Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/492 E. 2021/215 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/492 Esas
KARAR NO:2021/215

DAVA:Ticari Şirket (Fesih İstemli), Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ:29/09/2020
KARAR TARİHİ :10/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli), Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların …AŞ’nin %50+50 ortakları olduğu, davacının daha fazla ödeme yaptığı ve dengesizlik olduğu, ortaklar arasında anlaşmazlıklar oluştuğunu, ortaklar arasındaki ihtilafın giderilmesi ve 6102 Sayılı yasanın 531. maddesi hükmüne göre çözümü talebiyle şirket kuruluşu aşamasında davalının verdiği sözlerin yerine getirilmesi, bu doğrultuda eşitliğin sağlanması ve tesisi için şu üç alternatiften biri hakkında öncelik sırasıyla: 1) Davalı yerine fazladan şirkete verilen ve harcanan 397.175USD + 500.859,68TL’nin davacıya ödenerek davalı taahhüdünün yerine getirilmesi suretiyle dengenin tesisine, 2) Davacının nakit ve ipotek vererek şirkete yaptığı yatırımın 29.017.834,77TL, davalı yatırımının ise 9.199.822,59TL olduğundan bu dengesizliğin giderilmesi ve eşitliğin sağlanmasına, 3) Davalı ortaklık hissesinin davacıya devrine, masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dosyamız ile birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas – karar dosyasında davacı vekili dava dilekçesi ile; TTK’nın 531. maddesi uyarınca … Ticaret Sicil Müdürlüğü’ nün … sicil sayısında kayıtlı 50.000-TL sermayeli …A.Ş.’ nin feshine, fesih kararı verildiği takdirde TTK’nın 536/3 hükmü gereği tasfiye memurlarının da atanmasına veya şahıs odaklı kurulan bu şirketten kusurlu davalı ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini, davanın … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas – karar dosyasında; “Dava; davalı şirketin feshi istemine ilişkindir. … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası celbedilerek incelenmiş, taraflarının ve konusunun aynı olduğu, … tarafından … aleyhine şirketin haklı nedenle feshi talepli dava açıldığı anlaşılmıştır. Davacının … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı davası açıldıktan sonra yeni vuku bulan olayların varlığı nedeniyle, birleştirme talepli iş bu davayı açtığını beyan ettiği görülmüştür. HMK.nun 166. maddesi hükmü gereğince; aynı mahkemede görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir. 14.02.1992 gün ,… Esas ve… Karar sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı gereğince; bir yargı çevresinde kurulmuş aynı düzeyde, birden fazla mahkeme, davaların birleştirilmesi açısından “aynı Mahkeme” sayılır. Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde davalar arasında “bağlantı” olduğu varsayılır. …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayısında kayıtlı dava dosyası kapsamı incelendiğinde; mahkememize açılan bu dava ile sözü edilen dava hakkında verilecek hükümlerin diğerini etkileyecek nitelikte olduğu sonucuna varılmaktadır. H.M.K.nun 166. maddesi gereğince davaların birleştirilmesi gerekir.” gerekçesiyle birleştirme kararı verilerek dosyamıza gelmiştir.
Davalı vekili cevabında; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 531. maddesine dayanılarak açılan davanın mutlak bir ticari dava olarak Kanunun 5.A maddesine göre arabuluculuk şartına tabi olduğundan dava şartı yokluğundan davanın reddine, davacının, tarafların eşit oranda ortak oldukları şirket lehine teminat olarak verdiği gayrimenkul ipoteklerinin paraya çevrilmesi söz konusu olmadığından, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını ve dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini, davacının, müvekkiline ortak yatırım yapmayı teklif ettiğinde, yaptığı maliyet hesaplarına göre müvekkilinin karşılaması gereken tutarın yaklaşık 800.000 ABD Doları kadar olacağını belirttiğini, kalan yatırımın kredi ile karşılanacağını belirtmiş olduğu halde, daha sonra maliyetin farklı çıkması nedeniyle, müvekkilinin ortaklığa girerken söz verdiğinden fazlasını yerine getirip toplam yaklaşık 1.250.000 ABD Doları karşılığı 9.199.822 TL yatırım ve harcama yaptığını, müvekkilinin bu yatırım ve harcamalarının yarısını da davacı yararına yaptığını ve davacının kendisinden daha az harcama ile bu şirketin % 50 ortağı olmasını sağladığını, devralınacak … A.Ş. hisseleri için belirlenen 629.000 EUR’nun ödeme tarihinde hisse devri yasal olarak mümkün olmadığından, bir örneği sunulan 10 Şubat 2017 tarihli Hisse Satış Vaadi Sözleşmesi uyarınca önceki hissedar Ahmet Yurtbaş’a ödendiğini, bu satış vaadi sözleşmesine göre davacının ödemesi gereken 313.500 EUR’nun da davacı namı hesabına müvekkili tarafından karşılandığını, davacının, dava dilekçesinde 1. çözüm önerisi olarak ileri sürdüğü önerinin, kendisinin davalı yerine fazladan şirkete verdiği ve harcadığı bir meblağ olduğu iddiasına dayandığını, bu iddianın gerçeği yansıtmadığını, davacının kredi borcu için verdiği teminatları da nakit katkı gibi hesaba kattığını, davacının şirkete nakit olarak yaptığı harcamaların, ipotek bedelleri düşüldüğünde dava dilekçesinde kendi sunduğu hesaba göre 3.471.926,58 TL olup, davalının harcamasının yaklaşık üçte biri olduğunu, davalının da ortak şirketin bütün kredi borçlarının tamamında müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla şahsi kefalet verdiğini, bir eşitsizlik olmadığını, davacı tarafından başlangıçta davalıya, ortak şirketin bu yatırımın 5 yılda kredi borcunu ödeyerek kara geçeceği ve ürettiği elektrik için alım garantisi olan 10 yıllık sürenin kalan 5 yılında ise yılda her ortak için 200-250 bin ABD Doları kar payı elde edeceği hesabı yaparak ortaklık teklifinde bulunduğunu ve davalının da bu teklifi kabul ettiğini, daha sonra kredi borcunun ancak 7 yılda geri ödenebileceği anlaşıldığını ve şirketin yatırım maliyeti de beklenenden fazla çıkarak, davalının 9.199.822,59 TL tutarında nakit ödeme yapmasını gerektirdiğini, dava konusu ortaklığın mağduru dava, davacının yatırım mahallindeki yönetim ve kontrol işlerini şahsen yürüttüğü için ortak şirketten aylık 3.000 Dolar aldığını, davacının davasını TTK 531. Maddesine dayandırıldığını, madde, “Haklı Nedenlerle Fesih” başlığını taşımakta ise de davacının böyle bir talebi olmadığı halde, bu maddeye dayanarak çözüm yolları önermesinin mümkün olmadığını, davacının sunduğu Yargıtay kararı ile kendi taleplerinin çeliştiğini, davacı azlık pay sahibi olmadığı gibi şirketin feshini de talep etmediğini, müvekkilinin, çocukluğundan beri tanıdığı davacının rahmetli anne babası için hakaret içeren bir söz veya ifadesi olmadığını beyanla, davanın usul ve esastan reddine, davacı ve davalının ortak şirkete yaptıkları yatırımda bir eşitleme yapılması yönünde karar verilmesi durumunda ise hakkaniyet gereği davacının eksik ödediği 313.500 EUR’nun müvekkilime ödemesine ve ayrıca müvekkiline oranla ortak şirkete eksik ödediği maddi katkıyı tamamlamasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce davacı taraftan talebini açıklaması, talep ettiği miktarın belirtilmesi ve peşin harcı yatırması için ihtarlı süre verilmiş, davacı taraf sunduğu dilekçesi ile; davanın TTK’nın 531. Maddesine dayanan haklı nedenle fesih davası olduğunu, fesih davasının maktu harca tabi olduğunu, davalının sorumlu olduğu miktarın tespitini alternatif çözüm olarak ileri sürdüklerini ve har yatırmayacağını bildirmiştir.
Bu haliyle asıl ve birleşen dava, tarafların %50’er hisse ile ortak oldukları şirketin TTK’nın 531. Maddesi uyarınca haklı nedenle feshi istemine ilişkindir. Davacı taraf, fesih yerine alternatif çözüm olarak ortaklar arasındaki yatırım bedellerinin denkleştirilmesini talep etmektedir.
TTK’da anonim şirketin sona erme halleri arasında TTK’nın 531. Maddesinde düzenlenen haklı nedenle fesih de sayılmıştır.
Maddede; “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebileceği” düzenlenmiştir.
Kanunun açıklanan açık metninde ve yargıtay içtihatlarından anlaşıldığı üzere, şirketin haklı nedenle feshi, en az %10 pay sahibinin bir araya gelerek bu davasını şirkete karşı açması gerekmektedir. Somut olayda davacı %50 pay sahibi olarak yeterli pay sayısı şartını sağlamakta ise de, bu talebini şirkete değil diğer ortağa yönelterek yanılgıya düşmüştür. Anonim şirketin feshi davasında mutlaka husumet şirkete yöneltilmelidir. Anonim şirketler, limited şirketlerden farklı olarak tam bir malvarlığı topluluğu oluşturan, ortaklar arasındaki çekişmenin dışında ayrı bir tüzel kişiliktir. Ortaklığın işleyişine yansımayan ortakların kişisel çekişmeleri, anonim şirketin feshine haklı gerekçe olarak ileri sürülemez.
Davamıza konu olayda, davacı taraf, aslında diğer ortaktan daha fazla katkıyı şirkete sunduğunu ve bunun dekleştirilmesini talep etmekte olup, davasını TTK’nın 531. Maddesine dayandırması ve fesih istemesi usule aykırı düşmektedir. Bu durumda davacı, davalı ortağa karşı kişisel alacağı var ise bunu ileri sürmesi veya şirkete karşı alacak talebinde bulunması gerekirken, diğer ortağa karşı bu hususlara dayanarak şirketin feshine karar verilmesi mümkün değildir. Diğer ortak şirket tüzel kişiliğinden farklı olup, şirketin feshi talebinde husumet düşmez. Olayda pasif husumet bulunmamaktadır. Davalıya husumet düşmediği için, TTK’nın 531. Maddesi kapsamında alternatif bir çözüm yoluna da gidilememektedir. Davanın esasına girilmesi için öncelikle dava şartı olan husumetin bulunması gerekir. Davalıya husumet düşmediği ve dava şartı eksik olduğundan davanın usulden reddine karar vermek gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın anonim şirketin feshi olması nedeniyle şirket tüzel kişiliğine karşı açılması gerektiğinden pasif husumet yokluğu nedeniyle asıl ve birleşen davanın usulden REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca yeterince harç alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.10/03/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır