Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2014/210 E. 2019/537 K. 13.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/210
KARAR NO : 2019/537

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Ref’i
DAVA TARİHİ : 03/09/2013
KARAR TARİHİ : 13/12/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i talepli asıl dava ile marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkin birleşen davada yapılan açık yargılama sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı-birleşen dosyada davalı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 1999 yılında kurulmuş olan … A.Ş. bünyesindeki grup şirketlerden biri olduğunu, müvekkilinin genel olarak dondurulmuş gıda ürünleri alanında hizmet vermekte olduğunu ve uzun yıllardır kullanılan ve tüketici nezdinde büyük beğeni toplamış, sektörde yaygın olarak bilinen “…” markalarının sahibi olduğunu, … nolu “…” ve … nolu “…+şekil” markasının 29 ve 30. sınıflarda müvekkil adına tescil edilmiş olduğunu, davalının “…” markalarının -bir marka tescili haricinde- “salam, sosis, sucuk” ya da “et ürünleri” emtialarında tescil edilmiş olduğunu, davalının … tescil nolu marka başvuru listesinde “dondurulmuş ürünler (mantı, pizza, milföy hamuru)”nun yer aldığını, davalının “…” markasını pizza, milföy hamuru, mantı emtialarında kullanarak bilinçli bir şekilde müvekkili şirket aleyhine marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yarattığını, davalının markasal kullanımında “…” ibaresi büyük, “…” ibaresi küçük yazılmak suretiyle “…” ibaresinin ön plana çıkarılmış olduğunu, markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, bu hususun … 4. FSHHM’nin kesinleşen … esas sayılı kararında da (markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu ve davalının “…” markasının tanınmış marka olmadığı) açıkça ortaya konulmuş olduğunu, dondurulmuş gıda ürünlerinde “…” markasını kullanmada öncelik hakkına müvekkilinin sahip olduğunu bilen davalının buna rağmen aynı emtialarda “…” markasını kullanmasının kötüniyetli bir davranış olduğunu, kötüniyetini gizlemek için marka tescil başvurusu yaparak zaman kazanmaya çalıştığını, davalı eyleminin aynı zamanda TTK m.55/2 ve 55/4 uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini, esas davada marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’ini, birleşen davanın reddini talep etmiştir.
Davalı-birleşen dosyada davacı vekili asıl davada cevap, birleşen dosyada dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin Türkiye’de gıda sektörünün öncüsü konumunda olup, Avrupa Birliği ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde ürünlerinin kalitesi ve pazarlama fâaliyetleri neticesinde tanınarak sektöründe önemli markalardan biri haline gelmiş olduğunu, davanın TTK 60. maddesi gereğince zamanaşımı süresi geçtikten sonra ikame edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin 1991 yılından itibaren “…” markasını kullandığını ve aynı sektörde faaliyet gösteren davacı-birleşen dosya davalısının bu kullanımdan haberi olduğundan dava hakkının zamanaşımına uğramış olduğunu, aynı sektörde faaliyet gösteren ve müvekkilinin markasal kullanımından haberdar olan davacı-birleşen dosya davalısının davayı ikame etmede hukuki yararının olmadığını, müvekkilinin … nolu “…” marka tescil başvurusu olduğunu, marka tescil başvurusuna ve öncelik hakkına dayalı kullanımın hukuka aykırı olmayacağını, … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin kesinleşen … esas sayılı kararında müvekkilinin “…” ve “…” markaları üzerinde gerçek hak sahibi olduğunun tespit edilmiş olduğunu, haksız ve hukuka aykırı iddia ve taleplerle ikame edilen esas davanın reddine, birleşen davanın davalısı adına tescil edilmiş olan …ve … tescil nolu markaların tescil edildikleri tüm sınıflarda MarKHK m.8/3, 35 ve MK m.2 uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesine, … tescil nolu “ekzimer doyum” ibareli, 29.sınıfta; “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri; et mamülleri, et hülasaları, et suları, bulyonlar; işlenmiş su ürünleri (yumuşakçalar ve kabuklu hayvanlar); kurutulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, konservelenmiş, dondurulmuş et ürünleri… Kuru bakliyat hariç kurutulmuş, pişirilmiş, konservelenmiş, dondurulmuş sebzeler, yemek pişirmek için sebze suları… Kuru bakliyat, yani fasulye, bezelye, nohut , mercimek, soya … Hazır çorbalar ve hazır yemekler… Zeytinler, turşular… Süt ve süt ürünleri: Her türlü süt, her türlü peynir, yoğurt, ayran, kaymak, krema, krem şanti, süttozu, kefir, süt oranı fazla sütlü içecekler, meyveli sütler, meyveli yoğurtlar, kımız, süt ve süt ürünlerinden (süt oranı fazla) tatlılar… Yenilebilir sıvı ve katı yağlar, margarinler, tereyağlar… Konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş meyveler; pekmezler, reçeller, marmelatlar, meyve ezmeleri, kompostolar… Kuru yemişler, kurutulmuş meyveler, pestiller… Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin (susam tohumu macunu)… Yumurtalar, yumurta tozları, Jöleler, jelatinler, Tıbbi amaçlı olmayan ve tamamlayıcı gıda maddeleri niteliğindeki perhizle ilgili olan veya olmayan ürünler için bitkisel ve vitamin bazlı ürünler olarak kullanılan proteinler, karbonhidratlar, madensel maddeler, az miktarda bulunan kimyasal elementler, aminoasitler, yağ asitleri , polen müstahzarları… Patates cipsleri, patates kızartmaları…” emtialarında, 30.sınıfta; “Kahve, kakao, suni kahve, moka (kahve), kahve yerine geçen maddeler, kahve veya kakao esaslı içecekler… Tapyoka, sago… Makarnalar, mantılar, erişteler… Ekmekler, pideler, pizzalar, lahmacunlar… Bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler… Baklavalar, şöbiyet, tulumba tatlıları, bülbül yuvaları… Pudingler, kazandibi, sütlaç, sup, muhallebiler, aşureler… Bal, arı sütü, propolis … Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler: Ketçaplar, mayonezler, hardallar, limon suları, soslar, salata sosları, salçalar, sirkeler, yiyecekler ve içecekler için koku vericiler (aromalar), baharatlar… Mayalar, kabartma tozları, vanilyalar; ekmeğin formunu, rengini iyileştirici, bayatlama süresini geciktirici doğal maddeler… Her türlü un, irmikler, nişastalar, Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri… Çaylar, buzlu çaylar… Şekerlemeler, lokumlar, helvalar, pişmaniyeler, donmuş yoğurt (şekerleme), çikolatalar, çikolata ürünleri, çikolata veya şekerle kaplanmış ürünler, yılbaşı ağacı süsü olarak şekerli ve çikolatalı ürünler, çikolata esaslı içecekler … Sakızlar, Dondurmalar, buz kremler, yenilebilir buzlar… Tuz, Pirinç, bulgur, keşkek, yarmalar, gıdalar için malt… Hububat (tahıl) ve undan mamül çerezler, patlamış mısır, mısır gevrekleri, yulaf ezmeleri, kahvaltılık hububat…” emtialarında … adına kayıtlı markanın 31/08/2005 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli, 29.sınıfta; “Kuru bakliyat.Kuru yemişler.Tıbbi amaçlı olmayan ve tamamlayıcı gıda maddeleri (polen, proteinler, karbonhidratlar dahil).” emtialarında, 30.sınıfta; “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Her türlü un, irmikler, nişastalar.Çaylar, buzlu çaylar.Hububat (tahıl) ve mamülleri.” emtialarında … adına kayıtlı markanın 18/04/2007 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği anlaşılmıştır.
… tescil nolu “…” ibareli, … adına kayıtlı markanın 29.sınıfta; “…” emtialarında 23/12/1991 tarihinden itibaren 10 yıl süreyli tescil edildiği ve süresi içerisinde yenilendiği anlaşılmıştır.
Dosya içerisine alınan yerel mahkeme kararları incelendiğinde ; … FSHHM’nin… esas … karar sayılı dosyasında davalı birleşen dosya davacısı tarafından açılan markaya tecavüz davasında “.. Davalının “…” başvurusunun 31/08/2005 tarihli … nolu başvuru olduğu, yapılan başvuruya itirazın reddi üzerine … FSHHM’de dava açıldığı (bahse konu dava … FSHHM’nin …esas sayılı dosyası üzerinden görülmüş olup, bir kısım emtianın iptaline karar verilmiştir, karar dosyada mevcuttur.), … sayılı başvurusunun 29 ve 30. Sınıflarda olduğu, bu başvuruda et ve et ürünlerinin çıkarıldığı, dolayısıyla sosis salam sucuk ve bunlarla ilişkilendirilebilecek et ve et ürünleri yönünden dava tarihi itibarı ile tescilli markasının bulunmadığı, tescil edilmiş olan et ürünleri (…. Sınıfta sosis salam sucuk, … Sınıfta sosis salam sucuk yönünden tescilli) ve bu emtialarla karıştırılabilecek ürünler yönünden öncelik hakkının tespit edildiği, bu noktada davalı birleşen dosya davacısının öncelik hakkının davaya konu emtialar bakımından bahse konu kararla tespit olunduğu yönündeki iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Yine davacı markalarından davaya konu … nolu başvuruda yer alan “et ve et ürünlerinin” izahı yapıldığı üzere … 4. FSHHM’nin … tarih 2007/204 E, 2010/164 K. sayılı dosyası ile tescilden çıkarıldığı, davaya konu diğer marka olan 2007 20739 nolu başvuruda ise et ve et ürünlerinin tescil başvurusunda yer almadığı anlaşılmıştır.
Yine davalı birleşen dosya davacısının … başvuru nolu “… (mantı, pizza, milföy hamuru)” emtialarındaki tescil başvurusu davacı tarafça itiraza uğramış, bahse konu itiraz reddolunmuş ise de bu defa davacının TPMK/YİDK’nın iptali talebiyle … 2. FSHHM de açtığı dava 20/05/2015 tarih 2014/448 E. 2015/178 K.. sayılı karar ile sonuçlanmış ve davacının talebini kabul ederek … tescil nolu “dondurulmuş ürünler (mantı, pizza, milföy hamuru)” emtiaları yönünden yapılan marka başvurusunun hükümsüzlüğüne karar vermiştir.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler, “… tescil nolu “…” marka ve … tescil nolu “…” markanın 29 ve 30. sınıflarda davacı adına tescil edilmiş olduğu, davalının “milföy hamuru, pizza, mantı” emtialarında (30. sınıfta) “…” ibaresini tescilsiz olarak kullandığı, davacı markasındaki ve davalının tescilsiz olarak kullandığı markadaki “…” ibaresinin ayırt edici bir unsur olduğu, bu hususun önceki tarihlerde kesinleşmiş mahkeme kararlarında da tespit edilmiş olduğu, davalının 29. sınıftaki “milföy hamuru, pizza, mantı” emtialarında kullandığı “…” ibaresi üzerinde önceye dayalı gerçek hak sahipliğini ispat eder bir delil dosyada mevcut olmadığı, esas davada, davacının tescil ettirdiği/kullandığı markası ile davalının tescil ettirmeksizin 30. sınıfta kullandığı markanın fonetik, kulağa gelen ses uyumu ve söyleniş açısından benzer olduğu, davacının markasının benzerinin davalı tarafından ticari etki yaratacak şekilde aynı/benzer emtialarda markasal olarak kullanılmasının “marka hakkına tecavüz” kapsamda değerlendirileceği, esas davada, davalının davacı markasının benzerini aynı/benzer alanda emtialarda (milföy hamuru, pizza, mantı) kullanmasının davacının emeğinden haksız faydalanma olarak TTK m.54 ve TTK m.55/l/a/4 uyarınca haksız rekabet kapsamında değerlendirilebileceği, birleşen davada MarKHK m.8/3’e dayalı olarak, birleşen davada davalı adına tescilli olan … tescil nolu “…” markası ve … tescil nolu “…” markasının hükümsüzlüğü talep edilmişse de, birleşen davada davacının “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğu emtiaların “dondurulmuş, et ürünleri, et içeren hazır dondurulmuş gıda ürünleri” olduğu, bu hususun … 4. FSHHM’nin 19/04/2010 tarih 2007/204 E, 2010/164 K. sayılı kesinleşen kararında gerekse … FSHHM’nin … tarih … E. … K. sayılı kesinleşen kararında da tespit edilmiş olduğu, birleşen davanın konusu markanın tescilinden önceki bir tarihte birleşen davacının “…” ibaresini “milföy hamuru, pizza, mantı” emtialarında ticari etki yaratacak biçimde markasal olarak kullanıyor olduğunu ispat eder bir delil dosyada mevcut olmamakla, MarKHK m.8/3’e dayalı hükümsüzlük şartları mevcut olmadığı” hususlarında görüşlerini bildirmişlerdir.
Dava, 556 sayılı KHK ile TTK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i talepli asıl dava ile marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talepli birleşen davaya ilişkindir.
556 sayılı MarkKHK, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 10/01/2017’de Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla beraber yürürlükten kalkmıştır. Bu doğrultuda derdest davalara hangi mevzuatın uygulanacağının açıklanması zarureti doğmuştur. Kanunlar kural olarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar; ancak kanunun geçmişe etkili olarak uygulanacağına ilişkin bir hüküm ihdas edilmiş ise kanun geçmişe etkili olarak uygulanabilir. Kanunun yürürlüğü düzenleyen 192. maddesinin “a” ve “b” bendinde yer alan ileri yürürlük hükümleri istisna olmak üzere, kanunun diğer hükümlerinin SMK’nın yayımı tarihinde yürürlüğe girecek olup; SMK’nın geçmişe etkili olarak uygulanmasına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla yürürlüğe girdiği 10/01/2017’den itibaren ileriye etkili olarak uygulanacağı görülmüştür. Bu doğrultuda SMK’nın, yürürlüğe girmesinden önce ikame edilen ve takiben anılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği sırada derdest olan ve söz konusu Kanun’un yürürlük tarihinden önce gerçekleşen olaylara yönelik davalara SMK değil, MarkKHK uygulanacaktır.
Esas Davada Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabet Yönünden Tespit ve İnceleme:
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname mad. 61 uyarınca; Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu haklan üçüncü kişilere devretmek, fiilleri marka hakkına tecavüz sayılır. Buradan da anlaşıldığı üzere, “MarkKHK hükümleri uyarınca koruma altında bulunan bir markayı, sahibinden izin almaksızın aynı KHK’nm 9. maddesinde belirtilen biçimlerde kullanmak” fiili, marka hakkına tecavüz teşkil edecektir ve somut uyuşmazlıkta özellikle üzerinde durulması gereken ihtimal de budur.
MarkKHK’nın 61. maddesinin, KHK’nın 9. maddesine yaptığı yollama gereği;
“a) Markanın tescil kapsamına giren ayni mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması,
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması,
c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması”
Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması. c) İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması. d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması. Fiilleri, markaya tecavüz teşkil eder.
MarkaKHK m. 9’a göre tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve bu tescilli markanın kapsadığı hizmetlerin aynı veya benzeri hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dâhil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması marka sahibi tarafından yasaklanabilir. Maddede marka sahibinin yasaklayabileceği faaliyetler sayılmış olsa da, bu sayım tahdidi nitelikte değildir. Genel kabul gören kanaate göre, başkasına ait bir markanın aynısı veya benzerinin aynı veya benzer hizmetler için ticari bir amaçla iş evrakları ve tabelalarda kullanması marka sahibinin hakkına tecavüz niteliği taşımaktadır.
556 sayılı KHK’nın “MARKA SAHİBİNİN TALEPLERİ” başlıklı 62. Maddesine göre; Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması, b) Tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini, c) (Değişik bent: 03/11/1995 – 4128/5 md.) Marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el koyulması talebi. d) (c) bendi uyarınca el konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması, (Bu durumda, söz konusu ürünlerin değeri, tazminat miktarından düşülür. Bu değer, kabul edilen tazminatı aştığı zaman, marka sahibinin fazlayı karşı tarafa ödemesi gerekir.). e) (Değişik bent: 03/11/1995 – 4128/5 md.) Marka hakkına tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle bu maddenin (c) bendine göre el koyulan ürünlerin ve araçların üzerlerindeki markaların silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası talebi. f) Marka hakkına tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya yayın yoluyla duyurulması.
MarkaKHK 9. madde genel olarak, marka sahibinin tescilli markası ile iltibasa neden olacak işaretlerin kullanılmasını yasaklamaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere tescilli marka ile aynı veya benzer olan bir işaretin tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerde kullanılarak halk tarafından karıştırılma ihtimaline yol açılması, marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca işaret ile tescilli marka arasında halk nazarında “bağlantı” olduğu ihtimali de “karıştırılma ihtimali” kavramına dâhil sayılmıştır. Karıştırılma ihtimalinde, halkın iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bağlantı kurması yeterlidir. Alıcıların aldıkları ürünlerin başka bir işletmeye ait olduğunu bilmelerine rağmen, iki işletme arasında ekonomik veya organik bir bağlantı olduğu yanılgısına düşmeleri halinde, karıştırılma ihtimali vardır ve işaretler arasında iltibasın mevcut olduğu kabul edilmektedir.
Bir kelimenin veya işaretin markasal olarak kullanılması, bu işaretin belirli bir işletme tarafından piyasaya sunulan mal veya hizmetlerle doğrudan ilişkili olarak, söz konusu mal veya hizmetleri, diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt edecek şekilde kullanılması anlamına gelmektedir. Bir işaretin markasal olarak kullanımından söz edebilmek için, mal veya hizmetle doğrudan bağlantılı olarak, ilgili çevrenin ürün ile markayı ilişkilendirmesine olanacak verecek şekilde kullanılması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere bu maddeler uyarınca mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Tescilli markanın sahibi, üçüncü kişi tarafından markasının haksız ve usulsüz kullanılmasını önleme hak ve yetkisine sahip bulunmaktadır. Bu kapsamda marka hakkı sahibi, tecavüz oluşturacak nitelikte bir işaretin mal veya ambalajı üzerine konulmasını, bu malların piyasaya sürülmesini, stoklanmasını, ihraç ve ithalini, teşebbüsün iş evrakı veya reklâmlarında kullanılmasını önleme yetkisine sahiptir (KHK 9/ II).
Bu anlamda bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir. Belirtelim ki marka hakkına tecavüz bu anlamda sadece iltibas suretiyle meydana gelmez; bağlantı ihtimali de marka hakkına tecavüzün oluşmasına neden olabilir. Bağlantı ihtimali, marka ile işaretler arasında veya marka ve/veya işaretin kaynağı arasında olabilir. Buna göre marka ile işareti kullanan işletmenin aynı veya aynı şirketler veya işletmeler grubuna ait olduğu yönündeki bağlantı ihtimali ya da tescilli marka ile işaret arasındaki çeşitli benzerlik sebebiyle bağlantı ihtimali iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz oluşturur.
Ünal Tekinalp “karıştırma ihtimalini” şu şekilde tanımlamaktadır; “Bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın; daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Karıştırma ihtimali kavramı tecavüz yönünden ele alındığında, MarkKHK’nın m. 9 (1) b’de öngörülen sistemini öne çıkaran nitelikleri ve ana çizgileriyle şöyle ortaya koyabiliriz. (1) Karıştırma ihtimalinin varlığı için mütecaviz tarafından kullanılan işaretin (a) tescil edilmiş markanın aynısı veya onun benzeri olması ve (b) tescil edilmiş markanın, tescil edildiği mal ve hizmetlerle aynı veya benzer mal ve hizmetlerde kullanılması şarttır. Bu iki şart bir arada bulunmalıdır. (2) Karıştırma halk yönünden olmalıdır.” (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, arıkan Basım, Dördüncü Baskı sayfa 407-408).
Nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre farklı sınıflarda yer almalarına rağmen halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin “benzer” ‘ olarak değerlendirilmesi de mümkün olup; bu husus öğretide de kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay da kararlarında bu yönde değerlendirme yaparken, mal ve hizmetlerin nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır.
İltibas ihtimalinin araştırılmasına, markalar arasında benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması uygun olur. Benzerliğin olup olmadığına, markanın bütünü itibariyle etki dikkate alınarak karar verilir. (Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hukuku Cilt I sayfa 99 Ankara 1997).
Somut olaya dönüldüğünde; davalı tarafından kullanılan “…” markasının davacının tescilli olarak kullandığı “…” markasından doğan haklarına tecavüz edildiği iddia edilmektedir.
Davacı adına tescil edilmiş olan “…” unsurlu marka tescilinden doğan hakka tecavüz edildiği iddiasının değerlendirilmesi için öncelikle markanın davalı tarafından aynı/benzer faaliyet alanında tescilsiz olarak kullanımı veya markanın davalı adına tescil edildiği sınıfın dışında aynı/benzer faaliyet alanında kullanımı söz konusu olmalıdır.
Davalı, adına tescilli markayı kullanmasının marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceğini beyan etmektedir. Türk Patent Enstitüsü’nün 05/11/2013 tarih ve … sayılı yazısı ekinde davalı adına tescilli olan … tescil nolu markanın ve tescil işlemleri devam eden … başvuru nolu markalara ait bilgiler gönderilmiştir.
… başvuru nolu markanın “dondurulmuş ürünler (mantı, pizza, milföy hamuru)” emtialarında tescili için başvuruda bulunulmuştur. Davacı, davalının marka başvurusuna itiraz etmişse de itirazı reddedilerek markanın tesciline karar verilmiştir. Davacı, TPMK/YİDK’nın iptali talebiyle açtığı davada … 2. FSHHM 20/05/2015 tarih 2014/448 E. 2015/178 K.. sayılı kararında davacının talebini kabul ederek … tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne karar vermiştir. Netice itibariyle, davalı adına “milföy hamuru, pizza, mantı” emtiaları ve bunlarla ilişkilendirilebilecek emtialarda halihazırda tescilli bir markası veya başvurusu bulunmamaktadır. Davalı, davacının marka tescilinden önce 29. sınıftaki “milföy hamuru, pizza, mantı” emtialarında “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu ispat eder bir delil de sunulmamış olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı adına tescil edilmiş olan marka tescilinden doğan haklara tecavüz edildiği iddiasının değerlendirilmesi için tarafların kullandığı markaların aynı/benzer olup olmadıklarının tespiti gerekir gerekir.
Davacı markası ile dava konusu markanın aynı emtialarda (milföy hamuru, mantı, pizza) kullanıldığı hususu taraflar arasında ve dosya kapsamında ihtilafsızdır.
Davacının, markasının esas unsurlarını değiştirmeksizin fiili kullanımını gösterir ürün ambalajları dosyaya ibraz edilmiştir: Bilirkişi raporunda da tespit olunduğu üzere; taraf markalarının incelenmesinde, davacı adına tescil edilmiş olan … tescil nolu “…” markası kelime unsurlarından ibaret bir markadır. Markadaki her iki kelime de ayırt edici olmakla, markanın esas unsuru “…” ibaresidir. Davalı tarafından 30. sınıfta tescil edilmeksizin kullanılan markada davalının markasal kullanımında “…” ibaresi ön plana çıkarılmıştır. Bu yönüyle, davalının milföy hamuru, pizza, mantı ürünlerinde kullandığı markanın esas unsuru “…” ibaresidir. Bu husus, önceki tarihlerde kesinleşmiş mahkeme kararlarında da tespit edilmiştir. Ürün ambalajlarında daha küçük harflerle “…+şekil” markasını üst marka olarak kullanmıştır. Ürün markası olarak “…” ibaresi ön plandadır.
Netice itibariyle, davacının tescil ettirdiği/kullandığı markası ile davalının tescil ettirmeksizin 30. sınıfta kullandığı markanın fonetik, kulağa gelen ses uyumu ve söyleniş açısından benzer olduğu, davacının markasının benzerinin davalı tarafından ticari etki yaratacak şekilde aynı emtialarda markasal olarak kullanılmasının “marka hakkına tecavüz” teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış, 556 sayılı KHK 62 kapsamındaki taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Haksız Rekabet Yapıldığı İddiasının İncelenmesi:
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;..”Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak”… Madde 56’da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür. Rekabetin, doğruluk ve dürüstlük kuralları içerisinde kalmak ve üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltmek, işletmelerin verimini arttırmak ve fiyatları düşürücü etkisi olduğu tartışmasızdır. Ancak bu durumun kötüye kullanılmaması, doğruluk ve dürüstlük çerçevesinde rekabetin gerçekleştirilmesi, değişen teknoloji ve ekonomik şartlar, firmalar arasındaki piyasadan büyük pay alma hırsı nedeniyle mümkün olmadığından TTK’da düzenleme yapılmıştır.
TTK m. 55/1-a/4 bendi uyarınca “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” iyi niyet kurallarına aykırı bir davranıştır ve haksız rekabet hali olarak nitelendirilir. Madde hükmüne göre, karışıklığa yol açabilecek benzerliklere sebebiyet vermek bir haksız rekabet halidir. Zikredilen madde de sayılan eylemlere bakıldığında bir kişiye ait olan ürün, faaliyet veya işleri ile ilgili olarak üçüncü kişinin karışıklığa yol açacak davranışlarında bulunması halinin haksız rekabetin varlığından söz edebilmek için yeterli olduğunu ve bunun bilerek veya bilmeyerek yapılmasının haksız rekabetin varlığını etkilemeyeceği belirtmiştir. Haksız rekabetin varlığından bahsedebilmek için, kullanımın “haklı bir nedene dayanmaması” ve karıştırılma tehlikesinin olması yeterlidir. Benzerliğin teknik bir zorunluluktan kaynaklanması haklı bir neden olarak kabul olunabilir. Haksız rekabetin söz konusu olabilmesi için iktisadi rekabetin suiistimal edilmiş olması gerekir.
Somut olayda, davalının davacı markasının benzerini aynı/benzer alanda emtialarda (milföy hamuru, pizza, mantı) kullanması davacının emeğinden haksız faydalanma olarak TTK m.54 ve TTK m.55/l/a/4 uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Birleşen Davada Markanın Hükümsüzlüğü Yönünden Tespit ve İnceleme;
Markanın hükümsüzlüğü, MarkKHK’da öngörülen sebeplerin varlığı halinde, mahkeme kararıyla markanın koruma süresi sonra ermeden marka sicilinden silinmesidir. Tescile bağlanan hakların, adına tescil yapılan kişinin isteği olmaksızın ve tescil süresi dolmadan sona erdirilmesinin yolu, hükümsüzlük davası açılması ve bu davanın davacı lehine sonuçlanması, yani mahkemece hükümsüzlük kararı verilmesidir.
Markanın hükümsüzlük sebepleri. MarkKHK m. 42 hükmünde sayılmıştır. Buna göre MarkKHK m. 7 ve/veya 8 hükümlerinde mevcut hâllerden birinin varlığı durumunda markanın hükümsüzlüğüne karar verilmektedir.
a) MarkKHK m. 42 hükmünün atfı dolayısıyla markanın hükümsüz kılınmasını gerektiren nispi ret nedenlerinin belirtildiği MarkKHK m. 8/3 hükmünde şöyle demektedir.
“Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:(…)
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihmali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.”
Görüldüğü gibi söz konusu hükme dayanılarak tescilli bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilmesi, 3 şartın bir arada bulunması halinde mümkün olacaktır. Bu şartlar:
-Tescil için başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olması,
-Tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış bir yapılmış bir markanın kapsadığı mal/hizmetlerle aynı veya benzer olması,
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimalinin (ki bu hususa, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu izlenimi yaratma ihtimali de dahildir. Bir diğer ifadeyle marka hukukunda karıştırılma ihtimali geniş yorumlanmaktadır) bulunması. Buna göre, sadece alıcıların belli bir mal yerine başka bir malı almak istemeleri halinde değil, alıcıların malların birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen, bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları hâlinde de iltibas bulunmaktadır.
Birleşen davada davacı, davalı adına tescil edilmiş olan … tescil nolu “…” markası ve … tescil nolu “…” markasının hükümsüzlüğü talep edilmiştir. Her iki marka da 29 ve 30. sınıflarda tescil edilmiştir.
Hükümsüzlük hallerinden biri yukarıda izah olunduğu üzere MarKHK m.8/3’de düzenlenmiştir. KHK’nın 8/3 maddesi ile tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir işaretin sahibine, sonraki bir marka başvurusuna itiraz etme hakkı tanınmıştır. Tescili talep edilen bir başvurunun KHK’nın ilgili maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için; itiraz gerekçesi işaret üzerinde, itiraz edilen markanın başvuru tarihinden önce bir hak elde edilmiş olması, itiraz gerekçesi işaret üzerindeki hakkın, sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkı vermesi şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Tescilsiz markalardan kasıt, marka hukukuna özgü kullanılan, ancak 556 sayılı KHK’ya göre tescili yapılmamış markalardır. Marka hukukuna özgü kullanım ise, işaretin mal veya ambalajı üzerine konulmasını veya sunulan hizmetle birlikte kullanılmasını gerektirir.
Madde 8/3 çerçevesinde yapılan bir itirazın incelenmesinde, itiraza gerekçe olarak gösterilen tescilsiz marka veya ticarette kullanılan işaret ile inceleme konusu marka arasında yeterli derecede benzerlik yoksa itiraz gerekçesi marka ya da işaretin önceki kullanımlarının 8/3 maddesi açısından bir önemi yoktur. Bunun yanı sıra, ticaret sırasında kullanılan bir işarete dayalı itiraz, işaretin kullanımının ispatlandığı mal ve hizmetlerin aynı, aynı tür ya da benzer olanları açısından kabul edilebilir. İltibas ihtimali, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir (işaretlerin orijinalliği, mal ve hizmetlerin niteliği vs.).
TRIPs m. 16/1’in üçüncü cümlesinde, marka hakkının bahşettiği genel kapsamı sunduktan sonra, aynen “Yukarıda tanımlanan haklar önceden tanınmış mevcut haklara zarar vermeyeceği gibi…” ifadesi kullanılarak ilgili marka üzerinde tescil tarihinden önce özellikle kullanım yoluyla hak elde etmiş üçüncü kişilerin fiili kullanımlarının maddenin ilk cümlesi uyarınca tescilli hakkın sağladığı engelleme yetkisinin kapsamına girmediği ortaya konulmuş olmaktadır. Böylelikle önceden kazanılan hak, en azından aktif yönü ile korunmakta, kullanım yolu ile hak elde eden kişi markasını tescilsiz şekilde kullanmayı sürdürebilmekte ve tescil sahibi söz konusu üçüncü kişi, -tescile rağmen- tescilsiz kullanımı önleyememektedir. Tescil sahibinin marka hakkı, hâlen “mutlak” karakterlidir, ancak tescilsiz kullanımı ile tescilden önce marka üzerinde hak elde eden belli bir kişiye karşı ileri sürülememekte, bir başka deyişle tescilin olumsuz cephesi, söz konusu önceki mevcut hakka karşı -ve sadece onunla sınırlı olarak- etkisizleşmektedir. Önemli olan husus, önceki mevcut hakkın ilgili ülkesellik bağlamında gerçekleşmesi veya tanınmış markada olduğu gibi ülkesellik ilkesinin istisnalarından birinin söz konusu olması ve sahibine ilgili işareti kullanma yetkisini vermesidir.
İsviçre-Türk Markalar Hukukunda, marka üzerindeki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak 3 önemli ilke vardır ve bunlardan biri olan marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir ki, buna “gerçek hak sahibi” denilir. Bu gibi durumlarda markanın tescili sadece açıklayıcı etkiye sahiptir. Diğer bir deyişle, marka üzerindeki hak tescilden önce doğmuş bulunmaktadır. Buna karşı, bir markayı ihdas ve istimal etmeksizin, sadece seçip tescil ettiren bir kimsenin bu tescili kurucu etkiye sahiptir. Bu tür tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir. Gerçek hak sahibinin dava açıp, bu markayı kendi adına tescil ettireceği tarihe kadar kurucu etki sahipliği devam eder. Çünkü, marka üzerindeki gerçek hak sahipliği, ikinci bir bağımsız ve münferit mülkiyete hak tanımaz.
Markanın gerçek hak sahibi, markasının aynısını veya ayırt edilemeyecek derecede benzerinin bir başkası tarafından tescil edilmesi durumunda 556 sayılı KHK uyarınca, tescilli markanın hükümsüz kılınmasını talep edebilir.
Birleşen davada davacı MarKHK m.8/3’e dayalı hükümsüzlük talebinde bulunmuşsa da izahı yapılan … 4. FSHHM’nin 19/04/2010 tarih 2007/204 E. 2010/164 K. sayılı kesinleşen kararında gerekse … FSHHM’nin 10/03/2010 tarih 2007/63 E. 2010/50 K. sayılı kesinleşen kararında tespit edildiği üzere davacının “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğu emtialar “dondurulmuş et ürünleri, et içeren hazır dondurulmuş gıda ürünleri” üzerindedir.
Davacı, … tescil nolu “…” markası hakkında -daha önceki bir tarihte- YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü (markaların benzer olduğu ve markasının tanınmış marka olduğu iddiasıyla) talebinde bulunmuştur. … 4. FSHHM 19/04/2010 tarih … E. … K. sayılı kararında davacının talebini kısmen kabul ederek, … tescil nolu “…” markasının 29. sınıfin 01. alt grubundaki “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri, et mamülleri, et hülasaları, et suları, bulyonlar, işlenmiş su ürünleri (yumuşakçalar ve kabuldü hayvanlar) kurutulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, konservelenmiş, dondurulmuş et ürünleri” yönünden markanın kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Gerekçeli kararın kesinleşme şerhli örneği dosyamız arasında alınmıştır. Mahkememiz dosyasında ise MarKHK m.8/3’e dayalı hükümsüzlük talebi söz konusudur.
MarKHKm.8/3’e dayalı hükümsüzlük halinde “tescilsiz kullanım unsuru” önemlidir. Birleşen davanın konusu markanın tescilinden önceki bir tarihte birleşen davacının “…” ibaresini “milföy hamuru, pizza, mantı” emtialarında ticari etki yaratacak biçimde markasal olarak kullanıyor olduğunu ispat eder bir delil dosyada mevcut olmamakla hükümsüzlük şartlarının mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca belirtilmesi gerekir ki, hükümsüzlüğü talep edilen ve esas unsuru “…” olan markalardan ilki … tescil nolu markadır. TPMK 01/10/2007 tarihinde markanın tesciline karar vermiştir. Marka hukukunda hükümsüzlük davaları için 5 yıllık hak düşürücü süre söz konusudur. Bu süre dava konusu markanın tescil tarihinde başlar. Dava 03/09/2013 tarihinde ikame edilmiş olup,… tescil nolu “…” marka 01/10/2007 tarihinde tescil edilmiştir. Markanın tescil tarihi üzerinden 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu; davalının tescilde kötüniyetli olduğu ispat edilememiş olduğundan, hükümsüzlük davasında tescilli bu marka yönünden hak düşürücü sürenin geçtiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı izahı yapılan mevzuat, yerel mahkeme kararları ve bilirkişi raporu kapsamında değerlendirildiğinde; her ne kadar birleşen dosyada davacı davalı adına 29 ve 30. sınıflarda tescilli … tescil nolu “…” ve … tescil nolu “…” markalarının hükümsüzlüğünü talep etmiş ise de davacının “…” ibaresi üzerindeki üstün hak sahipliğini ispatlayamadığı, adına tescilli … tescil nolu “…” ibareli markanın 29.sınıfta; “Salam, sosis ve sucuk” emtialarında tescilli olduğu yerel mahkeme kararlarında da belirtildiği üzere bu tescillerin birleşen davacıya et ve et ürünleri yönünden hak sahipliği sağlamakta ise de davacının davanın konusu markanın tescilinden önceki bir tarihte “…” ibaresini “milföy hamuru, pizza, mantı” emtialarında ticari etki yaratacak biçimde markasal olarak kullanıyor olduğunun ispatlanamadığı, … tescil nolu “…” markası yönünden hak düşürücü sürenin geçtiği, davalının tescilde kötü niyetli olduğunun kabulünü gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmakla hükümsüzlüğe ilişkin açılan ve bu dosya ile birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiş asıl dava yönünden; davacının tescilli markası ile davalının tescil ettirmeksizin 30. Sınıfta (milföy hamuru, pizza, mantı) kullandığı markanın fonetik, kulağa gelen ses uyumu ve söyleniş açısından benzer olduğu, davacının markasının benzerinin davalı tarafından ticari etki yaratacak şekilde aynı emtialarda markasal olarak kullanılmasının “marka hakkına tecavüz” teşkil ettiği, bu kullanımının aynı zamandadavacının emeğinden haksız faydalanma olarak TTK m.54 ve TTK m.55/l/a/4 uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış asıl davanın ve 556 sayılı KHK 62 ve TTK 56 kapsamındaki taleplerin kabulün yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl davanın KABULÜ İLE, davalının davacıya ait tescilli markalarda yer alan … ibaresine yönelik dondurulmuş ürünler (mantı, pizza, milföy hamuru) ilişkin kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin TESPİTİNE, MEN’İNE ve REF’ine, bu kapsamda davacının tescilli markalarında yer alan ve markaya tecavüz ve haksız rekabet olarak değerlendirilen … ibaresi taşıyan (dondurulmuş ürünler :mantı, pizza, milföy hamuru yönünden ve bunlarla sınırlı olmak üzere) ürünlerin üretiminin, satışının, dağıtımının, ithal yada ihracının, bu amaçla kullanılan reklam promosyon ya da tanıtımı yapılan ürün ambalaj ilan broşür vs her türlü tanıtımın ÖNLENMESİNE, tespit olunan ürünlerin davalı uhdesinde olmak kaydıyla EL KONULARAK masrafı davalıya ait olmak üzere İMHASINA, infazda 29/07/2016 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınmasına, raporun hüküm eki sayılmasına,
a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 24,30 TL’nin mahsubu ile kalan 20,10 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Davacı tarafından yapılan: 1.700,00 TL bilirkişi ücreti, 334,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.034,00 TL ve 48,60 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.082,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
ç)Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Hüküm özetinin karar kesinleştiğinde masrafı davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus traji en yüksek üç gazeteden birinde İLANINA,
2-Birleşen davanın REDDİNE,
a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 24,30 TL’nin mahsubu ile kalan 20,10 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
c)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/12/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır