Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/622 E. 2021/919 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/622 Esas
KARAR NO : 2021/919
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/11/2020
KARAR TARİHİ : 07/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların Talepleri
Davacı vekilinin 27/11/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle: davacı tarafın davalı taraf ile arasında yazılım hizmet sözleşmesinin imzalandığını, davalı taraf için yazılım sistemi hazırlanmaya başlandığını, tüm edinimlerin yerine getirildiğini, sözleşme bedelinin 650.000,00 TL olduğunu, davalı tarafın 585.000,00 TL tutarındaki yaptığı ödemeler karşılığında aldığı teminat mektuplarını nakde çevirmesi üzerine, icra takibine geçtiklerini, davalının itirazı ile takibin durdurulduğunu belirterek davacı davanın kabulünü, itirazın iptali ile takibin devamını, davalı aleyhine takip konusu alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 03/02/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddia ettiğini aksine iş bu davanın kesin hükme dayanmadığını, anayasa mahkemesine yapılan bireysel başvurunun halen derdest olduğunu, davacı tarafın yapılan iş ile ilgili hiçbir şeye riayet etmediğini, profesyonellik dışı bir süreç yönettiğini, davaya ve ferilerine itiraz ettiklerini belirterek davanın reddini, icra inkar tazminatının reddini, dava reddedilmezse faiz başlangıcının 19.11.2016 olarak kabul edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B.Uyuşmazlık, Deliller, Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe
Dava itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık davacı ile davalı arasındaki ticari ilişki ve sözleşme kapsamında davacının takip tarihi itibariyle alacağının bulunup bulunmadığı, tarafların temerrüde düşüp düşmediği, icra takibine yapılan itirazın haklı olup olmadığı, icra inkar tazminatının şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkindir.
Davanın itirazın iptali davası olması sebebi ile öncelikle itirazın yapıldığı icra dosyası mahkememiz dosyası arasına alınmış, yapılan incelemede …. İcra Müdürlüğü’nün 2020/… Es sayılı dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, icra dosyasında borçlu olarak yer alanın dosyamızda davalı konumunda olduğu, dosyamız davacısının alacaklı, olduğu, davalı tarafından süresinde ve geçerli bir şekilde borca dair itiraz dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiştir. Dava şartlarına ilişkin eksik ve incelenmesi gereken ilk itiraz bulunmadığı anlaşıldıktan sonra tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktaları belirlenip tahkikat aşamasına geçilmiş, … Asliye ticaret Mahkemesi’nin 2016/… Es sayılı dosyası, icra dosyası, tarafların ticari defter ve kayıtlarından oluşan deliller toplanıp bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
Mahkememizce görevlendirilen mali müşavir bilirkişi …, Nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişi … ile Bilgisayar programcısı bilirkişi … hazırladığı 30.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “davacı tarafın 2016-2017-2018-2019-2020 yıllarına ait yasal defterlerini usulüne uygun tuttuğunu ve sahibi lehine delil niteliği taşıdığını, davalı tarafın 2016-2017-2018-2019-2020 yıllarına ait yasal defterlerini usulüne uygun tuttuğunu ve sahibi lehine delil niteliği taşıdığını, davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarında, 01.01.2020 tarihinde davacı şirketin davalı şirketten 661.700,00 TL alacaklı olduğunu, 585.000,00 TL tutarlı kayıt işlemi ile davacı şirketin davalı şirketten 76.700,00 TL alacaklı olduğunu, 31.12.2020 tarihinde davacı şirketin davalı şirketten 76.700,00 TL alacaklı olduğunu, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında, 01.01.2020 tarihinde davalı şirketin davacı şirketten 28.600,00 TL alacaklı olduğunu, taraflar Arasındaki farkın 48.100,00 TL olduğunu, aradaki farkın nedenin Davacı tarafın 29.07.2020 tarihli 585.000,00 TL tutarlı kayıt işlemi ile takibe konu olan 76.700,00 TL tutarlı faturasını yani toplam 661.700,00 TL tutarlı tek taraflı kayıt işlemi yapmasıyla, Davcı tarafın 4 adet toplam 613.600,00 TL tutarlı faturayı tek taraflı olarak kayıtlarına işlemesinden kaynaklandığını, davacı tarafın davalı tarafa düzenlediği ve takibe konu ettiği 14.10.2016 tarihli KDV dâhil 76.700,00 TL tutarlı 1 adet faturanın eksiksiz teslim eden ve teslim alan kısımlarının imzalanmadığını, imza karşılığında teslim edilmediği ve teslim alınmadığını, iş bu faturanın davacı tarafın yasal defterlerine usulüne uygun olarak işlendiğini, davalı tarafın yasal defterlerine işlenmediğini, davacı tarafın BS FORMU ile iş bu faturayı beyan etmesine rağmen, davalı tarafın BA FORMU ile beyan etmediğini, davacı tarafın İş bu faturanın davalı tarafa teslimine-tebliğine ilişkin dosya muhteviyatına belge sunmadığını, davalı tarafın bu faturaya noterliğin ihtarnamesi ile itiraz ettiğini, davacı tarafın davalı tarafa düzenlediği takibe konu ettiği 76.600 TL tutarlı faturanın içeriğine ait iş/hizmet veya durumun davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, caretta tarafından oluşturulan yazılımın %70 oranında tamamlandığının tespitinin yapıldığını, iki tarafından bu tespite mutabık olduklarının anlaşıldığını, davacı tarafın işbu eksik işi tamamladıktan sora takip tarihi itibariyle alacağını talep edebileceğini, eser sözleşmesinde TTK M.479/f.1 hükmü gereğince eserin meydana getirilip teslim edilmesi ile yüklenicinin bedel alacağının muaccel olacağını” mütalaa etmiştir.
İtiraz üzerine hazırlanan 25/10/2021 tarihli ek raporda bilirkişiler özetle; “yazılımın sektöründe yazılımı yapan firmanın, müşterisi tarafından temin edilen bilgiler ve içeriklerle yazılımı geliştirdiğini, özetle içerik ve bilgilerin müşteri tarafından sağlandığını, dava konusu olayda ise; incelenen detaylı bilirkişi raporunda davacının yazılımı %70 oranında tamamladığını, yazılımın kalan bölümünün ise davalı firmanın “Ön muhasebe işlemleri ve ödeme entegrasyonu, entegrasyonu sağlayacak …’un muhasebe programı yüklenici firmasının değişmesi nedeni ile durdurulmuş ve … firmasının kastı olmaksızın tamamlanamadığının” tespitinin yapıldığını, yazılımın, davalı firmanın muhasebe programının yüklenici firmasının değişmesi sebebi ile davacının yazılımı tamamlayamadığının tespit edildiğini, davacı tarafın davalı taraf ile arasında yazılım hizmet sözleşmesinin imzalandığını, sözleşme bedelinin 650.000,00 TL * KDV olduğunu, bu yazılım işinin %70 oranı:455.000,00 TL + KDV tutarlı kısmının tamamlandığını, geriye kalan %30 oran:195.000,00TL+KDV tutarlı kısmının tamamlanmadığını” mütalaa etmiştir.
Huzurdaki davada somut olayda davacı taraf ile davalı taraf arasında dava konusu işin yapılması için sözleşme imzalandığı, işin davacı tarafça %70 oranında tamamlandığı, sözleşmenin davalı tarafça feshedildiği, feshin haksız olduğu … Asliye ticaret Mahkemesi’nin 2016/… Es sayılı dosyasının kesinleşmiş hükmü ile sabittir. Her ne kadar … Bölge Adliye Mahkemesi kararında işin tamamlanmadığı hususunda bir ibare bulunmakta ise de bu ibarenin sehven yer aldığı, davacının dahi işin tamamının bitirildiğine dair bir iddiasının bulunmamaktadır. Böylece … Asliye ticaret Mahkemesi’nin 2016/… Es sayılı dosyasının kesinleşmiş hükmü ile davacı ve davalı taraf arasındaki tamamlanmış iş oranının %70 olduğu bir maddi vakıa olarak sabittir. Nitekim mahkememizce aldırılan raporda da bitirilen işin oranının %70 olduğu belirlenmiştir. Fesih tarihinden sonra davacı tarafça herhangi bir çalışma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı taraf işin bitirilmeme sebebinin haksız fesih olması nedeniyle sözleşme bedelinin tamamına hak kazanıldığını savunmakla huzurdaki davayı ikame etmiştir. Taraflar arasında yazılım işine dair bir eser sözleşmesi bulunmaktadır. Eser sözleşmelerinde haksız nedenle fesih halinde yüklenici müspet ya da menfi zarar isteyebilir. Müspet zarar (olumlu zarar), sözleşme tam olarak ifa edilmiş olsa idi alacaklının mal varlığının oluşacağı durum ile sözleşmeden dönülmüş olması nedeniyle mevcut durum arasındaki farktır. Dönme ve fesihte kusursuz olan yüklenicinin, kusurlu olan iş sahibinden olumlu zarar isteyebileceği kabul edilmekte ve yerleşik içtihat ve uygulamalarında kâr kaybının TBK’nın 480. maddesinin ikinci cümlesi (BK 325) kıyasen kesinti yöntemine göre hesaplanacağı kabul edilmektedir. Buna göre hesaplamanın, dönme zamanında yapılmayan-kalan iş bedeli ya da işe hiç başlanmamışsa iş bedelinin tamamından, işin yapılmaması veya tamamlanmaması nedeniyle yüklenicinin yapmaktan kurtulduğu, işçilik, malzeme, vergi, sigorta, amortisman vs. giderleri ile kalan sürede başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararların düşülmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. (Örnek: Yargıtay 15. HD. 11.04.2007 T. 2006/4955 E. 2007/2372 K. ve Yargıtay 15. HD. 09.05.2013 T. 2012/7521 E. 2013/3029 K. ile Yargıtay 15. HD. 20.07.2011 T. 2011/864 E. 2011/4787 K. ) Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanunu’nun 108. ( 6098 sayılı TBK’nın 125/son) maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Menfi zarar kavramına, sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar, sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla (gönderilen şeyin kaybolması gibi) uğranılan zarar, sözleşmenin geçerliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar, başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar ve dava masrafları, noter masrafı, karar pulu, KİK payı, gerçekleştirilen imalat bedeli, personel gideri vb kalemler örnek olarak verilebilir.Y15HD 2020/1406 : 2021/2835
Bu noktada bir dava türü olarak itirazın iptali dava türüne dair bir değinmede bulunmak gerekmektedir. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenen itirazın iptali davalarının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan ispat külfetiyle ilgili kurallar itirazın iptali davasında da geçerlidir. Taraflar iddia ve savunmalarını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir. İtiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bu dava icra takibine sıkı sıkıya bağlıdır ve takibe bağlılık alacağın hem miktarı hem de kaynağı yönünden mevcuttur. YHGK 2017/13-695 : 2020/48
Davamızın konusunu oluşturan … İcra Dairesi’nin 2020/… Es sayılı dosyasındaki takip incelendiğinde davacının bu takibi 14/10/2016 tarihli 65.000,00 TL + 11.700,00 KDV olmak üzere toplam 76.700,00 TL bedelli “turizm yönetim sistemi” açıklamalı faturaya istinaden başlattığı görülmektedir. Dolayısıyla davacının işin tamamı tamamlanmış gibi bakiye alacak belirleyip hak ettiğini düşündüğü bu alacak hakkı için takibe geçtiği anlaşılmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesinde fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır.
Ancak dava dilekçesindeki anlatım ve davacının duruşmadaki sözlü beyanlarından yapılan iş bedeli değil, davalı tarafça işin yapılmasına izin verilmeyip haksız nedenle fesih yapıldığından mahrum kalınan sözleşme bedelinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
6098 sayılı TBK’nın 470. Maddesine göre “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” Kanunun 479. maddesine göre eser sözleşmesinde iş sahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur. Eserin parça parça teslim edilmesi kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre belirlenmişse, her parçanın bedeli onun teslimi anında muaccel olur.
Yukarıda belirtildiği üzere davacı ve davalı taraf arasında işin %70’inin tamamladığı konusunda ihtilaf bulunmadığı anlaşılmakla bedel ödeme borcunun muaccel olduğundan söz etmek mümkün değildir. Davacı tarafın dava dilekçesindeki anlatımından davacının niteliği itibariyle bedel değil tazminat talep ettiği anlaşılmakta ise de huzurdaki bu dava icra takibine sıkı sıkıya bağlı olduğundan ve takibe bağlılık alacağın hem miktarı hem de kaynağı yönünden geçerli olduğundan bu yönde bir araştırma yapılması mümkün görülmemiştir. Zira davacı taraf Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesi kapsamında iş bedelini davalıya fatura etmiş ve takibe de bu fatura üzerinden geçmiştir. Huzurdaki davada davacının haksız fesih nedeniyle mahrum kaldığı karın görülmesine imkan yoktur. (İtirazın iptali davasının açılması ve karara bağlanmasında takip talebi ve ödeme emri esas alınacaktır. Zira, davanın konusu, ilamsız icra takibine borçlunun yaptığı itirazın haklı olup olmadığıdır. İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olup, takip ve dava konusu olmayan istemler bu davada dikkate alınamaz. Y11HD 2017/1273 : 2020/1442 Bu sebeplerle davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis eidlmiştir.
HÜKÜM
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 59,30-TL red karar harcının, davacı tarafça peşin yatırılan 1.420,77-TL, harçtan mahsubu ile artan 1.361,47-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 15.125,54-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesi halinde ödeyen tarafa iadesine,
6-Dava açılmadan evvel sonradan haksız çıkan taraftan alınmak üzere suç üstü ödeneğinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Dair; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.07/12/2021

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır