Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/74 E. 2022/307 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/74 Esas
KARAR NO : 2022/307
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 13/07/2017
KARAR TARİHİ : 19/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A. Tarafların Talepleri
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin nezdinde … nolu İşyeri Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan “… Mah. … Sok. No: … /İSTANBUL” adresindeki sigortalının kullanımında bulunan işletmede davalı şirkete ait işyerinde bitişiğinde bulunan 6 numaralı binanın giriş kapısı önünde bulunan ve tüm bakım onarım gibi sorumluluğu …’de bulunan şehir şebeke hattına ait bağlantı tesisatının arıza neticesinde patlaması sonucu bir süre sonra sızan suyun burada zemine çıktığı ve suyun yoğunluğuna ve toprağın da suya doymasına bağlı olarak suların bu gider ile neredeyse aynı seviyesinde olan sigortalının bodrum katına duvar diplerinden ve havalandırma çeperlerinden sigortalı işyerine sirayet etmesi ile hasar meydana geldiğini, yaptırılan hasar ekspertiz incelemesi sonucunda sigortalı işletmede bulunan emtiada 5.000,00 TL’lik hasarın meydana geldiğini, söz konusu hasar bedelinin müvekkili şirket tarafından dava dışı sigortalısına 16/09/2015 tarihinde ödendiğini, bu ödeme ile müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirmekle TTK madde 1472 gereğince sigortalısının haklarına halef olduğunu ve müvekkili şirketin halefiyet hükümlerine göre zarar veren 3. şahıslara karşı dava ve talep hakkına sahip olduğunu belirtmiş ve davalının takibe, borca, faize ve ferilerine vaki itirazlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hasarın gerçekleştiği adresteki yağmur suyu hattının bakım ve onarımının …nde olduğunu ve bu yüzden husumet itirazında bulunduklarını ve davanın reddini talep ettiklerini, davacı vekilinin oluşan hasarın geri basma (geri tepme) sonucunda meydana geldiğini belirttiğini ancak … Kuruluş Kanunu’nun 1. maddesinde “…nin su ve kanalizasyon hizmetlerinin yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek…” aynı kanunun görev ve yetkileri başlıklı 2. maddesinin b fıkrasında; “Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak,…” hükümlerinin bulunduğunu, bina incelendiğinde binalarda her türlü su atık su ve yağmur suyu ile ilgili işlemlerin parsel sınırı içinde bulunan tüm tesislerin yaptırılıp güvenli bir şekilde bağlantılarının sağlanmasının sorumluluğunun bina sahip veya bina yapım yüklenicilerine ait olduğunu ve bu bağlamda tesisat projeleri ile atık su kanal ve mecra eklerinin …’den izin ve ruhsat alınması gerektiğini, yapılan incelemeler sonucunda müvekkili idarenin … Şube Müdürlüğü, … Şefliği teknik elemanlarınca mezkur adreste binanın olduğu bodrum katın otoparkla temasının bulunduğunu, ısı, su vb. İzolasyonunun bulunmadığının anlaşılamadığını, binaların yapım tekniğine uygun olarak yapılsalarda su, ısı vb. Dış etkenlere karşı izolasyonunun usulüne uygun olması halinde her ne surette olursa olsun dış etkenlerden etkilenmeyeceğinin açık olduğunu, yağmursuyu toplama ve uzaklaştırma sistemleri ile ilgili olarak ilçe belediyelerinin sorumluluk sahasında bulunan yağmursuyu toplama ve uzaklaştırma sistemlerinin işletilmesi, bakım ve onarımının ilgili belediyenin sorumluluğunda olduğunu, açılan davanın bir tazminat davası olduğunu, Borçlar Kanunu’nun 41. maddesine göre tazminat sorumluluğunun doğması için tazminat talep edilenin zarara neden olayda kasıt, ihmal, teseyyüp ya da kusurunun olması halinde tazminat talep edilen ile hasar arasında bir illiyet bağının bulunmasının gerektiğini ve müvekkili idarenin olayda kastının, kusurunun ya da ihmalinin bulunmadığını ayrıca zararla müvekkili idare arasında bir illiyet bağının kurulmasının mümkün olamayacağını belirtmiş ve davanın usulden reddini, usulden red olmaması halinde haksız ve davanın esastan reddini mahkememizden talep etmiştir.
B.Uyuşmazlık ve Deliller
Dava sigorta şirketinin sigortalısına ödediği bedelin zarar verene rücusuna ilişkin takibe itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık dava dışı sigortalının işyerinde meydana gelen su baskını nedeni ile davacı sigorta şirketince tazmin edilen zararının davalı kurumdan rucu edilip edilemeyeceği, davalı kurumun kusurunun bulunup bulunmadığı ve zararın hesabı, faiz ve temerrüt tarihleri hususlarında toplanmaktadır.
Davanın itirazın iptali davası olması sebebi ile öncelikle itirazın yapıldığı icra dosyası mahkememiz dosyası arasına alınmış, yapılan incelemede … İcra Müdürlüğü’nün 2016/… esas sayılı dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, icra dosyasında borçlu olarak yer alanların dosyamızda davalı konumunda olduğu, dosyamız davacısının alacaklı ve dava değerlerinin aynı olduğu, davalılar tarafından süresinde ve geçerli bir şekilde borca dair itiraz dilekçeleri sunulduğu görülmüştür.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiştir.
C. Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı haklarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece resen dikkate alınması gerekir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinin 1. fıkrası “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmünü, son fıkrası ise “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” düzenlemesini içermektedir.
İdare hukukunda idarenin iki tür sorumluluğu kabul edilmektedir. Biri idarenin özel hukuk ilkeleri doğrultusunda yaptığı sözleşmelerden kaynaklanan özel hukuk sorumluluğu; diğeri ise, idarenin idare hukuku ilkeleri doğrultusunda yapmış olduğu sözleşmeler ve idarenin her türlü işlem ve eyleminden kaynaklanan kamu hukuku ilkeleri doğrultusunda oluşmuş idare hukukuna özgü sorumluluk türüdür. İdarenin kişilere verdiği zararları tazmin yükümlülüğü, idarenin “hizmet kusuruna (kusurlu sorumluluk)” ve “kusursuz sorumluluğuna” dayanmaktadır.
İdarenin kusura dayanan sorumluluğu, uygulamada “hizmet kusuru” kavramı ile anlatılmaktadır. Hizmet kusurunun tam ve kapsamlı bir tanımını yapmak zor olmakla birlikte genel olarak doktrinde hizmet kusuru; idarenin ifa ile mükellef olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya teşkilatında, bünyesinde, personelinde yahut işleyişinde bir takım aksaklık, hukuka aykırılık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik, sakatlık veya ihmalin ortaya çıkması, şeklinde tanımlanmaktadır (SARICA Ragıp, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, “Hizmet Kusuru ve Karakterleri”, Y. 1949, C. 15, S. 4, s. 858; ATAY Ender Etem, İdare Hukuku, Ankara 2006, s. 571; YILDIRIM Turan, İdari Yargı, İstanbul 2008, s. 253 ).
Hizmet kusurunun üç durumda varlığı hem yargı içtihatları hem de öğreti tarafından kabul edilmiştir. Bu üç durum; hizmetin hiç işlememesi, hizmetin geç işlemesi ve hizmetin kötü işlemesidir.
Buna göre idare kural olarak yürüttüğü kamu hizmeti ile nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının “b” bendi gereğince “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar” idari yargı yerinde tam yargı davası açabilecektir. Yine İYUK 15/I-a maddesinde ise, adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği de hükme bağlanmıştır.
Davacı, davalı …’nin hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir.
Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan … gibi idareler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzelkişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur.
HEr ne kadar kısa süre önceye değin …’nin özel hukuk alanında tacir gibi hareket ettiği kabul edilerek adli yargı nezdinde uyuşmazlıklar giderilmiş ise de Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 27/12/2021 tarihli 2021/… ESAS -2021/… K numaralı kararı ile …’nin haksız eyleminden kaynaklı zararın tazmini isteminin ilamsız icra takibine konu edilemeyeceği ve açılan davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği içtihat edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; açılan davanın idarenin kamu hizmetini yerine getirirken dava dışı sigortalıya ait tesisata zarar verdiği iddiası ile ikame edilen işbu davanın idari yargı yolunun görev alanı içinde olduğu anlaşıldığından mahkememizin yargı yolu bakımından görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın idari yargı yolunun görev alanı içinde olduğu anlaşıldığından mahkememizin yargı yolu bakımından görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 80,70- TL red karar harcının, davacı tarafça peşin yatırılan 92,45 TL harçtan mahsubu ile kalan bakiye harcın davacı tarafa iadesine,
3-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesi halinde ödeyen tarafa iadesine,
Dair; davacı ve davalı tarafın yüzüne karşı, malvarlığına ilişkin davalarda 6763 sayılı kanununun 41. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK md. 341/2. maddesi gereğince dava miktarı veya değeri kesinlik sınırında kaldığından KESİN olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/04/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır