Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/617 E. 2023/114 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/617 Esas
KARAR NO : 2023/114

DAVA : Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/11/2020
KARAR TARİHİ : 22/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalılar arasında imzalanan geçmişten gelen ve yenilenerek devam eden bayilik ilişkisi kapsamında 01.01.2018 tarihli yeni bir ASK (Alternatif Satış Kanalı) Bayilik Sözleşmesi dayatılarak imzalandığını ve müvekkilinden yeni yatırımlar yapılmasının şart olarak koşulduğunu, Müvekkili tarafından yatırım yapıldığını, davalı şirketlere 360.000,00TL. tutarında teminat mektubu verildiğini, müvekkili şirketin ayakta kalabilmek adına tüm malvarlığını kaybettiğini ve milyonlarca TL tutarındaki borçla hiçbir iş yapamaz duruma geldiğini, davalı şirketlerin Beşiktaş …Noterliği’nin 27/12/2019 tarihli …yevmiye numaralı ihtarnamesiyle geriye doğru 2 yıllık süreyi kapsayan bayilik sözleşmesini, 3 ay önel vererek sonlandırıldığını müvekkiline bildirdiğini, sonrasında müvekkiline 2 Mart 2020 tarihi hedef verilerek davalı şirketlerin çelişkiye düştüklerini, bu durumda yapılan feshin haksız ve geçersiz olduğunu, bayilik Sözleşmesinin henüz 2. yılı sonu gelmeden yapılan gerekçesiz ve tek taraflı fesih işleminin açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, sözleşme süresinin ve buna bağlı olarak davalı şirket tarafından yapılan feshin davalı şirketçe diğer bayileri hakkında yapılan uygulamalar ve bu kapsamda uyguladığı ticari teamüllere göre de yorumlanması gerektiğini, bu fesih usulüne uygun olmadığı gibi işin tasfiye edilmesi için zaten 3 aylık sürenin de yeterli olmadığını, bu nedenlerle, Bayilik Sözleşmesinin tek taraflı, haksız, usulsüz ve geçersiz feshi ve davalı şirketlerin yaratmış oldukları haklı güven sebebiyle uğranılan yatırım zararlarından şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 120.000,00 TL’sinin fesih tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketlerden müşterek ve müteselsilen tahsilini, Tahkikat sonucunda müvekkilinin alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda HMK m. 107/2 uyarınca arttırılmak üzere belirsiz alacak olarak 500,00 TL denkleştirme tazminatının ve TTK 113/3 maddesine göre belirlenecek olan tazminattan 1.000,00 TL’nin haksız fesih tarihinden itibaren işleyecek ticarî temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkili şirkete ödenmesini, 297,26 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … AŞ. den tahsilini, 2.624,04 TL açısından … A.Ş’ye borçlu olmadıklarının tespitini, 17.932,38 TL açısından da …A.Ş’ye borçlu olmadıklarının tespitini, Sözleşmenin feshi nedeniyle ödenemeyen kredi borçlarından dolayı katlanmak durumunda kalınan faiz ve icra masraflarından şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini, …Bankası’nın 12.01.2018 tarihli 21170 sayılı 360.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubunun hükümsüz olduğunun tespiti suretiyle iptaline ve müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketlerin … A.Ş. (“…”), … A.Ş. (“…”) ve … Hizmetleri A.Ş. (“…”) (eski unvan …Hizmetler A.Ş.) ile davacı …-… arasında 01.01.2018 tarihinde Aktif Satış Kanalı Bayilik Sözleşmesi imzalandığını ve davacının … bayi koduyla, Aktif Satış Kanalı bayisi olarak faaliyete başladğını, Sözleşme kapsamında, müvekkili şirketler tarafından davacıya bildirilen ve izin verilen ürün ve hizmetlerin, bayi tarafından şirketlerin belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde “…”, “…”, “…” markaları altında müşteriler/abonelere sunulması, satış ve pazarlamasının yapılması hakkı verildiğini, davacının müvekkili şirketler ile 01.01.2018 tarihinde imzalamış olduğu bayilik sözleşmesinin; Beşiktaş …Noterliği aracılığıyla keşide edilen 27.12.2019 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname ile Sözleşme’nin 4.2. maddesindeki, “sözleşmenin süresi, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 1 (bir) yıldır.” hükmü uyarınca taraflar arasındaki sözleşmenin 01.01.2019 tarihi itibariyle belirsiz süreli sözleşmeye döndüğü ve bu belirsiz süreli sözleşmenin de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 121/1 maddesi hükmü uyarınca üç ay önceden ihbarda bulunularak 27.11.2019 tarihi itibariyle ve ihtarnamenin davacıya tebliğinden itibaren 3 ay sonra hüküm ifade etmek üzere … kodlu bayilik ilişkisinin sona erdirildiğinin bildirildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 6102 sayılı türk ticaret kanunun 121. maddesi hükmü kapsamında 3 aylık ihbar öneline uyularak feshedildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki göz önüne alındığı zaman 3 aylık ihbar süresinin makul ve Türk Medeni kanununun 2. madddesinde yer alan dürüstlük kuralına uygun olduğunu, müvekkili şirketler ile davacı arasında akdedilen sözleşmenin, genel işlem şartı mahiyetinde hükümler barındırmadığını, sözleşmenin basiretli tacir olan taraflar arasında kurulduğunu, müvekkili şirketlerin 6102 sayılı TTK hükümleri uyarınca ihbar öneliyle fesih hakkını kullandığından somut uyuşmazlık bakımından herhangi bir haksız veya kötü niyetli fesihten bahsedilemeyeceğini, müvekkili ile davacı arasındaki sözleşme tekel hakkı veren bir sözleşme olmadığından denkleştirme tazminatına ilişkin hükümler uygulanamayacağını, davacı tarafın 6102 sayılı TTK’nın 113/3 maddesi kapsamında herhangi bir ücrete hak kazanamayacağını, davacı tarafın yapmış olduğu yatırımlar nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararlara ilişkin olarak müvekkili şirketlerin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, somut uyuşmazlık bakımından teminat mektubunun iadesi şartları oluşmadığını, bu nedenlerle, davanın haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Tarafların sunduğu belgeler dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir.
Bildirilen tanıklar dinlenmiştir.
Talimat yoluyla dinlenen davalı tanığı …beyanında: ” Ben davacı …’e ait iş yerinde satış görevlisi olarak çalışıyordum, davacının iş yeri yanlış bilmiyorsam 2019’un sonu 2020’nin başı gibi kapandı, ben de 2019 yılı Ekim ayında iş yerindeki görevimden ayrıldım, daha doğrusu işten çıkartıldım, … …’e bayilik vermiştir, ben …’e ait iş yerinde ücret + prim karşılığı çalışırdım, son 6 aya kadar her hangi bir problem yoktu, son 6 ay içinde ise altı ayın tamamında primlerimi alamadım, ayrıca altı aylık dönemin son üç ayında ücretlerimi de alamadım, iş yerinde maddi sıkıntı olduğu söylendi, …’un saha müdürü vardır, söz konusu saha müdürü bayileri denetler, biz de bu hususu bayi müdürüne ilettik, bayi müdürü … ve onun eşi ile görüştü, ancak görüşmelerden sonuç alınamadı, orada yaklaşık 25 kişi çalışıyordu, benim haricimdeki herkes …’e işçi alacağı davası açtı, … bayilik sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği için … bayilik sözleşmesini fesih etti, normalde 25 kişinin ücreti ve primini … bayi olan …’e öder, o da işçilere dağıtır ancak somut olayda … parayı gönderdiği halde işçilerin ücret ve primleri ödenmedi, …’un bayisine işçi ücret ve primlerini ödemesi için belirlenen satış kotasının %70’ni tutturma şartı vardır, biz ise hiç bir zaman % 70’in altında kalmadık, % 80-90 hatta %110’u tutturduğumuz zamanlar olmuştur, prim ve ücretlerimizi hak kazandık, ilk etapta Neslihan Hanım bizimle maaş ve ücretlerini yalnız bir ay süreyle geç ödemeleri için konuştu, biz de maddi sıkıntıları vardır, her zaman çalıştığımız yer diye kabul ettik, ancak daha sonradan bu bir ay iki aya, iki ay üç aya uzadı, böyle böyle maaş ve primlerimiz ödenmedi, bunun üzerine biz … yetkililerine mail gönderdik, …’da …’e ait iş yerinde bölge müdürünü göndererek teftiş yaptırdı, ancak teftişten de bize yansıyan bir sonuç çıkmadı, yani prim ve ücretlerimiz ödenmedi, bu süreçte işçiler olarak biz kiralarımızı dahi ödeyemez hale geldik, bunun üzerine … Neslihan Hanımın bayilik sözleşmesini fesih etti, Neslihan Hanım beni hizmet akdime son verdi, hala üç aylık maaşımı ve altı aylık primimi alamadım, … şirketinin Neslihan Hanımın bayilik sözleşmesini fesih etmesi için başka bir sebep olup olmadığını bilmiyorum, ancak işçilerle ilgili kısım benim anlattığım gibidir, bayilik sözleşmesinin sonuç olarak hangi gerekçe ile fesih edildiğini ben tam olarak bilmiyorum, 2019 yılı içinde bizim ücretlerimiz ödenmediği için …un teftiş başlatacağı gibi hususlar aramızda konuşuluyordu, …’in bayilik sözleşmesi fesih edildikten sonra aynı yeri daha önceden işleten bayi olan Safir İletişim’in sahibi …alan’a devredildi, yani bayilik ona verildi, benim bildiklerim bundan ibarettir,” şeklinde tanıklık yapmıştır.
Talimat yoluyla dinlenen davacı tanığı… beyanında; “Ben … personeliydim, kurumsal satış yöneticisiydim, davacının bayiliğine ben bakıyordum, ben aktif satış kanalında kurumsal satış yöneticisiyim, arada bir sistem değişikliği yapılmakta ve sözleşmeler yenilenmektedir, bizim 29 adet kurulmuş bayimiz vardır. Davacı bunlardan birisiydi, ben gelmeden önce davacının bayiliği vardı, daha sonra … ile sözleşme yenilenmiştir. Davacının bayiliği nedeni ile personel ve araç zorunluluğu bulunmaktadır. 30’un üzerinde kira veya satın alma yoluyla personellerine verdikleri araçları bulunmaktadır. Ayrıca; çalışanların ve bayilik binasının da bulunması gerekmektedir. Ayrıca; …’un onay verdiği binaya dekorasyon da talimatları doğrultusunda yapılmak zorundadır. Bunun dışında … verdikleri teminat mektubu dışında dispiritöre de teminat mektubu vermek durumundaydılar, ben 2018 Eylül’de ayrıldım, bayiliği 2018 Haziran da bıraktım, feshi konusunda herhangi bir bilgim yoktur, ASK’dan önce sözleşme süreleri daha uzun da ancak ASK sonrasında genel de 1 veya 2 yıllık sözleşmeler yapılmaktaydı, sözleşmelerin süresinin kısa olması ve bayilerce ciddi yatırımlar yapılması nedeni ile kendilerine her ne kadar sözleşmede süre kağıt üzerinde kısa ise de, sözleşmenin sorunsuz yürümesi halinde uzayacağı şeklinde konuşmalar yapılmaktaydı, ayrıca yatırımlarını 1 veya 2 yıllık değil daha uzun süreli düşünerek yapabileceklerini söyledi, ASK’dan önce sözleşmeler yok sayılmıştır. ASK’dan sonraki uygulamada bayilerin sözleşmelerinin süresi bitse de genelde sözleşmeler yenilenmekteydi, benim dönemimde sadece 2 adet bayinin kapatıldığını biliyorum, bir tanesinde başka bir bayi açılması amacıyla önceki bayi kapatılmıştı, diğeri de kendisi istemişti. Ayrıca …’in bulunduğu bayi genelde ortalama düzeyde olan bayilerdendi, ortalamanın üzerinde olduğu çok dönem de olmuştur, benim yöneticilik yaptığım dönemde davacı ile herhangi bir problem yaşanmamıştır. Ayrıca sözleşmeler matbu olarak gelmekteydi, bayiler tarafından sözleşmeye katılım ya da müdahale sözkonusu değildi” şeklinde tanıklık yapmıştır.
Davacı tanığı … mahkememizdeki beyanında: ” Ben öncesinde…’da çalışıyordum, entegrasyon ile …’a geçtim, pazara gidiş modelleme biriminde grup müdürü olarak çalıştım, benim çalıştığım dönemde davacı taraf ile 2015 yılında görüştüm, iyi ve örnek olan bir bayi idi, birçok başka bayiye de örnek olarak gösterildi, sözleşme 2 yıl ve birer yıl uzatma şeklinde yapılmıştı, davacı taraf ciddi bir yatırım yapmıştı, kapı kapı dolaşma ekibini bile kurmuştu, davacının o zamanki satış yöneticisi … ile görüştük, yatırımları bayinin kendisi yapmıştı, Kayseri’nin en yetkin bayisiydi, bu yapıda Kayseri’de başka bayi yoktu, ben 2017 yılında …’dan ayrıldım, sonrasında ne olduğunu ve sözleşmenin neden feshedildiğini bilmiyorum, Bayilik sözleşmeleri yapılırken bir sorun çıkmadığı sürece minimum 5 yıl çalışılacağına dair sözlü konuşmalar olurdu, çalıştığım dönemde etik kurallara uymayan bayilerin sözleşmelerini üçer ay ara ile üç kez ihtar etmek suretiyle feshediyorduk, diğer bayiler ile yapılan sözleşmelerin uzatımına gidiliyordu, küçük bayilerin öngördüğümüz şekilde genişletilmesi ve farklı bir yapıya büründürülmesi süreci 2015 yılında başladı, davacı da o dönemde değişim sürecine girmiş olabilir, ve dönüşüme giren bayiler yeni yatırımlar yapmak durumunda kalıyordu, davacı da yapım kapsamında daha büyük bir dükkana geçti hem de işi büyüttü, yeni elemanlar ve yeni konsepte geçti, dışarıda olan tüm personele birer araç tahsis edilmişti, bu araçlar ile kapı kapı dolaşılıp iş yapılıyordu, araçları da bayilik kendisi karşılıyordu, …’un yönetimi değişti, değişen yönetim benle çalışmak istemedi, ikaleyi kabul etmedim, İş Mahkemesinde dava açtım, işe iade davamı da kazandım” şeklinde tanıklık yapmıştır.
Davacının eşi olan davacı tanığı … mahkememizdeki beyanında: “Davacı eşim olur, 2011 yılında … bayiliğine başladık, daha önce küçük bir bayi idik, 2015 yılında proaktif iş ortaklığı sistemine geçildi ve … binası içerisindeki ofise geçmemiz istendi, o binayı sıfırdan var edip onardık, ve oraya geçtik, personel sayısını arttırdık, 2018 yılı başına kadar bu şekilde çalıştık, 2018 yılında ise aktif satış kanalı sistemine geçildi, bu sistemde hem bireysel hem kurumsal işlemleri yapıyorduk, bunun için aynı binanın yan tarafındaki dükkanı da dahil etmemiz gerekti, aradaki duvarı kaldırıp büyüttük, yeni personel aldık, 25 personel için araç almamız şart koşuldu, 25 adet araç kiraladık, bir ara 71 personel çalıştırdık, bize 2 yıl artı 1’er yıl şeklinde en az 5 yıl birlikte çalışacağımız söylenmişti, biz de buna güvenerek yatırım yaptık, taşınmazlarımızı ipotek ettirip kredi kullandık, ancak 2019 Aralık ayında Adana ve Samsun Bölge Müdürleri birlikte geldi ve Ocak 2020 itibariyle bizimle çalışmayacaklarını ve bu bölgeyi kapatacaklarını söylediler, ben de kabul etmedim, yaptığım yatırımlardan bahsederek nedenini sordum, gerekçe olarak sadece bölgenin kapatılacağını gösterdiler, zaten öncesinde benim de kulağıma gelen bilgilere göre bizim bayimiz kapatılıp başka bir yere bayilik verileceği söylentileri çıkmıştı, personel arasında bu konuşuluyordu, bu nedenle hedef tutturamama gibi sorunlar yaşandı, imzalamam için davalı taraf bana bir formu mail attı, sulh yoluyla çözülmesini dava açmamamı istediler, Şubat başı 2020 tarihinde bize sistem kapatıldı ve işimiz sona erdirildi, bizim bayiliğimiz kapatıldıktan sonra … isimli bir şirkete bayilik verilmiş, bunu da sosyal medyadaki fotoğraflardan gördüm, benim personelim de o masada yer almıştı, personelimden 13 – 14 kişi vardı, Şubat 2020 başında işimin sonlandırılmasına rağmen Mart 2020’de bize mail atılarak hedef verdiler ve bu işi yapmamızı istediler, ancak sisteme giriş yapamadık, müşteri gelse bile abone yapma şansımız yoktu, aktif satış kanalı sistemine geçtiğimizde 2018 yılında bölge müdürleri ve davalının saha elamanları bizi tanıdıklarını ve güvendiklerini, en az 5 yıl daha çalışacaklarını sözlü olarak ifade ettiler, 2017 sonunda … sistemi ile ilgili bilgilendirme tarafımıza yapılmıştı, mail ise Ocak ayında atıldı, bazı maddeleri ile ilgili görüşmek istedim, ancak değişiklik kabul etmediler, sözleşmeyi tamamen … hazırladı, biz de bu şekilde imzalayıp saha yöneticisine verdik, Ben müdür sıfatıyla davacı bayiiyi yönetiyordum, davalı ile görüşmelerde davacı eşim ile birlikte bulunuyordum, 2019 yılı son aylarında bayilik değişikliğine ilişkin dedikodu dolayısıyla hedefi tutturamadık, bu nedenle personelin bir kısmının maaşlarını ödeyemedik, herşeyimize haciz geldiği için halen ödeyemedik” şeklinde tanıklık yapmıştır.
Deliller toplanmış, taraflarca bildirilen ilgili ve emsal dosya örnekleri incelenmiştir.
Mahkememizce yazılan talimatla davacı ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Mahkememizce, davacı ticari kayıtlarını incelemekle görevlendirilen mali müşavir bilirkişi raporunda; “Davacının 2018-2019-2020 yılı yevmiye, kebir, envanter defterlerinin açılış tasdiki ve 2018-2019 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin süresinde yapıldığını, davacının 2018-2019 yılı defterlerinin HMK 222/2 ye uygun olduğunu ancak 2020 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdiki olmadığından 2020 yılı defterlerinin HMK 222/2 ye uygun olmadığını, davacının 2018 yılında 30.291,39TL kâr ettiğini, 2019 yılında 114.456,24TL zarar ettiğini, 2020 yılında 221.901,85TL zarar ettiğini, davacının 2019 ve 2020 yılında toplam 396.058,09TL zarar ettiğini, davacının 2018 ila 2020 yıllarında yapmış olduğu toplam yatırım harcamalarının 859.625,71TL olduğunu, davacının yapmış olduğu yatırım harcamalarına karşılık 2018 yılında 30.291,39TL net kâr ettiğini, davacının 2018 yılında etmiş olduğu 30.291,39TL net kârın, 2018 ila 2020 yılında yapılan toplam zarardan mahsubu sonrasında yatırım masraflarının karşılıksız kalan tutarının 365.766,70TL (396.058,09- 30.291,39) olduğunu, davacı kayıtlarına göre davalıların takip edildiği hesapların borç ve alacak bakiyelerinin sıfır olduğunu, defter kayıtları bakımından davacının herhangi bir borcu olmadığından teminat mektubunun bu yönü ile karşılıksız kaldığını ancak davaya konu sözleşme hükümlerinde teminat mektubunun iadesi mutabakatı veya sulh ve ibra protokolüne bağlandığına dair dosya kapsamında belgelere rastlanmadığını, teminat mektubunun karşılıksız kalması durumunun mahkemece takdiri gerektiğini, ” bildirmiştir.
Talimatla alınan bilirkişi raporundan sonra bu kez mahkememizce davalıların kayıtları ve dosya üzerinde uzman bilirkişiden rapor alınmıştır.
Seçilen uzman bilirkişi raporunda özetle; “Davacı …’in davalı şirketler nezdindeki hesapları ve bakiyelerinin tek bir hesap olarak … A.Ş. nezdindeki … no.lu hesapta birleştirildiğini, böylece … A.Ş. ve …A.Ş. nezdinde borç ve alacağının bulunmadığını, … A.Ş. nezdinde ise 22.099,72 TL borcu bulunduğunu, Davacı bayinin bayiliğinin sona ermesi ile müşterilerin abonelik sözleşmelerinin sona ermediği ve yeni atanan bayi üzerinden işlem ve satış yapmaya devam edildiğini, dava dosyasına sunulan belgelerden, … tarafından 2018-2019 yılı Kayseri ilinde satış yaptığı müşterilerine 2020 ve sonrasında ürün bazında toplamda … için 1068 adet, … için 412 adet, … için 29 adet satış yapıldığı tespit edildiğini, davalının önemli menfaat elde edip etmediğinin takdiri Mahkemeye ait olmakla birlikte, Portföy Tazminatı hesaplanması yönünde karar verilmesi durumunda davacının sözleşmesinin feshine yönelik Denkleştirme Tazminatının 4.074.218,53 TL olarak hesaplanmış olduğunu, davacının 6102 sayılı TTK. Md. 122. Maddesi gereği talep edebileceği üst sınırın 2.138.728,68TL olarak hesaplandığını, sonuç itibariyle portföy tazminatı 2.138.728,68 TL olup, davacının talep ettiği tazminat ve alacak miktarlarının her bir davalı yönünden ayrı ayrı tespitinin yapıldığını, buna göre … ürün adedinin 1.068 oranının % 70,78 hesaplanan tazminat payının 1513.692,66TL olduğunu, ödeme yapılacak tazminat payının 1.513.692,66 TL olduğunu, … ürün adedinin 412, oranının % 27,30, hesaplanan tazminat payının 583.933,87 TL olduğunu, davacı bocu olan 22.099,72 TL mahsubu sonrası ödeme yapılacak tazminat payının 561.834,15 TL olduğunu, … ürün adedinin 29, oranının % 1,92, hesaplanan tazminat payının 41.102,14 TL olduğunu, ödeme yapılacak tazimnat payının 41.102,14 TL olduğunu, toplam ürün adedinin 1.509 oranlamanın %100 olduğunu, hesaplanan tazminat payının 2.138.728,68 TL olduğunu, mahsup sonrası ödeme yapılacak tazminat payının 2.116.628,95 TL olduğunu,” bildirmiştir.
İtiraz edilmesi üzerine bilirkişiden ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi ek raporunda; “hazırlamış olduğu kök rapora ilişkin tespit ve sonuç kanaatinde herhangi bir değişiklik olmadığı, hesaplamanın doğru olduğu, sözleşmenin tekel hakkı verip vermediği ve portföy tazminatı gerekip gerekmediğinin mahkemece değerlendirilmesi gerektiği ” bildirilmiştir.
Raporlar yeterli görülmüş ve itirazlar red edilmiştir.
Davacı ıslah dilekçesini sunarak, talebini sadece yatırım ücretleri yönünden 120.000,00TL’den 365.766,70 TL’ye yükseltmiş, 120.000,00TL için dava tarihinden, kalan kısmı için ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasını talep etmiştir.
Islah talebi davalıya tebliğ edilmiş ve davalı talebi kabul etmediğini bildirmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, bayilik sözleşmesinin feshi nedeniyle alacak ve tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacının taleplerinin, TTK’nın 113. Maddesi gereğince hak edilen ücretlerin ödenmesi, TTK’nın 122. Maddesi gereği denkleştirme (portföy) tazminatı, yatırım giderleri, banka kredi giderleri nedenleriyle tazminat, teminat mektubunun iadesi, … ve … şirketlerine karşı menfi tespit ve …’a karşı alacak istemlerinden ibarettir.
Taraflar arasındaki 5 yıl kadar süren sözleşme ilişkisinin, 01.01.2018 tarihinde imzalanan Aktif Satış Kanalı Bayilik Sözleşmesi ile devam ettirildiği, bir yıllık sözleşmenin süre sonunda uzatıldığı ancak davalılarca Beşiktaş … Noterliği’nin 27/12/2019 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle davacıya 3 ay önel vererek sonlandırıldığı anlaşılmıştır.
İncelenen bilirkişi raporundan, davacı ticari kayıtlarına göre davalılara borcunun bulunmadığı, davalıların ticari kayıtlarına göre ise davacının … şirketine 22.099,72 TL borçlu göründüğü anlaşılmıştır. Bu durumda davacının … şirketine karşı borçlu olmadığı, ancak …’e borçlyu olduğu, davalıların hesaplarının virmanla birleştirilerek davacının borcunun … şirketinde toplandığı, davacının davalı …’dan bir alacağının kalmadığı ve hesabının sıfırlandığı anlaşılmıtır. Bu durumda davacının … şirketine karşı 297,26 TL alacak talebinin reddine, …şirketina karşı menfi tespit talebinin kabulüne, … şirketine karşı menfi tespit talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı taraf TTK’nın 113. Maddesine göre, Acente, acentelik ilişkisinin devamı süresince kendi çabasıyla veya aynı nitelikteki işlemler için kazandırdığı üçüncü kişilerle kurulan işlemler için ücret isteyebilir. Bu ücret hakkı, üçüncü fıkra uyarınca önceki acenteye ait olduğu hâlde ve ölçüde doğmaz. Acenteye belli bir bölge veya müşteri çevresi bırakılmışsa, acente, acentelik ilişkisinin devamı süresince bu bölgedeki veya çevredeki müşterilerle kendi katkısı olmadan kurulan işlemler için de ücret isteyebilir. Birinci fıkranın ikinci cümlesi burada da uygulanır. Acentelik ilişkisinin bitmesinden sonra kurulan işlemler için acente; a) İşleme aracılık etmişse veya işlemin yapılmasının kendi çabasına bağlanabileceği ölçüde işlemi hazırlamış ve işlem de acentelik ilişkisinin bitmesinden sonra uygun bir süre içinde kurulmuşsa, b) Birinci veya ikinci fıkraların birinci cümleleri uyarınca ücret istenebilecek bir işleme ilişkin olarak üçüncü kişinin icabı, acentelik ilişkisinin sona ermesinden önce acenteye veya müvekkile ulaşmışsa, ücret isteyebilir. Bu ücretin, hâl ve şartlara göre paylaşılması hakkaniyet gereği ise, sonraki acente de uygun bir pay alır. Acente, ayrıca, müvekkilinin talimatına uygun olarak tahsil ettiği paralar için de tahsil komisyonu isteyebilir.
Yukarıda anılan 113. Madde uyarınca davacı, hak ettiği ücretlerin ödenmediğini iddia ederek alacak talebinde bulunmuş ise de, davacının başlatıp bitirdiği veya tamamlama imkanı elinden alınan işlerin ücretini almadığı iddiasına yönelik somut bir delil sunulmadığı gibi, münhasırlık yetkisi vermeyen sözleşme nedeniyle aynı bölgedeki müşterilerle yapılmış sözleşmeler nedeniyle de hak edilip ödenmemiş ücret olmadığı anlaşılmış ve davacının bu talebi red edilmiştir.
Davacının denkleştirme talebine gelince; TTK’nın 122. Maddesinde düzenlendiği üzere; Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir. Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.
Görüldüğü gibi, TTK’nın 122. Maddesi acenteler için getirilmiş bir hüküm olup, acentelik dışında sadece tek satıcılık ve diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinde uygulanabileceği açıktır.
Davacı, taraflar arasındaki sözleşmeye göre bayi olup, acentelik ilişkisi söz konusu değildir. Ayrıca, taraflar arasındaki sözleşmenin açık hükümlerine göre davacıya tekel hakkı veya tek satıcılık hakkı (inhisar) da verilmemiştir. Davacı ile aynı bölgede başka bayilerin de olduğu tanık ve taraf beyanlarından anlaşılmaktadır.
Anılan bu yasal düzenleme ve istikrar kazanmış Yargıtay kararlarına göre davacının denkleştirme talep etme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle bu talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı, bir diğer alacak kalemi olarak kredi finansman giderlerinin de kendisine ödenmesini ve bundan davalıların sorumlu tutulmasını talep etmiş ise de, sözleşmenin icrası için kredi yoluyla finansman sağlanmasından davalıların sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, davacının son yıllarda zarar ettiği, kendi finansmanından kendisini sorumlu olduğu, öz kaynak veya kredi kullanılmasının davacının tercihinde olduğu, davalıların fesih eylemi ile finansman gideri arasında illiyet bağı bulunmadığı gibi fesih hakkının sözleşmeye ve kanuna uygun olarak ve üstelik TTK’nın 121/4. Maddesine göre üç aylık önel de verilerek sözleşmenin feshedildiği anlaşılmış ve bu talebi de red edilmiştir.
Davacı taraf yatırım giderini de talep etmiş ise de, davalıların bunda bir kusuru ve sorumluluğunun bulunmadığı, bir yıllık sözleşmenin üstelik toplamda 7 yıldır süren ticari ilişkinin 3 aylık önel verilerek feshedilmesinin davalıların hakkı olduğu, davlıların yarattığı güven nedeniyle sözleşmenin en az 5 yıl daha süreceğine dair davacıda inanç oluşması nedeniyle yatırım yapıldığına dair tanık anlatımlarının ıspata elverişli olmadığı, davalı tanıklarını aksini beyan ettiği, tanık beyanları dışında bir delil bulunmadığı, davacının yatırım riskini göze alarak ve basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği, fesih haklı olduğuna göre yatarım giderlerinden davacının sorumlu olduğu, yeni bir sözleşme ve yatırım zorunluluğu dayatıldığı iddiasının kabule şayan olmadığı, tacir olan davacının ağır şartlar getiren sözleşmeyi ya uzun süre şartı koydurarak veya sözleşmeyi bu şartlarla imzalamama imkanının bulunduğu, bu nedenle davalıya kusur izafe edilemeyeceği anlaşılmış ve yatırım giderleri nedeniyle de davacının dava ve ıslaha konu talebi red edilmiştir.
Teminat mektubu yönünden yapılan incelemede; taraflar arasındaki sözleşmenin önel verilerek kanuna uygun feshedildiği, davalıların elinde bulunan teminat mektubunun alıkonulmasını haklı kılan bir neden kalmadığı, davalıların bir riskinin de kalmadığı, bu nedenle teminatın iadesi gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
Davacının davasının kısmen kabulü ve kısmen reddi ile;
1-Davacının portföy, denkleştirme tazminatı ve yatırım giderleri ile kredi giderleri yönünden davasının reddine,
2-Davanın menfi tespit talebi yönünden kısmen kabulü ile davacının … iletişim hizmetleri A.Ş.’ ye borçlu olmadığının tespitine, davalı … A.Ş. Yönünden menfi tespit talebinin reddine,
3-Davacının alacak talebinin sübuta ermediğinden reddine,
4-Davanın teminat mektubu iadesi yönünden, iade koşulları gerçekleşmiş olduğundan kabulü ile,… Bankası Sivas Caddesi Kayseri Şubesi tarafından davalılar lehine verilen 12/01/2018 tarihli 360.000,00 TL bedelli … nolu teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespitine ve davalılardan alınarak davacıya iadesine,
5-Kabul edilen dava değeri olan 377.932,38 TL üzerinden hesaplanan 25.816,56 TL harçtan peşin alınan 8.596,03 TL’nin ve ıslah harcı olarak yatırılan 4.200,00 TL’ nin mahsubu ile bakiye 13.020,53 TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak haziyene irat kaydına,
6-Kabul edilen dava değeri ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 55.910,33 TL TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Reddedilen dava değeri ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 54.966,32 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara eşit oranda verilmesine,
8-Davacı tarafından tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti ve sair giderler için sarfedilen toplam 9.791,10 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre 4.910,12 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı tarafça peşin ödenen 8.596,03 TL’nin ve ıslah harcı olarak yatırılan 4.200,00 TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
10-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin kabul/red oranına göre 660,00 TL sinin davalılardan müteselsilen alınarak, geri kalan 660,00 TL nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
11-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,

İlişkin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/02/2023

Başkan
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Katip
e-imzalıdır