile mali hakkın devri ile hak devralarıın tasarrufuna geçtiğinden davalı yazarın aynı kitabın basım hakkını başkasına devretmesi mümkün değildir.
Bilindiği üzere mali hakların devri; hakların hak sahibinin malvarlığından kesin olarak çıkması ve belirtilen süre boyunca devralanın malvarlığına girmesi, devralanın devredilen mali haklara ait bütün hakları kullanabilmesi, davaları açabilmesi demektir. Lisans sözleşmesi başka deyişle ruhsat verilmesinde ise; mali hakkın kendisi değil, “…” diğer bir kimseye devredilmektedir. Münhasır lisans söz konusu ise, mali hak sahibi lisansa konu olan hakkı bizzat kendisi kullanmayacağı gibi, bu yetkiyi bir başkasına da tanıyamaz ve bu nedenle mali hakkı kullanma imkânı yalnızca lisans sahibine aittir. Bu şekilde, mali hak özü itibariyle devredenin malvarlığında kalmakla birlikte, sadece mali hakkı kullanma ve semerelerinden yararlanma yetkisi karşı tarafa intikal etmiş olur. Bu nedenle mali hakların lisans verilmek suretiyle başkasına devredilmiş olması eser sahibinin mali hakkı devretmesine engel değildir.
Somut olaya dönüldüğünde; davalı yazar ile diğer davalı yayınevi arasında imzalanan 11.7.2014 tarihli sözleşmenin incelenmesinde davalı yazar tarafından davacıya 11.05.2016 tarihine kadar verilen basım ve dağıtım hakkı süresi henüz dolmadan diğer davalı ile sözleşme yapıldığı görülmekle, işbu yeni sözleşmenin davacının 10.05.2011 tarihli sözleşmeden kaynaklanan haklarına aykırılık teşkil ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
Her ne kadar davalılar, davacı ile davalı yazar arasında imzalanan 10.05.2011 tarihli sözleşmeden davalı yazarın FSEK 58 çerçevesinde cayma hakkını kullandığını dolayısıyla bu sözleşmenin cayma nedeniyle sona erdirmesi nedeniyle davalılar arasındaki sözleşmenin davalı haklarına ihlal teşkil etmediğine ilişkin savunmada bulunmuş iseler de, FSEK.m.58 gereğince cayma hakkının kullanılabilmesi için, telif hakkını başkasına veren bir bir akdin yürürlükte bulunması şartı bulunmaktadır. Davalı yazar’ın … 40. Noterliğinin … Tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesinin incelenmesinde, 19/02/2009 tarihli sözleşmeyi feshettiğine ilişkin beyanı dikkate alındığında, mezkur sözleşmenin zaten 19/02/2014 tarihinde sona ermiş olduğu, diğer sözleşmeler bakımından ise tarih ve eser adlarını açıkça bildirmediği anlaşılmıştır. Bu nedenle caymanın esaslı unsurları arasında sayılan “bir akdin yürürlükte olması” şartının somut olay bakımından gerçekleşmediği anlaşılmıştır. Her ne kadar cayma beyanı bakımından davacı/ karşı davalı yayınevi’nin kusurlu olması gerekmez ise de, caymaya ilişkin şartlar bakımından davacı yayınevi’nin eser sahibinden iktisap etmiş olduğu hak veya ruhsatı kullanmama gibi bir durumunun da somut olay bakımından gerçekleşmediği, zira davacı tarafın, davaya konu kitabın 6. Basımını da gerçekleştirdiği izahtan varestedir. Kaldı ki eser sahibinin menfaatlerinin esaslı bir biçimde ihlal edildiğine dair dosyada somut bir delil de bulunmamaktadır. Hal böyle olunca anılan gerekçeler mucibince, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davalı yazarın FSEK 58. Maddesi uyarınca cayma hakkının geçersiz olduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftarı davalı yazarın feshinin TBK çerçevesinde haklı bir fesih olup olmadığının incelenmesinde; davalı yazarın sözleşmenin feshine ilişkin gerekçede saydığı sebepler 19.02.2009 tarihli Genel Sözleşmeye dayalı olduğundan öncelikle taraflar arasındaki 19.02.2009 tarihli Genet Sözleşme Hükümlerinin belirtimesi gerekmektedir. Genel Sözleşmeye göre; yazar, taraflar arasındaki davaya konu olan kitapta dahil olmak üzere yazacağı 22 kitabının, 19.02.2014 tarihine kadar yeni basımlarını yapma ve dağıtma hakkını davacıya devrettiği görülmüştür.. Ayrıca sözleşmeye göre davalı yazar bu kitapların basım ve dağıtım hakkını 19.02.2014 tarihine kadar başkasına devretmemeyi de taahhüt etmiştir.
Öncelikle davalının sözleşmeyi feshe gerekçe olarak belirttiği sebeplerin haklı olup olmadığı irdelenmeden önce tam iki taraflı sözleşme olarak kabul edilen yayım sözleşmesi gereğince sözleşmeye aykırılık halinde izlemesi gereken hukuki yolların neler olduğunun belirtilmesi başka bir deyişle sözleşmeyi haklı sebeple feshetmeden önce hangi hususları yapmakla yükümlü olunduğunun tespit edilmesi gerekir. Bu çerçevede Türk Borçlar Kanunu’nun tam iki taraflı sözleşmelere ilişkin temerrüt ve fesih hükümlerine değinmek gerekecektir. Borçlar Kanunu’nun 123 üncü maddesi hükmüne göre; “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir” demektedir. TBK 14’üncü maddesine göre de aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.
2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davalının davacıya daha önceden sözleşmenin feshine dayanak gösterdiği sebepler ile ilgili olarak 14.01.2014 tarihinde ihtarname gönderdiği görülmektedir. Davalı yazarın davacı ile olan genel sözleşmeyi fesih gerekçelerinden ilki “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” isimli kitapların hiç basılmamasıdır. Öncelikle feshe konu edilmeyen “…” isimli kitap bakımından feshin haklı olmadığı kanaatine varılmıştır. Kaldı ki dosyada mübrez bilgi belge ve davacının dosyaya sunduğubu kitaplara ilişkin bandrol talep formları ile bu kitaplara ilişkin kitap kapakları dikkate alındığında, davalı/ karşı davacının 9 adet kitabının davacı tarafından basıldığı görülmektedir.
Davalı yazarın davacı ile olan genel sözleşmeyi fesih gerekçelerinden ikincisi 2009 yılı sözleşmesine konu kitapların telif ücretlerinin tam ödenmediğidir. Dosyaya davacı tarafın 09.03.2015 havale tarihli dilekçesi ekinde sunduğu davalının banka hesabına gönderilen havaleler ile davalının cevaplarındaki ikrarlarından da anlaşıldığı üzere, davalı yazara davacı tarafça genel sözleşme çerçevesinde sözleşmeye konu kitaplar için 150.000 TL ödendiği, ayrıca dilekçesinin 9 numaralı ekinde davaya konu “…” isimli kitap için 08.08.2011 tarihinde 3.941,58-TL, 09.05.2011 tarihinde 3.380,24 TI ödeme yaptığı imzalı gider pusulaları bulunmaktadır. Davaya konu kitap için davacının alması gereken telif ücretinin; kitabın basım adedi(5000 adet)x 15 telif bedeli kitabın KDV’siz fiyatı(18,4 TL) = 13.800-TL olduğu, davalıya yukarıda belirtilen 2 adet gider pusulası ile yapılan 7.321,82-TL ödeme de düşüldüğünde kalan miktarın 7.321,90-TL, olduğu fakat davacı tarafça önceden tüm kitaplar için yapılan 150.000-TL lik ödeme, daha sonra yapılan 7.321,82 TL ödeme ve taraflar arasındaki sözleşmesel ilişki ve telif ödemelerinin önceden peşin ve kitaplar çıktıkça kısmı ödeme şeklinde sürece yayılması dikkate alındığında kalan miktarın önceden ödenen 150.000-TL dikkate alındığında bu bedelden mahsup edilmiş olabileceği teknik bilirkişilerce hesaplanmış olup, bu fesih gerekçesinin de yerinde bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davalı yazarın davacı ile olan genel sözleşmeyi fesih gerekçelerinden üçüncüsü, 2009 yılı sözleşmesine konu kitaplardan sözleşme çerçevesinde yazara ücretsiz verilecek nüshalarının verilmediğine ilişkindir. Dosyada davacı tarafın 09.03.2015 tarihli dilekçe ekinde sunduğu, davalı yazarın imzaladığı teslim listesinde sözleşmeye konu ücretsiz nüshalaraın yerine takas olarak başka kitaplar aldığı dikkate alındığında, bilirkişilerce yapılan sektörel inceleme doğrultusunda ücretsiz nüshaları yazarın dilediği zaman alabileceği, ücretsiz nüsha yükümlülüğünün yayım sözleşmesinin yan edimi yani esaslı bir unsuru olmaması da dikkate alındığında davalı yazarın bu fesih gerekçesinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmakla anılan sebepler muvacehesinde, mevzuat hükümleri, hükme esas alınan 21/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespitler ve dosyaya sunulan tüm delillerin bir arada değerlendirilmesi neticesinde, davacının davalıların sözleşmeye aykırı davrandıkları iddiasının haklı olduğu, karşı davadaki taleplerin ise haklı olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalı/ Karşı davacı tarafça, taraflar arasında yapılan sözleşmenin sona ermesi nedeni ile tazminat hesaplamasının hatalı olduğu, bilirkişi raporunda belirtilen cayma ve feshe ilişkin kısımların yanlış değerlendirildiği, sözleşmeye konu tüm eserler ve sonraki tarihli sözleşme hükümleri dikkate alındığında basımı ve satışı yapılan ayrı ayrı sözleşmelerde belirtilen telif bedellerinin hesaplanması sureti ile bakiye telif alacağının olup olmadığının araştırılması, her bir eser yönünden 40 adet ücretsiz kitap bedelinin tespiti ile zarar miktarının hesaplanması, dokuz adet basımı yapılmayan eserler yönünden satışın olup olmadığı, basımı yapılmamış ise, diğer basımı yapılan kitaplardaki telif ortalamaları üzerinden elde edilmesi muhtemel kazancın ne olabileceğine ilişkin yapılan itirazlar doğrultusunda dosya iki kez aynı heyete gönderilmiş, bilirkişiler tarafından itirazları karşılar nitelikte yapılan hesaplama ve tespitler sonucunda yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan gerekçeler doğrultusunda davalı yazarın FSEK 58. Maddesi uyarınca cayma hakkının geçersiz olduğu, bandrol talep formları ile bu kitaplara ilişkin kitap kapakları dikkate alındığında, davalı/ karşı davacının 9 adet kitabının davacı tarafından basıldığı, sektörel teamüller uyarınca, ücretsiz nüshaları yazarın dilediği zaman alabileceği, ücretsiz nüsha yükümlülüğünün yayım sözleşmesinin yan edimi yani esaslı bir unsuru olmadığından davalının feshe ilişkin itirazlarının da yerinde olmadığı, ödenmesi gereken telif ücreti bakiyesinin olup olmadığına ilişkin kitapların basım bilgileri, bandroller, bedava kitap sayısı açısından yapılan detaylı mali incelemede 2009 2015 yılları arasında davalı yazarın hak ettiği telif ücretinin 252.412,50 TL olduğu bu bedelin davacı defter kayıtları ile de örtüştüğü, gider pusulaları, PTT makbuzları, banka ödeme dekontları, cari hesap ekstreleri ile de sabit olduğu üzere davalı yazarın telif ücreti alacağının bulunmadığı şeklindeki tespit ve değerlendirmeler sonucunda davalı karşı davacı vekilinin itirazları yerinde görülmemiştir.
Maddi Tazminat Talepleri Yönünden Yapılan İnceleme
Davacı yayınevi, mali hak sahibi olduğu eseri izin almadan çoğaltan davalı yayıncıdan FSEK. nun 68/1.maddesi uyarınca tazminat; kitabın yeni baskılarının yapılması ve bu baskıların yayma suretiyle satışa sunulması engellenebilmesi için öncelikle ihtiyati tedbir ve neticeten yargılama sonunda karar ihdası suretiyle tecavüzün men’i, Vaki tecavüz nedeniyle davalı yazarın ve davalı yayıncının temin ettiği kâra karşılık tazminat ve 10.000.-TI. manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmektedir.
Davacı maddi tazminat talebini hem FSEK 68’e hem de FSEK 70/3’e dayandırmaktadır. Yargıtay kararlarına göre, hem FSEK.m,68, hem de FSEK.m.70.f.2 veya FSEK.m.70.1.3 kapsamında maddi tazminat talep edildiği takdirde, talep edilen toplam bedelin, anılan seçenekler uyarınca istenebilecek “en çok bedel” ile sınırlı olduğu, dolayısıyla davacının bu taleplerinden hangisi yüksek ise, belirlenen bedelin en yükseğine hükmedilmesi gerekeceği şeklindedir. Bu bağlamda bilirkişilerin maddi tazminat hesaplamasını alternatifli olarak hesapladığı görülmüştür.
FSEK m.68/1 hükmüne göre; “eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir. FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması” ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir”.
Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/ sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır. Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Somut uyuşmazlıkta; FSEK m.68 çerçevesinde tazminat hesabı davacının davalı yazar ile yaptığı davaya konu kitap ile ilgili 2011 yılı sözleşmesine göre hesaplanmış, buna göre davalı yayınevinin davacıya ödemesi gereken bedelin kitabın basım adedi(5000 adet)x %15 telif bedeli x kitabın KDV’siz fiyatı(18,4 TL) =13.800-TL’nin FSEK 68 çerçevesinde 3 katı tutarı olan 41.400,00-TL olabileceği kanaatine varılmıştır.
Fsek 66/son maddesinde “tecavüzün şümulü, kusurun olup olmadığı ve ağırlığının takdir edileceği” öngörülmüş, Borçlar kanununun 51/1 maddesinde “Hakimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını gözönüne alarak belirleyeceği”, Türk Medeni Kanun’un 4. maddesinde de “Kanun’un takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini yada haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği” belirtilmiş, Dolayısıyla taraflar arasında davalının kullanımlarına dayanak oluşturacak bir sözleşme yapılmış olsaydı, somut olaydaki kullanımlar karşılığı hangi miktarda bir bedel ödenecekti ise bunun belirlenmesi ve somut olayda, ihlalin niteliği, süresi ve kullanılan mecraya göre, FSEK m 66/4 hükmü koşulları da dikkate alınarak varsayımsal bedelin ne alabileceği yönünde mahkememizce araştırmalar yapılmış, somut olayın özelliğine göre YHGK’nın 20/03/2002 Tarih, 2002/11-176 Esas, 2002/214 Karar sayılı ilamı da dikkate alındığında, davaya dayanak teşkil eden davacının davalı yazar ile yaptığı davaya konu kitap ile ilgili 2011 yılına ait sözleşme bedeli, mali haklara tecavüzün sabit olması, ticari maksatla yayınlanması gibi nedenler gözetilerek takdiren tespit edilen bedele FSEK md. 68 çerçevesinde 3 kat’a kadar tazminata hükmedilmesi uygun görülmüştür.
FSEK 70/3 çerçevesinde karın iadesi çerçevesinde bilirkişi heyetinde bulunan mali müşavir bilirkişisi tarafından tarafların defter kayıtları üzerinde inceleme yapılmış, eser basım ve satışından davalı … Şti.’nin 1.056,60 TL zarar ettiği, eserin basımı durdurulsa da satışının devam ettiği, stok giriş çıkış hareketlerinin incelenmesinde 09.01.2015 tarihi itibari ile 576 adet eserin satıldığı, 1424 adet eserin stokta bulunduğu, dava tarihi itibari ile dava konusu eserin basım ve satışından davalı … Ltd. Şti’nin 941,02 TL zarar ettiği, satışların halen devam ettiği, 27.03.2017 tarihi itibari ile de zararının 1.056,60 TL. olduğu şeklindeki tespit çerçevesinde davalı şirketin karının söz konusu olamadığı görülmüştür. Davalı şirket kayıtları üzerinde yapılan incelemeye göre; davalı …’ ün 2.222,23 TL telif hakkı elde ettiği, yine davalı … ( …) diğer davalı …’e 09.12.2013 tarihinde 30.000,00 TL avans ödemesi gerçekleştirdiği bu ödemenin banka dekontu ile ispatlandığı, ilgili kaydın davalı …’ın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı …’ün elde ettiği karın 32.222,23-TL olduğu görülmüştür. Davacı tarafın FSEK 68 çerçevesinde 41.400,00-TL bedel ile FSEK 70 çerçevesinde tespit editen 32.222,23-TL arasında seçim yapmak durumunda olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Her ne kadar davacı tarafça her iki tazminat kalemi yönünden de talepte bulunulabileceğine ilişkin itirazlarda bulunulmuş ise de yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda, Yargıtay kararları dikkate alındığında belirlenen bedelin en yükseğine hükmedilmiş, itirazın reddine karar verilmiştir.
Davacı tazminat taleplerinin yanında tecavüzün refini (kaldırılmasını) talep etmektedir. Ancak davacı tarafından FSEK m.68 düzenlemesine dayanılarak maddi tazminat talep edildiğinden yüksek yargı içtihatlarına göre tazminata karar verilen hallerde ref’e karar verilemeyeceği hususu bilindiğinden ref isteminin reddine karar verilmiştir.
Manevi Tazminat Talebi Yönünden Yapılan Tespit ve Değerlendirmede
Davacı taraf aynı zamanda manevi tazminat talebinde de bulunmuştur. Davalı yazarın ihlali sözleşmeye aykırılık olup, sözleşmeye aykırılık nedeniyle manevi tazminat talebinin hukuki dayanağı Borçlar Kanununun 114/2 maddesi hükmü olup anılan hükme göre; “haksız fil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır” denilmektedir. Bu atıf nedeniyle TBK.m.58 kıyasen sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumlulukta kıyasen uygulama alanı bulabilecek ve manevi tazminat talep edilebilecektir.
Sözleşmeye aykırılık nedeniyle Borçlar Kanununun 114. maddesinin 2. fıkrasında yer alan bu yollama ile aynı Kanunun 58. maddesi hükmü uyarınca manevi tazminat isteminde bulunulabileceği olgusu, kanuna ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına ve öğretideki bu doğrultuda oluşan baskın görüşlere uygun bulunmaktadır. Ancak; “salt sözleşmeye aykırı davranışın varlığı, manevi tazminat isteminin kabulü için yeterli olmayıp, aykırılığın niteliğinden veya özel hâl ve şartlar nedeniyle “ aynı zamanda davacının kişilik haklarının Medeni Kanunun 24. maddesi anlamında zedelenmesi ve bu nedenle de Borçlar Kanununun 41. maddesi hükmü uyarınca, haksız bir eylem olarak nitelendirilebilmesi gereklidir. Davaya konu uyuşmalıkta sözleşmesel ilişki devam ederken sözleşmeye aykırı davranarak süre sona ermeden sözleşmeye konu kitabın basım haklarının başka bir yayınevine devri söz konusu olup ayrıca somut olayda mali inceleme kısmında belirtildiği üzere davalı yazarın davacı ile sözleşmesi henüz sona ermeden ve davacıya fesih ihtarnamesini henüz göndermeden davalı şirket tarafından davacıya 09.12.2013 tarihinde avans telif ödemesi yapılması da dikkate alındığında davalı yazarın davranışının haksız bir eylem olarak nitelendirilebileceği ve manevi tazminat sorumluluğunun bulunacağının kabulü cihetine gidilmiştir.
Davalı yayınevinin sorumluluğu yönünden yapılan değerlendirmede, yayınevinin ihlali haksız fiilin özel bir hali olan haksız rekabet eylemi niteliği taşıdığı, TTK m.54 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabetin, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade ettiği, haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebiten mutlak bir hak olduğundan, bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına gerek olmadığı, davacı yayınevi ile aynı sektörde olan davalı şirketin mali inceleme kısmında belirtildiği üzere davalı yazarın davacı ile sözleşmesi henüz sona ermeden ve davacıya fesih ihtarnamesini henüz göndermeden davalı şirket tarafından davacıya 09.12.2013 tarihinde avans telif ödemesi yapılması ve bu tarihten sonra davalı yazarın davacıya fesih ihtamamesi göndermesi dikkate alındığında davalı yaymevinin davranışmın TTK 55 vd anlamında haksız rekabet olarak nitelendirileceği ve manevi tazminat sorumluluğunun oluşacağı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda her iki davalı yönünden yapılan açıklamalar ışığında manevi tazminat miktarının, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıma fonksiyonu, manevi tazminat davasının gerçek anlamda bir tazminat davası olmaması, maddi hukuka ilişkin zararın tanzim edilmesini amaç edinmediği, takdir edilecek miktarın istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli miktar kadar olması gerektiği, huzurdaki somut olayın özelliği yanında tarafların sıfatı ve sosyal konumları somut olayın gerçekleşme biçimi bir arada değerlendirildiğinde; talep edilen 10.000 TL’nin makul olduğuna kanaat getirilmiştir.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, toplanan deliller, ihtarnameler, taraflar arasında akdedilen sözleşmeler, hükme esas alınan 24/01/207 tarihli kök ve itirazlar üzerine alınan iki ek rapor bir arada değerlendirildiğinde asıl dava yönünden, davalıların, davacının mali haklarına tecavüzünün tespitine, Fsek m.68 uyarınca belirlenen 13.800,00 TL rayiç bedelin takdiren üç katı olan 41.400,00 TL’nin 17/09/2014 tarihinden itibaren kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan … Tic. Ltd. Şti’.den alınarak davacıya verilmesine,10.000,00 TL manevi tazminatın 17/09/2014 tarihinden itibaren kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Fsek m.70/3 kapsamında talep edilen yoksun kalınan kara ilişkin tazminat talebinin reddine, davanın fsek 68 e dayalı olarak açıldığı taraflar arasında farazi sözleşme ilişkisinin kurulduğu dikkate alınarak ref talebinin reddine, açıklanan nedenlerle karşı davanın reddine, asıl dava yönünden mali haklara tecavüz sabit görüldüğünden davacının hukuki yararı bulunduğu gerekçesi ile hüküm özetinin tirajı en yüksek üç gazeteden birinde masrafı davalılara ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-a)Asıl dava yönünden DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE, davalıların, davacının mali haklarına tecavüzünün tespitine,
b)Fsek m.68 uyarınca belirlenen 13.800,00 TL rayiç bedelin takdiren üç katı olan 41.400,00 TL’nin 17/09/2014 tarihinden itibaren kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan … Ltd. Şti’.den alınarak davacıya verilmesine,
c)10.000,00 TL manevi tazminatın 17/09/2014 tarihinden itibaren kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
d)Fsek m.70/3 kapsamında talep edilen yoksun kalınan kara ilişkin tazminat talebinin reddine,
e)Maddi tazminatın dayanağı Fsek m.68’e göre talep edildiğinden taraflar arasında farazi sözleşme ilişkisi kurulduğundan davacının ref talebinin reddine,
f)Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin tirajı en yüksek üç gazeteden birinde masrafı davalılara ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına,
g)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 3.511,13 TL karar harcından peşin ve ıslah harcı ile yatırılan toplam 1.428,07 TL’nin mahsubu ile kalan 2.083,06 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
h)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz davası yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
ı)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen rayiç bedel tazminatı talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 6.182,00 TL vekalet ücretinin davalı … Ltd. Şti’.den alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
j)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminatı talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
k)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen ref talebi yönünden davalılar vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
l)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen yoksun kalınan kara ilişkin tazminat talebi yönünden davalı … vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı …’e verilmesine,
m)Davacı tarafından yapılan: 3.800,00 TL bilirkişi ücreti, 765,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 4.565,00 TL’den her kabul ve ret oranına göre hesap olunan 2.805,64 TL ve 1.453,27 TL harç (peşin+ıslah+başvuru) olmak üzere toplam 4.258,91 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
n-Davalı … Ltd. Şti tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
o-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
2-a)Karşı dava yönünden davanın REDDİNE,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca karşı davacı tarafından yatırılan 881,57 TL’den hesap olunan 59,30 TL’nin düşülerek 822,27 TL’nin talep halinde karşı davacıya iadesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen telif ücreti talebi yönünden karşı davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren karşı davalıya verilmesine,
d)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi zarar talebi yönünden karşı davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren karşı davalıya verilmesine,
e)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat talebi yönünden karşı davalı vekili yararına hesap olunan 5.000,00 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren karşı davalıya verilmesine,
f)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat talebi yönünden karşı davalı vekili yararına hesap olunan 5.000,00 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren karşı davalıya verilmesine,
g)Karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.23/02/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸