Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/117 E. 2023/65 K. 30.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/406 Esas
KARAR NO : 2023/13

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/08/2020
KARAR TARİHİ : 10/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 21/08/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, farklı sektörlerde uzmanlaşmış, profesyonel kadrosu ile orta ve üst düzey yöneticileri seçme ve bu kişileri talepte bulunan şirketlere yerleştirme konularında özel istihdam bürosu olarak hizmet verdiğini, müvekkili şirket ile davalı arasındaki ilişkinin 21/06/2012 tarihli 6 aylik belirli süreli iş sözleşmesi ile başladığı ve davalının insan kaynakları ve istihdam danışmanlığı üzerine eğitim verilemek üzere stajyer olarak istihdam edildiğini, sonrasında ise 21/12/2012 tarihli 7 aylık yeni bir belirli iş sözleşmesi akdedildiğini, yine İnsan Kaynakları ve İstihdam danışmanlığı üzerine eğitim verilmek üzere bu defa analist olarak istihdam edildiğini, 01/04/2013 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi akdediliği iş bu sözleşme kapsamında davalının 04/02/2019 tarihli istifa dilekçesine kadar davacı işyerinde çalıştığı davalı ile imzalanan Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinin 9.3/ii maddesinde rekabet yasağı anlaşması yapıldığını ve bu anlaşmaya aykırılığın çalışanın 6 aylık toplam brüt ücreti tutarında cezai şarta bağlandığını, davalının son bürüt ücretini de 13.333,33 TL olduğunu, davalının 03/04/2019 tarihinde tescil edilen… Ltd. Şti’nin kurucusu ve yetkili müdürü olduğunun öğrenildiğini, İşkur tarafından da özel istihdam bürosu faaliyetleri için 21/11/2019 tarihinde izin belgesi verildiğini, bunun üzerine davalıya yasağa aykırılığa son vermesini aksi takdirde cezai şart olarak karşılaştırılan 6 aylık brüt ücretin karşılığının ödenmesinin ihtar edildiğini, ancak davalının müvekkilinin iyi niyetli yaklaşımına rağmen davranışına son vermediğini beyanla, müvekkilinin uğradığı ve uğrayabileceği zararlar ve fazlaya ilişkin tüm hakların saklı kalması kaydıyla, sözleşmede kararlaştırılan 79.999,98 TL tutarında cezai şart ile… Danışmanlık ve Teknoloji Ltd. Şti’nde yerinde inceleme yapılarak rekabet yasağına aykırı davranılması sebebi ile müvekkili şirketin uğradığı zararın Mındpıcked’in kuruluş tarihi olan 03/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 30/09/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı arasında imzalanan sözleşmenin hem şekil hemde içerik yönünden rekabet yasağına ilişkin herhangi bir hüküm içermediğini, TBK. 444/1 uyarınca işçi, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunmasının TBK mad. 14 uyarınca zorunlu olduğunu, TBK.m.15 hükmünce de imzanını borç altına girenin elyazısı ile atılması gerektiğini, davacının dosyaya ibraz ettiği sözleşme incelendiğinde, sözleşmenin yalnızca son sayfasında imzanın bulunduğunu, ilk ve orta sayfalarında ise herhangi bir imzanın var olmadığı anlaşıldığı eş deyişle sözleşmenin rekabet etmeme borcu olduğu iddia edilen bölümde müvekkilinin bağlayıcı herhangi bir unsurun bulunmadığını, müvekkilinin ihtarname cevabında sözleşmenin kendisine okutulmadan imzalatıldığını, kaldı ki işin başlangıcında iş sözleşmelerinin işçiler tarafından yeterli inceleme ve denetleme fırsatı verilmediğini ve bu ilişki de baskın tarafın işveren olduğunu, ayrıca iş sözleşmesinin bir nüshasının müvekkiline verilmediğini, aksi yöndeki durumun varlığını davacının ortaya koyması gerektiğini, davacının dayanak tuttuğu sözleşmenin 9.3 (ii) maddesi gereğince davacının insan kaynakları danışmanlığı görevinden, o işverinin veya müşterinin rakibi olan bir şirkette müşteri şirketlerde, başkacı şirketlerde kendi açacağı işlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak İstanbul’da bir yıl boyuncu çalışamayacağının düzenleme altına alındığını, müvekkilinin kurmuş olduğu şirket ile önceki işinde aynı konumda olup olmadığını, söz konusu sınırlamaların müvekkilinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürüp düşürmediği noktasında toplandığını, müvekkilinin yöneticilik yaptığını, insan kaynakları danışmanlığını yapmadığını, müvekkiline yüklenen rekabet etmeme borcunun hududunun hukuken korunur bir tarafının da bulunmadığını, ayrıca bir işçiden bir yıl boyunca çalışabileceği sahada çalışamamasını kararlaştırmanın da hakkaniyete uyanı bir tarafı olmadığını, müvekkilinin davacı şirketteki görevinden sonra kendi işini kurmuş olmasının rekabet yasağına aykırı davranıldığını ispatlar bir husus olmadığını, müşteri çevresi, üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında haiz olduğu bilgiler yalnızca iş görülmesi ile alakalı sır niteliğine haiz olmayan bilgiler olduğunu, davacının iddia ettiği … Makinaları İmalat A.Ş. İle müvekkili arasında ticari bir ilişkinin olmadığını, müvekkilinin rekabet yasağına aykırı eylemi olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacının 17/11/2020 tarihli cevaba cevap dilekçesini özetle:Davalının sahtecilik iddiasında bulunmadan sözleşmenin sadece son sayfasında imzasının olduğunu diğer sayfalarda imzasının olmadığını bu nedenle son sayfadaki imzanın bağlayıcı olmadığını iddia etse de diğer sayfaların değiştirildiğine ilişkin bir beyanda bulunmadığını bulunmadığını, bu nedenle iddiasının usule açıkça aykırı olduğunu, ayrıca davalının iddiasının aksine cevabi ihtarnamesinde sözleşmenin kendisine inceletmeden imzalatıldığını değil, böyle bir sözleşmeden haberi olmadığını iddia ettiğini, bunun müvekkili tarafından ispat edilmesi gerektiğini şart ileri sürse de bu şartın kabul edilebilir olmadığını, HMK’nın 194. Maddesi ve TMK ‘nun 6. Maddeleri uyarınca davalının imzasını taşıyan belgenin ispat yükünün davalıda olduğunu, davalının … Şirketine gönderilen mailinin başlı başına müvekkiline zarar verebilecek nitelikte olduğunu kanıtlar nitelikte olduğunu, davalının iletişim bilgilerine ulaştığını yahut yakın ilişkide olduğunu tek müşterisinin …Şirketi olmadığını diğer müşterilere de sözleşme teklifinde bulunduğunu, böyle bir durumda müvekkilinin uğradığı zararın kararlaştırılan cezai şart miktarını aşma ihtimali olduğunu bunun da yerinde inceleme yapılması ile tespit edilmesinin mümkün olacağını davalı bir yandan 6 aylık brüt ücret olarak düzenlenen ceza koşulunun kabul edilemez olduğunu ve bu nedenlerle talebinin reddini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER:
-20/02/2020 tarihli, 2020/25545 numaralı arabuluculuk son tutanak aslı
– Mali Müşavir …, Mali Denetleme Uzmanı Dr… ve Nitelikli Hesaplama Uzmanı bilirkişi heyetinin hazırladığı 28/04/2021 tarihli kök raporu ile 13/12/2021 tarihli ek raporu,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava rekabet yasağına aykırı davranış nedeni ile cezai şart ve aşkın zararın tazmini talepli davadır. Uyuşmazlık, davalının, sözleşme ile yükümlülük altına girdiği davacı şirket aleyhine rekabet yasağına aykırı davranıp davranmadığını, bu nedenle davacı şirketin ceza işart tazminatına hak kazanıp kazanmadığı, aşkın zararın mevcut olup olmadığı hususlarına ilişkindir.
Mahkememizce resen görevlendirilen Mali Müşavir …, Mali Denetleme Uzmanı Dr. … ve Nitelikli Hesaplama Uzmanı bilirkişi heyetinin hazırladığı 28/04/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; “Davacı tarafın 2018 ve 2019 yıllarında elektronik (e-defter) uygulamasına geçmiş olduğunu, yevmiye defteri ve büyük defter (defter-i kebir) beratlarının Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem sistemine süresinde yüklendiğini, envanter defterlerinin noter tasdiklerinin yapıldığını, 2018-2019 yılına ait ticari defterler ve kayıtlarının sahibi lehine delil niteliği bulunduğunu, davalı tarafın 2019 yılına ait yevmiye, defteri kebir ve envanter defterlerinin TTK md. 64/3. Ve V.U.K 182,220,221 maddeleri uyarınca yapılması gereken noter açılışlarının ve kapanışlarının süresinde ve usulüne uygun yaptırıldığını, 2019 yılına ait ticari defterler ve kayıtlarının sahibi lehine delil niteliği bulunduğunu, davacı ile davalı … arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin mevcut olduğunu, davacının davalının rekabet yasağına aykırı davranışı nedeniyle, müşteri kaybı suretiyle zarara uğradığını, taraflar arasındaki mün’akit sözleşme ile işçinin rekabet yasağına aykırı davranması halinin 6 aylık toplam brüt ücreti tutarında cezai şarta bağlandığını, davalının son brüt ücretinin de 13.333,33 TL olduğunu, buna göre cezai şart miktarının 13.333,33 TL /Ay x6 Ay=79.999,98 TL olacağını, cezai şartın tarafların ciroları nazara alındığında fahiş olmadığını, davacının, davalının şirketine geçen müşterileri nedeniyle uğradığı kâr kaybı zararının 2019 yılında 11.518,34 TL ve 2020 yılında 190.272,85 TL olmak üzere toplam 201.791,19 TL olduğunu, ” mütalaa etmiştir.
İtirazlar doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmiş ve Mali Müşavir…, Mali Denetleme Uzmanı Dr… ve Nitelikli Hesaplama Uzmanı bilirkişi heyetinin hazırladığı 13/12/2021 tarihli bilirkişi heyet ek raporunda özetle; “Davalının sözleşmede kabul edilen rekabet yasağına aykırı hareket ederek davacı ile aynı alanda faaliyet göstermek üzere İstanbul’da şirket kurduğunu, rekabet yasağına aykırı davrandığını, davalının kendi adına İstanbul’da kurduğu şirket vasıtası ile davacı şirketin müşterileri ile bağlantı kurarak yeni kurduğu şirket üzerinden ticari faaliyette bulunmak suretiyle haksız rekabet yaptığını ve davacıyı zarara uğrattığını, taraflar arasında mün’akit sözleşme ile işçinin rekabet yasağına aykırı davranması halinin 6 aylık toplam brüt ücreti tutarında cezai şartı ödemesi kararlaştırılmış olduğundan davalının dosyada yer alan ücret hesap pusulasına göre son bürüt ücreti dikkat alındığında davacının sözleşmeye göre talep edebileceği cezai şart miktarının 13.333,33 TL /Ay X 6 Ay =79.999,98 TL olarak hesaplandığını, kar kaybı yönünden alternatifli hesaplama yapılması hususunda , birinci alternatif olarak; davalı ile davalı arasında düzenlenen rekabet yasağına dair sözleşmedeki 1 yıllık sürenin esas alınması ve buna göre haksız rekabet tazminatı hesabı yapılması halinde ise; davacının müşterilerinin, davalı tarafın kurduğu şirketten hizmet almalarına dayalı Haksız rekabet nedeniyle elde edilen net kar oranı üzerinden talep edebileceği haksız rekabet tazminatının (74.287,00 TL+13.371,66 tl %18 KDV=87.658,66 TL X%13,14 =11.518,34 TL, davacının itirazlarına istinaden elde edilen gelir için yapılan masraflar gözetilmeden gelirin tamanının davacıya ait olacağı savına göre haksız rekabet tazminatının, bu geliri davacı da elde etmiş olsayıdı elde edeceği gelirden KDV ödemek durumunda olduğunu, gelirin KDV’siz hali olan brüt 74.287,00 TL olabileceğini, ikinci alternatif olarak, dava konusu olayda davalının sözleşmeye göre rekabet yasağına aykırı davranması ve davacının müşterileri ile kendi şirketi adına ayrıca sözleşmeler yaparak haksız rekabette bulunması nedeniyle 2019-2020 yıllarında elde ettiği haksız rekabet gelirlerinin tamamına göre tazminat hesabı yapılması halinde, davacının müşterilerinin davalı tarafın kurduğu şirketten hizmet almalarına dayalı Haksız rekabet nedeniyle 2019-2020 yılında elde edilen net kar oranı üzerinden talep edebileceği haksız rekabet tazminatının 74.287,00 TL + 13.371,66 TL %18 KDV =87.658,66 TL x %13,14 =) 11.518,34 TL ve 288.149,00 TL + 51.866,82 TL %18 KDV = 340.015,82 TL x %55,96 =) 190.272,85 TL olmak üzere toplam (11.518,34 TL +190.272,85 TL=) 201.791,19 TL, davacının itirazlarına istinaden elde edilen gelir için yapıan masraflar gözetilmeden 2019-2020 yıllarındaki gelirin tamamının davacıya ait olacağı savına göre bu geliri davacı da elde etmiş olsaydı elde edeceği gelirden KDV ödemek durumunda olduğundan gelirin KDV ‘siz hali olan brüt (74.287,00 TL + 288.149,00 TL =362.436,00 TL olabileceğini ” mütalaa etmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davalının davacı şirkette çalıştığı, 01/04/2013 yılında yenilenen “Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi” başlıklı sözleşme kapsamında “insan kaynakları danışmanı” olarak çalıştığı, davalının 04/02/2018 tarihili istifa dilekçesi ile davacı şirketten istifa ettiği, işten ayrılış tarihi olarak SGK ya bildirilen tarihin 10/02/2019 tarihi olduğu anlaşışmıştır.
Taraflar arasında akdolunan 01/04/2013tarihli “Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 9.3.ii. Maddesinde rekabet yasağı ve yasağa uymama halinde ödenmesi gereken cezai şart düzenlenmiş, ilgili hüküm gereğince 1 yıl boyunca İstanbul ili sınırları dahilinde aynı iş kolunda hizmet veren rakip kuruluşta yahut kendi adına ücret karşılığı yahut ücretsiz çalışmaması, bu yolla rekabet eder ise 6 aylık toplam brüt ücret tutarında cezai şartın ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Dava konusu sözleşmenin 6098 sayılı TBK döneminde akdedilmiş olmasına göre somut olaya uygulanması gereken TBK.’nın 445/1.maddesi uyarınca, “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğine hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde, yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz”.
Aynı maddenin 2.fıkrasına göre ise “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve iş verenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir”. TBK.’nın 445.maddesinde düzenlenen geçersizlik hali özel norm niteliğinde olup kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilemez. Hakimin müdahalesi ile giderilebilecek bir hükümsüzlük hali olduğunun kabulü gerekir (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/12450 E – 2016/6672 K.sayılı, 16.06.2016 tarihli kararı).
Yargıtay Dairesi istikrarlı içtihatları, taraflar arasındaki sözleşmenin hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerektiği, bu durumda hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerinin geçersiz olduğunu hüküm altına alan TBK’nın 420. maddesinin, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında yer alan rekabet etmeme sözleşmesine de uygulanması söz konusu olmayacağı şeklindedir ( Bkz.Yargıtay 11. HD 2017/3977 E., 2019/990 K., 11.02.2019 T’li ve yine aynı Dairenin 2018/3000 E., 2019/4468 K., 17.06.2019 T.’ li emsal kararları).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalı işçinin davacıya ait işyerinde insan kaynakları danışmanı olarak çalışmakta iken istifa etmek suretiyle işten ayrıldığı, akabinde davacı ile aynı yerde ve aynı konuda faaliyet gösteren dava dışı … Ltd. Şti.’yi kurduğu anlaşılmıştır.
Rekabet sözleşmesinin geçerli olabilmesi yer, zaman ve konu bakımından sınırlama yapılmış olması gerekir. Sözleşmede yer (İstanbul) zaman (1 yıl) ve konu (ana faaliyet dalı) bakımından sınırlama söz konusudur.
Diğer taraftan rekabet yasağı sözleşmesinin sona ermesi hali TTK m. 447’de düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca, rekabet yasağı, işverenin bu yasağı sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer. Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
Davacı tarafça dosyaya sunulan ve davalı tarafça inkar edilmeyen 04/02/2018 tarihli istifa dilekçesinde davalı işçinin iş sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle iş sözleşmesinden doğan bütün hak ve alacaklarını davacı işverenden aldığını, beyan ettiği görülmüştür.
Tüm bu izahlar doğrultusunda, taraflar arasında akdolunan sözleşmenin 9.3.ii. Maddesinde yer alan rekabet yasağı kaydının geçerli olduğu, ilgili sözleşme hükmünde tarafların rekabet yasağına aykırı davranışa bağlanan cezai şartı 6 aylık toplam brüt ücret tutarı olarak belirledikleri; davacının işbu davada rekabet yasağına aykırı davranan davalıdan cezai şartın yanı sıra aşkın zararını talep ettiği, davalı yanın davanın reddini savunduğu anlaşılmakla; dosyaya celp edilen tüm bilgi ve belgeler, tarafların ticari defter ve kayıtları ve bu kayıtlar üzerinde alanında uzman bilirkişiler tarafından yapılan inceleme neticesinde; davalının işten istifa ederek ayrıldıktan sona kendi adına kurduğu şirkette aynı iş kolunda hizmet vermeye başladığı ve davalının müşterilerinden bir kısmı ile iş yaptığı anlaşılmış, böylelikle davalının rekabet yasağı anlaşmasına aykırı davrandığı hususunda mahkememizde tam bir vicdani kanaat oluşmuştur. Bu nedenle sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın talep edilebilme koşullarını oluştuğu kanaat edilmiştir.
Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı yanın talep edebileceği cezai şart miktarının 79.999,98 TL olduğu anlaşılmıştır. 6098 s.TBK’nun 182/son maddesinde yer alan “hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir” hükmü gözetilerek kararlaştırılan cezai şartın fahiş olup olmadığı hususunda davalının güncel kazancı araştırılmak ve alanında uzman bilirkişilerce hesaplanmak suretiyle değerlendirilmiş, kararlaştırılan cezai şartın fahiş olmadığı kanaatine varılmıştır. Böylece 79.999,98 TL cezai şartın davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediği de gözetilerek dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacının TTK.nun 55 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet kapsamında maddi zararın tahsili istemi yönünden ise;
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. Somut olay bakımından, davacı ve davalı arasındaki rekabet yasağı kaydının konu(aynı iş kolu), zaman (1 yıl) ve yer (İstanbul ili) bakımından sınırlı olduğu, davalının çalıştığı pozisyon gereği davacının müşteri çevresi hakkında bilgi sahibi olduğu anlaşılmakla rekabet yasağı kaydının geçerli olduğu mahkememizce tespit edilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 179.maddesine göre: Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir. Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.
Sözleşmede yer alan ceza koşulunun zararla ilişkisini düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 180/2. maddesine göre: alacaklının uğradığı zarar, kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez. Davalının gerçekleştirdiği kabul edilen haksız rekabet esasen cezai şarta hükmedilmesinin de koşuludur.
Yargıtay 11.H.D.nin 04/07/2014 tarih ve 2014/8593 E-12887 K. Sayılı kararına göre: “…(818 sayılı) Borçlar Kanunu’nun 158 nci maddesinde düzenlenmiş olan cezai şart hükümlerine göre, cezai şart, geçerli bir borcun yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi durumunda borçlunun ödemesi gereken ve alacaklıya ispat yükü olmadan zararını alabilme imkanını sağlayan fer’i nitelikte bir edimdir. Anılan maddede üç farklı cezai şart düzenlenmiş olup bunlar; seçimlik cezai şart, ifaya eklenen cezai şart ve son olarak ifayı engelleyen cezai şart bir başka deyişle dönme cezasıdır. Borçlar Kanunu’nun 159. maddesinin birinci fıkrasında ise “alacaklı zarara düçar olmasa bile ceza lazım olur” denildikten sonra ikinci fıkrasında borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle alacaklının uğradığı zarar, kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklının aradaki farkı da isteyebilmesi borçlunun kusurlu olduğunu kanıtlamasına bağlıdır denilmiştir. Davacının cezai şartı aşan bir zarar talebinde bulunabilmesi ancak BK’nun 159 maddesindeki şartlara bağlıdır… davacı tarafça cezai şartı aşan bir zararın varlığı iddia ve ispat olunamadığına göre mahkemece anılan yasa hükümleri nazara alınmadan cezai şart dışında ayrıca tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay kararında geçen 818 sayılı BK 158 ve 159..maddelerinin 6098 sayılı TBK’daki karşılığı yukarıda belirtilen 179 ve 180. maddeler olup aynı esasları ihtiva etmektedir. Rekabet yasağına aykırılık koşulları, haksız rekabet ile aynı mahiyette olduğundan, davacı firma cezai şartın bir unsuru olan haksız rekabetin gerçekleşmesi durumunda cezai şartı aşan bir zararın varlığı iddia ve ispat ettiği takdirde tazminat talebinde bulunabilir. (İstanbul BAM 13. HD., 2018/631 E.,2019/400 K., 13/03/2019)
Bu doğrultuda, rekabet yasağı sözleşmesi ile belirlenen rekabet yasağı süresini 1 yıl olduğu gözetilerek davacının işten ayrıldığı tarih olan 10/02/2018’den başlayarak 1 yıl süren rekabet yasağı süresinin 10/02/2019 tarihlerinde tamamlandığı gözetilerek yalnızca bu dönem içerisindeki kayıtlar tazminat hesabında dikkate alınmalıdır. Ayrıca bu dönemde davalı yanın kurmuş olduğu şirketin hizmet verdiği gerçek ve tüzel kişilerden yalnızca davacının müşterileri ile olan sözleşmeler hesaplanmalıdır. Davalının kurmuş olduğu şirketin tüm iş hacminin hesaplanması ve bunun haksız rekabet gereği elde edilen tazminat olarak belirlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle davalı yanın kurmuş olduğu şirketin ilgili tarihler arasında davacı yanın müşterileri ile yaptığı işler ve bu işler kapsamında elde ettiği gelirler tazminat hesabına esas alınmış, davacının müşterilerinin davalının kurduğu şirketten hizmet almalarına dayalı haksız rekabet sebebiyle elde edilen net kar oranının 11.518,34 TL olduğu, bu zararın da cezai şart ile karşılanabileceği, cezai şartı aşkın zararın bulunmadığı, 6098 sayılı TBK’nın 179 ve 180.maddeleri gereğince davacının talep ettiği hem cezai şart, hem de maddi zarara hükmedilmesi mümkün olmadığından ve davacının cezai şart talebinin kabulüne karar verildiğine göre, ayrıca bunu aşan bir zararın varlığı ispat olunamadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Benzer yönde; Yargıtay 11. HD. 2009/3226 E.,2011/2411K., 08.03.2011 T.)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE ;
-Davacı yanın cezai şart talebi yönünden davanın KABULÜ İLE; toplamda 79.999,98 TL cezai şart tazminatının 21/08/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Davacının cezai aşkın zarar yönünden tazminat taleplerinin REDDİNE,
2-Alınması gereken 5.464,79TL harçtan peşin alınan 1.366,20TL harç ile 6.190,00TL ıslah harcı olmak üzere toplam 7.556,20TL harcın mahsubu ile bakiye 2.091,41TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,

3-Davacı tarafça yapılan 54,40TL başvuru harcı, 1.366,20TL peşin harç, 6.190,00TL ıslah harcı, 3.000,00TL bilirkişi ücreti, tebligat ve posta masrafından oluşan 144,50TL olmak üzere toplam 10.755,10TL yargılama giderinden kabul-red oranına göre hesaplanan 2.043,46TL davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6100 sayılı HMK.nun 326/2 maddesi gereğince bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00TL nin kabul red oranına göre 250,8 TL’sinin davalıdan, 1.069,2 TL’sinin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Davacı lehine hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 12.800,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı lehine hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 12.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/01/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır