Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/61 E. 2021/733 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/61 Esas
KARAR NO : 2021/733
DAVA : Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/01/2020
KARAR TARİHİ : 20/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili kurulduğu tarihten 2013 yılı Şubat ayına Kadar, davalılardan … ile aralarında bulunduğu farklı araştırma şirketlerine veri toplama hizmeti vermekte iken 2013 yılı şubat ayında müvekkil ile davalılardan … arasındaki ilişkinin yeni bir boyut kazanması ile birlikte, müvekkil ile … arasında kurulan ortaklık kapsamında veri toplama faaliyetlerini gerçekleştirdiğini, Müvekkil Şirket ile … arasındaki ticari ilişkinin, …’nın veri toplama hizmetlerini yerine getirecek bir iş ortağına gereksinim duyması ile başladığını, bu kapsamda ilk olarak Şubat 2013’de bir kısım … personelinin, müvekkil nezdinde istihdam edilmeye başladığını, müvekkil ile davalı … arasındaki iş ortaklığı devam etmekteyken ve müvekkil ilgili iş ortaklığı kapsamında üstlendiği tüm yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirmekteyken, davalı …’nın hukuka aykırı ve kötüniyetli fiil ve işlemleri çerçevesinde … tarafından haksız şekilde sona erdirildiğini, sonlandırma iradesinin müvekkile bildirildiği tarihler dikkate alındığında iş ortaklığını sonlandırma iradesinin müvekkile bildirildiği tarihten çok önce iş ortaklığı kapsamında bulunan iş ve operasyonların müvekkilin bilgisi haricinde … ‘a devredildiğini belirterek, davanın kabulü ile, davalı … ile müvekkil şirketler arasındaki sözleşme ilişkisinin TBK adi ortaklık hükümleri doğrultusunda tasfiyesine, bu amaçla tasfiye görevlisi tayin edilerek TBK m.644 doğrultusunda tasfiyenin Mahkeme eliyle gerçekleştirilmesine, davalı yanlar arasındaki gerçek devir bedelinin tespit edilerek bu bedelin ortaklığın mal varlığına eklenmesine, bu yöntemle tespit olunacak ortaklık mal varlığının TBK m.623 doğrultusunda belirlenecek katılım payları nisabında paylaştırılmasına, bu amaçla faize, fer’ilere ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 350.000,00-TL’ nin devir tarihi olarak ilan olunan 02.11.2018’den başlatılacak ticari avans faizi ile birlikte TBK m.202 müteselsil sorumluluk hükümleri doğrultusunda davalı yanlardan alınarak müvekkiline ödenmesine, talebin uygun görülmemesi halinde, davalı … tarafından sözleşmenin dürüstlük kuralına aykırı, tek taraflı, haksız ve dayanaksız feshine karşı müvekkilin uğramış olduğu zararların ve yoksun bırakıldığı kazancın tam tazminatla giderimine, faize, fer’ilere ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 350.000,00-TL’nin devir tarihi olarak ilan olunan 02.11.2018’den başlatılacak ticari avans faizi ile birlikte TBK m.202 müteselsil sorumluluk hükümleri doğrultusunda davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iş bu dava nedeniyle usulüne uygun olarak arabuluculuk sürecini başlatmadığını, davanın bu nedenle reddi gerektiğini, müvekkili şirketin ticari faaliyetlerini yürütürken birçok tedarikçi firmadan yararlandığını, davacı şirketlerin de bu firmalardan olduğunu, davacıların adi ortaklık/gizli ortaklık yönündeki iddialarının maddi vakıa ile uzaktan yakından ilişkisi olmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin tedarik hizmet ilişkisinden ibaret olduğunu, davacıların … ile müvekkili arasındaki ticari ilişkiden habersiz oldukları yönündeki iddiasının gerçek dışı olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin akdedilen hizmet sözleşmeleri kapsamında ele alınması gerektiğini, her iki tarafın karşılıklı irade beyanları ile kurulan sözleşmelerin dayanaktan yoksun şekilde hiç var olmadığının ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, davacılar ile müvekkili şirketin 2013 ile 2019 yılları arasında akdettiği sözleşmeler ile bağlı olduklarını, davacıların akdettiği sözleşmelerin doğurduğu sonuçlara katlanmakla yükümlü olduğundan kendi serbest iradesi ile akdettiği sözleşmelerin var olmadığını iddia ederek, müvekkilinin hukuki güvenliğini ihlal ettiğini, taraflarca akdedilen sözleşmelerin herhangi bir şekil şartına tabi olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmelerin, sözleşmelerde yer alan usule uygun şekilde sona erdirildiğinden davacıların iddia ve taleplerinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın öncelikle usul yönünden reddine, aksi halde ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacıların iddia ettiği gibi ortada bir ticari emtia devri ya da işyeri/işletme devri gibi bir durum bulunmadığını, müvekkilinin yalnızca …’dan bir kısım proje satın aldığını, müvekkilin, davacıların taleplerinden yasanın aradığı devralma şartı gerçekleşmediğinden dolayı sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyamız bilirkişiye verilmiş, bilirkişiler raporunda, davalı … şirketinin davacı şirketlere herhangi bir borcunun olmadığı, davacı şirketler ile davalı … AŞ arasında dışarıda bağımsız, içeride birlikte hareket etmek suretiyle gizli bir ortaklık amacının tespit edilemediği, davacı şirketlerin zarara katılmamaları nedeniyle emeklerini katılma payı olarak ortaya koyup koymadıkları yönünden inceleme yapıldığında ise davacıların tüzel kişiliği haiz şirketler olmaları nedeniyle emeklerini sermaye olarak getiremeyecekleri, adi ortaklık tespit edilemediğinden tasfiye payının da söz konusu olmayacağı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
İtiraz üzerine alınan ek raporda bilirkişiler özetle; Kök raporlarındaki görüşlerini koruduklarını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ne adi ortaklık ne de iç ortaklık olarak nitelendirilemeyeceği, taraflar arasında tasfiyeyi gerektirecek bir adi veya iç ortaklık ilişkisi bulunmadığı da dikkate alındığında davacının talebinin yerinde olmadığı, davacıların yaptığı hizmete karşılık kestiği fatura bedellerini de aldığı, davacının bir alacağının kalmadığı görüşü bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin TBK adi ortaklık hükümleri doğrultusunda tasfiyesine, olmadığı takdirde davalı tarafından haksız sözleşme feshine karşın davacının uğramış olduğu zarar ve yoksun kalınan kazancın tazminine ilişkindir.
Davacının öncelikli iddiası taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu ve kar/zarar paylaşımı gerektiği yönünde ise de, alınan bilirkişi raporlarından ve dosyadaki sözleşmelerden, taraflar arasında ne sözleşmesel ne de fiili bir adi ortaklık tespit edilememiş, proje bazlı sözleşmeler yapılıp saha çalışmaları karşılığı kesilen fatura bedellerinin davacı tarafça tahsil edilmiş ve bir alacağının da kalmadığı anlaşılmış, bu nedenle davacının ortaklığın tasfiyesi talebi mahkememizce kabul edilmemiştir.
Davalı …’nın yeni projelerini davalı … şirketine devrettiği, 18/12/2018 tarihli İpsos tarafından davacıya gönderilen maille … projesini birlikte yürütme arzusununu iletildiği ancak, davacı tarafça verilen cevabi mailde bunun kabul edilmediği görülmüştür.
Davacı taraf, sözleşmenin erken ve haksız feshi nedeniyle ikincil talep olarak tazminat talep etmiş ise de, taraflar arasındaki mail yazışmalarından davacıların davalının iş teklifini red ettiği, projeyi sürdürmediği, bitmiş işlerden sonra yeni iş yapılmayacağının anlaşıldığı, bu durumda davacıya havale edilmiş bir iş devam etmekteyken haksız yere yapılmış bir fesih de olmadığı, davacının kendisinin İpsos ile iş yapmaktan çekildiği, dolayısıyla haksız fesih koşulunun da oluşmadığı, bu nedenle davacının bir zararının bulunmadığı ve bu talep yönünden de davanın reddine karar vermek gerektiği vicdani kanaat hasıl olmuş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacıların davasının sübuta ermediğinden, her iki davalı yönünden REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30TL karar harcının, 5.977,13 TL peşin harçtan mahsubu ile 9.917,83TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 32.950,00TL vekalet ücretinin davacılardan müteselsilen alınarak davalılara eşit oranda verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6- Resen karşılanan arabulucu ücreti 1.320,00TL’nin davacılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/10/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır